ÖSTROJEN HORMONU

Östrojen hormonu kadınlarda ve erkeklerde bulunan seks hormonlarından birisidir. Erkeklerde çok
düşük düzeylerde bulunur. Kadınlarda üreme fonksiyonları ve menstrüel siklus üzerinde önemli etkileri vardır.18 karbonlu (C18) steroid yapıda hormonlardan birisidir ve temel yapı taşı kolesteroldür. Östrojenler esas olarak overlerde (yumurtalıklarda) üretilir ve periferik dokularda (yağ dokusunda) androjenlerden aromatizayonla elde edilir.

1929 yılında Adolf Friedrich Johann Butenandt ve Edward Adelbert Doisy östrojen hormonunu ilk olarak izole eden bilim adamı olmuşlardır. Adolf Friedrich Johann Butenandt seks hormonları üzerine olan çalışmalarından dolayı 1939 yılında Nobel kimya ödülüne layık görülmüştür (kaynak 1, 2).

Kadınlarda 4 çeşit östrojen hormonu bulunur:
Östron (Estron, E1): Zayıf östrojenik aktivitesi vardır.
Östrdiol (Estradiol, E2): En güçlü östrojendir. Üreme çağındaki kadınlarda en fazla üretilen östrojen östradioldür.
Östriol (Estriol, E3): En zayıf östrojenik aktivitesi olandır. E2 ve E1'in matabolik son ürünüdür. Direk olarak overden salgılanmaz.
Östetrol (Estatrol, E4): Fetus karaciğerinde sentezlenir . Gebelik dışında erişkin kadın vücudunda bulunmaz.

Androstenedionun aromatizayonu ile üretilen östrojen Östron (E1)'dur. Testosteronun aromatizasyonu ile elde edilen östrojen östradiol (E2)'dür. Bu reaksiyonlarda rol alan enzim aromataz enzimidir. Bu reaksiyonlarda overlerde E1 ve E2 oluşurken; yağ, kas gibi periferik dokularda E1sentezlenir. E1 ve E2 birbirine 17-beta-hidroksisteroid dehidrogenaz emzimi ile dönüştürülebilmektedir.

Östrojen hormonunun kadın vücudundaki etkileri:
- Vajen epitelinde proliferasyon ve glikojen depolanmasını arttırır. Bu sayede vajende pH azalır yani asidik ortam oluşur. Vajende östrojen etkisi ile süperfisial hücre hakimiyeti sağlanır.
- Servikal mukusun pH'ını arttırır yani alkali hale getirir, bu sayede spermin serviksten geçmesini ve gebeliği kolaylaştırıcı etki gösterir.
- Servikal mukusun sıvı içeriğini arttırarak elastikiyetini arttırır, vizkozitesini azaltır. Bu sayede spermlerin serviksten rahim içerisine rahat geçmesini sağlar, bu östrojenin gebeliği kolaylaştırıcı fizyolojik bir etkisidir. Servikal mukusun elastikiyetinin azalması Spinn-Barkeit testini pozitif yapar. Ovulasyon (yumurtlama) zamanına yakın günlerde artan östrojen etkisi ile bu değişiklikler izlenir.
- Östrojen etkisi ile servikal mukusta sodyum klorür miktarı artar, bu da kristalziasyonuun artmasına ve eğreti otu görüntüsüne neden olur. Eğreti otu testi (Ferning testi) foliküle fazda ve gebelikte amnion sıvısı sızıntısı (EMR) varsa pozitifleşir; luteal fazla ve gebelik döneminde negatifleşir.
- Endometrium gland ve stromasında proliferasyon yapar
- Uterus (rahim) boyutlarının artmasını sağlar
- Endometriumda progesteron reseptörü oluşumunu arttırır.
- Tüplerde motiliteyi arttırır, gebeliği kolaylaştırıcı bir etkidir.
- Memelerde östrojen etkisi ile duktus gelişimi artar. (Progesteron lobüler ve alveolar doku gelişimini arttırır.)
- Pubertede kız çocuklarında meme gelişmesinde ve boy uzamasında etkilidir.
- Ovulasyon (yumurtlama) öncesinde artan östrojen pozitif feedback etki ile LH salınmasına neden olur, LH piki de ovulasyonu sağlar. Tersine FSH üzerine negatif feedback etki yaparak azalmasını sağlar.
- Vücutta su ve tuz tutulmasına neden olur.
- Kadında sekonder seks karakterlerinin gelişmesinde önemli rol oynar. Östrojen hormonu sentezlenemeyen kız çocuklarında adet görme başlamaz (amenore) ve meme gelişimi olmaz.
- Karaciğerde bağlayıcı proteinlerin ve pıhtılaşma faktörlerinin sentezi artar.
- Safra stazı ve safra salgısında kolesterol artışına neden olur.

