RAHİM VE YUMURTALIKLARI ALINANLARDA İLERİDE KANSER OLUŞABİLİR Mİ?

Rahim ve yumurtalıkların alınması dünyada en sık uygulanan ameliyatlardandır çünkü miyom, kist, aşırı adet kanaması gibi bir çok sebep ile bu ameliyatlar gerekebilmektedir. Bu organların ameliyatla alınması sonrasında kadın genital organlarına ait kanser riski sıfır mı olur? Artık hiçbir şekilde rahim (endometrium, sarkom), rahim ağzı (serviks), yumurtalık (over) kanseri oluşamaz mı? İleride rahim veya yumurtalık kanseri olabilir mi? Bu yazıda bu soruların cevabı açıklanacaktır.

Rahim alındıktan sonra hala kanser riski var mıdır?
- Rahim iyi huylu bir hastalık nedeniyle alınmışsa (örneğim miyom veya aşırı kanama), ameliyattan sonra ileriki yıllarda artık o hastada rahim kanseri oluşamaz. Rahim, çoğu zaman rahim ağzı (serviks) ile birlikte alınır (rahim ağzında hiçbir hastalık olmasa bile). Eğer rahim ve rahim ağzı birlikte çıkarılmışsa (total histerektomi yapılmışsa) artık o hastada rahim ve rahim ağzı kanseri gelişme riski sıfırdır. Rahim alma ameliyatı sırasında rahim ağzı alınmamışsa bu ameliyat subtotal histerektomi olarak adlandırılır ve bu hastada ileriki yıllarda rahim ağzından kanser veya başka bir hastalık gelişme riski vardır. Rahim ağzı kanseri çok nadir görülen bir kanserdir o yüzden bahsedilen risk düşük bir risktir ancak yine de her yıl jinekolojik muayene ve smear testi, HPV testi gibi testlerle her kadın gibi rahim ağzı kanserinden korunma programlarına devam etmelidir.
- Rahim veya rahim ağzı alınan bir kadında yumurtalıklar (overler) alınmamışsa yumurtalık kanseri ile ilgili risk her kadında olduğu kadar vardır. Bu nedenle her yıl jinekolojik muayeneye her kadın gibi devam etmelidir.
- Rahim alınmasının nedeni rahim kanseri ise (endometrium kanseri veya sarkom) bu durumda ileriki yıllarda kanserin rahim bölgesinde veya vücudun başka bölgesinde tekrarlama yani nüks etme riski vardır. Rahimin tamamen alınması kanserin artık hiçbir zaman tekrar etmeyeceğini garanti etmez.

Yumurtalıkları alınan kadınlarda kanser riski devam eder mi?
- Tek yumurtalığı alınan hastalarda içeride kalan diğer yumurtalıktan iyi huylu veya kötü huylu her türlü hastalık veya kanser gelişme riski devam etmektedir.
- Kanser şüphesi ile veya herhangi bir kist benzeri hastalık nedeniyle iki yumurtalığı birden alınan hastalarda ileride yumurtalık kanseri gelişebilir mi? Bu hastalarda yumurtalıklar tamamen alındığı için yumurtalık kanseri gelişemez ancak tüpler ve karın zarından kanser gelişebilir. Yumurtalık, tüp ve karın zarı kanserleri aynı karakterde ve aynı kanser türü gibi kabul edilirler, tedavileri de aynıdır. (over kanseri, primer peritoneal kanser). Yumurtalığı alınan kadınlarda tüpler de hemen her zaman alınır, bu nedenle yumurtalık ve tüp kanseri gelişme riski bu hastalarda artık yok denilecek kadar azdır ancak karın zarı bu ameliyatlarda alınamaz ve bütün karını kaplayan bu zardan her zaman kanser gelişme riski çok az da olsa vardır. Bu risk yumurtalıkları duran bir kadındaki yumurtalık (over) kanseri gelişme riskine göre çok çok azdır ancak risk tamamen sıfırlanmıştır denilemez.
- Yumurtalıkları kanser deneniyle alınmış bir kadında ileride yumurtalık bölgesinde veya vücudun başka bir bölgesinde tekrar kanserin oluşma yani tekrarlama (nüks, rekürrens) riskli vardır. Rahim, rahim ağzı,yumurtalık hatta lenf nodları ve karın zarı tamamen alınsa bile tekrarlama riski az da olsa vardır. Vücutta gözle görülemeyen kanser hücrelerinin yok edilmesi için ameliyat sonrası kemoterapi gibi ek tedaviler verilse de ileride tekrarlama riski az da olsa vardır.


