KAPALI RAHİM ALMA AMELİYATI (LAPAROSKOPİK HİSTEREKTOMİ)

Laparoskopik histerektomi diğer laparoskopik ameliyatlar gibi son 20 yılda giderek artan şekilde uygulanmaktadır. Histerektomi yani rahmin alınması ameliyatı çoğu zaman açık yöntemle uygulanan bir ameliyat olsa da bazı durumlarda kapalı yöntemle yani laparoskopik olarak gerçekleştirilmesi mümkündür. Laparoskopik (kapalı yöntemle) ameliyat nedir, nasıl yapılır, avantajları nelerdir gibi konularda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kapalı rahim alma ameliyatında over kisti ve diğer jinekolojik ameliyatlarda olduğu gibi genellikle göbekten ve kasık bölgelerinden yaklaşık 1 santimetrelik küçük delikler vasıtasıyla karın içerisine kamera ve diğer aletler yerleştirilir, ameliyat bu şekilde gerçekleştirilir. Diğer laparoskopik ameliyatlar gibi genel anestezi ile gerçekleştirilir, spinal veya epidural anestezi (belden aşağısının uyuşturulması) ile yapılması mümkün değildir.

Kapalı yöntemle rahmin alınması (laparoskopik histerektomi) ameliyatı en yaygın olarak myom, adenomyozis, tedaviye dirençli vajinal kanama, premalign lezyonlar, endometrial hiperplazi gibi nedenlerle uygulanır. Jinekolojik kanserlerde de lenf nodu diseksiyonu dahil olabilecek şekilde uygulanabilmektedir.

Laparoskopik histerektomi serviks (rahim ağzı) dahil alınacak şekilde uygulanabilir (laparoskopik total histerektomi) veya serviks alınmadan uygulanabilir (laparoskopik supraservikal histerektomi). Uterus (rahim) karından dışarıya vajinal yoldan veya morselatör ile karındaki deliklerden çıkarılabilir. Kapalı yöntemle rahim alma ameliyatında gerekli ise yumurtalıklar da alınabilmektedir (ooforektomi).

Uterusun karın içerisinde yeterli çalışma alanı bırakmayacak kadar büyük olduğu durumlarda ve ciddi karın içi yapışıklıklar varlığında laparoskopik yöntem genellikle tercih edilmez.



Kapalı (laparoskopik) rahim alma ameliyatı sonrası:
Kapalı yöntemde açık yapılan rahim alma (histerektomi) ameliyatında olduğu gibi karın bölgesine büyük bir kesi yapılmaz. Bu nedenle ameliyattan sonra yara yeri enfeksiyonu, yara açılması, ağrı gibi problemler çok daha az olur. Hastanın günlük hayatına başlaması ve işine dönmesi daha erken gerçekleşir. Hasta genellikle 1-2 gün hastanede kalır sonrasında taburcu edilir, çalışan hastaların işine dönmesi genellikle 2-3 hafta içerisinde gerçekleşebilir. Ameliyattan ortalama bir ay sonra doktor muayenesinde bir sakınca görülmezse cinsel ilişki başlayabilir. Ameliyattan sonraki ilk hafta çok az miktarda vajinal kanama veya lekelenme olabilir, fazla miktarda kanama ve ağrı durumunda doktora başvurulmalıdır. Ağrı ameliyattan sonraki ilk günlerde hafif derecede olur daha sonra tamamen geçer, ciddi boyutta rahatsız edici bir ağrı ameliyat gününden sonra görülmez genellikle. Ameliyatı yapan doktorun önerileri doğrultusunda banyo, duş vb. işlemlere genellikle ameliyattan 2-3 gün sonra başlanabilir. Eğer ameliyatta yumurtalıklar alınmışsa ameliyattan sonraki haftalarda ateş basması, sıcak basması, terleme gibi menopoz şikayetleri bazı hastalarda başlayabilir, bu durumları doktorunuza iletmelisiniz.
Kapalı rahim ameliyatında rahim ağzı (serviks) alınmışsa ameliyattan sonraki yıllarda smear (simir) testi yapılmasına artık gerek yoktur, ancak rahim ağzı alınmamışsa smear testi yapılmaya devam edilir.

