ÇOK FAZLA DOĞUM YAPMAK ZARARLI MI?

ÇOK FAZLA SAYIDA DOĞUM YAPMAK (GRAND MULTİPARİTE)

Doğum sayısı (parite): 20. gebelik haftasından sonra gerçekleşen canlı ve ölü doğumların toplamıdır. Normal veya sezaryen ile gerçekleşen doğumların hepsi dahildir buna. (Great-grand-multipar: 10 ve üzeri doğum yapanlar)
20. gebelik haftasından önceki gebelik sonlanmaları doğum değil düşük olarak adlandırılır. Bunlar doğum sayısına eklenmez.

Grand-multiparite yani çok fazla sayıda doğum yapmış olmak 5 veya daha fazla doğum yapmak anlamına gelir.

Fazla sayıda doğum yapmak ile gebelik ve doğuma ait bazı riskler arasındaki ilişki araştırmalarda her zaman tutarlı sonuçlar vermemiştir (kaynak). Tutarsızlığın sebeplerinden birisi doğum sayısı arttıkça anne yaşının da artmasıdır, anne yaşı arttıkça gebeliğe ait bazı riskler ilk gebelik dahi olsa artmaktadır. Araştırmaların bazıları anne yaşını yeterli derecede düzeltmemiştir. Bazı araştırmalarda ise sosyoekonomik düzey karışıklık yaratan faktör olmuştur, çok doğum yapanlarda sosyoekonomik düzeyin farklı olması sağlık hizmetine zamanında ve hızlı  ulaşma gibi konularda farklılıklara sebep olabilir.  Bazı araştırmalarda ise  çok doğum yapanlarda risk saptanmaması veya  düşük risk saptanması "çok doğum yapanların daha sağlıklı olması" ile açıklanmıştır (healthy person effect). Burada kastedilen şudur: İlk gebeliğinde problem yaşayan kadınlar genellikle çok doğum yapmaktan kaçınırlar; ancak ilk gebeliklerinde problem yaşamayanlar çok doğum yapma kararına daha yatkın olurlar. Bu nedenle fazla doğum yapanlar daha sağlıklı bir popülasyon oluştururlar (kaynak).

Araştırmaların çoğunda fazla sayıda doğum yapmak ile hipertansiyon (preeklampsi), gestasyonel diyabet, zor doğum, erken doğum, yeni doğan yoğun bakım gereksinimi ve perinatal ölüm arasındaki ilişki net ayırt edilememiştir.

Bazı araştırmalarda genç yaşta çok doğum yapanların ileri yaşta az sayıda doğum yapanlardan daha düşük riskte oldukları gösterilmiştir (kaynak). Bu tür araştırmalar doğum sayısından çok anne yaşının belirleyici faktör olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak: Günümüzde araştırmaların çoğunluk kısmında ortak görüş birliği şu şekildedir: Eski yıllarda grand-multiparite gebelik ve doğumla ilgili risklerle ilişkili sanılırken günümüzde bu ilişkiye ait kanıtlar net değildir. Günümüzdeki sağlık hizmetlerine erişim imkanları ve bakım seviyesi de düşünüldüğünde çok fazla sayıda normal doğum yapmanın (5 veya daha fazla doğum) belirgin bir risk getirmediği düşünülmektedir (kaynak). Sezaryen geçiren hastalar bu genellemenin dışındadır ve her sezaryen doğumda risk daha da artmaktadır.