İlgili Konular:
- Rahim Kanseri (Endometrium Kanseri)
- Yumurtalık (Over) Kanseri
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri
Tamamını >>

JİNEKOLOJİK KANSERLERİN TEDAVİSİNDE LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

RAHİM VE YUMURTALIK KANSERİNDE LAPAROSKOPİ YÖNTEMİ 

Laparoskopik cerrahi yöntemi yani diğer yaygın kullanılan ismi ile kapalı yöntemle ameliyat tekniği yıllar içerisinde yaygınlaşmış ve geniş kullanım alanı bulmuştur. Son yıllarda özellikle kadın hastalıkları ile ilişkili kanserlerin ameliyatı için de kullanılır hale gelmiştir. Kadın hastalıkları yani jinekoloji konusunda uzun yıllardır laparoskopi yöntemi yaygın olarak kullanılmaktadır; yumurtalık (over) kistleri, myomlar ve rahim alma (histerektomi) ameliyatı, tüp bağlama ameliyatları yaygın olarak kapalı yöntemle uygulanmaktadır. Rahim, rahim ağzı ve yumurtalık kanserlerinin tedavisinde yani jinekolojik onkoloji alanında laparoskopi yöntemi daha geç kullanılmaya başlansa da son yıllarda giderek yaygınlaşır hale gelmiştir. Sadece kadın üreme organları ile ilgili kanserlerde değil; diğer organlarla ilgili kanserlerde de laparoskopi yöntemi yani kapalı ameliyat yöntemi giderek yaygınlaşmaktadır (mide kanseri, barsak kanseri, rektum kanseri, böbrek kanseri, mesane kanseri gibi...) Onkolojik cerrahide laparoskopi gibi minimal invaziv cerrahi tedavi yöntemleri giderek yaygınlaşmaktadır.

Laparoskopik cerrahi yönteminde (kısaca LS) karına büyük bir kesi yapılmadan 3-4 adet küçük delikten karın içerisine uzatılan aletlerle ameliyat gerçekleştirilir. Laparoskopik ameliyatların nasıl yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ameliyat için açılan deliklerin yeri ve büyüklüğü aynı diğer ameliyatlarda olduğu gibidir genellikle; bir delik göbekte, bir kaç delik de karnın sağ ve dol kısmında olacak şekilde ameliyat yapılır. Deliklerin büyüklüğü yarım ve bir santimetre arasında değişir.

Kanser tedavisinde laparoskopinin avantajı:
Kapalı yöntemle yapılan ameliyat ile açık yöntemle yapılan ameliyat arasında sadece yapılış tekniği açısından fark vardır. Yani aynı organlar aynı şekilde çıkartılır ve değerlendirilir. Sonuç olarak aynı işlem yapılmış olur sadece kullanılan alet ve yöntemler değişir. Bu nedenle hastanın tedavisinin başarısı ve hastalığın tekrarlaması, yaşam süresi gibi konularda bir fark beklenmez. Ancak kapalı yöntemde hastanın karnına daha küçük kesiler yapıldığı için hastanın ameliyat sonrası ağrısı daha az olur, ayağa kalkması ve işlerini yapar hale gelmesi daha kısa sürer. Ameliyat süreleri her iki yöntemde benzerdir. Her iki yöntemde de genel anestezi uygulanır. Her iki yöntem de cerrahi açıdan benzer riskleri içerir; örneğin kanama, organ yaralanması, enfeksiyon gibi...

Kadın üreme organları kanserlerinde laparoskopik yöntemle yapılan ameliyatlar:
- Rahmin alınması (basit histerektomi, radikal histerektomi)
- Sadece rahim ağzının alınması (trakelektomi)
- Parametrektomi
- Yumurtalıkların alınması (ooforektomi), tüplerin alınması (salpenjektomi)
- Lenf nodlarının alınması yani lenfadenektomi (pelvik lend nodları, paraaortik lenf nodları)
- Omentektomi (barsakların üzerini örten yağlı dokunun alınması)
- Apendektomi (Bazı yumurtalık kanserlerinde yapılır.)
- Periton biyopsisi

