SEZARYEN DİKİŞLERİ

SEZARYEN AMELİYATI VE CİLT DİKİŞİ
Sezaryen ameliyatında uterus, fasya, cilt altı, cilt gibi çeşitli dokulara katmanlar şeklinde dikişler konularak ameliyata son verilir. Cilt kapatılması için atılan dikişler hem kozmetik açıdan hem de yara yerinde enfeksiyon, açılma vb. komplikasyonlar gelişmesini önlemek açısından önemlidir. Sezaryen ameliyatında rutin olarak uygulanan cilt kesisi karın alt kısmında yatay olarak uygulanan "pfannenstiel insizyon" denilen kesidir. Çok nadiren bazı durumlarda göbekten aşağıya dik uzanan kesi uygulanması gerekebilir, buna "göbek altı midline kesi" denir.  Her iki durumda da benzer dikiş yöntemleri cilt kesisi için uygulanır. Tabii ki hastanın kozmetik memnuniyeti açısından rutin uygulanan pfannenstiel kesi çok daha iyi sonuç verir, ayrıca daha az ağrıya sebep olur.

Sezaryen ameliyatında cilt nasıl dikilir?
En sık uygulanan cilt dikiş yöntemleri genellikle şunlardır:
1- Ciltin altına dışarıdan görünmeyecek şekilde atılan dikiş: Buna subkutikuler sütur denir ve genellikle kendiliğinden eriyen (absorbable) dikiş materyalleri kullanılır. Dikiş tek tek değil devamlı (continue) olacak şekilde atılır. Halk arasında buna "estetik dikiş" adı verilir. Sezaryen estetik dikiş denilmesinin sebebi dikişin dıştan görünmemesi ve en önemlisi az miktarda iz bırakmasıdır.
2- Cilt üzerine stapler (tel zımba) ile atılan tek tek dikiş yöntemi: Bu yöntemde aynı tel zımba gibi tek tek yerleştirilen ilmeklerle yara kenarları birbirine yaklaştırılır. Ameliyattan genellikle bir hafta sonra bu zımba telleri basit ve ağrısız bir şekilde alınır.
3- Cilt üzerine tek tek iplik ile atılan dikiş yöntemleri: Genellikle bu tür dikişler kendiliğinden erimeyen süturlerle atılır ve ameliyattan yaklaşık 1 hafta sonra dikişlerin tek tek alınması gerekir.
4- Yapıştırıcı bant yöntemi (strip): Strip denilen şeffaf ince bant yara üzerine yapıştırılarak yara kenarlarının karşı karıya gelmesi sağlanır. Gerilimi fazla olmayan yaralarda kullanılabilen pratik bir yöntemdir.

Bunlar arasında en sık kullanılan yöntem bir numarada belirtilen halk arasında estetik dikiş denilen yöntemdir. 1 ve 2 numarada belirtilen yöntemleri karşılaştıran birçok araştırma mevcuttur ve bunlarda farklı sonuçlar elde edilmiştir:
Bir araştırmalarda görünüm, ağrı, enfeksiyon gibi faktörler arasında fark izlenmemiştir (kaynak).
Bir diğer araştırmada zımba ile kapatmada yara yeri açılması ve enfeksiyon daha fazla izlenmiştir, ancak yara yeri görüntüsü, ağrı, hasta memnuniyeti gibi konularda fark izlenmemiştir. Ciltaltı sütur tekniği daha uzun zaman almıştır (kaynak). Diğer bir metaanalizde de benzer şekilde zımba ile kapatmada yara yeri açılması ve enfeksiyon iki kat daha fazla görülmüştür. Staple yani zımba yöntemi daha kısa süre almasına rağmen ağrı ve kozmetik açıdan bir fark izlenmemiştir (kaynak). Diğer bir ararştırmada cilt altı subkutüküler sikiş yönteminin kozmetik açıdan da daha iyi sonuç verdiği saptanmıştır (kaynak).

Zımba (Staple)
Dikişler ne zaman iyileşir?
Cildin en üst epitel tabakasının oluşması 24-48 saat içerisinde gerçekleşir. Bu nedenle genellikle ameliyattan 2-3 gün sonra hastanın banyo yapmaya başlamasına izin verilir. Cilt dokusunun karşı karşıya kuvvetle yapışması ve tamamen kapanması yaklaşık 1 haftada gerçekleşir.

Dikişler ameliyattan kaç gün sonra alınır?
Normalde rutin uygulanan cilt altı süturlar alınmaz ve kendiliğinden eriyerek kaybolurlar. Eğer erimeyen sütur ile dikiş atılmışsa genellikle ameliyattan 6-7 gün sonra alınır. Bazı durumlarda dikiş alma süresi değişebilir.

Dikiş yerlerinde sertlik ve şişlik, ödem normal midir?
Özellikle ilk haftalarda ödem nedeniyle dikiş alanına yakın bölgelerde hafif sertlik ve şişlik olması normaldir. Aşırı bir şişlik varsa doktorunuza danışmanız gerekir. Çok büyük ve kırmızı-mor renkte şişlik hematom anlamına gelebilir.

Dikişin açılması (patlaması):
Cilt dikişinin açılması veya halk arasındaki değimiyle patlaması nadiren gerçekleşebilen bir durumdur. Bunda hastanın hijyen tedbirleri, dikiş yöntemi gibi birçok faktör rol oynayabilir. Dikişlerin açılması durumunda genellikle pansuman yapılarak kendiliğinden kapanması sağlanır kısa süre içerisinde. Nadiren özellikle açıklık büyük ise tekrar bir kaç dikiş atılması gerekebilir. Cilt kesisi yapılan alanda yara kenarları bitişik görünmüyorsa ve aradan cilt altı sarı doku görülüyorsa, sıvı geliyorsa açılma olduğu anlaşılabilir.

Dikiş bölgesinde ağrı, yanma, kaşıntı ve uyuşukluk:
Sezaryenden sonraki ilk günlerde hafif derecede ağrı ve yanma dikiş bölgesi yakınında normaldir. Ağrı özellikle cilt kesisinin uç kısımlarında ve genelde sağ uçta daha fazla olur. Cilt kesisinin kenarlarında hissislik, uyuşukluk haftalarca sürebilir. Ara sıra hafif kaşıntı meydana gelebiliir. Aşırı ağrı durumunda doktorunuza danışmalısınız.

Dikiş yerinde kızarıklık, sıcaklık, kötü kokulu akıntı:
Dikiş bölgesinde ısı artışı ve kızarıklık olması özellikle kokulu sarı-yeşil akıntı varsa enfeksiyon (iltihap) belirtisi olabilir, bu durumda doktorunuza başvurmalısınız. Sıcaklık olmadan sadece berrak kokusuz akıntı olması genellikle enfeksiyon olmayan bir akıntıdır. İltihap olduğu tespit edilirse genellikle antibiyotik ve yara yeri bakımı, pansuman, debridman gibi yöntemlerle yeniden iyileşme süreci gözlenir.

Dikiş yerinda kanama olması:
Ameliyatın yapıldığı gün dikiş yerinde hafif kanamaya sık rastlanır. Dikiş bölgesi üzerinde beyaz flaster veya gazlı bez olduğu için buraya sızan kırmızılıkla farkedilir. Kanama fazla ise üzerine konulan ağırlık ile baskı yapılarak çoğunlukla kolay şekilde durdurulur. Ancak hasta taburcu olup evine gittikten sonra dikiş bölgesinden kanama olmaması gerekir, kanama veya kırmızı akıntı durumunda hemen doktorunuza danışmalısınız.

Sezaryende estetik dikiş nasıl yapılır? Dikiş alınır mı?:
Halk arasında estetik dikiş veya gizli dikiş diye adlandırılan ve cilt altına dışarıdan görünmeyecek şekilde atılan dikişe sub-kutiküler (subkutan) dikiş adı verilir. Halk arasında çok yanlış bir şekilde lazer ile dikiş olarak da adlandırılır ancak lazer ile hiçbir ilgisi yoktur bu işlemin. Sezaryende lazerli dikiş diye bir yöntem dünyada hiçbir yerde yoktur.
Estetik dikiş nasıl yapılır: Genellikle kendiliğinden eriyen (absorbable) dikiş iplikleri kulllanılır ve dikiş alınmasına gerek kalmadan kendiliğinden erir. Ancak erimeyen ve ameliyattan genellikle 1 hafta sonra alınması gereken dikiş iplikleri ile de uygulanabilir. Cilt altına dışarıdan görünmeyecek şekilde kesinin bir ucundan diğer ucuna kadar ilerleyen sütur atılır. İnce sütur materyalleri kullanılır.




İlgili Konular:
- Sezaryen Sonrası Yara Yeri Enfeksiyonu
- Ameliyat Sonrası Dikiş İzleri
- Sezaryen Ameliyatı
- Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

SEZARYEN ÖNCESİ HAZIRLIKLAR VE YAPILMASI GEREKENLER

SEZARYEN AMELİYATI ÖNCESİ HAZIRLIKLAR
Sezaryen ameliyatından önceki günlerde hastanın evinde yapması gereken ve hastaneye yatış yapılan gün hastanede uygulanan bazı hazırlıklar vardır. Bunların çoğu diğer ameliyatlardaki hazırlıklara benzemesine rağmen sezaryen ameliyatında doğum gerçekleşmesinden dolayı bazı farklılıklar da içerir. Aşağıda belirtilen hazırlıklar daha önceden tarihi belirlenmiş sezaryenler için geçerlidir. Bazı durumlarda acilen sezeryan kararı verilebildiği için o durumlarda bu hazırlıklar yapılmadan ameliyata almak gerekmektedir.

Hastaneye gitmeden önce evde yapılması gereken hazırlıklar:
- Genellikle ameliyattan bir gün önce hastanın duş alması önerilir. Bunda amaç ameliyat sahasının daha temiz olması ve enfeksiyon riskinin azalmasıdır.
- Sezaryen ameliyatına bir hafta kala karın bölgesi ve pubik (genital) bölgeye traş veya ağda uygulanmaması önerilir. Traş veya ağda yara yeri enfeksiyonu riskini arttırmaktadır. Ameliyat günü hastanede gerekirse personel tarafından ameliyat sahasındaki tüyler traş edilir.
- Diyabet, hipertansiyon, guatr, astım gibi hastalıklar edeniyle ilaç kullanan hastalar ilaçlarını hastaneye giderken mutlaka beraberinde götürmelidir.
- Hastaneye giderken yanınızda mutlaka doğum çantanızı ve bebek için gerekli diğer mazlemeleri alınız. Buraya tıklayarak doğum çantası malzemeleri hakkında ayrıntılı biilgi alabilirsiniz.
- Sezaryen için hastaneye giderken gebelik ile ilgili takip kağıtları ve tahlillerinizin bulunduğu dosyayı mutlaka yanınızda götürmelisiniz.
- Ameliyata 24 saat kala sigara, alkol ve doktorunuzun önerdiği ilaçlar dışında rastgele hiçbir ilaç (ağrı kesici dahil) almamanız gerekir. (Sigara ve alkol gebelikte zaten asla alınmamalıdır.)
- Gebelikte heparin ve diğer kan sulandırıcı diye adlandırılan ilaçları ameliyattan ne kadar önce bırakmanız gerektiği konusunda doktorunuza danışmalısınız.

