JİNEKOLOJİK KANSERLERİN TEDAVİSİNDE LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

RAHİM VE YUMURTALIK KANSERİNDE LAPAROSKOPİ YÖNTEMİ 

Laparoskopik cerrahi yöntemi yani diğer yaygın kullanılan ismi ile kapalı yöntemle ameliyat tekniği yıllar içerisinde yaygınlaşmış ve geniş kullanım alanı bulmuştur. Son yıllarda özellikle kadın hastalıkları ile ilişkili kanserlerin ameliyatı için de kullanılır hale gelmiştir. Kadın hastalıkları yani jinekoloji konusunda uzun yıllardır laparoskopi yöntemi yaygın olarak kullanılmaktadır; yumurtalık (over) kistleri, myomlar ve rahim alma (histerektomi) ameliyatı, tüp bağlama ameliyatları yaygın olarak kapalı yöntemle uygulanmaktadır. Rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanserlerinin tedavisinde yani jinekolojik onkoloji alanında laparoskopi yöntemi daha geç kullanılmaya başlansa da son yıllarda giderek yaygınlaşır hale gelmiştir. Sadece kadın üreme organları ile ilgili kanserlerde değil; diğer organlarla ilgili kanserlerde de laparoskopi yöntemi yani kapalı ameliyat yöntemi giderek yaygınlaşmaktadır (mide kanseri, barsak kanseri, rektum kanseri, böbrek kanseri, mesane kanseri gibi...) Onkolojik cerrahide laparoskopi gibi minimal invaziv cerrahi tedavi yöntemleri giderek yaygınlaşmaktadır.

Laparoskopik cerrahi yönteminde (kısaca LS) karına büyük bir kesi yapılmadan 3-4 adet küçük delikten karın içerisine uzatılan aletlerle ameliyat gerçekleştirilir. Laparoskopik ameliyatların nasıl yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ameliyat için açılan deliklerin yeri ve büyüklüğü aynı diğer ameliyatlarda olduğu gibidir genellikle; bir delik göbekte, bir kaç delik de karnın sağ ve dol kısmında olacak şekilde ameliyat yapılır. Deliklerin büyüklüğü yarım ve bir santimetre arasında değişir.

Kanser tedavisinde laparoskopinin avantajı:
Kapalı yöntemle yapılan ameliyat ile açık yöntemle yapılan ameliyat arasında sadece yapılış tekniği açısından fark vardır. Yani aynı organlar aynı şekilde çıkartılır ve değerlendirilir. Sonuç olarak aynı işlem yapılmış olur sadece kullanılan alet ve yöntemler değişir. Bu nedenle hastanın tedavisinin başarısı ve hastalığın tekrarlaması, yaşam süresi gibi konularda bir fark beklenmez. Ancak kapalı yöntemde hastanın karnına daha küçük kesiler yapıldığı için hastanın ameliyat sonrası ağrısı daha az olur, ayağa kalkması ve işlerini yapar hale gelmesi daha kısa sürer. Ameliyat süreleri her iki yöntemde benzerdir. Her iki yöntemde de genel anestezi uygulanır. Her iki yöntem de cerrahi açıdan benzer riskleri içerir; örneğin kanama, organ yaralanması, enfeksiyon gibi...

Kadın üreme organları kanserlerinde laparoskopik yöntemle yapılan ameliyatlar:
- Rahmin alınması (basit histerektomi, radikal histerektomi)
- Sadece rahim ağzının alınması (trakelektomi)
- Parametrektomi
- Yumurtalıkların alınması (ooforektomi), tüplerin alınması (salpenjektomi)
- Lenf nodlarının alınması yani lenfadenektomi (pelvik lend nodları, paraaortik lenf nodları)
- Omentektomi (barsakların üzerini örten yağlı dokunun alınması)
- Apendektomi (Bazı yumurtalık kanserlerinde yapılır.)
- Periton biyopsisi

Hangi kanserlerin tedavisinde laparoskopik ameliyat uygulanır?
Jinekolojik kanserler yani kadın üreme organlarından gelişen rahim kanseri (endometrium kanseri),  rahim ağzı kanseri (serviks kanseri), yumurtalık kanseri (over kanseri) tedavisinde laparoskopik ameliyat yöntemi uygulanabilmektedir. Bir jinekolojik kanser hakkında karar verirken öncelikle ameliyat için uygun mu diye karar verilir, ameliyat için uygun ise açık ameliyata mı kapalı ameliyata mı uygun diye karar verilir. Çünkü her kanser hastası ameliyat tedavisine uygun değildir, bazılarında öncelikle radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi uygulanır.
Bir kanser hastasında ameliyat tedavisi uygun görülmüşse bu hasta için laparoskopi yani kapalı yöntem uygun mu diye değerlendirilirken dikkate alınan kriterlerden bazıları şunlardır:
- Hastanın kilosu
- Hastanın diğer hastalıkları
- Hastanın daha önce geçirdiği cerrahi operasyonlar
- Kansere ait kitlenin büyüklüğü ve yeri, karın içerisinde yaygınlık derecesi

Rahim (endometrium kanseri) tedavisinde laparoskopi:
Laparoskopi yani kapalı yöntemin en yaygın kullanıldığı jinekolojik kanser endometrium kanseridir. Endometrium kanserinin evresinin belirlenmesi ameliyat ile çıkarılan dokuların patolojik değerlendirmesi sonucunda yapılır; bu nedenle laparoskopi yöntemi ile rahim, yumurtalık, tüpler, omentum, lenf bezleri çıkarılır. Bu dokuların hepsi her ameliyatta çıkarılmayabilir, kanserin türüne ve hastanın diğer özelliklerine göre bu karar değişebilir. Laparoskopi yöntemi bazı hastalarda uygun olmayabilir, bu durumda açık ameliyat ile de aynı organ ve dokular çıkarılabilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek gerekebilir.

Rahim ağzı (serviks) kanserinde laparoskopi:
Rahim ağzı yani serviks kanseri tedavisinde bazen ameliyat, bazen ışın (radyoterapi) ve kemoterapi kullanılabilmektedir. Eğer ameliyat tedavisi uygun görülmüşse genellikle radikal histerektomi ve lenf nodlarının alınması (lenfadenektomi) uygulanır. Radikal histerektominin normal basit histerektomiden farkı rahim etrafındaki dokunun rahimle birlikte daha geniş şekilde çıkarılması (parametrektomi) ve vajinanın üst kısmının alınmasıdır (vajenektomi). Bu nedenle normal basit histerektomiye göre ameliyat sırasında ve ameliyat sonrasında daha fazla riskler içerir. Radikal histerektomi ameliyatı açık veya kapalı yöntemle yapılabilmektedir, hangi yöntemin hangi hastaya uygun olacağına muayene, tümörün büyüklüğü, hastanın kilosu, hastanın diğer hastalıkları gibi bir çok özellik değerlendirilecek karar verilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek gerekebilir.
Rahim ağzı kanserinde tümör boyutu küçükse bazen rahim tamamen alınmadan sadece rahim ağzı alınabilmektedir, bu işleme trakelektomi denir.

