RAHİM FİLMİNİN (HSG'NİN) RİSKLERİ

İLAÇLI RAHİM-TÜP  FİLMİNİN ZARARLARI, YAN ETKİLERİ

Hastalar tarafından her işlemde olduğu gibi rahim filminde de bir risk veya zararlı etki var mı sorusu en çok merak edilen konulardan birisidir. Maalesef tıpta risk içermeyen bir girişim veya işlem pek yoktur ancak bazı işlemlerde risk çok azdır, bazılarında daha yüksektir. Rahim filmi yani HSG (histerosalpingografi) bu açıdan çok nadiren bazı riskler içeren bir işlemdir.

Rahim filmi çekilmesi ile gerçekleşebilecek olası riskler, komplikasyonlar:
- Enfeksiyon: Rahim ve tüpleri, karın içerisini ilgilendiren enfeksiyon (PID) meydana gelebilir. Bu durumda hastanın genellikle fazla ağrı ve ateş şikayetleri olur. Antibiyotik tedavisi ile düzelir.
- Rahim içerisine verilen kontrast maddeye karşı alerji.
- Vajinal kanama, lekelenme: Genellikle bir iki gün içerisinde kendiliğinden durur.
- Bayılma, baş dönmesi
- Radyasyon riski: HSG sırasında çok az miktarda röntgen ışını verilir, bir böbrek filminden daha azdır genellikle.
- Bunların dışında da rahim ağzı veya vajina ile ilgili yırtılma, kanama gibi çok nadiren görülen hatta pratikte pek rastlanmayan riskler meydana gelebilir.

Yukarıda anlatılan riskler dışında rahim filmi kadının rahim, tüp veya yumurtalık organlarına zarar verecek, şekillerini ve yapılarını bozacak bir işlem değildir. Kadının doğurganlık kapasitesi üzerinde herhangi bir olumsuz etki göstermez hatta tüplerdeki ufak tıkanıklıkların açılması nedeniyle hamilelik şansında bir miktar artış sağlar, bu konu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Rahim Filmi (HSG)
- Rahim Fİlmi Sonrası Problemler
Tamamını >>

SUNİ SANCININ YAN ETKİLERİ VE RİSKLERİ

SUNİ SANCININ ANNE VE BEBEK AÇISINDAN ZARARI VAR MIDIR?
Yapılan araştırmalar doğum indüksiyonunun (suni sancı) uygun doğumlarda uygulanması halinde ve uygulama sırasında gerekli takiplerin yapılması halinde anne ve bebek açısından anlamlı bir zarar veya risk içermediğini göstermiştir. Bu nedenle günümüzde uygun doğumlarda oksitosin yaygın olarak kullanılmaktadır. Yeni geliştirilen ve halen güvenilirliği, zararları, riskleri konusunda emin olunamayan bazı ilaçlar onay almamıştır ve bunların yaygın kullanıma girmesi için daha fazla araştırmalara gerek duyulmaktadır.

Suni sancı (doğum indüksiyonu) amacıyla en sık kullanılan yöntem olan oksitosin'in yan etkileri ve riskleri:
- Taşsistol ve hiperstimülasyon
- Fetal distres
- Hızlı doğum (partus precipitatus)
- Başarısız indüksiyon
- Hipotansiyon (İntravenöz bolus olarak verildiğinde)
- Yüksek dozda uygulanırsa anti-diüretik etki gösterebilir
- Hiponatremi (sodyumdan fakir sıvılarla verilirse)
- Bebekte yenidoğan döneminde bilirubin yüksekliğini arttırdığını söyleyen araştırmalar vardır ancak bazı araştırmalarda bunu gösterilememiştir.
- Uygun olmayan serviks (rahim ağzı) halinde uygulanırsa özellikle ilk gebeliklerde sezaryen oranında artışa neden olabilir.