ÇOK SAYIDA SEZARYEN OLMAK ZARARLI MI? RİSKLERİ NELERDİR?
İlk sezaryenden sonra ikinci, üçüncü, dördüncü ve nadiren beşinci hatta daha fazla sayıda sezaryen olan hastalar olabilmektedir. Fazla sayıda sezaryen olmak zararlı mı? Sezaryen sayısı arttıkça hangi risklerde artış olur? gibi sorularla sıklıkla karşılaşılmaktadır.
Sezaryen sayısı arttıkça ameliyat sırasında ve sonrasında karşılaşılan riskler artmaktadır. Kesin bir sınır belirlenmemiş olsa da genel olarak 3. sezaryenden sonrası çok riskli kabul edilir ve zorunlu olmadıkça 3 kere sezaryen olan bir kadının tekrar hamile kalması önerilmez. Ancak daha önceki sezaryenlerde de risk daha az da olsa vardır. Fazla sezaryen ameliyatı geçirenlerde artan riskler hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Kaç Kere Sezaryen Olunur?
- Çok Kere Sezaryen Olmanın Riskleri Nelerdir?
- Gebelikler Arasında Ne Kadar Ara Vermek Gerekir?
- Normal Doğum
- Sezaryen
Tamamını >>

UTERİN PERFORASYON (RAHMİN DELİNMESİ)

Uterin perforasyon (rahmin delinmesi) bazı jinekolojik işlemler ve ameliyatlar sırasında gelişebilen bir komplikasyondur. Ayrıca çok nadiren piyometraya bağlı spontan uterin rüpür vakaları bildirilmiştir (kaynak 1, 2). Uterin rüptür (rahim yırtılması) konusu bu sayfada açıklanan konunun dışında farklı bir konudur ve ayrı bir başlık altında açıklanmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Uterin perforasyon yani rahim duvarının delinmesi en sık küretaj, histeroskopi, spiral takılması, endometrial ablasyon, endometrial biyopsi gibi işlemler sırasında meydana gelir. Uterin perforasyon; kanama, mesane yaralanması, barsak yaralanması, büyük damar yaralanması gibi komplikasyonlara neden olabilir. Özellikle servikal dilatasyon ve keskin aletlerle intrauterin manipulasyon esnasında perforasyon meydana gelmektedir. İşlem sırasında aletin fazla ilerlemesi, kanama olması veya nadiren olağan dışı doku parçalarının gözlenmesiyle perforasyondan şüphelenilir.

Özellikle servikal darlığı olan (normal doğum yapmamış), aşırı antevert veya aşırı retrovert olan, postmenopzoal atrofik olan uteruslarda perforasyon riski daha sık olmaktadır. Bu nedenle servikal stenoza bağlı perforasyon riskini azaltmak için servikal dilastayon gerekecek veya histeroskopi yapılacak prosedürlerden bir gece önce vajinal misoprostol uygulanması önerilmektedir.

Uterin perforasyon gelişen hastanın ileri gebeliklerinde uterin rüptür gelişme riski çok düşüktür, bu nedenle bu hastalara rutin sezaryen önerilmez. Ancak rüptür açısından diğer risk faktörleri de varsa (daha önce myomektomi veya sezaryen geçirmiş olmak gibi) elektif sezaryen önerilmektedir. Uterin perforasyon sonrası gelişen gebelik sırasında rüptür oluşan vakalar çok nadiren literatürde bildirilmiştir (kaynak 1, 2). Diğer bir vaka bildiriminde daha önce geçirilen küretaj işlemine bağlı uterin perforasyon alanı sonraki gebelik esnasında fark edilmiştir ve 8 hafta gebelik sırasında yapılan laparotomi ile perforasyon alanı onarılmıştır, gebeliğin devamı sağlanmıştır (kaynak).

Kürtaj sırasında rahmin delinmesi (yırtılması):
Küretaj işlemi sırasında görülen komplikasyonlardan birisidir. Gebelik nedeniyle yapılan küretajlar veya gebe olmayan hastalarda diğer nedenlerle yapılan küretaj işlemleri sırasında meydana gelebilir. Perforasyon yani rahim duvarında yırtılma farkedildiğinde bazen sadece gözlem yeterli iken bazı durumlarda laparoskopi veya açık ameliyat yapılması gerekebilmektedir. Küretaj işlemi ile ilgili diğer risklere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Belirti olarak hastada kanama, ağrı olabileceği gibi hiçbir belirti de olmayabilir. Güvenli olmayan düşük (unsafe abortion) yani yetkili olmayan kişilerce uygunsuz koşullarda uygulanan küretaj ve gebelik sonlandırma işlemleri de barsak yaralanması gibi kötü sonuçlara neden olabilir (kaynak 1, 2).