Yumurtalık (over) kanserinde laparoskopi:
Yumurtalıklarda kanser süphesi içeren bir kist veya kitle varsa bazı durumlarda laparoskopi yani kapalı yöntemle alınarak patolojik değerlendirmesi yapılabilir. Eğer kistin patolojik değerlendirmesi sonucunda kanser olduğu belirtilirse ameliyata rahim alınması, lenf bezlerinin alınması, omentum alınması gibi ek işlemler eklenebilir. Kistte kanser özelliği izlenmezse genellikle bu ek işlemler eklenmez ancak hastanın özelliklerine göre bu kararlar değişebilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek de gerekebilir.

(UK)

İlgili Konular:
- Laparoskopi (Kapalı Ameliyat)
- Laparotomi (Açık ameliyat)
Tamamını >>

KAPALI MİYOM AMELİYATI (LAPAROSKOPİK MYOMEKTOMİ)

Miyom (myoma uteri) kadınlarda en yaygın görülen iyi huylu tümörlerden birisidir. Miyomlar her zaman tedavi veya ameliyat gerektirmezler ancak ameliyat gerektiren myomlar için uygulanan tekniklerden birisi de laparoskopik ameliyat yöntemidir. Her miyom için laparoskopik ameliyat mümkün değildir ancak mümkün olan hastalarda çeşitli avantajlar içerir. Laparoskopik miyom ameliyatının açık yöntemle yapılan miyom ameliyatına göre başlıca avantajları karında daha az yara izi olması, ameliyat sonrası iyileşme süresinin daha kısa olması, yara yeri enfeksiyonu riskinin çok düşük olması, ameliyat sonrası daha az ağrı olmasıdır. Açık yöntemle ve diğer yöntemlerle miyom ameliyatı yapılması hakkında bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Laparoskopi (kapalı ameliyat) miyomlar dışında da karın içerisindeki bir çok hastalığın tedavisi için jinekolojide ve diğer branşlarda yaygın olarak uygulanan bir yöntemdir, laparoskopi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopik (kapalı) miyomektomi subseröz ve intramural miyomlarda tercih edilir (bkz: miyom türleri). Ameliyat planlanan bir miyom hastasında laparoskopik yöntemin tercih edilmesi esnasında en önemli kriter cerrahın tecrübesidir. Bu yöntemde tecrübeli olan cerrahlar kendi tecrübeleri doğrultusunda laparoskopi için uygun vakaları seçseler de genellikle çok büyük olmayan (8-10 cm'den küçük), ve 4'ten az sayıda myomu bulunan hastalar tercih edilmektedir. Bazı araştırmalar 4 ve daha fazla miyom varlığında, intraligamanter miyomlarda, büyük miyomlarda laparoskopi uygulandığında komplikasyon oranında artış olduğunu bildirmiştir (kaynak). Ameliyattan önce miyomların yeri ve büyüklükleri ultrasonografi ile dikkatlice değerlendirilir hatta bazı durumlarda MR ile değerlendirilir. MR miyomların boyutu ve lokalizasyonu konusunda, adenomyozis varlığı konusunda daha net bilgi verebilmektedir.



Laparoskopik myom ameliyatında myomlar rahim duvarından çıkarıldıktan sonra karın dışarısına genellikle "morselatör" denilen alet ile parçalanarak alınır.

Ameliyattan sonra miyomlar tekrar oluşur mu?
Açık ameliyatta olduğu gibi laparoskopik myomektomiden yıllar sonra da miyomların tekrarlama riski vardır. Tekrar miyom oluşma riski ameliyat sırasında 35 yaşından genç olanlarda ve çok sayıda miyom varlığında daha fazladır, bir veya iki myom nedeniyle uygulanan ameliyatlardan sonra tekrar miyom oluşma riski düşüktür (kaynak). Daha sonraki yıllarda tekrar miyom oluşsa dahi bunların büyük kısmı tekrar ameliyat gerektirmemektedir. Yapılan araştırmalarda miyom ameliytatının laparoskopik (kapalı) veya açık yöntemle yapılmasının tekrarlama açısından fark yaratmadığı gözlenmiştir (kaynak).

Laparoskopik (kapalı) miyom ameliyatı sonrası:
- Hamilelik planlayanların ameliyattan sonra en az 6 ay korunmaları önerilir. Daha erken dönemde gebe kalınması riskli olabilir.
- Laparoskopik miyom ameliyatı olanlar ameliyattan sonra kendini iyi hissettiğinde, ağrı hissetmediğinde cinsel ilişkiye başlayabilir. Bu süre genellikle 15-30 gün arasında değişir.
- Laparoskopik miyomektomi ameliyatından genellikle bir veya iki gün sonra hasta taburcu edilir ve bir hafta sonra kontrole gelmesi önerilir. İlk kontrollerden sonra 6 ay veya yılda bir kontroller ile takibe devam edilir.
- Ameliyat sonrasında hastanın günlük hayatındaki her işi rahat yapabilmesi 1-2 hafta içerisinde gerçekleşir. Çalışan hastalar işlerine 2-4 hafta arasında dönebilmektedir genellikle. İyileşme süreci açık ameliyata göre daha kısa sürer ve daha ağrısız geçer.


İlgili Konular:
- Myomektomi (Miyom Alınması Ameliyatı)
- Miyom Nedir?
- Miyom Tedavisi
- Miyomlarda Embolizasyon Tedavisi
- Laparoskopik Histerektomi
Tamamını >>

KISIRLIK TANISINDA LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

İNFERTİLİTEDE DİAGNOSTİK (TANISAL) LAPAROSKOPİ
Kısırlık (infertilite) tedavisi sırasında tüplerin (kanalların) açık veya kapalı olduğunu anlayabilmek için, tüplerin etrafında yapışıklık var mı değerlendirebilmek için, karın içerisinde endometriozis veya başka ek patolojiler varlığını araştırabilmek için bazı durumlarda laparoskopi yapılması gerekebilir. Bu ve benzeri nedenlerle karın içerisine bakılması için yapılan laparoskopiye diagnostik (tanısal, teşhis amaçlı) laparoskopi denir. Diagnostik laparoskopi tanı yani teşhis koyma amacıyla yapılan laparoskopi anlamına gelir. Karın içerisine göbekten içeri sokulan bir kamera ile bakılır. Laparoskopi (kapalı ameliyat) işlemi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopi ile tüplerin (kanalların) açık mı kapalı mı olduğuna bakmak için rahim içerisine alttan (rahim ağzından) basınçla boya verilerek tüpler yoluyla karın içerisine geçiyor mu diye gözlenir (boya testi). Boyanın tüplerden karın içerisine geçmesi o tüpün açık olduğunu gösterir, boya karın içerisine geçemiyorsa o taraftaki tüp (tuba, kanal) kapalıdır. Boyalı renkli madde olarak metilen mavisi dilüe edilerek kullanılır. Bu işleme kromopertubasyon (chromopertubation) denir. Tubal faktör değerlendirilirken genellikle öncelikle HSG (rahim filmi) uygulanır. HSG sonucunda bilateral tıkanıklık izlenmişse tanısal  laparoskopi uygulanır.

