GEBELİKTE KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ

HAMİLELİKTE KEMOTERAPİ VE RADYOTERAPİ
Kemoterapi ilaçla kanser tedavisi, radyoterapi ise ışınla kanser tedavisi anlamına gelir. Gebelikte de kanser görülebilir bunların arasında en sık rahim ağzı, meme, yumurtalık kanserleri görülür.Kanser tedavisinde radyoterapi yani ışın tedavisi fetüse zararı kesin kanıtlandığı için gebeliğin hiçbir döneminde verilemez. Kemoterapi ise gebeliğin ilk üç ayı dışında onkoloji ve kadın doğum doktorlarıu kontrolünde verilebilir.
Tamamını >>

MENOPOZDA HORMON TEDAVİSİNİN ALTERNATİFLERİ

Postmenapozal Hormon Tedavisine Alternatif Tedavi Seçenekleri:

Menapoz döneminde östrojen değerleri düşerek sıcak basması gibi bilinen belirtilere neden olabilir.
Hormon Replasman Tedavisi (HRT) kişinin menapoz sonrası östrojen veya östrojen + progesteron kullanmasıdır. HRT bu dönemdeki semptomlar için en etkili yöntemdir ve osteoporozun önlenmesine yardımcı olur.

Hormon replasmanının kullanılamadığı durumlarda sıkça kullanılan alternatif tedavi seçenekleri vardır:

Sıcak Basmaları İçin:
Antidepresanlar
Actea racemosa yumru kökleri ( Klimadynon)
Karayılan Otu (Black Cohosh)
Belladon- Ergotamin-Fenobarbital (Bellergal draje)
Melissa otu
Klonidin
SSRI
Fitoöstrojenler
Bu ilaçların yan etkileri olabilmektedir. Ancak doktorun önerdiği şekilde kullanılmalıdır.

Vajinal Kuruluk İçin:
Vajinal Östrojenler: Östrojenli kremler veya vajinal tabletler kandaki östrojen düzeyini artırmadan vajenin doğallığını korurlar, kuruluk yanma gibi şikayetleri ortadan kaldırabilirler.
Bunun dışında kayganlaştırıcı jeller de ilişkiden önce kullanılabilir.


İlgili Konular:
- Menopozda Hormon Tedavisi
- Menopozda Bitkisel İlaçlarla Tedavi
Tamamını >>

DOĞUMSAL (KONJENİTAL) ANOMALİLER

Yenidoğan bebeklerin yaklaşık %3-5 inde çeşitli yapısal anomalilere (anomali=normal dışı yapısal özellik) rastlanır. Gelişen teknolojiyle bazen erken dönemlerde anomalileri tespit etmek mümkün olup, hayatla bağdaşmayan anomalilere sahip bebeklerin daha fazla büyümesine olanak vermeden gebeliğin sonlandırılması mümkün olabilmektedir.

Doğumsal bozukluğu olan pek çok bebekte risk faktörü yoktur. Yine de bazı faktörlerin varlığında risk yükselir:
- Ailede ya da kişisel doğumsal bozukluk öyküsü
- Önceki çocuklarda doğumsal bozukluk olması
- Gebelik oluşumu sırasında belirli ilaçların kullanımı
- 35 yaş üstü gebelikler

Ancak bütün problemlerin saptanması hem imkansız hem de gereksizdir. Çünkü doğumsal anomalilerin önemli bir kısmı herhangi bir olumsuzluk yaratmayan, düzeltilebilir problemlerdir. Ultrasonografide temel prensip hayatla bağdaşmayacak anomalilerin mümkün olduğunca erken saptanması, böylece anne adayının ve ailesinin her anlamda mümkün olduğunca az yıpranmasını sağlayabilmektir .


BAZI ÖNEMLİ KONJENİTAL ANOMALİLER
Diafragma Hernisi: Karın ve göğüs boşluklarını birbirinden ayıran diaframdaki bir defekt nedeniyle karın boşluğundaki organların kısmen göğüs boşluğuna fıtıklaşması durumudur. Defektin ağırlığı göğüs boşluğuna geçen karın organlarının büyüklüğü belirler. pek çok doğumsal anomaliyle birlikte olma olasılığı vardır.Sinir sisteminin hemen tüm anomalileri,iskelet sistemine ait problemler genital sistemin ve böbrek mesane anomalilerininhemen hepsiyle birlikte orta çıkar.hafif vakalarda ameliyat sonrası sekelsiz yaşam mümkün olabilir.

Konjenital Kistik Adenoid Malformasyon: Akciğerlerde normal anotomide bulunmayan kistlerin varlığıyla ortaya çıkan bir hastalıktır. Çoğu kez tanı doğum sonrası koyulur ve cerrahi olarak tedavi edilebilir. Eğer ultrasonografide kistik adenoid malformasyon saptanırsa gelişim seri ultrasonografilerle takip edilir,fetal hidropsun ilk bulguları ortaya çıktığında doğumun gerçekleştirilmeli ve cerrahi tedavi uygulanmalıdır.


SİNİR SİSTEMİ ANOMALİLERİMerkezi sinir sistemi nde ortaya çıkan anomalilerin bazıları hayatla bağdaşmazken bir kısmının doğum sonrası tedavisi mümkün olabilir.
Hidrosefali beyindeki boşluklardaki beyin-omurilik sıvısının (BOS) artması durumudur.Görülme sıklığı binde 0,3-0,5 arasında kabul edilir. Hidrosefali çeşitli nedenlerle ortaya çıkabilir ve vakaların yarısına yakın kısmında sinir sistemine ve diğer sistemlere başka anomaliler de bulunur. Ultrasonografide lateral ventriküllerin genişlemesiyle tespit edilir.
Holoprosensefali :Beyinde ve genelde gözlerde de çok ağır gelişim bozukluğu vardır. Hayatla bağdaşması ve tedavisi mümkün olmayan bu anomalinin erken teşhis edilmesi önemlidir. Aileye gebeliğin sonlandırılması önerilir.
Akuaduktal Kanal Darlığı (Aquaductal Stenoz): Beyinomurilik sıvısının yukarıda anlatılan dolaşımının engellenmesi nedeniyle ortaya çıkar, hidrosefalilerin büyük bölümünü oluşturur. Enfeksiyona, genetik nedenlere ya da tümöral oluşumlara bağlı olabilir. Gebeliğin daha ileri dönemlerinde de ortaya çıkabilir. Bu problemle doğan bebekler doğum sonrası BOS dolaşımını düzenleyen Shunt operasyonundan genelde fayda görürler.
Dandy Walker Sendromu: Beyinciğin gelişimini etkileyen ve genelde prognozu kötü olan bir anomalidir. Beyinciğin vermis adı verilen bölümü izlenemez ve 4 ventrikülde belirgin genişleme izlenir.18. haftadan önce tanı konması genelde mümkün değildir. Bazı vakalar doğumda da bulgu vermeyebilir ancak vakaların %75 inde 3 yaşa gelene kadar ağır hidrosefali oluşur. Bu bebeklerin normal bir yaşam sürmesi mümkün olmadığından Dandy Walker malformasyonu saptandığında gebeliğin sonlandırılması en uygun seçenektir.
Arnold Chiari Malformasyonu: Beyinciğin kafatasının altkısmındaki ‘foramen magnum’ adı verilen boşluğa doğru yer değiştirmesisonucu ortaya çıkar. Ağır bir anomalidir.Saptandığında gebeliğin sonlandırılması önerilmelidir.
Corpus Callosum Agenesisi: Corpus callosum beyinin iki yarısını birleştiren bir yapıdır.Koordinasyon ve sinirsel uyarıların her iki beyin yarısına iletilmesini sağlar.Oluşumu kısmen daha geç evrede gerçekleştiğinden erken gebelikte saptanması mümkün değildir.
Ensefalosel: Kafatası kemiklerinde normalde bulunmaması gereken açıklıklardan nöral dokunun dışarı fıtıklaşması durumudur. Genelde diğer başka anomalilerle birliktedir. Tablonun prognozunu olaydan etkilenen beyin dokusunun büyüklüğü belirler.

Doğumsal kusurlar ile ilgili istatistikler:
(Kaynak: http://www.cdc.gov/birthdefects)
2004-2006 yılları arasında sık görülen 21 doğumsal kusurun oranları:
Anensefali: 4859 doğumda bir görülmüştür
Spina bifida (anensefali olmadan): 2858
Ensefalosel: 12235
Anofltalmi / Mikroftalmi: 5349
Truncus arteriosus (Common truncus): 13876
Büyük arterlerin transpozisyonu: 3333
Fallot tetralojisi: 2518
ASD: 2122
Hipoplastik sol kalp sendromu: 4344
Yarık damak: 1574
Yarın dudak (Yarık damak dahil veya değil): 940
Özofageal atrezi / Transözogageal fistül: 4608
Rektal veya barsak atrezisi, stenoz: 2138
Üst ekstremite deformitesi (Reduction deformity): 2869
Alt ekstremite defosmitesi (Reduction deformity): 5949
Gastroşizis: 2229
Omfalosel: 5386
Diafragmatik herni: 3836
Trizomi 13: 7906
Trizomi 21: 691
Trizomi 18: 3762


EK BİLGİLER:
- IVF ve ICSI gibi yardımcı üreme teknikleri ile elde edilen gebeliklerde konjenital anomali sıklığı daha fazladır. Normal gebeliklerde  major konjenital anomali yüzde 3 oranında iken, yardımcı üreme teknikleri ile oluşan doğumlarda bu oran yüzde 9'a çıkmaktadır.
- Major konkenital anomali: Yaşamsal tehlike oluşturabilen veya düzeltilmesi için cerrahi işlem gerektiren doğumsal anomalilerdir. Bütün doğumlarda major konjenital oranı %3 kadardır. Minör konjenital anomaliler ile oran yüzde 10'lara yaklaşmaktadır.


