UTERİN İNKARSERASYON

İnkarsere (ingilizce: incarcerate) sıkışmış, hapsolmuş, boğulmuş, tuzaklanmış anlamına gelir. İnkarsere uterus
uterusun pelvis boşluğunda hapsolması ve karın boşluğuna serbest olarak çıkamaması anlamına gelir. Sıklıkla retrovert uterus durumunda meydana gelir. Normalde zaten pelvis boşluğunda bulunan uterus gebelik haftaları ilerledikçe büyüyerek yukarı doğru yükselir ve pelvisten çıkar, karın boşluğunda büyümeye devam eder. İnkarsere uterus 3000 ila 10000 gebelikte bir görülür.

Normalde retrovert uterus yani uterusun serviksten geriye doğru dönük olması durumunda gebelik ayları ilerledikçe uterus öne doğru bükülerek normal düz hale gelir, bu sayede pelvisten yukarıya karın boşluğuna doğru büyüyebilir. Nadiren retrovert uterus gebeliğin büyümesiyle beraber düzelme hareketini yapamaz ve pelvis içerisinde geriye doğru büyüyerek sıkışır. Promontoryum ile simfizis pubis arasında pelvis içerisinde hapsolur. Bu durumda uterus büyümeye devam ettikçe serviks ön taraftan yukarıya doğru uzamaya ve yükselmeye devam eder. Önce tarafta sıkışan mesane de yukarıya doğru uzar. Yaklaşık 14 hafta civarında uterus bütün pelvisi doldurmuş olur.

Uterin inkarserasyon klasik olarak retrovert uterus halinde görülse de çok daha nadiren antevert uterus vakaları da bildirilmiştir. İlk gebeliğinde antevert inkarserasyon izlenen ve ikinci gebeliğinde retrovert inkarserasyon ile nüks eden vaka bildirimi literatürde mevcuttur (kaynak). Anterior uterin inkarserasyon olarak da isimlendirilir (kaynak).

Semptomlar:
Pelvis içerisinde sıkışan ve burayı dolduran uterus mesane ve rektumu sıkıştırır. İdrar yapmakta zorlanma, sık ve az miktarda idrar yapma, kabızlık, bel ağrısı, pelvik ağrı meydana gelebilir.
Nadiren terme kadar hiç belirti vermeden ilerleyen uterin inkarserasyon vakaları olabilmektedir (kaynak).

Risk faktörleri:
Uterin inkarserasyon oluşmasında rol alan risk faktörleri: Uterusun retrovert olması, promontoriumun fazla çıkıntılı olması, sakral konkaviternin derin olması, pelvik adezyonlar, endometriozis, geçirilmiş pelvik cerrahi, PID, büyük myomlar (kaynak), uterin malformasyon, uterin prolapsus. Bazı inkarserasyon vakalarında hiçbir risk faktörüne rastlanmamaktadır.

Tanı:
Gebeliğin ikinci trimesterinde yukarıda anlatılan belirtiler özellikle pelvik ağrı ve ciddi idrar yapma zorluğu uterin inkarserasyon şüphesi yaratabilir.Ultrasonografide uterusun retrovert görüntüsü ve mesanenin yukarı doğru itelenmiş obstrükte olmuş görüntüsü tanıda önemlidir. MR da tanıda yardımcı olarak kullanılabilir (kaynak).

Takip ve Tedavi:
Uterin inkarserasyonun kendiliğinden düzeldiği görülebilir (kaynak). Manuel düzeltme uygulanabilir, gerekirse genel veya spinal anestezi altında düzeltme uygulanır (kaynak). Manuel düzeltme yani uterusu batın boşluğuna doğru yerleştirme her zaman mümkün olmayabilir. Düzeltmenin mümkün olmadığı persiste vakalarda vajinal kanama, aşırı ağrı, erken doğum, gelişme geriliği (uterin kanlanma bozuk olduğu için) gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. 20. haftadan sonra uygulanan düzeltme girişimlerinde başarı şansı azalır ve erken doğum, membran rüptürü gibi komplikasyonların gelişme riski artar. Uterusun normal pozisyona getirilmesi için rektosigmoidoskopi ile gaz verilerek kolonun şişirilmesi bazı vakalarda bildirilmiştir (kaynak).
Bir uterin inkarserasyon vakasında doğum sonrası pulmoner emboli bildirilmiştir ve bunun uterusun pozisyonundan kaynaklanan venöz staza bağlı olabileceği belirtilmiştir (kaynak).
Yine nadiren mesanenin obstrüksiyonu ve aşırı genişlemesi neticesinde mesane rüptürü meydana gelebilir.
Nadiren terme kadar tamamen asemptomatik ilerleyen uterin inkarserasyon vakaları da mevcuttur (kaynak).

Düzelmemiş persiste uterin inkarserasyonda normal vajinal doğum mümkün değildir, sezaryen ile doğum gerçekleştirilir. Serviks ve vajinanın aşırı yer değiştirmesi nedeniyle uterin insizyon alanı çok değişiklik gösterebilmektedir (bkz: Transvajinal sezaryen sectio). Batına median insizyon ile girilmesi önerilmektedir (kaynak).

