SEZARYEN SONRASI YARA YERİ ENFEKSİYONU

SEZARYEN KESİ YERİNDE ENFEKSİYON
Sezaryen sonrası dikiş yerinde enfeksiyon yaklaşık %5 oranında görülen bir durumdur. Ameliyat kesi yerinde yara yeri enfeksiyonuna akıntı, ateş, kötü koku, kızarıklık, yanma gibi bulgular eşlik edebilir. Yara yerinde enfeksiyon genellikle ameliyattan sonraki ilk hafta içerisinde oluşur, daha sonraki dönemde çok nadirdir. Dikişler alındığı anda yara temizse ve enfeksiyon olmaksızın iyileşmişse sonradan enfeksiyon oluşma ihtimali çok azdır.
Aynı durum sadece sezaryen ameliyatında değil bütün ameliyat kesi yerlerinde ve normal doğum kesisi (epizyotomi) alanında da meydana gelebilir. Sezaryen veya normal doğum sonrası ateş nedenlerinden biri yara yeri enfeksiyonudur. Doğum sonrası yara yerleri tam iyileşme ve enfekte olma açısından dikkatli takip edilmelidir. Yara yerindeki enfeksiyon dikişin tamamen açılmasına ve bazen tekrar dikiş atılmasına neden olabilir.

Risk faktörleri:
- Uzamış eylem
- Uzamış EMR
- Koryomniyonit
- Obezite
- İnsülin bağımlı diyabet
- İmmün yetmezlik
- Kortikosteroid tedavisi ve immunsüpressif tedavi alanlar
- Düşük sosyoekonomik düzey

Sezaryen sonrası kesi yerinde enfeksiyon bakteriel kaynaklıdır ve staf. aureus ve streptokoklar, gram negatif basiller sık rastlanan enfeksiyon ajanlarıdır. Tedavide antibiyotikler, yara yeri temizliği (pansuman) ve depridman yapılır.

Sezaryen sonrası yara yeri enfeksiyonunu önlemek için ameliyattan önce proflaktik antibiyotik uygulanması rutin olarak yapılır.


İlgili Konular:
- Sezaryen Dikişleri
- Ameliyat Sonrası Dikiş İzleri
Tamamını >>

POSTPARTUM ENDOMETRİT

DOĞUM SONRASI RAHİM ENFEKSİYONU
Endometrit rahmin iç tabakasının (endometrium tabakasının) enfeksiyomudur. Gebelik sırasında rahmin en iç tabakası değişikliğe uğrar ve desidua adını alır, gebelik sonrasında  çeşitli nedenlerle bu tabakanın enfeksiyonu gelişebilir, buna postpartum endometrit denir. Endometritte enfeksiyon myometriuma kadar ilerlemişse endomiyometrit adı verilir, parametriuma kadar ilerlemişse parametrit adı verilir.

Doğum sonrası endoemetrit polimikrobiyal bir enfeksiyondur. Grup B streptokoklar, anaerob gram pozitif bakteriler, anaerob gram negatif bakteriler (bakteriodes, prevotella), aerob gram negatif bakteriler (E. coli, K. Pnömonia, Proteus), K. Trochamatis, Mycoplasma gibi çeşitli bakteriler rol alabilir. Erken dönem endometritte en sık etken Grup B streptokoklardır. Geç dönem endometritte en sık Klamidya'ya rastlanır.

Risk faktörleri:
(Koryoamnionit ile benzer risk faktörleri)
- Genç yaş
- İlk doğum
- Uzamış doğum eylemi
- PPROM, EMR
- Sezaryen
- Düşük sosyoekonomik düzey
- Çok sayıda vajinal muayene yapılması
- Aşırı mekonyumlu amnion sıvısı
- GBS kolonizasyonu
- Bakteriel vajinozis
- Plasentanın manuel çıkarılması

Belirtiler ve tanı:
Doğum sonrası (postpartum) dönemde ateş yüksekliğinin önemli nedenlerinden birisi endometrittir. Ateş dışında uterin hassasiyet, alt karın ağrısı, kötü kokulu akıntı gibi bulgular olabilir.
Kanda lökosit yüksekliği vardır ancak doğum sonrası hastada fizyolojik olarak da normalde lökosit yüksekliği görülebilmektedir.

Ayırıcı tanı açısından yara yeri enfeksiyonu, epizyotomi alanında enfeksiyon veya hematom, abse gelişimi, mastit, meme absesi, piyelonefrit gibi doğum sonrası ateş yüksekliği ile seyreden durumlar akla gelmelidir.

Tedavide antibiyotikler kullanılır.

İlgili Konular:
- Koryoamniyonit
- Doğum Sonrası Ateş Yüksekliği
Tamamını >>

KORYOAMNİYONİT

Koryoamnionit fetusun içinde bulunduğu amnion sıvısını çevreleyen zarların enfeksiyonudur. Bu zarların dışta olanı koryon zarı iç tarafta olanı amnion zarıdır, amnion zarı amnion sıvısı ile temas halindedir. Enfeksiyon etkeni olan bakteriler sıklıkla assendan yolla servikovajinal kanaldan gelir.

Risk faktörleri postpartum endometrit ile benzerdir:
- Genç yaş
- Düşük parite, ilk gebelik
- Uzamış eylem
- Uzamış EMR
- Çok sayıda vajinal muayene
- İnternal fetal monitör
- Bakteriel vajinozis, gonore gibi enfeksiyonlar
- Düşük sosyoekonomik düzey
- Mekonyum boyalı amnion sıvısı

Genellikle polimikrobiyal bir enfeksiyondur. Anaerob bakteriler, bakteriodes, Grup B streptokoklar, E. Coli, enterokoklar, fusobakterium, mikopazma, üroplazma gibi ajanlara sık rastlanır. Bu nedenle tedavide geniş spektrumlu antibiyotikler kullanılır.