Ameliyattan sonra aşağıdaki durumlarda acilen doktora başvurulmalıdır:
- Ateş
- Fazla miktarda vajinal kanama (adet kanaması kadar veya daha fazla)
- Ağrı kesici alınmasına rağmen çok rahatsız edici karın veya kasık ağrısı
- Kötü kokulu vajinal akıntı
- Bulantı, kusma
- Göğüs ağrısı, nefes alıp vermede zorlanma
- Ciltteki yara yerlerinden beyaz veya kanlı akıntı olması
- Bacaklarda aşırı şişme, renk değişikliği, kızarma, morarma
- İdrar yaparken yanma, ağrı (ameliyattan sonraki ilk günlerde sonda takıldığı için sık görülür)

Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi:
Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi (LYVH, LAVH) ameliyatında ameliyatın ilk kısmı laparoskopik yöntemle karından yapılırken kalan ikinci kısım vajinal yoldan (alttan) tamamlanır. Laparoskopik histerektomide vajinal herhangi bir işlem yapılmaz bütün ameliyat karından tamamlanır. Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Rahim sarkması gibi bazı durumlarda rahim alma ameliyatının tamamı vajinal yoldan yapılabilmektedir, bu durumda karından açık veya kapalı hiçbir işlem yapılmaz, bu ameliyata vajinal histerektomi denir.


İlgili Konular:
- Histerektomi (Rahim Alma Ameliyatı)
- Laparoskopi Yardımlı Vajinal Histerektomi
- Vajinal Histerektomi
- Laparosopik Myomektomi
Tamamını >>

KAPALI MİYOM AMELİYATI (LAPAROSKOPİK MYOMEKTOMİ)

Miyom (myoma uteri) kadınlarda en yaygın görülen iyi huylu tümörlerden birisidir. Miyomlar her zaman tedavi veya ameliyat gerektirmezler ancak ameliyat gerektiren myomlar için uygulanan tekniklerden birisi de laparoskopik ameliyat yöntemidir. Her miyom için laparoskopik ameliyat mümkün değildir ancak mümkün olan hastalarda çeşitli avantajlar içerir. Laparoskopik miyom ameliyatının açık yöntemle yapılan miyom ameliyatına göre başlıca avantajları karında daha az yara izi olması, ameliyat sonrası iyileşme süresinin daha kısa olması, yara yeri enfeksiyonu riskinin çok düşük olması, ameliyat sonrası daha az ağrı olmasıdır. Açık yöntemle ve diğer yöntemlerle miyom ameliyatı yapılması hakkında bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Laparoskopi (kapalı ameliyat) miyomlar dışında da karın içerisindeki bir çok hastalığın tedavisi için jinekolojide ve diğer branşlarda yaygın olarak uygulanan bir yöntemdir, laparoskopi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopik (kapalı) miyomektomi subseröz ve intramural miyomlarda tercih edilir (bkz: miyom türleri). Ameliyat planlanan bir miyom hastasında laparoskopik yöntemin tercih edilmesi esnasında en önemli kriter cerrahın tecrübesidir. Bu yöntemde tecrübeli olan cerrahlar kendi tecrübeleri doğrultusunda laparoskopi için uygun vakaları seçseler de genellikle çok büyük olmayan (8-10 cm'den küçük), ve 4'ten az sayıda myomu bulunan hastalar tercih edilmektedir. Bazı araştırmalar 4 ve daha fazla miyom varlığında, intraligamanter miyomlarda, büyük miyomlarda laparoskopi uygulandığında komplikasyon oranında artış olduğunu bildirmiştir (kaynak). Ameliyattan önce miyomların yeri ve büyüklükleri ultrasonografi ile dikkatlice değerlendirilir hatta bazı durumlarda MR ile değerlendirilir. MR miyomların boyutu ve lokalizasyonu konusunda, adenomyozis varlığı konusunda daha net bilgi verebilmektedir.