Belirtiler:
Uterin perforasyon hiçbir belirti vermeyebilir, bu nedenle bazı durumlarda farkedilememektedir.. Perforasyon anında vajinal kanama, karın ağrısı, abdominal distansiyon, genel durum bozulması, hipotansiyon gibi belirtiler meydana gelebilir. Bu belirtiler perforasyondan günler sonra da başlayabilir.

Tedavi:
Uterin perforasyon olduğu farkedildiğinde bazı durumlarda sadece takip kararı verilirken bazı durumlarda laparotomi veya laparoskopi kararı verilebilmektedir. Bu kararı belirlemede önemli olan hastanın genel durumu, kanama olması veya yaralanan organ gözlemi gibi faktörlerdir. Bazı merkezler hemodinamik olarak stabil olan hastalara gözlem önerirken bazı merkezler her perforasyon şüphesinde laparoskopik gözlem ve gerekirse laparotomi önermektedir. Hemodinamik olarak stabill olmayan ve aşırı kanaması veya organ yaralanması şüphesi olan hastalarda direkt lparoskopi veya laparotomi önerilmektedir.


İlgili Konular:
- Kürtajın Riskleri
- Histeroskopi
- Uterin Rüptür Ve Dehisens (Rahim Yırtılması)
Tamamını >>

GEBELİKLER ARASINDA NE KADAR ARA VERMEK GEREKİR?

İKİ DOĞUM ARASINDA NE KADAR SÜRE OLMALIDIR?

Doğumdan sonra tekrar hamile kalmadan ne kadar ara vermek gerekir? Doğumdan ne kadar sonra tekrar hamile kalınmalıdır? İki çocuk arasında kaç yıl (kaç yaş) fark olmalıdır? gibi sorular doğum yapan ve tekrar gebelik planlayan hastaların en sık merak ettikleri sorulardandır.

Gebelikler arasında ne kadar ara verilmelidir derken belirtilen süre bir doğumun gerçekleştiği günden ikinci gebeliğin başladığı güne kadar geçen süredir (interpregnancy interval, IPI). Her iki gebeliğin başlangıçları arasındaki süre değildir kastedilen.

Yapılan araştırmalarda iki normal doğum arasında geçen süre veya iki sezaryen arasında geçen süre açısından kısa veya uzun ara veren hastalar karşılaştırılmıştır. Araştırmaların bir kısmında optimum sürenin altında da üstünde de risk artışı  (j-shaped) saptanmıştır. Araştırmalar arasında değişiklik olsa da genellikle 2 yıldan kısa aralık olması ve 5 yıldan uzun aralık olması ikinci gebelikte aşağıda belirtilen risklerin artışını göstermiştir. 6 aydan kısa aralıkla meydana gelen ikinci gebelikte risk artışı daha da fazla saptanmıştır.

Dünya sağlık örgütü (WHO) gebelikler arasındaki sürenin 2 yıldan kısa olmasının bazı riskleri arttırdığını bildirmiştir. Bu nedenle 35 yaş altında bir çocuk sahibi olan kadınların ikinci çocuk için en az 2 yıl ara vermelerini önermiştir. 35 yaş üzerinde bir çocuk sahibi olan kadınların ikinci çocuğa gebe kalmadan önce 1 yıl ara vermelerini önermiştir. Sürenin 35 yaş üzerinde 1 yıl olarak belirlenmesinin nedeni yaş ilerledikçe kadınlarda doğurganlık kapasitesinin azalması ve gebelikle ilgili bazı komplikasyonların sıklığında artma olmasıdır.