İlgili Konular:
- Suni Sancı (Doğum İndüksiyonu)
Suni Sancı Neden Verilir?
Suni Sancı Nasıl Verilir?
Normal Doğum
Tamamını >>

GEBELİK ZEHİRLENMESİNİN (PREEKLAMPSİ) ANNE VE BEBEK AÇISINDAN RİSKLERİ

Preeklampsi yani halk arasındaki yaygın tabiri ile gebelik zehirlenmesi denilen gebelik komplikasyonu hamileliklerde anne ve bebek açısından bazı risklere sebep olabilir. Bu riskler özellikle şiddetli preeklampsi durumunda meydana gelebilir.

Preeklampsinin anne açısından riskleri:
- Serebrovasküler olaylar, beyin kanaması
- Hipertansif retinopati
- Karaciğer yetmezliği
- Böbrek yetmezliği
- Pulmoner ödem
- DIC
- HELLP sendromu
- Eklampsi (Konvülziyon, nöbet geçirme)
- Erken doğum
- Sezaryen gereksinimi
- Dekolman plasenta
- Sepsis
- Anne ölümü

 Ayrıca anne ile ilgili doğumdan sonra uzun dönemde görülebilecek bazı riskler vardır. Bunlar kronik hipertansiyon, serebrovasküler olaylar, tromboembolik olaylar, iskemik kalp hastalığı, böbrek hastalığı v.b.

Gebeliklerinde preeklampsi görülen hastalarda doğumdan sonra hayatlarının ileriki yıllarında kronik hipertansiyon (yüksek tansiyon) görülme riski 3-4 kat artmıştır.

Preeklampsinin bebek açısından riskleri:
- IUGR (Rahim içerisinde gelişme geriliği)
- Anne karnında ölüm
- Perinatal dönemde ölüm
- Prematürite (Erken doğum)
- Düşük APGAR
- Nekrotizan enterokolit
- İntraventriküler kanama
- Yoğum bakım
- Nörolojik hasar


 İlgili Konular:
- Gebelik Zehirlenmesi (Preeklampsi)
- Gebelikte Tansiyon Yüksekliği (Hipertansiyon)
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUMUN ZARARLARI, RİSKLERİ

Sezeryan ameliyatının dezavantajları, sakıncaları:
Sezaryen ameliyatı bir karın ameliyatı olması, genel veya spinal anestezi gerektirmesi, bazen az veya çok kanama gibi komplikasyonlar yaşanması nedeniyle her ameliyat gibi bazı riskler taşır. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda yapılması önerilir. Sezeryan ameliyatının anne ve bebek açısından taşıdığı riskler:
- Sezaryen ameliyatında çok nadiren görülse de en sık görülen komplikasyonlar enfeksiyon, kanama ve pelvik organ yani rahime yakın bulunan mesane, barsak gibi organların yaralanmalarıdır. Aezaryen ameliyatlarının %1-2'sinde aşırı kanama nedeniyle kan transfüzyonu gerekebilir. Çok nadiren aşırı kanama nedeniyle rahmin ameliyatla alınması bile gerekebilir. (bkz: doğum sonrası aşırı kanama)
- Sezaryen ameliyatı sonrasında bacak damarlarında pıhtı oluşması (derin ven trombozu, dvt) ve akciğerlere pıhtı atma riski normal doğuma göre fazladır.
- Sezaryenin bir dezavantajı doğumdan hemen sonra anne bebek etkileşimini geciktirmesi veya engellemesidir.
- Sezaryen sonrası anne normal doğuma göre çok daha geç iyileşir. Hastaneden daha geç taburcu olur. Günlük hayatına ve işine dönmesi daha uzun süre alır.
- Sezeyan sonrası ağrı normal doğuma göre çok daha fazla olur.
- Sezaryen amelyatı geçiren annenin sonraki doğumlarında plasentanın (bebeğin eşinin) rahim ağzına yerleşmesi veya rahim duvarına yapışması gibi (previa, dekolman, akreata) komplikasyonlar daha sık görülür.
- Sezaryen ameliyatı geçiren anne sonraki bebeklerini normal doğum ile doğurma şansını büyük oranda kaybeder.
- Sezaryen sonrasında bebekte solunum sıkıntısı olma riski daha fazladır. Normal doğumda bebek doğum kanalından geçerken uğradığı basınç sayesinde akciğerlerindeki su dışarı atılır ancak sezaryende bu gerçekleşmediği için solunum sıkıntısı meydana gelebilir. Elektif sezaryende bebekte yenidoğan geçici takipinesi (TTN) ve RDS gelişme riski 7 kat fazla bulunmuştur.
- Nadiren genel anesteziye veya spinal, epidural anesteziye bağlı komplikasyonlar oluşabilir.
- Sezaryen olan annenin doğumdan sonra herhangi bir komplikasyon nedeniyle tekrar hastaneye yatma riski normal doğum yapanlara göre daha fazladır.
- Sezaryen ile doğan bebeklerde meme emme başarısı daha düşüktür.
- Bazı araştırmalar sezeryan ile doğan çocuklarda astım hastalığına daha sık rastlandığını göstermiştir.
- Sezaryen olan annelerin karınlarında ameliyata bağlı oluşabilecek yapışıklıklar nedeniyle ileride infertilite (kısırlık) problemi yaşama riskleri daha yüksektir.