Gram negatif aerobik: E.coli, Klebsiella, Proteus
Gram negatif anaerobik: Bakteriodes, Prevotella
Gram pozitif anaerobik: Peptokok, peptostreptokok

Bulgular:
Ateş, uterin hassasiyet, maternal ve fetal taşikardi, maternal lökositoz, kötü kokulu vajinal akıntı en sık görülen bulgulardır. Koryoamniotik zarın histopatolojik incelemesi kesin tanıya götürür.

Koryoamnionit olgularında postpartum atoni ve endometrit gelişme riski vardır.


İgili Konular:
- Erken Membran Rüptürü (EMR, PPROM)
- Postpartum Endometrit
Tamamını >>

AMNİYON SIVI EMBOLİSİ

Amnion sıvı emboli sendromu (AFE) gebelik ile ilgili en ölümcül komplikasyonlardan birisidir. Çok nadir görülen bir komplikasyondur,
İnsidansı yaklaşık 100.000'de 1 olarak bildirilmiştir. Plasenta bölgesinden veya uterin venlerden anne dolaşımına amnion sıvı geçmesi neticesinde emboli oluşur. Bu durumda annenin pulmoner venlerinde fetusa ait epitel hücreleri, lanugo tüyleri görülebilir. Hipotansiyon, hipoksi, dispne, siyanoz gelişir. Yüksek oranda maternal mortalite ile sonuçlanır (%80 civarında).
Gebelik sırasında ve doğumdan kısa süre sonra meydana gelebilir.

Risk faktörleri:
- İleri anne yaşı
- Multiparite
- Preeklampsi, eklampsi
- Sezaryen
- Forceps ve vakum uygulanması
- Hızlı doğum (presipite eylem)
- Plasenta previa
- Dekolman plasenta
- Ölü bebek
- Uterin rüptür
- Servikal laserasyon
- Anne karnına travma
- Doğum indüksiyonu (tartışmalı araştırmalar mevcut)
- Polihidramnios

Yoğun bakım tedavisi gerektiren bir durumdur. Amniotik sıvı anne dolaşımına geçtiğinde emboli neticesinde sıklıkla kardiyojenik şok, hipotansiyon, solunum arresti, hipoksemi ve DIC tablosuna yol açar. Tonik klonik nöbetler eşlik edebilir.

İlgili Konular:
- Gebelikte Tromboemboli
- Anne Ölümü
Tamamını >>

MEKONYUM ASPİRASYONU

BEBEĞİN ANNE KARNINDA KAKASINI YUTMASI
Bebek anne karnında iken barsaklarında koyu kıvamda yeşilimsi bir dışkı birikir. Bebek anne karnında birşey yememesine rağmen barsaklarında dışkı olmaktadır çünkü bebeğin mide ve barsak sistemindeki salgılar, safra salgısı, lanugo denen tüyler, verniks kaseosa, mukus ve amnios sıvısı mekonyum denilen dışkının oluşmasına katkıda bulunur.  Bu dışkıyı bebek normalde doğumdan sonraki günlerde yapacaktır. Bebeğin ilk kakası olan bu dışkıya "mekonyum" adı verilir. Eğer anne karnındaki bebek bu dışkıyı doğum zamanında yutarak akciğerlerine alırsa bu duruma "mekonyum aspirasyon sendromu (MAS)" denir, halk arasında bebeğin kakasını yutması veya bebeğin kakasını yemesi olarak adlandırılır. Burada kastedilen aslında bebeğin kakasını yemesi veya yutması değildir, soluk borusuna ve akciğerlerine kaçmasıdır. Akciğerlerde mekonyum (dışkı) bulunması doğumdan sonra bebekte solunum sıkıntısına neden olacaktır. Eğer amnion sıvısı miktarında azalma (oligohidramnios) varsa  içerisindeki memonyum daha koyu bir kıvam alacağı için fetus açısından daha tehlikeli olacaktır.

Normalde anne karnındaki bebeğin amnion sıvısı berraktır, hafıf sarı-beyaz renkte olabilir. Bebek doğumdan önce amniyon sıvısı içerisine barsak içeriğini (mekonyum) boşaltmışsa amnion sıvısı sarı-yeliş-kahverengi bir renk alır. Su kesesi açıldığında bu renk değişikliği gözle kolayca anlaşılır. Su kesesi açılmadan önce bu durumun anlaşılması her zaman mümkün olmamaktadır, bazı durumlarda ultrason ile tanı konulabilmektedir.

Belirtiler:
Aşırı koyu mekonyumlu amnion sıvısı içerisinden doğan bebeğin cildi tamamen kahverengi boyanmış halde izlenebilir. Bebekte solunum zorluğu, kalp ritmi bozulması, tonus yokluğu gibi bulgular olabilir. Bebek gerekirse entübe edilerek solunum yollarındaki mekonyum parçaları temizlenir ve yoğum bakım tedavileri uygulanır. Bebeğin akviğer grafisinde infiltrasyon alanları ve atelektazi izlenebilir.

Amnion sıvısında mekonyum hangi durumlarda olur?
- Günaşımı (günü geçen gebeliklerde barsak sisteminin olgunlaşmasına bağlı)
- Fetusta hipoksi, asidoz, kalp ritminde bozulma olması
- Kordon sıkışması
- Fetusun başına bası olması
- Zor ve uzun süren doğumlar
- IUGR

Mekonyum mevcut olan doğumlarda fetal distres nedeniyle sezaryen riski artmaktadır.Amnion sıvısında mekonyum bulunması durumunda postpartum endometrit ve amnion sıvısı embolisi riskinde de artış izlenir.