Gebelikler arası süre kısa olduğunda ikinci gebelikte aşağıda belirtilen risklerde artış izlenmektedir.:
- Annede anemi
- Erken doğum ve PPROM riski gebelikler arası süre kısa olduğunda artar. Gebelik aralıklarının 5 yıldan uzun olması halinde de risk artışı olduğunu bildiren çalışmalar vardır (kaynak 1, 2).
- Konjenital anomali (kaynak 1, 2)
- Düşük doğum ağırlığı, SGA
- Otizm (kaynak)
- Ölü doğum, neonatal ölüm

Erkenden hamile kalan annenin ilk bebeğini emzirmeyi kesmesi de ilk bebeğin anne sütü alma süresini kısaltacağı için olumsuz etki yaratacaktır.

Düşükten sonra tekrar hamilelik için ne kadar beklemeli?
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından bir düşükten sonra tekrar hamilelik için 6 ay ara verilmesi önerilmektedir (kaynak).

Sezaryen doğumlar arasında ne kadar süre olmalıdır?
Sezaryen doğumdan sonra önerilen optimum ara normal doğumdan farklılık göstermez. Bir sezaryenden sonra en az 2 yıl ara verilmesi önerilmektedir.

Anne ve bebek sağlık oranlarıının iyileştirilmesi için gebelikler arası sürenin optimum düzeyde tutulması  amacıyla halkın bilgilendirilmesi ve korunma yöntemlerinin öğretilmesi birçok ülkede uygulanmaktadır. Bu konuda yeterli bilinç düzeyine erişmemiş ve art arda çok kısa aralıklarla gebelik yaşanan ülkelerde anne bebek sağlığı açısından olumsuz etkiler izlenmektedir. Doğum sonrası korunma yöntemleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kaynak: WHO technical consultation on birth spacing

İlgili Konular:
- Doğum Sonrası Korunma Yöntemleri
- Çok Fazla Doğum Yapmak Zararlı Mı?
Tamamını >>

UTERİN RÜPTÜR VE DEHİSENS

UTERİN RÜPTÜR (RAHİM YIRTILMASI)
Uterin rüptür uterus duvarındaki seroza dahil bütün katmanları içeren ayrılmayı, yırtılmayı (rahim yırtılması) ifade eder. Gebelik sırasında anne ve bebek açısından oluşabilecek en tehlikeli komplikasyonlardan birisidir. Aşırı kanama neticesinde anne ve bebek ölümleri meydana gelebilir, mesane yaralanması, histerektomi, neonatal morbidite, intrauterin hipoksi gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. Uterin rüptür obstrükte uzamış doğum eylemleri, başarısız operatif doğumlar sırasında izlenebilir. Normal doğum sırasında uterin rüptür (rahim yırtılması) sıklıkla daha önce sezaryen geçiren hastalarda izlenir ancak sezaryen veya başka ameliyatlar nedeniyle skar dokusu bulunmayan uterusta da rüptür meydana gelebilir.
Rahmin delinmesi (uterin perforasyon) farklı bir başlık altında açıklanmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Daha önce sezaryen geçiren hastalarda sonraki gebelik sırasında uterin rüptür insidansı yaklaşık %1 oranında bildirilmiştir. Daha önce sezaryen veya myomektomi vb. operasyon geçirmemiş hastalarda uterin rüptür insidansı yaklaşık 5000-20000'de bir bildirilmiştir (kaynak). Az gelişmiş ülkelerde daha sık görüldüğü bildirilmiştir, muhtemel nedenler uzamış doğum eylemlerinin daha sık olması ve doğum servislerine hızlı erişim imkanlarının olmamasıdır.