Laparoskopik myom ameliyatında myomlar rahim duvarından çıkarıldıktan sonra karın dışarısına genellikle "morselatör" denilen alet ile parçalanarak alınır.

Ameliyattan sonra miyomlar tekrar oluşur mu?
Açık ameliyatta olduğu gibi laparoskopik myomektomiden yıllar sonra da miyomların tekrarlama riski vardır. Tekrar miyom oluşma riski ameliyat sırasında 35 yaşından genç olanlarda ve çok sayıda miyom varlığında daha fazladır, bir veya iki myom nedeniyle uygulanan ameliyatlardan sonra tekrar miyom oluşma riski düşüktür (kaynak). Daha sonraki yıllarda tekrar miyom oluşsa dahi bunların büyük kısmı tekrar ameliyat gerektirmemektedir. Yapılan araştırmalarda miyom ameliytatının laparoskopik (kapalı) veya açık yöntemle yapılmasının tekrarlama açısından fark yaratmadığı gözlenmiştir (kaynak).

Laparoskopik (kapalı) miyom ameliyatı sonrası:
- Hamilelik planlayanların ameliyattan sonra en az 6 ay korunmaları önerilir. Daha erken dönemde gebe kalınması riskli olabilir.
- Laparoskopik miyom ameliyatı olanlar ameliyattan sonra kendini iyi hissettiğinde, ağrı hissetmediğinde cinsel ilişkiye başlayabilir. Bu süre genellikle 15-30 gün arasında değişir.
- Laparoskopik miyomektomi ameliyatından genellikle bir veya iki gün sonra hasta taburcu edilir ve bir hafta sonra kontrole gelmesi önerilir. İlk kontrollerden sonra 6 ay veya yılda bir kontroller ile takibe devam edilir.
- Ameliyat sonrasında hastanın günlük hayatındaki her işi rahat yapabilmesi 1-2 hafta içerisinde gerçekleşir. Çalışan hastalar işlerine 2-4 hafta arasında dönebilmektedir genellikle. İyileşme süreci açık ameliyata göre daha kısa sürer ve daha ağrısız geçer.


İlgili Konular:
- Myomektomi (Miyom Alınması Ameliyatı)
- Miyom Nedir?
- Miyom Tedavisi
- Miyomlarda Embolizasyon Tedavisi
- Laparoskopik Histerektomi
Tamamını >>

HAMİLELİKTE VE DOĞUMDAN SONRA İDRAR KAÇIRMA (İDRAR TUTAMAMA)

GEBELİK DÖNEMİNDE VE DOĞUM SONRASI  İDRAR KAÇIRMA 
Hamilelik sırasında idrar kaçırma (idrarını tutamama, üriner inkontinans) problemi oldukça yaygın rastlanan bir durumdur. Hamilelikte sık idrara çıkma hemen her zaman görülen bir durumdur ve normal bir durum olarak kabul edilir; bu duruma bazen idrar kaçırma eşlik edebilir. Bazı hamilelerde ara sıra ve az miktarda idrar kaçırma olurken bazı hamilelerde daha ciddi boyutlarda olabilmektedir. İdrar kaçırma şikayetine gebeliğin ilk 3 ayında nadiren rastlanır, 4. aydan sonra artmaya başlar, gebeliğin son aylarında da yaygındır. Bütün hamilelerin yaklaşık yüzde 50'si idrar kaçırma durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. Genellikle doğumdan sonra lohusalık döneminde idrar kaçırma problemi kendiliğinden ortadan kalkar ancak nadiren devam edebilir.