İlgili Konular:
- Kistik Higroma
Tamamını >>

HİSTEREKTOMİ (RAHİM ALMA AMELİYATI)

Histerektomi rahimin alınması ameliyatıdır. Jinekoloji kliniklerinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanları tarafından en çok yapılan ameliyatlardan birisidir. Genellikle 40 yaş üzeri kadınlarda en sık miyom nedeniyle uygulanır; nadiren daha genç yaşlarda da çeşitli hastalıklar nedeniyle rahmin alınması gerekebilir. Doğum sırasında çok nadiren aşırı kanama olan bazı durumlarda kanamayı durdurmak için rahimin alınması gerekebilir.

Rahim alma ameliyatı ne kadar sürer?
Histerektomi ortalama 1 saat süren bir ameliyattır. 30 dakika kadar kısa veya 2-3 saat kadar uzun sürdüğü de olabilmektedir. Açık ve kapalı yöntemle yapılan ameliyatların süresi yaklaşık eşittir.

Bazı histerektomi tipleri:
Subtotal veya supraservikal histerektomi, rahim ağzının bırakılarak rahimin geri kalan kısmının alınmasıdır.
Radikal histerektomi; bu ameliyatta vajinanın bir kısmı, tüpler, yumurtalıklar, destekleyici ve bağlayıcı dokular, lenf bezleri, rahim ve rahim ağzı tam olarak alınmaktadır.
Porro ameliyatı; sezaryen ameliyatında aynı zamanda rahimin de alınması.
Vaginal histerektomi; rahim ve rahim ağzı, karından değil de vajinadan alınmasıdır.
Laparoskopik  histerektomi (kapalı ameliyat) ameliyatı hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.



Rahim alma ameliyatı nasıl yapılır?
Üstteki videoda detaylı anlatıldığı gibi rahim alma ameliyatı açık veya kapalı yöntemle yapılabilir. Rahim organı yani uterus normalde küçük bir armut büyüklüğünde 5-6 cm boyundadır, ancak aşırı sayıda büyük miyom içeren rahimler 10-20 cm hatta çok daha büyük boyutlara ulaşabilmektedir. Açık yöntemde karına yaklaşık 10 cm uzunlukta yatay veya dikey bir kesi yapılırken, kapalı yöntemde karında sadece küçük delikler bulunur ve bu deliklerden içeri sokulan aletlerle ameliyat gerçekleştirilir. Kapalı ameliyattan sonra hasta daha az ağrı hisseder ve iyileşme süresi daha kısadır. Cilt kesileri farklı olsa da karın içerisinde yapılan işlemler benzerdir, sadece kullanılan aletler farklıdır. Ameliyat süresi ortalama bir saat kadardır her iki yöntemde de. Vajinal histerektomi denilen yöntemde ise rahim karına hiçbir kesi yapılmadan sadece vajina içerisinden yapılan ameliyatla alttan çıkarılır, en nadir uygulanan yöntem budur ve genellikle ileri yaşlarda rahim sarkması olan hastalarda uygulanır. Rahim alma (histerektomi) ameliyatlarında hemen her zaman rahim ağzı da birlikte alınır. Hasta ileri yaşta ise yumurtalıklar da genellikle alınır. Vajina yani halk arasında hazne denilen ilişkide penisin girdiği kısım alınmaz bu nedenle ameliyat sonrasında cinsel ilişki konusunda problem olmaz. Cilt kesileri genellikle kendiliğinden eriyen dikişler ile dikilir, bazen zımba teli gibi veya farklı yöntemlerle cilt kapatılabilir.

Histerektomi hangi durumlarda yapılır:
- Histerektomi için en önde gelen neden rahimin miyomlarıdır. Ameliyat kararı hastanın yaşı ile ilgili olarak değişir. Rahim myomları kadınlarda en sık karşılaşılan iyi huylu tümörlerdir ve bu yüzden histerektomilerin çok geniş bir bölümünden sorumlulardır. Myomlar genellikle aşırı adet kanaması, kasık ağrısı, bel ağrısı gibi şikayetlerden dolayı ameliyat edilirler, hiçbir şikayet yaratmayan küçük myomlar genellikle ameliyat edilmezler.
- Bazı kadınlarda miyom veya polip gibi hiçbir gözle görünen neden olmasa bile hormon düzensizliklerii gibi nedenlerle aşırı ve düzensiz adet kanamaları olabilmektedir. Bu durumlarda ilaç tedavisi ile kanamalar kesilmezse rahmin alınması gerekebilmektedir.
- CIN gibi rahim ağzı kanserine öncü lezyonlar bazı durumlarda histerektomi gerektirebilir.
- Özellikle yaşlı hastalarda rahim sarkması nedeniyle histerektomi uygulanabilmektedir.
- Doğum sonrası aşırı kanamanın durdurulamaması (atoni, plasenta perkrea), tamir edilemeyen rahim yırtıkları gibi durumlarda rahmin alınması gerekebilir.
- Rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanseri
- Yumurtalık kistleri ve tubaovaryan abse özellikle ileri yaşlarda rahim ile birlikte alınarak tedavi edilir.

Histerektomi ameliyatı geçiren hastalar nelere dikkat etmelidir?
Ciltteki yara yerinden akıntı, kanama, kötü koku, yüksek ateş olması durumunda doktora başvurulmalıdır. Banyo veya duş genellikle ameliyattan 3-5 gün sonra serbest bırakılır, doktora danışmadan başlamamak gerekir. Cinsel ilişki genellikle ameliyattan 6 hafta sonra doktor muayenesinde bir engel yoksa serbest bırakılır. Ameliyattan 2-3 gün sonra taburcu olup eve giderken genellikle yeme içme konusundaki yasaklar tamamen kaldırılır, şeker ve tansiyon gibi hastalıkları olan hastalar buna göre doktoruna danışarak evde beslenmesine devam etmelidir. Ameliyattan sonra 3 ay çok ağır yükler kaldırılmamalıdır ancak günlük ev işleri veya hafif aktiviteler yapılabilir. Yürüyüş ve yüzme gibi hafif sporlar ameliyattan 6 hafta sonraki kontrolde bir sakınca yoksa serbest bırakılır, daha ağır sporlar için doktorunuza danışmalısınız.

Ameliyattan sonra kanama:
Ameliyattan sonraki ilk günlerde az miktarda ve leke şeklinde alttan kanama olabilir. Aşırı kanama veya 1 haftadan uzun süren kanama olması durumunda doktora başvurulmalıdır. Kanama kırmızı veya kahverengi renkte olabilir. Kanama az miktarda bile olsa 1 haftadan uzun sürüyorsa ve kötü kokulu ise muayene gereklidir.

Rahim alındıktan sonra cinsel ilişki etkilenir mi?
Rahim alma ameliyatı cinsel ilişki konusunda probleme sebep olmaz çünkü bu ameliyatta rahim ve rahim ağzı alınır ancak vajina (hazne) kısmı alınmaz. İyileşme sürecinden sonra kadın normal cinsel yaşantısına devam edebilir.

Adet görme ve menopoz:
Histerektomi sadece rahmin alınması anlamına gelir; yanı sıra bazen yumurtalıklar da alınır, bazen alınmaz. Eğer yumurtalıklar alınmamış ise hormon salgısı devam edeceği için hasta rahmi alınsa da menopoza girmiş sayılmaz; rahim alındığı için hiçbir zaman adet göremez ancak menopoza girmiş sayılmaz. Yumurtalıkları alınan hasta menopoza girer ve adet de göremez, yumurtalıklar alındığı için hormon salgısı kesileceği için ateş basması, yanma gibi şikayetler ameliyattan hemen sonra başlayabilir.

Rahim alma ameliyatının riskleri:
Rahim alma ameliyatı (histerektomi) her ameliyat gibi bazı riskler içerir, bunlar nadiren gerçekleşen riskler olsa da ameliyat öncesi hastanın bu riskleri ve ameliyat nedeniyle oluşabilecek zararları bilmesi gerekir. Bu nedenle ameliyat öncesi her hastaya bu riskler anlatılır ve bunların yazdığı bir kağıt okutularak imzalatılır. Her karın ameliyatında olduğu gibi nadiren aşırı kanama olabilir ve bu nedenle ameliyat sırasında kan verilmesi gerekebilir. Rahim alınırken buraya yakın komşu organlarda yaralanma olabilir; örneğin barsak, mesane (idrar torbası), üreter (idrar yolları) gibi organlarda yaralanma oluşabilir. Ameliyat sonrası ciltte dikiş yerinde açılma ve enfeksiyon, abse oluşabilir;  bu nedenle cildin tekrar dikilmesi gerekebilir. Her ameliyatta olduğu gibi tromboembolik olay yani damar tıkanıklığına bağlı pıhtı atması riski vardır. Bu risklerin azaltılması için çeşitli ilaçlar ve önlemler kullanılır ancak yine de her riski sıfıra indirmek imkansızdır. Yumurtalıkların alınmamasına karar verilmişse bile rahim alınırken kanama, yapışıklık veya başka nedenle yumurtalıklardan bir veya ikisinin alınması gerekebilir. Ameliyattan aylar veya yıllar sonra karın içerisinde yapışıklıklara bağlı kronik ağrılar olabilir. Ameliyat sonrası ilerleyen zamanlarda ciltteki kesi bölgesinde fıtık meydana gelebilir.
Rahimin alınması kilo almaya veya göbek şişliği oluşmasına neden olmaz; bu tür şikayetler rahim ameliyatı ile ilişkilendirilmemelidir, diyet ve egzersiz ile giderilmelidir. Rahmin alınması adet kanaması olmayacağı için başka bir organda hastalık artışına neden olmaz, bu konuda halk arasındaki inanış yanlıştır. Adet kanaması zaten rahmin kendisinden oluşup geldiği için rahim alındıktan sonra karın içerisinde başka bir yerde kan oluşması veya kan birikmesi olamaz.