Hangi kanserlerin tedavisinde laparoskopik ameliyat uygulanır?
Jinekolojik kanserler yani kadın üreme organlarından gelişen rahim kanseri (endometrium kanseri),  rahim ağzı kanseri (serviks kanseri), yumurtalık kanseri (over kanseri) tedavisinde laparoskopik ameliyat yöntemi uygulanabilmektedir. Bir jinekolojik kanser hakkında karar verirken öncelikle ameliyat için uygun mu diye karar verilir, ameliyat için uygun ise açık ameliyata mı kapalı ameliyata mı uygun diye karar verilir. Çünkü her kanser hastası ameliyat tedavisine uygun değildir, bazılarında öncelikle radyoterapi (ışın tedavisi) veya kemoterapi uygulanır.
Bir kanser hastasında ameliyat tedavisi uygun görülmüşse bu hasta için laparoskopi yani kapalı yöntem uygun mu diye değerlendirilirken dikkate alınan kriterlerden bazıları şunlardır:
- Hastanın kilosu
- Hastanın diğer hastalıkları
- Hastanın daha önce geçirdiği cerrahi operasyonlar
- Kansere ait kitlenin büyüklüğü ve yeri, karın içerisinde yaygınlık derecesi

Rahim (endometrium kanseri) tedavisinde laparoskopi:
Laparoskopi yani kapalı yöntemin en yaygın kullanıldığı jinekolojik kanser endometrium kanseridir. Endometrium kanserinin evresinin belirlenmesi ameliyat ile çıkarılan dokuların patolojik değerlendirmesi sonucunda yapılır; bu nedenle laparoskopi yöntemi ile rahim, yumurtalık, tüpler, omentum, lenf bezleri çıkarılır. Bu dokuların hepsi her ameliyatta çıkarılmayabilir, kanserin türüne ve hastanın diğer özelliklerine göre bu karar değişebilir. Laparoskopi yöntemi bazı hastalarda uygun olmayabilir, bu durumda açık ameliyat ile de aynı organ ve dokular çıkarılabilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek gerekebilir.

Rahim ağzı (serviks) kanserinde laparoskopi:
Rahim ağzı yani serviks kanseri tedavisinde bazen ameliyat, bazen ışın (radyoterapi) ve kemoterapi kullanılabilmektedir. Eğer ameliyat tedavisi uygun görülmüşse genellikle radikal histerektomi ve lenf nodlarının alınması (lenfadenektomi) uygulanır. Radikal histerektominin normal basit histerektomiden farkı rahim etrafındaki dokunun rahimle birlikte daha geniş şekilde çıkarılması (parametrektomi) ve vajinanın üst kısmının alınmasıdır (vajenektomi). Bu nedenle normal basit histerektomiye göre ameliyat sırasında ve ameliyat sonrasında daha fazla riskler içerir. Radikal histerektomi ameliyatı açık veya kapalı yöntemle yapılabilmektedir, hangi yöntemin hangi hastaya uygun olacağına muayene, tümörün büyüklüğü, hastanın kilosu, hastanın diğer hastalıkları gibi bir çok özellik değerlendirilecek karar verilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek gerekebilir.
Rahim ağzı kanserinde tümör boyutu küçükse bazen rahim tamamen alınmadan sadece rahim ağzı alınabilmektedir, bu işleme trakelektomi denir.

Yumurtalık (over) kanserinde laparoskopi:
Yumurtalıklarda kanser süphesi içeren bir kist veya kitle varsa bazı durumlarda laparoskopi yani kapalı yöntemle alınarak patolojik değerlendirmesi yapılabilir. Eğer kistin patolojik değerlendirmesi sonucunda kanser olduğu belirtilirse ameliyata rahim alınması, lenf bezlerinin alınması, omentum alınması gibi ek işlemler eklenebilir. Kistte kanser özelliği izlenmezse genellikle bu ek işlemler eklenmez ancak hastanın özelliklerine göre bu kararlar değişebilir. Bazen kapalı ameliyat sırasında çeşitli nedenlerle açık yönteme geçmek de gerekebilir.