Hamilelerde idrar kaçırma nedenleri:
- Gebelik süresince büyüyen uterusun (rahim) mesaneye baskı yapması
- Mesane ve mesane boynundaki sfinkterin anatomik olarak yer değiştirmesi
- Gebelikte artan progesteron hormonunun mesane sfinkter kaslarında gevşemeye neden olması

 Gebelik sırasında görülen idrar kaçırma genellikle "stres inkontinans" şeklindedir yani öksürme, hapşırma, gülme, egzersiz, ani hareket gibi mesane üzerine basıncı arttıran durumlarda gerçekleşen idrar kaçırmadır.
Gebelik sırasında nadiren "urge inkontinans" denilen aniden sıkışma ve tuvalete yetişememe şeklinde gerçekleşen idrar kaçırma da meydana gelebilir. Bu durumda hasta acilen tuvalet ihtiyacı hisseder ve tuvalete yetişmeye çalışır ve tuvalete oturamadan bir miktar idrar kaçırır. Bu tip idrar kaçırma gebelikte nadiren görülür.

Tedavi ve önlem:
Hamilelik sırasında idrar kaçırmayı önlemek için en kolay ve faydalı yöntem Kegel egzersizi yapmaktır. Kegel egzersizi herkesin evinde kısa sürede kendi kendisine yapabileceği basit ve etkili bir yöntemdir. İdrar torbası etrafındaki ve pelvis tabanındaki kasları güçlendirerek istemsiz idrar kaçırmaları engeller. Kegel egzersizleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kegel egzersizine başlar başlamaz fayda beklenmemelidir, hergün düzenli olarak egzersiz yapan kişide genellikle 4-6 hafta sonunda fayda görülmeye başlanır. 6 hafta boyunca Kegel egzersizi yapılmasına rağmen fayda görülmemişse başka tedavi yöntemleri için doktora danışılmalıdır.
İdrar kaçırma zamanlarını not etmek ve çizelge oluşturmak işe yarayabilir. Buna göre gün içerisinde idrar kaçırma olan saatler belirlenir ve bu saattler yaklaştığında planlı olarak idrar yapılırsa idrar kaçırma engellenebilir.

DOĞUMDAN SONRA İDRAR KAÇIRMA
Doğumdan hemen sonraki aylarda idrar tutamama şikayetine yaklaşık %20-30 oranında rastlanmaktadır (postpartum üriner inkontinans). İdrar tutamama şikayeti normal doğumdan sonra daha sık görülmekle beraber sezaryen ameliyatından sonra da görülebilmektedir (kaynak). Bazı araştırmalarda elektif sezaryen doğum sonrası stres üriner inkontinansın normal doğuma göre daha az görüldüğü ancak ilerlemeyen doğum eylemi nedeniyle uygulanan sezaryenlerden sonra oranın normal doğuma benzer görüldüğü belirtilmiştir (kaynak). Bu tür çalışmalarda stres inkontinansın doğum eylemi sırasında pelvik taban doku ve kaslarında meydana gelen hasara bağlı geliştiği vurgulanmıştır.
Doğum sırasında spinal veya epidural anestezi uygulanan hastalar doğumdan sonraki ilk günlerde geçici idrar kaçırma problemi yaşayabilirler, bu tür anestezinin idrar kaçırma şeklinde kalıcı etkisi olmaz.
Kegel egzersizlerine gebelik sırasında ve doğum sonrasında devam etmek doğumdan sonra idrar kaçırmaları önlemek açısından faydalıdır. Doğumdan sonra en az 3 ay düzenli yapılması önerilir.
Doğumdan sorraki aylarda aşırı çay içmek, kahve tüketimi, kolalı içecekler ve alkol tüketimi mesane kontrolünü azaltır; bu tür içeceklerden kaçınmak idrar kontrolünü kolaylaştırır. Bu önlemlere rağmen geçmeyen idrar kaçırma (üriner inkontinans) mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Kegel Egzersizi
- Gebelikte Sık İdrara Çıkma
- Gebelikte İdrarda Kan Olması
- Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonu
Tamamını >>

EMZİRİRKEN ALKOL KULLANMAK BEBEK İÇİN ZARARLI MI?