Sezaryenden kaç saat önce yemek yemeli?
- Ameliyata hastanın yaklaşık 8 saatlik açlık ile girmesi gereklidir. Yani ameliyattan önceki 8 saat hiç yiyecek, içecek, su dahil alınmamalıdır. Ameliyat sabah yapılacaksa bir gece önce hafif bir akşam yemeği yenilerek gece 11-12'den sonra tamamen yiyecek içecek kesilmelidir. Çok ağır yemeklerden kaçınılmalıdır. Aşırı meyve tüketimi gibi karında şişlik yaratacak yiyeceklerden kaçınılmalıdır. Özellikle alınmaması gereken bir yiyecek veya içecek yoktur ancak fazla yemek yenmemelidir. Mide ve barsakları bozabilecek değişik normalde tüketmediğiniz riskli gıdalardan kaçınınız. Ameliyat öğleden sonra yapılacaksa doktorunuza danışarak sabah erken saatte az miktarda besin alabilirsiniz.

Hastanede yapılan hazırlıklar:
- Hastaneye yatış yapıldıktan hemen sonra yapılacak ameliyat ve diğer işlemlerle ilgili hastayı ve eşini bilgilendiren yazı verilir, hasta işlem hakkında, olası yan etkiler ve riskler hakkında  bilgilendirilerek imzalı onayı alınır. Hasta yazıyı imzalamadan önce işlemler ve ameliyatlar hakkında anlamadığı, merak ettiği her konuyu doktoruna sorup öğrenebilir.
-  Ameliyattan önce hastanede lavman ile barsakların boşaltılması sağlanır.
- Ameliyat bölgesinde fazla tüylenme varsa serviste veya ameliyathenede bunlar traş edilir.
- Muayene ve ultrason gerekirse yapılır.
- Ameliyat tahlilleri yapılır ve anestezi uzmanı hastayı değerlendirerek anestezinin şekline karar verir.
- NST çekilmesi veya doppler aleti ile bebeğin kalp atışları kontrol edilebilir.
- Ameliyat ile ilgili tahliler bazı hastanelerde ameliyat günü hastaneye yatış yapıldıktan sonra yapılır, bazı hastanelerde daha önceki günlerde yapılır. Bu tahlil sonuçları ile beraber anestezi doktoru anne adayını muayene eder ve anestezi açısından değerlendirir. Anestezinin şekli hakkında hastaya bilgi verir.
(bkz: spinal anestezi ile sezaryen)
- Hastanın kalp hastalıkalrı veya astım vb. başka hastalıkları varsa bunlarla ilgili uzman doktorların da değerlendirmesi gerekebilir bazen.
- Ameliyattan önce su ve yeme-içme yasak olsa da tansiyon, guatr gibi hastalıkları olan hastaların ameliyattan önce sabah birkaç yudum su ile bu ilaçlarını alması önerilir veya bir gün önce evde almanız önerilen bazı ilaçlar olabilir. Ancak bu konuları mutlaka doktorunuza danışarak planlayınız, farklı uygulamalar olabilir her hasta için.

Ameliyathanede uygulanan hazırlıklar:
- Ameliyat odasında anestezi uzmanı, kadın doğum uzmanı, ameliyat hemşireleri ve anestezi teknisyenleri ile diğer yardımcı personeller bulunur.
- Ameliyathaneler enfeksiyon riskini azaltmak için nispeten hafif soğuk olurlar. İlk başta üşüme hissedebilirsiniz ancak daha sonra üstünüz örtülünce üşüme hissi geçecektir.
- İdrar sondası uygulanır. (Bazı yerlerde ameliyathaneye gelmeden servis katında uygulanır.)
- Anestezi uzmanı tarafından uygun anestezi (spinal veya genel anestezi) uygulanır. Daha sonra hastanın üzeri yeşil örtülerle örtülür ve ameliyat hazırlığı başlar.

Ameliyattan sonra:
- Bebek doğar doğmaz ısıtıcı altında temizlenir. Gerekirse çocuk doktoru tarafından muayene edilir, gerekli değilse daha sonra serviste muayenesi yapılır.
- Nadiren bebek için küvez veya yoğun bakım gerekirse bebek hemen o bölüme transfer edilir.
- Bebeğin durumu iyi ise doğumdan kısa süre sonra anneye gösterilir ve anne ile teması sağlanır.
- Doğumdan genellikle 6 saat sonra annenin sulu gıdalar yemesine izin verilir, bu saate kadar ağızdan hiçbir yiyecek, içecek alınmaz. Anca bu süre hastaya ve ameliyata göre değişebilir o yüzden mutlaka doktorunuzun önerisi doğrultusunda hareket etmelisiniz.
- Ameliyattan genellikle 6 saat sonra idrar sondası çıkarılır ve hastanın ayağa kalkmasına izin verilir.
- Ameliyattan sonra 6-12 saat süre ile serum ve damardan ilaç tedavileri devam eder.
- Sezaryen ameliyatından sonra kan uyuşmazlığı olan çiftlerde bebeğin kan grubuna bakılır ve eğer bebeğin kan grubu pozitif ise anneye kan uyuşmazlığı iğnesi yapılır. Bebek kan grubu anne ile aynı yani Rh negatif çıkarsa Anti-D immunglobulin (kan uyuşmazlığı iğnesi) yapılmasıne gerek yoktur.
- Genellikle ameliyattan 24-48 saat sonra yara yerindeki bandaj açılır. Bu konuda doktorunuza danışmalısınız.
- Sezaryen ameliatından sonra hasta genellikle hastanede 1 veya 2 gün kalır, daha sonra taburcu edilir.

Hastaneye giderken yapılmaması gerekenler:
- Makyaj yapılmaması gerekir.
- Tırnaklara parlatıcı veya oje sürülmemelidir.
- Takma kirpik kullanılmamalıdır.
- Takma diş varsa hastaneye giderken kullanılabilir ancak hastanede ameliyattan önce çıkarılması gerkecektir.
- Kontak lens kullanılmamalıdır. Ameliyat günü gözlüklerinizi kullanmalısınız.
- Her tür takı ve kolye, yüzük vb. takılmamalıdır. Bunları hastanede güvenle saklamanız zor olacağı için evde iken çıkarmanız faydalı olacaktır.
- Piercing varsa evden ayrılmadan çıkarılmalıdır.




İlgili Konular:
- Sezaryen Ameliyatı
- Doğuma Giderken Alınacaklar (Doğum Çantası)
Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

PERİMORTEM (POSTMORTEM) SEZARYEN

ANNE ÖLÜMÜ VE SEZARYEN
Perimortem sezaryen veya postmortem sezaryen annenin hayatını kaybetme riski olan ciddi durumlarda bebeği kurtarmak için yapılan sezaryen ameliyatıdır. Genellikle trafik kazaları, intihar gibi ani ve olağanüstü durumlarda gerekebilen bir girişimdir. Trafik kazası ve benzeri anne hayatını tehlikeye sokan olaylar sırasında annenin hayatını kaybetmemesi için gerekli resüsitasyon (kalp masajı vb. girişimler) yapılır ancak buna rağmen annenin kalp ve solunum fonksiyonlarının geri dönmemesi durumunda bebeğin de kaybedilmemesi için sezaryen ameliyatı ile bebek anne karnından dışarıya alınır. Annenin kalbinin durmasından itibaren bebeğin ameliyatla alınmasına kadar geçen süre çok önemlidir, bu süre fazla uzun olduğunda bebek ameliyatla alınsa bile yaşama oranı çok düşük olmaktadır. Ancak annenin kalbinin durmasından kısa süre sonra ameliyatla anne karnından alınan ve tamamen sorunsuz hayata devam eden bebekler vardır. Tabii ki bu ameliyat bebeğin yaşayabileceği kadar büyük olduğu durumlarda yapılır, genel olarak 24 haftadan küçük olan gebeliklerde bebek doğsa bile yaşama şansı pek olmadığı için bu ameliyat uygulanmaz.
(perimortem: ölüm sırasında, postmortem ölüm sonrasında)

Gebelik sırasında kardiyak arrest yani kalp atımının durması ne sıklıkla gerçekleşir net olarak bilinmese de yaklaşık 30.000 gebelikte bir olduğu tahmin edilmektedir. Bazen trafik kazası, intihar girişimi, doğal afetler gibi ani durumlar sonucunda meydana gelirken; bazen ciddi kalp hastalığı ve benzeri hastalıklar nedeniyle yoğun bakımda gözlenen gebelerde meydana gelebilir. Tromboemboli, amniyotik sıvı embolisi, kanama, travma, alerji diğer nedenlerdir.

1980'lerin başlarında yayınlanan bazı araştırmalarda postmortem sezaryenin bebek hayatını kurtarmanın yanında anne hayatını kurtarma açısından da faydalı olduğu bildirilmiştir. İçerisinde bebek bulunan büyük uterus karındaki büyük damarlara bası yaptığı için kalp damar dolaşımını engeller ve anneye uygulanan kardiyopulmoner resusitasyonun başarısını azaltır şeklinde tanımlamalar yapılmıştır. Bebeğin alınmasını takiben damarlara olan bası ortadan kalkar ve annenin kalp damar dolaşımının başlaması şansı artar. Ayrıca sezaryen sonrası uterusun kasılması ile anne kan dolaşımına daha fazla kan geçmiş olacaktır (kaynak 1, 2).  24 haftadan küçük yani bebeğin doğsa da yaşama şansının olmadığı gebeliklerde uterusun büyüklüğü ve ağırlığı az olduğu için karında bulunan büyük damarlara fazla bası  yapmamasından dolayı anne kan dolaşımını engellemesi  gözününde bulundurulmaz, bu nedenle bu haftanın altında ameliyatın anne açısından da bir faydası beklenmez. Amerikan kalp derneği (American Heart Association, AHA) 20-23 haftalar arasında da uygulanan sezaryenin annenin kalp dolaşımının sağlanması açısından fayda sağlayabileceğini bildirmesine rağmen bunu destekleyecek fazla veri henüz yoktur, bu nedenle genel kabul 24 haftadan küçük gebeliklerde perimortem sezaryenin anne ve bebek açısından fayda sağlamayacağı için uygulanmamasıdır.

Perimortem sezaryen ne zaman uygulanmalıdır?
Kalp ve solunum fonksiyonları duran anneye uygulanan resusitasyon (CPR) başarılı olmazsa yani annenin spontan kalp atımı başlamazsa perimortem (postmortem) sezaryen uygulanır. Resusitasyon başarılı olursa yani annenin kalp atımı başlarsa sezaryen uygulanmaz.
Bebeğin yaşama şansının en fazla olması ve nörolojik sekel riskinin en az olması için kardiyak arrest gerçekleştikten 4 dakika sonra sezaryen ameliyatına başlanmalıdır ve 5. dakikada bebek dışarıya alınmış olmalıdır. Yani sezaryen ameliyatında bebeğin alınması 1 dakika kadar kısa sürede gerçekleştirilmelidir. Daha uzun sürelerde gerçekleştirilen ameliyatlar sonucunda da sağlıklı bebekler bildirilmiştir ancak oran azalmaktadır. Ameliyat öncesinde ve ameliyat sırasında kalp masajına devam edilmelidir. Ameliyat öncesi bebeğin kalp atımlarının bakılması önerilmez çünkü vakit kaybına neden olacaktır ayrıca fetal kalp atımı izlenmese dahi doğum sonrası hayata döndürülen sağlıklı bebekler bildirilmiştir. Zaman kaybı olmaması açısından anne ameliyathaneye taşınmadan kalp masajının uygulandığı yerde mümkün mertebe sterilite uygulanarak ameliyat gerçekleştirilir.