Mekonyum (dışkı, kaka) bulaşmış amnion sıvısı içerisinden doğan her bebekte mekonyum aspirasyon sendromu izlenmez. Mekonyum ile boyalı halde doğan bebeklerin yaklaşık yarısında hiçbir problem gelişmemektedir.
Tamamını >>

UTERİN ATONİ

UTERİN ATONİYE BAĞLI DOĞUM SONRASI KANAMA
Atoni kelime anlamı olarak tonusun olmaması yani kasılma olmaması (a-toni) anlamına gelir. Normalde hem normal doğum hem sezaryen sonrası uterus hemen kasılır ve sertleşir, bu sayede doğumdan sonra (postpartum) aşırı kanama olması engellenir. Eğer uterus kasılamazsa yani tonus sağlanamazsa doğumdan sonra fazla kanama olmaya başlar, bu duruma uterin atoniye bağlı kanama denir. Doğumdan sonra rahmin kasılmaması, sertleşmemesi olarak da adlandırılır. Bazen kanama kısa sürede durur ve uterin tonus geri döner, bazı durumlarda çok uzun süren ve aşırı derecede kanamalara neden olabilir. Doğum sonrası oluşan aşırı kanamaların en sık sebebi uterin atonidir.

Uterin atoni risk faktörleri:
- Polihidramnios gibi uterusun aşırı gerildği durumlar
- İkiz, üçüz gebelik
- Makrozomi
- Grand multiparite (5 veya daha fazla doğum yapmak)
- Hızlı doğum (presipite eylem)
- Uzamış doğum eylemi
- Anneye genel anestezi verilmesi
- Uterusu gevşeten ilaçların kullanılması, magnezyum sülfat
- Oksitosin ile doğumun indüklenmesi
- Annenin önceki doğumlarında atoni hikayesi olması
- Koryoamniyonit
- Uterusta bulunan büyük myomlar
- Plasentanın elle çıkarılması
- Annenin obez olması

Tanı:
Doğumdan sonra herhangi bir dönemde normalden fazla kanama olması ile şüphe edilir ve uterusun elle muayenesinde kasılmadığı, yumuşak olduğu belirlenirse tanı kesinleşir. Ultrason veya diğer tanı yöntemleri diğer kanama sebeplerini ekarte etmede yardımcı olabilir, atoni tanısında ultrasonografinin direk olarak faydası yoktur.

Tedavi:
Elle masaj uygulanması ve uterusun kasılmasını sağlayan ilaçlar (oksitosin, metilergonovin, prostaglandinler) çoğu vakada tedavi için yeterli olur.
Daha şiddetli ve yukarıdaki yöntemlerle durdurulamayan kanamalarda uterin arter embolizasyonu veya ligasyonu, hipogastrik arter ligasyonu, B-lynch sütürü gibi cerrahi yöntemler uygulanır. Bunlara cevap alınamayan durumlarda histerektomi ameliyatı ile rahmin tamamen alınması gerekebilir.


İlgili Konular:
- Doğum Sonrası Aşırı Kanama (Postpartum Kanama)
Tamamını >>

OVARYAN GEBELİK

GEBELİĞİN YUMURTALIK ÜZERİNE YERLEŞMESİ


Ektopik gebelikler en sık tubada görülür ancak tuba dışından en sık görüldüğü yer overlerdir, overde yerleşmesine ovarian gebelik denir. Ovaryan gebelikler tubal ektopik gebeliklerin aksine tubada (tüplerde) meydana gelen hasarlarla ilişkili değildir. Rahim içi araç (RİA) kullananlarda risk artışı söz konusudur.
Tüm gebeliklerde 1000'de 1'den daha az sıklıkla, tüm ektopik gebeliklerin yaklaşık %1-3'ünü oluşturacak kadar görülmektedir. Nadiren miada kadar yaşayabilir ve canlı doğumla sonuçlanabilir.

Tanı için Spiegelberg kriterleri kullanılır:
- Over lokalizasyonunda gestasyonel kese bulunması
- Kese uterusa ovaryan ligamen ile tuutnmuş olmalı
- Gestasyonel kese duvarında ovaryan doku histolojik olarak gösterilmeli
Çok nadiren bilateral ovaryan gebelik vakaları bildirilmiştir (kaynak).

Tedavi:
Metotreksat tedavisi veya ovaryan wedge rezeksiyon, ooforektomi uygulanabilmektedir.

İlgili Konular:
- Ektopik Gebelik (Dış Gebelik)
- Servikal Gebelik
- Abdominal Gebelik
Tamamını >>

LEOPOLD MANEVRALARI

Leopold menevraları ile karın üzerinden yapılan muayene sırasında bebeğin pozisyonu, prezentasyonu, angajman ve seviyesi belirlenir.
- 1. Leopold manevrası: Uterin fundus palpe edilerek burada fetusun bulunan kısmı belirlenir (baş veya makat).
- 2. Leopold manevrası: Sağ ve sol yanlar palpe edilerek fetal sırtın pozisyonu belirlenir.
- 3. Leopold manevrası: Önde gelen kısmın angaje olup olmadığı belirlenir.
- 4. Leopold manevrası: Önde gelen kısmın seviyesi belirlenir.

Leopold mavevraları Alman jinekolog Christian Gerhard Leopold tarafından tanımlanmıştır. Günümüzde bu manevrada belirlenen bulguların doğrulanması için ultrasonografiden faydalanılmaktadır. Özellikle obez ve polihidramnios olan gebeliklerde Leopold manevralarının başarıyla uygulanması zor olabilmektedir. Muayeneye başlamadan önce hastanın idrarını yaparak mesanesini boşaltması fayda sağlar.