Uterin sakkulasyon:
Persiste uterin inkarserasyon durumunda ön duvarın bir kısmı sakkulasyon (anevrizma benzeri genişleme, balonlaşma, divertikül) gösterebilir ve bu bölgeden fetus batın içerisine doğru ilerleme gösterebilir. Nadiren bu uterin sakkulasyon bölgesinden uterin rüptür meydana gelebilir.
Literatürde nadiren uterin inkarserasyon olmayan normal gebeliklerde de sakkulasyon bildirilmiştir ve buna çoğunlukla plasenta retansiyonunun eşlik ettiği belirtilmiştir (kaynak). Plasental retansiyon ve rüptür riskinden dolayı doğumdan önce uterin sakkulasyon tespit edilen vakalarda sezaryen uygulanması önerilmiştir.

Herni kesesi içerisinde inkarserasyon:
Uterin inkarserasyon yani hapsolma, sıkışma denilince klasik olarak pelvis içerisinde sıkışma anlaşılsa da benzer bir durum olan herni kesesi içerisinde sıkışma da inkarserasyon olarak tanımlanabilir. Burada uterus fıtık kesesi içerisine girer ve buradadan tekrar çıkamayacak şekilde hapsolur, burada büyümeye devam eder. Linkteki vaka bildiriminde terme kadar umblikal herni kesesi içerisinde büyüyen gebelik bildirimiştir (kaynak 1, 2).


İlgili Konular:
- Retrovert Uterus
Tamamını >>

AMELİYAT SONRASI DİKİŞ İZLERİ

SEZERYAN VE DİĞER AMELİYATLARDA DİKİŞ İZİ
Skar cilt yaralanmasından sonra veya  ameliyatlarda cildin kesilmesinden sonra oluşan fibröz dokudur. Cildin iyileşmesi neticesinde oluşan fizyolojik bir oluşumdur. Bazen çok az belli olacak kadar olmasına rağmen bazen çok belirgin görülebilecek hatta kabarıklık oluşturabilecek kadar belirgin yara iyileşmeleri olabilir. Skar Türkçe'de yara izi olarak adlandırılır ancak yaraların çoğuna dikiş atıldığı için yaygın olarak dikiş izi terimi de kullanılmaktadır, ancak dikiş olsun veya olmasın her yara iyileşmesinde mutlaka az veya çok iz meydana gelir. Yara izi (dikiş izi) oluşmasında rol alan bazı etkenler vardır. Bunlar içerisinde en önemli faktör genetik faktördür. Çünkü aynı cerrah tarafından aynı büyüklükte, aynı aletlerle, tıpatıp aynı şekilde yapılan kesilerin sonucunda farklı kişilerde çok farklı yara izleri oluşabilmektedir.

Skar dokusu aslında sadece cilt değil vücuttaki farklı dokularda da oluşan yara sonrası iyileşme sürecinde oluşan bir biyolojik süreçtir. Skar oluşum sürecinde eğer kollojen dokusu çok fazla sentezlenirse ciltten bariz kabarık ve kırmızı renkte oluşan skara "hipertrofik skar" denir. Bunların daha belirgin ve tümöral kitle şeklinde oluşanlarına "keloid" denir, genellikle siyah cilt rengine sahip kişilerde meydana gelir. Ameliyat sonrası bu kadar çok belirgin yara izi oluşmuşsa bu durumda estetik cerrahi müdahale ile düzeltme yapılabilmektedir.

Skar (kesi izi) oluşumunu etkileyen faktörler:
- Yaş ilerledikçe derinin elastikiyeti ve kalınlığı azalır. Bunun sebebi ciltteki kollajenin değişmesi ve yağ dokusunun azalmasıdır. Bu nedenle ileri yaşta cilt dokusunun iyileşmesi daha kötü olur, daha uzun zaman alır, yara izi daha belirgin olabilir.
- Siyah ırk skar oluştırmaya daha yatkındır. Daha büyük ve kalın skarlar oluşur.
- Genetik ve aile: Anne babasında ve kardeşlerinde skar oluşmaya yatkınlık olan kişilerde de benzer durum izlenebilir.
- Büyük ve derin cilt kesileri daha çok skar dokusu oluşturma eğilimindedirler. Çünkü büyük kesilerin iyileşmesi daha uzun sürer ve yaraya binen gerilim kuvveti daha fazla olur.
- Sigara bazı yaraların iyileşmesini geciktireceği için skar oluşumunu arttırabilir. Bu nedenle bazı plastik cerrahlar ameliyattan önceki birkaç hafta hiç sigara içilmemesini isterler.
- Alkol ve kafein vücutta su kaybına neden olduğu için dikiş izi oluşumunu arttırabilir bu nedenle yara iyileşmesi tamamlanana kadar uzak durmak gerekir.
- Sağlıklı ve dengeli beslenme yara iyileşme sürecini etkiler. Özellikle et ve süt ürünleri ile proteinden zengin beslenmek önemlidir.
- Bol su içmek önemlidir. Susuz (dehidrate) kalındığında cilt elastikiyeti azalır bu da yara iyileşmesi üzerine olumsuz etki eder.
- Aşırı kilo yara iyileşmesini olumsuz etkiler.
- Taburcu oldukta sonra doktorunuz yara yeri bakımı ile ilgili önerilerde bulunmuşsa bunları değiştirmeden aynen uygulamanız gerekir.
- Yara yerinde oluşabilecek enfeksiyon yara iyileşmesini geciktirir ve fazla skar oluşumuna neden olur.
- Diyabet ve diğer kronik hastalıklar olumsuz etki gösterir. Diyabet hastalarının ameliyattan önce ve sonra kan şekerlerinin normal seviyede tutulması yara iyileşmesini olumlu etkiler.
- Yara yeri yani dikiş bölgesinin çekilmesi, gerdirilmesi, baskı yapılması gibi üzerine basınç uygulayan eylemlerden kaçınmak gerekir. Bunlar yara iyileşmesini geciktirir ve fazla dikiş izi oluşmasına neden olur.
- Dikiş yerinin direk güneş ışığına fazla maruz kalmasından kaçınmak gerekir.

