HAMİLELİKTE MUAYENE VE ULTRASON (SORU CEVAP YORUMLAR)

GEBELİKTE MUAYENE VE ULTRASON (SORU CEVAP YORUMLAR)

Hamilelikte muayene ve ultrason şart mı?
Her hamileliğin uzman hekim tarafından düzenli aralıklarla doğuma kadar takip edilmesi anne ve bebek sağlığı açısından önemlidir. Hamileliğin takibi sadece bebeğin sağlığı ve özür, hastalık vb. durumlarını önlemek için değil ayrıca anne ağlığı ve anne hayatını da korumak için gereklidir. Çünkü hamilelikte preeklampsi, diyabet vb. bazı hastalıklar anne sağlığını ve doğumu da tehlikeye sokabilmektedir.

Hamilelikte ne kadar sıklıkla muayene olmam gerekir?
Gebelik takip ve muayeneleri genellikle ayda bir olacak şekilde uygulanır ülkemizde. Bazı ülkelerde daha seyrektir ve gebelik boyunca toplam 4-5 kez muayene yapılır. Ülkemizde ayda bir muayene yapılırken gebeliğin ilk ve son ayında bazen haftada bir kontrol gerekebilmektedir. Doktor tarafından her gebeliğin özelliklerine göre muayene aralıkları belirlenir.

Gebe kalmadan önce doktor muayenesi gerekir mi?
Hamilelik planlayan bebek isteyen bir çiftin gebe kalmadan önce birlikte bir doktora başvurması faydalıdır. Kadın muayene edilir, ultrason ve bazı tahliller yapılır. Erkekte bir şikayet yoksa muayene edilmez, tahlil istenmez. Kadına gebelik öncesi vitamin ve gerekli ise başka ilaçlar başlanır.

Muayene zamanımı aksatsam sorun olur mu?
Muayene zamanlarına mümkün olduğunda doktorun belirlediği şekilde uymak gerekir. Bazı tahlillerin ve testlerin yapıldığı belirli gebelik haftaları vardır, bu haftalar geçtikten sonra yapılamaz; bu nedenle kontrol tarihlerini aksatmamak önemlidir.

Çok sık ultrason muayenesi bebeğe zararlı mı?
Ultrason röntgen ışını içermez, ses dalgaları ile çalışır (ultra-ses). Bu nedenle bebeğe zararlı değildir ancak her tetkik gibi gereksiz yere sık yapılması hem maddi olarak hem zaman ve iş yükü olarak doktora, hastaya, hastaneye ve devlet bütçeşine zarar verir. Her tahlilin, muayenenin, ultrasonun gereksiz yere sık yapılmaması gereklidir, hepsinin dünya standartlarında belirlenmiş uygun sıklığı vardır.

Her muayenede ve her kontrolde ultrason yapılması şart mı?
Hayır şart değildir, bazı muayenelerde sadece tansiyon ölçümü, kilo ölçümü, NST  ve tahliller yapılabilir.

Doğum sırasında ultrason yapılır mı?
Doğum için hastaneye yatış yapıldığında genellikle ultrason yapılır (her zaman şart değildir). Ancak yatıştan sonra doğuma kadar genellikle tekrar ultrason yapılmaz, nadiren bazı nedenlerle tekrar tekrar ultrason muayenesi yapılabilir. Örneğin doğum için sancı çeken veya sezaryen olmayı bekleyen bir anne adayının normalden fazla bir kanaması olması durumunda tekrar ultrason yapılabilir.

Kontroller sırasında alttan muayene ve ultrason yapılır mı?
Alttan elle muayene her kontrolde şart değildir ancak bazı şikayetlerin sebebini araştırmak için alttan elle muayene veya spekulum denen aletle muayene gerekebilir. Normal hamileliklerde özel bir problem yoksa alttan parmakla muayenenin veya spekulum aleti ile muayenenin hatta alttan ultrason yapmanın bir sakıncası yoktur.

Muayeneden sonra kanama veya lekelenme olması
Nadiren alttan muayene veya ultrason yapıldıktan sonra az miktarda sarı, beyaz, yeşilimsi akıntı hatta bazen pembe kırmızı lekelenme olabilir. Bu her zaman bir problem olduğu anlamına gelmez ancak özellikle pembe kırmızı kana benzer akıntının mutlaka doktora tekrar iletilmesi şarttır.

Alttan muayene olamıyorum, korkuyorum
Bazı kadınlarda hamile olmasa bile alttan muayeneden aşırı çekinme, korkma hatta muayene sırasında kendine hakim olamayıp kaçınma bacaklarını kapatma durumu olabilir. Bu durumu en baştan muayeneden önce doktorunuza anlatmanız gerekir. Çoğunlukla doktorunuzun telkinleri ve yavaş ve alıştırarak muayeneye başlaması sayesinde bu problem aşılır. Genellikle 1-2 kez muayene olduktan sonra hastalar bu sorunu yaşamaz, muayeneye alışır.

Hamilelikte alttan muayene nasıl yapılır? Kaçıncı haftalarda yapılır?
Muayeneler çoğunlukla karın üzerinden elle ve ultrasonla yapılır ancak nadiren alttan elle parmak muayenesi ve alttan ultrason gerekebilir. Bu durumda muayene aynen gebe olmayan kadınlarda olduğu gibidir, farklı değildir. Gebe olmayan kadınlarda kullanılan plastik veya metal muayene aleti (spekulum) aynı şekilde gebelerde de kullanılabilir bazen. Alttan muayenenin yapıldığı özel bir hafta yoktur, gerektiği halde her haftada yapılabilir. Çatı muayenesi ve doğum şeklini değerlendirmek için yapılan muayene hamileliğin son haftalarında yapılır.

Hamilelikte alttan muayene niye yapılır?
Çeşitli nedenleri olabilir, en sık nedenler: Bir kanamanın sebebini araştırmak için, düşen bir parçanın veya su gelmesinin nedenini araştırmak için, smear testi (rahim ağzı kanser taraması) yapabilmek için, doğumun başladığını veya açıklık olduğunu anlayabilmek için, rahim ağzına dikiş atmak veya dikişleri alabilmek için, bebeğin başının seviyesini ve doğum kanalına girdiğini anlayabilmek için...

Hamilelikte ve doğumda ebeler hemşireler muayene yapabilir mi?
Bazı hastanelerde ebe ve hemşireler karın üzerinden veya alttan muayene ederek durumu kadın doğum uzmanı hekime bildirebilirler. Ebe ve hemşireler çeşitli doppler aletleri ve NST cihazı ile bebeğin kalp atımını kontrol edebilir, sancı var mı diye değerlendirebilir.

Muayene olmaya giderken ne yapmak lazım?
O güne kadar yapılan tetkiklerinizi ve ultrason vb. raporlarınızı düzenli şekilde dosyalayarak yanınızda götürmeniz faydalı olabilir, bazen eski raporları incelemek gerekebilir.

Hamileyken göz, kulak burun boğaz ve diğer branş muayeneleri yapılır mı?
Hamilelikte eğer şikayet varsa her branş ile ilgili muayene yapılabilir ilgili uzmanlar tarafından. Göz, kulak burun boğaz, diş muayenesi; basur vb. durumunda makat muayenesi; meme muayenesi, göğüs hastalıkları ve nörolojik muayeneler, ortopedik muayene vb.... Hangi branşa muayene olursanız olun muayene öncesinde gebe olduğunuzu veya gebelik ihtimali olduğunu mutlaka belirtin, istenen tetkikler ve röntgen, tomografi vb. buna göre değişebilir.


İlgil Konular:
- Gebelikte Ultrason
Tamamını >>

HAMİLELİKTE YEME İÇME BESLENME (SORU CEVAP YORUMLAR)

GEBELİKTE YEME İÇME BESLENME (SORU CEVAP YORUMLAR)

Hamileyken gece yemek yemek zararlı mı?
Hamileyken hatta bütün insanlar için gece yemek yemek zararlıdır çünkü gece vakti yenen yiyecekler içecekler aşırı kiloya neden olur. Gündüz belli aralıklarla aşırı olmayacak şekilde dengeli beslenmek ve faydalı besinleri almak en ideal olanıdır. Akşam yemeği geç saatlere bırakılmamalıdır. Gece yeme veya tatlı tüketiminden kaçınmak gerekir. Ara öğünlerle sık sık ama azar azar beslenmek önerilir.

Hamileyken mayonez yenir mi?
Mayonez sadece hamilelere değil bütün insanlara mümkün mertebe kaçınılması önerilen bir besindir.

Çok acı yemek, aşırı baharat kullanmak bebeğe zarar verir mi?
Hamilelikte aşırı acılı, biberli, baharatlı beslenme alışkanlıkları bebeğe zarar vermez ancak annenin mide ve barsak problemlerine neden olabilir, bu nedenle aşırısından kaçınmak gerekir.

Hamileyken sabah ne yemeli?
Her insan gibi güne sabah sağlıklı bir kahvaltı ile başlanak iyi olacaktır. Örneğin yumurta (haşlanmış veya kızarmış), peynir, zeytin, reçel kahvaltıda bulundurulabilir. Ekmek tüketilebilir ama aşırı miktarlarda olmamalıdır. Kahvaltıda süt içilebilir. Çay tüketimi gebelikte zararlı değildir, içilebilir. Kaahvaltıda kahve içilmesi önerilmez gebelere çünkü gebelikte bir günde en fazla 1-2 fincan kahve tüketilmelidir. Meyve suları özellikle hazır olanlar hamile olan veya olmayan herkese önerilmeyen içeceklerdir. Teza sıkılmış evde yapılan meyve suyu da az içilmelidir çünkü fazla miktarda şeker içerir.

Hamileyim sürekli yemek yiyorum, ne yapmalıyım?
Hemen kadın doğum uzmanınızdan ve bir diyetisyenden yardım almalısınız. Hamilelikte sürekli yemek yemek aşırı kilo, şeker hastalığı ve diğer bazı risklere neden olabilir. Profesyonel bir yardımla bu yanlış davranış alışkanlığınızı düzeltebilirsiniz.

Hamileler için beslenme listesi veya programı var mı?
Bu tür bir beslenme programı şart değildir, önemli olan anne adayının zararlı besinlerden uzak durarak her insan gibi düzenli ve sağlıklı beslenmesidir. Bu konu başka bir yazıda ayrıntılı olarak anlatılmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Eğer kendi kendinize yemek yeme düzeninizi ve beslenme şeklinizi normale uygun planlayamıyorsanız bir diyetisyene başvurarak bir diyet programı veya yemek listesi örnekleri alabilirsiniz. Diyetisyen veya uzman hekim tavsiyesi altında olmadan kendi kendinize uygulayacağınız diyet listeleri, beslenme tabloları, menüler zararlı da olabilir, gerekli ve önemli bazı besinlerden yoksun kalmanıza neden olabilir.