Daha önce sezaryen geçirmiş hastaların sonraki doğumlarında normal doğum denenmesi (VBAC, sezaryen sonrası normal doğum)  esnasında yaklaşık %1 oranında uterin rüptür meydana gelmektedir (kaynak). Sezaryen ameliyatından sonra geçen süre, fetusun kilosu, uterusun sütur tekniği, anne yaşı, gebelik haftası gibi kriterler ile rüptür riski arasında bildirilen ilişkilerde tutarlılık yoktur. Daha önce geçirilen sezaryende yapılan kesi klasik veya T-insizyon ise VBAC sırasında - rüptür riski en yüksektir (%5-10), daha önce geirilen kesi low-vertikal ise %1, alt segment transvers ise %0.5-1 arasında rüptür riski vardır.

Belirti ve semptomlar: 
Utrerin rüptür esnasında şiddetli karın ağrısı, uterusun aşırı kontraksiyonu veya kontraksiyonda aniden azalma, vajinal kanama, non-reaktif veya deselaratif NST, fetal bradikardi, fetal baş seviyesinde yükselme gibi bulgular izlenebilir. Vajinal kanama her zaman olmayabilir. Şiddetli intraabdominal kanama varlığında bile vajinal kanama az miktarda olabilir. Doğum sonrası kanama ve devam eden ağrı rüptür belirtisi olabilir, nadiren doğumdan günler hatta haftalar sonra rüptüre bağlı kanama gerçekleşebilmektedir (kaynak).

Rüptür mesaneye kadar uzamışsa bulgulara hematüri eşlik edebilir. Bir vaka bildiriminde daha önce sezaryen geçirmiş bir hastanın vajinal doğumu gerçekleştirilmiştir. Doğumdan sonra şiddetli hematüri neticesinde mesane rüptüründen şüphelenilmiştir. Yapılan sistoskopide mesane arka duvarı ve uterus ön dıvarında rüptür meydana geldiği izlenmiştir. Laparotomi ile her iki rüptür alanı primer onarılmıştır. (kaynak)

Ultrasonografide bazı vakalarda uterin rüptür alanı izlenebilir, rüptür alanında hematom izlenebilir veya uterus dışında fetal kısımların görülmesi, batında serbest sıvı izlenmesi gibi bulgular rüpotürden şüphelendirebilir. Bazen tanı için MR veya tomografiden faydalanılmaktadır.

Uterin rüptür için risk faktörleri:
- Daha önce sezaryen, küretaj, myomektomi, kornual rezeksiyon gibi ameliyatları geçirmiş olmak
- Multiparite
- Zor ve uzamış doğum eylemi
- Orta forceps kullanımı
- Hiperstimülasyon
- Polihidramnios
- İkiz, üçüz gebelikler
- Travma
- Eksternal versiyon, internal versiyon
- Presipite eylem (hızlı doğum)
- Plasenta inkreata, perkreata
- Hidrosefali gibi alt uterin segmenti geren anomaliler
- Elle halas

UTERİN DEHİSENS
Uterin dehisens uterusta eski skar kesisi alanında olan ayrılmayı (yırtılmayı) ifade eder, seroza intakt kalır, bu nedenle inkomplet uterin rüptür ismi de verilir. Çoğunlukla hemoraji ve anne-bebek ile ilgili diğer komplikasyonlar meydana gelmez. Çoğunlukla klinik belirti vermez. Uterin dehisens çoğu zaman sezaryen sırasında tesadüfen görülür, bazen gebelik sırasında yapılan ultrasonografide izlenebilir. Daha önce alt segment sezaryen geçirmiş gebeliklerde sezaryen sırasında dehisens izlenme oranı yaklaşık %0.3 civarında saptanmıştır, daha önce klasik vertikal insizyon ile sezaryen geçirenlerde bu oran %2.5 olarak saptanmıştır (kaynak). Bazen dehisens alanından batın içerisine doğru amniyotik kesenin protrüze olduğu izlenir. Uterin dehisens nadiren gebeliğin ilk aylarında hatta şu an gebe olmayan daha önce sezaryen geçirmiş hastalarda da izlenebilir (kaynak).
Gebeliğin erken haftalarında saptanan uterin dehisensin fetus viable olana kadar izlendiği vakalar bildirilmiştir (kaynak). Literatürde fetusun viable olmadığı erken gebelik haftalarında saptanan dehisens ve rüptür vakalarına laparotomi ile cerrahi onarım uygulanması ve 32-34 haftalara kadar beklenmesi şeklinde vaka bildirimleri de mevcuttur (kaynak 1, 2, 3). Terme yakın dehisens vakalarında ise genellikle rüptüre dönüşme riskinden dolayı beklemeden sezaryen uygulanır.