Genellikle laparoskopi işlemi ile aynı anda histeroskopi işlemi de uygulanarak rahim içerisinde bir patoloji var mı değerlendirilir, buna da diagnostik (tanısal, teşhis amaçlı) histeroskopi denir. İnce bir kamera rahim ağzından rahim içerisine uzatılarak rahim içerisi gözlenir. Rahim içerisinde myom, polip, yapışıklık ve benzeri patojiler var mı araştırılır.

HSG'de kapalı izlenen tüpler laparoskopide açık izlenebilir:
HSG'de (rahim filminde) kapalı izlenen tüplerin önemli bir kısmı laparoskopide açık izlenebilmektedir (kaynak 1, 2). Bunun HSG çekim tekniği, değerlendirme hassasiyeti, her iki yöntemde kullanılan sıvıların vizkosite farklı gibi nedenleri vardır. HSG'de tüplerin kapalı izlenmesinin güvenilirliği düşüktür ancak açık izlenmesi güvenilirdir. Bu nedenle genellikle HSG'de her iki tüpte tıkanıklık izlenmişse laparoskopi ile tubal açıklığın yeniden değerlendirilmesi önerilir. Ancak HSG'de tüplerden birisi veya ikisi açıksa laparosopi ile tekrar değerlendirmeye gerek olmadığı yönünde görüşler ağırlıktadır.

Laparoskopinin kısırlık (infertilite) tedavisinde tüplerin açıklığını belirlemek dışında karın içerisindeki diğer patolojileri tespit edebilme avantajı da vardır. Endometriozis, peritubal adezyonlar gibi infertiliteye debep olabilecek patolojiler gözlenebilir. HSG peritubal adezyonları belirlemekte kullanışsızdır.

Adezyolizis (Tüplerin etrafındaki yapışıklıkların açılması):
Karın içerisindeki ve tüplerin, yumurtalıkların etrafındaki yapışıklıkların ameliyatla (laparoskopi) ile açılmasına adezyolizis denir. İnfertilite hastalarında yapılan laparoskopik adezyolizis sonrası gebelik oranlarında artış olduğu saptanmıştır (kaynak). Benzer şekilde laparoksopide gözlenen minimal endometriozis odaklarının eksizyonu (veya koagulasyonu) sonucunda gebelik oranlarının arttığını bildiren araştırma da mevcuttur (kaynak).
Rahim içerisindeki yapışıklıkların açılması ayrı konu olarak açıklanmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.



İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- Kısırlık Tedavisi
- Laparoksopi (Kapalı Ameliyat)
Tüplerin Tıkalı (Kapalı) Olması
- Rahim Filminde Tüplerin Kapalı Çıkması
Tamamını >>

GEBELİKTE LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

HAMİLELİKTE KAPALI YÖNTEMLE AMELİYAT UYGULANABİLİR Mİ?

Hamilelik sırasında over kisti (yumurtalık kisti), over torsiyonu, apandisit, kolesistit gibi nedenlerle ameliyat yapılması gerekebilmektedir. Gebelik döneminde müdahale edilmesi zorunlu olmayan hallerde ameliyat doğum sonrasına ertelenir, ancak bazı hallerde hamilelik sırasında ameliyat ile mmüdahale etmek zorunludur. Bu durumlarda kapalı yöntemle ameliyat (laparoskopik) veya açık ameliyat (laparotomi) yöntemi ile müdahale edilebilmektedir. Bazı hastalıklarda kapalı ameliyat uygulanamaz ve açık ameliyat uygulanması şarttır; bazı hastalıklarda ise her iki ameliyat yöntemi de uygulanabilmektedir. Örneğin mide perforasyonu durumunda açık yöntem uygulanması şart iken, apandisit veya yumurtalık kisti durumunda her iki yöntem de uygulanabilir. Uygulanacak ameliyat yöntemi hastalığın ne olduğuna, hastanenin ve doktorun imkan ve tecrübelerine, hastanın tercihine göre değişebilmektedir. Hamile olmayan hastalarda olan laparoskopi kontrendikasyonları aynı şekilde hamile hastalarda da geçerlidir (hemodinamik instabilite gibi).

Dış gebelik (Ektopik gebelik) tedavisi için yapılan laparoskopik ameliyat bu sayfadaki yazının konusu dışındadır. Bu yazıda kastedilen normal gelişen bir gebelik varken, yanısıra meydana gelen gebelik dışı bir patoloji nedeniyle ameliyat uygulanmasıdır.



Gebelik sırasında hangi durumlarda laparoskopi (kapalı ameliyat) uygulanabilir?
- Over (yumurtalık) kistleri (hemorajik kist, endometrioma, dermoid kist)
- Adneksiyal torsiyon (Over kist torsiyonu) (bkz: salpingoooferopeksi)
- Myom (fibroid) torsiyonu (kaynak)
- Heterotopik gebelik
- Apandisit
- Kolesistektomi (safra kesesi alınması)
- Mezenterik kist
- Splenektomi, nefrektomi, fıtık onarımı, lenfadenektomi gibi nadir uygulamalara ait vaka bildirimleri de vardır (kaynak 1, 2).

Daha önceki yıllarda gebelerde laparoskopik cerrahi çok yaygın uygulanmamaktaydı, bunun nedenleri uterusun manipulasyonu zorlaştıracak şekilde büyük olması, uterus ve fetusun zarar görmesinden korkulması, karbondioksite bağlı asidoz gelişebileceği gibi endişelerdi. Ancak günümüzde yapılan araştırmalarda laparoskopi ile açık ameliyat arasında gebelikle ilgili riskler açısından fark olmadığının gösterilmesi nedeniyle ve laparoskopi uygulayan cerrahların tecrübelerinin artmasından dolayı yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır. Ayrıca laparoskopik yöntemin  gebe olmayan hastalarda sağladığı avantajlar aynı şekilde gebe hastalarda da geçerliliğini korumaktadır (ameliyat sonrası ağrının daha az olması, hastanede daha az kalma gereksinimi, yara yeri enfeksiyonu riskinin düşük olması gibi).