Gebeyken acı yemek cinsiyetin kız veya erkek olmasını belirler mi?
Anne adayının acı, ekşi, tuzlu, tatlı veya başka besinleri aşırı istemesi veya tiksinmesi bebeğin cinsiyeti hakkında bir fikir vermez veya cinsiyeti belirlemez. Bu her kadında ve gebelikte farklı şekillerde olabilir.

Hamilelikte domates, sucuk, maydonoz, lahmacun, sarımsak yemek zararlı mıdır?
Domates ve maydanoz faydalı sebzelerdir. Sucuk iyi pişirildiği sürece yenebilir. Lahmacun da güvenilir temiz yerlerden olduğu sürece problem teşkil etmez. Sarımsak yemenin bir zararı yoktur. Hamileyken veya değilken hiçbir yiyecek aşırı miktarda tüketilmemelidir.

Yemekten sonra karın ağrısı, mide yanması ve bulantı normal mi?
Gebelikte sık rastlanan problemlerdir ancak genellikle bazı ilaçlarla kolayca çözüm bulunabilir. Doktorunuza başvurmadan herhangi bir mide ilacı vb. kullanmaktan kaçınmalısınız. Bu şikayetler her zaman normal gebeliğe bağlı olmayabilir, bu nedenle mutlaka doktora başvurmak muayene olmak gerekir.

Hamileyken asitli ve gazlı içecekler içilir mi?
Bu tür içecekler hamile olmayan insanlara da pek önerilmez. Hamilelikte asitli ve gazlı içeceklerin (kola, gazoz) nadiren tüketilmesinden bir zarar beklenmez ancak en ideali bu tür içecekleri hiç tüketmemektir. Yemek veya et türleri yerken yanında asitli içecek tüketme alışkanlığından uzaklaşmak gerekir.

Hamileyken buz yemek zararlı mı?
Bebeğe direk bir zararı olmaz ancak annenin boğazında enfeksiyon veya mide barsak sisteminde rahatsızlığa neden olabilir, bu nedenle buz yememek, aşırı buzlu içecekler içmemek gerekir. Soğuk içecekler az miktarda buz ile serinlemek amacıyla içilebilir.

Hamilelikte annenin değil bebeğin kilo alması için ne yemeli?
Önemli olan sağlıklı beslenme kurallarına uymak; aşırı şekerli, tatlı, unlu besinlerden uzak durmaktır. Anneye kilo yapmadan bebeğe kilo yapan sihirli besinler yoktur; her besin aşırı tüketilince hem anneye hem bebeğe aşırı kilo yapar.

Hamilelikte gece acıkmak niye olur?
Bu genellikle anne adayının düzensiz yeme alışkanlığından kaynaklanır. Anne adayı kendisini sabah, öğlen ve akşam ana öğünlerle beslenecek şekilde alıştırmalıdır, aralarda küçük ara öğünler yenebilir. Akşam geç saatte ve gece acıkmak, uykudan kalkarak yemek yemek kötü bir alışkanlıktır. Düzenli beslenme ve düzenli yaşam şekli ve yürüyüş anne adayında ideal kilo ve sağlıklı gebelik için önemlidir. Gebeliğinde şeker hastalığı olan anne adayları gece kan şekeri düzeyinde aşırı düşme veya yükselme var mı kontrol etmelidir. Kan şekerinin diyet veya ilaçlarla düzenli seyretmesi şeker hastalarında çok önemlidir.

İkiz hamile olanların daha mı çok beslenmesi gerekir?
Hayır. İkiz olduğu için aşırı yemek yemek doğru değildir. İkiz anne adaylarının da dengeli ve yeterli şekilde beslenmeleri gereklidir.


İlgili, Konular:
- Hamilelike Beslenme
- Gebelikte Faydalı ve Zararlı Besinler, Yiyecekler, İçecekler
- Hamileler Neden Çok Acıkır?
Tamamını >>

HAMİLEYKEN İLAÇ KULLANMAK (SORU CEVAP YORUMLAR)

GEBELİK SIRASINDA İLAÇ KULLANMAK (SORU CEVAP YORUMLAR)

Hamileyken ilaç kullandım, bebeğim sakat olur mu?
Bazı ilaçlar gebelik sırasında kullanılabilir ve tamamen zararsızdır, bazıları çok gerekli ise kullanılabilir, bazı ilaçlar ise kesin zararlı olduğu için asla kullanılmaz. Sizin kullandığınız ilacın hangi kategoriye girdiğini öğrenmek için doktorunuza başvurmalısınız. İlacın kullanıldığı gebelik haftası, ilacın dozu da etki şeklini değiştirebilir.

Hamileyken bilmeden ilaç kullananlar ne  yapmalı?
Öncelikle ağrı kesici ve antibiyotik dahil hiç bir ilaç gebelikte doktora danışılmadan kullanılmamalıdır. Bilmeden veya bilerek ilaç kullanılmış ise bu durumda hemen doktora başvurulmalıdır.

Hamileyken ilaç kullanıp da bebeği normal olanlar var mı?
Hamilelikte her ilaç kullanan annenin bebeği özürlü olmaz. Bu sadece bir risktir. Hamilelikte zararlı ilaçlardan kullandığı halde bebeği özürlü olmayanlar vardır. Tam tersine hamilelikte hiçbir ilaç veya başka zararlı madde kullanmadığı halde özürlü bebek sahibi olan aileler de vardır. Her özürün kullanılan ilaca bağlı olduğu da net bilinemeyebilir.

Ultrason ve tahliller ilacın zarar verdiğini gösterebilir mi?
Bazı ilaçlara bağlı oluşan ciddi anomaliler yani özürler ultrasonda görülebilir ancak bu her zaman mümkün olmayabilir. Ayrıntılı ultrason veya 3-4 boyutlu ultrason, renkli doppler ultrason da yapılsa her zaman ilaca bağlı etkileri ve zararları görmek mümkün değildir.

Zeka testleri ilacın zararını gösterir mi?
İkili, üçlü ve dörtlü test gibi testler bebekte Down sendromu ve diğer bazı kromozomal anomalilerin varlığını araştırmak için kullanılır, ilaçların yan etkilerini veya ilaçların neden olduğu özürleri gösteremez.

Gebe olduğumdan şüphe ediyorum ilaç içebilir miyim?
Bu durumu mutlaka doktorunuza bildirmelisiniz. Doktorunuz ya gebelik testi ile durumu netleştirir veya ilacın türünü ve kullanım zamanını değiştirir. Hamilelik şüphesi varsa veya adet gecikmesi gibi hamilelik belirtileri varsa rastgele ilaç kullanmamak gerekir.

Hamileyken her vitamin içilebilir mi?
Hamilelikte vitamin ilacı bile olsa asla doktora danışmadan kullanılmamalıdır. Gebelikte doktorların sıklıkla önerdiği vitaminler vardır ancak bunların içerdiği dozlar gebelere uygun şekilde ayarlanmıştır. Gebeler için hazırlanmamış bazı vitamin hapları bazı vitamin türlerini gereğinden fazla miktarda içerebilir ve bu miktar gebeler için zararlı olabilir.

Hamilelikte krem, merhem, fitil gibi ilaçlar kullanmak zarar verebilir mi?
Ağızdan veya iğne şeklinde alınmasa bile krem merhem, fitil, ovül gibi ilaçların da bazıları ciltten veya mukozalardan kana karışarak zararlı olabilirler. Bu ilaçların hepsi bu etkiyi göstermez ancak nadir bazı ilaçlar bu yollardan kana karışarak zararlı dozlarda bebeğe etki edebilir.

İlaç içmeyi unuttum ne yapmalıyım?
Hamilelikte doktorunuzun verdiği vitamin ilaçlarını düzenli kullanmak önemlidir ancak bir iki gün unutmak size veya bebeğinize zarar vermez. Antibiyotik ve diğer tür ilaçları kullanmayı unuttuysanız tedavi eksik kalabilir bu nedenle doktorunuza unuttuğunuzu belirterek danışmalısınız.

Hamileyken kullandığım ilacı emzirirken de kullanabilir miyim?
Bazı ilaçlar gebelik sırasında plasentadan bebeğe geçmeyebilir ancak aynı ilaç lohusalık döneminde emzirirken anne sütü ile bebeğe geçebilir. Bu nedenle hamilelikte bebeğe zarar vermeyen ilaç emzirirken de zarar vermez diye düşünmemek gerekir. Emzirirken her ilacı tekrar doktora danışmak gerekir.

gebelikte ilaç kullanmak
Resmi büyütmek için üzerine tıkla

İlgili Konular:
- Gebelikte İlaç Kullanımı Ve Zararları
Tamamını >>

www.jinekolojivegebelik.com - 16. YIL

www.jinekolojivegebelik.com


jinekolojivegebelik.com gebelik ve kadın hastalıkları konusunda en çok takip edilen ve en geniş içerikli sitedir. Her ay 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile konusunda birinci sitedir.

5 Eylül 2007 tarihinde yapımı başlayan sitemiz sürekli geliştirilen ve özgün içeriği sayesinde kısa sürede alanında en iyi site olmuştur. Bugüne kadar Türkiye ve yurt dışından milyonlarca ziyaretçinin okuyup faydalandığı sitemiz kadın sağlığı ve gebelik konularında milyonlarca soruya cevap sağlamıştır.

Bir çok web sitesi, blog, sosyal medya hesabı, köşe yazısı, makale, dergi, seminer, sunum, tez çalışması gibi alanlarda yerli ve yabancı yazılarda yazılarımıza atıfta bulunulmuş ve sitemiz kaynak gösterilmiştir. Bunda en büyük etken yazılarımızın özgün  ve kaliteli içeriğe sahip olması; etik ve bilimsel prensipler dahilinde yazılmış olmasıdır.

Alanında en iyi olan sitemizi daha da büyük, daha da kaliteli seviyelere yükseltebilmek için içerik güncellemeleri, yeni içerik eklemeleri ve başka çalışmalar sürekli devam etmektedir.

Sitemizi ziyaret eden bütün ziyaretçilerimizin ilgisine teşekkür ederiz.







Sitemiz ilk açıldığında ana sayfa dizaynı (2007 yılında):




2010 yılındaki ana sayfa dizaynı:




2011 yılındaki ana sayfa dizaynı:




2018 yılındaki ana sayfa dizaynı:


Tamamını >>

YUMURTALIK (OVER) KANSERİ

Resmi büyütmek için tıklayın
Kadınlarda yumurtalık kanserleri jinekolojik kanserler arasında endometrium kanserinden sonra 2. sıklıkla görülür. Ana olarak 3 tip over tümörü vardır, bunlar köken aldığı hücresel kaynağa göre sınıflandırılmıştır:
- Epitelyal tümörler
- Germ hücreli tümörler
- Sex kord stromal tümörler

En sık görülen grup epitelyal over tümörleridir, bunlar daha çok menopoz dönemindeki kadınlarda görülür.

