RAHİM FİLMİNİN (HSG'NİN) RİSKLERİ

İLAÇLI RAHİM-TÜP  FİLMİNİN ZARARLARI, YAN ETKİLERİ

Hastalar tarafından her işlemde olduğu gibi rahim filminde de bir risk veya zararlı etki var mı sorusu en çok merak edilen konulardan birisidir. Maalesef tıpta risk içermeyen bir girişim veya işlem pek yoktur ancak bazı işlemlerde risk çok azdır, bazılarında daha yüksektir. Rahim filmi yani HSG (histerosalpingografi) bu açıdan çok nadiren bazı riskler içeren bir işlemdir.

Rahim filmi çekilmesi ile gerçekleşebilecek olası riskler, komplikasyonlar:
- Enfeksiyon: Rahim ve tüpleri, karın içerisini ilgilendiren enfeksiyon (PID) meydana gelebilir. Bu durumda hastanın genellikle fazla ağrı ve ateş şikayetleri olur. Antibiyotik tedavisi ile düzelir.
- Rahim içerisine verilen kontrast maddeye karşı alerji.
- Vajinal kanama, lekelenme: Genellikle bir iki gün içerisinde kendiliğinden durur.
- Bayılma, baş dönmesi
- Radyasyon riski: HSG sırasında çok az miktarda röntgen ışını verilir, bir böbrek filminden daha azdır genellikle.
- Bunların dışında da rahim ağzı veya vajina ile ilgili yırtılma, kanama gibi çok nadiren görülen hatta pratikte pek rastlanmayan riskler meydana gelebilir.

Yukarıda anlatılan riskler dışında rahim filmi kadının rahim, tüp veya yumurtalık organlarına zarar verecek, şekillerini ve yapılarını bozacak bir işlem değildir. Kadının doğurganlık kapasitesi üzerinde herhangi bir olumsuz etki göstermez hatta tüplerdeki ufak tıkanıklıkların açılması nedeniyle hamilelik şansında bir miktar artış sağlar, bu konu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Rahim Filmi (HSG)
- Rahim Fİlmi Sonrası Problemler
Tamamını >>

TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN YAN ETKİLERİ, ZARARLARI

TÜP BEBEK TEDAVİSİNİN VE KULLANILAN İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?

Tüp Bebek Komplikasyonları:
Tıpta her tedavi fayda beklentisi ile uygulanır ancak beraberin de düşük de olsa bazı riskleri, zararları göze almayı gerektirir. Yan etkisi olmayan bir ilaç veya tedavi hemen hemen hiç yoktur. Tüp bebek tedavisi (IVF, ICSI, Mikroenjeksiyon) günümüzde çocuk sahibi olamayan çiftler için çok büyük faydalar sağlayan devrim niteliğinde bir tıp uygulamasıdır. Tüp bebek tedavisi de çok nadir de olsa bazı riskleri, yan etkileri doğurabilir. Bunlar ne kadar ciddi yan etkilerdir ve ne oranda görülürler aşağıda tek tek açıklanmıştır:

- Tedavi başarısızlığı: Tüp bebek tedavisinde en sık görülen istenmeyen durum budur. Tedavi başarısızlığının nedenleri ve oranalrı hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilrisiniz.
- Ovaryan Hiperstimulasyon Sendromu (OHSS): Bu konuda detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kısaca yumurta oluşturmak için verilen ilaçların yumurtalıklarda fazla miktarda yumurta oluşumu ve kistlere neden olmasıyla oluşur. Ciddi derecede OHSS tüp bebek tedavileri sırasında %3-5 oranında oluşabilmektedir, hafif derecede OHSS'ye daha sık rastlanır. OHSS sadece tüp bebek tedavisinde oluşan bir durum değildir, yumurtlama tedavileri ve aşılama hatta klomen tedavisi sırasında nadiren oluşabilir.
- İkiz, üçüz, dördüz yani çoğul gebelikler: Çoğul gebelikler tüp bebek tedavisinde istenmeyen bir durumdur çünkü çoğul gebeliklerde bebeklerin ilerleyen gebelik aylarında erken doğum vb. nedenlerle kaybedilme riski daha yüksektir. Çoğul gebeliklerin başlıca nedeni çok sayıda embriyo transferi yapılmasıdır. Amrikada ve İngilterede tüp bebek uygulamaları sonucu olan doğumlarda ikiz oranı %20-35 civarında, üçüz oranı %2-7 civarında bildirilmiştir. Ülkemizde bu yan etkisi önlemek amacıyla çok sayıda embriyo transferi kısıtlanmıştır, uygun hastalarda sadece tek embriyo transferine izin verilmektedir.
- Yumurtalıkların dönerek burkulması (over torsiyonu): Tüp bebek tedavisinde çok nadir görülen bir komplikasyondur. Özellikle OHSS gelişen hastalarda gelişme riski fazladır. Tüp bebek uygulamalarında yaklaşık binde 1 oranında görülür. Detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Kanama: Yumurta toplama sırasında meydana gelebilecek bir komplikasyondur vajinal kanama. Sıklıkla vajene tampon yerleştirilmesi ile kısa sürede durur.
- Enfeksiyon: Pelvik enfeksiyon (rahim ve yumurtalıklarla ilgili enfeksiyon) çok nadiren yumurta toplama işlemine bağlı gelişebilir. Antibiyotik tedavisi uygulanır
- Karın organlarında yaralanma: İdrar torbası, barsak ve rahime yakın damarlarda çok nadiren yumurta topkama işlemi sırasında yaralanma meydana gelebilir. Bunlar binde 1 veya daha az oranda görülebilen nadir komplikasyonlardır.
- Dış gebelik: Bu konu ayrıntılı olarak ayrıca açıklanmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Tüp bebek tedavisinde oluşabilecek diğer problemler:
- Yumurta gelişmemesi: İlaç tedavisi ile istenilen sayıda yumurta gelişmeyebilir.
- Yeterli yumurta toplanamaması: Ultrasında görülen foliküllerden yeterince yumurta elde edilemeyebilir.
- Döllenme oluşmaması: Toplanan ve kültür ortamına konulan yumurtalarda döllenme oluşmayabilir.
- Embriyonun rahime tutunamaması (İmplantasyon başarısızlığı)
Bu problemler tedavinin iptal olmasına ve başarısızlığa neden olur. İlaç protokollerini veya başka aşamaları değiştirerek yeniden tüp bebek tedavisi yapmak gerekecektir.