Gebelikte laparoskopik ameliyat tekniği:
- Genel anestezi altında karbindioksitle batın şişirilmesi aynen gebe olmayan hastalardaki gibi uygulanabilir.
- Hastanın ilk trimesterde düz supin pozisyonunda, 16. hafatdan sonra hafif sola dönük pozisyonunda olması tercih edilir. Sola yatırmakta amaç büyük damarlara olan basıyı azaltmaktır. Ameliyatta görüntüyü kolaylaştırması açısından gerektiğinde Trendelenburg pozisyonu uygulanabilir.
- Trokarların giriş yeri uterus büyüklüğüne göre değiştirilebilir. Duruma göre yan trokarlar sağ veya sol aynı taraftan  girilebilir (kaynak). Büyük gebeliklerde ilk trokar ve veress girişi supraumblikal bölgeden uygulanabilir. Trokar girişi esnasında uterusun yana deviye edilmesi yaralanması riskini azaltabilir. Mümkün olduğunca ince trokarlar tercih edilir.
- Veress iğnesi özellikle büyük uteruslarda dikkatli girilmelidir, kazara uterusa giriş bildirilmiştir (kaynak).
- Pnömoperiton oluşturmak amacıyla ilk trokar girişinde açık teknik (Hasson tekniği) veya Veress iğnesi uygulanabilir. Bu cerrahın tecrübesi ve yatkınlığı ile ilgilidir. Veress iğnesinin sol üst kadrandan uygulanmasını öneren merkezler vardır (kaynak), orogastrik tüp ile mide boşaltılması uygulanması mide yaralanması riskini azaltır.
- İntraabdominal basıncın çok artmamasına özen gösterilmelidir (12mm Hg altında kalmalı). Bunda amaç damarlara olan basıncı azaltmak, venöz dönüşün engellenmesini önlemek ve CO2 emiliminin mümkün olduğunca az olmasını sağlamaktır.
- Gazsız laparoskopi uygulaması da gebelik sırasında mümkündür ancak yaygın olarak uygulanmamaktadır. Bu yöntem CO2 emilimine bağlı hiperkarbi ve fetal asidozdan kaçınmak ayrıca intrabadominal basınca bağlı venöz kan akımı azalmasından kaçınmak amacıyla uygulanmıştır ancak CO2 basıncı yüksek tutulmadığı sürece bu yan etkiler gelişmemektedir. Ayrıca ameliyat sırasında uzun süreli ve yüksek basınçlı suction kullanımına imkan sağlaması sayesinde koterizasyondan kaynaklanan toksik gazlara fetusun maruz kalmasını engeleyebileceği bildirilmiştir (kaynak). Gazsız laparoskopinin genel anestezi olmadan rejyonel anestezi altında yapılabilmesi fetus açısından diğer bir avantajı olarak bildirilmiştir. Batın ön duvarı elevasyonu için özellikli ekipman gerektirmesi dezavantajıdır ve günümüzde yaygın olarak uygulanmamaktadır. Gazsız laparoskopi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Ameliyat sonrası uterin aktivite artış riski ve fetal kalp atım değişiklikleri açısından anne ve fetus yakın takibe alınmalıdır.
- Hamilelikte uygulanacak laparoskopi öncesinde rutin proflaktik tololiz uygulanmasına dair öneri yoktur.

Hamilelikte laparoskopi için en uygun zaman nedir?
Açık cerrahide olduğu gibi laparoskopi (LS) için de en uygun zaman ikinci trimesterin başlarıdır (12-16 hafta). İlk trimester yani gebeliğin ilk 3 ayı fetal teratojenite ve düşük riski yüksek olmasından dolayı zorunlu olmadıkça ilk tercih değildir ancak uterusun küçük olmasından dolayı laparoskopi işlemi kolay uygulanabilir. Over torsiyonu gibi ikinci trimestere ertelenemeyecek acil hallerde ilk trimesterde laparoskopik cerrahi uygulanmaktadır. Gebeliğin son 3-4 ayında (son trimesterde) ise ameliyata bağlı erken doğum riski daha sık gelişebilmektedir ayrıca fazla büyük olan uterus laparoskopi uygulanmasını zorlaştırır ancak bu dönemde de uygulanan başarılı ameliyatlara ait vaka bildirimleri vardır (kaynak 1, 2, 3).


İlgili Konular:
- Laparoskopi (Kapalı Ameliyat)
- Gebelik Sırasında Ameliyat Olmak
Tamamını >>

DIŞ GEBELİK TEDAVİSİ

DIŞ GEBELİKTE AMELİYAT VE İLAÇ İLE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Dış gebelik (ektopik gebelik) tedavisinde uygulanan başlıca iki yöntem vardır. Bunlar ilaç (metotreksat, methotrexate) tedavisi ve ameliyat tedavisidir. Bazı hastalarda dış gebelik bu iki tedavi yöntemine de gerek kalmadan takipler sırasında kendiliğinden kaybolabilir, buna izleme tedavisi denir ancak bu her zaman mümkün değildir, çoğunlukla başlangıçtaki B-HCG değeri çok düşük olan hastalarda mümkündür.

DIŞ GEBELİKTE İLAÇ TEDAVİSİ 
(Metotreksat, Methotrexate, MTX) :
Dış gebelik tedavisinde kullanılan metotreksat bir kemoterapi ilacıdır, bazı kanserlerin tedavisinde de kullanılmaktadır. Dış gebelik kanser veya benzeri bir hastalık değildir ancak buradaki hücrelerin de ölümünü sağladığı için bu ilaç son derece etkilidir tedavide. Metotreksatın tüp içerisine (intra-tubal) veya gebeliğin amniyon kesesi içerisine uygulamaları da yapılmış olsa da günümüzde rutin kullanım olarak intramuskuler (kas içerisine enjeksiyon) şeklinde uygulanmaktadır. Metotrexate folik asit antagonisti bir maddedir ve hücrelerde DNA sentezini bozarak etkisini gösterir.

Metotreksat ile ilaç tedavisi durumu stabil olan hastalarda yani karın içerisine fazla kanama olmayan hastalarda veya kanama olmuş ancak sonradan durmuş olan hastalarda tercih edilir. Ayrıca gelecekte çocuk sahibi olmayı isteyen hastalar için de uygun tercihtir. Çünkü metotreksat tedavisinin başarılı olması durumunda ameliyat yapılmadan ve tüplerden birisi alınmadan dış gebelik tamamen kaybolacaktır.

İlaç tedavisi hangi hastalar için uygun değildir:
- Rüptüre ektopik gebelik: Karın içerisine kanamanın sürdüğü durumlar
- Ektopik gebelik kistlesinin çok büyük olması (4 cm'den büyük)
- Ektopik gebelikte bebeğin kalp atımlarının izlenmesi
- HCG değerinin 10.000 IU'den yüksek olması
- Bebek emzirmek zorunda olan hastalar
- İmmün yetmezlik olan hastalar (Bağışıklık sisteminde bozukluk)
- Karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinde bozukluk olan hastalar
- Aktif akciğer veya barsak hastalığı bulunan hastalar
- Kan hastalıkları ve kemik iliği hastalığı olanlar
- Alkolizm

Metotreksat tedavisi tek doz veya multidoz (çoklu doz, tekrarlayan doz) olmak üzere iki şekilde verilebilmektedir. Araştırmaların çoğunda tek doz ve multi doz tedavi protokollerinin başarı şansı yakın çıkmıştır ancak tek doz tedavide yan etkiler daha bulunmuştur. Metotreksat (mtx) tedavileri sırasında belli aralıklarla tam kan, platelet ve karaciğer, böbrek fonksiyon testleri kontrol edilir. Metotreksat tedavisinin  ağızdan oral yolla da kullanımı da mümkündür ancak günümüzde bu yol tercih edilmez,  intramuskuler (kas içerisine, kalçadan enjeksiyon) şekilde kullanılır yaygın olarak.