Belirtileri:
Over kanserleri hiçbir belirti vermeyeceği gibi karında şişlik, karında gerginlik, ağrı, kilo kaybı gibi belirtilere neden olabilir. Tümörün barsaklara bası yapmasına bağlı kabızlık meydana gelebilir. Karında şişlik yumurtalıkta çok büyük boyutlara erişmiş bir kitleye bağlı olabileceği gibi karında aşırı miktarda sıvı (asit) birikmesine bağlı da olabilir.

Neden olur? Risk faktörleri?
Aşağıdaki risk faktörlerini taşıyan kadınlarda over kanseri daha sık görülür.
- Erken menarş
- Geç menopoz
- Hiç doğum yapmamış olmak (Nulliparite)
- İnfertilite (Kısırlık)
- Ailesel over kanserleri (HNPC - Lynch sendromu, BRCA mutasyonu)

Teşhis:
Yumurtalık kanserlerinde tanıya yardımcı yöntemler muayene, ultrason, tomografi, MR, kan tahlilleri (tümör belirteçleri, ca 125, ca 19-9, CEA, AFP, BHCG) gibi sıralanabilir. Ancak her kanserde olduğu gibi kesin tanı dokudan örnek alınarak incelenmesi neticesinde konur. Yumurtalık kanseri şüphesinde genellikle ameliyat sırasında alınan parçanın incelenmesi neticesinde kesin tanı konur. Yumurtalıkta bulunan kitlenin veya kistin incelenmesi ameliyat sırasında hızlı patolojik inceleme (frozen) şeklinde olabileceği gibi bu imkanın olmadığı hastanelerde ameliyattan sonra da gerçekleşebilir. Ameliyat sırasında frozen inceleme yapılsa bile parça mutlaka nihai kesin tanının konması için patoloji bölümüne gönderilir. Patoloji uzmanlarınca nihai kesin tanının belirlenmesi genellikle 1-2 hafta içerisinde gerçekleşir ve bu sonuca göre ameliyat dışında ek tedavi gerekiyor mu kararı verilir.

Tedavi ve ameliyat:
Yumurtalık (over) kanserlerinde hastanın ameliyat olmasına engel olan nadir durumlar dışında hemen hemen her zaman ameliyat ilk tedavi yöntemi olarak uygulanır. Ameliyatın amacı yumurtalıklardaki kitlelerin çıkarılması ve karın içerisindeki bütün dokuların gözlenerek, gerekirse bazı dokulardan ve lenf nodlarından örnek alınarak hastalığın yaygınlık derecesini belirlemektir. Yani ameliyat hastalığı hem tedavi edici hem de yaygınlığını, evresini belirleyici amaçla uygulanır. Ameliyat sonrasında alınan parçaların incelenmesi kanserin tipini, evresini belirler ve kemoterapi (ilaç tedavisi) gibi ek tedaviler gerekip gerekmediğine karar verilir. Yumurtalık kanseri ameliyatı hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Ameliyat sonrasında:
Ameliyattan sonra hasta belli aralıklarla kontrollere gelir. İlk yıllarda kontroller 3 ay bir olmakla beraber daha sonrasında seyrelerek devam eder. Ameliyat sonrasında kemoterapi gereken hastalar kür sayısı tamamlanana kadar kemoterapi alırlar. Yumurtalık kanseri ameliyatından 2 ay sonra doktor muayenesinde bir sakınca yoksa cinsel ilişki başlayabilir. Ameliyattan sonraki ilk günlerde az miktarda kanama vajenden gelebilir, uzun süren ve aşırı miktarda kanama mutlaka doktor kontrolü gerektirir.

Tarama ve Önleme:
Over kanserlerinde bütün topluma uygulanan bir tarama ve önleme yöntemi yoktur. Rahim ağzı kanserinde olduğu gibi smear testi benzeri bir tarama yöntemi veya HPV aşısı gibi önleyici aşı yoktur. Ancak ailesel over kanserleri açısından riskli bireylerde belli aralıklarla muayene ve tümör markerları ile tarama yapılabilmektedir, hatta çok riski bazı durumlarda proflaktif ooforektemi uygulanabilmektedir.

Over kanseri histopatolojik tipleri:
Epitelyal over tümörleri:
- Seröz kistadenokarsinom (En sık görülen epitelyal over kanserdir.)
- Müsinöz kistadenokarsinom
- Endometrioid karsinom
- Berrak hcüreli karsinom
- Transizyonel hücreli karsinom
- İndiferansiye karsinom

Germ hücreli tümörler:
- Disgerminom (En sık görüler germ hücreli over kanseridir.)
- İmmatür teratom
- Yolk sac tümörü (Endodermal sinüs tümörü)
- Embriyonel karsinom
- Poliembriyoma
- Koryokarsinom

Seks kord stromal over tümörleri:
- Granüloza hücreli tümör
- Tekoma
- Fibroma
- Sertoli hücreli tümör
- Leydig hücreli tümör
- Jinandroblastom
- Annuler tubululi seks kord stromal tümörler
- Steroid hücreli tümörler

Metastatik over tümörleri: Over tümörlerinin yaklaşık yüzde 5'i metastatiktir. Yani kanser aslında over kaynaklı değildir, başka bir organdaki kanser yumurtalığa yayılmıştır (metastaz yapmıştır).

Evreleme:
Over kanserlerinde evrenin belirlenmesi cerrahi olarak yapılır. Ameliyat sırasındaki gözlem ve alınan dokuların patolojik incelenmesi hastalığın yaygınlığı hakkında bilgi verir ve evre netleşir. Buna göre kabaca evreler şu şekildedir:
Evre 1: Kanser sadece bir veya her iki overde sınırlıdır, başka organlara yayılmamıştır.
Evre 2: Kanser uterus, tüp veya diğer pelvik organlara yayılmıştır. Üst batına yayılma yoktur.
Evre 3: Pelvik veya paraaortik lenf nodlarına, peritoneal yüzeylere, karaciğer yüzeyine yayılan tümöral implanlar vardır.
Evre 4: Karın dışı organlara metastaz, parankimal metastaz vardır.
Yumurtalık kanseri evreleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

BORDERLINE OVER TÜMÖRLERİ:
Over tümörlerinin daha iyi seyirli daha az invazyon gösteren histopatolojik tipleridir. Over kanserlerine göre daha erken yaşlarda görülür, çoğu menopoz öncesi dönemdedir. Daha erken evrede tanı alırlar. Prognozları daha iyidir, Metastaztik implantlar olabilir ama daha nadirdir. Ovaryan stromal invazyon izlenmez.
En sık görülen tipi seröz borderline over tümörüdür. Müsinöz borderline over tümörü daha nadirdir. Endometrioid ve berrak hücreli borderline tümörler çok nadir görülür.
Tedavide over karsinomlarına göre daha sınırlı cerrahi uygulanır genellikle. Ameliyat sonrası kemoterapi uygulanması over kanserlerine göre çok daha nadiren gerekir.


İlgili Konular:
- Yumurtalık (Over) Kanseri Ameliyatı
- Evrelere Göre Yumurtalık (Over) Kanseri
- Rahim Kanseri (Endometrium Kanseri)
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
- Rahim ve Yumurtalık Kanseri  Cinsel Yolla Bulaşır Mı?
- Rahim ve Yumurtalık Kanseri Olanlar Hamile Kalabilir Mi?
- Rahim ve Yumurtalık Kanseri Genetik Mi?
- Yumurtalık Kanseri Smear Testi, Kan Tahlili ve Ultrasonda Belli Olur Mu?
- Jinekolojik Onkoloji - Jinekolojik Onkolog
Tamamını >>

RAHİM KANSERİ (ENDOMETRİUM KANSERİ)

Rahim kanseri nedir?
Resmi büyütmek için tıklayın
Rahim kanseri terimiyle tek bir kanser türü değil, birden çok çeşit olabilen ve rahim dokularından gelişen kanserler ifade edilmektedir. Ancak en sık görülen tip olan endometrium kanseridir, bu nedenle rahim kanseri denildiğinde genellikle bu tip kastedilir. Endometrium rahmin iç yüzündeki boşluğu döşeyen zardır, bu nedenle endometrium kanserine halk dilinde rahim içi kanseri veya rahim iç zarı kanseri de denir. Uterin sarkomlar rahim kanserlerinin diğer tiplerini oluştururlar.

Rahim kanseri ve rahim ağzı (serviks) kanseri tamamen farklı grup kanserlerdir, bu ikisi karıştırılmamalıdır. Bu iki kanser türü sebepleri, genel özellikleri, tedavileri gibi birçok açıdan tamamen farklılık gösterirler, bu nedenle rahim kanseri ifadesi rahim ağzı kanserlerini içermez. Sağdaki resimde rahim (uterus) ve rahim ağzı (serviks) farklı bölgeler olarak izlenmektedir.

Eş anlamlı terimler şu şekide özetlenebilir:
Rahim kanseri = Uterin kanserler = Uterus kanserleri (En sık tipi endometrium kanseri)
Rahim ağzı kanseri = Serviks kanseri (En sık tipi squamöz hücreli karsinom)

Belirtileri:
Rahim kanserlerinin en önemli ve sık görülen belirtisi vajinal kanamadır. Köken aldığı yer nedeniyle kolayca vajinal kanamaya neden olabilmesi bu kanserlerin iyi bir özelliğidir çünkü bu sayede hastanın doktora erken başvurmasına ve genellikle erken evrede tanı almasına neden olur. Rahim kanseri genellikle menopozda olan kadınlarda görüldüğü için bu kanama hemen dikkat çeker ve hasta yıllar sonra ilk defa adet kanaması oldum şeklinde şikayetle doktora başvurur. Bunun dışında daha nadiren aşırı kilo kaybı, ağrı, akıntı gibi şikayetler de görülebilir. Hiçbir belirti olmadan muayene sırasında şüphelenildiği veya biyopsi sonrasında teşhis konulduğu da sık olur.

Neden olur? Risk faktörleri?
Aşağıdaki risk faktörlerini taşıyan kadınlarda endometrium kanseri daha sık görülür.
- Aşırı kilo
- İnfertilite
- Polikistik over hastalığı (PCOS), anovulasyon
- Hiç doğum yapmamış olmak
- Geç menopoz (menopoza normalden daha ileri yaşta girmek)
- Meme kanseri nedeniyle tamoksifen tedavisi almak endometrium kanseri riskini arttırır

Teşhis:
Rahim kanserlerinin en yaygın tipi olan endometrium kanserinin kesin tanısı genellikle biyopsi (endometrial biyopsi, küretaj, rahim içerisinden parça alma) işlemi ile konur. Alınan parçanın histopatolojik olarak incelenmesi neticesinde kanser varlığı ve türü belirlenir. Muayene, ultrasonografi, tomografi veya MR gibi yöntemler kesin teşhis koydurmaz, sadece şüphe yaratabilir.
Bazen de başka nedenlerle yapılan rahim ameliyatı (histerektomi) sonrasında patolojik incelemede rahim kanseri olduğu belirtilir.

