ÇİFT YUMURTA İKİZLERİ (DİZİGOTİK İKİZLER)

Çift  (ayrı) yumurta ikizleri nasıl oluşur?
Bütün gebeliklerin yaklaşık yüzde biri ikiz gebeliktir. Bütün ikiz gebeliklerin yaklaşık üçte ikisi çift yumurta ikizidir. Çift yumurta ikizleri anneden gelen iki yumurtanın babadan gelen iki sperm ile döllenmesi sonucu oluşurlar. İki tane döllenmiş yumurta (zigot) oluşur, bu nedenle dizigotik (freternal, biovular, non-identical, soraral) ikiz denir. Di: iki , Zigot: döllenmiş yumurta anlamına gelir. İki tane zigot iki ayrı bebeği oluşturacak şekilde ayrı ayrı gelişirler. Genetik yapıları farklıdır, farklı yıllarda doğan iki kardeş gibidir bunlar, sadece aynı anda aynı rahimde bulunmaktadırlar.

Çift yumurta ikizlerinin cinsiyetleri nasıl olur?
Çift yumurta ikizleri farklı yıllarda doğan kardeşler gibi iki ayrı yumurta ve spermden oluştukları için cinsiyetleri aynı veya farklı olabilir. İkisi de kız veya ikisi de erkek olabilir ancak en sık olarak birsi kız diğeri erkek olur. Çift yumurta ikizlerinin yarısı bu şekilde cinsiyetleri farklı olarak doğarlar.
(Tekiz gebeliklerde erkekler çok az farkla (yaklaşık %5) kızlardan fazladır.)


ikiz gebelik, ikiz hamilelik
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

Çift yumurta ikizleri birbirine benzer mi?
Çift yumurta ikizleri aynı farklı yıllarda doğan kardeşler gibi birbirine çok benzeyebilir veya hiç benzemeyebilir.

Çift yumurta ikizi şansını arttıran faktörler:
Çift yumurta ikizi oluşumu bazı faktörlerden etkilenir ve buna göre popülasyonlar arasında farklılık gösterebilir. Tek yumurta ikizleri her popülasyonda aynı sıklıktadır ve hiçbir faktörden etkilenmez. Çift (ayrı) yumurta ikizi oluşumunu anne ile ilgili bazı faktörler etkiler, baba ile ilgili faktörler etkilemez. Çift yumurta ikizi oluşumunu arttıran faktörler şunlardır:
- Irklar arasında farklılık gösterebilir, siyah ırkta daha fazladır.
- Çok doğum yapan kadınlarda daha sık görülür.
- Anne yaşı ileri ise çift yumurta ikizi şansı artar.
- Daha önce çift yumurta ikizi doğurmuş olmak
- Annenin ailesinde çift yumurta ikizleri doğuranlar olması.
- Kısırlık tedavisi için verilen ilaçlar, tüp bebek tedavisi

Parmak izleri aynı mı olur?
Çift yumurta veya tek yumurta ikizlerinin parmak izleri aynı olmaz.

Ultrason görüntüleri:
Çift yumurta ikizleri her zaman iki ayrı amnion kesesinde (su kesesi) gelişirler. Herşeyleri farklı olduğu gibi amnion kesesi ve koryon zarları farklıdır. Rahim içerisinde bu nedenle birbirlerine direkt temas edemezler, kordonları birbirine dolanamaz. (Dikoryonik - diamniotik) Plasenta (bebekleri besleyen, bebeğin eşi denilen yapı) her zaman iki bebek için ayrıdır, iki tanedir.
Özellikle 11-14 hafta arasında yapılan ultrason incelemesinde zarların şekline ve kalınlığına bakılarak çift yumurta ikizi olduğu tahmin edilebilir. Daha ileri gebelik haftalarında cinsiyetler farklı olarak izlenirse kesin olarak çift yumurta ikizi olduğu söylenir.

3 boyutlu ultrason

İlgili Konular:
- Tek Yumurta İkizleri
- İkiz Gebelik
- Kimerizm
Tamamını >>

TEK YUMURTA İKİZLERİ (MONOZİGOTİK İKİZLER)

Tek yumurta ikizleri nasıl oluşur?
Bütün gebeliklerin yaklaşık yüzde biri ikiz gebeliktir. Bütün ikiz gebeliklerin üçte biri tek yumurta ikizidir. Tek yumurta ikizleri (monozigotik ikizler, identical) aynen tekiz gebeliklerde olduğu gibi anneden gelen bir yumurta ve babadan gelen bir sperm ile oluşurlar. Sperm ve yummurta birleşirler ve döllenme meydana gelir, bir tane döllenmiş yumurta (zigot) oluşur. Mono: bir   zigot: döllenmiş yumurta anlamındadır, bu nedenle monozigotik denir. Buraya kadar herşey tekiz gebeliklerde olduğu gibidir. Döllenmeden belli bir süre sonra döllenmiş yumurta ikiye ayrılır ve ayrı iki embriyo gelişmesi başlar, bu bölünme ikiz gebeliğe neden olur.