Tek doz metotreksat tedavisi:
Hastaya bir kere 50 mg/m2 dozunda metotreksat uygulanır ve arkasından 4. ve 7. günlerde B-HCG tahlili yapılarak düşme var mı araştırılır. Bu iki gün arasında en az %15 düşme beklenir HCG değerlerinde, bu düşüş gerçekleşirse  HCG değeri sıfırlanana kadar haftada bir tahlil yapılırak takip edilir. 4. ve 7. günler arasında HCG  değerinde beklenen %15'ten az düşüş olması veya artma olması durumunda metotreksat dozu bir kere daha tekrar edilir. Bundan sonra da HCG değerlerinde düşme olmaması, sabitlenme (plato) veya artma olması durumunda tek doz metotreksat tedavisi başarısız kabul edilir ve başka tedavi yöntemleri uygulanır.

Multidoz (çoklu, tekrarlayan doz) metotreksat tedavisi:
Bu protokolde hastaya bir gün metotreksat (1.0 mg/kg dozunda) diğer gün folinik asit (0,1 mg/kg dozunda) olacak şekilde sırayla maksimum sekiz gün ilaç verilir. İlaçlar intramuskuler (kas içerisine) enjeksiyonla uygulanır. B-HCG değerinde yeterince düşme saptanınca haftalık takiplerle sıfırlanıncaya kadar takip edilir.

Metotreksat ile ilaç tedavisinin yan etkileri:
 Bulantı, kusma, ishal, ağız içerisinde yara oluşması (stomatit), baş dönmesi, sersemlik, saç dökülmesi,  nadiren nötropeni gib yan etkiler meydana gelebilir. Saç dökülmesi kalıcı değildir, tedaviden sonra yeniden saçlar eski haline gelir.

DIŞ GEBELİKTE AMELİYAT TEDAVİSİ:
Dış gebelik tedavisinde hastane imkanları müsaitse ve hastanın ilaç tedavisine karşı yukarıda belirtilen engellerinden birisi yoksa öncelikle ilaç tedavisi uygulanır genellikle. Ancak hasta yukarıda sıralanan ve ilaç tedavisine engel oluşturan kriterleri taşıyorsa veya uygulanan ilaç tedavisi başarısız olmuşsa veya karın içerisine aşırı kanama gibi bir durum meydana gelmişse veya hastanın kişisel tercihi bu yönde ise ameliyat tedavisi uygulanır. Ameliyat tedavisi açık ameliyat (laparotomi) veya laparoskopik ameliyat şeklinde iki şekilde uygulanabilir.

Açık ameliyat mı? Laparoskopi mi?
Fazla şişman olan, daha önceden karın ameliyatları geçirmiş olan veya karın içerisine aşırı kanama izlenen hastalarda  laparoskopik yöntem yerine açık cerrahi tercih edilir. Laparoskopik ameliyatta (kapalı ameliat) da açık ameliyatta da yapılan işlemler benzerdir ancak laparoskopik ameliyatın hastanın karnında daha az yara izi oluşturması, daha az ağrıya neden olması, hastanın hastanede daha az yatması gibi avantajları vardır. Ameliyatta dış gebelik tüpte izleniyorsa tüp dış gebelikle beraber tamamen alınabilir (salpenjektomi) veya tüpün içerisinden dış gebelik temizlendikten sonra tüpe yapılan kesi onarılarak tüp yerinde bırakılabilir (salpingotomi, salpingostomi). Ya da fimbrial ekspresyon (milking) denen yöntemle dış gebelik tüpten dışarıya çıkartılabilir fakat bu yöntem pek tercih edilmez. Dış gebeliğin aşırı büyümesinden dolayı tüp yırtılmışsa, parçalanmışsa bu durumda tüpü tamamen almak gerekir. Çok nadiren dış gebeliğin rahime (uterusa) çok yakın yani interstisyel bölgede olduğu durumlarda mecburen rahimin de alınması (histerektomi) gerekebilir.
Açık ameliyatta karın kesisi çoğunlukla aynı sezaryen kesisi gibi yatay olarak yapılır, nadiren özellikle ek patolojiler varsa karın ortasında göbekten aşağıya kadar dikey bir kesi yapılması gerekebilir.
Ameliyat tedavisinde sonra B-HCG değerleri hızla düşer. Hasta genellikle bir-iki gün içerisinde taburcu olur. Hasta bir kaç gün en geç bir haftada günlük işlerini yapabilir hale gelir.

Ameliyat veya ilaç tedavisi sonrası cinsel ilişkiye başlama zamanı:
Dış gebelik teşhisi konular her hastanın cinsel ilişkiye başlamadan önce doktoruna danışması gerekir çünkü bazı riskli durumlarda cinsel ilişki yasaklanabilir. Doktor tarafından bir sakınca belirtilmemişse dış gebelik nedeniyle ilaç tedavisi gören hastalar tedavi süresince cinsel ilişkide bulunabilirler ancak tedavi bitiminden bir ay sonrasına kadar korunmaları gerekir ve ilişki sırasında karın içerisine, kasıklara  fazla baskı yapmaktan kaçınmaları gerekir dış gebelik kitlesine baskı olmaması için. B-HCHG değeleri sıfırlandıktan sonra kitle tamamen kaybolmuşsa cinsel ilişkide herhangi bir kısıtlama yoktur. Kitlesi büyük olan hastalara ve rüptür (kitlenin yırtılması, patlaması) riski fazla olan hastalara cinsel ilişki tedavi bitene kadar yasaklanır.
Laparoskopik veya açık ameliyat tedavisi gören hastalar genellikle bir iki hafta içerisinde tamamen iyileşip, kendilerini iyi hissederler, ameliyattan bir iki hafta sonra cinsel ilişkiye başlayabilirler. Bu hastalarında tedaviden sonra ortalama üç ay korunmaları gerekir.
Tedavi sonrasında bazen olabilecek vajinal kanamalar cinsel ilişkide rahatsızlık yapabilir, ancak cinsel ilişkide bulunmak için engel değildir.

Kan uyuşmazlığı iğnesi  yapılmalıdır (Rh uygunsuzluğu):
Hastanın kan grubu Rh nehatif (-) ise sensitizasyonu engellemek için kan uyuşmazlığı iğnesi (Anti-D immunglobulin) tek doz yapılmalıdır. Kan uyuşmazlığı için proflaktik immunglobulin uygulanması annenin sonraki gebeliklerinde Rh sensitizasyonuna bağlı sorun yaşamasını engeller. Kan uyuşmazlığı hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Hastanın kan grubu Rh pozitif (+) ise kan uyuşmazlığı iğnesi uygulanmasına gerek yoktur.