Tedavi:
Rahim kanserlerinin (uterin kanserlerin)  türüne ve histolojik tipine göre, evresine göre ameliyat, radyoterapi, kemoterapi yöntemleri çeşitli kombinasyonlar halinde uygulanır. En sık ve genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemi ameliyattır. Ameliyatta rahim, yumurtalık, lenf bezleri gibi dokular alınarak evreleme işlemi sıklıkla uygulanır. Ameliyat genellikle açık yöntemle uygulanır ancak bazen kapalı (laparoskopik) yöntemle veya robotik cerrahi yöntemi ile de uygulanabilmektedir. Ameliyat süresi uygulanan tekniğe ve duruma göre çok değişkenlik gösterebilir, süre genellikle 2-5 saat arasında değişir. Ameliyat hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Ameliyat sonrasında patolojik incelemeye göre hastalığın evresi belirlenir. Patoloji sonucunda belirlenen kanserin tipine göre ve evresine, derecesine (grade) göre ek olarak kemoterapi (KT) ve radyoterapi (RT, ışın tedavisi) verilir. Bazı tiplerde ve erken evrelerde ameliyattan sonra hiçbir ek tedavi gerekmez. Hormon tedavisi (progesteron hormonu) da endometrium kanserinde uygulanan yöntemlerden birisidir.
Endometrium kanseri genellikle erken evrede yakalanan bir kanser türü olduğu için başarı oranı yüksektir.

Rahim kanseri ameliyatı sonrasında:
Hastalar ameliyat ve uygulanan diğer tedaviler sonrasında düzenli aralıklarla kontrole çağırılırlar. Kontroller genellikle ilk başta 3 ay aralarla başlar daha sonra seyrelerek devam eder. Kanama ameliyattan sonra ilk günlerde olabilir sonra tamamen kesilir. Uzun süre devam eden kanama ve uzun bir aradan sonra tekrar başlayan kanama mutlaka doktora başvurmayı gerektirir. Hasta genellikle ameliyattan sonra en geç bir hafta içerisinde taburcu olur. Hasta hastaneden taburcu olduktan sonra başka bir hastalık veya ek problem yoksa normal şekilde beslenebilir. Cinsel ilişki başlaması için genellikle ameliyatın üzerinden 2 ay geçmesi gerekir, doktorunuz izin vermeden cinselliğe başlamamalısınız. Rahim kanserlerinde uygulanan ameliyatlarda vajen dokusu alınmadığı için cinsellikle ilgili probleme neden olmaz. Radyoterapi (ışın tedavisi) vajinal kuruluğa neden olabilir.

Tarama ve Önleme:
Rahim ağzı kanserini önlemek için uygulanan smear testi benzeri bir tarama önleme yöntemi rahim kanserlerinde yoktur. HPV aşısı gibi bir önleyici aşı yoktur, HPV aşısı rahim kanserinden değil rahim ağzı (serviks) kanserinden koruma amaçlı uygulanır.

ENDOMETRİUM KANSERİ
Uterin kanserler (rahim kanserleri) içerisinde en sık görülen tip endometrium kanseridir. Aynı zamanda en sık görülen jinekolojik kanserdir. Genellikle menopoz dönemindeki kadınlarda görülür, ortalama görülme yaşı 60 civarındadır. Endometrium kanserinin çeşitli histopatolojik tipleri vardır, en sık görülen tipi endometrioid adenokanserdir. Bunun dışında berrak hücreli karsinom, squamöz karsinom, müsinöz karsinom, seröz karsinom, andiferansiye karsinom gibi nadir tipler vardır.

Endometrium kanserinde evreleme (FIGO 2009):
Evreleme cerrahi olarak yani ameliyatla yapılır, ameliyatta çıkarılan parçaların patolojik incelemesi ile evre belirlenir. Rahim kanseri evreleri hakkında daha ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Evre 1A: Tümör uterin korpusta sınırlıdır, myometrial invazyon yok veya yüzde 50'den azdır.
Evre 1B: Tümör uterin korpusta sınırlıdır, myometrial invazyon yok veya yüzde 50'den fazladır.
Evre 2: Servikal stromal invazyon vardır, uterus dışında yayılım yoktur.
Evre 3A: Tümör seroza ve adnekslere yayılmıştır.
Evre 3B: Vajen veya parametrium tutulumu vardır.
Evre 3C: Pelvik (C1) ve/veya paraaortik (C2) lenf nodu tutulumu mevcuttur.
Evre 4A: Mesane veya barsak mukozası tutulmuştur.
Evre 4B: İntraabdominakl organlara metastaz, inguinal lenf nodu tutulumu, uzak metastaz.

UTERİN SARKOMLAR
Sarkomlar tüm uterus kanserlerinin yaklaşık yüzde 5'ini oluştururlar. En sık görülen 3 tip:
- Karsinosarkom (Malign mix müllerian tümör, MMMT)
- Leiomyosarkom (LMS)
- Endometrial stromal sarkom


İlgili Konular:
- Rahim Kanseri Ameliyatı
- Evrelere Göre Rahim Kanseri
- Rahim Kanseri Vücuda  Yayılır Mı?
- Rahim Kanseri Kan Tahlili, Ultrason ve Smear Testinde Belli Olur Mu?
- Rahim ve Yumurtalık Kanseri Olanlar Hamile Kalabilir Mi?
- Rahim ve Yumurtalık Kanseri Genetik Mi?
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
- Yumurtalık (Over) Kanseri
- Jinekolojik Onkoloji - Jinekolojik Onkolog
Tamamını >>

CIN 1, CIN 2, CIN 3

SERVİKAL İNTRAEPİTELYAL NEOPLAZİ

CIN nedir?
Cervical Intraepithelial Neoplasia kelimelerinin başharfleri CIN terimini oluşturur. Türkçe "Servikal İntraepitelyal Neoplazi" olarak adlandırılır. Serviks yani rahim ağzında meydana gelen bazı hücresel değişiklikleri ifade eder. CIN bir kanser türü veya malign neoplazi değildir. CIN terimi henüz kanser aşamasına geçmemiş hücresel değişiklikleri ifade eder. Bu değişiklikler serviksten (rahim ağzından) alınan biyopsi parçalarının patolojik incelenmesi ile belirlenir, yani CIN histopatolojik bir tanıdır. Smear tahlili veya HPV testi ile CIN tanısı konulamaz, serviksten biyopsi parçası almak gereklidir tanı için. Biyopsi bazen kolposkopi sırasında bazen kolposkopi olmadan muayenede izlenen şüpheli alanlardan alınır. CIN durumunda muayenede rahim ağzında yüzeysel bir lezyon görülebileceği gibi rahim ağzı tamamen normal de izlenebilir.

AIS (Adenokarsinoma in Situ)
Serviksin dış tarafı yani ekstoserviks squamöz epitelle kaplıdır, CIN bu squamöz epitelde ve transformasyon zonunda olan değişiklikler anlamına gelir. Endoserviks glandüler epitel ile kaplıdır, buradaki preinvaziv değişiklikler adenokarsinoma insitu olarak adlandırılır.

CIN 1 ,CIN 2, CIN 3 şeklinde derecelendirme ne anlama gelir?
CIN (Servikal İntraepitelyal Neoplazi) lezyonları hafiften şiddetliye doğru 1, 2, 3 şeklinde derecelendirilir. Bu derecelendirme histopatolojik incelemedeki görüntüye göre yapılır. Eğer hücresel değişiklikler serviks yüzeyindekii epitel tabakasının alt 1/3'ünde sınırlı ise CİN 1 denir. Alt 2/3'ü kaplamışsa CİN 2 denir. Epitelin 2/3'ünden fazlasını kaplayan lezyonlar CİN 3 olarak adlandılır.
CIN 1: Hafif atipik hücresel değişiklikler, hafif displazi
CIN 2: Orta şiddette atipik hücresel değişiklikler, orta dizplazi
CIN3: Şiddetli atipik hücresel değişiklikler, şiddetli displazi

CIN3'e eski terminolojilerde karsinoma in itu veya şiddetli displazi denirdi.

2012 yılında tanımlanan LAST terminolojisine (Lower Anogenital Squamous Terminology)  göre,
CIN 1: LSIL
CIN2 ve CIN 3: HSIL
olarak adlandırılmaktadır.

CIN'lerin sebebi nedir?  Kansere dönüşür mü?
CIN terimi o an hastada kanser olduğu anlamına gelmez CIN'ler tedavi edilmez ise uzun yıllar sonra kansere dönüşebilecek lezyonlardır. Rahim ağzında meydana gelen HPV virüs enfeksiyonu yıllar sonra kansere neden olabilir, CIN'ler ise bu kanserler oluşmadan önceki ara basamaklardır. Rahim ağzı kanserinde diğer çoğu kanserde olmayan bu basamaklı gelişme şekli kanseri oluşmadan yakalama şansı vermektedir. Bu nedenle CIN lezyonları tedavi edilerek kanser önlenmiş olur. CIN lezyonunun derecesi arttıkça kansere dönüşme riski artar, CIN 3 en riskli gruptur.

CIN bulaşıcı mıdır?
CIN'lerin çoğu HPV virüs enfeksiyonu nedeniyle, enfeksiyondan yıllar sonra oluşan lezyonlardır. HPV virüsü bulaşıcıdır, cinsel yolla ve cilt teması ile bulaşır. CIN lezyonunun kendisi bulaşıcı değidlir ancak hastada bulunan HPV virüsü bulaşıcıdır ve hastanın eşine veya cinsel partnerine bulaşabilir. HPV enfeksiyonu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

CIN ve HPV ilişkisi:
HPV virüsü ile enfekte olan kadınlarda rahim ağzında CIN 1, CIN 2, CIN 3 lezyonları oluşabilir ve daha ileri yıllarda kanser meydana gelebilir. Ancak HPV ile enfekte olan çoğu kadında bu lezyonlar ve kanser meydana gelmez. HPV enfeksiyonlarının yüzde 85'i CIN veya benzeri lezyonlara sebep olmadan kendiliğinden kaybolur. Kadınların yaklaşık %80'i hayatları boyunca HPV enfeksiyonuna maruz kalırlar ancak bunların çok az bir kısmında serviks kanseri (rahim ağzı kanseri) oluşur. HPV virüsü ve HPV enfeksiyonu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Takip ve tedavi nasıl yapılır?
CIN lezyonlarının takibi ve tedavisi lezyonun derecesine, daha önceki smear testi sonucuna (ASC-US, LSIL, ASC-H, HSIL), hastada mevcut olan diğer patolojilere ve hastanın yaşına göre planlanır.
CIN 1 bazı durumlarda tedavi gerektirirken çoğu durunmda sadece co-test (smear testi ve HPV testi) ile takip yeterlidir. Takip neticesinde CIN 1 lezyonlarının yüksek oranda gerileyerek kendiliğinden düzeldiği izlenir.
CIN 2 ve CIN 3 çoğu zaman tedavi gerektirir, bazı durumlarda kolposkopi ve smear testi ile takip edilebilmektedir.