Dikiş bölgesinin bakımı:
- Ameliyat sonrası taburcu olmadan önce yara yerinizin kaç gün kuru kalması gerektiği ve ne zaman banyoya başlayabileceğiniz konusunda doktorunuzdan bilgi alın, bunları dikkatlice uygulayın.
- Yara yerinize hergün kızarıklık, akıntı, kanama var mı diye göz atın.
- Yara yerini ve dikişlerin üzerini ovalamaktan kaçının.
- Dikiş bölgesindeki iplik veya zımbaları dotorunuzdan habersiz almayın.
- Doktorunuzdan habersiz dikiş yerine krem, yağ, pudra, losyon v.b sürmeyin.
- Dikiş bölgesini 3-6 ay direk güneşe maruz bırakmayın.
- Doktorunuz önermişse pansumanı uygun şekilde yapın.
- Yara yerinin deri katlantısı arasında kalıp, nemlenmesinden sakının.
- Yara yerini kirletmemeye özen gösterin.

Normal doğum sorası dikiş izleri:
Normal doğumda epizyotomi (doğum kesisi) yapılmışsa dış tarafta 3-4 cm uzunluğunda hafif bir dikiş izi genellikle belli olur. İlk doğumlarda sıklıkla epizyotomi kesisi uygulanır ancak sonraki doğumlarda daha azalır uygulama sıklığı. Epizyotomi kesisi yapılmamışsa ve yırtık meydana gelmemişse dikiş atılmayacağı için normal doğum sonrası dış tarafta herhangi bir iz veya skar dokusu oluşmaz.

Sezaryen doğum sonrası dikiş izleri:
Sezaryende en sık uygulanan kesi yatay ve pubik tüylerin hemen üzerinden uygulanan bir kesi olduğu için ameliyat sonrası iz belirgin bile olsa genellikle mayo, bikini gibi giysilerin altında kalır ve dışarıdan belli olmaz. Sezeryan ameliyatında uygulanan cilt dikişleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bitkisel çözümler, yağlar, kremler, merhemler:
Bu tür maddeler asla doktor tavsiyesi olmadan dikiş bölgesine sürülmemelidir. Sakıncalı ve ters etkileri olabilir. Doktor önerisi dahilinde yara iyileşmesi için bazı kremler, merhemler kullanılabilir. Bitkisel çözümler, otlar, bitkisel tedaviler yara iyileşmesi veya dikiş izi konusunda fayda sağlamaz.


İlgili Konular:
- Sezaryen Dikişleri
- Sezaryen Sonrası Yara Yeri Enfeksiyonu
- Sezaryen Ameliyatı
- Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

SEZARYEN DİKİŞLERİ

SEZARYEN AMELİYATI VE CİLT DİKİŞİ
Sezaryen ameliyatında uterus, fasya, cilt altı, cilt gibi çeşitli dokulara katmanlar şeklinde dikişler konularak ameliyata son verilir. Cilt kapatılması için atılan dikişler hem kozmetik açıdan hem de yara yerinde enfeksiyon, açılma vb. komplikasyonlar gelişmesini önlemek açısından önemlidir. Sezaryen ameliyatında rutin olarak uygulanan cilt kesisi karın alt kısmında yatay olarak uygulanan "pfannenstiel insizyon" denilen kesidir. Çok nadiren bazı durumlarda göbekten aşağıya dik uzanan kesi uygulanması gerekebilir, buna "göbek altı midline kesi" denir.  Her iki durumda da benzer dikiş yöntemleri cilt kesisi için uygulanır. Tabii ki hastanın kozmetik memnuniyeti açısından rutin uygulanan pfannenstiel kesi çok daha iyi sonuç verir, ayrıca daha az ağrıya sebep olur.