Postmortem sezaryen uygulamasında bebeğin yaşama şansını etkileyen faktörler:
- Gebelik haftası arttıkça bebeğin yaşama şansı ve nörolojik sekel gelişmeme şansı artar.
- Kalp ve solunum durmasından itibaren doğuma kadar geçen süre (en önemli faktör budur)
- Anneye uygulanan resusitasyonun efektivitesi
- Yenidoğan yoğun bakım ünitesi ve neonatolog bulunması

Postmortem sezaryen doğum (PMCD) için kontrendikasyonlar:
- Fetusun 24 haftadan küçük olması
- Kısa süren resusitasyon sonrası annenin spontan kalp atımlarının başlaması

Cerrahi teknik:
Perimortem sezaryen için göbek altı pubise kadar uzanan midline insizyon ile batına girilmesi ve takiben uterusa vertikal kesi yapılması önerilmektedir. (Ameliyat sırasında anneye uygulanan resusitasyon devam etmelidir.) Cilt kesisinden itibaren bebeğin doğumuna kadar geçen sürenin bir dakika kadar kısa olması gerekir. Bebeğin doğurtulması ve mümkünse pediatri veya neonatoloji uzmanına teslim edilmesini takiben plasenta ekleriyle alınır, uterus ve batın katları kapatılır. Özellikle annenin kalp atımlarının geri dönme ümidinin yüksek olduğu vakalarda uterus ve batın katlarının hemostaza çok özen gösterilerek kapatılması önerilmektedir çünkü ameliyat sırasında annede yeterli kan dolaşımı olmaması kanama olasılığı olan damarların gözlenememesine neden olacaktır ve ameliyat sonrasında annenin kalp atımı geri dönerse dolaşım düzelirse bu damarlardan kanama meydana gelebilecektir. Cerrahi antibiyotik proflaksisi uygulanmalıdır.

2007 yılında bildirilen bir vakada doğum sırasında 4. kattan atlayarak intihar eden bir anne kardiyak arrest tespitinden tam 30 dakika sonra sezaryene alınabilmiş ve bebeğin tamamen sağlıklı yaşadığı bildirilmiştir. Bu vaka en uzun süre sonra sezaryene alınan olgulardan birisidir, bebeğin 4 yaşına kadar tamamen sağlıklı izlenmesi ve hiçbir nörolojik problem gelişmemesi ilginçtir (kaynak).


İlgili Konular:
- Sezaryen Ameliyatı
- Sezaryen Ameliyatının Tarihçesi
Tamamını >>

NORMAL DOĞUM VE SEZARYEN SONRASI ENFEKSİYON

Normal doğum ve sezaryen ameliyatı sonrasında oluşan enfeksiyonlara genel olarak postpartum enfeksiyon (doğum sonrası enfeksiyon) denir. Erken dönem ve geç dönemde görülen enfeksiyonlar olarak ikiye ayrılır.

Erken dönemde görülen enfeksiyonlar:
Normal doğum veya sezaryenden sonraki 48 saat içerisinde görülen enfeksiyonlardır.
- Endometrit: Rahim iç tabakasının iltihabı
- İdrar yolu enfeksiyonları: İdrar yaparken yanma ve ağrı gibi belirtilerle kendini gösterir.
- Abse: Normal doğum sonrası epizyotomi (doğum kesisi dikişi) yerinde meydana gelebilir ve ağrıya neden olur. Sezaryenden sonra ameliyat kesisi bölgesinde cilt altında ve çok nadiren karın içerisinde abse gelişebilir. Abse varlığında diğer önemi bir belirti ateştir.
- Yumuşak doku enfeksyonu: Dikiş bölgelerinde gelişir genellikle.
- Nektotizan fasiit
- İntraveniz kateter enfeksiyonu: Damar yolu açılan bölgede gelişen enfeksiyonlardır.

Geç dönemde görülen enfeksiyonlar:
Normal doğum veya sezaryen sonrası 3. - 6. günler arası gelişen enfeksiyonlardır (İlk 48 saat geçtikten sonra).
- Epizyotomi enfeksiyonu
- Endometrit
- Toksik şok sendromu
- Abse
- Tromboflebit
- Meme enfeksiyonu
- Pnomoni

Doğum sonrası enfeksiyon belirtileri:
Enfeksiyonun türüne ve yerine göre belirtiler değişmekle birlikte ağrı, ateş, üşüme, titreme, karın ağrısı, vajinadan kötü kokulu akıntı gelmesi, böğüs ağrısı, idrar yaparken yanma, dikiş yerlerinde kızarma ve akıntı olması, göğüs ağrısı, nefes darlığı, öksürük; memelerde kızarma, hassasiyet ve ağrı olması doğum sonrası enfeksiyon şüphesi yaratması gerektiren başlıca belirtilerdir. Bu belirtilerden herhangi birinin varlığında acilem doktora başvurulması gerekir.

Tedavi:
Tedavide genellikle antibiyotikler kullanılır ancak abse ve hematom gibi bir patoloji varlığında cerrahi girişim de gerekebilmektedir bazen. Ateş düşürücü ilaçlar ve sıvı takviyesi (serum) tedaviye sıklıkla eklenir.


İlgili Konular:
- Doğum Sonrası Ateş ve Enfekiyon
Tamamını >>

İKİZ GEBELİKLERDE NORMAL DOĞUM MU? SEZARYEN Mİ?

İKİZ BEBEKLERİN NORMAL DOĞUMU MÜMKÜN MÜ?

Tüm gebeliklerin yaklaşık %1-2 kadarını oluşturan ikiz gebelikler son on yirmi yılda artmıştır. İkiz gebeliklerdeki artmanın başlıca nedeni tüp bebek uygulamaları ve diğer infertilite (kısırlık) tedavilerindeki artıştır. Son yıllarda tüm ikiz gebeliklerin yaklaşık dörtte biri kendiliğinden (spontan) meydna gelmektedir, yarısı tüp bebek uygulamalarına bağlı, diğer kalan dörtte biri de aşılama, ovulasyon indüksiyonu gibi tedavilere bağlı oluşmaktadır.

İkiz gebeliklerde normal doğum veya sezeryan seçeneğini etkileyen faktörler:
- En önemli faktörlerden birisi bebeklerin duruş (situs) şekilleridir. İkiz bebekler doğum kanalına sırayla girerler, önde giren bebeğin kanala baş (verteks) ile girmesi normal doğum şansını arttırır. Her iki bebeğin de baş önde (aşağıda) pozisyonda olması en tercih edilen durumdur normal doğum için. Öndeki bebeğin makat ile kanala girmesi (halk arasında ters durması) durumunda normal doğum imkansız değildir ancak tercih edilmez, çoğunlukla sezaryen tercih edilir.
Bazen öndeki ilk bebek normal doğmasına rağmen ikinci bebeğin doğumu mümkün olmayabilir ve ikinci bebek için sezaryen ameliyatı uygulanır.
- Doğumun başladığı anda gebeliği kaç haftalık olduğu
- Bebeklerin tahmini kilosu: Çok düşük doğum ağırlıklı ikiz bebekler için (VLBW, 1500 gram altı) bazı araştırmacılar sezaryen doğum önerir ancak kesin fikir birliği halen yoktur.
- Bebeklerde gelişme geriliği veya ikiz gebeliklerde görülen diğer komplikasyonlar olması
- Annede hipertansiyon, diyabet diğer sistemik hastalıklar olması
- Amniyon suyu gelmesi (PPROM)
- Oligohidramnios, polihidramnios

1980'li yıllarda dünyada ve Türkiye'de ikiz gebeliklerin çoğu yaklaşık %70'i normal doğumla doğurtulurken günümüzde tekiz gebeliklerde olduğu gibi ikizlerde de sezaryen oranı çok artmıştır. Günümüzde ülkelere ve hastanelere göre değişmekle beraber ikiz bebeklerin yaklaşık %70-80'i sezaryen ile dünyaya gelmektedir. Hatta bazı hastanelerde ikiz bebeklerin neredeyse tamamına rutin sezaryen uygulanmaktadır. Bu artışın çeşitli nedenleri vardır, örneğin günümüzde eskiye oranla ikiz bebeklerin çoğunun tüp bebek uygulaması ile elde edilmesi ve bunlarda da sezaryenin ön planda tutulması gibi...

İkiz gebeliklerin yaklaşık %40'ında her iki bebek de verteks pozisyonundadır yani her iki bebek de baş önde olacak şekilde doğum kanalına yönelmişlerdir, normal doğumun en başarılı  olduğu grup bunlardır. İkiz gebelikkerin %40 kadarında birinci bebek başla gelmesine rağmen ikinci bebek makat veya transvers (halk arasında ters) pozisyondadır; bu grupta normal doğum veya sezaryen kararı alınabilmektedir. Kalan %20'lik oranda ise her iki bebek de baş önde olmayacak şekilde durmaktadır, bunlarda hemen hemen her zaman sezaryen tercih edilir.

ikiz prezentasyon, doğum
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın

İkiz bebeklerde doğum ne zaman gerçekleşir?
Normal bir tekiz gebeliğin süresi 40 haftadır ve çoğunlukla 38-40 hafta civarında doğumlar gerçekleşmektedir ancak ikiz  gebeliklerde doğumlar daha erken haftalarda gerçekleşir. İki gebeliklerin yaklaşık yüzde yetmişi 35-38 gebelik haftaları arasında doğar.
İkiz bebekler şu haftada doğurtulmalıdır diye henüz çok net bir bilimsel görüş birliği olmasa da genel olarak gebelikte bir problem yoksa 37-38 haftalarda doğurtulması bebek sağlığı açısından ideal kabul edilir. Bazı kaynaklar monokoryonik (tek ortak plasenta olan) bebeklerin bir hafta daha erken doğurtulmasını önerir.


İlgili Konular:
İkiz Gebelik
Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Tamamını >>

SEZARYEN VEYA NORMAL DOĞUMDAN SONRA KORSE KULLANMAK

Normal doğum veya sezeryan ameliyatından sonra göbek sarkması, karında yağlanma, göbek kalması gibi endişeler sıktır. Bu nedenle birçok anne egzersiz veya korse kullanmayı planlamaktadır. Tartışmasız her insanda olduğu gibi doğum sonrasında da karın-göbek şeklini formda tutmak için en faydalı yöntem egzersizdir. Doğumdan sonra yapılması gereken karın egzersizleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Korse kullanmanın normal doğumdan veya sezaryenden sonra karnın düzelmesinde, göbeğin erimesinde faydası olması beklenmez. Çünkü problem gebelik sırasında alınan kilolara bağlı karın bölgesinde göbekte yağ birikmesi ve karın kaslarının kuvvetini kaybetmesidir. Bu iki problemin çözümü doğru karın kası egzersizleri yapmaktır, bu sayede eskisinden daha iyi bir karın şekline sahip olunabilir. Korse kullanmanın gebelikte alınan kiloları ve karın bölgesinde biriken yağları eritmesi imkansızdır, buna zayıflatıcı korse adıyla satılanlar dahildir. Hamilelik süresünce aşırı esneyen ve kuvvetini kaybeden karın kaslarını korse kullanımı güçlendiremez. Korse kullanırken karın ve göbek şeklinde farkedilen değişiklik doğumdan sonra verilen kilolardan kaynaklanmaktadır, korsenin kendisinden değil. Karın bölgesinde kalıcı düzelme isteyen annenin düzenli egzersiz ve doğru beslenme uygulaması en sağlıklı çözümdür, bunlar yapılmadığı sürece uygulanan diğer yöntemler kalıcı fayda sağlamaz.