(UK)

İlgili Konular:
- Laparoskopi (Kapalı Ameliyat)
- Laparotomi (Açık ameliyat)
Tamamını >>

KANSER HASTALARINDA PALYATİF TEDAVİ

KANSER HASTALARINDA PALYATİF BAKIM

Palyatif tedavi nedir?
Palyatif tedavi yaşamı tehtid eden hastalıklara maruz kalmış hasta ve hasta yakınlarının hayat kalitesini arttırmaya yönelik yaklaşımlardır (WHO tanımı).

Palyatif tedavi (palyatif bakım) hastalık teşhisi konması ile başlar ve yaşam boyu devam eder. Palyatif tedavi sadece kür şansı olmayan hastalara uygulanan bir tedavi değildir, hastalığın her aşamasında uygulanabilir.  Ülkeler arasında farklılık göstermekle birlikte evde, hastanede veya hospis (hospice) merkezlerinde uygulanabilmektedir. Hastaneye yatış endikasyonu olmayan ve vital bulguları stabil olan hastalar evde bakım ekipleri tarafından palyatif bakımını kendi evinde alabilir, bu hem hastanın konforu için daha iyidir, hem de daha ekonomik bir yöntemdir; Türkiye dahil bir çok ülkede bu şekilde evde bakım hizmetleri verilmektedir. Evde bakım sayesinde hastaların hastaneye gereksiz başvuruları önlenir, hastane ekipmanlarını gerektirmeyen bir çok problem evde çözülebilir; hastanın yaşam kalitesinde artma sağlanır. Evde ağrı giderme, damar yoluyla bazı ilaç tedavileri, yara pansumanı gibi bir çok işlem yapılabilmektedir.

Palyatif tedavinin amaçları nelerdir?
- Ağrıyı azaltmak
- Psikolojik problemleri gidermek
- Sosyal problemler ile ilgilenmek
- Hastanın aktif yaşam sürmesini sağlamak
- Yakınlarına hastalıkla başetmesini öğretmek

Palyatif tedavi ve bakım sürecinde kimler rol alır?
- Cerrah
- Radyasyon onkolojisi uzmanı
- Tıbbi onkoloji uzmanı
- Algoloji uzmanı
- Psikolog
- Fizyoterapist
- Diyetisyen
- Eczacı
- Hemşire
- Evde bakım ekibi

Palyatif bakım uygulanan hastalarda en yaygın görülen şikayetler:
- Ağrı
- Solunum sıkıntısı
- İştah azalması
- Kilo kaybı
- Halsizlik
- Depresyon
- Bulantı, kusma
- Kabızlık

Hastanın yaşam kalitesini (QOL) belirleyen faktörler nelerdir?
- Zihinsel durum, bilinç düzeyi
- Duygusal durum
- Yan etkiler
- Maddi durum
- Dini gereksinimler
- Halsizlik, ağrı, bulantı, kusma gibi şikayetler
- Cinsel yaşam

Palyatif bakım sürecinde öncelikli amaç hastanın yaşam kalitesini arttırmak ve hasta yakınlarına destek vermektir. Hasta yakınlarına bu hastalık süreci ile nasıl baş edecekleri ve hastaya nasıl yardımcı olabilecekleri konusunda bilgi vermek de palyatif bakımın amaçları arasındadır.

Ağrı ile mücadele:
Palyatif bakım sırasında en sık rastlanan problem ağrıdır. Ağrı ile mücadele için çok çeşitli yöntemler uygulanmaktadır; sadece ilaçlar değil bazı cerrahi ve girişimsel işlemler de ağrı ile mücadelede kullanılmaktadır, bu yöntemler:
- Ameliyat, radyoterapi ve kemoterapi ile tümörü küçültmek veya yok etmek
- Bazı organ tıkanıklıklarını gidermek için ameliyat veya stent uygulanması
- İlaç uygulamaları (Bant şeklinde, TTS, ağızdan (oral) morfin hapları, diğer ağrı kesiciler)
- Sinir blok işlemi gibi anestezik girişimler
- Psikolojik bazı uygulamalar (Biofeedback, psikoterapi)

Kanser hastalarında ağrının sebepleri:
- Tümörün sinirlere bası yapması
- Tümörün kemiğe infiltre olması
- Fasya, periost gibi ağrıya hassas dokuların infiltrasyonu
- İçi boş organların (barsak, safra yolları) tıkanması
- Kemoterapiye bağlı ağrı (Nöropati, ekstravazasyon, mukozit)
- Radyoterapiye bağlı ağrı (Cilt yanığı, osteonekroz, barsak ülserleri, myelopati, demiyelinizasyon)
- Ameliyata bağlı ağrılar (Lenfödem, dekübit ülseri)