Bazı kaynaklarda 5. Leopold manevrası şeklinde adlandırılan "Zangemeister manevrası" Alman jinekolog Wilhelm Zangemeister tarafından tanımlanmıştır (kaynak). Doğum başladıktan sonra uygulanır, amaç baş-pelvis uygunsuzluğunun olup olmadığını belirlemektir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Çatı Muyenesi Nedir? Nasıl Yapılır?
- Gebelikte Muayene veya Vajinal Ultrason Yapılması Zararlı Mı?
Tamamını >>

ANORMAL UTERİN KANAMALAR

Adet düzeninin normalin dışında olması veya adetleri düzenli olan bir kadında kanama miktarının fazla olması veya adet kanamaları dışında ekstra kanamalar olması anormal uterin kanama olarak adlandırılır. Kısacası anormal uterin kanama normal süre ve miktarın dışındaki her tür uterin (uterus kaynaklı, rahim kaynaklı) kanamadır. Normal adet kanama düzeni ve miktarı nasıl olmalıdır hakkında bilgiye  buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Üreme çağında anormal uterin kanamanın en sık nedeni anovulasyondur. Prepubertal kız çocuklarında anormal uterin kanamanın en sık nedeni vulvovajinitlerdir. Postmenopozal kadınlarda en sık neden endometrial atrofidir.

Anormal uterin kanamalar iki grup altında incelenir:
1- Organik nedenlere bağlı anormal uterin kanamalar: Anormal uterin kanamaların yaklaşık yüzde 30'u bu gruptandır. Kanama sebebi olarak altta yatan bir organik sebep vardır. Bunlar:
- Miyom
- Endometrial polip
- Maliginite
- Adenomyozis
- Endometrit
- Servisit
- Endometrial atrofi
- Non-jinekolojik nedenler: Hipotiroidi, hipertiroidi, hiperprolaktinemi, kanama diyatezi, diabetes mellitus

2-Disfonksiyonel uterin kanamalar (DUK): Anormal uterin kanamaların çoğu, yaklaşık %70'i bu gruptadır. Burada alltta yatan bir organik neden yoktur. Çoğu anovulasyon nedenlidir.

DİSFONKSİYONEL UTERİN KANAMALAR
Bu grup kanamalar kanamaya neden olan hormonal değişim mekanizmasına göre 4 grupta incelenir.

Östrojen çekilme kanaması:
Burada yüksek östrojen düzeyinin aniden düşmesi nedeniyle kanama meydana gelir. Örnekler:
- Ovulasyon zamanında görülen intermenstrüel kanama östrojen piki sonrasında östrojen düzeyinin düşmesi ile meydana gelir
- Yenidoğan bebeklerde nadiren vajinal kanama olabilir. Burada sebep anneden geçen östrojenin doğum nedeniyle aniden kesilmesidir.
- Ooforektomi ameliyatı ile ovaryan östrojen kaynağının aniden kesilmesi
- Dışarıdan verilen östrojen ilaçlarının kesilmesi

Östrojen kırılma kanaması:
Burada uzun süre yüksek miktarda östrojen etkisiyle endometriumun aşırı kalınlaşması nedeniyle kanama meydana gelir. Örnek:
- Anovulatuar sikluslarda ovulasyon olmadığı için progesteron sentezi artmaz ve endometrium uzun süren östrojen etkisi altında kalır.
- Polikistik over sendromu (PCOS)

Progesteron çekilme kanaması:
 Östrojen ve progesteron etkisi altında prolifere olmuş endometriumda progesteronun aniden kesilmesi ile kanama başlamasıdır. Normal adet kanaması da bu mekanizma ile meydana gelir. Bu tür disfonksiyonel uterin kanamalara örnekler:
- Korpus luteum yetmezliği
- Dışarıdan verilen progesteron ilacının aniden kesilmesi
- Progesteron challenge testi

Progesteron kırılma kanaması:
Endometrium uzun süre ve fazla miktarda progesteron hormonuna maruz kalırsa atrofiye uğrar ve kanamaya başlar, buna progesteron kırılma kanaması denir.
- Progesteron içeren ilaçların uzun süre aralıksız kullanılması
- Korpus luteum persistansı (Halban sendromu)

Tanı:
Anormal uterin kanamanın nedenini araştırmak için anamnez ve fizik muayene dışında ultrasonografi, CT, MR, salin infüsyon sonografi (SİS), HSG, histeroskopi, endometrial biyopsi, kanama profili, hormon profili gibi yöntemler kullanılabilir.

Tedavi:
Altta yatan organik bir sebep olan kanamalarda nedene yönelik operatif girişimler veya ilaç tedavileri uygulanır sıklıkla. Myomektomi, polipektomi, enfeksiyon nedenli ise antibiyotik veya altta yatan endokrin bozukluk varsa ona yönelik ilaç tedavisi uygulanır.
Disfonksiyonel uterin kanamalarda operatif girişimler nadiren gerekir. Çoğunlukla ilaç tedavileri, yaşam tarzı değişiklikleri ile başarı elde edilir. Örneğin obez ve polikistik over hastası olan bir bayanda meydana gelen disfonksiyonel kanama kilo verme ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişiklikleri ile düzelebilir. Kanama kullanılan ilaçlara bağlı ise bunların düzenlenmesi ve değiştirilmesi gerekir.


İlgili Konular:
- Adet Düzensizliği
Normalde Adet Süresi ve Miktarı Ne Olmalıdır?
- Amenore (Adet Görememe)
Tamamını >>

PROGESTERON HORMONU

Progesteron 21 karbonlu (C21) steroid yapıda hormonlardan birisidir ve temel yapı taşı kolesteroldür. Seks hormonları grubundandır. Progestagen denilen hormon grubunun en önemli üyesidir. Progesteronun temel yapı taşı diğer seks hormonları gibi kolesteroldür. Kolesterol önce
pregnanolona sonra progesterona dönüşür. Progesteron ayrıca diğer steroid hormonların çoğu için de öncül madde konumundadır. Overlerden, adrenal bezden (sürrenal bez) ve gebelikte plasentadan sentezlenir.
İlk olarak 1933 yılında ABD'de Willard Myron Allen ve George Washington Corner tarafından tanımlanmıştır ve ismi pro-gestasyonel-steroid-keton = proge-ster-one şeklinde türetilmiştir (kaynak).