Korselerin çok sıkı ve uzun süreli kullanılmasının bel sağlığı açısından zararlı olabileceği bildirilmektedir. Bel etrafındaki kaslarda güçsüzleşme ve kas tutulmalarına, bel ağrılarına neden olabilir. Bu nedenle asla doktora danışılmadan kullanılmamalıdır ve kullanılacaksa bile gündüz bir kaç saati geçmemelidir, gece çıkarılmalıdır. Çok sıkı olmamalıdır ve pamuklu olanlar tercih edilmelidir. Herhangi bir bel fıtığı, omurga vb. problemi olanlar kesinlikle ortopedi veya beyin cerrahisi uzmanına danışmadan korse kullanmamalıdır.

Hamilelikte (gebelikte) korse kullanılır mı?
Gebelik dönemi boyunca korse kesinlikle kullanılmamalıdır. Hiçbir faydası olmayacağı gibi karın içerisine doğru basıınç oluşturarak zararlı olabiliir.

İlgili Konular:
Sezaryen Sonrası Karın (Göbek Eritme) Egzersizleri
Doğumdan Sonra Kilo Vermek ve Egzersiz
- Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
Tamamını >>

SEZARYEN KAÇINCI HAFTADA YAPILIR?

SEZARYEN NE ZAMAN YAPILIR?
İsteğe bağlı önceen planlı olarak yapılan sezaryen genellikle 39. haftada yapılır. Bilimsel derneklerin görüşleri 39. hafta dolmadan yapılmamasıdır. Hamilelik son adet tarihine ve ultrason güncellemelerine göre 39 hafta 0 gün olduğunda ve sonrasında yapılabilir. Daha önce yapılması bebek ile ilgili bazı riskleri arttırabilir, anne ile ilgili bir risk taşımaz.

Acil sezaryen:
Önceden planlanmayan acil sezaryen ameliyatları anne veya bebek hayatı ile ilgili acil durumlardan dolayı yapıldığı için hamileliğin her haftasında yapılabilmektedir. Genellikle 34. gebelik haftasından sonra yapılan sezaryen ameliyatlarında bebek ile ilgili bir problem yaşanmazken 34. haftadan önce yapılan ameliyatlarda bebeğin akciğer gelişiminin tam olmaması nedeniyle solunum sıkıntısı ve diğer problemler yaşanabilmektedir.

24. gebelik haftasından önce karın katmanları ve rahimin aynı sezaryende olduğu gibi kesilerek bebeğin çıkarılmasına histerotomi (hysterotomy) denir. Bu ameliyata sezaryen denilmemesinin nedeni  bebeğe dair hiçbir yaşam beklentisi olmamasıdır. Histerotomi gebeliğin sonlandırılması için (küretaj gibi) yapılan bir cerrahi girişimdir. Histero-tomi kelime manası rahmin (uterus) organının kesilmesidir.

Sezaryen  ne kadar (kaç saat) sürer?
Sezaryen ameliyatı süresi genellikle 30-60 dakika arasında değişir. Daha önce çok kere sezaryen ameliyatı geçirenlerde diğerlerine nazaran daha uzun sürer genellikle.

Sezaryen olan hasta kaç günde iyileşir?
Hasta genellikle bir haftada günlük işlerini yapabilecek ve rahat oturup, kalkacak, dolaşabilecek derecede iyileşir. Dikiş yerinin iyileşmesi ve tamamen kapanması da genellikle bir hafta kadar sürer.




İlgili Konular:
- Sezaryen
- Doğum Tarihi Zamanı Hesaplama
Tamamını >>

NORMAL DOĞUM MU SEZARYEN Mİ DAHA İYİDİR?

NORMAL DOĞUM MU SEZERYAN AMELİYATI MI DAHA SAĞLIKLI?
Hamile bayanlar tarafından en çok merak edilen sorulardan birisidir. Bundan 20-30 sene önce belki bu kadar çok merak edilen bir konu değilken günümüzde çeşitli nedenlerden dolayı daha çok merak edilen bir konu haline gelmiştir. Bütün dünyada tartışılan ve araştırmalar yapılan bir konudur bu. İleriki yıllarda yapılacak araştırmalar muhtemelen bu iki doğum şeklinin farklarını daha net ortaya koyacaktır ancak günümüzdeki bilimsel verilerle kısa ve anlaşılır şekilde özetlemek gerekirse:
- Normal doğum isminden de anlaşıldığı gibi doğumun normal ve doğal şeklidir. Bu nedenle de anne ve bebek açısından en sağlıklı olanıdır.
- Sezeryan aslında doğum şekillerinden birisi değildir. Doğum tektir, o da normal doğumdur. Sezaryen DOĞUMUN MÜMKÜN OLMADIĞI DURUMLARDA VEYA ANNE İLE BEBEĞİN RİSK ALTINDA OLDUĞU DURUMLARDA anne ile bebek sağlığını korumak için yapılan bir ameliyatla bebeğin anne karnından çıkartılmasıdır. "Sezaryen doğum" denilmesi bu anlamda aslında doğru değildir sadece doğum kelimesinin yanlış kullanılmasıdır. Doğum kelimesinin gerçek anlamı "doğurmak" yani "annenin doğum yapması" anlamındadır. Aslında sezaryende anne doğum yapmamaktadır, bebek doktorlar tarafından alınmaktadır. Gerçek bir "doğum" eylemi yaşanmadığı için bebekte solunum sıkıntısı gibi bazı problemler sezaryende daha sık görülmektedir.
- Hiçbir gerekçe yokken sadece isteğe bağlı sezaryen normal doğumdan daha sağlıklı değildir. Büyük bir karın ameliyatı ile gerçekleşen bir doğumun normal yolla bir kaç dikişle gerçekleşen bir doğumdan daha sağlıklı olması zaten beklenemez. Bilimsel veriler de bu yöndedir.
- Bir gerekçe varsa yani anne ve bebek sağlığını tehlikeye sokacak bir durum varsa veya normal doğum mümkün değilse BU DURUMDA SEZARYEN FAYDALIDIR.
- Sezaryen için bir gerekçe olmadığı durumlarda annenin NORMAL DOĞUM YAPMASI HEM KENDİSİ HEM BEBEK AÇISINDAN DAHA SAĞLIKLIDIR.

Türkiye'de sezaryen oranalarındaki aşırı artış anne ve bebek sağlığı açısından sakıncalı boyutlara ulaştığı için bu oranın düşürülmesi amacıyla sağlık bakanlığı tarafından çeşitli uygulamalar başlatılmıştır. Bu bağlamda anne adaylarına eğitimler, bilgilendirici kampanyalar, doğumda ebelerin rollerinin arttırılması  vb. planlanmaktadır. Sezaryen oranları hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

İlgili Konular:
- Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
- Normal Doğumun Faydaları
- Sezaryenin Faydaları ve Avantajları
Sezaryenin Zararları, Riskleri
Tamamını >>

SEZARYEN AMELİYATININ TARİHÇESİ

SEZARYENİN TARİHÇESİ
Sezaryen ismi nereden gelir?
Kesin olarak bilinmemekle birlikte bir inanışa göre antik roman imparatoru Sezar'ın (Jül Sezar) isminden gelmektedir. Sezar'ın doğumunun tarihte ilk defa bu yöntemle geliştiği söylenir. Ancak bu Sezar'ın doğruğu milattan önceki yıllarda olanaksızdır. Sezar'ın  annesinin Sezar yetişkin yaşa gelene kadar yaşadığı bilinir, o yıllarda sezaryen gibi bir yöntem uygulansa bile bebek canlı kalabilirdi ancak annenin ameliyattan sonra kanama ve enfeksiyon nedeniyle ölmesi kaçınılmazdır. Sezaryen olan bir kadının ölmemesi bundan yüzyıllar sonra mümkün olmuştur.
Diğer ve daha mantıklı bir inanışa göre ise sezar kelimesi latince kesmek anlamına gelen “caedare" kelimesinden gelmektedir.
Halk arasında yanlış olarak sezeryan veya sezeryen olarak adlandırılsa da doğru yazılışı sezeryan şeklindedir.

Sezaryen ameliyatı çok eski yıllarda antik çağlarda bile ilkel olarak uygulanmaktaydı. O yıllarda henüz ameliyat ve anestezi teknikleri ve gerekli ilaçlar geliştirilmediği için sezaryen ameliyatı ameliyattan sonra annenin öleceğine kesin gözüyle bakarak sadece bebeği kurtarmak amacıyla yapılan bir ameliyattı. Aslında bir ameliyattı demek yerine bir kesiydi demek daha doğru çünkü ameliyatın gereği olan hiçbir kural o yıllarda henüz gelişmemişti. Kanamayı durdurmak, enfeksiyonları engellemek, annenin ağrı hissetmesini engellemek için hiçbir yöntem yoktu. Uzun saatler ve günler geçmesine rağmen normal yolla doğamayan bebeği annenin ölümünü göze alarak sezaryen kesisi ile doğurturlardı, tabi bu çok nadiren uygulanan bir yöntemdi çoğunlukla sezaryen yapılmadığı için bu tür durumlarda anne de bebek de kaybedilirdi.


- Sezaryen sırasında annenin ölmediği ilk ameliyat 1500'lü yıllarda gerçekleşmiştir.
- 1800'lü yılların sonlarına doğru bile sezaryen sırasında anne ölümü %85 kadar yüksek orandaydı. Ölümler çoğunlukla ameliyat sırasında kanamanın durdurulamaması nedeniyle olurdu.
- Amerikada ilk başarılı sezaryen ameliyatı West Virginia eyaletinde Dr. Jesse Bennett tarafından 1794 yılında gerçekleşmiştir. Eşi Elizabeth'i ameliyat etmiştir.
- İngiltere'de ilk başarılı sezaryen ameliyatı 1815-1821 yılları arasında bir tarihte James Miranda Stuart Barr isminde bir kadın tarafından gerçekleştirilmiştir.
- 1876 yılında italyan profesör  Eduardo Porro sezaryen ameliyatı yapılan kadınların ameliyat sırasında rahimlerinin de alınmasını önermiştir ve uygulamıştır. Bunu savunmasındaki amaç kanamayı durdurabilmek ve enfeksiyonları önlemektir.
- Bu yıllarda henüz günümüzdeki kendiliğinden emilerek kaybolan sütür (dikiş) mataryelleri olmadığı için cerrahlar rahimdeki kesiklere ve karın içerisine dikiş atmaktan kaçınırlardı çünkü bu dikişler alınmadığı için ameliyat sonrasında enfeksiyonlara neden oluyordu.
- 1928 yılında penisilin  Alexander Fleming tarafından bulundu ve 1940 yılında ilaç olarak kullanılmaya başlandı. Bu tarihten sonra sezaryen ve diğer ameliyatlarda enfeksiyonlar oldukça azalmıştır.
- 1900'lü yılların başlarında Prof. John Martin Munro Kerr'in tarif etmesi sayesinde sezaryende uterus (rahim) alt segment transvers şekilde (Şekil 1, C) kesilmeye başlandı ve bu sayede enfeksiyon ve uterus rüptürü (yırtılması) gibi komplikasyonar azaldı. Böylelikle sezaryen ameliyatı hekimler tarafından daha az korkulur, daha çok tercih edilir bir ameliyat haline geldi. Daha önceleri uterus dikine (Şekil 1, A - B) kesilirdi.
Şekil 1
- Günümüzde antibiyotiklerin, sütur (dikiş) materyallerinin, sterilizasyon yöntemlerinin, cerrahi tekniklerin, cerrahi tecrübenin ve anestezi biliminin gelişmesi ile sezaryen eski yıllara göre çok daha güvenli bir ameliyat haline gelmiştir.