Tedavi ve rüptür onarımı:
Uterin rüptür tanısı konulduğunda bazı durumlarda onarım mümkün olmayabileceği için histerektomi gerekebilmektedir veya hastanın çocuk istemi devam edecekse onarım yapılabilmektedir. Bunda hastanın çocuk istemi ve rüptür alanının büyüklüğü, hemodinamik durumu gibi faktörler rol alır. Rüptür alanı onarılmış ise sonraki gebelikte de rüptür oluşma riski yüksektir (%5-20) bu nedenle sonraki gebelikte erken planlanmış sezaryen önerilir genellikle. Eğer daha önce geçirilen rüptür uterus üst segmentte (vertikal veya fundal yerleşimli) ise rüptür tekrarlama riski daha yüksektir. Tam bir konsensus olmamakla beraber bazı merkezlerde bu hastalarda 35 hafta civarıda fetal akciğer maturitesi değerlendirilerek sezaryen planlanabilmektedir. Daha önce uterin alt segmentten rüptür meydana gelmişse bunlarda tekrarlama riski daha düşük olduğu için 37 hafta civarında planlı sezaryen önerilmektedir genellikle. (kaynak 1, 2)
Sezaryen sırasında gözlenen dehisens alanı primer onarılır.

2012 yılında İsviçre'de bildirilen bir vakada 26 haftalık gebelikte yapılan ultrasonografide oligohidramnios ve fetal membranların sağ fundusta bulunan 12 mm büyüklüğündeki açıklıktan (dehisens) batına doğru herniasyonu izlenmiştir. Görüntü MRI ile de konfirme edilmiştir. Hastanın bu gebelikten 2 yıl önce endoemtriozis nedeniyle geçirdiği diagnostik laparoskopi esnasında sağ kornual alanda perforasyon gelişmiştir. Dehisens tanısı konan hastanın yatışına ve gebeliğin takibine karar verilmiştir. Tokoliz ve kortikosteroid uygulanmıştır. Gebeliğin 28. haftasında bebeğin kolunu dehisens alanına uzattığı izlenmiştir. Daha sonra 29. haftada bebeğin bacağını dehisens alanından peritoneal kaviteye doğru uzattığı izlenmiştir. Doppler ile bacakta yeterli kan akımı olduğu izlenmiştir. 3 gün sonra kontraksiyonların başlaması üzerine sezaryen kararı verilmiştir, doğum gerçekleştirilmiştir. Muayenede bebeğin sol bacağı kasığa kadar ödemli, kasık bölgesi nekrotik izlenmiştir. Distal nabızlar alınamamıştır ve bacakta spontan hareket izlenememiştir. Takiplerde bacaktaki venöz ve lenfatik staz tamamen düzelmiş, bacak tamamen normalde dönmüştür. (kaynak)