CIN lezyonlarının tedavisi için ilaç tedavisi değil ablatif ve eksizyonel cerrahi yöntemler kullanılır. Bu yöntemler konizasyon, LEEP, kriyoterapi (dondurma), koterizasyon (yakma), lazer gibi yöntemlerdir.

Ağızdan alınarak veya rahim ağzına sürülerek uygulanan bir ilaç, krem, ovül, fitil vb. tedavi yöntemi yoktur. Bitkisel ilaçlar ve bitki kürleri gibi yöntemler denenmemelidir, bunların bir faydası olmayacağı gibi doktora danışılmadan uygulanan her tür tedavi çok kötü sonuçlara neden olabilir.

Ameliyat:
Servikal İntraepitelyal Neoplazi (CIN) tedavisinde en sık uygulanan ameliyatlar konizasyon (soğuk konizasyon) ve LEEP (LLETZ) yöntemidir. Bu ameliyatlarda rahim ağzından koni şeklinde parça alınarak CIN lezyonu tamamen uzaklaştırılır. Eğer alınan lezyon sınırında halen CIN izlenirse yani lezyon tamamen alınamamışsa bu durumda işlem tekrarlanabilir (rekonizasyon).

CIN 2 ve CIN 3 tedavisi sonrasında  CIN nedeniyle veya başka bir nedenle rahimi ve rahim ağzı ameliyatla tamamen alınan hastalar (histerektomi ameliyatı) smear takiplerini bırakmamalıdır. Bu hastalarda ameliyattan sonra en az 20 yıl daha smear takibine devam edilmelidir. Hasta 65 yaşını geçse bile 20 yıl dolmadan takip bırakılmamalıdır.

HPV Aşısı (Rahim ağzı kanser aşısı) yapılabilir mi?
HPV aşıları hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu aşıların tedavi edici özelliği yoktur, CIN veya benzeri lezyonları, rahim ağzı kanserini tedavi etmez ancak bu lezyonlar oluşmadan önce aşı yapılırsa lezyonların oluşmasını yüksek oranda önler.
CIN 1, 2, 3 veya başka bir servikal patoloji mevcut olan kadınlara da HPV aşısı uygulanabilir. Bu kişiler zaten HPV virüsü ile enfekte oldukları için aşının koruyucu etkisi azalabilir ancak aşı ilerde başka bir tür HPV virüsü ile enfekte olmalarını önleyebilir (HPV virüsünün bir tek değil onlarca türü vardır).


İlgili konular:
- Smear Testi (Pap Test)
- HPV Testi (HPV DNA Testi)
- Kolposkopi
- HPV Virüsü (Human Papillomavirüs)
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
Tamamını >>

HPV TESTİ (HPV DNA TESTİ)

HPV testi (HPV tahlili) son yıllarda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu tahlilin yapılmasındaki amaç kadın veya erkekte HPV virüsünün (Human Papilloma Virüs) varlığını
araştırmaktır, bunun için araştırılan dokuda virüsün DNA'sı var mı diye bakılır, bu nedenle teste HPV DNA testi denir. Hibrit Capture (HC), PCR, DNA dizi analizi, Chip array gibi yöntemler mevcuttur.
HPV virüsü ve HPV enfeksiyonu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

HPV DNA testi nasıl yapılır?
HPV DNA testi hastalık bulunan bölgeden alınan ufak bir parçadan veya sürüntü materyalinden yapılabilir. Örneğin ciltte veya genital bölgede bulunan bir siğilden alınan milimetrik parça test için yeterlidir. Testin yapılabilmesi için hastalıklı bir lezyon olması da gerekmez tamamen normal bir dokudan sürüntü alınarak da test yapılır. Sürüntü yani smear küçük fırça gibi bir aletin doku yüzeyine sürülmesi ile hücre toplanmasıdır (rahim ağzı kanser taramasında yapıldığı gibi.) Sürüntüden toplanan hücrelerde HPV virüsüne ait DNA materyali araştırılarak tahlil yapılır.

HPV DNA testinin en yaygın kullanıldığı alan rahim ağzı (serviks) kanseri ile ilgili işlemlerdir. Burada rahim ağzından smear alır gibi sürüntü şeklinde fırça ile hücreler toplanarak bir sıvı dolu kap içerisinde laboratuvara gönderilir. Smear tahlili (pap test) için alınan materyalde HPV DNA testi de çalışılabilir, ayrıca tekrar materyal almaya gerek yoktur. Smear tahlili nasıl yapılır konusunda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Smear tahlili yapmadan, sadece HPV virüsü için de sürüntü alınarak araştırma yapılabilir. Rahim ağzından smear testi veya HPV testi jinekolojik muayene masasında spekulum takılarak yapılır, işlem 1-2 dakika sürer.

Erkekte HPV testi nasıl yapılır?
Erkeklerde penisten alınan sürüntü materyalinden HPV DNA araştırması yapılabilir. Veya testis gibi başka bir yerde lezyon varsa oradan da sürüntü veya parça alınarak tahlil yapılabilir.

Rahim ağzı kanseri veya erkekte penis lezyonları gibi durumlarda kanda HPV tahlili yapılmaz, hastalık şüphesi olan bölgeden tahlil yapılır. Virüs cilt veya mukozalardaki hücrelere yerleştiği için kan tahlilinde çıkmaz, bu nedenle kanda HPV testi yapılmaz.

HPV DNA testi neden yapılır? Kimlere yapılır?
- HPV virüsünün varlığını değerlendirmek için yapılan bu test günümüzde en yaygın olarak serviks yani rahim ağzı kanseri taraması amacıyla kullanılmaktadır. Rahim ağzı kanseri taraması kadınlar için çok önemlidir ve bu konuda en yaygın kullanılan uygulama smear testi ile HPV testinin  birlikte veya ayrı ayrı kullanılmasıdır. İki testin birlikte değerlendirmesine co-test denir. Co-test ve smear testi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. HPV DNA testinin tek başına serviks kanseri taramasında kullanılmasına primer HPV DNA testi denir.
- ASC-US gibi bazı smear sonuçlarının yönetilmesine HPV DNA testi ile karar verilir. Test sonucuna göre kolposkopi veya başka yöntemlerin uygulanmasına karar verilebilir.
- Bazı smear sonuçlarında refleks HPV testi çalışılarak yönetim planlanır.
- CIN 1 takibinde sitoloji ile birlikte kullanılır.
- CIN 2 ve CIN 3'ün tedavi sonları takibinde sitoloji ile birlikte kullanılır.
- HPV aşısı (rahim ağzı kanser aşısı) yapılmadan önce HPV testi yapılmasına gerek yoktur.

HPV tiplendirme nedir? (Tipleme, Genotiplendirme)
HPV virüsünün 200 civarında çeşidi (tipi) vardır. Bunlar tip1, tip2, tip3, tip 6, tip 11, tip 16, tip 18, tip 31, tip 33, tip 52, tip 58... gibi numaralarla adlandırılır. Bu tiplerden bazıları el, yüz gibi cilt bölgelerinde siğil oluşmasına neden olur, bazıları ise daha çok genital bölgeyi tercih eder ve orada siğil (kondilom) veya kanser oluşmasına neden olur. Bazı tip HPV virüsleri ile oluşan enfeksiyonlar kansere dönüşme açısından daha risklidir, bu yüzden araştırma yapılan bölgede HPV virüsü vardır demek her zaman yeterli olmaz, hangi tip HPV virüsünün olduğunu belirtmek gerekir. Bu işlem için tekrar bir analiz yapmak gerekebilir veya bazen ilk yapılan tahlilde tipler ayrı olarak belirtilir. Buna HPV tiplendirmesi veya HPV genotipleme denir. HPV tiplendirmesi her zaman gerekmez, örneğin yapılan HPV tahlilinde HPV negatif olarak belirtilmişse bütün tiplerin bulunmadığı anlamına gelir ve zaten tiplendirmeye gerek kalmaz.

Örneğin bazı tahlillerde sadece HPV DNA pozitif (hpv virüsü var, positive) veya HPV DNA negatif (hpv virüsü yok, negative) şeklinde ifade bulunur. Bu tahlilde tiplendirme yapılmamıştır, hangi tip HPV virüslerinin dokuda bulunduğu belirtilmemiştir. Tiplendirme yapılan tahlillerde bazen mix 1, mix 2, mix 3 şeklinde gruplandırılmış halde bir grubun pozitif veya negatif olduğu belirtilir. Bazı tahlillerde ise direk hangi tip HPV virüsünün pozitif olduğu belirtilir, Örneğin HPV tip 16, 18 pozitif saptanmıştır gibi. HPV DNA negatif çıkarsa bu virüsün bulunmadığı anlamına gelir, HPV DNA pozitif çıkarsa virüsün var olduğu anlamına gelir ancak testin pozitif olması virüsün hastalık yaptığı anlamına gelmez, virüs vardır ancak henüz bir hastalık yapmamış olabilir.

HPV DNA tahlil sonucu kaç günde çıkar?
HPV DNA testi hastaneler arasında değişkenlik göstermekle beraber genellikle birkaç gün içerisinde sonuç rapor edilir. Ancak smear testi ile beraber çalışılacaksa sonuçlanması daha uzun süre alabilir.

HPV DNA testi nerede, hangi hastanelerde yapılabilir?
Günümüzde oldukça yaygınlaşmış bir testtir, üniversite ve eğitim araştırma hastanelerinin çoğunda yapılabilmektedir. Özel hastanelerin de bir kısmında mevcuttur. Fiyatı değişkenlik göstermektedir.


İlgili Konular:
- HPV Virüsü ve HPV Enfeksiyonu
- HPV Aşısı (Rahim Ağzı Kanser Aşısı)
- Smear Testi (Pap Test)
- Anormal Smear Sonuçları
- Kolposkopi
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
Tamamını >>

ANORMAL SMEAR SONUÇLARI

SMEAR TAHLİLİ SONUÇLARI
Smear testi (Pap test) rahim ağzı kanser tarama testi olarak bilinir. Kadınlarda rahim ağzı yani serviks kanserini oluşmadan önce saptamak amacıyla yapılır. Rahim ağzı kanseri (servikal kanser) çoğu kanserde olmayan bir özelliğe sahiptir: Rahim ağzındaki hücreler kansere dönüşmeden önce daha hafif bazı değişiklikler geçirirler. Rahim ağzı kanser tarama testindeki amaç bu değişiklikleri saptamakdır, bu sayede kanser daha oluşmadan önlem alınma imkanı vardır.