Kaynak:  Cesarean Section - A Brief History


Sezaryen tarihine geçen ilginç haberler:
- 1996'da Manisa'da bebeğini çıkarmak için karnını kesen anne tıkla
- 2000'de Meksika'da  bebeğini çıkarmak için karnını kesen anne tıkla


İlgili Konular:
- Sezaryen
- Perimortem Sezaryen
Tamamını >>

TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA SEZARYEN ORANLARI

Dünyada sağlık örgütünü (WHO) önerdiği sezaryen oranı %15'tir, buna göre bir ülkedeki bütün doğumların yüzde onbeşi en fazla sezaryen ile gerçekleşmelidir. Belirlenen %15 oranının çok üzerine çıkılması da çok altına inilmesi de anne ve bebek morbiditesi açısından sakıncalı olarak belirlenmiştir.

Türkiye'de sezaryen oranları:
- Sezaryen oranı en yüksek bölge batı ve güney bölgelerimizdir. En az sezaryen oranı güneydoğu anadolu bölgesindedir.
- Kentsel bölgelerde sezaryen oranı daha yüksektir.
- Annenin veya babanın eğitim düzeyi arttıkça sezaryen oranlarında artış izlenmektedir.
- Ülkemizde 1998 yılında sezaryen oranı %14 civarlarında iken, günümüzde %50'ye yakın oranlara gelerek dünyada en yüksek oran olmuştur. Türkiye'de 2007 yılında hastane doğumlarında sezaryen oranı %42, 2010 yılında %49.7'dir.

Ülkemizde 2013 yılı ortasına kadar sezaryen oranının %35'e indirilmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla çeşitli kampanyalar, eğitimler yapılması planlanmıştır.

Dünyada sezaryen oranları:
- Dünya ortalaması %15 civarındadır.
- En düşük oran Afrika'da %3-4 civarındadır.
- Amerikada 1950'li yıllarda %3-5 civarında olan sezaryen oranı, 1970'lerde %15, 1990'larda %22 civarına kadar yükselmiştir. Günümüzde Amerika'da sezeryan oranı %29 civarındadır.
- Hollanda, Belçika, Norveç, Finlandiya sezaryen oranı en düşük ülkelerden bazılarıdır. Bu ülkeler sezaryen oranını 2000 yılından günümüze kadar %13-16 civarında korumaktadır.
- Fransa'da sezaryen oranı son on yılda %17'den %20'ye çıkmıştır ancak halen Dünya sağlık örgütünün önerdiği orana yakın iyi bir orandadır.
- Almanya'da sezaryen oranı son on yılda %20'den %30'a çıkmıştır.
- Çoğu ülkede sezaryen son 20 yılda artış göstermiştir ancak Türkiye'deki artış çok fazla olarak rekor düzeye ulaşmıştır.

İlgili Konular:
- Sezaryen Oranı Neden Artıyor?
- Sezaryen
Tamamını >>

SEZARYEN ORANI NEDEN ARTIYOR?

Türkiye'de ve dünyada sezaryen oranlarında artış olmasının başlıca nedenleri:
- Eski sezaryenlerin artması: Daha önce sezaryen olan hastalar sonraki gebeliklerinde de mecburek sezaryen oldukları için sezaryen oranı artmaktadır.
- Sezaryen endikasyonlarının genişlemesi: Eski yıllarda ezaryen için gerekçe sayılmayan bazı durumlar günümüzde daha çok sezaryen endikasyonu sayılır olmuştur. Örneğin bebeğin makat (ters geliyor) olması gibi.
- Günümüzde ameliyat ve anestezi ile ilgili koşulların, tekniklerin ve teknolojinin gelişmesi nedeniyle sezaryen daha güvenilir bir ameliyat olarak düşünülmektedir ve eski yıllardaki kadar kaçınılmamaktadır.
- Hasta isteğine bağlı sezaryenlerin artması
- Hukuki kaygılarla doktorların normal doğum şansını zorlamak veya vakum, forseps gibi uygulamalar yerine sezaryeni tercih etmesi
- Sezaryenin çoğu zaman doktor ve hastane açısından daha avantajlı olması. Özellikle daha az zaman alması nedeniyle hekimlerin yoğun çalışma koşullarında sezaryen tercih nedeni olabilir.
- Ülkemizde gerçekleşen doğum sayısına göre kadın doğum uzmanı sayısının az olması.
- Gebe takibi ve doğum eyleminde ebelere yeterince etkin rol verilmemesi.
- Halka normal doğum ve sezaryenin avantajları, dezavantajları gibi konularda bilgi ve eğitim verilmemesi. İnsanların bu konularda etraflarından ve güvenilir olmayan kaynaklardan yanlış bilgiler edinmesi.
- Evlilik ve doğum yaşlarının ilerlemesi: Günümüzde kadınlar eğitim ve iş koşulları nedeniyle daha ileri yaşlarda evlenmektedir. İleri yaşlarda kadınlarda tansiyon, diyabet ve diğer sağlık problemleri nedeniyle sezeryan gereksinimi artmaktadır.
- Tüp bebek uygulamaları nedeniyle sezaryen oranlarının artması. Bunun bir nedeni tüp bebek ile zorlu uğraşlar sonucunda meydana gelen gebeliklerin sezaryen ile riske edilmeden doğurtulması düşüncesidir ki bu doğru değildir. Diğer bir neden de tüp bebek ile oluşan gebeliklerde ikiz, üçüz gebeliklerin fazla olmasıdır.
- Günümüzde obezitenin (aşırı kilo) yaygınlaşması da sezaryene yatkınlık yaratan nedenlerden birisidir. Obez kadınların normal doğum yapması zorlaşmaktadır ve obeziteye bağlı tansiyon, diyabet gibi ekstra problemler de sezaryene neden olabilmektedir.
- Ağrısız doğum (epidural anestezi) uygulanamsının yeterince yaygınlaştırılamaması, anne adaylarının doğum ağrısı korkusu sezaryen artışı nedenlerinden birisidir.
- Halkımızda sezaryen ile doğumun modernliğin ve teknolojinin bir simgesi olduğuna dair yanlış bir inanış oluşması da sezaryen tercihinde etkilidir. Halbuki dünyanın en modern ve gelişmiş ülkelerinde sezaryen oranları bizden çok düşüktür. Örneğin Norveç'te sezaryen oranı: %15 civarındadır, ülkemizde %50'ye yaklaşmıştır. Çoğu avrupa ülkesinde sezaryen oranı bizdekinin yarısı kadar, bazılarında daha da düşüktür.
- Anne adaylarının normal doğum yaparlarsa genital organlarında bozulma olabileceği korkusu onları sezaryene yönlendiren bir nedendir.
- Anne adaylarının normal doğum yaparlarsa idrar ve gaita kaçırma problemleri olabileceğini düşünmeleri: Bu konuda yapılan birçok araştırma vardır ancak isteğe bağlı serzaryen olmanın bu hastalıkları önlediğine dair net bir kanıt elde edilememiştir bu güne kadar. Günümüzde bilimsel kanıtlar idrar ve gaita kaçırma problemlerini önlemek için sezaryen yapılmasını önermemektedir.
- Araştırmalar normal doğum sırasında sürekli elektronik fetal monitorizasyon yapılmasının (sürekli nst ile bebek kalp atımı takibi) sezaryen oranını arttırdığını göstermektedir. Oysaki aynı çalışmalarda sürekli monitör takibinin perinatal bebek ölümü, serebral palsi, yenidoğan yoğun bakımı, apgar skoru gibi konularda fayda sağlamadığı gösterilmektedir. Yine birçok araştırmada normal doğum sırasında sürekli elektronik fetal monitorizasyon yapılması ile aralıklı oskültasyon (bebek kalp atımını dinlemek) yapılması arasında fark olmadığı gösterilmiştir.

Yukarıda anlatılan sebepler çerçevesinde ülkemizdeki sezaryen oranlarını dünya sağlık örgütünün önerdiği oranlara yaklaştırmak amacıyla bir takım önlemler alınmaya başlanmıştır. Dünya sağlık örgütü tüm doğumların yaklaşık %15'inin sezaryen ile gerçekleşmesini önermektedir, ülkemizde son yıllarda bu oran %50'ye yaklaşarak dünyada en yüksek oran olmuştur.


İlgili Konular:
- Türkiye'de ve Dünyada Sezaryen Oranları
Sezaryen
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUMUN ZARARLARI, RİSKLERİ

Sezeryan ameliyatının dezavantajları, sakıncaları:
Sezaryen ameliyatı bir karın ameliyatı olması, genel veya spinal anestezi gerektirmesi, bazen az veya çok kanama gibi komplikasyonlar yaşanması nedeniyle her ameliyat gibi bazı riskler taşır. Bu nedenle sadece gerekli durumlarda yapılması önerilir. Sezeryan ameliyatının anne ve bebek açısından taşıdığı riskler:
- Sezaryen ameliyatında çok nadiren görülse de en sık görülen komplikasyonlar enfeksiyon, kanama ve pelvik organ yani rahime yakın bulunan mesane, barsak gibi organların yaralanmalarıdır. Aezaryen ameliyatlarının %1-2'sinde aşırı kanama nedeniyle kan transfüzyonu gerekebilir. Çok nadiren aşırı kanama nedeniyle rahmin ameliyatla alınması bile gerekebilir. (bkz: doğum sonrası aşırı kanama)
- Sezaryen ameliyatı sonrasında bacak damarlarında pıhtı oluşması (derin ven trombozu, dvt) ve akciğerlere pıhtı atma riski normal doğuma göre fazladır.
- Sezaryenin bir dezavantajı doğumdan hemen sonra anne bebek etkileşimini geciktirmesi veya engellemesidir.
- Sezaryen sonrası anne normal doğuma göre çok daha geç iyileşir. Hastaneden daha geç taburcu olur. Günlük hayatına ve işine dönmesi daha uzun süre alır.
- Sezeyan sonrası ağrı normal doğuma göre çok daha fazla olur.
- Sezaryen amelyatı geçiren annenin sonraki doğumlarında plasentanın (bebeğin eşinin) rahim ağzına yerleşmesi veya rahim duvarına yapışması gibi (previa, dekolman, akreata) komplikasyonlar daha sık görülür.
- Sezaryen ameliyatı geçiren anne sonraki bebeklerini normal doğum ile doğurma şansını büyük oranda kaybeder.
- Sezaryen sonrasında bebekte solunum sıkıntısı olma riski daha fazladır. Normal doğumda bebek doğum kanalından geçerken uğradığı basınç sayesinde akciğerlerindeki su dışarı atılır ancak sezaryende bu gerçekleşmediği için solunum sıkıntısı meydana gelebilir. Elektif sezaryende bebekte yenidoğan geçici takipinesi (TTN) ve RDS gelişme riski 7 kat fazla bulunmuştur.
- Nadiren genel anesteziye veya spinal, epidural anesteziye bağlı komplikasyonlar oluşabilir.
- Sezaryen olan annenin doğumdan sonra herhangi bir komplikasyon nedeniyle tekrar hastaneye yatma riski normal doğum yapanlara göre daha fazladır.
- Sezaryen ile doğan bebeklerde meme emme başarısı daha düşüktür.
- Bazı araştırmalar sezeryan ile doğan çocuklarda astım hastalığına daha sık rastlandığını göstermiştir.
- Sezaryen olan annelerin karınlarında ameliyata bağlı oluşabilecek yapışıklıklar nedeniyle ileride infertilite (kısırlık) problemi yaşama riskleri daha yüksektir.