İlgili Konular:
Kapalı Rahim Alma Ameliyatı (Laparoskopik Histerektomi)
- Peripartum Histerektomi (Doğum Sırasında Rahmin Alınması Ameliyatı)
Tamamını >>

GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI İLAÇLAR

HAMİLELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI (TERAROJEN) İLAÇLAR

Gebelik dönemi bazı yakınmalar, önceden varolan hastalıklar ya da gebelikte yeni gelişen durumlar nedeniyle çeşitli ilaçların kullanıldığı bir dönemdir. Elbette tıbbi durumlar gerektirdiğinde gebelik döneminde de ilaçlar kullanılmalıdır. Anne adayı şiddetli yakınmaları olduğunda gebe olduğu için tıbbın tedavi olanaklarından yoksun bırakılmayacaktır. Ancak gebelikte ilaç kullanımında uyulması gereken kurallar vardır ve bu kurallara uyularak kullanıldığında, gebelikte alınan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde istenmeyen etkiler oluşturması beklenmez.

En önemli kural gebelikte tıbbi durum ya da yakınmalar ilaç kullanımını gerektirmedikçe ilaç kullanmamak ve kullanılacak ilaçları mutlaka doktor önerisiyle kullanmaktır. Hemen her tıbbi durum için gebelikte kullanıma uygun bir ilaç vardır.

Son adet tarihinden itibaren 31. Gün ile 71. Gün arası organ teşekkülünün meydana geldiği dönemdir ve teratojen dönem olarak adlandırılır. Bu günler arasında bebekte meydana gelen olumsuz etkiler anomali ile sonuçlanabilir. Çok acil bir durum dışında bu devrede ilaç kullanılmamalıdır.

Fertilizasyon yani döllenmenin gerçekleşmesinden sonraki ilk 2 hafta "ya hep ya hiç" dönemi olarak adlandırılır. Yani ilaç ya embryoyu hiç etkilemez ya da bir düşüğe neden olur. Bu iki haftalık dönemden sonra ilaçlara maruziyet çeşitli anomalilere neden olabilir. Fertilizasyondan sonraki 2-8 haftalar arası embriyonik dönemdir ve malformasyonlar açısından en riskli dönemdir. Fertilizasyondan 8 hafta sonra yani son adet tarihinden 10 hafta sonra fetal dönem başlar, bu dönemde de ilaçlara maruziyet bazı anomalilere neden olabilir.

İlaçlar gebelikte kullanıldıklarında gösterdikleri fayda zarar oranına göre aşağıdaki şekilde gruplara ayrılırlar. Buna göre örneğin A kategorisindeki bir ilaç gebelikte hiçbir zarar olmadan rahatlıkla kullanılabilir. B kategorisindeki ilaçlar da genellikle rahatlıkla kullanılır ancak C kategorisindeki ilaçlar gebeliğin ve hastalığın durumuna göre beklenen fayda olası zarardan fazla ise ve ilaç mutlaka gerekli ise kullanılır. D ve X kategorilerindeki ilaçlar zaten hayati bir durum olmadıkça kullanılmazlar. Gebelikte hangi kategoride ne tür ilaç olursa olsun (vitamin bile olsa) asla doktora danışılmadan kullanılmamalıdır çünkü her gebeliğin ve her hastalığın durumu farklı olabilir. Bir gebeye faydalı olan ilaç diğerine zararlı olabilir.

Gebelikte ilaç kategorileri:
A kategorisi ilaçlar
İnsanlarda yapılan çalışmalarda kullanılan ilacın fetusa bir zarar vermediği saptanmıştır

B kategorisi ilaçlar
Hayvanlarda yapılan çalışmalarda fetusa risk yoktur ancak insanlarda çalışma yapılmamıştır, veya hayvanlarda olumsuz etki saptanırken insanlarda yapılan çalışmalarda risk bulunmamıştır

C kategorisi ilaçlar
Hayvan deneylerinde olumsuz etki saptanmıştır ancak insanlarda deney yapılmamıştır.

D kategorisi ilaçlar
İnsanlarda fetusa olumsuz etki riski vardır ancak annenin yaşamını tehdit eden bazı durumlarda kontrollü olarak kullanılabilir.

X kategorisi ilaçlar
Fetal risk son derece yüksektir. İlacın kullanımındaki risk yararından çok daha fazladır.

gebelikte ilaç kullanmak
Resmi büyütmek için üzerine tıkla

Gebelikte kullanılması zararlı ilaçlara bazı örnekler:
- Antokonvülzan ilaçlar (epilepsi ilaçları) nöral tüp defekti, fetal hidantoin sendromu, yarık damak dudak, kalp anomalileri ile ilişkili olabilmektedir.
- Antihipertansif ilaçlardan ACE inhibitörleri gebelikte kullanılmaz, teratojendirler. Bunların gebelikte kullanılması fetal böbreklerde iskemi, anüri, IUGR, ucuv kısalığı, kalvaryum gelişme defektlerine neden olabilir. (ACE inhibitör fetopatisi)
- NSAI ilaçlar (indometazin) özellşkle 72 saatten fazla süre kullanılırlarsa ve 32. haftadan sonra kullanılırlarsa duktus arteriozusun erken kapanması ve oligohidramniosa neden olabilmtedir.
- Bazı antiviral ilaların gebelikte kullanılması sakıncalıdır (ribavirin).
- Metotreksat, siklofosfamid gibi antimetabolit ilaçlar gebelikte teratojen etki yapabilirler.
- Gebelikte heparin tedavisi uygulanabişmektedir (plasentadan geçemez) ancak warfarin teratojen etki yapabilmektedir. Warfarin embriyopatisi anzal hipoplazi, vertabral anomaliler ile karakterize bir durumdur.
- Hamilelik sırasında lityum kullanılması kalpte Ebstein anomalisi, hipotiroidi, diabetes insipitusa neden olabilmektedir.
- Gebelik sırasında DES (dietilstilbestrol) kullanılması kız bebekte müllerian anomalilere, hipoplastik  uterusa veya T şeklinde uterusa, berrak hücreli kanserlere neden olabilmektedir.
- Kortikosteroidlerin ilk trimesterde kullanılması ile yarık damak dudak riskinde artış olduğunu gösteren araştırmalar vardır.
- İzutretinoin çok teratojen bir ilaçtır (anotia, mkrotia, timus aplazisi, yarık damak dudak, kalp anomalileri, santral sinir sistemi anomalileri)
- Gebelik sırasında telidomit kullanılması fokomeli ile ilişkilidir. (Fokomeli: Kol ve bacakların olmaması; el ve ayakların omuz ve kalçaya tutunması durumu)
- Gebelikte tiroid hastalıkları nedeniyle radyoaktif iyot kullanılması kontrendikedir.
- Toluen kullanılması fetal alkol sendromuna benzeyen toluen embriyopatisine neden olabilir.
 - Gebelikte sigara, alkol ve kokain kullanımı da ciddi teratojen etki potansiyeline sahiptir.


İlgili Konular:
- Hamileyken İlaç Kullanmak (Soru Cevap Yorumlar)
- Gebelikte Antibiyotik Kullanımı
Gebelikte Ağrı Kesici İlaç Kullanımı
- Hamilelikte Fitil Kullanmak Zararlı Mı?
- Gebelikte Kullanılan İlaçlar ve Vitaminler
- Hamile Olduğunu Bilmeden İlaç Kullanmak
- Gebelkte Sigaranın Zararları
- Gebelikte Alkolün Zararları
- Gebelikte Uyuşturu Madde Kullanımı
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) KAN HASTALIKLARI

Gebelikte sık görülen kan hastalıkları nelerdir?
Anemi (kansızlık)
-Demir eksikliği anemisi
-Folik asit eksikliği
-İlaca bağlı hemolitik anemi
-Akut kan kaybına bağlı anemi
-Kronik hastalıklara bağlı anemi

Hemoglobinopatiler
-Orak hücre hemoglobinopatisi
-Aplastik-hipoplastik anemi
-Talasemiler
-Polisitemi

Trombositopeniler
-Gebelikte ortaya çıkan trombositopeniler
-Kalıtsal trombositopeniler
-İmmun trombositopenik purpura
-Trombositoz
-Trombositopenik mikroanjiopatiler
- Pıhtılaşma bozuklukları

Trombofililer (Pıhtılaşma bozuklukları): Bu konu hakkında detaylı bilgi için tıklayınız.

Gebelikte en sık görülen kan hastalığı hangisidir?
Demir eksikliği anemisi gebelikte en sık görülen kan hastalığıdır. Gebe kadınların yaklaşık %95’inde görülür. Tüm ülkelerde üreme çağındaki demir alımının yetersiz olmasına bağlı çok yaygındır.

Demir eksikliği anemisinin belirtileri nelerdir?
Yorgunluk, güçsüzlük, bitkinlik, yememe, egzersiz intoleransı, mental depresyon, solukluk, çarpıntı, nefes darlığı.

Tedavi?
Demir desteği önerilir.

Demir eksikliği anemisini önlemek için ne yapılabilir?
Gebelikte demir ihtiyacı günlük diyet ile sağlanamaz, bu nedenle tüm gebelere demir tedavisi en azından 20. gebelik haftasından itibaren verilmelidir.

Folik asit eksikliği nedir?
Folik asit merkezi sinir sistemi gelişim açısından önemli bir vitamindir. Eksikliğinde bir tür anemi de ortaya çıkar. 30 yaşında büyük gebelerde, yetersiz diyetle beslenenlerde, çoğul gebeliklerde, gebeliğe bağlı yüksek tansiyonu olanlarda, epilepsi tedavisi alanlarda daha sık görülür.

Belirtileri nelerdir?
Kansızlık, bitkinlik, iştahsızlık, mental depresyon, diş eti hastalıkları, bulantı, ishal, kanama, enfeksiyonlara yatkınlık

Tedavi
Folik asit desteği yapılmalı. Gebelikten önce ve erken gebelik dönemlerinde folik asit kullanımı bebeğin merkezi sinir sistemi gelişim bozukluklarını önler.