Tek yumurta ikizleri her zaman birbirlerine benzer mi? Cinsiyetleri nasıl olur?
Tek yumurta ikizleri adı üzerinde tek bir yumurtanın ikiye bölünmesi nedeniyle oluştuğu için bütün genetik yapıları dahil her şeyiyle aynıdır. Bu nedenle görüntüleri her zaman tıpa tıp aynı olur. Cinsiyetleri her zaman aynıdır. Ancak çevresel faktörlerden dolayı farklı bölgelerde yaşayan tek yumurta ikizlerinin bazı özelliklerinin farklı geliştiği görülür. Farklı çevresel özellikler, farklı beslenme alışkanlıkları farklı genlerin aktivasyonuna neden olur.

Tek yumurta ikizi oranı ırklar ve toplumlar arasında farklılık göstermez. Çift yumurta ikizlerinin aksine  ailede ikiz gebelikler bulunması gibi herhangi bir faktörden etkilenmez.


ikiz gebelik, ikiz hamilelik
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

Parmak izleri aynı mı olur?
Tek yumurta veya çift yumurta ikizlerinin parmak izleri aynı olmaz.

Ultrason görüntüleri:
Tek yumurta ikizlerinde plasenta (bebeğin eşi) ortak bir tane veya ayrı ayrı iki tane olabilir. Amnion kesesi yani bebeklerin içerisinde bulunduğu su kesesi ortak veya ayrı ayrı olabilir. Bunu belirleyen döllenmiş yumurtanın ne zaman bölündüğüdür.
- Eğer döllenmeden sonra 3 gün içerisinde bölünme olursa ayrı amnion kesesi ve koryon zarı oluşur, çift plasenta oluşur (dikoryonik, diamniotik, çift yumurta ikizleri gibi).
- Bölünme döllenmeden sonraki 4-8 günler arasında oluşursa plasenta ve koryon tabakası tek olur, amnion iki adet olur (monokoryonik diamniotik). En sık görülen tip monokoryonik diamniotik gelişimdir, monozigotik ikizlerin %60-70'i böyledir.
- Bölünme 9-13 günler arasında olursa bütün keseler ortak, her iki bebek aynı kese içerisinde ve tek ortak plasenta olacak şekilde gelişir (monokoryonik monoamniotik).
- Döllenmiş yumurta 13. günden sonra bölünürse yapışık ikiz denilen durum meydana gelir, yapışık ikizler en çok parapagus denilen gövdenin yan tarafından birleşme şeklinde görülür. Bunun dışında baş bölgesinden, göbek bölgesinden, makat bölgesinden, göğüs bölgesinden birbirlerine yapışmış halde olabilirler.

Monokoryonik monoamniyotik ikiz gebeliklerde (mono-mono diye adlandırılır kısaca) kordon dolanması ve buna bağlı intrauterin kayıp riski yüksektir.

İlgili Konular:
- Çift Yumurta İkizleri
- İkiz Gebelik
Tamamını >>

HAMİLELER NASIL GİYİNMELİ? (GEBELİKTE KIYAFET SEÇİMİ)

Hamilelik döneminde alınan kilolar ve vücutta meydana gelen değişiklikler anne adayının kıyafetlerinin tamamen değişmesine yol açar. Hamileliğin ilk 3 ayında anne adayı genellikle gebe kalmadan önceki kıyafetlerini giyebilir çünkü ilk 3 ayda kilo alımı çok az olur hatta hiç kilo alımı olmayabilir. 3. aydan sonra ise yavaş yavaş kilo artacak, karın büyüyecek, ayaklarda, bacaklarda ve kollarda şişme olacaktır. Bunlardan dolayı artık eski kıyafetlerden vazgeçip hamileliğe uygun yeni giysiler ve ayakkabılar seçmek gerekecektir.