Progestin ve perogestagen terimleri karıştırılmamalıdır. Progestin sentetik olarak üretilen ve progesteron hormonu benzeri etki gösteren maddelere verilen isimdir. Progestinlerden bazıları: Levonorgestrel, nörotindron, norgestrel, medroksiprogesteron asetat, norgestimate, desogestrel, gestoden, dienogest, drospirenon.

Gebelikte progesteron 8. haftaya kadar esas olarak overde korpus luteumdan sentezlenir, daha sonra luteo-plasental shift meydana gelir yani üretim plasentaya kayar..

Progesteron hormonunun kadın vücudundaki etkileri:
- Vajen epitelinde glikojen depolanmasını azaltır, bundan dolayı vajende pH artar, alkali ortam oluşur. Progesteron etkisi ile vajen epitelinde intermediate hücre hakimiyeti oluşur (gebelikte olduğu gibi).
- Servikal mukusu kalınlaştırır ve pH'sını azaltır, asitleştirir. Bu gebeliği zorlaştırıcı bir etkidir.
- Endometrium gland ve stromasında antiproliferatif etki gösterir.
- Endometriumda östrojen reseptörü oluşumunu azaltır.
- Memelerde lobüler ve alveolar doku gelişimini arttırır.
- Ovulasyon (yumurtlama) öncesinde pozitif feedback etki ile FSH salınımını arttırır. Tersine LH üzerine negatif feedback etki yapar.
- Progesteron termojenik bir hormondur ve kadınlarda ovulasyon (yumurtlama) sonrasında vücut ısısındaki artıştan sorumludur.
- Vücutta su ve tuz tutulmasına neden olur.
- Düz kaslarda gevşeme sağlar. Bu nedenle gebelikte safra stazı, reflü, kabızlık gelişir.

Progesteron ölçümü (tahlil) hangi durumlarda yapılır?
- İnfertilite (kısırlık) tedavisinde ovulasyon tespiti için: Progesteron düzeyinde düşüklük ovulasyon olmadığı anlamına gelir.
- Ektopik gebelik (dış gebelik) tanısında

Progesteron ilaçları (progestin) hangi durumlarda kullanılır?
- Gebelik sırasında düşük tedavisinde
- Habitüel abortus
- Preterm eylem (erken doğum) proflaksisi
- İnfertilite (kısırlık) tedavisi ve IVF (tüp bebek) tedavileri
- Adet düzensizliği tedavisi
- PCOS (Polikistik over sendromu)
- Endometrial hiperplazi
- Menstrüasyonu geciktirmek amacıyla
- Katameniel epilepsi
- Doğum kontrolar hapları ve 3 aylık iğneler içerisinde bulunur
- Acil kontrasepsiyon amacıyla
- Amenore tanısında progesteron challenge testinde kullanılır


İlgili Konular:
- Östrojen Hormonu
- Kadınlarda Hormon Bozukluğu
- FSH Hormonu Yüksekliği
Prolaktin (Süt Hormonu) Yüksekliği
- İnfertilite (Kısırlık)
Tamamını >>

ADENOMYOZİS

ADENOMİOZİS 
(ENDOMETRİOZİS İNTERNA)
Uterusun myometrium tabakası içerisinde endometriuma ait bez ve stromal dokuların bulunmasıdır. Östrojen bağımlı büyüyen hastalıklardan birisidir, menopoz gibi östrojenin azaldığı durumlarda adenomyozis geriler.

Kimlerde daha yaygın görülür? Risk faktörleri nelerdir?
- İleri yaş
- Fazla doğum yapanlar (multiparite)
- Sezaryen veya uterin cerrahi geçirenler
- Polimenore (sık aralıklarla adet görenler)
- Erken menarş

Belirtiler ve bulgular:
- Aşırı ve uzun süreli adet kanaması (menoraji)
- Adet kanamasının pıhtılar halinde olması
- Dismenore (Adet sancısı)

Tanı:
Muayenede uterusun yumuşak ve global olarak büyümüş olması en belirgin bulgudur. Muayene, ultrason ve MR gibi yöntemler adenomyozis lehine bulgular verebilir ancak kesin tanı histopatolojik olarak histerektomi sonrasında koyulabilir.

Ayırıcı tanı:
Myoma uteri, endometrial polip, endometrial hiperplazi, endometrium ca. gibi aşırı kanama ile presente olan hastalıkların ayırıcı tanıda değerlendirilmesi gerekir.

Adenomyozis oluşumuna dair teoriler:
- Bazı uzmanlar endometrial hücrelerin myometrium içerisine direk invazyonu neticesinde adenomyozis oluştuğunu düşünmektedir. Sezaryen gibi uterus duvarına insizyon yapılan operasyonlar bu invazyona neden olabilir.
- Başka bir teoriye göre adenomyozis embrioyonun gelişme aşamasında myometrium içerisinde kalan endometrial hücrelerden gelişebilir.
- Postpartum endometrit gibi enfeksiyonların adenomyozis gelişimine sebep olabileceğine dair teori
- Kök hücrelerin myometriuma yerleşerek adenomyozise neden olabileceğine dair teori

Tedavi:
Adet kanamasını azaltmak için bazı ilaç tedavileri nadiren faydalı olabilir. Bu amaçla NSAI ilaçlar, KOK, GnRH analogları kullanılabilir. Uterin arter embolizasyonu uygulanabilir. En kesin tedavi yöntemi histerektomidir.


İlgili Konular:
- Endometriozis
Tamamını >>

SERVİKAL BAŞLIK

Servikal başlık (cervical cap) rahim ağzı üzerine oturan küçük lastik maddedir, diaframa benzer ancak daha küçüktür. Diafram gibi spermisidle birlikte kullanılır. Çok güvenilir bir korunma yöntemi değildir. İlişki sırasında rahatsızlık nazı çiftlerde meydana gelebilir penil irritasyon yapabilir.