İlgili Konular:
- Çok Kere Sezaryen Olmanın Riskleri Nelerdir?
- Sezaryen
- Sezaryenin Faydaları ve Avantajları
Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Tamamını >>

AMNİYOSENTEZİN RİSKLERİ

Amniyosentez (gebelikte anne karnından su alma) riskleri nelerdir?
Hamilelik döneminde anne karnından (rahimden) bebeğin amnion sıvısının ince bir iğne yardımıyla alınması işlemine amniyosentez denir. Her işlem gibi amniyosentez işlemi de anne ve bebek açısından çok nadir de olsa bazı riskler taşır, bu nedenle her gebelikte uygulanmaz sadece bazı nedenlerle yüksek risk tanımlanan gebeliklerde uygulanır.

Amniyosentez işlemi sonrası  bebek açısından oluşabilecek riskli durumlar:
- Amniyon zarının rüptürü: Bebeğin amniyon sıvısını çevreleyen ince zarın yırtılmasıdır, çok nadir görülebilir. Bu zarın yırtılması amniyon sıvısının dışarıya sızmasına ve suyun azalmasına neden olabilir. Fakat su sızması genellikle 1-2 hafta içerisinde kendiliğiden durur ve hamilelik normal seyrine devam eder.
- İğnenin bebeğe temas ederek yaralanmaya neden olması: Amniyosentez işlemi ultrason eşliğinde bebeği ve iğneyi görerek yapıldığı için çok nadir gerçekleşebilecek bir komplikasyondur.
- Enfeksiyon geçişi: Annede bulunan hepatit, HIV (AIDS), CMV, toxoplazma gibi enfeksiyonların bebeğ geçmesi.
- Bebeğin ölmesi

Amniyosentez işlemi sonrası anne açısından oluşabilecek riskli durumlar:
- Koryoamniyonit: Rahim içerisinde bebeği çevreleyen zarların enfeksiyonudur. Çok nadir (binde birden daha az oranda) görülebilecek bir komplikasyondur.

Amniyosentez sonucunun değerlendirilememesi:
Amniyosentez işlemi sonrasında alınan sıvıdaki hücrelerin yaklaşık binde bir oranında kültür ortamında büyümemesi ve bu nedenle inceleme yapılamaması riski vardır. Yaklaşık olarak 400'de bir oranında mozaizm yani anne hücrelerinin amniyon sıvısındaki bebeğe ait hücrelerle karışması nedeniyle değerlendirme yapılamaması riski vardır.

Yukarıda anlatılan tüm risklere rağmen amniyosentez işemi sonrasında anne ve bebeğin zarar görme riski çok azdır. Yapılan araştırmalarda ve çeşitli merkezlerde farklı riskler bildirilse de günümüzde genellikle eski yıllarda bildirilen 200'de bir riskinin daha fazla azaldığı düşünülmektedir. Ultrason cihazlarının ve işleme ait tecrübeler amniyosentez sonrası bebeğin kaybedilmesi riskini oldukça azaltmıştır. Bazı merkezlerde 500'de bir hatta daha düşük oranlar bildirilmiştir.