Postpartum rüptür:
Diğer bir vaka bildiriminde sezaryen ile doğumdan 43 gün sonra meydana gelen spontan uterin rüptür belirtilmiştir. Abondan kanama nedeniyle acil laparotomi neticesinde subtotal histerektomi yapılmıştır. Bu hastanın aşırı derecede vajinal kanaması olmasına rağmen laparotomide hiç intraamdominal kanama izlenmediği bildirilmiştir. Kanamanın uterin insizyonun köşelerindeki damarların spontan erode olmasından kaynaklanabileceği belirtilmiştir. (kaynak)
Literatürde buna benzer postpartum yaklaşık 7-28 günler arasında gerçekleşen rüptüre bağlı kanama vakaları vardır. Kanama epizotlar halinde bazen günler süren aralıklarla tekrarlayacak şekilde olabilmektedir. Kanamalar genellikle aşırı derecede ve ağrısız gerçekleşmektedir. Bu şekilde postpartum spontan rüptür ve kanama olmasının endometrit veya nekroza bağlı olabileceği bildirilmiştir. (kaynak 1, 2, 3, 4)

Servikal laserasyon (Rahim Ağzında Yırtık Olması):
Servikal laserasyon yani rahim ağzının yırtılması normal doğum sırasında meydana gelen ve genellikle kolaylıkla sütüre edilerek onarılan bir durumdur. Onarılması için çoğunlukla laparotomi yani karnın açılarak ameliyat yapılması gerekmez, alt taraftan onarılabilir. Uterin rüptür kadar kötü sonuçlara sebep olmaz ve daha sık görülür. Rahim ağzı yırtılmasına hastalar tarafından "rahim yırtığı" denilerek uterin rüptür ile sıklıkla karıştırılmaktadır bu nedenle burada aradaki fark açıklanmıştır. Rahim yırtığı denilince kastedilen uterin rüptürdür.


İlgili konular:
Uterin Perforasyon (Rahmin Delinmesi)
- Sezaryen Sonrası Normal Doğum (SSVD, VBAC)
- Normal Doğum
- Sezaryen
Tamamını >>

GEBELİKTE SERVİKAL UZUNLUK

HAMİLELİKTE RAHİM AĞZI UZUNLUĞU

Serviks (rahim ağzı) boyu servikal kanalın internal osu ile eksternal osu arasındaki uzunluktur. Hamilelikte servikal uzunluk ultrason ile belirlenebilmektedir.. Serviks boyu hamilelikte ileriki aylarda olabilecek preterm eylem (erken doğum) riskini öngörmede veya preterm eylem tehditi tanısı konan hastada doğum riskinin yüksekliğini belirlemede kullanılabilir.

Hamilelikte serviks uzunluğu ne kadar olmalıdır?
Serviks uzunluğu 14-28 hafta arasında nispeten sabit seyrederken 28-32 hafta arasında giderek kısalır.
Servikal uzunluğun parite, ırk, anne kilosu gibi faktörlerden etkilenmediği bildirilmiştir (kaynak).
25 mm (2.5 cm) (10. persentil) altındaki servikal uzunluk preterm doğum riski ile ilişkilidir. Yapılan bir araştırmada 24. haftada servikal uzunluk ölçümü yapılan gebelerden uzunluk 25 mm altında olanların yüzde 18'inin, uzunluk 13 mm (1. persentil) altında olanların yüzde 50'sinin 35 haftadan önce doğum yaptığı tespit edilmiştir (kaynak).
Serviks boyu kısaldıkça erken doğum riski artar. Özellikle 24. gebelik haftasından önce kısa serviks boyu saptandığında risk en fazladır. Kısa serviks uzunluğu ve erken doğum arasındaki ilişki 24. gebelik haftasından önce daha kuvvetlidir.

Bu konuda bugüne kadar yayınlanmış önemli guideline'lardan birisi olan SCOG önerileri aşağıda belirtilmiştir.