İlaca bağlı hemolitik anemi kırmızı kan hücrelerinde bulunan bir enzimin eksikliğinde ortaya çıkar. Bu anemi çoğunlukla viral, bakteriye enfeksiyonlar, diabetik asidoz, bakla yenmesi, bazı oksidan ilaçlara maruz kalınması durumunda gelişir. Tedavide atağı başlatan ilaç veya toksik maddelerin kesilmesi önemlidir. Enfeksiyon varsa acilen tedavi edilmelidir.

Orak hücreli anemi kalıtımsal bir kan hastalığıdır. Bu hastalıkta kırmızı kan hücrelerinin oksijen taşıma kapasitesi ve yaşam süresi azalmıştır. Tüm organlar etkilenebilir. Özellikle dalak, kemik iliği, plasenta gibi organlar sık etkilenir. Ağrı, ödem kanlanması bozulmuş dokuda yaygındır. Orak hücreli anemili gebelerde kansızlık artar. Folik asit kullanımı artar, ağrılı krizler, idrar yolu enfeksiyonu, pıhtılaşma, iç organ ve kemik ağrıları artar.

Tromboemboli (damarlara pıhtı atması) gebelikte sık görülen bir durumdur. Doğum öncesi veya sonrasında oluşabilir. Derin bacak toplardamarlarında tromboz olan hastaların yakalaşık %50’sinde akciğer embolisi gelişebilir. Altta yatan kolaylaştırıcı bir neden olmadığında (ciddi enfeksiyon, geçirilmiş tromboemboli, ciddi tromboflebit, ciddi varisler, cerrahi doğum, zor veya uzamış doğum, anemi, kanama, kalp hastalığı, aşırı şişmanlık, ağır sigara içiciliği, uzamış yatak istirahati..) yaygın değildir. Belirtileri bacakta şişlik, ağrı, hassasiyet, renk değişikliği, ateştir. Riskli hastalarda önlemeye yönelik tedavi başlanabilir.
Hamilelikte damar tıkanıklığı hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Lenfoma, lösemi, hodgkin hastalığı gebelikte nadir olarak görülürler. Genellikle üreme sonrası dönemde ortaya çıkarlar. Gebelikte ortaya çıkarlarsa kanama ve erken doğum yaygındır.


İlgili Konular:
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma bozuklukları) ve Gebelik
- Hamilelikte Damar Tıkanıklığı
Tamamını >>

GEBELİK VE KALP HASTALIKLARI

HAMİLELİK VE KALP HASTALIKLARI
Gebelik birçok sistemde olduğu gibi kardiak sistemdede birçok değisikliğe yol açar. Bu değisikliklerin başlıcaları ; kan hacminde, kalp yükünde, kalp hızında artıştır.

Yakın zamana kadar kalp hastalığı olan birçok kadına gebe kalmamaları önerilirdi, ancak günümüzdeki gelişmeler sonucunda kalp hastalığı olan birçok kadın sağlıklı ve güvenli bir gebelik geçirebilmektedir.

Kalp hastalığı olan kadınlarda gebelik planlaması yapılırken kardiyolog ve kadın doğum uzmanının ortak görüşleri alınmalıdır , çünkü bazı kalp hastalıkları gebelik için çok risklidir böyle bir kalp hastalığına sahip kadınların kalp sorunları giderilene kadar gebe kalmamaları önerilir.
Kalp hastalığı olan gebeler yakın klinik takipte olmalıdırlar. Kalp hastalığı olan hemen her gebede fiziksel aktivite kısıtlanır, yüksek proteinli tuzdan kısıtlı diyet önerilir. Gebenin kan düzeyinin belli bir seviyenin üzerinde tutulması önerilir , çünkü kansızlık kalp hastalığını kötüleştirir. Gebenin kilo alımı kontrol altına alınır. Bütün bu önlemler ile kalbin iş yükü azaltılmaya çalışılır.

Kalp hastalığı olan gebelerde vajinal doğumla sezaryen karşılaştırıldığında vajinal yolla doğumun daha iyi tolere edildiği görülür ancak sezaryen ile doğumdanda fayda görecek sınırlı sayıda hasta grubu mevcuttur.

Doğum sonrası erken donem kalp hastalığı olan hasta açısından çok önemlidir. Kan kaybı en aza indirilmeli, kan basıncı düzenlenmeli ve kalp yetmezliğine yol açacak aşırı sıvı yükünden kaçınılmalıdır.

Doğumdan yaklaşık 4-6 hafta sonra gebeliğe bağlı kalp damar sistemindeki değişiklikler kaybolur.Bu dönemde hasta bir kardiolog tarafindan tekrar değerlendirilmelidir. Belirli kardiak hastalıkların genetik geçişi nedeniyle yenidoğan özenle ayrıntılı şekilde değerlendirilmelidir.
Tamamını >>

GEBELİKTE KABIZLIK VE BASUR (HEMOROİD)

HAMİLELİKTE KABIZLIK VE BASUR
İnsanlar genellikle günde bir defa büyük abdest (defekasyon) yaparlar. Ancak modern dünyada insanların yaşam biçimi (posasız yiyecekler, hareketsiz bir yaşam tarzı gibi…) kabızlığın son derce yaygın bir durum olmasına neden olmaktadır. Genellikle zaten var olan kabızlık gebelikte anne adayının kendini daha çok dinlemesi veya biraz artmış kabızlığı artık tolere edememesi nedeniyle çok yakınılan bir durum olarak karşımıza çıkar. Hormonların etkisi ve gebe rahmin bağırsaklara yaptığı basıya bağlı olarak gelişen kabızlığın tedavisi gerekmemektedir. Eskiden bunun üzerinde fazlaca durulmakta ve kabızlığa bağlı zehirlenmeler olabileceği bile savunulmaktaydı. Ama kalın bağırsaklarda emilimin fazla olmaması nedeniyle burada uzun süre kalan gaytanın (büyük abdest) herhangi önemli bir yan etkisinin (çok uzun süre kalmaması kaydıyla) olmadığı ve kabızlık yaşayan bir annenin ilaçlarla ishal yapılarak defekasyon yapmasının fazla bir anlamı olmadığı, hatta ilaçlara bağımlılık ve ishale bağlı tuz-elektrolit kaybının daha büyük olumsuzluklar yapabileceği ileri sürülmektedir. Ancak bağırsakta oluşan gazın verdiği rahatsızlık nedeniyle tedavi önerilmektedir. Kabızlıkta ilk önerilen davranış ve beslenme değişiklikleridir.

Hemoroid (Basur) makat etrafındaki toplar damarların genişlemesidir yani varisidir. Hemoroidin ana nedeni uzun süren kabızlıktır.Gebelik başlıbaşına hemoroid oluşumunu ve şikayetlerin artmasını kolaylaştıran doğal bir süreçtir. Hamilelerde hemoroidin ilk belirtisi genellikle dışkıda görülen taze kandır. Kanamalar genellikle kısa sürelidir ve her dışkılamada tekrarlar. Kanama dışında görülen diğer belirtiler özellikle dışkılamayla başlayan ve uzun süre devam eden ağrıdır. Ayrıca ele gelen kitle ve şişlikte olabilir. Hemoroidi gebelik esnasında tamamen tedavi etmek mümkün olamamaktadır. Tedavide ağrı kesici haplar ve kremler, dışkıyı yumuşatan ilaçlar, oturma banyoları etkili olabilir.

Gebelik sırasında oluşan fissur (makatta çatlak), hemoroid (basur), gibi hastalıklara bağlı ağrı, üşenme, tuvalet bulamama nedeniyle defekasyon işleminin ertelenmesi sonucu rectum (gaytanın depolandığı kalın bağırsağın son kısmı) zamanla genişler, tembelleşir ve kabızlık nedeniyle aşırı ıkınmalar sonucu sinirlerin de zedelenmesiyle kabızlık iyice yerleşir. Bunu yenmenin en iyi yolu hastanın her gün aynı saatte kendisini defekasyon için zorlamasıdır. Rektumun boşalmasına neden olan karın içi basınç artışının sağlanması için en uygun pozisyonda defekasyon denenmelidir. Hastada anal fissur, hemoroid gibi ağrılı defekasyon ve sonucunda seyrek olarak tuvalete gitmeye neden olabilecek durumlar varsa tedavi edilmelidir. Ağızdan alınan dışkı yumuşatıcılar ve diyetin rolü azdır. Kişisel çabalar ve küçük lavmanlar yapmak en iyi yoldur. Lavmanlar normal refleks uyanıncaya kadar 2 günde bir tekrarlanılabilir. Buna karşın hareketsiz bir hayat, posasız yiyecekler, az su içme ve gebelikte hormonların artışı ile bağırsak hareketlerinin yavaşlaması nedeniyle ortaya çıkan kabızlıkta diyet önemlidir. Bağırsak hareketlerini artıracak bol sellülozlu (lifli, posalı) her çeşit sebze ve meyve, nişastalı, zeytinyağlı yemekler yenmeli ve bol su içilmelidir. Akşamları içilecek erik, kayısı kompostoları veya sabahları yenilen birkaç kuru incir genellikle yakınmaları azaltır. Mayalı , ekşili ve acılı yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Özellikle sabahları bir bardak ılık su bağırsak hareketlerini artırabilir. Kabızlık hemoroid ve fissurleri de arttırır, bu yüzden öncelikle düzenli tuvalet alışkanlığınızı yeniden kazanmaya çalışın. Posalı diyet ve bol sıvı almayı unutmayın.

Hemoroid normal doğuma engel değildir. Eğer büyük hemoroid paketleri ile beraber dış genital organda yaygın varisler var ise veya hemoroid fazla büyüyüp tromboze olup kan pıhtısı içinde birikmiş ise doktor tarafından değerlendirilip sezeryan kararı verilebilir. Basit hemoroidlerde doğumun normal yoldan gerçekleşmesinde engel yoktur. Doğum sonrası genellikle hemoroide bağlı problemler geçer. 3 ay beklenip gerileme olmazsa genel cerrahiye gitmesi önerilir.