İlgili Konular:
- Amniyosentez (Gebelikte Anne Karnından Su Alınması)
Tamamını >>

BEBEĞİN EŞİNİN RAHİM AĞZINDA OLMASININ (PLASENTA PREVİA) RİSKLERİ

Doğum yaklaştığında bebeğin eşinin (plasenta) rahim ağzını kapatması durumunda normal doğum mümkün değildir, doğum sezaryen ile gerçekleştirilir. Gebeliğin erken dönemlerinde bebeğin eşi rahim ağzını kapatmışsa bu durum doğuma kadar değişebilir ve plasenta yukarı doğru çekilerek rahim ağzı serbest kalabilir bu durumda normal doğum mümkün olabilir. Plasenta previa saptanan gebeliklerin bir çoğunda bir problem yaşanmadan doğum sonuçlanır ancak bir kısmında aşağıda bahsedilen problemler hamilelik sırasında veya doğum sırasında yaşanabilir. Bu nedenle plaenta previa varlığında gebeliğin ve doğum eyleminin sıkı takibi gereklidir.

Plasenta previa (bebeğin eşinin rahim ağzında olması) durumu sonraki gebeliklerde yaklaşık %4 - %8 oranında tekrarlar.

Plasenta previa durumunda olası riskler:
- Kanama: Doğumdan önce, doğum sırasında veya doğumdan sonra annede aşırı kanama olma riski vardır. Kan kaybına bağlı anneye kan transfüzyonu gerekebilir.
- Erken doğum: Gebelik sırasında olası bir kanama halinde acil doğum (sezaren) gerekebilir bu da erken doğuma neden olabilir.
- Plasenta previa olan gebeliklerin yüzde bir ila beşine plasenta akreata denilen durum eşlik edebilir. Anne daha önceden sezaryen veya rahim ameliyatı geçirmişse bu oran daha da artar. Plasenta akreata bebeğin eşinin rahim duvarına yapışması durumudur detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Malprezentasyon (bebeğin ters durması, yan durması vb.) daha sıktır.
- PPROM (Suyun erken gelmesi)
- Bebekte anne karnında gelişme geriliği daha sık görülür.
- Vasa previa


İlgili Konular:
- Plasenta (Bebeğin Eşi)
- Bebeğin Eşinin Önde Olması (Plasenta Previa)
Tamamını >>

POLİKİSTİK OVER İLE İLGİLİ HASTALIKLAR VE RİSKLER

PCOS'DA UZUN DÖNEM KOMPLİKASYONLAR
Polikistik over sendromunda (PCOS, PKO) adet düzensizliği, aşırı tüylenme, hamile kalamama gibi şikayetlerin yanı sıra diğer bazı hastalıkların görülme riskinde artış izlenmektedir. Aşağıda bahsedilen bu hastalıkların risklerinin artmasında temel sebep polikistik over sendromunda görülen insülin direncidir, bunun yanı sıra şişmanlık, ovulasyon (yumurtlama) düzensizliği gibi durumların varlığı da bazı hastalıkların artmasına neden olmaktadır.

Obezite (Şişmanlık):
Polikistik over sendromunda obezite yaklaşık %30 oranında izlenir. Özellikle santral obezite denilen göbek çevresinde yağ birikmesi şeklindedir. Beş çevresinin ölçümü 88 cm üzerinde saptanır, bel-kalça oranı artmıştır. Obezite insülin rezistansı, glukoz intoleransı, hiperandrojenemi ve lipid metabolizmasındakii bozukluk ile ilgilidir.

Tip 2 Diabet (Şeker hastalığı):
Polikistik over hastalarında glukoz intoleransı (şeker hastalığına yatkınlık) ve aşikar tip 2 diabet (şeker hastalığı) riski artmaktadır. Polikistik overli hastaların yaklaşık %20-40'ında glukoz intoleransı görülür ve hastalar 40'lı yaşlarına geldiklerinde yaklaşık %10'unda diabet hastalığı başlar. Bu nedenle polikistik over hastalığı tanısı konulan hastalara 75 gram glukoz testi ile diabet taraması yapılmalıdır. Hamile kaldıklarında da gebeliğe bağlı diabet riskinden dolayı 50 gram glukoz testi yapılmalıdır. Diabet hastalığındaki artış başlıca polikistik over hastalarında görülen insülin direnci ile ilgilidir.