The Society of Obstetricians and Gynaecologists of Canada (SOGC) 
(SOGC Clinical Practice Guideline 2011)
- Trasabdominal ultrasonografi servikal uzunluk değerlendirmesi amacıyla kullanılmamalıdır. Transvajinal ultrasonografi ile değerlendirme yapılmalıdır. Transvajnal ultrasonografiyi kabul etmeyen hastalarda transperineal ultrasonografi tercih edilmelidir.
- Düşük-risk hasta grubunda rutin servikal uzunluk değerlendirmesi önerilmemektedir. (Bazı klinikler düşük risk grubuna 18-24 hafta arası tarama yapmaktadır.)
- Preterm eylem tanısı ile izlenen hastada servikal uzunluk ölçümü yüksek riskli hastaları diğerlerinden ayırmada ve gereksiz tedavi girişimlerini azaltmada faydalı olabilir. Ancak bu değerlendirmenin erken doğum oranını azalttığına dair net kanıtlar yoktur.
- Eğer hunileşme (funneling) varsa servikal uzunluk ölçümü huni kısmını içermemelidir. Huninin ucundan eksternal osa kadar olan kısım ölçülmelidir.
- Daha önce erken doğum yapmış hastalarda 24. hafta öncesinde kısa servikal uzunluk saptanması durumunda (25 mm'den kısa) erken doğum riskini azaltmak amacıyla servikal serklaj uygulanabilir. Bir metaanalizde daha önce erken doğum yapmamış yani ek risk faktörü olmadan sadece kısa servikal uzunluk saptanan hastalarda serklajın faydalı olmadığı bildirilmiştir (kaynak).
- Eksternal servikal osa kadar protrüze olmuş membran ile başvuran hastalarda acil serklaj erken doğumu önlemek için uygulanmalıdır.
- Kısa serviks saptanan hastalarda progesteron tedavisi önerilmesi için daha fazla kanıta ihtiyaç vardır. (Ayrıntılı bilgi için: Preterm doğumu önlemek amacıyla progesteron tedavisi)

Servikal uzunluk ölçümü nasıl yapılmalıdır?
(Prediction of Preterm Birth: Cervical Sonography, Seminars in perinatology)
- Ölçüme başlarken hastanın mesanesi boş olmalıdır. Mesanenin dolu olması servikal kısalığı ve hunileşmeyi maskeleyebilir.
- Transvajinal prob anterior fornikse yerleştirilmelidir.
- Bütün endoservikal kanal izlenebilecek şekilde sagittal görüntü elde edilmelidir.
- Proba fazla bastırmaktan kaçınmak gerekir çünkü serviksin  uzamasına neden olabilir. Fazla basınç olmadığını anlamak için serviksin ön ve arka dudaklarının aynı kalınlıkta olmasına dikkat edilmelidir.
- Görüntü serviksin ekranın en az 2/3'ünü kaplayacağı kadar büyütülmelidir.
- İnternel ostan ekternal osa kadar servikal kanal boyunca uzunluk ölçülmelidir.
- En az 3 ölçüm yapılarak en kısa olan kaydedilmelidir. Servikal veya uterin kontraksiyonlar nedeniyle ölçüm sırasında serviksin  uzunluğunda ve şeklinde değişiklik gözlenebilir. Bu nedenle ölçüm en az 5 dakika sürecek şekilde yapılmalıdır ve en kısa ölçüm kaydedilmelidir.

Erken doğum tehditi tanısı alan hastalarda servikal  uzunluk:
Bu grup hastalarda servikal uzunluk ölçülmesi erken doğum riski yüksek olan hastaları diğerlerinden ayırmada faydalı olabilir. Bu sayede gereksiz tokoliz veya başka girişimler azaltılabilir. Bu hastalarda servikal uzunluk 30 mm üzerinde ise erken doğum riski belirgin olarak azalmaktadır. Servikal uzunluk 15-20 mm altında olduğunda ise erken doğum riski yüksektir. (kaynak 1, 2, 3)


İlgili Konular:
- Preterm Doğum
- Erken Doğum Belirtileri
- Erken Doğum Nedenleri
Preterm (Erken) Doğumu Önlemek Amacıyla Progesteron Tedavisi
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"