Sezaryen ameliyatında cilt nasıl dikilir?
En sık uygulanan cilt dikiş yöntemleri genellikle şunlardır:
1- Ciltin altına dışarıdan görünmeyecek şekilde atılan dikiş: Buna subkutikuler sütur denir ve genellikle kendiliğinden eriyen (absorbable) dikiş materyalleri kullanılır. Dikiş tek tek değil devamlı (continue) olacak şekilde atılır. Halk arasında buna "estetik dikiş" adı verilir. Sezaryen estetik dikiş denilmesinin sebebi dikişin dıştan görünmemesi ve en önemlisi az miktarda iz bırakmasıdır.
2- Cilt üzerine stapler (tel zımba) ile atılan tek tek dikiş yöntemi: Bu yöntemde aynı tel zımba gibi tek tek yerleştirilen ilmeklerle yara kenarları birbirine yaklaştırılır. Ameliyattan genellikle bir hafta sonra bu zımba telleri basit ve ağrısız bir şekilde alınır.
3- Cilt üzerine tek tek iplik ile atılan dikiş yöntemleri: Genellikle bu tür dikişler kendiliğinden erimeyen süturlerle atılır ve ameliyattan yaklaşık 1 hafta sonra dikişlerin tek tek alınması gerekir.
4- Yapıştırıcı bant yöntemi (strip): Strip denilen şeffaf ince bant yara üzerine yapıştırılarak yara kenarlarının karşı karıya gelmesi sağlanır. Gerilimi fazla olmayan yaralarda kullanılabilen pratik bir yöntemdir.

Bunlar arasında en sık kullanılan yöntem bir numarada belirtilen halk arasında estetik dikiş denilen yöntemdir. 1 ve 2 numarada belirtilen yöntemleri karşılaştıran birçok araştırma mevcuttur ve bunlarda farklı sonuçlar elde edilmiştir:
Bir araştırmalarda görünüm, ağrı, enfeksiyon gibi faktörler arasında fark izlenmemiştir (kaynak).
Bir diğer araştırmada zımba ile kapatmada yara yeri açılması ve enfeksiyon daha fazla izlenmiştir, ancak yara yeri görüntüsü, ağrı, hasta memnuniyeti gibi konularda fark izlenmemiştir. Ciltaltı sütur tekniği daha uzun zaman almıştır (kaynak). Diğer bir metaanalizde de benzer şekilde zımba ile kapatmada yara yeri açılması ve enfeksiyon iki kat daha fazla görülmüştür. Staple yani zımba yöntemi daha kısa süre almasına rağmen ağrı ve kozmetik açıdan bir fark izlenmemiştir (kaynak). Diğer bir ararştırmada cilt altı subkutüküler sikiş yönteminin kozmetik açıdan da daha iyi sonuç verdiği saptanmıştır (kaynak).

Zımba (Staple)
Dikişler ne zaman iyileşir?
Cildin en üst epitel tabakasının oluşması 24-48 saat içerisinde gerçekleşir. Bu nedenle genellikle ameliyattan 2-3 gün sonra hastanın banyo yapmaya başlamasına izin verilir. Cilt dokusunun karşı karşıya kuvvetle yapışması ve tamamen kapanması yaklaşık 1 haftada gerçekleşir.

Dikişler ameliyattan kaç gün sonra alınır?
Normalde rutin uygulanan cilt altı süturlar alınmaz ve kendiliğinden eriyerek kaybolurlar. Eğer erimeyen sütur ile dikiş atılmışsa genellikle ameliyattan 6-7 gün sonra alınır. Bazı durumlarda dikiş alma süresi değişebilir.

Dikiş yerlerinde sertlik ve şişlik, ödem normal midir?
Özellikle ilk haftalarda ödem nedeniyle dikiş alanına yakın bölgelerde hafif sertlik ve şişlik olması normaldir. Aşırı bir şişlik varsa doktorunuza danışmanız gerekir. Çok büyük ve kırmızı-mor renkte şişlik hematom anlamına gelebilir.

Dikişin açılması (patlaması):
Cilt dikişinin açılması veya halk arasındaki değimiyle patlaması nadiren gerçekleşebilen bir durumdur. Bunda hastanın hijyen tedbirleri, dikiş yöntemi gibi birçok faktör rol oynayabilir. Dikişlerin açılması durumunda genellikle pansuman yapılarak kendiliğinden kapanması sağlanır kısa süre içerisinde. Nadiren özellikle açıklık büyük ise tekrar bir kaç dikiş atılması gerekebilir. Cilt kesisi yapılan alanda yara kenarları bitişik görünmüyorsa ve aradan cilt altı sarı doku görülüyorsa, sıvı geliyorsa açılma olduğu anlaşılabilir.

Dikiş bölgesinde ağrı, yanma, kaşıntı ve uyuşukluk:
Sezaryenden sonraki ilk günlerde hafif derecede ağrı ve yanma dikiş bölgesi yakınında normaldir. Ağrı özellikle cilt kesisinin uç kısımlarında ve genelde sağ uçta daha fazla olur. Cilt kesisinin kenarlarında hissislik, uyuşukluk haftalarca sürebilir. Ara sıra hafif kaşıntı meydana gelebiliir. Aşırı ağrı durumunda doktorunuza danışmalısınız.