Tüp bebek ve kısırlık tedavisinde kullanılan ilaçların zararları var mı? Kanser yapar mı? 
Tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçların bu güne kadar kanser veya benzeri ciddi bir yan etkisi gösterilememiştir. İlaçlara bağlı OHSS gibi geçici yan etkiler meydana gelebilmektedir, yukarıda açıklanmıştır. İlaçların uygulandığı cilt bölgesinde kızarıklık gibi basit yan etkiler oluşabilir.

Tüp bebek yumurtalıklara zarar verir mi? Yumurtalık kapasitesi azalır mı?
Tüp bebek tedavisinde uygulamalar ve ilaçlar yumurtalık kapasitesini azaltmaz. Yumurtalık kapasitesi yaş ilerledikçe azalır, bu konuda detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Tüp bebek tedavisi erken menopoza neden olmaz.

Tüp bebek tedavisi erken menopoza neden olur mu? 
Tüp bebek tedavisinde uygulanan ilaçlar veya diğer basamaklar erken menopoza neden olmaz. Menopoz yaş ilerledikçe yumurtalık kapasitesinin azalmasına bağlı meydana gelir.


İlgili Konular:
- Tüp Bebek Nedir?
- Tüp Bebek Aşamaları
Tamamını >>

SUNİ SANCININ YAN ETKİLERİ VE RİSKLERİ

SUNİ SANCININ ANNE VE BEBEK AÇISINDAN ZARARI VAR MIDIR?
Yapılan araştırmalar doğum indüksiyonunun (suni sancı) uygun doğumlarda uygulanması halinde ve uygulama sırasında gerekli takiplerin yapılması halinde anne ve bebek açısından anlamlı bir zarar veya risk içermediğini göstermiştir. Bu nedenle günümüzde uygun doğumlarda oksitosin yaygın olarak kullanılmaktadır. Yeni geliştirilen ve halen güvenilirliği, zararları, riskleri konusunda emin olunamayan bazı ilaçlar onay almamıştır ve bunların yaygın kullanıma girmesi için daha fazla araştırmalara gerek duyulmaktadır.

Suni sancı (doğum indüksiyonu) amacıyla en sık kullanılan yöntem olan oksitosin'in yan etkileri ve riskleri:
- Taşsistol ve hiperstimülasyon
- Fetal distres
- Hızlı doğum (partus precipitatus)
- Başarısız indüksiyon
- Hipotansiyon (İntravenöz bolus olarak verildiğinde)
- Yüksek dozda uygulanırsa anti-diüretik etki gösterebilir
- Hiponatremi (sodyumdan fakir sıvılarla verilirse)
- Bebekte yenidoğan döneminde bilirubin yüksekliğini arttırdığını söyleyen araştırmalar vardır ancak bazı araştırmalarda bunu gösterilememiştir.
- Uygun olmayan serviks (rahim ağzı) halinde uygulanırsa özellikle ilk gebeliklerde sezaryen oranında artışa neden olabilir.


İlgili Konular:
- Suni Sancı (Doğum İndüksiyonu)
Suni Sancı Neden Verilir?
Suni Sancı Nasıl Verilir?
Normal Doğum
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUMUN ZARARLARI, RİSKLERİ