Hamilelikte ne tür giyeceklerden kaçınmak gerekir?
- Beli sıkan sıkı giyecekler ve kemerler
- Naylon ve sentetik iç çamaşırları
- Sıkı ve sert sütyenler
- Yüksek topuklu ve ayağa tam oturan ayakkabılar
- Karın ve göbek kısmını sıkan kıyafetler
- Dar pantolonlar, bacağı sıkan çoraplar


  Hamilelikte ne tür kıyafetler tercih edilmelidir?
- Eşofman
- Rahat ve geniş şortlar
- Bol t-shirtler, erkek t-shirleri giyilebilir
- Rahat elbiseler, hamilelikler, etekler
- Pamuklu iç çamaşırları ve rahat yumuşak sütyenler
- Ayakkabıların topuğunun 2-3 cm olması gebelikte en ideal olanıdır. Yüksek topuklu giyilmemelidir. Tamamen düz ve çok ince tabanlı ayakkabı yerine 2-3 cm kısa topuklu bir ayakkabı vücut dengesi açısından daha ideal olacaktır. Çünkü gebelikte bel çukurluğu artar ve anne karnındaki ağırlığı dengelemek için geriye eğilerek yürür, bunu dengelemek için ayakkabıda ufak bir topuk olması faydalı olur.
- Gebelikte ayaklarda ödem sık olduğu için ayakkabıların biraz geniş ve rahat olması gerekir.
- Hamileyken deniz veya havuza girilebilir, yüzülebilir, mayo veya bikini giyilebilir.

Hamilelikte giyilen kıyafetler ülkeler ve kültürler arasında çeşitli farklılıklar gösterir. 18. - 19.yüzyıllarda hamile kıyafetleri kadınların hamile olduğunun anlaşılmaması için tasarlanmıştır. Ancak günümüzde çoğu ülkede hamile kadınlar hamileliklerini gizlemek istemezler; hamile iken de kendilerini iyi gösterebilecek kıyafetler tercih ederler. Ayrıca günümüzde hamile kadınların büyük kısmı çalışmaya devam etmektedir. İş ortamı, spor salonu, hastane, hamile eğitim sınıfları gibi çeşitli sosyal ortamalarda bulunmaktadır. Bu nedenle hamile kıyafetleri de çok çeşitlilik kazanmıştır.


İlgili Konular:
- Hamilelik Sütyeni
- Gebelikte Nelere Dikkat Edilmeli?
Tamamını >>

KAN UYUŞMAZLIĞI İĞNESİ (ANTİ-D İMMUNGLOBULİN)

Anti D (Anti- Rh) immunglobulin yani halk arasındaki adıyla kan uyuşmazlığı iğnesi anne ve bebek arasındaki kan uyuşmazlığına bağlı etkileşimi önlemek için uygulanan immunglobin ilaçtır. Genellikle kas içerisine (kalçadan) uygulanan formları bulunduğu için kan uyuşmazlığı iğnesi denir. İntravenöz (damardan) uygulanan formları da mevcuttur. İlk olarak 1968 yılında üretilmiştir ve daha sonraki yıllarda yaygın olarak kullanılması ile  anne-bebek rh uygunsuzluğuna bağlı hastalık gelişen bebekler son derece azalmıştır.

Annenin kan grubu rh negatif (-) babanın kan grubu rh pozitif (+) olduğu durumlarda anne ve bebek arasında kan uyuşmazlığından dolayı etkileşim olma ihtimali vardır. Bu anne ve babadan meydana gelen bebeğin kan grubu rh (-) olursa kan uyuşmazlığından dolayı etkileşim olmaz, bebek kan grubu rh (+) olursa etkileşim meydana gelebilir. Hamilelik sırasında bebeğin kan grubu bilinmediği için rh (+) olma ihtimaline karşı 28. hafta civarında proflaktik (önleme) amaçlı anti-d iğnesi yapılır. İlaç uygulanmadan önce indrekt coombs testi (IDC) ile anne ve bebek arasında etkileşim var mı diye araştırılır. IDC testinde etkileşim izlenirse anti-d iğnesi uygulanmaz, etkileşim yoksa anti-d uygulanır. (Bazı merkezlerde ilk gebeliklerde 28. haftada anti-d uygulanmaz sadece doğumdan sonra gerekirse uygulanır.) Doğumdan sonra artık bebeğin kan grubunu öğrenme imkanı vardır, bebeğin kan grubuna bakılır eğer bebek kan grubu rh (+) ise anneye doğumdan sonra 72 saat içerisinde anti-d immunglobulin iğnesi yapılır. Bebek kan grubu rh (-) ise iğnenin yapılmasına gerek yoktur çünkü rh uygunsuzluğuna bağlı etkileşim sadece anne rh (-) bebek rh (+) ise gerçekleşebilir. Bebek rh (+) olduğunda anti-d immunglobulinin en iyi şekilde etki gösterebilmesi için doğumdan sonra 72 saat içerisinde yapılması gerekir ancak temin edilemeyen veya gecikme yaşanan durumlarda doğumdan sonra 2-4 haftaya kadar da yapılabileceği bildirilmektedir.