Dikiş yerinde kızarıklık, sıcaklık, kötü kokulu akıntı:
Dikiş bölgesinde ısı artışı ve kızarıklık olması özellikle kokulu sarı-yeşil akıntı varsa enfeksiyon (iltihap) belirtisi olabilir, bu durumda doktorunuza başvurmalısınız. Sıcaklık olmadan sadece berrak kokusuz akıntı olması genellikle enfeksiyon olmayan bir akıntıdır. İltihap olduğu tespit edilirse genellikle antibiyotik ve yara yeri bakımı, pansuman, debridman gibi yöntemlerle yeniden iyileşme süreci gözlenir.

Dikiş yerinda kanama olması:
Ameliyatın yapıldığı gün dikiş yerinde hafif kanamaya sık rastlanır. Dikiş bölgesi üzerinde beyaz flaster veya gazlı bez olduğu için buraya sızan kırmızılıkla farkedilir. Kanama fazla ise üzerine konulan ağırlık ile baskı yapılarak çoğunlukla kolay şekilde durdurulur. Ancak hasta taburcu olup evine gittikten sonra dikiş bölgesinden kanama olmaması gerekir, kanama veya kırmızı akıntı durumunda hemen doktorunuza danışmalısınız.

Sezaryende estetik dikiş nasıl yapılır? Dikiş alınır mı?:
Halk arasında estetik dikiş veya gizli dikiş diye adlandırılan ve cilt altına dışarıdan görünmeyecek şekilde atılan dikişe sub-kutiküler (subkutan) dikiş adı verilir. Halk arasında çok yanlış bir şekilde lazer ile dikiş olarak da adlandırılır ancak lazer ile hiçbir ilgisi yoktur bu işlemin. Sezaryende lazerli dikiş diye bir yöntem dünyada hiçbir yerde yoktur.
Estetik dikiş nasıl yapılır: Genellikle kendiliğinden eriyen (absorbable) dikiş iplikleri kulllanılır ve dikiş alınmasına gerek kalmadan kendiliğinden erir. Ancak erimeyen ve ameliyattan genellikle 1 hafta sonra alınması gereken dikiş iplikleri ile de uygulanabilir. Cilt altına dışarıdan görünmeyecek şekilde kesinin bir ucundan diğer ucuna kadar ilerleyen sütur atılır. İnce sütur materyalleri kullanılır.




İlgili Konular:
- Sezaryen Sonrası Yara Yeri Enfeksiyonu
- Ameliyat Sonrası Dikiş İzleri
- Sezaryen Ameliyatı
- Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

SEZARYEN ÖNCESİ HAZIRLIKLAR VE YAPILMASI GEREKENLER

SEZARYEN AMELİYATI ÖNCESİ HAZIRLIKLAR
Sezaryen ameliyatından önceki günlerde hastanın evinde yapması gereken ve hastaneye yatış yapılan gün hastanede uygulanan bazı hazırlıklar vardır. Bunların çoğu diğer ameliyatlardaki hazırlıklara benzemesine rağmen sezaryen ameliyatında doğum gerçekleşmesinden dolayı bazı farklılıklar da içerir. Aşağıda belirtilen hazırlıklar daha önceden tarihi belirlenmiş sezaryenler için geçerlidir. Bazı durumlarda acilen sezeryan kararı verilebildiği için o durumlarda bu hazırlıklar yapılmadan ameliyata almak gerekmektedir.

Hastaneye gitmeden önce evde yapılması gereken hazırlıklar:
- Genellikle ameliyattan bir gün önce hastanın duş alması önerilir. Bunda amaç ameliyat sahasının daha temiz olması ve enfeksiyon riskinin azalmasıdır.
- Sezaryen ameliyatına bir hafta kala karın bölgesi ve pubik (genital) bölgeye traş veya ağda uygulanmaması önerilir. Traş veya ağda yara yeri enfeksiyonu riskini arttırmaktadır. Ameliyat günü hastanede gerekirse personel tarafından ameliyat sahasındaki tüyler traş edilir.
- Diyabet, hipertansiyon, guatr, astım gibi hastalıklar edeniyle ilaç kullanan hastalar ilaçlarını hastaneye giderken mutlaka beraberinde götürmelidir.
- Hastaneye giderken yanınızda mutlaka doğum çantanızı ve bebek için gerekli diğer mazlemeleri alınız. Buraya tıklayarak doğum çantası malzemeleri hakkında ayrıntılı biilgi alabilirsiniz.
- Sezaryen için hastaneye giderken gebelik ile ilgili takip kağıtları ve tahlillerinizin bulunduğu dosyayı mutlaka yanınızda götürmelisiniz.
- Ameliyata 24 saat kala sigara, alkol ve doktorunuzun önerdiği ilaçlar dışında rastgele hiçbir ilaç (ağrı kesici dahil) almamanız gerekir. (Sigara ve alkol gebelikte zaten asla alınmamalıdır.)
- Gebelikte heparin ve diğer kan sulandırıcı diye adlandırılan ilaçları ameliyattan ne kadar önce bırakmanız gerektiği konusunda doktorunuza danışmalısınız.