İlgili Konular:
- Çok Kere Sezaryen Olmanın Riskleri Nelerdir?
- Sezaryen
- Sezaryenin Faydaları ve Avantajları
Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUMUN FAYDALARI (AVANTAJLARI)

Sezeryanın yararları:
Doğumun normal yolla (vajinal doğum ile) gerçekleşmesi doğanın anneye ve bebeğe göre en mükemmel şekilde dizayn ettiği bir yöntem olduğu için hiçbir ameliyat veya başka yöntem toplamda bundan daha avantajlı olamaz. Ancak normal doğumun mümkün olmadığı hallerde mecburen yapılacak sezaryen ameliyatı anne ve bebeği bazı risklerden korumak açısından yarar getirecektir.

Sezeryan doğum ameliyatı normal doğumun mümkün olmadığı hallerde veya normal doğum sırasında anne-bebek açısından riskli bazı durumlar ortaya çıktığında bu risklerden kaçınmak için başvurulan bir ameliyattır. Ortada herhangi bir risk belirtisi yokken ve normal doğum mümkünken sadece isteğe bağlı olarak yapılan bir sezaryen ameliyatı herhangi bir avantaj sağlamaz. Anneyi ve bebeği normal doğumun birçok faydasından mahrum eder. Ayrıca sezaryen ameliyatının kısa ve uzun vadeli bazı dezavantajları da vardır. Planlı ve istemli sezeryan ameliyatı olmak isteyen bir anne bu fayda-zarar şartlarını iyi bilerek kararını vermelidir.




İlgili Konular:
- Sezaryen
Sezaryenin Zararları, Riskleri
Normal Doğumun Faydaları
Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUM (AMELİYATI) VİDEOLARI, GÖRÜNTÜLERİ İZLEMEK...

SEZERYAN VE DİĞER AMELİYATLARA AİT GÖRÜNTÜLERİ VİDEOLARI İZLEMEK ZARARLI MI? FAYDALI MI?

Sezaryan ameliyatı (sezaryen doğum) görüntüleri izlemek günümüzde internette youtube benzeri sitelerin yaygınlaşmasıyla mümkün hale gelmiştir. Ancak bu tür görüntülerin hastaya ve eşine, yakınlarına fayda mı zarar mı getireceği tartışmalı bir konudur. Aynı durum sadece sezaryen için değil bütün ameliyatlar için geçerlidir.

Bir hasta olacağı ameliyat ile ilgili genel bilgileri ve ameliyatın aşamalarını, vücudunun hangi bölgesinin kesilerek yapılacağını, kaç santimetre kesi olacağını, iz kalıp kalmayacağını, ameliyatın ne kadar süreceğini ve benzeri birçok konuyu doktorundan sorarak rahatlıkla öğrenebilir. Bunun dışında ameliyatın aşamalarını izlemek, nasıl yapıldığını görmek, o esnadaki kanamaları ve kesme, dikiş atma işlemlerini görmek hastaya birşey kazandırmaz hatta belki kaygı ve endişe yaratır. Çünkü ameliyat bir doktorun bile defalarca izleyerek alıştığı bir olaydır, bu konuda profesyonel olmayan bir insanın bir veya bir kaç defa izlemesi ile şaşırmaması, etkilenmemesi (kötü anlamda) mümkün değildir. Ameliyat esnasında aslında sıradan ve olağan olan bir olay hastaya çok olağanüstü ve korkunç gibi görünebilir. Bu nedenlerle bir hastanın geçireceği ameliyatı sadece doktorundan dinlemesi  yeterlidir, izlemesine gerek yoktur, bundan fayda yerine zarar görme ihtimali vardır. Ameliyatının özelliklerini doktorunun tarifiyle dinleyen ve anlayan bir hasta ameliyata en huzurlu, en sakin şekilde girecektir. Oysa bu tür videoları, görüntüleri merak eden izleyen hasta ister istemez kafasında son derece gereksiz bir sürü soru işaretiyle ameliyat gününü bekleyecektir. Bu soru işaretlerinin bir çoğu hastanın sandığı gibi önemli konular değildir ancak hasta konu hakkındaki yetersiz bilgisinden dolayı bunları çok önemli sanabilir ve gereksiz endişe, kaygı, korku hislerine kapılabilir. Bunun tam tersi ise maalesef doğru değildir. Yani hiçbir zaman bir hasta ameliyat görüntülerini izleyerek "ameliyat hakkında artık daha detaylı bilgim oldu, böylece kafamdaki soru işaretleri gitti, şimdi daha rahat ve huzurlu ameliyata girebilirim" diyemez. Bunları ancak doktorunun tariflerini dinleyen bir hasta söyleyebilir, böylelikle gerekli bilgileri öğrenmenin verdiği rahatlıkla ve  doktoruna güven hissiyle ameliyat (sezaryen ile doğum) gününü huzurlu, kaygısız bekler ameliyata da aynı şekilde girer.

Doktorunuz sizin ameliyat hakkında ne kadar ve ne tür bilgiler edinmeniz gerektiğini bilir ve size ona göre anlatım yapar. Sizin bilmeniz gerekmeyen ve hatta bilirseniz kafanızı karıştırabilecek, size zarar verebilecek gereksiz bilgileri size aktarmaz. Hastayı ameliyat hakkında bilgilendirme konuşmasındaki asıl amaç ameliyatın hasta üzerindeki iyi ve kötü olası bütün etkilerini hastaya öğretmektir, bunları bilmek her hastanın hakkıdır. Bunun dışında ameliyatın yapılış şekli ile ilgili genel özellikleri de doktor hastasına anlatır. Örneğin ameliyat laparoskopik mi açık mı yapılacak, vücudun hangi bölgesi kesilerek yapılacak, kaç cm ne büyüklükte bir kesi olacak, ameliyattan sonra vücutta dıştan ne gibi görüntü değişikliği ve iz olacak, ameliyat kaç dakika sürecek, ameliyattan sora hastanede kaç gün yatılacak, hastanın tamamen iyileşmesi ve normal hayatına, işine dönmesi kaç gün sürecek, ameliyattan önce veya sonra ek ilaç tedavisi gerekecek mi, hastalığın tekrarlaması nedeniyle tekrar ameliyat gerekebilir mi, ameliyat yerine başka tedavi alternatifi mümkün mü gibi....

Etiketler: Sezeryan doğum videosu, Sezaryan doğum videosu, sezeyan doğum görüntüsü, videoaları, görüntüleri, izle, seyret, canlı, youtube, ameliyat videoları izle, sezeryan görüntüleri izle

İlgili Konular:
- Sezaryen
- Normal Doğum Videoları, Görüntüleri İzle
Tamamını >>

SEZARYEN DOĞUM SONRASI AĞRI

SEZARYEN AMELİYATI SONRASI AĞRI
Her ameliyat gibi sezaryen (sezaryan, sezeryan) ameliyatından sonra da belirli derecelerde ağrı olur ancak günümüzde gelişen ağrı kesici ilaçlar ve anestezi-ağrı kesici metodlar sayesinde bu ağrıları azaltmak kolaylaşmıştır. Sezaryen doğum sonrası ağrının başlıca nedeni her karın ameliyatında olduğı gibi cilt ve cit altındaki kas, fasya vb. dokuların kesilmesidir. Normal doğumdan sonra olduğu gibi sezaryenden sonra da rahim kanamayı durdurmak için kasılır, bu kasılma da ağrıya neden olur.

Sezeryan sonrası ağrı nasıl azaltılır?
Sezeryan ameliyatından sonra ağrının en fazla olduğu dönem ilk 2-4 saatlik dönemdir. Spinal veya epidural anestezinin (belden iğne ile ilaç vererek uyuşturma) bu esnada çok büyük avantajı vardır çünkü etkisi ameliyattan sonra bir kaç saat devam ettiği için hasta ağrının en yoğun olabileceği bu dönemde hiç ağrı hissetmez. Genel anestezi sonrası uyanma gibi bir durum da spinal-epidural anestezi sonrasında yoktur. Spinal-epidural anestezi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Genel anestezi ile ameliyat olan hastaların ameliyat sonrasında ağrı hisetmemeleri için narkotik analjezik veya non steroid antienflamatuar denilen ağrı kesici ilaçlar kullanılır. Hastaya ameliyattan sonraki ilk gün verilen serum ve içerisindeki ağrı kesiciler de ağrısını azaltmakta faydalıdır.

Hasta Kontrollü Ağrı Kesici (PCA, Patient Controlled Analgesia)
Bu yöntem adından da anlaşıldığı üzere hastanın kendi kontolünde ağrı kesici ilaç veren bir yöntemdir. Hasta ağrı hissettği andaa cihazın düğmesine basar ve ilaç salınır. Bu yöntem epidural anestezi kateteri ameliyattan sonra yerinde bırakılarak uygulanır genellikle. Hasta düğmeye bastığında kateterde belindeki epidural aralığa az miktarda ağrı kesici verilir. Aynı yöntem damardan ilaç verecek şekilde de uygulanabilmektedir. Bu yöntem sezaryen dışındaki birçok ameliyatta da yaygın olarak kullanılmaktadır. PCA yönteminin avantajı ilaç sadece hasta ağrı hissettiğinde verildiği için gereksiz yüksek dozda ilaç kullanılmasının önlenmesidir, ayrıca hasta ağrı hissettğinde kendisine ağrı kesici ilaç uygulanması için beklememiş olur.

Ağrı ne zaman geçer?
Ameliyattan yaklaşık 6 saat sonra ağrı oldukça azalır ve hasta rahatlar. Ayağa kalkıp yürüyebilir düzeye gelir ancak yürürken kasıklarında ve karnında hafif ağrı hissedebilir. Ameliyattan bir gün sonra ağrı çok azalmıştır, artık şiddetli ağrılar görülmez. Hastaya taburcu olduktan sonra evinde kullanması için de ağrı kesiciler (tablet şeklidnde) reçete edilir. Kontrole geleceği zamana kadar evde geçirdiği bu bir haftada yatıp kalkarken, eğilip doğrulurken vb. ani hareketlerde kasıklarında, karnında çok az ağrı olabilir hastanın, bunun dışında şiddetli bir ağrısı olmaz.