Sezeryan ameliyatının dezavantajları, sakıncaları:
Sezaryen ameliyatı bir karın ameliyatı olması, genel veya spinal anestezi gerektirmesi, bazen az veya çok kanama gibi komplikasyonlar yaşanması nedeniyle her ameliyat gibi bazı riskler taşır. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda yapılması önerilir. Sezeryan ameliyatının anne ve bebek açısından taşıdığı riskler:
- Sezaryen ameliyatında çok nadiren görülse de en sık görülen komplikasyonlar enfeksiyon, kanama ve pelvik organ yani rahime yakın bulunan mesane, barsak gibi organların yaralanmalarıdır. Aezaryen ameliyatlarının %1-2'sinde aşırı kanama nedeniyle kan transfüzyonu gerekebilir. Çok nadiren aşırı kanama nedeniyle rahmin ameliyatla alınması bile gerekebilir. (bkz: doğum sonrası aşırı kanama)
- Sezaryen ameliyatı sonrasında bacak damarlarında pıhtı oluşması (derin ven trombozu, dvt) ve akciğerlere pıhtı atma riski normal doğuma göre fazladır.
- Sezaryenin bir dezavantajı doğumdan hemen sonra anne bebek etkileşimini geciktirmesi veya engellemesidir.
- Sezaryen sonrası anne normal doğuma göre çok daha geç iyileşir. Hastaneden daha geç taburcu olur. Günlük hayatına ve işine dönmesi daha uzun süre alır.
- Sezeyan sonrası ağrı normal doğuma göre çok daha fazla olur.
- Sezaryen amelyatı geçiren annenin sonraki doğumlarında plasentanın (bebeğin eşinin) rahim ağzına yerleşmesi veya rahim duvarına yapışması gibi (previa, dekolman, akreata) komplikasyonlar daha sık görülür.
- Sezaryen ameliyatı geçiren anne sonraki bebeklerini normal doğum ile doğurma şansını büyük oranda kaybeder.
- Sezaryen sonrasında bebekte solunum sıkıntısı olma riski daha fazladır. Normal doğumda bebek doğum kanalından geçerken uğradığı basınç sayesinde akciğerlerindeki su dışarı atılır ancak sezaryende bu gerçekleşmediği için solunum sıkıntısı meydana gelebilir. Elektif sezaryende bebekte yenidoğan geçici takipinesi (TTN) ve RDS gelişme riski 7 kat fazla bulunmuştur.
- Nadiren genel anesteziye veya spinal, epidural anesteziye bağlı komplikasyonlar oluşabilir.
- Sezaryen olan annenin doğumdan sonra herhangi bir komplikasyon nedeniyle tekrar hastaneye yatma riski normal doğum yapanlara göre daha fazladır.
- Sezaryen ile doğan bebeklerde meme emme başarısı daha düşüktür.
- Bazı araştırmalar sezeryan ile doğan çocuklarda astım hastalığına daha sık rastlandığını göstermiştir.
- Sezaryen olan annelerin karınlarında ameliyata bağlı oluşabilecek yapışıklıklar nedeniyle ileride infertilite (kısırlık) problemi yaşama riskleri daha yüksektir.





İlgili Konular:
- Çok Kere Sezaryen Olmanın Riskleri Nelerdir?
- Sezaryen
- Sezaryenin Faydaları ve Avantajları
Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) RÖNTGEN ÇEKİLMESİNİN BEBEK ÜZERİNE ZARARLARI

Hamilelik döneminde röntgen çekilmesinin az sayıda ve düşük dozda oldukça bebek üzerine zararlı bir etkisi olamayacağı bildirilmektedir. Bunun için 5000 mrad sınırı vardır. Bu konu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Aşağıda anlatılan riskler bu sınır aşıldığında ve çok yüksek dozlarda oluşabilecek risklerdir.

Hamileler üzerinde röntgen filmleri çekerek araştırmalar yapmak mümkün olamayacağı için bu riskler konusundaki bilgiler daha çok Japonya'ya atılan atom bombası ve Chernobyl faciası sonrası kurtulan insanların gözlemlerine dayanmaktadır.

Röntgen aşırı dozda bebek üzerinde ne tür zararlar oluşturabilir?
- Ölüm
- Çeşitli organlarda doğumsal anomaliler (özürler)
- Mikrosefali (Beynin küçük olması)
- Zeka geriliği
- Bebekte gelişme geriliği
- Genetik bozukluklar
- Kanser

Gebelik haftasına göre röntgen ışınlarının etkileri:
- Bu zararlı etkilerin oluşması maruz kalınan radyasyon ışınının dozuna ve çekim esnasında gebeliğin kaç haftalık olduğuna bağlıdır. Döllenmeden sonraki ilk 14 günde embriyonun radyasyona maruziyetinde "ya hep ya hiç" kuralı geçerlidir. Yani bu dönemde gebelik ya düşükle sonuçlanır, büyümeye devam etmez ya da hiçbir zarar görmeden gebelik devam eder; anomali, kanser, gelişme geriliği gibi riskler bu dönemdeki maruziyetle oluşmaz.
- Bundan sonraki gebeliğin 4-10 haftaları arası radyasyon, ilaç etkisi gibi zararlı etkenlerre en hassas olunan dönemdir. Bu dönemdeki maruziyet gelişme geriliği, organ anomalileri, mikrosefali, zeka geriliği gibi etkiler yaratabilir.
- 20-25 gebelik haftasından sonra bebek radyasyona daha dirençlidir.

Bazı araştırmalar anne karnında radyasyona (röntgen ışınlarına) maruz kalan çocuklarda ileriki yaşlarda lösemi benzeri kanserlerin görülme riski olduğunda artış olduğunu söylese de bu konu tartışmalıdır, çok net değildir. Örneğin Japonya'daki atom bombaları sonrasında anne karnında radyasyona maruz kalan çocuklarda kanser artışı görülmemiştir.

Atom bombası olaylarında anne karnında rasyasyona maruz kalan çocuklarda ileriki yaşlarda zeka geriliği ve mikrosefali (beynin küçük olması) bariz şekilde artmış olarak izlenmiştir. Bunun nedeni radyasyonun sinir dokusu gelişimini etkilemesidir. Zeka geriliği özellikle anne karnında 8-15 gebelik haftaları arasında radyasyona maruz kalanlarda izlenmiştir. 8. haftadan önce ve 25. haftadan sonra rasyasyona maruz kalanlarda şiddetli zeka geriliği izlenmemiştir (yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı).