Sezaryenden kaç saat önce yemek yemeli?
- Ameliyata hastanın yaklaşık 8 saatlik açlık ile girmesi gereklidir. Yani ameliyattan önceki 8 saat hiç yiyecek, içecek, su dahil alınmamalıdır. Ameliyat sabah yapılacaksa bir gece önce hafif bir akşam yemeği yenilerek gece 11-12'den sonra tamamen yiyecek içecek kesilmelidir. Çok ağır yemeklerden kaçınılmalıdır. Aşırı meyve tüketimi gibi karında şişlik yaratacak yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Özellikle alınmaması gereken bir yiyecek veya içecek yoktur ancak fazla yemek yenmemelidir. Mide ve barsakları bozabilecek değişik normalde tüketmediğiniz riskli gıdalardan kaçınınız. Ameliyat öğleden sonra yapılacaksa doktorunuza danışarak sabah erken saatte az miktarda besin alabilirsiniz.

Hastanede yapılan hazırlıklar:
- Hastaneye yatış yapıldıktan hemen sonra yapılacak ameliyat ve diğer işlemlerle ilgili hastayı ve eşini bilgilendiren yazı verilir, hasta işlem hakkında, olası yan etkiler ve riskler hakkında  bilgilendirilerek imzalı onayı alınır. Hasta yazıyı imzalamadan önce işlemler ve ameliyatlar hakkında anlamadığı, merak ettiği her konuyu doktoruna sorup öğrenebilir.
-  Ameliyattan önce hastanede lavman ile barsakların boşaltılması sağlanır.
- Ameliyat bölgesinde fazla tüylenme varsa serviste veya ameliyathenede bunlar traş edilir.
- Muayene ve ultrason gerekirse yapılır.
- Ameliyat tahlilleri yapılır ve anestezi uzmanı hastayı değerlendirerek anestezinin şekline karar verir.
- NST çekilmesi veya doppler aleti ile bebeğin kalp atışları kontrol edilebilir.
- Ameliyat ile ilgili tahliler bazı hastanelerde ameliyat günü hastaneye yatış yapıldıktan sonra yapılır, bazı hastanelerde daha önceki günlerde yapılır. Bu tahlil sonuçları ile beraber anestezi doktoru anne adayını muayene eder ve anestezi açısından değerlendirir. Anestezinin şekli hakkında hastaya bilgi verir.
(bkz: spinal anestezi ile sezaryen)
- Hastanın kalp hastalıkalrı veya astım vb. başka hastalıkları varsa bunlarla ilgili uzman doktorların da değerlendirmesi gerekebilir bazen.
- Ameliyattan önce su ve yeme-içme yasak olsa da tansiyon, guatr gibi hastalıkları olan hastaların ameliyattan önce sabah birkaç yudum su ile bu ilaçlarını alması önerilir veya bir gün önce evde almanız önerilen bazı ilaçlar olabilir. Ancak bu konuları mutlaka doktorunuza danışarak planlayınız, farklı uygulamalar olabilir her hasta için.

Ameliyathanede uygulanan hazırlıklar:
- Ameliyat odasında anestezi uzmanı, kadın doğum uzmanı, ameliyat hemşireleri ve anestezi teknisyenleri ile diğer yardımcı personeller bulunur.
- Ameliyathaneler enfeksiyon riskini azaltmak için nispeten hafif soğuk olurlar. İlk başta üşüme hissedebilirsiniz ancak daha sonra üstünüz örtülünce üşüme hissi geçecektir.
- İdrar sondası uygulanır. (Bazı yerlerde ameliyathaneye gelmeden servis katında uygulanır.)
- Anestezi uzmanı tarafından uygun anestezi (spinal veya genel anestezi) uygulanır. Daha sonra hastanın üzeri yeşil örtülerle örtülür ve ameliyat hazırlığı başlar.

Ameliyattan sonra:
- Bebek doğar doğmaz ısıtıcı altında temizlenir. Gerekirse çocuk doktoru tarafından muayene edilir, gerekli değilse daha sonra serviste muayenesi yapılır.
- Nadiren bebek için küvez veya yoğun bakım gerekirse bebek hemen o bölüme transfer edilir.
- Bebeğin durumu iyi ise doğumdan kısa süre sonra anneye gösterilir ve anne ile teması sağlanır.
- Doğumdan genellikle 6 saat sonra annenin sulu gıdalar yemesine izin verilir, bu saate kadar ağızdan hiçbir yiyecek, içecek alınmaz. Anca bu süre hastaya ve ameliyata göre değişebilir o yüzden mutlaka doktorunuzun önerisi doğrultusunda hareket etmelisiniz.
- Ameliyattan genellikle 6 saat sonra idrar sondası çıkarılır ve hastanın ayağa kalkmasına izin verilir.
- Ameliyattan sonra 6-12 saat süre ile serum ve damardan ilaç tedavileri devam eder.
- Sezaryen ameliyatından sonra kan uyuşmazlığı olan çiftlerde bebeğin kan grubuna bakılır ve eğer bebeğin kan grubu pozitif ise anneye kan uyuşmazlığı iğnesi yapılır. Bebek kan grubu anne ile aynı yani Rh negatif çıkarsa Anti-D immunglobulin (kan uyuşmazlığı iğnesi) yapılmasıne gerek yoktur.
- Genellikle ameliyattan 24-48 saat sonra yara yerindeki bandaj açılır. Bu konuda doktorunuza danışmalısınız.
- Sezaryen ameliatından sonra hasta genellikle hastanede 1 veya 2 gün kalır, daha sonra taburcu edilir.