Östrojen hormonu içeren ilaçlar:
Östrojenler ilaç olarak da çeşitli formlarda kullanılmaktadır. Sentetik olarak üretilebilen östrojen formları mevcuttur. Oral kotraseptifler (doğum kontrol hapları), doğum kontrolü amaçlı kullanılan iğneler, menopoz şikayetleri için kullanılan bazı hormon replasman tedavisi ilaçları sentetik östrojen formlarını içerirler.

KADINLARDA ÖSTROJEN HORMONU EKSİKLİĞİ
Östrojen eksikliği (hipoöstrojenizm) küçük yaşlarda meydana gelirse kız çocuğunda adet görmenin başlamaması, meme gelişiminin ve sekonder seks karakterlerinin oluşmaması gibi belirtiler meydana gelir. Üreme çağında ve daha ileri yaşlarda bir kadında meydana gelen östrojen eksikliği infertilite (kısırlık) veya ateş basması, vajinal kuruluk, adet düzensizliği, adet görememe gibi menopoz belirtilerine neden olabilir. Östrojen eksikliği altta yatan nedene bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilir.
Östrojen eksikliği nedenleri incelendiğinde bazılarında over dokusu hasarı veya enzim eksikliği gibi nedenlerle direkt olarak östrojen hormonunun sentezinin bozuk olduğu görülürken, bazı nedenlerin beyinde hipotalamus ve hipofizdeki over fonksiyonunu sağlayan hormonların eksik olmasına bağlı olduğu görülür. Over fonksiyonları beyindeki hipotalamus ve hipofiz bölgelerinden salgılanan hormonlar ile kontrol altında tutulur (GnRH,  FSH, LH hormonu). FSH hormonu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Östrojen eksikliği nedenleri:
- Ovaryan disgenezi (Turner sendromu) durumunda overler disgenetik yani afonksiyonel olduklarından dolayı overlerde östrojen hormonu sentezi gerçekleşemez. Bu nedenle kız çocuğu adet görmeye başlayamaz ve meme gelişimi olmaz.
- İleri yaşlarda erken menopoz (prematür ovaryan yetmezlik) ve menopoz nedeniyle östrojen eksikliği gelişebilir. Bu durumda kısırlık, ateş basması, vajinal kuruluk, adet düzensizliği gibi şikayetler meydana gelebilir.
- GnRH sentez bozukluğu (Kalmann Sendromu)
- Hiperprolaktinemi
- Hipotalamo-hipofizer hastalıklar,beyin tümörleri
- Anoreksia nevroza, ciddi malnütrisyon
- Primer hipotiroidizm
- Kemoterapi
- Radyoterapi
- Enzim defektleri (17-alfa- hidroksilaz eksikliği)
- FSH reseptör defekti
- Konjenital lipoid adrenal hiperplazi
- Galaktozemi
- Over ile ilgili cerrahi operasyonlar
- Aşırı egzersiz
- Sheehan sendromu
- Fraji-X sendromu
- Aromataz enzim eksikliği

Östrojen fazlalığı nedenleri:
Kadınlarda östrojen düzeyinin normalden fazla olması östrojen üreten over tümörlerinde (granüloza hücreli tümör, tekoma), perimenopozal dönemde izlenebilir.

Östrojen hormonu ölçümü (tahlil) hangi durumlarda yapılır?
- İnfertilite (kısırlık) tanısı (E2)
- Menopoz tanısı (E2)
- Adet düzensizliği (E2)
- Amenore (E2)
- Gebelerde Down sendromu taramasında östriol (E3) ölçümü kullanılır


İlgili Konular:
- Progesteron Hormonu
- Kadınlarda Hormon Bozukluğu
- FSH Hormonu Yüksekliği
- Menopoz
- Amenore (Adet Görememe)
- İnfertilite (Kısırlık)
Tamamını >>