İlgili Konular:
- Gebelikte Röntgen Çektirmek
Tamamını >>

AMNİYOSENTEZİN RİSKLERİ

Amniyosentez (gebelikte anne karnından su alma) riskleri nelerdir?
Hamilelik döneminde anne karnından (rahimden) bebeğin amnion sıvısının ince bir iğne yardımıyla alınması işlemine amniyosentez denir. Her işlem gibi amniyosentez işlemi de anne ve bebek açısından çok nadir de olsa bazı riskler taşır, bu nedenle her gebelikte uygulanmaz sadece bazı nedenlerle yüksek risk tanımlanan gebeliklerde uygulanır.

Amniyosentez işlemi sonrası  bebek açısından oluşabilecek riskli durumlar:
- Amniyon zarının rüptürü: Bebeğin amniyon sıvısını çevreleyen ince zarın yırtılmasıdır, çok nadir görülebilir. Bu zarın yırtılması amniyon sıvısının dışarıya sızmasına ve suyun azalmasına neden olabilir. Fakat su sızması genellikle 1-2 hafta içerisinde kendiliğiden durur ve hamilelik normal seyrine devam eder.
- İğnenin bebeğe temas ederek yaralanmaya neden olması: Amniyosentez işlemi ultrason eşliğinde bebeği ve iğneyi görerek yapıldığı için çok nadir gerçekleşebilecek bir komplikasyondur.
- Enfeksiyon geçişi: Annede bulunan hepatit, HIV (AIDS), CMV, toxoplazma gibi enfeksiyonların bebeğ geçmesi.
- Bebeğin ölmesi

Amniyosentez işlemi sonrası anne açısından oluşabilecek riskli durumlar:
- Koryoamniyonit: Rahim içerisinde bebeği çevreleyen zarların enfeksiyonudur. Çok nadir (binde birden daha az oranda) görülebilecek bir komplikasyondur.

Amniyosentez sonucunun değerlendirilememesi:
Amniyosentez işlemi sonrasında alınan sıvıdaki hücrelerin yaklaşık binde bir oranında kültür ortamında büyümemesi ve bu nedenle inceleme yapılamaması riski vardır. Yaklaşık olarak 400'de bir oranında mozaizm yani anne hücrelerinin amniyon sıvısındaki bebeğe ait hücrelerle karışması nedeniyle değerlendirme yapılamaması riski vardır.

Yukarıda anlatılan tüm risklere rağmen amniyosentez işemi sonrasında anne ve bebeğin zarar görme riski çok azdır. Yapılan araştırmalarda ve çeşitli merkezlerde farklı riskler bildirilse de günümüzde genellikle eski yıllarda bildirilen 200'de bir riskinin daha fazla azaldığı düşünülmektedir. Ultrason cihazlarının ve işleme ait tecrübeler amniyosentez sonrası bebeğin kaybedilmesi riskini oldukça azaltmıştır. Bazı merkezlerde 500'de bir hatta daha düşük oranlar bildirilmiştir.

İlgili Konular:
- Amniyosentez (Gebelikte Anne Karnından Su Alınması)
Tamamını >>

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) KANSIZLIĞIN ZARARLARI

Gebelikte kansızlığın (aneminin) anne, bebek ve doğum komplikasyonları açısından çeşitli zararları ve riskleri vardır. Bebek açısından olan riskleri hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Gebelikte kansızlığın anne ve doğum açısından riskleri:
- Annenin az kilo alması
- Annede aşırı yorgunluk ve uyku hali
- Doğum sırasında olası bir kanama halinde anne hayatının tehlikeye girmesi ve kan transfüzyonu gereksinimi (Bu nedenle annedeki kansızlık mutlaka doğumdan önce düzeltilmelidir.)
- Doğumdan sonra kanama, enfeksiyon v.b komplikasyonlar
- Doğum eyleminde uzama
- Erken doğum

İlgili Konular:
- Gebelikte Kansızlığın Bebeğe Zararları
- Gebelikte Kansızlık (Anemi)
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) KANSIZLIĞIN BEBEĞE ZARARLARI

Kansızlık (anemi) gebelik ve bebek açısından ne gibi zararlar ve riskler verebilir?
Yapılan araştırmaların çoğunda hamilelik döneminde anemik olan annelerin bebeklerinde bazı olumsuz etkilerin daha sık görüldüğü saptanmıştır. Annede anemi ne kadar fazla ise bebekte oluşan olumsuz etkiler de doğru orantılı olarak fazla görülmektedir.  Bunlar:
- Erken doğum
- Düşük doğum ağırlığı
- Anne karnında gelişme geriliği
-Doğumdan sonra bebeğe yoğun bakım gereksiniminde artış
- Annede anemi ciddi boyutta ise bu plasentadan bebeğe demir geçişinin az olmasına neden olur ve bebekte de demir eksikliği ve anemiye neden olur. Bu da bebeğin beyinsel ve fiziksel gelişimini olumsuz etkileyebilir.

İlgili Konular:
- Gebelikte Kansızlık (Anemi)
- Gebelikte Kansızlığın Zararları
Tamamını >>

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ULTRASON BEBEĞE ZARARLI MIDIR?