Kalp hastalıkları (koroner arter hastalığı):
Polikistik over hastalarında koroner arterlerde (kalp damarlarında) daralma ve buna bağlı kalp hastalıkları oranında artış saptanmıştır. Bundan başlıca PAI tip 1'deki  (plasminogen activator inhibitor type 1) artış sorunlu tutulmuştur. Ayrıca polikistik over hastalarında bozulan lipid-kolesterol profili de kalp damar hastalıklarına yatkınlık yaratabilir.

Endometrial hiperplazi ve endometrium (rahim) kanseri:
Polikistik over hastalarında endometrial hiperplazi (rahim iç tabakasında kalınlaşma) ve endometrium kanseri  riskinde artış olmasının başlıca sebebi ovulasyon (yumurtlama) düzensizliğidir. Polikistik overde endometrium kanseri riski 3 kat artmaktadır. Sürekli olarak ovulasyon düzensizliği olan hastalarda endometrium (rahim iç tabakası) progesteron etkisinden yoksun kalır ve östrojen etkisi ile kalınlaşır. Bu durum sürekli ve uzun yıllar devam ettiğinde endometrial kalınlaşma ve kanser meydana gelebilir. Ovulasyon (yumurtlama) sonrasında oluşan progesteron hormonu salgısı rahim iç tabakasını bu kalınlaşmadan korur ancak polikistik over hastalarında ovulasyonun az sayıda olması bu korumayı azaltır. Bu nedenle polikistik over hastalarını bu tür risklerden korumak için bazı durumlarda her ay siklik progesteron ilaç tedavisi verilir, bu şekilde rahim iç tabakasında kalınlaşma ve kansere meyil önlenir. Ayrıca polikistik overde sık rastlanan obezite ve tip 2 diabet de endometrium kanseri açısından risk faktörleridir.

Kolesterol- lipid profilinde bozulma:
Polikistik over hastalarında (kilodan bağımsız olarak) yüksek kolesterol ve lipid profilinde bozulmaya yatkınlık saptanmıştır. HDL düşer, LDL, VLDL, trigliserid, kolesterol yükselir.

Metabolik sendrom:
Metabolik sendrom insülin rezistansı, diabet, hipertansiyon, abdomimnal (santral) obezite, trigliserid ve kolesterol yüksekliği ile karakterize bir durumdur. Polikistik over hastalarında yaklaşık %25 oranında saptanır. Koroner kalp hastalığı riskinde artma mevcuttur.

Meme kanseri:
Meme kanserinde artış olduğu tartışmalı ancak yüksek östrojen düzeyine bağlı artış olabileceğini bildiren araştırmalar vardır.

Over kanseri:
Kronik anovulasyonda ovulasyon döngüsü az olduğu için over malignitelerinde azalma beklenir ancak polikistik over sendromunda bunun tam tersine artma izlenir. Bunun sebebi olarak polikistik over sendromunda overde kronik mikrotravmanı rol oynadığı düşünüşmektedir.

Abortus (Düşük):
PCOS hastaları bebe kaldıklarında abortus riski normalden fazladır. Bu gebeliklerde fetal anomali oranı artmamaktadır.

Burada anlatılan risklerden dolayı poliksitik over sendromu hastalarının kilo takibi, bel çevresi ölçümü, tansiyon takibi, kolesterol takibi, diabet taraması (75 gram glıukoz testi), pelvik ultrasonografi ve endometrium kalınlığı gibi değerlendirmeleri yapılmalıdır. Burada anlatılan hastalık risklerini azaltmak için başta kilo vermek üzere, diet, egzersiz, gerekirse ilaç tedavileri uygulanmalıdır.
Kaynaklar: 1 , 2 , 3

İlgili Konular:
- Polikistik Over Sendromu
Tamamını >>

ADET SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ, ZARARLARI VAR MI?