Kan uyuşmazlığı iğnesi ne zaman hangi haftalarda yapılır?
Anti-D immunglobulin gebeliğin 28. haftasında ve doğumdan sonra 72 saat içerisinde (bebek rh pozitif ise) olmak üzere iki kere anneye uygulanır. Bebeğe hiçbir zaman anti-d immunglobulin uygulanmaz. Bunun dışında amniosentez, kordosentez, anne karnına travma, plasenta previa veya dekolmana bağlı kanama gibi durumlarda anti-d immunglobulin uygulanır.  Anti-d immunglobulin yapılmadığı taktirde rh (+) bebekten anneye geçecek eritrositlere (kırmızı kan hücreleri) karşı anne antikorlar oluşturacaktır.

Anti-D immunglobulinin etki mekanizması nedir?
Anti-D immunglobulin bebekten anneye geçebilecek rh (+) kan hücrelerinin üzerine bağlanarak annenin hücrelerinin bunları görmesini ve bunlara karşı antikor oluşturmasını engeller.


İlgili Konular:
- Kan Uyuşmazlığı (Rh Uygunsuzluğu)
- Kan Uyuşmazlığı Testi (İndirekt Coombs Testi)
Tamamını >>

ANNE KARNINDA BEBEĞİN UYUMASI

Bebek anne karnında uyur mu? Ne zaman, ne kadar uyur?
Yeni doğan bir bebeğin özellikle 1 yaşına kadar günün büyük kısmını uyuyarak geçirmesi gibi anne karnındaki bebek de günün büyük kısmını uyuyarak geçirir. Gebeliğin 7. ayından sonra bebek 24 saatin %80-90'ını uyuyarak geçirir. Araştırmalar anne karnında da bebeklerin uyuduğunu hatta rüya gördüğünü göstermektedir. Bebeklerde ve yetişkinlerde uyku sırasında görülen hızlı göz hareketleri anne karnındaki  bebekte de gelişmiş ultrason cihazları ile görülebilmektedir (Rapid eye movement, REM). Bu REM uykusu döneminde fetusta hız göz hareketleri olur ve rüya görebilir. NON-REM denilen uygunun diğer dönemi daha sakin bir dönemdir, bu dönemde rüya görmez, bu dönemde fetus beyni gelişme ve bilgilerin işlenmesini sağlar. Fetusun uyuması bazen NST'de (non stres test) farkedilir, nonreaktif patern izlenir.

Bebekler ve yetişkinlerdeki gündüz-gece kavramı anne karnındaki fetusta yoktur. Anne karnında fetus gündüz ve gece birkaç saat aralıklarla uyku periodları yaşar. Bazı anneler gece çok hareket eden bebeğin doğduktan sonra da geceleri uyumayacağından endişe ederler ancak bu doğru değildir, bebek doğduktan sonra durum değişecektir ve zamanla gece uyku düzenini öğrenecektir. Anne karnında bebek uyurken hareketleri azalabilir bu nedenle hareket sayımı az hissedilmişse bir kaç saat sonra tekrar sayılmalıdır. (Bkz:  Bebek hareketlerini nasıl ve ne kadar saymalıyım? )
Tamamını >>

JİNEKOLOJİK MUAYENE NEDİR? NASIL YAPILIR?

VAJİNAL MUAYENE
Jinekolojik muayane (vajinal muayene) her kadının hiçbir rahatsızlığı olmasa dahi yılda bir kez kontrol amaçlı yaptırması gereken muayenedir. Bu sayede bazı hastalıkların erken tanısı konulabilir, ayrıca rahim ağzı kanserini önlemek amaçlı smear testi muayene sırasında yılda bir alınır. Bunun dışında jinekolojik muayene kadın hastalıkları ile ilgili veya gebelik ile ilgili şikayetleri olan hastalara kadın hastalıkları ve doğum uzmanları (jinekolog) tarafından yapılmaktadır. Daha önce hiç jinekolojik muayene olmamış bayanlar bu muayeneden ilk seferinde çekinebilir veya korkabilir ancak en fazla 1-2 dakika gibi kısa süren bir muayenedir ve ağrı veren bir işlem değildir. Daha önce muayene olmuş bayanlar bunun kolay bir işlem olduğunu gördükleri için hiç çekinmeden rahat bir şekilde muayene olurlar.

Jinekolojik muayene ne zaman yapılır?
Jinekolojik muayene adet zamanında veya adetli değilken yapılabilir. Ancak adetli iken kanamadn dolayı rahim ağzı net görülemeyebilir ve smear testi alınamaz. Bu nedenle acil bir durum yoksa adet dışındaki dönemler tercih edilir.