HELLP SENDROMU

HELLP sendromu şiddetli preeklampsi durumunda gelişen hemoliz, karaciğer enzimlerinde yükselme, platelet düşüklüğü ile karakterize durumdur. İsmini bu bulguların baş harflerinden almıştır:
H: Hemolysis: Hemoliz, kırmızı kan hücrelerinin parçalanması
EL: Elevated liver Enzymes: Karaciğer enzimerinde yükselme
L: Low Platelets: Kan pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin (plateletlerin) azalması

Hellp sendromu vakalarının yaklaşık %70'i gebeliğin son aylarında gelişir, kalan %30'u doğum sonrası dönemde gelişir. Gebeliklerin yüzde 0.1 ila 1'inde HELLP sendromu gelişebilmektedir. Preeklampsi hastalarının yaklaşık %15'inde HELLP sendromu gelişmektedir. HELLP sendromu her ne kadar preeklampsinin bir varyantı gibi görülse de hastaların bir kısmında (%10-20) hipertansiyon ve proteinüri izlenmez.

Risk faktörleri:
Daha önceki gebeliklerinde HELLP sendromu olanlar, preeklampsi, ileri anne yaşı, multiparite HELLP sendromu gelişmesi için risk faktörleridir (Preeklampside nulliparite risk faktörü olmasına rağmen HELLP sendromu gelişenlerin çoğu multipardır.)

Belirtiler:
- Baş ağrısı
- Yorgunluk
- Bulantı, kusma
- Sağ üst karın bölgesinde ağrı
- Derin soluk alındığında omuz ağrısı (karaciğer kapsül gerilmesine bağlı)
- Görme bozukluğu, bulanık görme
- Ödem
- Tansiyon yükseliği (her zaman olmayabilir)
- Proteinüri (her zaman olmayabilir)
- Burun kanaması, diş eti kanaması gibi kolay kanama olması

HELLP'e bağlı gelişebilecek komplikasyonlar:
- DIC (Dissemine intravasküler koagülasyon)
 -ARDS (Akut respiratuar distres sendromu)
- Pulmoner ödem
- Böbrek yetmezliği
- Karaciğer hematomu ve rüptür
- Dekolman plasenta

Belirtiler şu hastalıklara benzer:
- Grip ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları
- Safra kesesi hastalıkları
- Hepatit
- ITP (İdiopatik trombositopenik purpura)
- TTP (Trombotik trombositopenik purpura)

Tedavi:
Gebelik sırasında HELLP sendromu izlendiğinde genellikle doğum gerekir ve doğumla birlikte hızla düzelme izlenir. Doğum sonrası gelişen HELLP sendromunda ise destek tedavisi, kan ürünleri ve platelet transfüzyonu, steroid tedavisi uygulanır genellikle. HELLP sendromundan dolayı doğumun erken gerçekleşmesi bebeği prematürite riskleri ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Önlem:
HELLP sendromu veya preeklampsiyi önleyecek net bir tedavi geliştirilmemiştir. Ancak gebelik sırasında düzenli muayene ve kan basıncı kontrolü yapılması ve kan basıncı yüksekliği saptanan hastaların yukarıda anlatılan belirtilerden doktorlarını hızla haberdar etmeleri HELLP sendromunun erken tanınmasını ve komplikasyonların daha az yaşanmasını sağlayacaktır.

İlgili Konular:
Preeklampsi 
- Gebelikte Tansiyon Yüksekliği (Hipertansiyon)
Tamamını >>

UTERİN SEPTUM (RAHİM İÇERİSİNDE PERDE)

Uterin septum (rahimde perde, bölme) nedir?
Rahim (uterus) armut büyüklüğünde ve içerisi boş olan bir organdır. Rahim içerisindeki bu boşluğu sağ ve sol şeklinde ikiye ayıran perde şeklinde oluşuma septum denir. Uterusun en sık görülen doğumsal anomalisidir. Rahim içi perde veya rahim içi bölme, çatal rahim, uterus septus, septat uterus gibi isimler de kullanılır. Bu perde rahimin en üstünden başlayarak rahim ağzına hatta bazen daha da aşağıya vajina boyunca kadar inebilmektedir (vajinal septum, vajinada perde). Bazen rahim içerisinde septum olmadan sadece vajinayı ikiye ayıran bir septum olabilmektedir. Uterusun dış taraftan görünümü normaldir fakat iç kısımda iki endometrial kavite vardır. Bikornuat uterusta dışardan çökük vaziyette fundus ve iki endometrial kavite vardır. Arcuat uterusta ise minimal bir fundal çöküklük şeklinde görüntü vardır.