Adet söktürücü ilaçlar (hap, iğne) hormon içeren ilaçlar oldukları için çeşitli yan etkileri olabilir. Bu ilaçlar kesinlikle doktor tavsiyesi olmadan kullanılmalıdır. Ayrıca bunlar her ay sürekli her adet gecikmesinde kullanılan ilaçlar değillerdir, her adet gecikmesinde adet  söktürücü ilaç kullanılmaz, adet gecikmelerinin çok çeşitli sebepleri vardır. Adet söktürücü ilaçlar progesteron hormonu içerdikleri için bu ilaçların alınmasından belli bir süre sonra adet görülür ancak adetin miktarında değişiklik yaratabilir. Bunun dışında göğüslerde hassasiyet, şişme meydana gelebilir. Adet döneminden sonra lekelenme veya damla damla kanama oluşabilir.

Hamilelik varsa zarar verir mi?
Ayrıca adet (regl) söktürücü ilaçların çoğu hamilelik döneminde kullanılması sakıncalı ilaçlardır. Adet gecikmesini sebebi gebelik ise ve bu fark edilmeden bu ilaçlar kullanılır ise gebelikte bebek üzerine bazı olumsuz etkileri görülebilir. Hamilelerde kanama veya düşüğe sebep olmazlar ancak bazı adet söktürücü ilaçlar bebekte anomalilere (özür) sebep olabilir.

Adet düzenleyici ilaçlar kilo aldırır mı?
Adet düzenleyici ilaçlar kilo almaya sebep olmaz. İçerdikleri hormonlar kilo almayı etkileyen türden değildir.

Bu ilaçların bazıları kullanım süresince bulantı, kusma gibi şikayetlere neden olabilir. Ancak akıntı, kötü koku, enfeksiyon gibi belirtileri bu ilaçlara bağlamamak gerekir.

İlgili Konular:
- Adet Söktürücü İlaçlar
- Adet Söktürücü Bitkiler
Tamamını >>

TÜP BAĞLATMANIN RİSKLERİ, YAN ETKİLERİ VE ZARARLARI VAR MIDIR?

Tüp bağlatma (tüp ligasypnu) işleminin kadın üreme organları veya diğer organlar üzerinde bir yan etkisi yoktur ancak bu işlem basit de olsa bir ameliyattır ve her ameliyat gibi bazı riskleri vardır. Her ameliyatta ortak olan risklerin başında anesteziye bağlı çeşitli riskler gelir. Anesteziye bağlı nadir riskler dışında tüp bağlatma ameliyatının kendisine dair kanama gibi riskler görülmeyecek kadar nadirdir çünkü kanamaya neden olaabilecek bölgelerden nispeten uzak bir ameliyattır.

Bunun dışında bayanlar tarafından en çok merak edilen riskler:

Tüp bağlatma menopoza neden olur mu?
Hayır. Tüp bağlatma menopoz veya kadınlık hormonları ile ilgili bir işlem değildir.

Tüp bağlatma işlemi ileride bel ağrısı, kasık ağrısı çekmeme sebep olur mu?
Hayır. Bu ameliyatta sadece tüpler küçük bir bölgeden bağlanır ve bu bağlama beli veya kasıkları etkileyebilecek bir bölge değildir. Bu tür ağrılara sebep olmaz.

Tüp bağlatma adet düzensizliği yapar mı?
Hayır. Tüp bağlatma ameliyatı rahim veya yumurtalığı veya hormonları etkilemeyen bir ameliyattır bu nedenle adet düzensizliği yapmaz. Hastanın adetleri ameliyattan önce nasılsa ameliyattan sonra da aynı şekilde olacaktır. Adet düzensizliği daha çok yumurtalığın alındığı ameliyatlarda görülür, tüp bağlama ameliyatı ile ilgili değildir.

Tüp bağlatma ameliyatı cinsel ilikiyi etkiler mi?
Ameliyat sadece karın içerisindeki tüp denilem organ üzerinde yapıldığı için vajina ile ilgili değildir dolayısıyla cinsel ilişki üzerinden hiçbir etkisi olamaz.