Kanser hastalarında bulantı ve kusmanın sebepleri:
Palyatif tedavi sırasında rastlanan diğer en sık şikayet bulantı ve kusmadır, sebepleri:
- İlaçlar
- Asit (Karında biriken sıvı)
- Enfeksiyon
- Barsak tıkanması
- Gastrit
- Beyin metastazı
- Hiponatremi (Sodyum düşmesi)
- Hiperkalemi (Potasyum yüksekliği)


İlgili Konular:
- Jinekolojik Kanserlerde Kemoterapi
- Jinekolojik Kanserlerde Radyoterapi
- Jinekolojik Onkoloji - Jinekolojik Onkolog
Tamamını >>

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE KEMOTERAPİ (İLAÇ TEDAVİSİ)

Jinekolojik kanserlerde yani kadın üreme organları ile ilgili olan rahim, rahim ağzı, yumurtalık, tüp, vajen, vulva kanserlerinde kullanılan tedavi yöntemlerinden birisi de kemoterapidir. Jinekolojik kanserlerde en yaygın kullanılan ve genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemi ameliyattır ancak kemoterapi de ameliyattan sonra veya önce zaman zaman uygulanan bir yöntemdir. Genellikle ameliyat (cerrahi tedavi) jinekolojik onkoloji uzmanı tarafından uygulanır, kemoterapi ise tıbbi onkoloji (medikal onkoloji) uzmanı tarafından uygulanır.

Uygulama şekline  göre kemoterapi (KT):
- Primer kemoterapi: Ameliyat uygulanmadan tedavi amaçlı direkt kemoterapi verilmesidir.
- Neoadjuvan kemoterapi: Ameliyat öncesi tümörü küçültmek amacıyla kemoterapi verilmesidir. Ameliyatın zor olabileceği düşünülen durumlarda öncelikle kemoterapi ile tümör boyutu ve yaygınlığı azaltılır daha sonra ameliyat uygulanır, bu sayede ameliyat daha kolay ve daha az cerrahi riskle uygulanabilir.
- Adjuvan kemoterapi: Ameliyat sonrası uygulanan kemoterapidir. Hastaya ilk olarak cerrahi tedavi uygulanır, ameliyat sonrası kemoterapi başlar. Jinekolojide kemoterapinin en yaygın uygulanma yöntemi budur.
- Palyatif kemoterapi: Hastanın belirti ve semptomlarını rahatlatmak amacıyla verilen kemoterapidir.

Kemoterapinin yan etkileri:
Her kemoterapi ilacı aynı yan etkilere neden olmaz, ilaca göre farklı yan etkiler görülmektedir. Her hastada aynı yan etkiler görülmez. Jinekolojik kanserlerde en sık kullanılan ilaçlara ait yan etkiler şu şekildedir:
- Karboplatin, Sisplatin: Sitopeni (kan değerlerinde azalma), bulantı, kusma, yorgunluk, stomatit, böbrek toksisitesi, hemorajik sistit, işitme problemleri, yumurtalık fonksiyonlarında azalma; ellerde, ayaklarda  uyuşma, karıncalanma, diğer bazı nadir yan etkiler...
- Paklitaksel: Sitopeni (kan hücrelerinde azalma); ellerde, ayaklarda  uyuşma, karıncalanma; kan ve eklem ağrıları; saç dökülmesi (saçlar tedaviden sonra tekrar uzar), ishal, ağızda acı tat ve yaralar, yumurtalık fonksiyonlarında azalma, diğer bazı nadir yan etkiler...
- BEP (bleomisin, etoposid, sisplatin): Sitopeni (kan hücrelerinde azalma) ve buna bağlı enfeksiyon riski, anemi, halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi (saçlar tedaviden sonra tekrar uzar), ağızda tat bozukluğu ve yaralar, tırnaklarda kırılganlaşma, ishal... Bleomisin akciğer toksisitesine neden olabilir, buna bağlı öksürük, ateş görülebilir. İçeriğindeki sisplatine bağlı yan etkiler (işitme bozukluğu, böbrek fonksiyonlarında bozulma...)