Ultrasonografi (ultrason) yöntemi röntgen ışını içermeyen bir yöntemdir, sadece ses dagalarını kullanarak çalışır. Bu nedenle hamile veya diğer insanlarda dokuya bir zarar vermesi beklenmez. Gebelik sırasında yapılan ultrason muayenelerinin bebek (fetus) üzerinde herhangi bir yan etki riski taşımadığını gösteren birçok bilimsel araştırma vardır. Ultrason çok uzun yıllardır hamilelik takibinde kullanılan bir yöntem olduğu için bebek üzerine olası etkileri konusunda çok fazla tecrübe vardır. Bu tecrübeler ve bilimsel araştırmalar sonucunda bebeğe hiçbir zarar vermediği konusunda bildiriler çoktur.

Fazla sayıda ultrason yapılması riskli midir?
Her uygulama gibi ultrasonografi uygulamasının da gereksiz yere fazla yapılması hem maliyet olarak hem zaman olarak israf anlamına gelecektir. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda ve gerekli sayıda gebelik boyunca uygulanmalıdır. Gebeliğin başından doğuma kadar uygulanan ultrason sayısı hastaya ve gebeliğin durumuna göre değişmekle birlikte ortalama 5 - 10 arasında değişmektedir, bazı gebeliklerde daha fazla da uygulanabilir.

İlgili Konular:
- Gebelikte Ultrason
Tamamını >>

POLİKİSTİK OVER İLE İLGİLİ HASTALIKLAR VE RİSKLER

PCOS'DA UZUN DÖNEM KOMPLİKASYONLAR
Polikistik over sendromunda (PCOS, PKO) adet düzensizliği, aşırı tüylenme, hamile kalamama gibi şikayetlerin yanı sıra diğer bazı hastalıkların görülme riskinde artış izlenmektedir. Aşağıda bahsedilen bu hastalıkların risklerinin artmasında temel sebep polikistik over sendromunda görülen insülin direncidir, bunun yanı sıra şişmanlık, ovulasyon (yumurtlama) düzensizliği gibi durumların varlığı da bazı hastalıkların artmasına neden olmaktadır.

Obezite (Şişmanlık):
Polikistik over sendromunda obezite yaklaşık %30 oranında izlenir. Özellikle santral obezite denilen göbek çevresinde yağ birikmesi şeklindedir. Beş çevresinin ölçümü 88 cm üzerinde saptanır, bel-kalça oranı artmıştır. Obezite insülin rezistansı, glukoz intoleransı, hiperandrojenemi ve lipid metabolizmasındakii bozukluk ile ilgilidir.

Tip 2 Diabet (Şeker hastalığı):
Polikistik over hastalarında glukoz intoleransı (şeker hastalığına yatkınlık) ve aşikar tip 2 diabet (şeker hastalığı) riski artmaktadır. Polikistik overli hastaların yaklaşık %20-40'ında glukoz intoleransı görülür ve hastalar 40'lı yaşlarına geldiklerinde yaklaşık %10'unda diabet hastalığı başlar. Bu nedenle polikistik over hastalığı tanısı konulan hastalara 75 gram glukoz testi ile diabet taraması yapılmalıdır. Hamile kaldıklarında da gebeliğe bağlı diabet riskinden dolayı 50 gram glukoz testi yapılmalıdır. Diabet hastalığındaki artış başlıca polikistik over hastalarında görülen insülin direnci ile ilgilidir.

Kalp hastalıkları (koroner arter hastalığı):
Polikistik over hastalarında koroner arterlerde (kalp damarlarında) daralma ve buna bağlı kalp hastalıkları oranında artış saptanmıştır. Bundan başlıca PAI tip 1'deki  (plasminogen activator inhibitor type 1) artış sorunlu tutulmuştur. Ayrıca polikistik over hastalarında bozulan lipid-kolesterol profili de kalp damar hastalıklarına yatkınlık yaratabilir.

Endometrial hiperplazi ve endometrium (rahim) kanseri:
Polikistik over hastalarında endometrial hiperplazi (rahim iç tabakasında kalınlaşma) ve endometrium kanseri  riskinde artış olmasının başlıca sebebi ovulasyon (yumurtlama) düzensizliğidir. Polikistik overde endometrium kanseri riski 3 kat artmaktadır. Sürekli olarak ovulasyon düzensizliği olan hastalarda endometrium (rahim iç tabakası) progesteron etkisinden yoksun kalır ve östrojen etkisi ile kalınlaşır. Bu durum sürekli ve uzun yıllar devam ettiğinde endometrial kalınlaşma ve kanser meydana gelebilir. Ovulasyon (yumurtlama) sonrasında oluşan progesteron hormonu salgısı rahim iç tabakasını bu kalınlaşmadan korur ancak polikistik over hastalarında ovulasyonun az sayıda olması bu korumayı azaltır. Bu nedenle polikistik over hastalarını bu tür risklerden korumak için bazı durumlarda her ay siklik progesteron ilaç tedavisi verilir, bu şekilde rahim iç tabakasında kalınlaşma ve kansere meyil önlenir. Ayrıca polikistik overde sık rastlanan obezite ve tip 2 diabet de endometrium kanseri açısından risk faktörleridir.

Kolesterol- lipid profilinde bozulma:
Polikistik over hastalarında (kilodan bağımsız olarak) yüksek kolesterol ve lipid profilinde bozulmaya yatkınlık saptanmıştır. HDL düşer, LDL, VLDL, trigliserid, kolesterol yükselir.