Tüpleri bağlananlarda hamilelik oluşma riski var mıdır?
Her doğum kontrol yöntemi gibi tüp bağlama yöntemi de yüzde yüz koruma sağlayamaz ve çok nadiren gebelik oluşma riski vardır. Bu nedenle adet gecikmesi durumunda gebelik ihtimali açısından uyanık olmak gerekir. Ancak tüp bağlama yöntemi en güçlü koruma sağlayan yöntemlerden birisidir, hamilelik çok nadiren oluşur.

Tüp bağlama ameliyatının belki de en büyük riski ileri de geri dönüşünün çok zor olmasıdır. Yani ileride çiftler herhangi bir nedenden dolayı tekrar çocuk sahibi olmak isterlerse tüplerin açılması ameliyatının fayda sağlama oranı düşüktür. Bu nedenle tüp bağlama ameliyatını artık çocuk sahibi olmak istemeyeceklerinden kesin emin olan çiftlerin yaptırması gerekmektedir.


İlgili Konular:
- Tüp Bağlatma Ameliyatı
Tamamını >>

AKRABA EVLİLİĞİ VE RİSKLERİ , SAKINCALARI

Aynı soydan gelen kişilerin yaptığı evliliğe akraba evliliğidenir. Akrabalık; anne soyundan gelebileceği gibi baba soyundan da gelebilir. Her ikisi de aynı derecede önemlidir. Akraba evliliği genel olarak iki derecede incelenir: Anne veya babalarından biri kardeş olan bir çiftin yaptığı evliliklere 1. derece akraba evliliği (Kuzen Evlilikleri) denir. Büyükanne veya büyükbabalarından biri kardeş olan çiftlerin yaptığı evliliklere ise 2. derece akraba evliliği (Torun Evlilikleri) denir.

Akraba evliliği toplumumuzda bir çok başka ülkede olduğu gibi ciddi bir tıbbi sorundur. Genetik hastalıkların sıklığını olumsuz etkilemesi nedeniyle üzerinde önemle durulması ve tartışılması gerekir.
Türkiye’de akraba evliliği sıklığı Hacettepe Nüfus Etüdleri Enstütüsünün 1983 yılında yaptığı çalışmada % 21.10 olarak bildirilmiştir.

Akraba evlilikleri ne tür risklere yol açar?
Akraba evliliği yapanlarda ölü doğum sıklığının normal topluma göre yaklaşık 2 kat arttığı bildirilmiştir (Normal toplumda %1.24, akraba evliliklerinde %2.14). Düşük ve ölü doğumlar birlikte ele alındığında aynı artış yine dikkati çekmektedir (Normal toplumda %5.21, akraba evliliklerinde % 10.55). Yenidoğan kayıpları açısından bakıldığında ise %50 lik bir artış söz konusudur (Normal toplumda %10.76, akraba evliliklerinde %16.29). Ayrıca akraba evliliklerinde doğumsal kusurların 10 kat arttığı bildirilmektedir.

Akraba evlilikleri otozomal resesif (çekinik) ve çok faktörlü kalıtım gösteren hastalıkların görülme sıklığını arttırmaktadır. Genler anne babadan çocuklara özelliklerin nakledilmesini sağlayan yapılardır. Anne babadan çocuklara aktarıldıkları içinde aynı aile içinde genler arasında benzerlik ihtimali çok yükselmektedir. Akraba evliliği ile görülme riski artan hastalıklarda da her iki eşte de aynı tip bozuk genlerin olması gereklidir. Akrabalar arasında genler arasında benzerlik sıklığı arttığı için hastalıklı çocuk sahibi olma ihtimali de akrabalar arasında artmaktadır.

Anne ve babanın kan gruplarının uyuşması risk olmadığını göstermez. Kan uyuşmazlığı ile akraba evliliğine bağlı riskler tamamen ilgisizdir.

Özürlü (görme, işitme özrü gibi) insanların aynı özüre sahip insanlarla evlenmeleri de önerilmez. Aynı özüre sahip insanlar evlenirse bebekte risk fazladır.