Bütün muayenelerde olduğu gibi jinekolojik muayeneden önce doktor öncelikle hastanın hikayesini (öykü, anamnez) alır. Hastanın yaşı, mesleği, medeni durumu, ilişki durumu, geçirdiği hamilelikler, düşükler,  doğumlar, ameliyatlar, küretaj ve benzeri işlemler kadın hastalıkları dışında herhangi bir hastalık varlığı, adet düzeni, adet süresi ve miktarı detaylıca sorulur. Sigara, alkol ve kullandığı diğer maddeler, kullandığı ilaçlar, ailesinde bir hastalık varlığı sorulur. Hasta ve doktor arasında geçen bütün konuşmalar sırdır ve hastanın yakınları dahil hiçkimseye anlatılmaz. Hasta isterse görüşme sırasında yanında eşi veya başka bir yakını bulunabilir, hasta istemezse görüşmeye tek başına katılır, doktor odasına başka hiçbir kimse alınmaz. Hasta bu esnada sorulan sorulara açık ve net cevap vermelidir ki tanı ve tedavi planında yanılmaya yol açmasın.

Jinekolojik muayene masası ve spekulum muayenesi:
İlk görüşme yapıldıktan ve hastanın öyküsü dinlendikten sonra jinekolojik muayene masasında muayene yapılır. Hasta belden aşağısını tamamen soyunmuş şekilde üzerine bir örtü alarak masaya çıkar ve bacaklarını masanın her iki yanındaki desteklere koyar. Hastanın aldığı bu pozisyona litotomi pozisyonu denir. Jinekolojik muayeneye başlarken öncelikle karın bölgesi ve dış genital organlarda (dudaklar, klitoris vb.)  herhangi bir patoloji, ameliyat izi var mı diye gözlenir.
Spekulum
Daha sonra spekulum muayenesi yapılır. Spekulum denilem alet plastik veya metal olabilir, vajina içerisini ve rahim ağzını gözlemek için yerleştirilir, hasta bu esnada rahat ve gevşek durursa hiçbir ağrı hissetmez. Spekulum iki parçalı, ördek gagası şeklinde bir alettir, bu iki parça arasında vajina içerisi ışık ile aydınlatılarak izlenir. Spekulum ile vajina içerisinde akıntı ve diğer patolojilerin varlığı gözlemlenir ve rahim ağzı izlenir. Rahim ağzında herhangi bir erzyon (yara), polip vb. patoloji varsa izlenir. Gerekli ise bu esnada rahim ağzından smear testi alınır. Vajinada akıntı varsa bazen buradan çubuk ise sürüntü şeklinde kültür alınır. Smear ve kültür alma işlemleri tamamen ağrısızdır. Bakire hastalarda spekulum muayenesi yapılamaz.
Spekulum muayenesinden sonra elle muayene (bimanuel muayene) yapılır. Bu muayenede amaç rahim, yumurtalık ve bunlara etrafındaki patolojilerin elle değerlendirilmesidir. Myom veya kist benzeri yapılar elle hissedilir. Bu muayenede doktor iki parmağını vajina içerisinde yerleştirir ve diğer elini de karnın alt bölgesine yerleştirir, bu şekilde organları ve patolojileri hissetmeye çalışır. Bakire hastalarda vajinal yoldan elle muayene yapılamıyacağı için bunun yerine tek parmak rektuma (makattan içeriye) yerleştirilerek rektal muayene yapılır, bu şekilde rahim, yumurtalık ve etrafındaki patolojiler değerlendirilir.

Ultrason ve diğer tetkikler:
Muayene sonrasında gerekli ise ultrason yapılır, günümüzde hemen hemen her muayeneden sonra yapılmaktadır. Ultrason incelemesi karından veya vajinal yoldan yapılabilir. Karından yapılacaksa hastanın idrara sıkışık olması gerekir, vajinal yoldan yapılacaksa idrarını tamamen yapması istenir. Bakire hastalarda sadece karından ultrason yapılabilir.
Muayene ve ultrason değerlendirmesi sonuçlarına göre gerekli ise bazı kan ve idrar tahlilleri istenir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Jinekolojik (Vajinal) Muayene ve Ultrason Zararlı Mı?
- Litotomi Pozisyonu (Jinekolojik Muayene Pozisyonu)
- Jinekoloji (Kadın Hastalıkları)
- Jinekolog (Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı)
Tamamını >>

JİNEKOLOJİ (KADIN HASTALIKLARI)

Jinekoloji nedir? Jinekoloji kelime anlamı olarak jineko-loji yani "kadın-bilimi" anlamına gelir. Yunanca gynaika (gyne) kadın anlamına gelir. Loji bilim anlamındadır. Jinekoloji kadın üreme organları ile ilgilenen bilim dalıdır. (İngilizce: gynaecology veya gynecology). Jinekoloji Türkçe karşılık olarak "kadın hastalıkları" şeklinde kullanılır. Eskiden nisaiye olarak da adlandırılırdı. Günümüzde nisaiye terimi halen bazı kliniklerde kullanılmaktadır. Jinekolojinin karşıtı androloji yani erkek üreme organları ile ilgilenen bilim dalıdır.