Hastaneye giderken yapılmaması gerekenler:
- Makyaj yapılmaması gerekir.
- Tırnaklara parlatıcı veya oje sürülmemelidir.
- Takma kirpik kullanılmamalıdır.
- Takma diş varsa hastaneye giderken kullanılabilir ancak hastanede ameliyattan önce çıkarılması gerkecektir.
- Kontak lens kullanılmamalıdır. Ameliyat günü gözlüklerinizi kullanmalısınız.
- Her tür takı ve kolye, yüzük vb. takılmamalıdır. Bunları hastanede güvenle saklamanız zor olacağı için evde iken çıkarmanız faydalı olacaktır.
- Piercing varsa evden ayrılmadan çıkarılmalıdır.




İlgili Konular:
- Sezaryen Ameliyatı
- Doğuma Giderken Alınacaklar (Doğum Çantası)
Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

HAMİLELİKTE HBA1C DEĞERİ

Gebelik, Diyabet Ve Hemoglobin A1c 
Hemoglobin A1c (HbA1c, A1C, Hb1c, HbA1c) glikozile hemoglobin diye de adlandırılır. Glikozillenmiş hemoglobin yani glikoz ile bağlanmış hemoglobin anlamındadır. Kanda alyuvarlada bulunan hemoglobin kan şekeri yani glukoz ile reaksiyona girer buna glikozillenme denir. Hemoglobin kanda alyuvarlarda (kırmızı kan hücrelerinde) bulunan ve görevi oksijen taşımak olan moleküldür. Kandaki hemoglobinin yüzde kaçının glikozile halde olduğu değerlendirilerek kişinin son aylardaki kan şekeri yüksekliği ortalama olarak değerlendirilebilir. Bu açıdan diyabet tanısı ve tedavisinde çok faydalı bir testtir.

Kan şeker seviyesi yüksek seyrettiğinde glikozile olmuş hemoglobin oranı artar. Kan şekeri normal seyrediyorsa HbA1c oranı da normal aralıkta seyreder. Diyabet hastalarında HbA1c değerinin yüksek seyretmesi kan şekerinin iyi kontrol edilmediği anlamına gelir ve nefropati, retinopati, kardiyovasküler hastalık gibi komplikasyonların yüksek oranda görülebileceği anlamına gelir.

Hb A1c testi nedir? Normal değer kaç olmalı?
HbA1c testi ile elde edilen değer kişinin son 2-3 ay içerisindeki ortalama kan şekeri seviyesi hakkında bilgi verir. HbA1c değeri normalse (genelde %6'nın altı normal kabul edilir) son aylarda hastanın kan şekeri genelde iyi seyretmiştir, yüksek değerler sık yaşanmamıştır. Kan şekeri regülasyonunun iyi olduğunu gösterir.
- HbA1c günün herhangi bir saatinde ölçülebilir, sabah-akşam veya aç-tok farketmez. Diğer kan tahlilleri gibi laboratuvar tüpüne kan alınarak yapılır.
- HbA1c ölçümü hemogobinopatiler, talasemiler, hemaolitik anemiler, sferositozis ve malarya gibi alyuvar turnoverını etkileyen hastalıklardan, ciddi karaciğer ve böbrek hastalıklarından etkilenebilir, bu durumlarda hatalı sonuç verebilir.
- HbA1c bazı etnik kökenlerde farklı değerler verebilir. Normal aralığı her etkin popülasyon için aynı değildir.