Metabolik sendrom:
Metabolik sendrom insülin rezistansı, diabet, hipertansiyon, abdomimnal (santral) obezite, trigliserid ve kolesterol yüksekliği ile karakterize bir durumdur. Polikistik over hastalarında yaklaşık %25 oranında saptanır. Koroner kalp hastalığı riskinde artma mevcuttur.

Meme kanseri:
Meme kanserinde artış olduğu tartışmalı ancak yüksek östrojen düzeyine bağlı artış olabileceğini bildiren araştırmalar vardır.

Over kanseri:
Kronik anovulasyonda ovulasyon döngüsü az olduğu için over malignitelerinde azalma beklenir ancak polikistik over sendromunda bunun tam tersine artma izlenir. Bunun sebebi olarak polikistik over sendromunda overde kronik mikrotravmanı rol oynadığı düşünüşmektedir.

Abortus (Düşük):
PCOS hastaları bebe kaldıklarında abortus riski normalden fazladır. Bu gebeliklerde fetal anomali oranı artmamaktadır.

Burada anlatılan risklerden dolayı poliksitik over sendromu hastalarının kilo takibi, bel çevresi ölçümü, tansiyon takibi, kolesterol takibi, diabet taraması (75 gram glıukoz testi), pelvik ultrasonografi ve endometrium kalınlığı gibi değerlendirmeleri yapılmalıdır. Burada anlatılan hastalık risklerini azaltmak için başta kilo vermek üzere, diet, egzersiz, gerekirse ilaç tedavileri uygulanmalıdır.
Kaynaklar: 1 , 2 , 3

İlgili Konular:
- Polikistik Over Sendromu
Tamamını >>

DÜZENSİZ ADET GÖRMENİN ZARARLARI

Adet (regl) düzensizliği çok çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Bu altta yatan nedene göre zararlı sonuçları olabilir veya stres, depresyon, aşırı kilo alma, aşırı zayıflama, ilaç kullanımı gibi nedenlerden oluşan zararsız bir adet düzensizliği de olabilir. Bu tür durumlarda adet düzensizliğinden çok buna sebep olan stres, kilo gibi durumlar hastaya zarar verebilir. Bu sebeplerin düzenlemnmesi gerekir. Ancak adet düzensizliğinin sebepleri arasında myom, polip, hormon düzensizliği, yumurtlama bozukluğu gibi durumlar varsa bunlar da zararlı olabilir. Bu tür durumların netleştirilmesi,  ilaçla veya gerekli ise ameliyatla tedavileri gerekir. Eğer sebep erken teşhis edilmezse ve tedavi geciktirirse örneğin adet düzensizliğine neden olan bir myomun büyümesi ileride daha fazla sıkıntılara yol açabilir. Adet düzensizliği olan hastaların bir kısmında yumurtlama düzensizliği vardır bu da hamile kalmayı engelleyici veya geciktirici etki gösterebilir.

Adet düzensizliği her zaman zararlı bir durum değildir hatta bazı hallerde adet düzensziliği normaldir. Örneğin adet görmeye başlanan ilk yıllarda (15-17 yaşlarda), emziren annelerde, korunma iğnesi kullananlarda adet düzensizliği normal ve beklenen bir durumdur.

İlgili Konular:
- Adet Düzensizliği
Tamamını >>

ADET GECİKTİRİCİ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ, ZARARLARI VAR MI?

Hormon içeren her ilaç gibi adet geciktirici ilaçların da içerdiği progesteron (gestagen) hormonuna bağlı bazı yan etkileri olabilir. Bunlar göğüşlerde şişkinlik, hassasiyet, dolgunluk, adet miktarında değişme gibi yan etkilerdir. Bu yan etkiler geçicidir ve 1-2 ay içerisinde adetler tekrar eski düzenine girer. Adet dönemi sonrasında lekelenme veya damla damla kanama gibi yan etkiler olabilir. Nadiren bulantı, kusma, halsizlik, sersemlik gibi yan etkiler görülebilir.

Adet geciktirici progesteron içeren ilaçların bunların dışında sık görülen ciddi yan etkileri ve zararları yoktur ancak hiçbir zaman doktor kontrolü dışında kullanılmaması gereken hormonal ilaçlardır.

Adet geciktirici olarak doğum kontrol hapı kullanılmışsa bunlara bağlı bulantı, kusma, baş ağrısı gibi yan etkiler görülebilir. Doğum kontrol haplarının yan etkileri ile ilgili detaylı bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İlglili Konular:
- Adet Geciktirici İlaçlar
Tamamını >>

ADET SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ, ZARARLARI VAR MI?

Adet söktürücü ilaçlar (hap, iğne) hormon içeren ilaçlar oldukları için çeşitli yan etkileri olabilir. Bu ilaçlar kesinlikle doktor tavsiyesi olmadan kullanılmalıdır. Ayrıca bunlar her ay sürekli her adet gecikmesinde kullanılan ilaçlar değillerdir, her adet gecikmesinde adet  söktürücü ilaç kullanılmaz, adet gecikmelerinin çok çeşitli sebepleri vardır. Adet söktürücü ilaçlar progesteron hormonu içerdikleri için bu ilaçların alınmasından belli bir süre sonra adet görülür ancak adetin miktarında değişiklik yaratabilir. Bunun dışında göğüslerde hassasiyet, şişme meydana gelebilir. Adet döneminden sonra lekelenme veya damla damla kanama oluşabilir.