Akraba evliği yapanların sağlıklı çocuğu olabilir mi?
Olabilir ancak akraba evliliği yapanlarda diğer evliliklere göre hastalıklı bebek olma riski artmaktadır. Aileleri yanıltan en önemli nokta, kendi aile ve çevrelerinde başkalarının yaptıkları akraba evliliklerinden sağlıklı çocuklar doğmasıdır. Ailenin daha önceki gebeliklerinden sağlıklı çocukları olması daha sonraki gebeliklerdeki risk olmadığını göstermeyeceği gibi, daha önce hasta çocukları olması sağlıklı çocuklarının olmayacağını da göstermez. Bu çiftlerde hastalıklı bebek doğma riski artar ancak doğan çocukların yaklaşık %95'i tamamen sağlıklıdır. Aynı anne-babadan hem sağlıklı hem hasta çocuklar olabilir.

Akraba evliliği yapmış çiftler nasıl izlenmelidir?
Öncelikle ailenin 3 kuşaklık bir aile ağacı çizilmeli ve her bir birey hakkında bilgi alınmalıdır. Aile ağacında herhangi bir hastalığın belirtileri saptanırsa bu durumla ilgili bilgilere ulaşılmalıdır. Ailedeki hasta bireyin tıbbi kayıtları, fotoğrafları ve ailenin verdiği bilgiler değerlendirilmelidir. Gereği halinde ilgili branşta uzman kişilere danışılmalıdır. Hastalığın kalıtım kalıbına göre araştırdığımız birey için risk hesabı yapılır. Risk artışı varsa bu hastalığa yönelik testler planlanır ve test sonuçlarına göre ailenin gebeliklerinde risk varsa prenatal tanı planlanmalıdır.
Ailede belirlenen bir risk faktörü yoksa o toplumda sık görülen resesif hastalıklar ile ilgili taşıyıcılık testi yapılır. Bu ülkemiz için talessemi açısından yapılmaktadır.

Akraba evlilİğinde gebelikte takip nasıl olmalı?
Bu ailelere gebeliklerinde takip altında olmaları, gebelikte biyokimyasal tarama testi, 2. basamak USG takibi ve bebeklerinin doğduğunda değerlendirilmesi ve işitme kayıpları ve metabolik hastalıklar açısından araştırması yapılmalıdır. Normal gebeliklerde yapılan ikili, üçlü, dörtlü testler, ayrıntılı ultrsonografi bu gebeliklerde de yapılır. İkili, üçlü, dörtlü testler akraba evliliği ile kalıtımsal geçen hastalıkları göstermez sadece normal gebeliklerde olduğu gibi kromozomal anomali taraması amacıyla yapılır. Akraba evliliklerinde 11-14 haftalar arasında gerektiğinde yapılan CVS (koryon villus örneklemesi) ile bazı hastalıklar tespit edilebilir ve bu durumda aile gebeliğin sonlandırılmasını isteyebilir.

Akraba evliliklerinde PGD yöntemi ile hastalıklı bebek riski önlenebilir:
PGD (Preimplantasyon genetik tanı) yöntemi ile ilgili konuya buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu yöntem ile anne ve babadan alınan yumurta ve sperm dış ortamda döllendirilerek embriyo oluşturulmaktadır. Oluşan embriyodan alınan hücre örneğinde bazı hastalıkların varlığı araştırılır ve hastalık saptanmayan embriyo anne rahmine transfer edilir.


İlgili Konular:
- Genetik Danışmanlık










KONU İLE İLGİLİ SORULAR

Akraba evliliği ve kan uyuşmazlığı benzer durumlar mı?
Akraba evliliği ve kan uyuşmazlığı (rh uygunsuzluğu) tamamen farklı durumlardır. Akraba evliliği yapan çiftlerde kan uyuşmazlığı olabilir de olmayabilir de. Kan uyuşmazlığı olmasa bile veya iğne ile önlemi alınsa bile akraba evliliği ile ilgili riskler devam eder.

Zeka testleri (ikili, üçlü, dörtlü test) akraba evliliğine bağlı hastalıkları gösterir mi?
Hayır göstermez. Bu testler sadece bazı kromozomal anomalileri taramak amacıyla kullanılırlar.

Ultrason akraba evliliğine bağlı hastalıkları gösterir mi?
Hayır, çoğu zaman göstermez. Bu hastalıklar her zaman ultrasonda belirti vermezler.
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"