Smear testi yapılan kadınlar çoğunlukla normal bir sonuçla karşılaşırlar ancak nadiren anormal smear sonuçları rapor edilir. Bu anormal sonuçlar çeşitli şekilde sınıflandırılırlar. Smear sonuç kağıdında kısaca ASC-US, ASC-H, LSIL, HSIL, AGC gibi belirtilen durumlar olabilmektedir, bu anormal sonuçların ne anlama geldiği aşağıda detaylı olarak açıklanmıştır.

NORMAL SMEAR SONUCU
Tüm smear testlerinin yaklaşık %95 kadarı normal sonuç olarak rapor edilir. Sonuç tamamen normal olan smear testleri genellikle  herhangi bir ekstra müdaheleyi gerektirmez ve hastanın normal aralıklarla smear tahlili yaptırmaya devam etmesi önerilir. Ancak her smear raporu, sonuç normal yazılmış olsa bile mutlaka bir hekime gösterilmelidir.

Normal smear tahlili sonuç kağıdında genellikle şu ifadelerle yazılır:
- İntraepitelyal lezyon ya da malignite yönünden negatif
- İntraepitelyal lezyon yada malignite yönünden negatif inflamasyonona sekonder reaktif hücresel değişiklikler
- Malignite veya intraepitelyal lezyon yönünden negatif servikovajinal smear inflamasyon bulguları
- Bazı raporlarda infeksiyon veya inflamasyon bulguları izlenmiştir, tedavi sonrası tekrar smear alınması önerilir şeklinde belirtilir.

"Malignite" terimi kanser anlamına gelir. Üstteki ifadelerde malignite izlenmediği (negatif) yani kanser benzeri bir bulguya rastlanmadığı ifade edilmektedir.

ASC-US 
(Atypical Squamous Cells Of Undetermined Significance = Önemi Belirlenemeyen Atipik Squamöz Hücreler )
Tüm smear testlerin in yaklaşık yüzde 3-5 kadarında sonuç ASC-US olarak değerlendirilir. Serviksi kaplayan yassı epitel hücrelerinde klinik önemi belirsiz değişiklikler gözlenir. Smear sonucunda ASCUS saptanması durumunda imkan varsa HPV DNA testi de yapılarak birlikte değerlendirilir veya bu test zaten smear ile birlikte yapılmıştır. HPV DNA testinde high risk yani yüksek riskli HPV pozitifliği saptanmışsa bu durumda genellikle kolposkopi yapılarak rahim ağzı ayrıntılı değerlendirilir. HPV saptanmamışsa çoğunlukla kolposkopiye gerek görülmez. ASCCP güncel önerisi bu şekildedir. Kolposkopi veya başka bir yöntemle değerlendirmeye hekimin muayene ve diğer bulguları ile birlikte karar verilir.
HPV DNA testi yapma imkanı yoksa 1 yıl sonra tekrar smear testi yapılarak hastanın değerlendirilmesi önerilir (ASCCP).
Smear sonucu ASC-US olan bir hastanın kolposkopi ve biyopsi ile ileri değerlendirmesi sonucunda CIN2, CIN 3 veya daha ileri bir lezyon saptanma ihtimali aşağıdaki diğer smear sonuçlarına göre daha düşük ihtimaldir. ASC-US herhangi bir kanser çeşidi veya kanser ismi değildir, hastada kanser olduğu anlamına gelmez. Sadece daha ileri değerlendirmelerle kanser oluşmadan önlenmesi gereken lezyonlar olabileceği anlamına gelir. O yüzden hastaya smear sonucu tamamen normalmiş gibi davranılmaz, daha yakın takip önerilir. Smear sonucunda ASC-US saptanan hastaların büyük çoğunluğunda rahim ağzında kanser veya kansere benzer erken lezyonların hiçbirisi saptanmaz.

ASC-H 
(Atypical Squamous Cells Cannot Exclude High-Grade Squamous Intraepithelial Lesion = Yüksek Dereceli Squamöz İntraapitelyal Lezyonlardan Ayırt Edilemeyen Atipik Squamöz Hücreler)
Tüm smear sonuçlarının  %1'den az bir kısmında bu sonuç ile karşılaşılır. Smear sonucunun ASC-H gelmesi yüksek dereceli lezyona benzeyen ancak tam ayırt edilemeyen hücreler izlendiği anlamına gelir ve kolposkopi ile rahim ağzının ayrıntılı değerlendirilmesini gerektirir (ASCCP).
Smear sonucunda ASC-H saptanan hastanın kolposkopi ve biyopsi ile ileri değerlendirmesi neticesinde CIN2, CIN3 veya daha ileri dereceli bir lezyon saptanma ihtimali ASC-US sonucuna göre daha yüksektir. Bu sonuç hastada rahim ağzı kanseri olduğu anlamına gelmez, sadece düşük bir risk olabileceğini gösterir ve ileri değerlendirme yapılması gerektiğini bildirir. ASC-H terimi bir kanser türünün ismi veya kanser çeşidi değildir.

LSIL (LGSIL) 
(Low Grade Squamous Intraepithelial Lesion = Düşük Dereceli Squamöz İntraepitelyal Lezyon)
Bütün smear sonuçlarının yaklaşık %1 kadarında LSIL sonucu ile karşılaşılır. Serviksi kaplayan hücre tabakasında hafif derecede değişiklikler vardır. Bu durum saptandığında kolposkopi yapılır ve gerekirse biyopsi alınabilir.  Smear sonucunun LSIL olması sonrasında yapılan kolposkopi ve biyopsi neticesinin CIN2, CIN3 gelme riski HSIL smear soncuna göre daha düşüktür. Hastaların büyük kısmında ileri değerlendirme sonucunda rahim ağzında hiçbir hastalık olmadığı görülür ancak az sayıdaki hastada kanser öncüsü lezyonlar saptanır, bu nedenle ileri değerlendirme yapılması gerekir. LSIL terimi bir kanser türünün ismi veya kanser çeşidi değildir.

HSIL (HGSIL) 
(High grade Squamous Intraepithelial Lesion = Yüksek Dereceli Squamöz İntraepitelyal Lezyon)
 Smear sonuçlarında en nadir raslanan tanılardan birisidir, %1'den az oranda görülür. Bu durum saptandığında kolposkopi (endoservikal küretaj yani ECC dahil) ve konizasyon, LEEP gibi yöntemlerle rahim ağzından parça alınarak patolojik inceleme yapılmalıdır. Kansere ilerleme riski diğer lezyonlara göre daha fazladır.Biyopsi sonucunda CIN2 ve/veya CIN 3 gelme riski yaklaşık yüzde 60-70'dir. HSIL terimi bir kanser türünün ismi veya kanser çeşidi değildir.

AGC 
(Atipical Glanduler Cells = Atipik Glanduler Hücreler)
Smear sonuçlarında nadiren rastlanan bir tanıdır.  İleri değerlendirme için kolposkopi ve ECC (endoservikal küretaj) yapılır. 35 yaş üzerinde ve veya endometrium ca açısından risk taşıyan hastalarda endometrial biyopsi de eklenir ECC'ye. Bunların sonucuna göre tedavinin devamına karar verilir. AGC terimi bir kanser türünün ismi veya kanser çeşidi değildir.

Smear testi sonucu kaç günde çıkar?
Smear testinin yapıldığı hastaneye göre çok değişkenlik gösterebilir, birkaç gün ile birkaç hafta arasında sürede rapor edilebilir sonuç. Hastanenin patoloji veya sitoloji bölümündeki yoğunluk bunda temel belirleyeci faktördür.

Smear testi soncunun pozitif veya negatif olması?
Smear testi diğer bazı testlerde olduğunun aksine test sonucu sadece pozitif veya negatif şeklinde ifade edilerek tek kelime ile rapor edilmez. Normal veya anormal şeklinde, anormal ise hangi anormalliklerin izlendiği şeklinde ayrıntılı rapor edilir. Malignite açısından negatif denmişse kanser görülmediği anlamına gelir, bu olumlu bir sonuçtur. Bazen birkaç patoloji birden izlenebilir smear testinde, bu durumda hepsi ayrı ayrı belirtilir.
Bazen yetersiz materyal, tekrar örnek alınması önerilir şeklinde rapor edilebilir, alınan sürüntüde yeterli bilgi verecek kadar hücre görülmemiştir veya kan, mukus gibi karışıklığa neden olabilecek durumlar vardır. Bu durumda tekrar smear alınır.
Endoservikal transformasyon zonu komponenti görülmedi  veya transformasuyon zonuna ait hücreler izlenmedi gibi sonuçlar da testte yeterince hücre görülmediği anlamına gelir, yeniden smear alınmasını gerektirir, test şu haliyle olumlu veya olumsuz bir sonuç anlamına gelmez.
Yeterli endoservikal transformasyon zon komponenti mevcuttur veya izlenmiştir denmişse raporda bu alınan sürüntü örneğinin inceleme için yeterli olduğu anlamına gelir. Çünkü normalde transformasyon zonu hücrelerinin görülmesi gerekir smear testinde.
Bazı smear sonuçlarında akut veya yoğun enfeksiyon veya enflamasyon bulguları izlendiği belirtilir. Bu durumda ek bir patoloji yoksa genelikle enfeksiyona yönelik (gardnerella vajinalis, trikomonas vajinalis, kandida) tedavi verilir ve sonrasında smear testi tekrar edilir. İnflamasyon ile ilişkili veya inflamasyona sekonder reaktif hücresel değişiklikler izlenmiştir ifadesi de aynı anlama gelir.
Bazen hastanın gördüğü radyoterapi gibi tedavilerin etkisi smear testinde izlenebilir, bunlar patolog tarafından radyoterapiye bağlı hücresel değişiklikler şeklinde belirtilir.
Özellikle menopozdaki hastalarda atrofi, atrofik değişiklikler gibi ifadeler olabilir.
Aktinomiçes enfeksiyonu izlenebilir özellikle RİA (Spiral) kullanan hastaların smear tahlilinde.
Matür squamöz metaplazi veya immatür squmöz metaplazi izlendiği belirtilebilir, bu hastada kanser olduğu anlamına gelen bir terim değildir. Transformasyon bölgesindeki değişime bağlı normal servikste sık görülen hücrelerdir.
Kronik servisit izlenmesi kronik bir enfeksiyon anlamına gelir, kanser veya kanser öncülü bir lezyon değildir.
Displastik epitel izlendiği belirtilebilir. Displazi hücrelerde nükleus-sitoplazma oranının değişmesi, nükleer atipi izlenmesi anlamına gelir, prekanseröz lezyonlara işaret edebilir ancak günümüzde pek kullanılmayan eski bir terminolojidir.