YUMURTALIK (OVER) KANSERİNDE KEMOTERAPİ
Yumurtalık kanserlerinde en yaygın uygulanan tedavi yöntemi ameliyattır. Genellikle öncelikle ameliyat yani cerrahi tedavi uygulanır ve sonrasında patoloji raporuna göre hastalığın evresi, yaygınlığı belirlenir. Yumurtalık kanserlerinin çok türleri vardır. Kanserin hangi türü olduğuna göre ve patoloji raporu ile ameliyattaki görüntüye göre belirlenen yaygınlığa göre hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp almayacağına karar verilir. Hasta kemoterapi alacaksa ameliyattan bir kaç hafta sonrası genellikle tıbbi onkoloji uzmanları tarafından kemoterapi verilir, buna adjuvan kemoterapi denir. Kemoterapi genellikle 6 kür kadar sürer, bazen bu süre değişebilir.
Ameliyatta amaç karın içerisinde gözle görülebilen bütün tümör dokusunu (kanserin yayıldığı her yeri) temizlemektir, buna sitoredüksiyon veya debulking cerrahi denir.  Kanserin görüldüğü her yer tamamen temizlense bile yine de kemoterapi verilebilir çünkü kemoterapi sayesinde ilerde oluşabilecek nüks (rekürrens) yani tekrarlama riski azalır. Kanser sadece yumurtalık içerisinde ise ve karın içerisine hiç yayılmamışsa bu durumda sadece ameliyat tedavisi yeterli olabilir ve sonrasında kemoterapi verilmeyebilir.

Yumurtalık kanserinde neoadjuvan kemoterapi:
Bazı durumlarda ameliyattan önce ilk tedavi olarak kemoterapi verilir, buna neoadjuvan kemoterapi (NACT) denir. Bu uygulamada amaç öncelikle kemoterapi ile tümör hacmini ve yaygınlığını azaltmak ve bu sayede ameliyatın daha rahat olmasını sağlamaktır. Bu sayede ameliyat ile karın içerisindeki tümör maksimum seviyede temizlenmeye çalışılır.
Neoadjuvan kemoterapinin tercih edildiği hastalar ilk tedavi olarak cerrahi uygulanmasının riskli olacağı düşünülen hastalardır. Çok yaşlı olan ve ciddi hastalıkları bulunan büyük ameliyatın riskli olacağı hastalarda da öncelikle kemoterapi verilebilir.
Neoadjuvan kemoterapi sonrası mümkün ise ameliyat uygulanır ve kalan tümör dokusu temizlenir, buna interval debulking ameliyatı denir. Ameliyattan sonra tekrar kemoterapi verilir. Neoadjuvan kemoterapi ve ameliyat sonrası kemoterapi genellikle üçer kür uygulanır.

Epitelyal over (yumurtalık) kanserinde en yaygın kullanılan kemoterapi ilaçları karboplatin, sisplatin, paklitaksel. Germ hücreli over seks kord stromal tümörlerde ise genellikle BEP (bleomisin, etoposid, sisplatin) en sık kullanılan ilaçlardır.

Rekürren over kanseri (nüks) yani tedaviden sonra tekrarlama olan durumlarda da ameliyat ve kemoterapi birlikte veya ikisinden birisi uygulanır.


ENDOMETRİUM (RAHİM) KANSERİNDE KEMOTERAPİ
Endometrium yani rahim iç zarı kanserinde de yumurtalık kanseri gibi öncelikle yani ilk olarak ameliyat tedavisi uygulanır genellikle. Bu sayede hem tümör rahim ile birlikte alınır hem de çıkarılan dokular patolojik olarak incelenerek kanserin yaygınlığı, evresi belirlenir. Bu sayede ameliyat sonrası patoloji raporuna bakılarak ek tedavi verilip verilmeyeceğine karar verilir. Ek tedavi kemoterapi ve/veya radyoterapi olabilir. Kanserin türü ve yaygınlığı, rahim duvarındaki derinliği, derecesi, evresi radyoterapi veya kemoterapi gerekme kararını etkiler. Çok erken evrede, düşük derece (grade) olan bazı tümörlerde hiçbir ek tedavi verilmeden sadece ameliyat tedavisi yeterli olabilir.
Nadiren bazı durumlarda ameliyat tedavisi uygulanmadan öncelikle ve tek tedavi olarak kemoterapi ve radyoterapi uygulanması gerekebilir.