Jinekoloji konusunda uzman doktorlara jinekolog denir (kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, nisaiye uzmanı). Jinekologlar sadece jinekoloji yani kadın hastalıkları ile ilgilenemezler aynı zamanda doğum bilimi (obstetrik) ile de ilgilenirler. Bu iki bilime birden kadın hastalıkları ve doğum (obstetrik ve jinekoloji) denir. Jinekoloji kadın üreme organları patolojilerini içerir. Örneğin yumurtalık (over) kisti, myom, rahim ağzı (serviks) hastalıkları, polip, endometrit, servisit, polikistik over, infertilite (kısırlık), vajinit, pelvik inflamatuar hastalık gibi hastalıklar ve bunlarla ilgili ameliyatlar... Erken gebelik aylarındaki patolojiler, dış gebelik, düşük, mol gebelik gibi durumlar da jinekolojinin kapsamına girer. Son gebelik ayları (6. ay - 24 haftadan sonrası) yani doğum ile ilgili konular obstetrik biliminin kapsamına girer. Doğum kontrol yöntemleri, menopoz, idrar kaçırma problemleri, rahim sarkması, adet sancısı (dismenore), adet düzensizlikleri, kadın üreme organları kanserleri jinekolojiyi ilgilendiren diğer konulardır.

Jinekoloji (kadın hastalıkları) ile ameliyatlar ve cerrahi müdahaleler: Myomektomi (myom alınması ameliyatı), kistektomi (yumurtalık kisti ameliyatı), küretaj, histerektomi (rahim alınması ameliyatı), ooforektomi (yumurtalık alınması ameliyatı), tüp bağlama (tüp ligasyonu), histeroskopi, laporoskopi, sistosel-rektosel ameliyatları, servikal serklaj, konizasyon, leep, servikal ve endometrial biyopsi, vulva biyopsisi, koterizasypn, kriyoterapi,... Ameliyatlar konusunda detaylı bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Jinekolojik hastalıkların tanısında jinekolojik muayeneden sonra en sık kullanılan tanı yöntemi ultraonografidir. Ultrasonografi karından (abdominal) veya vajina içerisinden (transvajinal) yapılabilmektedir.


İlgili Konular:
- Jinekolog (Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı)
- Jinekolojik Muayene
- Jinekolojik Onkoloji - Jinekolojik Onkolog
- Kadın Hastalıkları Ve Doğum Tarihi
Tamamını >>

EVDE DOĞUM

Evde doğum anne adayının doğumunu daha önceden planlanmış ve gerekli tedbirler alınmış şekilde kendi evinde yapmasıdır. Gebelik takipleri süresince evde doğumun uygun olduğuna uzman doktorların karar vermesi gerekir, ayrıca evde doğum sırasında gerektiğinde hastayı hızla hastaneye ulaştırmak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir. Buna "planlı evde doğum" denir. Planlı evde doğum bir sağlık politikası şeklinde dünyada bazı ülkelerde yaygın şekilde uygulanmaktadır, Hollanda da doğumların %30-40 kadarı evde doğum şeklinde gerçekleşmektedir. Ülkemizde uygulanan bir yöntem değildir.

Evde doğum yapılabilmesi için:
- Hastanın hamilelik takipleri yapılmış olması gerekir.
- Takipler sırasında gebelikte yüksek risk belirlenmemesi ve evde doğuma engel bir durum saptanmaması gerekir.
- Annede yüksek tansiyon, diabet, çoğun gebelik, herhangi bir tıbbi hastalık gibi durumların olmaması gerekir.
- Erken doğum olmaması gerekir.
- Evde doğum sırasıda uzman sağlık personelinin (ebe) eşlik etmesi gerekir.
- Evde doğum sırasında olası bir acil durum oluştuğunda veya doğum gerçekleşemediğinde hastayı hızla hastaneye ulaştıracak tedbirlerin alınması gerekir.

Neden evde doğum?
Evde doğumu yaygın olarak uygulayan ülkelerde bütün doğumların hastanede yaptırılmamasının ve evde doğumun teşvik edilmesinin nedenleri:
- Annenin mahremiyetinden en emin olduğu yer kendi evidir. Bu nedenle burada sakin, kendine güvenen, huzurlu bir şekilde doğum yapabileceğine inanır.
- Annenin ailesi ve kendisine en yakın kişilerle birlikte olması ona huzur ve güven verir, korkularını önler.
- Anne evinde yatağa bağlı olmadan istediği gibi hareket edebilir. İstediği pozisyonları alabilir.
- Evde doğum hastanede doğuma göre daha ucuzdur.
- Anne doğumdan hemen sonra kendi evinde bebeği ile yakın temas halinde olacaktır. Anne-bebek iletişimi erken başlaycaktır. Bu nedenle evde doğumlarda emzirme başarısı daha yüksek bulunmuştur.