Hamilelik varsa zarar verir mi?
Ayrıca adet (regl) söktürücü ilaçların çoğu hamilelik döneminde kullanılması sakıncalı ilaçlardır. Adet gecikmesini sebebi gebelik ise ve bu fark edilmeden bu ilaçlar kullanılır ise gebelikte bebek üzerine bazı olumsuz etkileri görülebilir. Hamilelerde kanama veya düşüğe sebep olmazlar ancak bazı adet söktürücü ilaçlar bebekte anomalilere (özür) sebep olabilir.

Adet düzenleyici ilaçlar kilo aldırır mı?
Adet düzenleyici ilaçlar kilo almaya sebep olmaz. İçerdikleri hormonlar kilo almayı etkileyen türden değildir.

Bu ilaçların bazıları kullanım süresince bulantı, kusma gibi şikayetlere neden olabilir. Ancak akıntı, kötü koku, enfeksiyon gibi belirtileri bu ilaçlara bağlamamak gerekir.

İlgili Konular:
- Adet Söktürücü İlaçlar
- Adet Söktürücü Bitkiler
Tamamını >>

ERTESİ GÜN HAPI YAN ETKİLERİ

Ertesi sabah hapları hormon içeren ilaçlar oldukları için bazı yan etkiler yapabilirler ancak bunlar geçicidir, kalıcı ve önemli bir yan etki beklenmez. En sık görülen yan etki bulantı ve kusmadır. Bu özellikle östrojen ve progesteron hormonunu birlikte içeren haplarda görülür. Sadece progesteron içeren haplar bu açıdan avantajlıdır, fazla bulantı kusma görülmez.

Diğer bir yan etki bu haplar alındıktan sonra adet gecikmesi, lekelenme, damla damla kanama veya adet miktarında azalma - artma gibi düzensizliklerdir. Bu etkiler sadece hapın alındığı ay görülür ve geçicidir, sonraki aylarda adetler normal düzenine girecektir. Burada dikkat edilmesi gereken adet gecikmesinin hemen hapın yan etkisine bağlanmamasıdır, adet gecikmesi hamileliğe bağlı da olabilir. Bu nedenle adet gecikmesi yaşanırsa hamilelik testi yapılmalıdır.

Diğer hormon içeren ilaçlarda olduğu gibi göğüslerde dolgunluk, şişme, hassasiyet, baş ağrısı gibi yan etkiler de geçici olarak görülebilir.

İlgili Konular:
- Ertesi Gün Hapı Nasıl Kullanılır?
- Ertesi Gün Hapı Ve Acil Korunma Yöntemleri
Tamamını >>

TÜP BAĞLATMANIN RİSKLERİ, YAN ETKİLERİ VE ZARARLARI VAR MIDIR?

Tüp bağlatma (tüp ligasypnu) işleminin kadın üreme organları veya diğer organlar üzerinde bir yan etkisi yoktur ancak bu işlem basit de olsa bir ameliyattır ve her ameliyat gibi bazı riskleri vardır. Her ameliyatta ortak olan risklerin başında anesteziye bağlı çeşitli riskler gelir. Anesteziye bağlı nadir riskler dışında tüp bağlatma ameliyatının kendisine dair kanama gibi riskler görülmeyecek kadar nadirdir çünkü kanamaya neden olaabilecek bölgelerden nispeten uzak bir ameliyattır.

Bunun dışında bayanlar tarafından en çok merak edilen riskler:

Tüp bağlatma menopoza neden olur mu?
Hayır. Tüp bağlatma menopoz veya kadınlık hormonları ile ilgili bir işlem değildir.

Tüp bağlatma işlemi ileride bel ağrısı, kasık ağrısı çekmeme sebep olur mu?
Hayır. Bu ameliyatta sadece tüpler küçük bir bölgeden bağlanır ve bu bağlama beli veya kasıkları etkileyebilecek bir bölge değildir. Bu tür ağrılara sebep olmaz.

Tüp bağlatma adet düzensizliği yapar mı?
Hayır. Tüp bağlatma ameliyatı rahim veya yumurtalığı veya hormonları etkilemeyen bir ameliyattır bu nedenle adet düzensizliği yapmaz. Hastanın adetleri ameliyattan önce nasılsa ameliyattan sonra da aynı şekilde olacaktır. Adet düzensizliği daha çok yumurtalığın alındığı ameliyatlarda görülür, tüp bağlama ameliyatı ile ilgili değildir.

Tüp bağlatma ameliyatı cinsel ilikiyi etkiler mi?
Ameliyat sadece karın içerisindeki tüp denilem organ üzerinde yapıldığı için vajina ile ilgili değildir dolayısıyla cinsel ilişki üzerinden hiçbir etkisi olamaz.

Tüpleri bağlananlarda hamilelik oluşma riski var mıdır?
Her doğum kontrol yöntemi gibi tüp bağlama yöntemi de yüzde yüz koruma sağlayamaz ve çok nadiren gebelik oluşma riski vardır. Bu nedenle adet gecikmesi durumunda gebelik ihtimali açısından uyanık olmak gerekir. Ancak tüp bağlama yöntemi en güçlü koruma sağlayan yöntemlerden birisidir, hamilelik çok nadiren oluşur.