İlgili Konular:
- Dış Gebelik (Ektopik Gebelik)
Dış Gebelik Sonrası Hamile Kalma
Tamamını >>

POLİKİSTİK OVERDE AMELİYAT

Polikistik over sendromunda (PKO, PKOS, PCOS) önceliklike tedavi varsa fazla kiloların verilmesi, yaşam tarzı değişiklikleri ve gerekli ise ilaç tedavileridir. Ameliyat tedavileri (cerrahi tedavi) nadiren uygulanan yöntemlerdir.
Ameliyat çocuk istemi olan ve ilaç tedavileri ile yumurtlama sağlanamayan hastalarda uygulanabilir. Klomifen veya  diğer iğneler ile yapılan yumurtlama tedavilerine rağmen yumurtlama sağlanamayan bazı hastalarda ameliyattan sonra yumurtlama sağlanabilmiştir. Bu hastalarda ameliyat yapılmadan direkt tüp bebek yöntemine de başvurulabilir.

Ameliyat eski yıllarda wedge rezeksiyon denilen overden (yumurtalıktan) üçgen kama şeklinde bir bölgenin kesilerek çıkarılması şeklinde uygulanırken günümüzde drilling (overlere delik açma) şeklinde uygulanmaktadır. Bu ameliyatlar laparoskopik olarak yapılır. Laparoskopik ovaryan drilling (LOD) ameliyatında hastanın her bir yumurtalığına koter veya lazer aleti ile 4-5 adet delik (4-10 mm derinliğinde) uygulanır. Laparokkopik ovaryan drilling hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bu ameliyatlardan sonra:
- Ovulasyon (yumurtlama) oranlarında artış izlenmiştir (Spontan veya ilaç tedavisi ile)
- Androjenler ve tüylenme azalmıştır
- LH düşer
- Bazı araştırmalar drilling ameliyatı snrasında çoğul gebelik ve ohss riskinde azalmayla birlikte gebelik oranlarında artış bildirmiştir.

Her ameliyatta olduğu gibi ameliyatın kendisine ve anesteziye bağlı riskler vardır. Bu ameliyatlara bağlı over etrafında yapışıklık oluşabilir. Buna karşılık faydaları da yukarıda anlatıldığı şekilde mevcuttur. Seçilmiş bazı hastalarda uygulanabilecek tedavi alternatiflerinden birisidir. Özellikle tüp bebek uygulanması için imkanı olmayan veya istemeyen hastalarda drilling uygulanabilir.


İlgili Konular:
- Polikistik Overde İlaç ve Tedavi
- Polikistik Over Sendromu
Tamamını >>

TÜP BAĞLATMA AMELİYATI NASIL YAPILIR?

Tüp bağlatma (Tüp ligasyonu) operasyonu yapılış tekniği olarak laparoskopik ve açık ameliyat şekilde 2 şekilde yapılır. Her yöntemde de işlem benzerdir, sağda ve solda bulunan iki tüp ortalarından kesilir ve bağlanır bu sayede sperm ve yumurtanın tüplerden geçerek birbirine ulaşması engellenmiş olur.

Laparoskopi (kapalı) yöntemiyle tüp ligasyonu:
Laparoskopik ameliyat  yönteminde karından ve göbekten sadece deliklerden sokulan kamera ve aletlerle işlem yapılır. Karına sezaryen kesisi şeklinde kesi yapılmaz sadece 1-2 adet küçük delik bulunur. Bu nedenle ameliyat sonrası iyileşme kolay olur ve ağrı az olur. Ameliyat yapıldıktan sonra bir gün içerisinde hasta taburcu edilebilir. Laparoskopi yöteminde tüpler orta bölgesinden koterize edilerek (yakılarak) işlem yapılır, tüp uçarı klipslenebilir.

Açık ameliyatla tüp ligasyonu:
Burada sezaryen kesisinin yapıldığı bölgeden kesi yapılarak normal yöntemlerle ameliyat yapılır. Ancak kesi sezaryen kesisi kadar geniş ve büyük olmaz genellikle 3-5 cm kadar daha küçük bir kesi yapılarak tüpler bağlanır. Kesi küçük olduğu için hatsanın iyileşmesi kolay olur ve ağrısı çok fazla olmaz. Ameliyattan genellikle bir gün sorna taburcu edilir.

Laparoskopik (kapalı ameliyat) veya açık hangi yöntemle yapılırsa yapılsın tüp bağlama ameliyatının koruma etkinliği çok yüksektir.

Sezaryen ve diğer ameliyatlar sırasında tüp bağlama ameliyatı:
Yeterli sayıda çocuk sahibi olduklarına karar veren çiftler eğer doğum sezaryen ile gerçekleşecekse bu esnada tüplerin de bağlanmasını isteyebilirler ve iki ameliyat aynı anda gerçekleşebilir. Sezaryen için yapılan cilt kesisi dışında ek başka bir kesi yapılması veya kesinin büyütülmesi gerekmez. Sezaryen ameliyatında tüpler bağlanırsa ameliyat sadece bir kaç dakika daha uzun sürer. Sezaryen dışında yumurtalık kisti veya myom ameliyatı sırasında da hasta isterse aynı zamanda tüplerin bağlanması yapılabilir.

Normal doğumdan hemen sonra tüp bağlatma:
Normal doğumdan sonraki gün göbek altından yapılacak küçük bir kesi ile de (laparoskopik değil) tüp bağlatma ameliyatı yapılabilir. Bu durumda kesi pubik bölgeden (sezaryen kesisi yapılan bölgeden) yapılmaz yukarıda göbeğe yakın bölgeden yapılır çünkü rahim doğumdan sonra büyüktür ve tüpler de rahimle beraber bu mesafede bulunur.


İlgili Konular:
- Tüp Bağlatma Ameliyatı
- Laparoskopi (Kapalı Ameliyat)
Tamamını >>

LAPAROSKOPİK OVARYAN DRİLLİNG (LOD)

Laparoskopik ovaryan drilling (LOD) ovulasyon yani yumurtlama düzensizliği olan polikistik over sendromu hastalarında ovulasyonun düzenlenmesi ve bu sayede gebelik şansının artması amacıyla yapılan cerrahi bir işlemdir. Hastanın yumurtalıklarına elektrokoter veya lazer aletleriyle 4-5 noktadan müdahale edilerek, ufak delikler şeklinde yakılır.

Laparoskopik ovaryan drilling her polikistik over hastasına yapılmaz, özellikle zayıflama ve yumurtlamayı uyaran ilaçlara cevap vermeyen hastalarda kullanılır. LOD uygulanmasından sonra yumurtlamayı uyaran (ovulasyon indüksiyonu yapan) ilaçların daha başarılı olduğunu ve tüp bebek tedavisinin daha başarılı olduğunu gösteren bazı çalışmalar vardır.