Uterin septum neden olur?
Rahim, rahim ağzı ve vajina anne karnında organların gelişim aşamasında sağ ve sol iki ayrı parça olarak gelişir ve sonradan orta hatta birleşerek tek organ halini alır (müller kanalı). Bu birleşme işleminde problem olduğunda orta hatta septum oluşmaktadır (rezorpsiyon defekti). Bu tür müllerian kanal gelişim hatalarının en sık görüleni uterin septumdur.

Belirtiler:
Uterin septum (rahim içerisinde perde, bölme) olan hastaların genellikle gebe kalmakta problem yaşamadıkları kabul edilir ancak gebeliklerinde düşük ve erken doğum daha sık görülmektedir. İnfertilite (kısırlık) problemi olan hastalarda genellikle tek neden olarak septum bulunmamaktadır, bu nedenle bu hastalarda ameliyat kararı vermekden önce diğer infertilite nedenlerinin araştırılması gerekir. Tersini iddia eden araştırmalar olsa da septum dışında infertilite için bir neden bulunamayan hastaların septum rezeksiyonu sonrası gebe kalma oranlarında artış olduğunu gösteren araştırmalar da vardır (kaynak). Uterin septum tekrarlayan düşüğe (3 kere arka arkaya düşük yapmak) neden olabilir. Diğer bir belirti dismenore (ağrılı adet görme) olabilmektedir.
Vajinal septum varlığında cinsel ilişkide zorlanma, zor doğum gibi belirtiler olabileceği gibi yıllarca fark edilmeyen vakalar da olabilmektedir. Vajinal tampon yerleştirildiği halde adet kanının dışarıya sızması da vajinal septumun bir belirtisi olabilir.

Uterin anomaliler ve abortus:
Uterin anomaliler sıklık sırasıyla: Septum (en sık), bikornus, arkuat, unikornus, didelfis şeklindedir. Bunlar içerisinde abortus riski en yüksek olan uterin septum iken, preterm doğum riski en yüksek olan uterin didelfistir. Uterin septumdan sonra abortus riski en fazla olan anomali unikorn uterustur.

Tanıda HSG, ultrasonografi (özellikle transvajinal ultrason) ve MR faydalıdır.

Tedavi - Histeroskopik septum rezeksiyonu ameliyatı:
Uterin septum tedavisinde (perde, bölme ameliyatı) en yaygın uygulanan yöntem histeroskopik rezeksiyondur. Vajinadan rahim içerisine uzanan kamera yardımıyla septum kesilir (bkz: histeroskopi). Histeroskopik septum rezeksiyonu ameliyatında myometrium kesisi yapılmadığı için daha sonraki doğumların sezaryen ile gerçekleştirilmesini gerektirmez. Septum rezeksiyonu sonrası gebe kalma oranının arttığı, düşük oranının azaldığı, canlı bebek doğurma oranının arttığı bildirilmektedir (kaynak 1, 2). Tekrarlayan düşüğü olan hastalarda (arka arkaya 3 düşük) septum rezeksiyonu sonrası canlı doğum oranları artmaktadır.
Günümüzde septum rezeksiyonu çoğunlukla histeroskopik yöntemle yapılsa da bunun mümkün olmadığı hallerde laparotomi ile uterin fundustan yapılan kesi ve wedge ezeksiyon ile septum rezeke edilerek yeniden kavite oluşturulabilmektedir (Jones metroplasty, Tompkins metroplasty). Bu tür amelyatlardan sonra oluşacak gebeliklerde doğumun sezaryenle gerçekleştirilmesi gerekir.
Septum rezeksiyonundan iki ay sonra çekilen HSG ile kontrol edilmesi önerilir. Bu kontrolde 1 cm'den büyük rezidü septum varsa tekrar ameliyat edilmesi önerilmektedir.

Uterusla ilgili diğer anomalilere (unikornus, bikornus didelfis) üriner sistem anomalileri eşlik edebilmektedir ancak uterin septum ile üriner anomaliler ilişkili değildir.