İlgili Konular:
- Sezaryen
- Sezaryen Sonrası Öneriler ve Yapılması Gerekenler
- Epidural ve Spinal Anestezi İle Sezaryen
Tamamını >>

DOĞUMHANEDE SİZİ BEKLEYEN AŞAMALAR

DOĞUM İÇİN HASTANEYE YATIŞ, SANCI ODASI, DOĞUMHANE, AMELİYATHANE...
9 ay boyunca defalarca doktorunuza başvurdunuz, tahliller yapıldı, testler yapıldı, belki bazen acil servise bile başvurmanız gerekti ve sonunda doğum zamanı yaklaştı. Doğum ile ilgili planlar yaptınız, doğum çantanızı önceden hazırladınız. Yakında  sancıların başlaması ile hastaneye gitmenizin ardından doğumhanede (veya sezaryen için ameliyathanede) hamilelik dönemi son bulacak, lohusalık dönemi başlayacak. Peki; hastanede, doğumhanede veya ameliyathanede ve hasta yatış servisinde sizi neler bekliyor?..

Doğumun başladığından şüphelendiğinizde hemen hastaneye başvurmanız gerekir. Doğumun başladığını haber veren belirtiler ve doğuma giderken yanınıza almanız gereken eşyalar ayrıca detaylı olarak anlatılmıştır. Burada hastaneye başvurduğunuz andan taburcu olup evinize dönünceye kadar adım adım sizi bekleyen aşamalar ve karşılaşacağınız ortam anlatılacaktır. Özellikle ilk doğumunu yapacak anne adayları bunu çok merak ederler ve daha önce doğum yapmış tanıdıklarından dinleyerek öğrenmeye çalışırlar.

Hastaneye ilk başvuru ve yatış:
Hastaneye başvurduğunuzda öncelikle doktorunuz sizi muayene eder ve doğumun gerçekten başlayıp başlamadığını tespit eder. Doğumun başlaması ancak vajinal muayene (elle muayene) ile anlaşılır, ultrason ile anlaşılmaz. Vajinal muayene ile rahim ağzında açıklık var mı, su gelmesi veya kanama var mı bakılır ve buna göre doğumun başladığına karar verilirse hasta doğumhaneye yönlendirilir. Eğer doğum başlamamışsa, rahim ağzında açılma yoksa, su gelmesi yoksa, kanama yoksa ve bebeğin ultrason ve NST muayenesinde bir anormallik yoksa anne tekrar evine yönlendirilir, sancıları arttığında veya su geldiğinde tekrar hastaneye gelmesi önerilir. Tabi bu durumda kaç haftalık gebe olduğunuz da önemlidir, bunun da tespiti yatıştan önce yapılır. Kaç haftalık hamile olduğunuzu anlamak için ultrason yapılır ve bazen eskiden girdiğiniz ultrasonların raporları ve tahlillere de bakılır. Bu nedenle doğuma giderken bunları mutlaka yanınızda götürün. Bu hesaplamalara göre eğer bebeğin doğum zamanının erken olduğuna karar verilirse hasta doğumhaneye gönderilmez, sancıların durdurulması için ayrı bir servise ilaç tedavisi için gönderilir. Eğer doğum zamanı uygunsa veya erken olsa bile doğum çok ilerlemiş ve durdurulması imkansız görünüyorsa hasta doğumhaneye yönlendirilir.

Sezaryen:
Eğer sezaryen gerektirecek bir durum varsa bu durumda hasta ameliyat öncesi hazırlıklar ve tetkikler için servisteki odalara alınır. Burda ameliyat hazırlıkları tamamlandıktan sonra ameliyat saatinde ameliyathaneye alınarak sezaryen yapılır. Sezaryenden sonra hasta servisteki odasına alınır. Serviste hasta 1-2 gün takip edilir ve bebeğini emzirir. Emzirme ve bebek bakımı konusunda bilgiler verilir. Bir problem gelişmemişse 1-2 gün içerisinde anne ve bebek taburcu edilir. 1 hafta sonra kontrole gelmeleri önerilir ve anneye evde kullanması için reçete verilir.

Sancı odası:
Doğumhaneye yönlendirilen hasta burada öncelikle sancı odası (travay odası) denilen odalara alınır. Bu odaya alınmadan önce hastaya hastanenin doğum için önlüğü giydirilir. Ayrıca lavman yapılarak hastanın barsaklarının boşalması sağlanır, bu sayede doğum daha kolay ve temiz olur. Bu odada doğumu başlayan hasta rahim ağzı tamamen açılana kadar sancı çeker. Sancı odasında 1-2 saat aralıklarla hasta elle vajinal muayene edilir ve rahim ağzı açıklığı ve incelmesi takip edilir. Hastanın kendi sancıları yetersiz ise suni sancı (indüksiyon) serum ile verilir. Belli aralıklarla hastanın karnına bağlanan problar ile NST çekilir. Gerekirse tekrar ultrason ile de değerlendirilir. NST ile bebeğin kalp atışlarının normal olup olmadığı ve annenin sancılarının (kontraksiyon) yeterli olup olmadığı değerlendirilir. Her an gerekebilecek bir ameliyat durumunda annenin midesinin dolu olması bazı riskler getirebilir bu nedenle doğum bitene kadar sancı odasında anneye hiçbir katı-sıvı gıda, içecek verilmez. Bebeğin kalp sesleri NST yerine bazen el doppler cihazı ile de dinlenebilir.

Çok eski yıllarda kullanılan bir doğum masası

Doğum odası ve normal doğum:
Rahim ağzı incelmesi ve açılması tam yani 9-10 cm olan hasta doğum için doğum odasına alınır. Ancak bazı hastanelerde sancı odasındaki yatak ayarlanarak doğum masası haline gelir, doğum burada yaptırılır. Bu sırada bebeğin saçları dışarıdan görünecek kadar yaklaşmıştır. Anne burada doğum masasına aynı jinekolojik muayenede olduğu gibi bacaklarını koyarak yatar. Üzerinde örtüler örtülür. Vajen dışına yakın bölge antiseptik solüsyonla temizlenir. Bebeğin kafasının çıkıma daha fazla yaklaşması için anneye sancı geldiğinde nefes alıp tutması ve ıkınması söylenir. Bu sırada bebeğin kafası dışarıya yaklaştığında doktor veya ebe gerekirse doğum kesini (epizyotomi) yapar. Bu kesiyi yapmadan önce lokal anestezi ile uyuşturur, anne kesiyi hissetmez. Kesinin ardından doktor veya ebe bebeğin kafasını çıkarır, ardından omuzları, karnı ve bacakları dışarıya doğru gelir. Bacağından tutularak havada ters asılı duran bebek artık tamamen doğmuştur. Anne bebeği bu sırada görür. Yeni doğan bebeğin ten rengi diğer bebekler gibi olmaz, biraz morumsu olması normaldir. Bebeğin cildinin üzerinde verniks denilen kaygan madde bulunur. Bu sırada bir yardımcı hemşire bebeğin göbek kordonunu keser ve temizlenmesi, giydirilmesi için alır.

Bebeğin eşinin (plasenta) ayrılması ve epizyotomi dikişi:
Bebek doğduktan sonra sırada bebeğin eşinin yani plasentanın ayrılması vardır. Bunun için genellikle 5-10 dakika beklenir. Bu sırada anne doğum masasında dinlenir ve serumu, ilaçları yapılır. Genellikle 5-10 dakika bekledikten sonra bebeğin eşi ayrılır ve alınır, bu sırada anne bir ağrı hissetmez. Doğum kesisi yapılmışsa bebeğin eşi ayrıldıktan sonra bu kesi dikilir. Lokal anestezi ile yapılır sıklıkla ve anne ağrı hissetmez. Nadiren büyük yırtık varsa dikiş işlemi genel anestezi ile yapılır. Bebeğin eşinin ayrılmadığı nadir durumlarda da anneye genel anestezi verilerek müdahale ile bebeğin eşi alınır.

Daha sonra anne adayı doğum odasından normal hasta odasına alınır. Burada surum ve ilaçları devam eder. Kanaması takip edilir. Anneye bebeği emzirmesi konusunda bilgi verilir. Bebekte bir problem yoksa annesinin yanında olur. Bazen problem olduğunda bebek annesinden ayrı küvözde veya yoğun bakımda olabilir. Anne odasında dinlenir ve bebeğini emzirir, normal doğum yapmışsa ayağa kalkabilir ve basit işlerini görebilir. Normal doğumdan sonra genellikle anne 1 gün serviste takip edilir. Bir problem gelişmemişse bu süre sonunda taburcu edilir. Anneye evde kullanması için ilaçlar reçete edilir.1 hafta sonra hem anne hem bebek kontrole gelir.


İlgili Konular:
- Normal Doğum
- Sezaryen
Tamamını >>

SEZARYEN KAÇ KERE YAPILABİLİR?

KAÇ DEFA SEZARYEN OLABİLİR?
Kaç kere sezeryan olabilirim? Sınır kaç? Kaçıncı sezaryandan sonrası tehlikeli? gibi sorular özellikle sezaryen olan hastalar tarafından sık sık sorulmaktadır. Özellikle ilk doğumunu sezaryen ile yapan ve çok sayıda çocuk isteyen hastalar kaç kere sezaryen (doğru yazılışı sezaryen) olabileceklerini merak etmektedirler.

Bu konuda kadın-doğum uzmanları arasında genel kabul edilen görüş 3 sezaryenden sonra riskin arttığı şeklindedir. Çünkü her geçirilen ameliyatta karın içerisinde yapışıklıklar daha fazla artar ve bunlar bir sonraki ameliyatta zorluk yaratabilir. Ayrıca sezaryen sayısı arttıkça bebeğin eşinin aşağıya yerleşme( plasenta previa) oranınında ve bebeğin eşinin rahime yapışma (plasenta akreata) oranında artış izlenmektedir ki bunlar riskli durumlardır. Bunlar ilk 3 sezaryende risk olmadığı anlamına gelmez. Her ameliyatta risk vardır. İlk sezaryende bile bazı riskler vardır. Ancak sezaryen sayısı arttıkça özellikle 4. sezaryende risk daha çok artmaktadır. Bu nedenle ilk sezaryen dahil mecbur olmadıkça yapılmaması ve her zaman normal doğumun ön planda tutulması gerekmektedir.

FAZLA SAYIDA SEZARYENİN RİSKLERİ:
Sezaryen sayısı ile orantılı olarak çok sayıda sezaryen geçirenlerde aşağıdaki komplikasyon oranlarında artış izlenmektedir (kaynak):
- Plasenta previa
- Plasenta akreata
- Mesane yaralanması
- Barsak yaralanması
- Üreter yaralanması
- Histerektomi
- Kan transfüzyonu gereksinimi
- Karın isziyonundan herni gelişmesi
- Diastazis rekti
- İleus
- Annenin yoğun bakım gereksinimi
- Yara yeri enfeksiyonu
- Uterin enfeksiyon




İlgili Konular:
- Çok Kere Sezaryen Olmanın Riskleri Nelerdir?
- Çok Fazla Doğum Yapmak Zararlı Mı?
Sezaryen
- Normal doğum mu? Sezaryen mi?
Sezaryen Sonrası Normal Doğum
Tamamını >>

EPİDURAL VE SPİNAL ANESTEZİ İLE SEZARYEN

BELDEN AŞAĞISINI UYUŞTURARAK SEZARYEN YAPILMASI

Sezaryen ameliyatı genel anestezi ile hasta uyutularak veya belden aşağısı uyuşturularak iki şekilde yapılabilir. Belden aşağısını uyuşturma diye tabir edilen anestezi spinal anestezi veya epidural anestezi diye iki şekilde olabilir. Spinal ve epidural anestezide hastanın bilinci açık olur, ben aşağısı ve bacakları hissetmez hale gelir. Sezaryende hem spinal hem epidural hatta bazen ikisi birden (kombine spinal-epidural) uygulanabilir. Normal doğumda sadece epidural anestezi uygulanır (ağrısız doğum), spinal anestezi normal doğumda uygulanmaz. Bu yöntemlerin hepsi anestezi uzmanları tarafından uygulanır. Uygulama sırasında hasta oturur pozisyonda veya yan yatar pozisyonda olur ve bel bölgesi temizlendikten sonra ince bir iğne ile belden girileren 1-2 dakika gibi kısa bir sürede ilaç verilerek anestezi uygulanır. Anestezi uygulandıktan birkaç dakika sonra ayaklarda bacaklarda karıncalanma ve uyuşma başlar. Bu yöntemlerde genel anestezinin tersine bebeğe hiç ilaç gitmez bu nedenle ameliyat uzun sürse bile bebek etkilenmez. Normal doğumda uygulanan epidural anestezide daha az ilaç verilir bu sayede anne doğum sırasında bacaklarını hareket ettirebilir ama sezaryende bacaklarını hareket ettiremez.