İşlem laparoskopik olarak yapıldığı için hastaya genel anestezi uygulanır ve hasta ameliyattan sonra çok kısa sürede normal hayatına dönebilir. Hasta genellikle ameliyattan 1 gün sonra taburcu edilir.


İlgili Konular:
- Polikistik Overde Ameliyat
Tamamını >>

LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

KAPALI YÖNTEMLE AMELİYAT NEDİR?
Laparoskopi (L/S) kelime anlamı olarak (lapara - skopi) karın içerisini gözlemek anlamına gelir. Karın içerisindeki organların küçük bir delikten karın içerisine sokulan kamera yardımıyla gözlenmesine laparoskopi denir, bu esnada yardımcı aletlerle yapılan ameliyatlara laparoskopik ameliyat veya kapalı ameliyat denir (kapalı yöntemle ameliyat). Laparoskopik yani, kapalı yöntemle ameliyat tekniği kadın hastalıkları dışında genel cerrahi ve üroloji gibi uzmanlık alanlarında da yaygın olarak kullanılmaktadır.

Laparokopik ameliyat yapılırken genel anestezi ile hasta uyutulduktan sonra göbek deliğinden ince uzun bir iğne (Veress iğnesi) ile karın içerisine girilerek karbondioksit gazı verilir ve karın şişirilir. Daha sonra göbek deliğinin hemen altından 1 santimetre kadar bir kesi yapılarak oradan karın içerisine trokar denilen boru sokulur. Bu borunun içerisinden karın içine ince boru şeklinde bir kamera ilerletilir. Bu ışıklı kamera ile karın içi aydılatılarak monitörden karın içerisindeki organlar izlenir. Çoğunlukla vajina içerisinden rahim ağzına bir alet takılarak laparoskopi sırasında rahmin çeşitli yönlerde oynatılması sağlanabilir, böylece daha iyi gözlem yapılabilir (bekar hastalarda takılmaz). Kamera yerleştirildikten sonra kasık bölgelerine yapılacak ameliyata göre bir veya bir kaç adet trokar daha yerleştirilir ve bunların içerisinden ameliyatı yapmak için aletler geçirilir. Ameliyattan sonra bütün aletler ve kamera çıkarılır, karındaki gaz tamamen boşaltılır ve deliklere dikişler atılır.

Laparoskopi ameliyatlarında açık ameliyatlara göre hastanede kalma süresi daha kısadır. Hasta genellikle ameliyattan 1 gün sonra hatta bazen aynı gün taburcu edilir.



Laparoskopinin (kapalı ameliyatın) avantajları:
- Cilt kesileri çok küçüktür.
- Kozmetik sorun yaratmaz, dikiş izleri hemen hemen hiç belli olmaz.
- İşlem sonrası kesi yerine bağlı görülen ağrı en az seviyededir.
- Enfeksiyon riski azdır.
- Normal hayata veya işe dönüş çok çabuk olur.
- Yara yeri fıtığı görülme riski çok azdır.
- Bazı durumlarda açık ameliyata göre daha kolay bir görüş alanı sağlar.

Jinekolojide tanı amaçlı laparoskopi (kapalı ameliyat) hangi durumlarda yapılır?
- İnfertilite (kısırlık) durumunda, karın içerisinde yapışıklık varlığını veya tüplerde tıkanıklık varlığını araştırmak amacıyla
- Endometriozis şüphesi
- Kronik pelvik ağrı
- Akut karın varlığında ayırıcı tanı amacıyla
- Pelvik kitlelerin ayırıcı tanısı
- Doğumsal (konjenital) anomalilerin tanısı

Jinekolojide tedavi amaçlı laparoskopi (kapalı ameliyat) hangi durumlarda yapılır?
- Dış gebelik
- Adezyolizis (karın içi yapışıklıkların açılması)
- Endometriozis
- Uterin perforasyon (rahmin delinmesi)
- Karın içerisinden yabancı cisim çıkarılması
- Tüplerin bağlanması (BTL)
- Tüplerle ilgili hastalıkların tedavisi
- Over (yumurtalık) torsiyonu
- Over kisti
- Endometrioma
- Polikistik over
- Pelvik abse
- Myomektomi
- Histerektomi (rahmin alınması)
- Onkolojik cerrahi (kanser ameliyatları)

Hangi durumlarda laparoskopi (kapalı ameliyat) uygulanamaz?
- Ciddi kalp veya akciğer hastalığı
- Geniş abdominal veya diafragmatik fıtık
- Jeneralize peritonit
- İleus (barsak hareketlerinin durması)
- Kanama hastalıkları
- Aşırı karın içine kanama olan hastalar
- Şok
- Aşırı obezite veya aşırı zayıflık

Laparoskopinin (kapalı ameliyatın) komplikasyonları:
Küçük laparoskopik girişimlerden sonra %1-5 oranında, büyük operasyonlardan sonra %3-6 oranında çeşitli komplikasyonlar gelişebilir. Bunların bir kısmı açık ameliyatlarda da görülebilen komplikasyonlarken bir kısmı sadece laparoskopiye özel komplikasyonlardır. Bunlar:
- Genel anestezi ile ilgili komplikasyonlar
- Karbondioksitin aşırı emilmesi ile kalpte ritm bozukluğu ve dolaşım bozukluğu
- Barsak, mesane, dalak, karaciğer gibi karın içerisindeki organların yaralanmaları
- Damar yaralanmaları
- Sinir yaralanması
- Gaz embolisi
- Cilt altında gaz birikmesi (amfizem)
- Yara yeri enfeksiyonu
- Kanama
- Port-site metastaz
- Port-site herni: Jinekolojik nedenlerle yapılan laparoskopi sonrası trokar giriş yerindeki fasial defekte bağlı barsak fıtıklaşması yaklaşık 500'de bir oranında bildirilmiştir çalışmalarda (kaynak). Herniasyonun 10 mm ve üzerindeki trokar alanlarında daha sık görülmekle birlikte çok nadiren 5 mm giriş alanlarında da görülebildiği bildirilmiştir. 12 mm trokar alanlarında riskin çok daha fazla olduğu (1/161) bildirilmiştir (kaynak). Araştırmaların çoğunluğu 10 mm ve üstündeki fasyal defetlerin süture edilerek kapatılmasını önermektedir, bazı araştırmalarda 5 mm defektlerin de kapatılması önerilmiştir.  Bazı araştırmalarda süture edilerek onarılan fasyal defektlerde de herniasyon gelişebildiği bildirilmiştir bu nedenle  fasya ile birlikte peritonun da kapatılmasını önermektedirler (kaynak).