Diafram gibi spermlerin rahim ağzından yukarıya rahim içerisine geçmesini önler. İlişkiden sonra 6 saat yerinde bırakılmalıdır, hemen çıkartılmamalıdır. 48 saate kadar yerinde kalabilir ancak daha uzun bırakılması sakıncalı olabilir. 48 saatten daha uzun süre içeride kalması durumunda toksik şok sendromuna, vajinal enfeksiyona, akıntıya neden olabilir. Nadiren servikal başlığın üretildiği maddeye karşı alerji gelişebilir.
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara karşı erkek prezervatifi (kondom) kadar koruyucu değildir, bu amaçla kullanılmalıdır.

İlgili Konular:
- Doğum Kontrol Yöntemleri
- Diafram
- Prezervatif (Kondom)
Tamamını >>

ÖSTROJEN HORMONU

Östrojen hormonu kadınlarda ve erkeklerde bulunan seks hormonlarından birisidir. Erkeklerde çok
düşük düzeylerde bulunur. Kadınlarda üreme fonksiyonları ve menstrüel siklus üzerinde önemli etkileri vardır.18 karbonlu (C18) steroid yapıda hormonlardan birisidir ve temel yapı taşı kolesteroldür. Östrojenler esas olarak overlerde (yumurtalıklarda) üretilir ve periferik dokularda (yağ dokusunda) androjenlerden aromatizayonla elde edilir.

1929 yılında Adolf Friedrich Johann Butenandt ve Edward Adelbert Doisy östrojen hormonunu ilk olarak izole eden bilim adamı olmuşlardır. Adolf Friedrich Johann Butenandt seks hormonları üzerine olan çalışmalarından dolayı 1939 yılında Nobel kimya ödülüne layık görülmüştür (kaynak 1, 2).

Kadınlarda 4 çeşit östrojen hormonu bulunur:
Östron (Estron, E1): Zayıf östrojenik aktivitesi vardır.
Östrdiol (Estradiol, E2): En güçlü östrojendir. Üreme çağındaki kadınlarda en fazla üretilen östrojen östradioldür.
Östriol (Estriol, E3): En zayıf östrojenik aktivitesi olandır. E2 ve E1'in matabolik son ürünüdür. Direk olarak overden salgılanmaz.
Östetrol (Estatrol, E4): Fetus karaciğerinde sentezlenir . Gebelik dışında erişkin kadın vücudunda bulunmaz.

Androstenedionun aromatizayonu ile üretilen östrojen Östron (E1)'dur. Testosteronun aromatizasyonu ile elde edilen östrojen östradiol (E2)'dür. Bu reaksiyonlarda rol alan enzim aromataz enzimidir. Bu reaksiyonlarda overlerde E1 ve E2 oluşurken; yağ, kas gibi periferik dokularda E1sentezlenir. E1 ve E2 birbirine 17-beta-hidroksisteroid dehidrogenaz emzimi ile dönüştürülebilmektedir.

Östrojen hormonunun kadın vücudundaki etkileri:
- Vajen epitelinde proliferasyon ve glikojen depolanmasını arttırır. Bu sayede vajende pH azalır yani asidik ortam oluşur. Vajende östrojen etkisi ile süperfisial hücre hakimiyeti sağlanır.
- Servikal mukusun pH'ını arttırır yani alkali hale getirir, bu sayede spermin serviksten geçmesini ve gebeliği kolaylaştırıcı etki gösterir.
- Servikal mukusun sıvı içeriğini arttırarak elastikiyetini arttırır, vizkozitesini azaltır. Bu sayede spermlerin serviksten rahim içerisine rahat geçmesini sağlar, bu östrojenin gebeliği kolaylaştırıcı fizyolojik bir etkisidir. Servikal mukusun elastikiyetinin azalması Spinn-Barkeit testini pozitif yapar. Ovulasyon (yumurtlama) zamanına yakın günlerde artan östrojen etkisi ile bu değişiklikler izlenir.
- Östrojen etkisi ile servikal mukusta sodyum klorür miktarı artar, bu da kristalziasyonuun artmasına ve eğreti otu görüntüsüne neden olur. Eğreti otu testi (Ferning testi) foliküle fazda ve gebelikte amnion sıvısı sızıntısı (EMR) varsa pozitifleşir; luteal fazla ve gebelik döneminde negatifleşir.
- Endometrium gland ve stromasında proliferasyon yapar
- Uterus (rahim) boyutlarının artmasını sağlar
- Endometriumda progesteron reseptörü oluşumunu arttırır.
- Tüplerde motiliteyi arttırır, gebeliği kolaylaştırıcı bir etkidir.
- Memelerde östrojen etkisi ile duktus gelişimi artar. (Progesteron lobüler ve alveolar doku gelişimini arttırır.)
- Pubertede kız çocuklarında meme gelişmesinde ve boy uzamasında etkilidir.
- Ovulasyon (yumurtlama) öncesinde artan östrojen pozitif feedback etki ile LH salınmasına neden olur, LH piki de ovulasyonu sağlar. Tersine FSH üzerine negatif feedback etki yaparak azalmasını sağlar.
- Vücutta su ve tuz tutulmasına neden olur.
- Kadında sekonder seks karakterlerinin gelişmesinde önemli rol oynar. Östrojen hormonu sentezlenemeyen kız çocuklarında adet görme başlamaz (amenore) ve meme gelişimi olmaz.
- Karaciğerde bağlayıcı proteinlerin ve pıhtılaşma faktörlerinin sentezi artar.
- Safra stazı ve safra salgısında kolesterol artışına neden olur.

Östrojen hormonu içeren ilaçlar:
Östrojenler ilaç olarak da çeşitli formlarda kullanılmaktadır. Sentetik olarak üretilebilen östrojen formları mevcuttur. Oral kotraseptifler (doğum kontrol hapları), doğum kontrolü amaçlı kullanılan iğneler, menopoz şikayetleri için kullanılan bazı hormon replasman tedavisi ilaçları sentetik östrojen formlarını içerirler.