Evde doğum ve hastanede doğum sonuçlarını karşılaştıran birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların çoğunluğu yukarıda anlatılan uygun şartlar sağlandığında yüksek riskli olmayan gebeliklerde evde doğum sonrası anne ve bebek açısından bir risk artışı bulamamıştır. Zaten Hollanda örneğine bakarsak, evde doğumu en yaygın uygulayan ülkelerden birisi olmasına rağmen doğum sonrası anne ve bebek mortalite (problem yaşanma) oranı en düşğk ülkelerden birisidir. Bazı çalışmalarda evde doğumun epizyotomi (doğum kesisi) ve diğer müdahalelerde azalma sağladığı gösterilmiştir. Evde doğumların yaklaşık %10-20'sinde çeşitli nedenlerle hastaneye transfer gerekmektedir.

Ülkemizde evde doğum hastalarımıza kesinlikle önermemekteyiz çünkü bu ulusal bir sağlık planı haline gelmeden uygulanmaması gereken bir durumdur. Yukarıda anlatılan şartlar sağlanmadan uygulanmamalıdır. Ancak ülkemizde özellikle doğu bölgelerinde hastaneye ulaşım imkanlarının azlığından dolayı evde doğum %10-20 civarında görülmektedir. Bazı bölgelerde ise hastaneye ulaşım imkanı kolay olduğu halde ailesel, kültürel nedenlerle evde doğumlar gerçekleşmektedir. Ancak bu doğumlarda yukarıda anlatılan şartlar sağlanmadığı için herhangi bir aksilik durumunda anne ve bebek sağlığı tehlikeye girebilmektedir.
Kaynaklar: 1 , 2 , 3, 4, 5


İlgili Konular:
- Normal Doğum
Tamamını >>

HYPNOBIRTHING - HİPNOZ YÖNTEMİ İLE DOĞUM

Hypnobirthing (hipnoz, telkin tekniği ile doğum) tekniği anne adaylarının normal doğuma rahat, korkusuz ve güven içerisinde girmesi için uygulanan bir yöntemdir. Her kadının çocukluğundan itibaren doğum hakkında duyduğu bazı iyi veya kötü hikayeler vardır ve bunlar bilinç altında yer ederek kişinin doğum konusunda az veya çok korku, endişe beslemesine yol açar. Hypnobirthing yöntemi anne adayının bilinç altındaki korkularını yenmesini ve aslında doğumla rahatça başedebilecek yeteneklerin her kadının içerisinde saklı olduğunu göstermeyi amaçlar. Ayrıca çeşitli nefes teknikleri, gevşeme teknikleri ile annenin doğum sancıları ile rahatça başetmesini öğretir. Hypnobirthing sayesinde anne kendisine güven duymayı öğrenir.

Normal doğumda korku bir kısır döngüyü başlatır. Korku annede gerginlik yaratır, bu da ağrıya sebep olur. Ağrı ise daha fazla korkuya sebep olur bu da daha fazla gerginlik ve daha fazla ağrı şeklinde ilerler. Bu nedenle korkunun yenilmesi ağrıyı da önler, rahat, güven dolu bir doğum sağlar. Hypnobirthing metodu eğitimi alan bir anne öncelike bilinç altındaki korkuların yersiz olduğunu anlar ve kendisinin de her kadın gibi normal doğum yapabilecek kabiliyette olduğuna inanır. Doğuma da bu inanç ve güven ile girer. Doğumun başlamasından itibaren yersiz korku ve endişeler ile panik olmak yerine bilinçli, sakin, rahat ve güven dolu hareketlerde bulunur. Anne adayı doğumdan önce öğrendiği nefes ve gevşeme tekniklerini uygulayarak sancılar (doğum ağrıları) ile rahatça başeder.
Detaylı bilgi için: http://www.hypnobirthing.com

İlgili Konular:
- Doğal Doğum
- Normal Doğum
Tamamını >>

DOĞUMDA IKINMA TEKNİKLERİ

Ikınma normal doğumda annenin doğumunu kolaylaştıracak önemli faktörlerden birisidir. Bu nedenle anne adaylarının doğumhanede doğum süresince nasıl davranmaları gerektiklerini, neler yapacaklarını, doğru nefes ve ıkınma tekniklerini öğrenmeleri egrekir. Bunları hamilelik süresince çeşitli kitaplardan, internet sitelerinden veya hamile eğitim kurslarından öğrenebilirsiniz.