Laparoskopi (kapalı ameliyat) uygulamaları için riskli hastalar:
- Daha önce karın içi ameliyat (veya sezaryen) geçirmiş olan hastalar veya daha önce PID, divertikülit gibi karın içi enfeksiyon geçirmiş olan hastalar laparoskopi açısından daha riskli gruba girerler; bu hastaların karın içerisindeki yapışıklıklar laparoksopi sırasında organ yaralanmalarına neden olabilir.
- Ciddi kalp veya akciğer hastalığı olan bazı hastalar laparoskopi için uygun olmayabilir çünkü karın içerisinin karbondioksit ile şişirilmesi nedeniyle solunum daha fazla zorlaşabilir, kalp damar dolaşımı bozulabilir.
- Aşırı obez hastalar
- Aşırı zayıf hastalar: Batının şişirilmesi ve ilk trokar girişi esnasında organ yaralanması riski vardır.
- Daha önce göbek fıtığı veya karın ön duvarı ventral herni operasyonu geçirmiş hastalar: Bu hastalarda umblikal giriş yapılamaz, gerekirse başka alanlarda karına giriş uygulanır.
- Aşırı barsak distansiyonu
- Diafragmatik herni

Laparoskopik ameliyatlarda (kapalı ameliyatlarda) kullanılan aletler:
- Laparoskop: Laparoskopi esnasında karın içerisinin aydınlarılması ve görüntü alınması amacıyla kullanılan kamera sistemidir. Buradan alınan görüntü ameliyat masasının yanında bulunan monitöre aktarılır ve oradan izlenir.
- Trokar: Karın içerisine sokulan 5-10 mm çaplarında boru şeklinde aletlerdir (link). Trokarların içerisinden laparoskop ve diğer aletler geçirilerek karın içerisine ulaşılır.
- Grasper ve dişli dişsiz çeşitli forsepsler
- Koter
- Yıkama (irrigasyon) - Suction (emme, aspiratör)
- Klip
- Süturler
- İnsüflatör: Batına verilen karbondioksit gazının hızını ve basıncını ayarlayan cihaz.

Laparoskopide batına giriş ve pnömoperiton oluşturmak için açık (Hasson) veya kapalı (Veress) şeklinde adlandırılan iki farklı yöntem vardır.
Açık laparoskopi (Hasson tekniği): Bu yöntemde cilt, cilt altı ve fasyaya insizyon uygulanır, periton görülerek açılır ve direk gözlem altında künt uçlu trokar ile batına girilir ve trokara bağlanılan karbondioksit ile batın şişirilir, Veress iğnesi kullanılmaz. Direk gözlem altında batına girildiği için büyük damar ve organ yaralanmaları gibi komplikasyonlar daha az görülür. Genellikle umblikal bölgeden uygulanmakla beraber göbek fıtığı vb. durumlarda başka alanlardan da uygulanabilmektedir. Kapalı yönteme göre daha uzun vakit alır. Genellikle daha önce ameliyat geçirmiş hastalarda tercih edilir, fasya altındaki yapışıklıklar görülebilir. Halen yaygın uygulanan bir yöntemdir.
Kapalı laparoskopi (Veress iğnesi): Bu yöntemde batın ön duvarı eleve edildikten sonra Veress iğnesi ile batın duvarındaki tüm katlar delinerek gözlem olmadan batına direk giriş yapılır. Daha kısa süre alır. Veress iğnesinin arkasına takılan karbondioksit ile batın şişirilir ve daha sonra aynı yerden yine gözlem olmadan körlemesine trokar girişi yapılır. Genellikle umblikus altından uygulanır ancak umblikal herni vb. durumlarda subkostal alandan veya yan gölgelerden giriş yapılabilmektedir. (Palmer's point: Solda midklacikular hatta subkostal çizginin 3 cm altı giriş noktası olarak kullanılabilmektedir. Bu yöntem kullanılacağı zaman midenin nagogastrik ile boşaltılması önemlidir. Hepatosplenomegalisi olan veya daha önce mide-dalak operasyonu geçiren hastalarda tercih edilmemelidir.)
Direk trokar ile giriş tekniği: Bu teknikte Veress iğnesi kullanılmadan batın ön duvarı eleve edilerek direk trokar ile giriş yapılır ve pnömoperiton oluşturulur.

2012 yılında yayınlanan Cochrane review'de laparoskopik giriş teknikleri karşılaştırılmıştır (kaynak). Açık giriş yöntemi, kapalı veress yöntemi ve direk trokar girişi karşılaştırılmıştır. Büyük damar ve organ yaralanmalarında hiçbir tekniğin diğerine üstünlüğü gösterilememiştir. Açık giriş tekniğinde Veress iğnesi ile girişe göre başarısız giriş oranı daha az saptanmıştır. Direk trokar girişinde Veress girişine göre başarısız giriş oranı, omental yaralanma ve ekstraperitoneal gaz şişirme daha az görülmüştür.

Umblikal ve diğer abdominal giriş alanları dışında transuterin, transvajinal giriş gibi abdomen dışı giriş alanları da tarif edilmiştir. Transuterin girişte Veress iğnesi uterin fundustan geçirilerek batın şişirilir. Transvajinal girişte Veress iğnesi posterior forniksten Douglas'a geçirilerek batın şişirilir. Günümüzde yaygın uygulanmayan yöntemlerdir.

GAZSIZ LAPAROSKOPİ
Gazsız laparoskopide karın içerisinin şişirilmesi için gaz (karbondioksit) kullanılmaz, bunun yerine batın duvarı özel aletlerle yukarı kaldırılarak karın içerisinde ameliyat yapılabilecek kadar boş alan oluşturulur. Bu yöntemin geliştirilmesindeki amaç ciddi kalp-akciğer yetmezliği nedeniyle pnömoperiton oluşturulamayan hastalarda laparoskopi uygulayabilmek ve karbondioksit ile pnömoperiton oluşturmanın nadir de olsa yan etkilerinden kaçınmaktır. En önemli avantajlarından birisi genel anestezi olmadan spinal anestezi ile uygulanabilmesidir. Gebelikte laparoskopi uygulanması halinde karbondioksite bağlı asidoz ve artan karın içi basınca bağlı venöz kan dönüşü azalması gibi risklerden kaçınmayı sağlayabileceği bildirilmiştir (kaynak). Ayrıca trokar giriş alanlarından gaz kaçması kaygısı olmadığından daha çeşitli ve fleksibl aletler kullanılabilmektedir, sütur atma ve içerideki kitleyi dışarıya çıkarma gibi işlemler daha kolay yapılabilmektedir. Açık ameliyatlarda (laparotomi) kullanılan aletlere benzer birçok alet, makas, forseps, klemp vb. kullanılabilmektedir.  Dezavantajı karın ön duvarını kaldırmak için kullanılan alet sistemlerinin yaygın olmaması ve pahalı olmasıdır.

Gazsız laparoskopide kullanılan aletler

İlgili Konular:
- Jinekolojik Kanserlerin Tedavisinde Laparoskopi
- Laparotomi (Açık ameliyat)
- Gebelikte Laparoskopi (Kapalı Ameliyat)
Kısırlık Tanısında Laparoskopi (Kapalı ameliyat)
- Ovaryan Remnant Sendromu
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"