KADINLARDA ÖSTROJEN HORMONU EKSİKLİĞİ
Östrojen eksikliği (hipoöstrojenizm) küçük yaşlarda meydana gelirse kız çocuğunda adet görmenin başlamaması, meme gelişiminin ve sekonder seks karakterlerinin oluşmaması gibi belirtiler meydana gelir. Üreme çağında ve daha ileri yaşlarda bir kadında meydana gelen östrojen eksikliği infertilite (kısırlık) veya ateş basması, vajinal kuruluk, adet düzensizliği, adet görememe gibi menopoz belirtilerine neden olabilir. Östrojen eksikliği altta yatan nedene bağlı olarak geçici veya kalıcı olabilir.
Östrojen eksikliği nedenleri incelendiğinde bazılarında over dokusu hasarı veya enzim eksikliği gibi nedenlerle direkt olarak östrojen hormonunun sentezinin bozuk olduğu görülürken, bazı nedenlerin beyinde hipotalamus ve hipofizdeki over fonksiyonunu sağlayan hormonların eksik olmasına bağlı olduğu görülür. Over fonksiyonları beyindeki hipotalamus ve hipofiz bölgelerinden salgılanan hormonlar ile kontrol altında tutulur (GnRH,  FSH, LH hormonu). FSH hormonu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Östrojen eksikliği nedenleri:
- Ovaryan disgenezi (Turner sendromu) durumunda overler disgenetik yani afonksiyonel olduklarından dolayı overlerde östrojen hormonu sentezi gerçekleşemez. Bu nedenle kız çocuğu adet görmeye başlayamaz ve meme gelişimi olmaz.
- İleri yaşlarda erken menopoz (prematür ovaryan yetmezlik) ve menopoz nedeniyle östrojen eksikliği gelişebilir. Bu durumda kısırlık, ateş basması, vajinal kuruluk, adet düzensizliği gibi şikayetler meydana gelebilir.
- GnRH sentez bozukluğu (Kalmann Sendromu)
- Hiperprolaktinemi
- Hipotalamo-hipofizer hastalıklar,beyin tümörleri
- Anoreksia nevroza, ciddi malnütrisyon
- Primer hipotiroidizm
- Kemoterapi
- Radyoterapi
- Enzim defektleri (17-alfa- hidroksilaz eksikliği)
- FSH reseptör defekti
- Konjenital lipoid adrenal hiperplazi
- Galaktozemi
- Over ile ilgili cerrahi operasyonlar
- Aşırı egzersiz
- Sheehan sendromu
- Fraji-X sendromu
- Aromataz enzim eksikliği

Östrojen fazlalığı nedenleri:
Kadınlarda östrojen düzeyinin normalden fazla olması östrojen üreten over tümörlerinde (granüloza hücreli tümör, tekoma), perimenopozal dönemde izlenebilir.

Östrojen hormonu ölçümü (tahlil) hangi durumlarda yapılır?
- İnfertilite (kısırlık) tanısı (E2)
- Menopoz tanısı (E2)
- Adet düzensizliği (E2)
- Amenore (E2)
- Gebelerde Down sendromu taramasında östriol (E3) ölçümü kullanılır


İlgili Konular:
- Progesteron Hormonu
- Kadınlarda Hormon Bozukluğu
- FSH Hormonu Yüksekliği
- Menopoz
- Amenore (Adet Görememe)
- İnfertilite (Kısırlık)
Tamamını >>

HELLP SENDROMU

HELLP sendromu şiddetli preeklampsi durumunda gelişen hemoliz, karaciğer enzimlerinde yükselme, platelet düşüklüğü ile karakterize durumdur. İsmini bu bulguların baş harflerinden almıştır:
H: Hemolysis: Hemoliz, kırmızı kan hücrelerinin parçalanması
EL: Elevated liver Enzymes: Karaciğer enzimerinde yükselme
L: Low Platelets: Kan pıhtılaşmasını sağlayan trombositlerin (plateletlerin) azalması

Hellp sendromu vakalarının yaklaşık %70'i gebeliğin son aylarında gelişir, kalan %30'u doğum sonrası dönemde gelişir. Gebeliklerin yüzde 0.1 ila 1'inde HELLP sendromu gelişebilmektedir. Preeklampsi hastalarının yaklaşık %15'inde HELLP sendromu gelişmektedir. HELLP sendromu her ne kadar preeklampsinin bir varyantı gibi görülse de hastaların bir kısmında (%10-20) hipertansiyon ve proteinüri izlenmez.

Risk faktörleri:
Daha önceki gebeliklerinde HELLP sendromu olanlar, preeklampsi, ileri anne yaşı, multiparite HELLP sendromu gelişmesi için risk faktörleridir (Preeklampside nulliparite risk faktörü olmasına rağmen HELLP sendromu gelişenlerin çoğu multipardır.)

Belirtiler:
- Baş ağrısı
- Yorgunluk
- Bulantı, kusma
- Sağ üst karın bölgesinde ağrı
- Derin soluk alındığında omuz ağrısı (karaciğer kapsül gerilmesine bağlı)
- Görme bozukluğu, bulanık görme
- Ödem
- Tansiyon yükseliği (her zaman olmayabilir)
- Proteinüri (her zaman olmayabilir)
- Burun kanaması, diş eti kanaması gibi kolay kanama olması

HELLP'e bağlı gelişebilecek komplikasyonlar:
- DIC (Dissemine intravasküler koagülasyon)
 -ARDS (Akut respiratuar distres sendromu)
- Pulmoner ödem
- Böbrek yetmezliği
- Karaciğer hematomu ve rüptür
- Dekolman plasenta

Belirtiler şu hastalıklara benzer:
- Grip ve diğer üst solunum yolu enfeksiyonları
- Safra kesesi hastalıkları
- Hepatit
- ITP (İdiopatik trombositopenik purpura)
- TTP (Trombotik trombositopenik purpura)

Tedavi:
Gebelik sırasında HELLP sendromu izlendiğinde genellikle doğum gerekir ve doğumla birlikte hızla düzelme izlenir. Doğum sonrası gelişen HELLP sendromunda ise destek tedavisi, kan ürünleri ve platelet transfüzyonu, steroid tedavisi uygulanır genellikle. HELLP sendromundan dolayı doğumun erken gerçekleşmesi bebeği prematürite riskleri ile karşı karşıya bırakmaktadır.