Ikınma doğumun sadece ikinci evreside yapılır, daha öncesinde yapılmaz. Doğum 3 evreden oluşur. Birinci evre sancıların başlamasından rahim ağzının tam yani 9-10 cm kadar açılmasına kadar geçen dönemdir. Bu evre en uzun evredir, bazen bir kaç saat bazen uzun saatler alabilir. Birinci evrede sancılar geldikçe uygun şekilde nefes alıp vermelisiniz ve rahim ağzınızın açılmasını beklemelisiniz. Nefes teknikleri hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu evrede sancıları kendiliğinden olabilir veya suni sancı veriliyor olabilir, her iki durumda da farketmeksiniz ıkınma yapılmaz. Rahim ağzı giderek açılır ve 9-10 santimetre tam açıklığa ulaşınca artık doğumun ikinci evresi başlamıştır. Bu evrenin başladığını kendiniz anlayamazsınız ancak ebe veya doktorunuz size söyleyecektir. İkinci evrede sizin de ıkınarak bebeğin doğumun ayardım etmeniz istenecektir. İkinci evrere bebek annenin rektumuna (barsağın son kısmı) baskı yaptığı için annede zaten kendiliğinden bir ıkınma hisssi başlayacaktır.  Bu evredeki ıkınma tekniği aşağıda detaylı olarak anlatılmıştır. Ikınmalar ve doktor (veya ebe) yardımı ile bebek doğduktan sonra doğumun üçüncü ve son evresi başlar. Bu evrede bebeğin eşi (plasenta) ayrılması beklenir.  Doktorunuz veya ebe plasentanın ayrılmasını bekleyerek alacaktır, bu esnada ağrı veya sancı hissetmezsiniz, ıkınmanız gerekmez. Doğumun 3. evresi yani plasentanın ayrılması için beklenen süre yaklaşık 5-10 dakika (en fazla yarım saat) sürer. Daha sonra varsa dikişiniz atılır ve doğum masasından kaldırılırsınız.

Normal doğumda ıkınma nasıl yapılmalıdır?
Doğumun ikinci evresinde bebeğin aşağıya doğru inmesi için ve doğum kanalından çıkarak doğması için ıkınmalarla anne adayının destek olması çok önemlidir. Uygun ıkınma doğuma çok yardımcı olur. Ikınma sancı geldiğinde yapılır, sancıların geçtiği ara dönemlerde ıkınma yapmadan dinlenmeniz gerekir. Her sancıda tekrar ıkınmanız gerekir. Genellikle 2-3 ıkınma sonrasında bebek doğacaktır. Ikınma tekniği: Sancı geldiğinde burundan nefes alarak derin bir karın solunumu yapmalısınız. Daha sonra nefesinizi içinizde tutarak çenenizi göğsünüze yaklaştırarak bebeği itmeye çalışır şekilde aşağıya doğru güç uygulamalısınız. Bu insanın kabız olduğunda ıkınmasına benzer. Burada gücünüzü boynunuza doğru değil aşağıya doğru vermelisiniz. Ikınma kuvvetli ve uzun olmalıdır. Bu ıkınma süresince nefesinizi tutmak yerine yavaşca ağzızından "ıııııııı" şeklinde ses çıkartarak nefes vererek de ıkınabilirsiniz. Bu esnada nefes verme çok yavaş olmalıdır ki ıkınma uzun sürsün. Nefesinizi tamamen verdiğinizde ıkınma biter ve sancı geçmemişse bu esnada tekrar aynı şekilde burundan karnınızı şişirecek şekilde nefes almanız ve ıkınmanız gerekir. Ağrı geçince normal nefes alarak dinlenmeniz gerekir ve ağrı gelince tekrar aynı şekilde ıkınmanız gerekir. Ağrılar ortalama 2-3 dakika arayla gelir. Bu esnada gerekirse epizyotomi (doğum kesisi) yapılır ve bundan sonra genellikle bir ıkınma daha doğum için yeterli olur. Bebek doğduğu anda ıkınmayı bırakmanız istenecektir sizden. Burada önemli nokta ıkınma tekniğinde nefesi burundan ve karın solunumu olacak şekilde almanızdır. Bu hem doğumu kolaylaştıracak hem de bebeğe daha bol oksijen sağlayacaktır. Göğüs solunumu yapmamaya özen göstermelisiniz. Karın solunumu nasıl yapacağınız konusunda detaylı bilgiye buraya tıklayrak ulaşabilirsiniz.

Ikınma ayakta veya çömelir pozisyonda veya yatağa, doğum masasına sırt üstü yayar pozisyonda yapılabilir. Ülkemizde doktor veya ebe eşliğinde doğumlarda genellikle sırt üstü yatar şekilde doğum uygulanır. Ancak bazı durumlarda ayağa kalkarak ıkınmanız veya çömelerek ıkınmanız istenebilir, bu pozisyonlar yer çekiminin etkisi nedeniyle bebeğin aşağıya doğru inmesini kolaylaştıran pozisyonlardır.


İlgili Konular:
- Doğumda Nefes Teknikleri
- Doğumun Evreleri
- Normal Doğum
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"