İlgili Konular:
- Gebelikte Kabızlık Nedenleri
- Gebelikte Kabızlık Nasıl Önlenir?
- Hamilelikte Ikınmak Bebeğe Zarar Verir Mi?
Tamamını >>

GEBELİK VE EPİLEPSİ (SARA HASTALIĞI)

EPİLEPSİ HASTALARINDA HAMİLELİK VE DOĞUM
Epilepsi sinir uçlarındaki anormal elektriksel uyarım sonucu oluşur. İstemsiz kasılmalar ve zaman zaman bilinç kaybı görülebilir.

Epilepsisi olan kadınlarda gebeliğe bağlı görülebilecek en önemli tehlikeler nöbet sıklığındaki artış ve bebekte görülebilecek doğumsal anomalilerdir. Ortalama olarak epileptik annelerden doğan çocukların %7’sinde önemli doğumsal anomaliler görülür. Bu oran normal toplumda %3’tür. Bu orandaki artışın hatsalığın kendiliğinden ziyade kullanılan ilaçlara bağlı olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Bu çocuklarda; yarık damak, yarık dudak, zeka geriliği, düşük doğum ağırlığı, epilepsi riskinde artış görülebilir. Anne adayları bebeğin zarar görebileceğinden korkarak gebelikte ilaca devam etmezler. İlaç kullanılmadığında ortaya çıkabilecek nöbetler; bebek için fiziksel zedelenme, gelişme geriliği hatta ölüme neden olabilir. Bu yüzden epilepsisi olan kadınlar gebeliği sürecinde ve gebelikten sonrada bir kadın doğum uzmanı ve bir nörolog tarafından takip edilmelidir.

Epileptik kadınlar gebe kalmadan önce mutlaka bir kadın doğum uzmanı ve nörolog tarafından danışmanlık hizmeti almalıdırlar. Kullandıkları ilaçlar ve dozları yeniden düzenlenmelidir.

Gebelik süresince nelere dikkat etmek gerekir?
Kontrollere düzenli bir şekilde gidilmelidir. Uykusuzluk, yorgunluk, açlık gibi faktörler nöbet sıklığını arttırabilir. Folik asit takviyesi alınmalıdır.

Epilepsisi olan kadınlar, normal kadınlara göre biraz daha artmış risk taşısalar da bu risk hala düşüktür. Epilepsisi olan kadınları çoğu sağlıklı bir bebek dünyaya getirebilirler. Gebelik esnasında yapılan kontrollere düzenli gidilirse yapılan ayrıntılı ultrasonlar, anomali taramaları doğum öncesi bebeğinizde oluşabilecek birçok sakatlığın tanısının erkenden konulmasını sağlar.

Epilepsi hastalarının gebeliklerinde artan riskler:
- Kullanılan ilaçlara bağlı konjential anomali sıklığında artış olabilir. Riski en az olan ilaçlar kullanılmalıdır. İlaç kullanılmadığı taktirde nöbet geçirilirse bu da bebek açısından riskli olacaktır.
- Preeklampsi daha sık gelişmektedir.
 - Sezaryen oranı daha yüksektir.
- Epilepsi hastaları gebe kaldıklarında hastaların yarısından fazlasında nöbet sıklığı değişmez. Hastaların yaklaşık yüzde 20'sinde nöbet sıklığı artar, yüzde 20 hastada nöbet sıklığı azalır.
- Nöbet (konvülziyon) geçirilmesi durumunda asidoz ve fetal kalp atımı bozulması meydana gelebilir. Anne ve fetus açısından tehlikeli sonuçlar meydana gelebilir.
Tamamını >>

GEBELİKTE ASTIM

HAMİLELİK VE ASTIM HASTALIĞI
Gebelik sırasında en sık görülen akciğer hastalığı astımdır. Yaklaşık olarak tüm gebeliklerin %4’ünde astım görülmektedir. Astımın gebelikte seyri konusunda 1/3 kuralı vardır, yani astım hastalarının üçte birinin şikayetleri gebelikte değişmez, üçte biri şiddetlenir, üçte biri hafifler. Aynı kişinin farklı gebeliklerinde hastalık farklı seyredebilir Bazı hastalarda gebelik sırasında şiakyetlerde şiddetlenme olmamasına rağmen doğum sırasında şikayetlerde artma ve nefes darlığı olabilir. Sezaryen ile doğum normal doğuma göre astımın şiddetlenmesi açısından daha risklidir ancak çoğu hastada doğum sırasında bir problem yaşanmaz.

Gebelikte kontrol altında tutulamayan astım hem anne hem bebek için problemlere yol açabilir. Bu durumun en sık sebebi anne adaylarının ilaç yan etkilerinden korkarak ilaç kullanımını bırakmalarıdır.

Astım hastası bir kadın anne olmaya karar verdikten sonra bir göğüs hastalıkları uzmanı tarafından değerlendirilmeli ve solunum fonksiyon testleri gebelik oluşmadan önce normal düzeye getirilmelidir. Gebelik süresince hem astım hem gebelik ilgili uzman doktorlar tarafından takip edilmelidir.Astım atakları uygun şekilde, zamanında tedavi edilmelidir çünkü anne rahminde bebeğin büyüyebilmek için oksijene ihtiyacı vardır.

Gebelik süresince doğru tedavi uygulanırsa astım anne ve bebek sağlığını olumsuz etkilemez. Ancak hekimin belirleyeceği ilaçlar kullanılmazsa, düzenli kontrollere gidilmezse, sigara gibi astımı kötüleştiren faktörlerden uzak kalınmazsa olumsuz durumlarla karşı karşıya kalınabilir.Örneğin; düşük, erken doğum, EMR, bebekte gelişme geriliği (IUGR) gibi durumlar olabilir.

Gebelikte iyi kontrol edilmeyen astımın ne gibi riskleri olabilir?
- Erken doğum
- Düşük doğum ağırlığı
- PPROM
- IUGR (intrauterin gelişme geriliği)
- Preeklampsi
- Antepartum vajinal kanama
- Hiperemezis gravidarum daha fazla görülür
- Maternal ve perinatal mortalitede artış

Tedavi ve astım ilaçları:
Gebelik süresince astım etkin bir şekilde kontrol altında tutulursa, doğum sırasında genellikle bir sorunla karşılaşılmaz . Astımı tetikleyen faktörler ve allerjenlerden kaçınılmalıdır. Sigara kullanılmamalı ve sigara dumanından uzak durulmalıdır Gebelikte daha çok inhaler ilaçlar tercih edilir. Beta-agonit inhaler ilaçlar, Sodyum-kromolin, steroid inhalasyonu, oral teofilin, salmeterol inhalasyonu, oral steroid ilaçlar aşama aşama kullanılan ilaçlardır. Her hasta gebeliğin en başında hatta gebe kalmadan önce astım ilacı kullanımı açısından doktoruna tekrar danışmalıdır.
Tamamını >>

HAMİLELİKTE VAJİNAL ENFEKSİYONLAR

GEBELİKTE VAJİNAL ENFEKSİYONLAR (VAJİNİT)

Gebelikte anne adaylarının çoğunda vajinal akıntı vardır ve genellikle gebeliğe bağlı nedenlerle ortaya çıkmış fizyolojik bir akıntıdır.Çoğunlukla tedavi gerektirmez. Hamilelikte oluşan normal vajinal akıntı hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Gebelikte rastlanan bazı vajinal enfeksiyonlar da akıntıya neden olabilir. Bu enfeksiyonların nedeni bakteriler, mantarlar ya da parazitler olabilir.

BAKTERİYEL VAJİNOZİS
Gardnerella vajinalisin neden olduğu bakteriyel vajinozis bu enfeksiyonlar arasında en sık rastlanılandır. İnce kıvamda, gri, homojen, balık kokusu veren akıntı tipik bulgusudur. Normal floradaki laktobasillerin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Cinsel bulaş söz konusu değildir. Bakteriyel vajinozis gebelikte erken membran rüptürü, preterm eylem, erken doğum, koryoamniyonit ve puerperal endometrit riskini artırır. Bu yüzden tanı konduğu taktirde tedavi edilmesi gerekir.

KANDİDA (MANTAR) ENFEKSİYONU
Kadınların yaklaşık %75i hayatlarında en az bir kez mantar enfeksiyonu geçirir. En sık etken candida albicanstır. Hastalarda en sık yakınma vulva ve vajende kaşıntı, peynir kesiği şeklinde, kokusuz, beyaz renkte akıntıdır. Kaşıntının yarattığı tahrişe bağlı kızarıklık, idrar yaparken yanma hissi diğer sık karşılaşılan şikayetlerdir. Gebelikte vajen ph‘sında izlenen değişiklikler candida enfeksiyonuna yatkınlığı artırır. Anne adayında muayenede tesadüfen saptanan mantar enfeksiyonlarını, annenin şikayeti yoksa tedavi etmeye gerek yoktur. Şikayetler belirginse gebelikte kullanımı uygun lokal (fitil,krem) tedaviler tercih edilir. Bazı gebelerde gebelik boyunca tekrarlayan mantar enfeksiyonu meydana gelse de çoğunlukla gebeliğin bitimiyle enfeksiyon da ortadan kalkar. Cinsel yolla bulaş söz konusu değildir ve eşinde herhangi bir bulgu olmadıkça partner tedavisine gerek yoktur.

TRİCHOMONAS VAJİNİTİ
Trikomonas vajiniti anne adaylarının %25 ‘inde vajinit etkeni olarak karşımıza çıkar. En sık belirtisi kötü kokulu, bol köpüklü, sarı renkli akıntıdır; eşlik eden kaşıntı şikayeti olabilir. Cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olduğu için eşlerin de tedavi edilmesi gerekir. Kesin olmamakla birlikte suların erken gelmesi ve erken doğum tehditine neden olabileceği düşünüldüğü için gebelikte tanı alan tüm hastalar mutlaka tedavi edilmelidir.