Spinal ve epidural anestezinin farkı nedir?
Spinal ve epidural anestezinin her ikisinde de belden omuriliğe doğru iğne ile ilaç verilir. Yalnız spinal anestezide ilaç omurilik etrafındaki dura zarı geçilerek daha içeriye sıvının içine verilir. Epidural anestezide ise ilaç zarın dışına verilir, zarın arkasındaki sıvıya kadar ilerlenmez. Spinal anestezide etki hemen başlar, epidural anestezide etki 15-20 dakika sonra başlar. Spinal anestezinin etkisi kısa sürer, ilaç bir defada verilir, tekrar ilaç verilerek etki süresi uzatılamaz. Epidural anestezide etki süresi daha uzun sürebilir, tekrar ilaç verilerek anestezi uzatılabilir. Epidural anestezide hastanın belinde takılı bir kateter (ince boru) kalır ve ameliyattan sonra bu kateterden tekrar ilaç verilebilir böylelikle hasta ağrı hissetmez. Spinal anestezide ise anestezinin uygulandığı bel bölgesi hemen kapatılır ve kateter konulmaz. Spinal anestezide ameliyattan sonra başağrısı görülme riski epidural anesteziye göre daha fazladır.

Bel bölgesinde bir enfeksiyon varsa veya hastada kanama-pıhtılaşma bozukluğu varsa spinal ve epidural anestezi uygulanamaz.

Bazen sezaryende hem epidural hem spinal anestezi birlikte uygulanır. Buna kombine epidural spinal anestezi denir. Hangi anestezi uygulamasının sizin için daha uygun olacağına anestezi uzmanınız karar verecektir.




İlgili Konular:
- Sezaryen Sonrası Ağrı
- Ağrısız Normal Doğum
- Epidural ve Spinal Anestesi Arasındaki Fark - Video İzle
Tamamını >>

SEZARYEN SONRASI NORMAL DOĞUM (SSVD)

SEZARYEN GEÇİRENLERDE VAJİNAL DOĞUM (SSVD)
Sezaryen olan bir kadının daha sonraki gebeliğinde normal doğum yapmasına "sezaryen sonrası vajinal doğum (VBAC, vaginal birth after cesarean)" veya "sezaryen sonrası normal doğum" denir. Bu durum her zaman mümkün değildir fakat bazı şartlar sağlandığında mümkün olmaktadır ve ülkemizde olmasa da bazı ülkelerde sık uygulanmaktadır. Her zaman mümkün olmayan ve her zaman güvenli olmayan bir durum olduğu da gerçektir. Bu nedenle bir kere sezaryen geçiren kadınlar bundan sonraki gebeliklerinde de hemen her zaman sezaryen olacakları konusunda öneriler alırlar bu nedenle genellikle "bir kere sezaryen hep sezaryen" sözü geçerli olur.

Hangi durumlarda sezaryen sonrası normal doğum uygun değildir?
- Daha önce sezaryen olmanızı gerektiren durum hala devam ediyorsa mecburen yine sezaryen olmanız gerekecektir. Örneğin annenin herhangi bir hastalığı nedeniyle sezaryen gerekmişse ve bu hastalık halen devam ediyorsa..
- Daha önce geçirilen sezaryende rahim dikine (vertikal) kesilmişse daha sonra normal doğum yapılamaz çünkü bu durumda rahmin normal doğumda yırtılma (rüptür) riski çok yüksektir. Fakat sezaryenlerde rahim duvarına dikine kesi nadiren yapılır çoğunlukla yan (transvers) kesi yapılır. Bu kesiden kasıt cildinize yapılan kesi değil rahim duvarına yapılan kesidir. Cilt yan kesilse bile rahim duvarındaki kesi dik olabilir. Bunu sezaryeni yapan doktor bilebilir sadece.
- Daha önce sezaryen gerektiren durum anne doğum çatısının uygunsuzluğu ise bu durum değişmeyeceği için yine normal doğum olamayacaktır.
- Çoğul gebelik olanlar
- Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı olanlar
- Daha önce sezaryen dışında rahimle ilgili ameliyatlar (myom ameliyatı gibi) geçirenler
- Acil sezaryen ameliyatı yapılamıyacak yerlerde sezaryen sonrası normal doğum denenmemelidir.

Sezaryen sonrası normal doğum kimler için daha uygundur:
- Daha önce sadece bir kere sezaryen geçirmiş olanlar
- Pelvis yapısı (doğum kanalı) normal doğuma uygun olanlar
- Daha önce sezaryen dışında rahim ile ilgili ameliyat (myomektomi gibi) geçirmemiş olanlar
- Normal doğuma engel teşkil edecek herhangi bir hastalığı olmayanlar
- Bebeğin kilosunun normal sınırlardan fazla olmaması ve başı doğum kanalına doğru (verteks) pozisyonunda olması

Sezaryen ile doğumun ve normal yolla doğumun bazı farklı avantajları ve riskleri olduğu gibi sezaryen sonrası normal doğumun da bazı avantajları ve riskleri vardır. Örneğin sezaryen sonrası normal doğum ile anne bir kere daha sezaryen olmaktan kurtulmuş olacak ve doğum sonrası ağrı, enfeksiyon, kanama gibi komplikasyonlar daha az olacaktır.

Fakat sezaryen sonrası normal doğumun getirdiği en büyük risk rahmin yurtılması (uterin rüptür) riskidir ve bu durum bazen yırtık alanın onarılması ile tamir olabilirken bazen rahmin tamamen alınmasını gerektirecek kadar ciddi olabilmektedir hatta fazla miktarda kanama ile anne hayatını tehlikeye sokabilmektedir. Yapılan çalışmalarda sezaryen sonrası vajinal doğum denemelerinin %60-80 oranında başarıyla sonuçlandığı gösterilse de önemli riskleri nedeniyle ülkemizde sıcak bakılmayan ve pek denenmeyen bir uygulamadır. Bazen sezaryenin üzerinden 5 veya 10 yıl geçerse artık normal doğumun risksiz olabileceği konusunda yanlış duyumlar olabilmektedir hastalar etrafında, bunun aslı yoktur ve sezaryenin üzerinden çok yıllar geçse bile birşey değişmemektedir.

Bazen sezaryen geçirmiş bir anne adayı sancı çekmiş ve rahim ağzı fazlasıyla açılmış, normal doğuma çok az kalmış şekilde geldiğinde mecburen normal yoldan doğurtulabilmektedir.


İlgili Konular:
- Normal Doğum
- Sezaryen
- Uterin Rüptür ve Dehisens (Rahim Yırtılması)
Tamamını >>

NORMAL DOĞUM MU? SEZARYEN Mİ?

Dünya üzerinde en sık yapılan ameliyatlardan birisi olmasına rağmen sezaryen hala riskli ameliyatlardan birisi olarak kabul edilir. Ancak annenin veya bebeğin hayatını tehlikeye sokacak herhangi bir durumda doğum sezaryenle gerçekleştirilmelidir. Sezaryen ameliyat oranları hızla artmakta ve gün geçtikçe endikasyonlar genişletilmektedir. Bazı durumlarda gerçekten normal vaginal yoldan doğum mümkün olamaz ve bu durumlarda sezaryen yapılmalıdır ancak anne ve bebek sağlığı için en sağlıklı ve doğal olanın normal doğum olduğu artık dünyada yaygın kabul görmektedir, bu nedenle zorunlu olmadıkça sezaryen yapılmaması ve normal doğum oranlarının ülkelerde daha fazla arttırılması önerilmektedir. Ülkemizde son yıllarda sezaryen oranları oldukça yükselmiştir, bunun çeşitli sebepleri vardır ancak dünyadaki gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de normal doğum oranlarımızı arttırmak için çalışmalar başlamıştır.

Peki sıklıkla hangi durumlarda sezaryen yapıyoruz? En sık sezaryen sebepleri DAHA ÖNCE SEZARYEN AMELİYATI GEÇİRMİŞ OLMAK ve DİSTOSİ (bebek ve annenin doğum kanalı arasında uyumsuzluk) dir. Bunlardan başka makat doğumlar, bebeğin eşinin doğum kanalını tam olarak kapattığı durumlar, çok iri ( > 4500 gr.) veya çok küçük bebekler, geçirilmiş rahim ameliyatları ( myomektomi gibi), bebek kalp atışlarının bozulması, ilerlemeyen eylem, kordon sarkması, bebeğin eşinin zamanından önce ayrılması, aktif HSV, HPV, HIV enfeksiyonları, doğum kanalının kemik yapısında belirgin bozukluk olan durumlar ve doğum kanalını kapatan kitleler varlığında sezaryen doğum yapılmalıdır.


Peki isteğe bağlı sezaryen yapılabilir mi? Aslında bu sorunun pek çok etik, sosyal ve kanuni çelişkileri mevcuttur. Hasta kendi kendine sezaryen kararını verebilecek yeterli donanımda mıdır? Eğer hasta kendi isteğiyle sezaryen olduktan sonra, sezaryene bağlı bir sorun çıkarsa, bunun sorumlusu doktor değil midir? Bu hususta bir de operasyonun mali yükü mevcuttur elbette ki. Günümüzde devlet hastanelerinde isteğe bağlı sezaryen yapılmamaktadır. Ancak devlet hastanelerinin çoğunda sezaryen operasyonu için yeterli teknik altyapı ve personel mevcuttur.Başlıktaki sorunun hala kesin bir cevap olmadığı çok aşikardır. Ancak her iki doğum şeklinin de kendince riskleri mevcuttur.

Aslında dünyaya gözlerini yeni açmak üzere olan bebek ve anne için doğum şeklini belirlerken sezaryenin veya normal doğumun avantaj ve dezavantajları gözönünde bulundurularak doktor ve ailenin beraber karar vermeleri gerekmektedir.


İlgili Konular:
- Normal Doğum Mu Sezaryen Mi Daha İyidir?
Normal Doğuma Engel (Sezaryen Gerektiren) Durumlar
- İkiz Gebeliklerde Normal Doğum Mu? Sezaryen Mi?
Normal Doğum
Sezaryen
Sezaryen Sonrası Normal Doğum
Doğumun Nasıl Olacağı Ne Zaman Belli Olur?
- Türkiye'de ve Dünyada Sezaryen Oranları
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"