DOĞUM SONRASI LOHUSALIK DÖNEMİNDE ALKOL KULLANMAK
İçkiler yoluyla alınan alkol annenin kanındaki düzeyle orantılı olarak anne sütüne geçebilmektedir. Alkollü içecekleri içmeye başlandıktan yaklaşık 30-60 dakika sonra anne sütünde alkol düzeyi maksimuma ulaşır.  Anne sütündeki alkol düzeyi anne kanındaki düzeyle hemen hemen aynıdır, artış birbirine paralel olarak sürer. Alkollü iken göğüslerden süt akışının güçlü ve bol olmadığı görülür çünkü alkol süt akımını yavaşlatır ancak alkolün etkisi geçtikten sonra göğüslerde biriken süt fazlasıyla akacağı için alkolün sütü arttırdığı şeklinde yanlış bir izlenim yaratabilir. Alkol anne sütünü arttırıcı veya faydalı bir etki göstermediği gibi bebeğin emme iştahını ve süresini azaltır. Alkol kullanımı anne sütünün kokusunu ve tadını değiştireceği için bebek emmeyi rededebilir.

Doğumdan sonra lohusalık ve emzirme dönemi boyunca alkol tüketimi bebekte uyuşukluk, derin uyku hali, güçsüzlük gibi etkiler meydana getirebilir. Her gün düzenli alkol tüketiminin bebek üzerindeki uzun dönem etkileri tartışmalı bir konudur; bazı araştırmalarda bebekte motor ve zihinsel fonksiyonlarda gerileme yaptığı bildirilse de her araştırma bunu onaylamamıştır. Bira, rakı, şarap gibi alkolün türü fark yaratmaz, hepsinde aynı etki beklenir. Alkolden dolayı bebeğin zarar görmesini en aza indirmek için alkol alımı bittikten sonra en az 2-3 saat emzirmemek gerekir, bu nedenle alkol almaya başlamadan hemen önce bebeğin emzirilmesi iyi olur. Kronik düzenli alkol tüketimi  ara sıra az miktarda gerçekleşen sosyal içiciliğe göre çok daha fazla zarar verme potansiyeline sahiptir. Bebeklerin alkolü metabolize etmesi erişkinlere göre yarı yarıya daha yavaştır.

Hafif bir alkol alımı sonrası anne sütünden alkolün temizlenmesi yaklaşık 2 saat sürse de bu annenin kilosuna, aldığı alkol miktarına, içme hızına göre değişiklik gösterebilir. Fazla alkol tüketiminde anne sütünden alkolün tamamen temizlenmesi 6 saati bulabilir. Alkol alırken bol su içmek, kahve içmek, yürüyüş yapmak, göğüsleri sağmak gibi işlemler sütteki alkol miktarının daha hızlı azalmasını sağlamaz.

Özetle: Emzirme döneminde arada bir nadiren alınan az miktarda (1 veya 2 bardak) alkolün bebek üzerine olumsuz etkisi olduğu düşünülmemektedir, özellikle alkolden sonra 2 saat emzirme yapılmazsa hiçbir yan etki beklenmez. Ancak hergün düzenli ve fazla miktarda alkollü içki tüketilmesi bebek üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir ve annenin bebeği sütten erken kesmesine neden olabilir.

Kaynaklar:
http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/24118767
http://www.drugs.com/breastfeeding/alcohol.html
Alcohol During the Nursing Period - Bavarian Health and Food Safety Authority


İlgili Konular:
- Emzirirken Sigara İçmek Bebek İçin Zararlı mı?
- Hamilelikte Alkol Kullanmanın Zararları
Emzirme
Emzirmenin Anneye Faydaları
Emzirmenin Bebeğe Faydaları
Anne Sütü
- Annenin Süt Miktarını Etkileyen Faktörler 
Tamamını >>

EMZİRİRKEN SİGARA İÇMEK BEBEK İÇİN ZARARLI MI?