Tüp bağlama ameliyatının belki de en büyük riski ileri de geri dönüşünün çok zor olmasıdır. Yani ileride çiftler herhangi bir nedenden dolayı tekrar çocuk sahibi olmak isterlerse tüplerin açılması ameliyatının fayda sağlama oranı düşüktür. Bu nedenle tüp bağlama ameliyatını artık çocuk sahibi olmak istemeyeceklerinden kesin emin olan çiftlerin yaptırması gerekmektedir.


İlgili Konular:
- Tüp Bağlatma Ameliyatı
Tamamını >>

DOĞUM KONTROL HAPLARININ YAN ETKİLERİ (ZARARLARI)

Doğum kontrol hapları östrojen ve progesteron hormonu içerdikleri için bu hormonları bağlı bazı yan etkiler görülebilir. Bu yan etkiler herkeste görülmez. Yan etkilerden kaçınmak için doğum kontrol haplarını kullanacak hastaların iyi seçilmesi gerekir, herkes için uygun bir yöntem değildir. 35 yaşından büyük ve sigara kulanan hastalarda ciddi yane etki risklerinden dolayı kesinlikle kullanılmaması gerekir.

Yan etkileri nelerdir?
- Bulantı en sık görülen yan etkidir
- Kusma nadiren görülür
- Başağrısı
- Migreni olanlarda ağrılarda şiddetlenme
- Memelerde hassasiyet ve dolgunluk
- Adetler arası lekelenmeler
- Sivilce
- Vajinal akıntıda artış olabilir
- Safra kesesi taşlarında artış olabilir
- Tansiyon problemi olan hastalarda tansiyon yükselmesine neden olabilir.
- Depresyon, duygu durum bozuklukları
- Kilo alımı genellikle yapmaz veya çok az yapabilir.
- Adet görememe nadiren olabilir.
- Progesteron kırılma kanaması olabilir. (Adet aralarında lekelenme)
Damar tıkanıklığı riskinin artması en ciddi yan etkilerinden birisidir. Doğum kontrol haplarına bağlı damar tıkanıklığı ve tromboemboli riski ayrı bir konuda detaylı olarak anlatılmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
- Emzirenlerde süt miltarını ve sütün kalitesini azaltır.
- Cinsel istek (libido) nadiren azalabilir.

Aşağıdaki yan etkiler görüldüğünde doğum kontrol hapı hemen kesilmelidir:
Bu yan etkileri gözlemlediğinizde hapı hemen keserek doktorunuza başvurmalısınız. Bazı durumlarda hapın tamamen kesilmesi gerekir, bazı durumlarda hapa bağlı ciddi bir komplikasyon gelişmiş olabilir ve bunun tedavisi gerekebilir.
- Görme bozukluğu, çift görme
- Şiddetli baş ağrısı
- Vücudun tek tarafında uyuşma ve güçsüzlük (damar tıkanıklığı gelişmiş olabilir)
- Şiddetli göğüs ağrısı
- Nefes darlığı
- Konuşma bozukluğu (serebrovasküler olay, inme gelişmiş olabilir)
- Bacakta ağrı ve şişme
- Adet gecikmesi (gebelik oluşmuş olabilir)
- Memede kitle veya şişlik farkedilmesi
- Göğüslerden süt veya sıvı gelmesi (galaktore)

İlgili Konular:
- Doğum Kontrol Hapı
- Doğum Kontrol Hapı Damar Tıkanıklığı Yapar Mı?
Tamamını >>

SİGARA KISIRLIK (İNFERTİLİTE) YAPAR MI?

Sigaranın sağlıkla ilgili yüzlerce konuda olduğu gibi doğurganlık (fertilite) konusunda da hem kadın hem erkek açısından çok çeşitli ters etkileri vardır. Bunlardan bazıları:

- Fertilite yani doğurganlık kapasitesini 2-3 kat azaltır.
- Sigara içen çiftlerde hem infertilite (kısırlık) oranı daha yüksektir hem de gebelik oluşana kadar geçen süre daha fazladır.
- Sperm ve yumurtanın birleşmesi (konsepsiyon) olayını zorlaştırır.
- Yumurtanın tüplerden rahim içeisine doğru taşınmasını güçleştirir.
- Yumurtlama (ovulasyon) kapasitesini azaltır.
- Kadında östrojen hormonu düzeyini azaltır.
- Kadının yumurta hücresinde (oosit) kromozomal bozukluk oluşma riskini arttırır.
- Rahim ağzındaki mukusun gebelik için daha elverişsiz hale gelmesine sebep olur.
- Rahim ağzından içeriye spermlerin geçişini zorlaştırır.
- Menopoza yaklaşık 2 yıl erken girilmesine sebep olur.
- Düşük ve dış gebellik oluşma riskini arttırır.
- Sigara kullananlarda tüp bebek (IVF) uygulamaları daha başarısız olmaktadır ve oluşan gebeliklerin düşükle sonlanma riski artmaktadır.
- Sperm sayısının azalmasına sebep olur. Daha az hareketli olmalarına ve şekil bozukluğuna sebep olur. Semen miktarını azaltır.
- Penisi besleyen damarlarda problemler yaratarak erkekte sertleşme (ereksiyon) problemlerine sebep olabilir.

Yukarıdaki anlatılan etkiler sadece aktif sigara içenler için geçerli değildir, pasif içiciler için de geçerlidir.


İlgili Konular:
- Gebelik Sırasında Sigara Kullanmanın Etkileri
- Kısırlık (İnfertilite)
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"