Vajinal akıntı ve enfeksiyonlardan korunmak için pamuklu çamaşırlar kullanılmalı ve günde en az iki kez değiştirilmeli ya da günlük hijyenik ped kullanılmalıdır. Çamaşırların deterjanla değil sabunla yıkanması ve kızgın ütüyle ütülenmesi, mantar enfeksiyonlarına yatkınlığı artırması nedeniyle aşırı şekerli gıdalardan kaçınılması ve prezervatif kullanımı vajinal akıntı ve enfeksiyonlara karşı korunmada faydalıdır.

Bir vajinal enfeksiyon yukarıda belirtilen üç türden sadece biriyle olmayabilir, bunların bir kaçı birden (miks enfeksiyon) olabilir.


İlgili Konular:
- Hamilelikte Akıntı Normal Midir? Ne Zaman Başlar?
- Akıntı Hamile Kalmayı Engeller Mi?
- Vajinal Akıntı (Vajinit)
Tamamını >>

DOĞUM SONRASINDA OLUŞABİLECEK SORUNLAR

DOĞUM SONRASINDA KARŞILAŞILABİLECEK ÖNEMLİ DURUMLAR

Doğumdan sonra normale dönme süreci 6 haftayı bulacaktır.Bu dönemde olabildiğince dinlenmeye çalışılmalı ve anneyi yoracak şeylerden kaçınılmalıdır. Ayrıca sezeryan ile doğum yaptıysanız 2 hafta içinde, normal yoldan doğum yaptıysanız 6 hafta içinde doktor kontrolü planlanmalıdır.

Sıklıkla lohusalık dönemi anneler için sessiz geçer ancak aşağıdaki yakınma ya da belirtilerden birini gözlemlediğinizde doktora başvurmalı ve gerekli tetkik ve tedavinin yapılmasını sağlamalısınız.

Aşağıda yaralan belirtiler sizde mutlaka normal dışı bir durum varlığını göstermezler, ancak mutlaka doktor incelemesi gerektirirler:
- 37,7 derece ve üzeri ateş
- Saatte bir ped değiştirecek düzeyde kanama
- Hastanedekinden daha fazla kızarıklık, akıntı veya kesi ağrısı
- İdrar yaparken yanma
- Bacağınızda sıcak kırmızı sert ve ağrılı bir bölge
- Memede kırmızı çizgiler veya sıcak, sert ve yumrulu bir bölge (Mastit)
- Bulantı veya kusma
- Şiddetli düzeyde ve iyileşmeyen üzüntü veya depresyon duyguları

Dikkat edilmesi gereken hususlar:
- Perine bölgesindeki ağrı yan yatarak hafifletilebilir yada ortası boş şişirilebilir köpükten bir yastığa oturmak denenebilir.
- Gebelik ve doğum sırasında sıklıkla hemoroid gelişir. Bunlar oturma banyoları ve kremlerle hafifletilebilir.
- Perine yırtığı veya epizyotomi varsa hızla iyileşecektir ancak yinede ağrılı olabilir bu bölge temiz tutulmalıdır. Yıkandıktan sonra hafifçe kurulanmalı sürterek kurulama yapılmamalıdır.
- Eğer epidural anestezi ile doğum yaptıysanız başınızda ve omzunuzda ağrılar hissedebilirsiniz.
- İki ila altı hafta boyunca kanama devam edebilir. Emziriyorsanız kanama daha çabuk sona erer.Lohusalık döneminde kanama gittikçe azalarak rengi koyulaşır.
- Özellikle emzirirken rahmin eski haline dönmek için yaptığı kasılmalardan dolayı karında kasıklara vuran ağrılar olabilir. Kasılmalar çok şiddetli ise ağrı kesiciler kullanılabilir.

En az iki adet vücut ısısı ölçümünde ateşin 37,7 derece ve üzerinde olması durumunda genellikle süt ateşi düşünülür. Bunun dışında endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu) ve idrar yolu enfeksiyonu lohusalıkta sıklıkla ateş yapan iki enfeksiyon türüdür.

Epizyotomi yarasının enfeksiyonu, sezaryen cilt ve cilt altı yarası enfeksiyonu da ender olarak ateşe neden olabilirler. Ayrıca ateş, lohusalıkta tesadüfen geçirmekte olduğunuz diğer bir enfeksiyonun (grip, üst solunum yolu enfeksiyonu gibi) belirtisi olabilir.

Doğum sonrasında vajinal akıntı normaldir ancak akıntının özelliği loğusalığın dönemine göre farklılıklar gösterir.
Loğusalık akıntısına "löşi" adı verilir ve bu akıntı doğumdan sonraki 4-6 hafta boyunca devam eder. Doğumdan sonra ilk günlerde kanama şeklinde olan bu akıntı zamanla pembeleşir, daha sonra rengi sararır ve nihayet beyazlaşarak loğusalık bittiğinde tümüyle biter.Bu özelliklerin dışındaki her akıntı doktor tarafından değerlendirilmelidir zira; ateş, karın ağrısı ve kötü kokulu akıntı bir endomiyometrit (rahim ve rahim iç zarı enfeksiyonu)in göstergesi olabilir.


İlgili Konular:
- Normal Doğum
Normal Doğum Yapanlara Öneriler
Doğum Sonrası Ateş ve Enfekiyon
Doğum Sonrası Aşırı Kanama (Postpartum Kanama)
Hamilelikte ve Doğumdan Sonra İdrar Kaçırma
- Doğumdan Sonra Vajinada Genişleme Ve Daralma (Soru Cevap Yorumlar)
Tamamını >>

DOĞUM SONRASI ANNE VE MEME BAKIMI

Çoğu kadın vajinal doğumdan 48 saat, sezeryan doğumdan 48 veya 72 saat sonra hastaneden çıkarılarak evine gönderilir.Doğum sonrası anne bakımı ile ilgili temel noktalar şunlardır:

Doğumdan 1-2 saat sonra anne engel olan bir durum yoksa ayağa kaldırılmalıdır.Bu kabızlığı ve idrar torbası ile ilgili sorunları azaltmakta ve hareketsizliğe bağlı toplar damarlar içinde kan pıhtılaşmasını önlemektedir.Ancak bu anneler ağır işlerden kaçınmalıdırlar.

Doğum sonrası beslenme: Emziren bir annenin günlük besin gereksinimi 2600-2800 kcaldir. Proteinli gıdalar, meyve, sebze, süt ve süt ürünleri ile günde 4 litre su tüketilmelidir. Duğum sonrası beslenme kilo vermek konusunda detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Doğum sonrası kabızlığı önlemek için ağızdan bol sıvı alınmalı, posalı gıdalar tüketilmeli ve gerek görülürse doktorların verecegi laksatifler kullanılmalıdır.

Doğum sonrası hasta mobilize olur olmaz banyo yapabilir.Tercihen ayakta durur pozisyonda yıkanılmalıdır.Banyo sonrası sezeryan kesi yeri ve epizyotomi hattı temiz ve kuru tutulmalıdır.Doğumdan sonra ikinci günden itibaren oturma banyoları güvenlidir ancak vajene su girmemesine dikkat edilmelidir.

Doğum sonrası perine bakımı: Tuvalet ihtiyacı giderildikten sonra temizlik önden arkaya yapılmalı epizyotomi varsa bu bölgeye temastan kaçınmaya büyük özen gösterilmelidir.İlk birkaç gün antiseptik solusyonlar kullanılmalıdır. Epizyotomiden 1-2 saat sonra perineye buz torbası konması ödem ve ağrıyı azaltabilir.Doğumdan 24 saat sonra perineye sıcak ve ıslak kompres uygulaması büyük rahatlama sağlar. Lokal uygulamalara rağmen ağrı devam ediyorsa bebeğe zararlı olmayan parasetamol türü ağrı kesiciler doktorların tavsiye ettiği şekilde kullanılabilir.

Doğum sonrası cinsel ilişki: Doğum sonrası kadınların yaklaşık %50sinde üçüncü haftadan itibaren cinsel arzu başlar.Başarılı bir doğum ve epizyotomiden sonra istenirse cinsel ilişkiye 3. haftadan itibaren başlanabilir. Ancak altıncı haftadan önce ilşkiye başlayan kadınların %50 sinde disparoni (ilişki sırasında ağrı) görülebilir ve bir yıla kadar bu devam edebilir.

Doğum sonrası meme bakımı: Doğumdan hemen sonra mümkünse yarım saat içerisinde bebek anne tarafından emzirilmelidir.Emzirme her iki meme için sıra ile yapılmalı, emzirme öncesi ve sonrası memeler ve özellikle meme uçları ılık su ile temizlenmelidir.Emzirme ilk iki hafta süresince günde 8-10 kez yapılmalı ve her bir emzirme süresi 5 dakikayı geçmemelidir.Emzirme sütün gelmesini sağlamakla birlikte memede sütün birikerek memede gerginlik ve ağrı yapmasına engel olur.Meme başı çatlakları için doktorların tavsiye edeceği krem ve pomadlar kullanılabilir.Meme uçları çok küçük veya içe çekik ise ve bu nedenle bebek ememiyorsa silikon meme başları kullanılılabilir veya süt steril kaplara sağılarak bebeğe biberonla verilir. Sütün artanı buz dolabında saklanır.

Angorjman: Doğumdan sonra ilk hafta içinde görülen memede damarların kanla birikimine bağlı genişlemesi ve memede sütün aşırı birikimi sonucu ağrı ve sişlikle kendini gösteren bir durumdur. Bebek sık aralıklarla emzirilerek sütün boşaltılması sağlanmalıdır. Parasetamol türü ilaçlar,soğuk baskı uygulaması yapılabilir. Gerektiğinde elle veya elektirikli pompalar ile süt boşaltılmalıdır.


İlgili Konular:
- Doğum Sonrası Kilo Vermek ve Egzersiz
- Gebelikte Meme Bakımı
Doğumdan Sonra Adet Düzensizliği ve Adet Görememe
- Emzirme
Tamamını >>

MEME KANSERİ

Meme, süt bezleri ve burada üretilen sütü meme başına taşıyan kanallardan oluşur. Bu süt bezleri ve kanalları döşeyen hücrelerin anormal şekilde büyümesi ve çoğalmasıyla meme kanseri meydana gelir.