İlgili Konular:
- Rahimin Doğumsal Anomalileri
- Rahmin Doğuştan Olmaması (RKM Sendromu)
- İnmemiş Over (Ektopik Over)
Tamamını >>

ABDOMİNAL GEBELİK

GEBELİĞİN KARIN İÇERİSİNE YERLEŞMESİ

Gebelik normalde uterus içerisinde yerleşir ve doğuma kadar büyümesine burada devam eder. Uterus dışında tüplerde , overlerde, servikste gebelik oluşmasına dış gebelik (ektopik gebelik) denir. Abdominal gebelikte ise yerleşim bütün bu yerlerin dışında karın içerisinde peritoneal kavitede gerçekleşmektedir. Abdominal gebelik dış gebeliğin bir türü olarak tanımlanabilir. Dış gebeliklerin yaklaşık %1'i abdominal gebeliktir ve mortalite oranı yaklaık %0.5 civarındadır (kaynak). İnsidansı her 10bin-30 bin gebelikte bir civarında bildirilmektedir. Histerektomize hastalarda da abdominal gebelik gelişebilmektedir (kaynak).

Ektopik gebelik türleri içerisinde morbidite ve mortalitesi en yüksek türdür. En geç tanı alan ektopik gebelik abdomial gebeliklerdir.

Abdominal gebelik karın içerisinde karaciğer, dalak, barsak, omentum, pelvik yan duvarlar, broad ligament, diafram gibi çeşitli organlara implante olabilmektedir (kaynak 1, 2, 3). Bir vaka bildiriminde karaciğere implante olan gebeliğin cerrahi tedavi uygulanmadan metotreksat tedavisi ve potasyum klorid enjeksiyonu ile tedavi edildiği bildirilmiştir (kaynak).

Abdominal gebelik sperm ve ovumun direkt karın içerisinde fertilize olmasıyla oluşursa buna primer abdominal gebelik denir, fertilizasyonun tubada meydana gelmesinden sonra tubal abort sonrası gebeliğin karın içerisinde bir bölgeye implante olmasıyla oluşursa buna sekonder abdominal gebelik denir. Studdiford kriterleri'ne uyan abdominal gebelikler perimer abdominal gebelik olarak sınıflandırılır, bu kriterler:
- Tuba ve overlerin normal yapıda olması
- Uteroplasental fistül olmaması
- Tubal abort ihtimalini ekarte etmek için erken gestasyonel haftalarda kesenin sadece peritoneal yüzeye bağlı olması

Belirtiler:
Belirtiler abdominal gebeliğin yerleşim yerine göre değişiklik gösterebilir. Bazen gebeliğin çok ileri aylarına kadar hatta terme kadar farkedilmeyebilir. Ağrı, karın içi kanama, karın içi organ rüptürleri, hemorajik şok gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. Termde canlı doğumla sonuçlanan abdominal gebelikler mevcuttur (kaynak 1, 2). Abdomainal gebeliklerde bebeğe ait konjenital anomaliler normaldan daha sık görülmektedir. Bebekte IUGR, yüz ve ekstremite defektleri sık görülmektedir.
Çok nadiren abdominal gebelikte fetus ölür ve kalsifiye olarak "taşlaşır", yıllarca bu şekilde farkedilmeden anne karnında kalabilir (bkz: taş bebek, lithopedion).

Artan B-HCG hormonuna rağmen uterus içerisinde ve tubalarda gebelik izlenememesi başlıca şüpheyi yaratır ve ultraosonografi, MR, CT gibi yöntemler ile tanıya gidilir.

Risk faktörleri:
- PID (Pelvik enflamatuar hastalık)
- Multiparite
- IVF ve ICSI gibi yardımı üreme teknikleri

Tedavi:
Cerrahi tedavi öncelikli uygulanan yöntem olmakla beraber nadiren metotrexate tedavisi de uygulanmaktadır ancak metotreksat tedavisi tubal ektopik gebeliklerdeki kadar başarılı olmamaktadır. Ameliyat sırasında özellikle plasentanın çıkarılması esnasında çok ciddi büyük kanamalar meydana gelebilir bu nedenle laparotomi tercih edilir ancak laparoskopi ile tedavi edilen vakalar da vardır. Bazı vakalarda kanama riski nedeniyle sadece fetus çıkarılarak plasenta yerinde bırakılmıştır ve metotreksat tedavisi verilmiştir.