SERVİKS (RAHİM AĞZI) KANSERİNDE KEMOTERAPİ
Serviks kanserinde bazı durumlarda ilk baştan ameliyat uygulanırken, bazı durumlarda öncelikle kemoterapi ve radyoterapi uygulanır. İlk tedavi olarak ameliyat uygulanan rahim ağzı kanseri hastalarına ameliyat sonrası bazen radyoterapi ve kemoterapi verilir; bunu belirleyen kanserin yaygınlık derecesi ve patoloji sonucudur.
Tedaviden sonraki yıllarda tekrarlama (nüks, rekürrens) olursa ameliyat veya radyoterapi, kemoterapi uygulanabilmektedir.


VAJİNA KANSERİNDE KEMOTERAPİ
Vajen kanserinde ameliyat tedavisi ve kemoterapi, radyoterapi uygulamaları aynen üstte anlatılan serviks kanserinde olduğu gibidir.


VULVA KANSERİNDE KEMOTERAPİ
Vulva yani genital bölgenin dışını kaplayan cilt bölgesinden kaynaklanan kanserlerde öncelikli tedavi genellikle ameliyattır. Ameliyat sonrası tümörün evresi ve yaygınlığına, patoloji sonucuna göre radyoterapi, kemoterapi uygulanabilmektedir.


İlgili Konular:
- Jinekolojik Kanserlerde Radyoterapi (Işın Tedavisi)
Tamamını >>

JİNEKOLOJİK KANSERLERDE RADYOTERAPİ (IŞIN TEDAVİSİ, ŞUA TEDAVİSİ)

Radyoterapi (radyasyon tedavisi, şua tedavisi) yani halk arasında bilinen ismiyle ışın tedavisi kanser hücrelerinin DNA'sına zarar vererek, bu hücrelerin bölünmesini engelleyerek yok etmeyi amaçlayan tedavidir.

Eksternal radyoterapi:
Hastaya dışarıdan yöneltilen cihazlarla ışınlar göndererek yapılan tedavidir, röntgen filmi çeker gibi ışınlar dışarıdan hastalıklı bölgeye yönlendirilir, hastanın içine cihaz sokulmaz.
Eski yıllarda klasik 2 boyutlu radyoterapi yöntemlerinde x-ray veya floroskopi yöntemleriyle belirlenen vücut noktalarına göre ışın hizalanarak kanserli alana verilmeye çalışılırdı. Ancak bu yöntemde normal ve hastalıklı alanı ayırmak zor olduğundan normal dokular da çok fazla ışın alır, bu nedenle radyoterapiye bağlı yan etkiler fazla olur.
Günümüzde artık hemen her hastanede 3 boyutlu ve CT (tomografi) destekli radyoterapi cihazları bulunur. Bu yeni cihazlar kanserli alanı üç boyutlu olarak bilgisayar ortamında işaretler ve ışınları kanserli dokuya odaklar, normal dokulara ışın verilmemesi için bilgisayarda işaretlenir. Bu sayede kanserli alana maksimum seviyede ışın verilirken normal dokular ışından uzak kalır. Bu yöntemle hem radyoterapinin etkinliği fazla olur hem de istenmeyen yan etkiler daha az olur.

Brakiterapi (İnternal radyoterapi): 
 Hastanın hastalıklı organının içine veya yakınına yerleştirilen kateter, iğne, implant gibi aletlerle radyoterapinin verilmesi ise brakiterapi olarak adlandırılır. Örneğin endometrium (rahim) ve serviks (rahim ağzı) kanserinde alttan rahim ağzına hatta rahim içerisine kadar sokulan cihazlar ile ışın hastalıklı bölgenin içerisine kadar verilir, buna brakiterapi denir.