İlgili Konular:
- Smear Testi (Pap Test)
- Kolposkopi
- HPV Virüsü ve HPV Enfeksiyonu
HPV Testi (HPV DNA Testi)
- HPV Aşısı (Rahim Ağzı Kanser Aşısı)
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
Tamamını >>

JİNEKOLOJİK ONKOLOJİ - JİNEKOLOJİK ONKOLOG

Jinekolojik onkoloji (cerrahisi) nedir?
Jinekolojik onkoloji kadın hastalıkları ve doğum branşının bir yan branşı olarak rahim (uterus), rahim ağzı (serviks), yumurtalık (over), tüp (tuba uterina), vajen ve vulva kanserleri ve bu kanserlerin öncü lezyonları ile ilgilenen branştır. Jinekolojik onkoloji cerrahisi olarak da adlandırılır.
Jineonkoloji (jine-onkoloji) gibi kısaltılmış isimlendirmeler de kullanılmaktadır.

İngilizce: gynecologic oncology, gynaecological oncology

Jinekolojik onkolog:
Jinekolojik onkoloji cerrahisi adı ile ülkemizde 2011 yılından itibaren yandal eğitimi verilmeye başlanmıştır. Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavını (YDUS)  kazanan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı (jinekolog) hekimler jinekolojik onkoloji cerrrahisi konusunda 3 yıl eğitim alarak jinekolojik onkoloji cerrahisi uzmanı ünvanını alırlar. Jinekolojik onkolog, jinekolog onkolog, jinekolojik onkoloji uzmanı gibi isimlendirmeler de yapılır. 

İngilizce: gynecologic oncologist, gynaecological oncologist, gynecologic oncology specialist

Jinekolojik onkoloji hangi hastalıklar ile ilgilenir?
- Rahim ağzı kanserini önlemek için tarama (smear testi, HPV testi, HPV aşısı)
- Tarama programlarında saptanan lezyonların takibi ve tedavisi (ASC-US, ASC-H, LSIL, HSIL, AGC, AIS)
- Tuba kanseri
- Vajen kanseri
- Vulva kanseri
- Prekanseröz lezyonlar (kanser öncüsü lezyonlar): CIN, VIN, VaIN
- Genital Siğil (Kondilom)
- Gestasyonel trofoblastik hastalıklar (GTN)
- Malignite potansiyeli bulunan pelvik kitlelerin açık, kapalı (laparoskopik) ve robotik cerrahi yöntemlerle ameliyatı
- Diğer organlardan rahim, yumurtalık gibi organlara metastaz yapan kanserlerle ilgili cerrahi müdahaleler

Bazı ülkelerde meme kanseri ile ilgili ameliyatları da jinekolojik onkologlar gerçekleştirmektedir, ancak ülkemizde bu ameliyatlar genel cerrahi uzmanları (meme cerrahları) tarafından gerçekleştirilmektedir. Türkiye'de jinekologlar veya jinekolojik onkologlar meme hastalıkları ve meme kanseri ile ilgili ameliyatları gerçekleştirmezler.

Jinekolojik onkoloji cerrahisinde uygulanan ameliyatlar:
- Radikal histerektomi (Tip2 ve Tip3 histerektomi) (Açık ve laparoskopik)
- Tip 1 Histerektomi (+- Salpingoooforektomi) (Açık ve laparoskopik)
- Sitoredüktif cerrahi, kanser debulking
- Omentektomi
- Barsak anastomozu, barsak rezeksiyonu, kolostomi
- Splenektomi
- Peritonektomi
- Diafram stripping
- Pelvik egzenterasyon
- Pelvik lenf nodu diseksiyonu (Açık ve laparoskopik)
- Paraaortik lenf nodu diseksiyonu (Açık ve laparoskopik)
- Kasık lenf nodu diseksiyonu
- Radikal vulvektomi
- Vajenektomi
- Trakelektomi
- Parametrektomi
- Konizasyon ve LEEP
- Kolposkopi, servikal biyopsi
- Vulvoskopi, vulva biyopsisi

Jinekolojik onkoloji bölümü hangi hastanelerde bulunur?
Jinekolojik onkoloji cerrahisi veya jinekolojik onkoloji bölümü (kliniği, bilim dalı) adı altında ülkemizde üniversitelerin tıp fakültelerinde, eğitim ve araştırma hastanelerinde ve bazı özel üniversite hastanelerinde bölümler mevcuttur. Her üniversite hastanesinde ve her eğitim araştırma hastanesinde jinekolojik onkoloji doktorları ve bölümü mevcut değildir.

Jinekolojik onkoloji klinikleri medikal onkoloji (tıbbi onkoloji), radyasyon onkolojisi, patoloji, radyoloji, nükler tıp gibi branşlarda sıklıkla işbirliği içerisinde çalışırlar. Ameliyatlarda genel cerrahi, üroloji, kalp damar cerrahisi gibi branşlardan görüş ve yardım alındığı sıktır. Bu nedenle bu branşların bazıları yandal eğitiminde rotasyon olarak yer alır.

Jinekolojik onkoloji lle ilgili dernekler:
- Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği: www.trsgo.org
- Servikal Patolojiler ve Kolposkopi Derneği: www.trsccp.org
- Minimal İnvaziv Jinekolojik Onkoloji Derneği: www.gynoncomis.org
- European Society of Gynaecological Oncology (ESGO): www.esgo.org
- American Society for Colposcopy and Cervical Pathology: www.asccp.org
- International Gynecologic Cancer Society (IGCS): www.igcs.org
- European Network of Young Gynaecological Oncologists (ENYGO): www.esgo.org/ENYGO/Pages/AboutENYGO.aspx


İlgili Konular:
- Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı (Jinekolog)
- Jinekolojik Muayene Nedir? Nasıl Yapılır?
- Jinekoloji (Kadın Hastalıkları)
Tamamını >>

ALIN GELİŞ (ALIN PREZENTASYONU)

ALIN GELİŞ İLE DOĞUM
Alın gelişi bir defleksiyon gelişidir. Prezentasyon (geliş) amomalilerinin en nadir görülenidir, yaklaşık 10000 doğumda bir görülür. Fetal baş alın kısmı ile yani gözlerle ön fontanel arasında kalan kısımla prezente olur.

Vajinal muayenede burun kökü, göz çevresi ve ön fontanel ele gelir (yüz gelişin aksine ağız ve çene palpe edilemez). Fetaş baş ekstansiyondadır ancak yüz gelişteki kadar ileri derecede bir ekstansiyon değildir. Ultrasonografi tanıda yardımcı olabilir.

Fetus pelvise başın en geniş çapı olan oksiputomental çap ile girer. Alın geliş eğer kendiğinden oksiput gelişe dönüşmezse normal doğum mümkün değildir. Alın geliş ısrarla devam ederse sezaryen gereklidir. Vakum veya forseps  uygulanmaz.

Risk faktörleri (yüz geliş ile aynıdır):
- Anensefali en önemli risk faktörüdür
- Prematürite
- Grand multiparite
- Fetal anomaliler
- Polihidramnios
- İri fetus, bebeğin boynunun kalın olması
- Fetusun boynunda kordon olması

Baş kısmi defleksiyona uğramışsa ve ön fontanel ile prezente olmuşsa buna sinsiput geliş (sinsiput prezentasyon) denir, sıklıkla normal vertex gelişe döner. Sinsiput gelişte baş oksiputofrontal çap ile pelvise girmiştir.

İlgili Konular:
- Yüz Geliş
- Makat Geliş
- Transvers Geliş
- Malprezentasyonlar
- Distosi
Tamamını >>

YÜZ GELİŞ (YÜZ PREZENTASYONU)

YÜZ GELİŞ İLE DOĞUM 
Yüz geliş bir defleksiyon gelişidir, en ileri defleksiyon halidir. Yaklaşık 2000 doğumda bir görülür. Yüz prezentasyonunda fetusun pozisyonu çeneye göre tanımlanır. Baş pelvise submentobregmatik çap ile girmiştir.

Yüz gelişte çene önde ise (mentum anterior) normal doğum mümkün olabilmektedir ancak çene arkada ise (mentum posterior) normal doğum mümkün değildir sezaryen gereklidir. Yüz gelişlerin yaklaşık dörtte üçü mentum anteriordur.

Risk faktörleri:
- Anensefali en önemli risk faktörüdür
- Prematürite
- Grand multiparite
- Fetal anomaliler
- Polihidramnios
- İri fetus, bebeğin boynunun kalın olması
- Fetusun boynunda kordon olması

Doğum esnasında bebeğin burun, orbita kenarları, ağız ve çenesinin elle hissedilmesi tanıyı koydurur. Ultrasonografi tanıda yardımcı olabilir.

İlgili Konular:
- Alın Geliş
- Makat Geliş
- Transvers Geliş
- Malprezentasyonlar
- Distosi
Tamamını >>

MALPREZENTASYONLAR

DOĞUMDA PREZENTASYON BOZUKLUĞU
Normalde doğum başladığında bebek doğum kanalına başı aşağıda (önde) olacak şekilde girer, buna
verteks prezentasyon (baş geliş) denir. Kafa tasının üst arka kısmında bulunan ve oksiput diye adlandırılan kısımla bebeğin doğum kanalına girmesi normaldir ve oksiput prezentasyon olarak adlandırılır. Kafanın oksiput dışındaki bölümleri (alın, yüz) ve vücudun diğer bölümleri (makat, omuz) ile bebek doğum kanalına girerse buna malprezentasyon denir; prezentasyon anomalisi, prezentasyon bozukluğu gibi isimler de verilir. Tüm doğumların yaklaşık yüzde 5'inde malprezentasyon görülür.

Malprezenyasyonlar arasında en sık görülen makat prezentasyondur, tüm doğumların yüzde 3-4'ünde görülür.

Malprezentasyonlar:
Makat prezentasyon: Bebek makat ile doğum kanalına girmiştir.
Alın prezentasyonu: Bebek alın ile doğum kanalına girmiştir. Normal doğum mümkün değildir.
Yüz prezentasyonu: Bebek doğum kanalına yüzün tamamı ile girmiştir.
Transvers situs: Bebek uterus içerisinde yan olarak durur, doğum kanalı girişine omuzu veya kolu denk gelir. Normal doğum mümkün değildir.