İlgili Konular:
- Ektopik Gebelik (Dış Gebelik)
- Servikal Gebelik
Ovaryan Gebelik
- Heterotopik Gebelik
Tamamını >>

SPERM ALERJİSİ (SEMİNAL PLAZMA ALERJİSİ)

CİNSEL İLİŞKİ SONRASINDA ALERJİ OLMASI

Sperm sıvısı (semen, meni) içerisindeki maddelere karşı kadında meydana gelen alerjiye sperm alerjisi denir. Aslında sperm alerjisi terimi yanlıştır çünkü alerji spermlere karşı değil spermin içinde bulunduğu seminal plazmaya (semen sıvısı) karşı gelişir, bu nedenle seminal plazma alerjisi denir. Bunun dışında halk arasında balayı alerjisi, vajina alerjisi gibi isimlendirmeler de kullanılmaktadır. Seminal plazma alerjisi veya seminal sıvı alerjisi en doğru isimlendirmedir.
Lokal olarak vajina ve etrafında alerjik reaksiyonlar meydana gelebileceği gibi bütün vücutta yaygın reaksiyonlar da görülebilir. Alerjik reaksiyon cinsel ilişki sırasında veya sonrasında meydana gelebilir.
Sperm alerjilerinin yaklaşık yarısı ilk cinsel ilişkide meydana gelmektedir. Ancak daha önceki ilişkilerde hiçbir sorun yaşanmadığı halde sonradan başlayan seminal plazma alerjisi vakaları da bildirilmiştir (kaynak).

Belirtiler:
- Vulva ve vajinada kaşıntı, şişme, ağrı, yanma, kızarıklık
-Yüzde, dudaklarda, dilde şişme ve ödem, nefes darlığı, gözlerde kaşıntı gibi sistemik belirtiler meydana gelebilir. Sistemik şikayetleri olan hastaların çoğu atopik bünyeye sahiptir.
Belirtiler erkeğin kadının içerisine boşalmasından hemen sonra başlayabileceği gibi dakikalar hatta saatler sonra da meydana gelebilir. Alerji ile ilgili şikayetler çoğunlukla ilişkiden sonraki yarım saat içerisinde başlar ve bir gün içerisinde geçer. Bahsedilen belirtilerin ilişki ile meydana gelmesi fakat kondom kullanıldığında görülmemesi tanıda şüphe yaratan en önemli kriterdir. Tanı cilt testleri ile desteklenebilmektedir.
Vajina içerisine boşalma olmadan sadece spermlere (meni) cilt teması ile de alerjik reaksiyon oluşabilmektedir (kaynak).
Alerjinin ilişki sırasında kullanılan kayganlaştırıcı kremler, latex veya başka maddelere karşı gelişip gelişmediği sorgulanmalıdır. Kandidiyazis (mantar), vulvovajinit, kontakt dermatit ayırıcı tanıda düşünülmelidir.

Kısırlık:
Seminal plazmaya karşı alerji olması infertiliteye (kısırlığa) direkt olarak neden olmaz ancak bu çiftler kondomsuz cinsel ilişkiye giremedikleri için ilk aşamada gebelik elde edemezler (kaynak). Hamilelik  planlayan çiftlerin aşılama yöntemi ile gebelik elde etmeleri mümkündür. Aşılama yönteminde seminal plazmadan arındırılarak yıkanan spermler rahim içerisine verildiği için alerji oluşmamaktadır. Gebelik planlayan çiftler için diğer bir seçenek desensitizasyon tedavisi sonrası normal yolla ilişki ile gebelik elde etmektir.

Tedavi:
Tedavide en pratik yöntem kondom (prezervatif) kullanılmasıdır. Bunun dışında ilişki öncesi anti-alerjik ilaçlar alınması, desensitizasyon (immünoterapi) tedavileri gibi uygulamalar da vardır. Geri çekme yöntemiyle ilişkide içeri boşalma olmayacağı için alerji maydana gelmez.
Desensitizasyon tedavisi amacıyla dilüe edilmiş semen dereceli olarak intravinal uygulanır veya erkeğin semeninden elde dilmiş seminal plazma proteinleri subkutan uygulanır.

Not: TDK'ya göre doğru yazılışı: alerji, alerjik (allerji, allerjik: yanlış)

İlgili Konular:
- Cinsel İlişki Sırasında Ağrı Olması (Disparoni)
- Vajinada Akıntı (Vajinit)
- Vajinada Mantar Enfeksiyonu
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"