Diyabet tanısı ve takibinde HbA1c değerinin önemi:
- HbA1c değeri %6.5'in üzerinde ise diyabet tanısını destekler. Yetişkinlerde HbA1c diyabet tanısı koymada kullanılabilse de gebelerde ve çocuklarda diyabet tanısında önerilmemektedir (kaynak).
- Prediyabet tanısı için önerilen bir HbA1c (glikozile hemogobin) değeri henüz yoktur. Bu konuda daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır (kaynak).
- HbA1c değerinin %6.5'den küçük olması kaç şekeri değerlerine dayanılarak diyabet tanısı almış bir hastada tanıyı ekarte ettirmez.
- HbA1c değeri hastanın son 8-12 hafta arasında kan şekeri değerlerinin nasıl seyrettiği konusunda fikir verir. HbA1c değeri yüksek olan hastanın kan şekeri değerleri son 2-3 ay boyunca çoğunlukla normale indirilememiştir.
- Kan şekeri iyi kontrol edilen diyabet hastalarında 6 ayda bir, iyi kontrol edilemeyen hastalarda 3 ayda bir HbA1c ölçümü yapılmalıdır.
- Kan şekeri ölçümü günden günde farklılık gösterebilir, bugün normal ölçüldüğü halde yarın hastanın kan şekeri yüksek ölçülebilir. Ancak HbA1c bu tür günden güne değişiklik göstermez, bu açıdan daha stabil bir değer ile son aylardaki kan şekeri seyri hakkında güvenilir bir bilgi verir.
- HbA1c son 2-3 ay içerisinde hem açlık hem tokluk kan şekerinin seyrettiği değerlerden etkilenir.

Fruktozamin testi:
Fruktozamin testi HbA1c testi kadar yaygın kullanılan bir test olmasa da benzer mantıkla çalışan bir testtir. Fruktozamin testi hastanın son 2-3 hafta içerisindeki kan şekeri seviyesi hakkında fikir verir. Bu sayede daha kısa süreli değişiklikleri gözlemlemek açısından avantajlıdır. Burada kanda bulunan albumin molekülüne bağlanan şeker oranı değerlendirilir, albuminin kandaki yarı ömrü 20 gün kadardır. Fruktozamin testi albumin veya protein üretiminin bozulduğu veya nefrotik sendrom gibi atılımın arttığı hastalarda yanlış sonuç verebilir. Bazı tür anemilerde HbA1c testi yanlış sonuç verebileceği için fruktozamin testi uygulanabilir anemisi olan diyabet hastalarında. Hamilelikte de ani kan şekeri regülasyon bozuklukları gibi durumları değerlendirmekte kullanılabilir ancak yaygın değildir.

GEBELİKTE HbA1c DEĞERİNİN ÖNEMİ
- Diyabet tanısı olmayan normal sağlıklı gebeliklerde HbA1c değerinin gebe olmayan sağlıklı kadınlara göre daha düşük olduğu saptanmıştır (kaynak). Araştırmada ilk trimesterde referans aralığın gebe olmayanlara göre düşük olduğu ve son trimesterde daha fazla düşük olduğu saptanmıştır.
- Bazı araştırmalarda gebelikten önce diyabet tanısı olan  ve gebeliğin ilk trimesterinde HbA1c değeri yüksek olan gebelerin HbA1c değeri normal olan gebeliklere göre düşük, erken doğum, neonatal ölüm, fetal anomali gibi kötü sonuçlar açısından yüksek riskli oldukları tespit edilmiştir (kaynak 1, 2 ). Bu nedenle gebeliğin oluşma aşamasında ve ilk trimesterde kan şekerinin normal düzeyde olması risklerden kaçınmak için çok önemlidir. HbA1c değeri ne kadar fazla ise belirtilen riskler de orantılı olarak artmaktadır.
- Hamilelikte HbA1c'nin en faydalı olduğu nokta gebelik planlayan ve gebelikten önce diyabet tanısı (pregestasyonel diyabet) olan anne adayının kan şekerinin gebe kalmadan önce ve gebeliğin ilk aylarında normal seyrettiğinin tespitidir. HbA1c değeri normal saptanan anne adayının gebe kalmasına izin verilirse ve gebeliğin ilk aylarında da HbA1c ve kan şekeri değerleri normal seyrederse gebelik ile ilgili düşük, anomali gibi risklerden önemli ölçüde kaçınılmış olunur. HbA1c değeri yüksek saptanan anne adayında değer normale inene kadar gebe kalmasına izin vermemek  gerekir.
- Normal sağlıklı bir hamilelikte OGTT (50 gram veya 100 gram glukoz testi) yerine HbA1c testi yapılması önerilmemektedir (kaynak).
- Gestasyonel diyabetes mellitus (GDM) hastalarında HbA1c değeri ölçülmesi tartışmalı bir konudur ve günümüzde rutin uygulanmamaktadır. Bu konuda daha fazla araştırmalar yapıldıkça belki ilerleyen yıllarda GDM hastalarında HbA1c belli amaçlarla kullanılabilecektir. Örneğin 2013 yılında yapılan bir araştırmada GDM hastalarında HbA1c değerinin yüksek olması ile kötü gebelik sonuçları arasında korelasyon görülmüştür (kaynak). Türkiye'de yapılan diğer bir araştırmada GDM hastalarında HbA1C'nin %5.4'den büyük olmasının gebelikte insülin tedavisine başlanması için prediktif değer olabileceği belirlenmiştir (kaynak).


İlgili Konular:
- Gestasyonel Diyabet (Gebeliğe Bağlı Şeker Hastalığı)
- Glukoz (Şekerli Su) Testleri
- Gebelikte İnsülin Kullanımı
- Hamilelik Şekerinde Diyet Ve Beslenme
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"