RADYOTERAPİ YAN ETKİLERİ
Radyoterapi (ışın tedavisi, şua tedavisi) ile oluşan yan etkiler ışınların normal dokulara da ulaşmasından kaynaklanır. Her ne kadar hastalıklı alana ışınlar odaklansa da hastalıklı alanın arkasında, önünde ve etrafında bulunan normal organlar ışınlardan az da olsa etkilenir ve bu nedenle bazı yan etkiler oluşabilir. Bu yan etkilerin bazıları radyoterapi sırasında veya hemen sonraki günlerde meydana gelir, bunlara erken yan etkiler denir. Radyoterapiden aylar sonra ortaya çıkan yan etkilere de geç yan etkiler denir:
Erken yan etkiler: Yorgunluk, ishal, sitopeni (kan hücrelerinin azalması), karın ağrısı, idrar yaparken yanma, sık idrara çıkma, aniden idrar gelme hissi, ciltte kızarıklık ve kaşıntı, döküntü olması...
Geç yan etkliler: İnce barsak perforasyonu, barsak tıkanması, makattan kanama olması (proktit), vajinada darlık, fistül (idrar torbası veya barsak ile vajina arasında delik oluşması), bacak ödemi, sekonder maligniteler, yumurtalıkların radyoterapiden etkilenmesi nedeniyle kısırlık ve erken menopoz.

RAHİM (ENDOMETRİUM) KANSERİNDE RADYOTERAPİ
Rahim kanserinde genellikle ilk uygulanan tedavi ameliyattır. Ameliyat sonrası patoloji sonucuna göre evresi ve hastalığın türü belirlenen hastaların bir kısmına ışın tedavisi (eksternal radyoterapi veya brakiterapi) önerilir.
Ciddi hastalıklar gibi nedenlerle ameliyat olamayacak, anestezi alamayacak hastalara ilk tedavi yöntemi olarak nadiren radyoterapi (şua tedavisi, ışın tedavisi) uygulanabilir.
Tedaviden sonraki yıllarda olan tekrarlama (nüks) durumlarında ameliyat veya ışın tedavisi uygulanabilmektedir.

YUMURTALIK (OVER) KANSERİNDE RADYOTERAPİ
Yumurtalık kanserlerinde radyoterapi (ışın tedavisi) çok nadiren uygulanır. Over kanserlerinde en yaygın uygulanan tedavi yöntemleri ameliyat ve kemoterapidir. Radyoterapi sadece bazı organ metastazlarında ve palyatif amaçla uygulanır.

SERVİKS (RAHİM AĞZI) KANSERİNDE RADYOTERAPİ
Rahim ağzı kanserinde ışın tedavisi yaygın uygulanan ve çok etkili bir tedavi yöntemidir. Jinekolojik kanserler içerisinde radyoterapinin en etkili olduğu alanlardan birisidir serviks kanseri. Bazı hastalarda ameliyat sonrası ek tedavi olarak verilir, bazı hastalarda ameliyat uygulanmadan direkt ilk tedavi olarak radyoterapi verilir. Genellikle beraberinde kemoterapi de uygulanır.
Tedaviden sonraki yıllarda hastalığın tekrarlaması durumunda ameliyat veya ışın (şua) tedavisi uygulanabilmektedir.

VAJEN KANSERİNDE RADYOTERAPİ
Vajen kanserinde ışın tedavisi uygulanması rahim ağzı kanserinde olduğu gibidir. Ameliyat sonrası adjuvan tedavi olarak veya bazı hastalarda ilk tedavi olarak uygulanabilmektedir.

VULVA KANSERİNDE RADYOTERAPİ
Vulva yani kadın genital organlarının dıştan görünen kısmını kaplayan ciltten kaynaklanan kanserlerin tedavisinde ilk uygulanan tedavi genellikle ameliyattır. Ameliyat sonrası vulvaya veya kasık lenf nodu bölgelerine ışın (şua) tedavisi uygulanabilmektedir.


İlgili Konular:
- Jinekolojik Kanserlerde Kemoterapi
Tamamını >>

GEBELİKTE GÖRÜLEN KANSERLER

Gebelik sırasında en sık görülen kanserler sırasıyla:
1. Serviks (rahim ağzı) kanseri
2. Meme kanseri
3. Lösemi-lenfoma
4. Melanom
5. Over (yumurtalık) kanseri

Gebelikte en sık rastlanan kanser olan rahim ağzı (serviks) kanseri yaklaşık 2000 gebelikte bir görülür.
Gebelikte ikinci en sık rastlanan kanser olan meme kanserine yaklaşık 3000 gebelikte bir rastlanır.
Yumurtalık kanseri yaklaşık 5000 gebelikte bir görülür.

Gebelikte görülen kanserlerin tedavileri kanserin tespit edildiği gebelik haftası, annenin gebeliğin devamını isteyip istememesi, kanserin erken ya da geç evrede olması gibi çeşitli kriterlere göre planlanır.
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"