İleri yaş, aile öyküsü, erken yaşta adet görme, geç menapoza girme, yağdan zengin beslenme, menapoz öncesi ve sonrası dönemde hormon tedavisi risk faktörleri arasında sayılabilir. Kilo verilmesi, sigara ve alkolun bırakılması, sebze ve meyvenin bol tüketilmesi riski azaltabilir.

Hasta hekime memede ele gelen kitle, ağrı, meme başı akıntısı, ciltte renk değişiklikleri ile başvurabilir.

Kişinin kendi kendini muayene etmesi önemlidir. 20 yaşını aşmış her kadında ayda bir yapılması ve yıllık doktor muayenesi önerilmektedir.Teşhiste mamografi, ultrason ve gerekirse biopsi yapılır.35-40 yaş arasında tüm kadınlara ilk tarama mamografisi uygulanmalıdır.40-50 yaş arasında yılda veya iki yılda bir 50 ve üzerinde yıllık mamografi yapılmalıdır.

Tedavisi ameliyat, ışın tedavisi ,ilaç tedavisi ya da bunların kombinasyonu şeklindedir.
Gebelerde hastalık gebe olmayan hastalardaki gibi seyreder.Gebelik devam ederken tümörün tamamı çıkarılabilir. Işın ve ilaç tedavisi doğum sonuna ertelenir.
Tamamını >>

MEME HASTALIKLARI

Tamamını >>

İYİ HUYLU (BENİGN, SELİM) MEME HASTALIKLARI

BENİGN (İYİ HUYLU, SELİM) MEME TÜMÖRLERİNDE TANI VE TEDAVİ

Benign (iyi huylu) meme kitleleri:
-Fibrokistik değişiklikler
-Fibroadenom
-Meme kistleri
-Yağ nekrozu

En sık gözlenen benign meme hastalığı fibrokistik değişikliklerdir, 21 yaş altı grupta %10 sıklıkta, premenopozal (menopoz öncesi) dönemde ise daha sık görülür. En sık yakınma ağrı ve hassasiyet olup özellikle adetin 7 ve 14. günlerinde görülür. Ağrı nedeni genellikle süt bezlerindeki genişleme, iltihap ve ödemdir. Etiyolojisi(nedeni) bilinmez, hastalıktan ziyade
artık normal bir değişiklik olarak kabul edilmektedir. Tedavisinde %70-90 OKS
(doğum kontrol hapı) ile fayda sağlanmıştır. Asetaminofen, aspirin gibi ilaçların yararlı ola-
bileceği düşünülmektedir. Metilksantin(çay, kahve, çikolata…içinde bulunur) tüketimi artışı
nın hastalığın daha sık görülmesine neden olduğu düşünülmektedir.


FİBROADENOM: 25 yaş altında en sık gözlenir, yavaş büyür. Ele gelme, büyüme psikolojik olarak hastayı etkileme durumunda kor-eksizyonel biyopsi (kitlenin çıkarılması ile patolojik olarak değerlendirilmesi) tanı ve tedavi yoluna gidilir. Kanser nadiren eşlik eder.

MEME KİSTLERİ: Genellikle pre-post menopozal kadınlarda görülür, fizik muayenede solid (katı) kitleden ayırt edilemez. Tanısı ultrasonografi eşliğinde kist aspirasyonu (boşaltımı) ile konulur.
Kist aspirasyonu ile kaybolmazsa, 6 hafta içinde nüksederse, USG de komplike (düzensiz sınırlı-heterojen) kist olarak değerlendirilirse cerrahi yönteme başvurulur.

YAĞ NEKROZU: Genellikle meme travması sonucu gözlenir, aynı zamanda meme biyopsisi enfeksiyon, meme cerrahisi, radyoterapi gibi nedenlerle de olabilir. Memenin her yerinde olabilmekle birlikte en sık meme ucu bölgesi çevresinde görülür, fizik muayene ve mamografide kanserden ayırımı güçtür. En sık deride kalınlaşma, çekinti yapan düzensiz kenarlı, sert, mobil (hareketli) olmayan ağrısız kitle şeklinde kendini gösterir, travma belirtisi varsa izlem yoluna gidilir. Travmaya ait net bir bulgu saptanamaz ise eksizyonel biyopsi (kitle çıkarımı) yoluna gidilir.
Tamamını >>

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) AŞILAR

Aşılama annenin, fetusun ve yenidoğanın önlenebilir morbidite ve mortalitesinin azaltılmasında önemli bir etkendir. Aşılama ile annenin ve dolayısıyla fetusun sağlığı korunurken geçen pasif antikorlar sayesinde yenidoğanın ilk altı ayında enfeksiyonlardan korunması sağlanır.
Gebelikte inaktif (ölü) virüs ya da bakteri ve toksoid kullanılarak yapılan aşılamalarda herhangi bir risk izlenmemiştir. Emzirme döneminde aşılama yapılmasının herhangi bir sakıncası yoktur. Aşılamaya genellikle 2. trimesterde başlanır.

Aşılamada amaç: gebelik esnasında fetusta konjenital malformasyon, büyüme geriliği, ölü doğum ve nörolojik arazlara sebep olan enfeksiyonlardan korumak, erken doğum eylemini azaltmak, gebelik esnasında daha şiddetli seyreden hastalıklardan anneyi korumak (influenza, hepatit B v.b), yenidoğan enfeksiyonlarını azaltmak şeklinde sıralanabilir.

Gebelikte kızamıkçık, su çiçeği gibi canlı aşılar yapılmaz, zararlıdır. Bu aşıların gerek varsa gebelikten önce tamamlanmaları gerekir.

gebelikte aşılar
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

Hepatit B aşısı: Taşıyıcı annelerin bebeklerine doğum sırasında hastalık bulaşabilir bu yüzden hepatit B taşıyıcı annelerin bebeklerine doğar doğmaz ilk 12 saatte hepatit B aşısı ve immunglobulini uygulanmalıdır. Eşi hepatit B taşıyıcı olan gebeler o zamana kadar aşı yaptırmamışsa gebelikte muhakkak aşılanmalıdır. Detaylı bilgi >>

İnfluenza (grip) aşısı: İnfluenza aşısı her yıl oluşan antijene göre hazırlanan ölü virus aşısıdır. Gebelikte kullanımında herhangi bir olumsuz etki bildirilmemiştir. Emzirme döneminde de güvenle yapılabilir. Gebeliğin 2. ve 3. trimesterini influenza mevsiminde geçirecek olan tüm gebelere influenza aşısı yapılmalıdır. Detaylı bilgi >>

Tetanos aşısı: Daha önce aşı yaptırmamış gebe kadınlara gebeliğin ikinci ve üçüncü trimesterinde birer ay ara ile iki doz verilir. İlkinden altı ay sonra üçüncü doz tekrarlanılır. Daha önce tetanos aşıları serisini tamamlamış gebelerde 10 yıldan fazla süre geçmiş ise tek doz verilir.
Yenidoğan döneminde bebekte gelişebilecek tetanoz %60 ölümcül olacaktır, bunun önlenmesi açısından bu aşılar çok önemlidir. Gebelikte tetanoz aşısı ile ilgili ayrıntılı bilgi için tıklayınız.

Kuduz aşısı: Gebelikte şüpheli hayvanlarla temas durumunda kuduz aşısı ve immunglobulin yapılmalıdır.


İlgili Konular:
Gebelikte Hepatit B Aşısı
- Gebelikte Kuduz Aşısı











KONU İLE İLGİLİ SORULAR

Gebelikte hangi aşılar yapılamaz?
Hamilelikte kızamıkçık, su çiçeği gibi canlı virüs aşıları yapılamaz.
Tamamını >>

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) KANSIZLIK - ANEMİ

Gebelikte anemi:
Gebelikte 1. ve 3. trimesterde hemoglobin 11 gr/dl'den düşükse veya 2. trimesterde hemoglobin 10.5 gr/dl'den düşükse anemi kabul edilir. Dünya nüfusunun yaklaşık %30’unun, dünyadaki gebe kadınların %50’sinden fazlasının, dünyadaki tüm kadınların 1/3’ünden fazlasının anemik olduğu tahmin edilmektedir. Gebelikte günde 6-7 mg demir ihtiyacı vardır.

Anemide başlıca şikayetler:
- Halsizlik ve yorgunluk (en sık görülen semptomdur)
- İştahsızlık
- Efor dispnesi (Eforla nefes darlığı olması)
- Baş ağrısı
- Çarpıntı
- Senkop (bayılma)
- Kulak çınlaması
- Uyku bozukluğu
- Saç dökülmesi
- Konsantrasyon bozukluğu
- Baş dönmesi
- Anjina pektoris (Göğüs ağrısı)

Anemilerde başlıca bulgular:
- Deri ve mukozada solukluk (en sık bulgu)
- Taşikardi (Nabzın hızlanması)
- Ejeksiyon üfürümü, hiperkinetik kalp yetmezliği
- Dil atrofisi (B12, folat ve demir eksikliğinde)
- Nöropati, ataksi (B12 eksikliğinde)
- Sarılık ve splenomegali (dalak büyüklüğü) (hemolitik anemilerde)

Annedeki aneminin gebelik üzerine etkileri nelerdir?
- Düşük doğum ağırlığı
- Preterm eylem (erken doğum)
- IUGR
- Operatif doğum
- Fetal ölüm
- Uzamış doğum riski gibi etkileri olabilir.

Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

GEBELİKTE DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
Demir eksikliği anemisi gebelikte en sık görülen anemidir.
Her gebeye proflaktik demir desteği verilmelidir. Anemi olmasa ve demir depoları yeterli olsa bile gebelik boyunca bütün gebelere anemiyi önlemek amaçlı demir desteği gereklidir. Günde 60 mg elementer demirin demir eksikliği anemisinin insidansını azaltığı gösterilmiştir. Gebelikte demir eksikliği konusunda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Hamilelerde demir eksikliği anemisinin nedenleri:
- Yetersiz ve dengesiz beslenme
- Sosyoekonomik düzeyin düşük olması
- Barsak parazitleri
- Sık doğum yapmak
- Sık düşük, kürtaj vb. durumlar nedeniyle kan kaybetmek
- Gebelikte demir ilacı (kan hapı) kullanmamak

Tedavi:
Tedavinin amacı aneminin düzeltilmesi ve demir depolarının doldurulmasıdır. Bu amaçla ağızdan demir preparatları ve demirden zengin diyet uygulanır. 200 mg/gün elementer demir alınmalıdır. Anemi düzeltildikten sonra demir depolarının dolması için tedaviye 3 ay daha devam edilmelidir.
Demir tedavisinin bulantı, kusma, ishal, kabızlık, midede rahatsızlık gibi yan etkileri olabilir. Bu yan etkiler haplar yemeklerden sonra alınarak giderilebilir.

Demir tedavisi alan gebeler demirin emilimini azaltan besinlerle birlikte bu ilaçları almamalıdırlar.
Demir preparatlarının emilimini azaltan besinler: antiasit ilaçlar, yumurta, kalsiyum tuzları, süt ve süt ürünleri, tetrasiklin türü antibiotikler, çay, kahve.
Eğer demir preparatları portakal suyu, proteinden zengin gıdalar ile birlikte ve aç karnına alınırsa emilim artacaktır.
Aynı zamanda demirden zengin diyet örneğin karaciğer, kırmızı et, yumurta, kuru bakla, tahıl, taze sebze, kuru meyve vb. alınmaya özen gösterilmelidir.

GEBELİKTE MEGALOBLASTİK ANEMİ
Gebelikte ikinci en sık görülen anemi nedenidir.
En sık nedeni folik asit eksikliğidir.
Tedavide günde 1 mg folik asit verilir.
Proflaksi (önleme) amaçlı bütün gebelere 0.4 mg folik asit verilmelidir.

GEBELİKTE AKKİZ HEMOLİTİK ANEMİLER
- Otoimmün hemolitik anemi
- İlaçlara bağlı hemolitik anemi
- Paroksismal nortürnal hemoglobinüri
- Şiddetli preeklampsi
- Bakteriyel toksinlere bağlı hemolitik anemi

GEBELİKTE KALITSAL ANEMİLER
- Herediter sferositoz
- Eritrosit enzim defektleri
- Alfa talasemi
- Beta talasemi

GEBELİKTE KRONİK HASTALIK ANEMİSİ
Anemiye neden olabilen bazı kronik hastalıklar:
- Kronik böbrek yetmezliği
- İnflamatuar barsak hastalıkları
- SLE
- Romatoid artrit


İlgili Konular:
- Gebelikte Kansızlık Nedenleri
- Gebelikte Kansızlığın Zararları
- Gebelikte Kansızlığın Bebeğe Zararları
- Gebelikte Demir Eksikliği
- Gebelikte Kansızlık Tedavisi
- Gebelikte Demir İlacı (Kan Hapı) Kullanımı
- HGB (Hemoglobin)
- Hamilelikte Kansızlık (Soru Cevap Yorumlar)
Tamamını >>

SUDA DOĞUM

Suda doğum son yıllarda ülkemizde de bazı hastanelerde gerçekleştirilmektedir. Burada sıcak su dolu bir küvette doğum gerçekleşmektedir. Suyun sıcaklığı doğum sırasında devamlı ölçülür ve 37 derecede kalması sağlanır. Doğum eylemi sırasında havuz suyu; amniotik sıvı (bebeğin kesesindeki sıvı), kan, idrar ve benzeri maddelerle kirlenir. Bu, hem bebeğin hem de annenin doğum sonrası enfeksiyon riskini artırabilir. Bunu önlemek için havuzun suyu belli aralıklarla değiştirilir.

Suda doğumun faydaları nelerdir?
- Annenin sıcak suyun içinde bulunması rahatlamasını, sakinleşmesini ve ağrılarının azalmasını sağlayabilir.
- Suyun sıcaklığı ve kaldırma gücü nedeniyle rahme giden kan akımı artar, rahmin kasılmaları etkinleşir.
- Su vajenin ağzını, yani bebeğin çıkış noktasını daha gevşek hale getirebilir, bu da o bölgenin doğumda yırtılması olasılığını azaltabilir.
- Annenin suyun içerisinde hareket etmesi ve pozisyon değiştirmesi daha kolaydır.
- Bebeğin kesenin içindeki sıvı bir ortamdan yine sıvı bir ortama doğarak daha yumuşak ve stressiz bir geçiş yaptığını ve bu bebeklerin daha az ağlayan, daha sakin bebekler olduğunu bildiren uzmanlar vardır.
Suda doğum hangi durumlarda önerilmez?
- Herpes gibi genital bölgede enfeksiyonu olanlar < - Bebeğin makat ile doğum kanalına girdiği durunlar - İkiz-üçüz gebelikler - Erken doğumlar - Gebelikte tansiyon yüksekliği veya diyabet (şeker) gibi hastalıkları olanlar - Bebekte gelişme geriliği saptanması - Bebeğin kalp atışlarında azalma veya normal dışı durumlar saptanması - Amnion sıvısında yoğum mekonyum (bebeğin dışkısı) görüldüğü durumlarda önerilmemektedir.

Bebek suyun altında nefes alır mı?
Bebeğin suyun içinde olduğu birkaç saniye içinde bebek oksijeni tüm gebelik boyunca olduğu gibi kordondaki anne kanı aracılığı ile alır.

Suda doğumun avantaj ve dezavantajlarıyla ilgili konular zamanla daha fazla çalışmalar yapıldıkça daha da netlik kazanacaktır.

İlgili Konular:
- Normal Doğum
- Sezaryen
Tamamını >>

MENOPOZ SONRASI KANAMALAR (POSTMENOZAL KANAMA)

Siklik hormon tedavisi sırasında görülen düzenli kanamalar hariç tutularak, menopozal dönemdeki bir kadında meydana gelen herhangi bir vajinal kanamaya postmenopozal kanama denir.
Siklik verilen hormon ilaçları zaten düzenli olarak adet kanaması yapmayı amaçlamak için daha genç yaştaki menopoz hastalarına verilir. Bu tür ilaç alan hastalarda da kanamalar düzensiz oluyorsa yine doktora başvurması gerekir.
Adet görmeyi sağlamayan diğer menopozal hormon ilaçlarında da ilk 3 ay lekelenmeler, düzensiz kanamalar olabilir fakat daha sonra olan her tür kanama mutlaka araştırmalıdır, doktora başvurmayı gerektirir.
Bazen idrar yollarından veya bağırsaklardan gelen kanamalar da bu tür vajinal kanamalarla karışabilir fakat bunlar postmenopozal kanama tanımına girmez.

Başlıca Sebepleri:
- Atrofik endometrium (rahim iç tabakasının aşısı incelmesi).......... 60-80 %
- Dışarıdan östrojen alımı (Hormon tedavisi).................................... 15-25 %
- Endometrial hiperplazi (rahim iç tabakasının aşısı kalınlaşması)................. 5-10 %
- Rahim içerisinde (endometrial polip) veya rahim ağzında polip..... 2-12 %
Endometrium (rahim) kanseri........................10 %
- Bazı ilaçlar (meme kanseri için kullanılan tamoxifen)

Kanamanın kaynağı ne olabilir?
Vajen: Vajinal atrofi ve kuruluk sonucunda ve ilişkiye bağlı travma ile kanamalar olabilir. Vajinadan kaynaklanan bir kitle kanamaya sebep olabilir.
Rahim ağzı (Serviks): Buradan kaynaklanan polip (halk arasında et parçası denir) ya da başka tür iyi ya da kötü huylu kitleler kanama yapabillir.
Rahim (uterus) tan kaynaklanan kanamalar: Rahim iç tabakasının (endometrium) aşısı incelmesi ya da aşırı kalınlaşması (endometrial hiperplazi), burada oluşmuş bir polip, myom ya da başka tür iyi ya da kötü huylu kitleler kanama yapabilir.

Tanı:
Postmenopozal kanama şikayeti ile gelen hastaya öncelikle yukarıda anlatıldığı gibi kanamanın kaynağını belirlemek için detaylı bir jinekolojik muayene yapılır. Spekulum ile rahim ağzında bir patoloji var mı diye bakılır. Bunun dışında ultrasonografi ile rahim ve yumurtalıklar değerlendirilir. Salinfüzyonsonografi (sis)ya da histeroskopi gibi yöntemlerle rahim iç duvarını gözlemek gerekebilir. Menopoz sonrası dönemde rahim içerisinden kanaması olan her hastaya probe küretaj (endometrial biyopsi) (rahim içerisinden küretaj ile parça alma) yapılması gerekir. Bu işlem hatta menopoz sonrası kontrollerde rahim iç zarı (endometrium) 4-5 mm'den kalın olan kanaması olmayan hastalara bile kontrol amaçlı yapılır.

Tedavi:
Menopoz sonrası gelişen bir kanamanın tedavisi tamamen kanamanın nedenine bağlıdır.
Örneğin kanamanın sebebi rahim ağzında iyi huylu bir polip ise bunun alınması ve probe küretaj ile beraber patolojik incelenmesi tedavi için yeterli olur. Kanamanın sebebi probe küretaj sonucunda endometrial hiperplazi (rahim iç tabakasının aşısı kalınlaşması) olarak saptanmış ise bunun da yine patolojik tipine göre ilaç tedavisi (progesteron içeren hormonlar) ya da bazen ameliyat ile tedavisi yapılır. Kanamanın sebebini araştırmak için rahim içerisinden küretaj ile biyopsi alınmış ve sonuç kötü huylu bir kanser gelmiş ise bu durumun tedavisi çok farklıdır ve jinekolojik onkologlarca planlanır. Kanama hastanın kullandığı hormon tedavisi ya da başka bir ilaca bağlıysa ilaç tedavisi yeniden düzenlenir.


İlgili Konular:
- Menopoz
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"