Malprezentasyon için risk faktörleri:
- Multiparite
- Prematürite
- Polihidramnios
- Makrozomi
- Hidrosefali
- Anensefali
- Trizomiler
- Konjenital anomaliler
- Plasenta previa
- Miyotonik distrofi
- Uterin malformasyonlar
- Çoğul gebelik
- Pelvik tümörler
- Pelvik darlık

MALPOZİSYON:
Malpozisyon terimi malprezentasyon ile karıştırılmamalıdır. Malpozisyon bebeğin başının "oksiput anterior" dışında bir pozisyonla doğum kanalında ilerlemesidir. Normalde bebeğin başı doğum kanalına girdikten sonra oksiput anterior olacak şekilde ilerler, doğumlarda en sık bu pozisyon görülür. Malpozisyon en sık oksiput posterior daha nadiren oksiput transvers şeklinde olabilir. Oksiput posterior pozisyon hakkından ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Malprezentasyon: Prezentasyonun bozuk olmasıdır. Prezentasyon bebeğin doğum kanalına giren kısmını ifade eder.
Malpozisyon: Pozisyonun bozuk olmasıdır. Pozisyon bebeğin annenin vücuduna göre yönünü ifade eder. Sağ, sol, ön, arka gibi.

İlgili Konular.
- Alın Geliş
- Yüz Geliş
- Makat Geliş
- Transvers Geliş
- Distosi
Tamamını >>

GEBELİKTE ROMATOİD ARTRİT

HAMİLELİK VE ROMATOİD ARTRİT
Romatoid artrit (RA) hastaları genellikle doğurganlık çağında olduklarından gebelikle birlikteliğine
sık rastlanan bir hastalıktır. Romatoid artrit hastaları gebe kaldıklarında sıklıkla (%50-70 kadarında) şikayetlerinde hafifleme izlenir yani gebelik hastalığı iyileştirici etki gösterir. Gnellikle hastalığın iyileşmesi gebeliğin ilk aylarından itibaren başlar. Doğumdan sonra ise hastaların çoğunda ilk aylardan itibaren relaps (şiddetlenme) olur. Hastaların az bir kısmında gebelikte şikayetlerde artma izlenebilir.

Romatoid artrit erişkinlerin yaklaşık %1-2'sinde görülür, kadınlarda erkeklere göre daha yaygındır.
Romatoid artrit tedavisinde kullanılan her ilaç gebelik esnasında kullanılamaz. Bu nedenle romatoid artrit hastaları gebe kalmadan önce veya gebeliği farkettikleri anda doktorlarına ilaçları açısından danışmalıdır.

İlgili Konular:
- Gebelik ve SLE (Sistemik Lupus Eritematozus)
- Gebelikte Bel ve Sırt Ağrısı
Tamamını >>

HİDROPS FETALİS

Hidrops fetalis gebelik sırasında fetusun çeşitli dokularında sıvı birikmesine bağlı olarak ödemli bir hal almasıdır. Fetusta cilt ödemi, asit, plevral efüzyon, perikardiyal sıvı birikmesi görülebilir. Plasenta ödemli, hidropik görüntüdedir. Sıklıkla polihidramnios eşlik eder.

Fetustaki bu yaygın ödem ve sıvı birikmesi immünolojik bir nedenden kaynaklanıyorsa immün hidrops fetalis adını alır, immünolojik olmayan nedenlerden kaynaklanıyorsa non-immün hidrops fetalis adını alır.

İMMÜN HİDROPS FETALİS (ERİTROBLASTOZİS FETALİS)
Hidrops fetalislerin yaklaşık %10'u immün nedenlerle meydana gelir, eritroblastozis fetalis adı da verilir. İmmün hidrops fetaliste kan grubu antijenleri, rh antijenleri gibi nedenlerden dolayı anne ve fetus arasında etkileşim neticesinde annede antikorlar oluşur, oluşan antikorlar plasentayı geçerek fetusta eritrositlerin parçalanmasına ve anemiye neden olur. Oluşan anemi çeşitli mekanizmalarla fetusta hidropsa (sıvı birikmesi) neden olur. Aneminin hidropsa neden olmasındaki başlıca mekanizma kalp yetmezliğine neden olasıdır. Bunun dışında anemiyi kompanse etmek için ekstramedüller hematopoez (karaciğerde hematopoez) oluşması, buna bağlı karaciğer harabiyeti ve portal hipertansiyon gelişmesi de hidropsa katkıda bulunan mekanizmalardır. İmmün-hidrops fetalisin en bilinen sebebi Rh uygunsuzluğudur ve halk arasında kan uyuşmazlığı olarak adlandırılır. Rh uygunsuzlu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

NON-İMMÜN HİDROPS FETALİS
Hidrops fetalisin immünolojik mekanizma dışında diğer nedenlerle oluşmasına non-immün hidrops fetalis adı verilir. Hidrops fetalislerin yüzde 90'a yakın kısmı non-immün hidrops fetalisler oluşturur.

hidrops fetalis
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

Non-İmmün hidrops fetalis nedenleri:
- Fetusta kardiyovaküler anomaliler en sık nedendir
- Kardiyak aritmiler
- Sakrokoksigeal teratom
- Kistik higroma
- Alfa-talasemi
- Perinatal enfeksiyonlar (En sık enfeksiyöz sebep Parvovirüs-B19)
- TORCH
- Konjenital diafragma hernisi
- Kistik adenomatoid malformasyon
- TTTS
- Üriner sistem anomalileri
- Koryoanjioma

Mirror sendromu ( Ballantyne sendromu) fetusta hidrops varlığında annede ödem ve preeklampsi gelişmesidir. İlk defa 1892 yılında John William Ballantyne tarafından tanımlanmıştır (kaynak).

İlgili Konular:
- Kan Uyuşmmazlığı (Rh Uygusuzluğu)
Tamamını >>

KORDON SARKMASI (UMBLİKAL KORD PROLAPSUSU)

Kordon sarkması bebeğin göbek kordonunun doğum sırasında vajen içerisine sarkmasıdır, kordon bazen dışarı kadar çıkabilir. Bebeğin önde gelen kısmı baş ise kordon başın önüne geçecek kadar sarkar, aynı durum makat ile gelen bebeklerde de görülebilir. Kordonun doğum yolu üzerine sarkması için membranların (zarların) açılması gerekir. Zarlar açılmadan önce kordon bebeğin önünde palpe edilirse buna kordon prezentasyonu denir. Kordon sarkması nadir bir durumdur ve gebeliklerin %1'inden azında görülür.

Kordon sarkması için risk faktörleri:
- Malprezentasyon (Kordon sarkması en sık transvers gelişte daha sonra makat gelişte görülür)
- Polihidramnios
- Kordonun normalden uzun olması
- Preterm doğum
- Düşük doğum ağırlığı
- İkiz, üçüz gebelikler
- EMR, PPROM
- Fetal anomaliler
- Grand multiparite (5'ten fazla doğum yapmış olmak)
- İntrauterin basınç katateri yerleştirilmesi
- Amniyoinfüzyon

Kordon sarkması genellikle zarlar açıldığında aniden meydana gelir, bazen daha sonraki saatlerde sarkma oluşabilir. Zarlar açılmadan önce kordonun sarkacağının anlaşılması çoğunlukla mümkün olmaz bazen ultrasonografide göbek kordonunun ön tarafta görülmesi şüphe yaratabilir. Bazen şüphe yaratan ilk bulgu NST'te fetusun kalp atımlarında bozulma olabilir.

Tedavi:
Kordon sarkması durumunda sarkan kordonu tekrar uterus içerisine itmek mümkün değildir. Kordon prolapsusu riskli bir durumdur çünkü önde gelen kordon kısmı sıkışarak fetusun ciddi distrese girmesine neden olabilir. Bu nedenle eğer hemen doğabilecek kadar açıklık varsa hemen normal yolla doğurtmak aksi halde sezaryen ile doğumu gerçekleştirmek gerekir sıklıkla.


İlgili Konular:
- Bebeğin Boynuna Kordon Dolanması
Tamamını >>

PRESİPİTE DOĞUM EYLEMİ (HIZLI DOĞUM)

NORMAL DOĞUMUN HIZLI GERÇEKLEŞMESİ
Hızlı doğum yani presipite doğum doğumun 3 saatten daha kısa sürede gerçekleşmesidir. Tüm doğumların yaklaşık %2'sinde görülür. Hızlı doğum eyleminde doğumun aktif fazının başlangıcından bebeğin doğumuna kadar geçen süre 3 saaten kısa sürmektedir.

Hızlı doğumlarda artan riskler:
- Omuz distozisi
- Erb-Duchene paralizisi
- Uterin atoni
- Dekolman plasenta
- Perine, vajen, serviks laserasyonu
- Amniyon sıvısı embolisi

İlgili Konular:
- Normal Doğum Ne Kadar Sürer?
Tamamını >>

GEBELİKTE SİFİLİZ ENFEKSİYONU

HAMİLELİKTE SFİLİZ ENFEKSİYONU
Sfiliz (eski adı frengi) Treponema Pallidum isimli bir bakterinin etken olduğu hastalıktır. Sfiliz en yaygın olarak cinsel temasla bulaşır. Sfiliz gebelik sırasında da görülebilir ve en sık fetal ölüme neden olan enfeksiyondur. Gebelik esnasında geçirilen sfiliz enfeksiyonu anneden bebeğe plasenta aracılığı ile geçebilmektedir. Sfilizin her döneminde geçiş mümkündür ancak en kolay geçiş sekonder evrede olur. Sfiliz enfeksiyonunda plasenta soluk ve büyük bir hal alır.

Perinatal enfeksiyonun tanısı içim amniyon sıvısında PCR ile DNA saptanması kullanılabilir ancak bazı vakalarda fetus enfekte olduğu halde DNA saptanamamaktadır.
Lezyonlarda karanlık alan mikroskopisi ile T.Pallidum görülebilir. T. Pallidum normal mikroskopta boyasız olarak görülemez. Hareketli bir spirokettir. T. Pallidum besiyerinde ve doku kültüründe üretilemez.
Tanıda en yaygın olarak serolojik testler kullanılır (treponemal antikorlar ve non-treponomal antikorlar).

Gebelikte sifiliz enfeksiyonunun fetus üzerine etkileri:
- Preterm doğum
- Perinatal ölüm
- Düşük doğum ağırlığı
- IUGR
- Ölü doğum
- Hidrops
- Asit

Doğumdan sonra bebekte görülebilecek bulgular:
- Döküntü
- Keratit
- Hutchinson dişleri
- Semer burun
- İskelet sistemi anomalileri
- Nörülojik tutulum
- Sağırlık
- Hepatosplenomegali
- Trombositopeni
- Anemi
- Sarılık
- Myokardit

Sifiliz tedavisi ile ortaya çıkan ateş, döküntü, hipotansiyon, baş ağrısı, miyalji ablosuna Jarisch-Herxheimer reaksiyonu denir. Bu tablo uterin kontraksiyonlara neden olabilir ve preterm doğumu tetikleyebilir.

Gebelikte sfiliz tedavisinde öncelikle kullanılan antibiyotik penisilindir.

İlgili Konular:
- Gebelikte Enfeksiyon Hastalıkları
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"