DOĞUMDAN SONRA SİGARA İÇMEK BEBEĞE ZARAR VERİR Mİ?

Doğumdan sonra ve lohusalık döneminde sigara kullanmak gebelikle ve bebekle ilgili bir takım problemlere neden olabilir. Gebelik sırasında sigara kullanmanın zararları hakkında bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu yazıda doğumdan sonra lohusalık döneminde ve sonrasında emzirme süreci boyunca sigara içmenin bebek sağlığı üzerine etkileri özetlenmiştir.

Sigara içerisindeki maddeler süte geçer mi?
Sigara içen annelerin bebeklerini emzirme konusunda daha başarısız oldukları, daha kısa süre emzirdikleri ve süt miktarının, süt kalitesinin daha kötü olduğu bir gerçektir (kaynak). Sigara içen anneler daha erken emzirmeyi kesip ek gıdalara geçmektedir. Bunun dışında merak edilen bir konu da sigaradaki zararlı maddelerin ve nikotinin anne sütüne geçip geçmediğidir. Yapılan araştırmalarda sigara içen hatta sigara içilen ortamda bulunan (pasif içici) annelerin sütünde nikotin ve diğer maddelere rastlanmıştır (kaynak). Bu nedenle emziren annelerin sigara kullanması bebek için zararlıdır, sigaradaki zararlı maddeler bebeğe de geçmektedir. Emzirme döneminde sigara içen annelerin bebeklerinde huzursuzluk, kusma, kolik (gaz) ağrıları daha sık görülmektedir. Sigara anne sütünün tadını ve kokusunu değiştirebilmektedir, bu nedenle bazı bebekler emmeyi reddetmektedir.

Emzirirken sigara içen annelere bebeğe anne sütü yerine mama veya hazır süt vermeleri önerilmez çünkü bu nedenle bebeği anne sütünün faydalarından mahrum bırakmak ona daha büyük zarar verecektir. Yani formül mamalarla beslemektense sigara içerken emzirmek daha az zararlı kabul edilmektedir.

Emzirirken sigara içen annelere öneriler:
- Sigara içmenin üzerinden ne kadar çok vakit geçerse sütteki nikotin miktarı o kadar azalmaktadır, bu nedenle sigara içtikten hemen sonra bebek emzirilmemelidir. Bir araştırmada anne sütünde nikotin yarılanma ömrü 97 dakika bulunmuştur (kaynak). Sigara içtikten en az 1-2 saat sonra bebeğin emzirilmesi bebeğin daha az zarar görmesini sağlayacaktır.
- Evde ve arabada bebeğinizle aynı ortamda sigara içmeyin, başkalarının da bebeğin yanında sigara içmesine izin vermeyin. Pasif sigara içimi bebek açısından son derece zararlıdır, solunum yolu hastalıkları ve daha ciddi problemler meydana gelebilir.
- Gün içerisinde mümkün olduğunca az sayıda sigara içmeye çalışın.
- Emzirirken bir yandan sigara içmek asla yapılmaması gereken bir davranıştır. Bu esnada bebek hem anne sütü aracılığıyla hem havadaki dumandan zararlı maddelere çok yüksek oranda maruz kalacaktır.
- Sigara içtiğiniz odayı ve arabanızı havalandırın.
- Sigarayı bırakma danışma hatları ile iletişime geçin.


İlgili Konular:
- Emzirirken Alkol Kullanmak Bebek İçin Zararlı Mı?
- Hamilelikte Sigara İçmenin Zararları
- Emzirme
- Emzirmenin Anneye Faydaları
- Emzirmenin Bebeğe Faydaları
Anne Sütü
- Annenin Süt Miktarını Etkileyen Faktörler
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"