Önlem:
HELLP sendromu veya preeklampsiyi önleyecek net bir tedavi geliştirilmemiştir. Ancak gebelik sırasında düzenli muayene ve kan basıncı kontrolü yapılması ve kan basıncı yüksekliği saptanan hastaların yukarıda anlatılan belirtilerden doktorlarını hızla haberdar etmeleri HELLP sendromunun erken tanınmasını ve komplikasyonların daha az yaşanmasını sağlayacaktır.

İlgili Konular:
Preeklampsi 
- Gebelikte Tansiyon Yüksekliği (Hipertansiyon)
Tamamını >>

UTERİN SEPTUM (RAHİM İÇERİSİNDE PERDE)

Uterin septum (rahimde perde, bölme) nedir?
Rahim (uterus) armut büyüklüğünde ve içerisi boş olan bir organdır. Rahim içerisindeki bu boşluğu sağ ve sol şeklinde ikiye ayıran perde şeklinde oluşuma septum denir. Uterusun en sık görülen doğumsal anomalisidir. Rahim içi perde veya rahim içi bölme, çatal rahim, uterus septus, septat uterus gibi isimler de kullanılır. Bu perde rahimin en üstünden başlayarak rahim ağzına hatta bazen daha da aşağıya vajina boyunca kadar inebilmektedir (vajinal septum, vajinada perde). Bazen rahim içerisinde septum olmadan sadece vajinayı ikiye ayıran bir septum olabilmektedir. Uterusun dış taraftan görünümü normaldir fakat iç kısımda iki endometrial kavite vardır. Bikornuat uterusta dışardan çökük vaziyette fundus ve iki endometrial kavite vardır. Arcuat uterusta ise minimal bir fundal çöküklük şeklinde görüntü vardır.

Uterin septum neden olur?
Rahim, rahim ağzı ve vajina anne karnında organların gelişim aşamasında sağ ve sol iki ayrı parça olarak gelişir ve sonradan orta hatta birleşerek tek organ halini alır (müller kanalı). Bu birleşme işleminde problem olduğunda orta hatta septum oluşmaktadır (rezorpsiyon defekti). Bu tür müllerian kanal gelişim hatalarının en sık görüleni uterin septumdur.

Belirtiler:
Uterin septum (rahim içerisinde perde, bölme) olan hastaların genellikle gebe kalmakta problem yaşamadıkları kabul edilir ancak gebeliklerinde düşük ve erken doğum daha sık görülmektedir. İnfertilite (kısırlık) problemi olan hastalarda genellikle tek neden olarak septum bulunmamaktadır, bu nedenle bu hastalarda ameliyat kararı vermekden önce diğer infertilite nedenlerinin araştırılması gerekir. Tersini iddia eden araştırmalar olsa da septum dışında infertilite için bir neden bulunamayan hastaların septum rezeksiyonu sonrası gebe kalma oranlarında artış olduğunu gösteren araştırmalar da vardır (kaynak). Uterin septum tekrarlayan düşüğe (3 kere arka arkaya düşük yapmak) neden olabilir. Diğer bir belirti dismenore (ağrılı adet görme) olabilmektedir.
Vajinal septum varlığında cinsel ilişkide zorlanma, zor doğum gibi belirtiler olabileceği gibi yıllarca fark edilmeyen vakalar da olabilmektedir. Vajinal tampon yerleştirildiği halde adet kanının dışarıya sızması da vajinal septumun bir belirtisi olabilir.

Uterin anomaliler ve abortus:
Uterin anomaliler sıklık sırasıyla: Septum (en sık), bikornus, arkuat, unikornus, didelfis şeklindedir. Bunlar içerisinde abortus riski en yüksek olan uterin septum iken, preterm doğum riski en yüksek olan uterin didelfistir. Uterin septumdan sonra abortus riski en fazla olan anomali unikorn uterustur.

Tanıda HSG, ultrasonografi (özellikle transvajinal ultrason) ve MR faydalıdır.

Tedavi - Histeroskopik septum rezeksiyonu ameliyatı:
Uterin septum tedavisinde (perde, bölme ameliyatı) en yaygın uygulanan yöntem histeroskopik rezeksiyondur. Vajinadan rahim içerisine uzanan kamera yardımıyla septum kesilir (bkz: histeroskopi). Histeroskopik septum rezeksiyonu ameliyatında myometrium kesisi yapılmadığı için daha sonraki doğumların sezaryen ile gerçekleştirilmesini gerektirmez. Septum rezeksiyonu sonrası gebe kalma oranının arttığı, düşük oranının azaldığı, canlı bebek doğurma oranının arttığı bildirilmektedir (kaynak 1, 2). Tekrarlayan düşüğü olan hastalarda (arka arkaya 3 düşük) septum rezeksiyonu sonrası canlı doğum oranları artmaktadır.
Günümüzde septum rezeksiyonu çoğunlukla histeroskopik yöntemle yapılsa da bunun mümkün olmadığı hallerde laparotomi ile uterin fundustan yapılan kesi ve wedge ezeksiyon ile septum rezeke edilerek yeniden kavite oluşturulabilmektedir (Jones metroplasty, Tompkins metroplasty). Bu tür amelyatlardan sonra oluşacak gebeliklerde doğumun sezaryenle gerçekleştirilmesi gerekir.
Septum rezeksiyonundan iki ay sonra çekilen HSG ile kontrol edilmesi önerilir. Bu kontrolde 1 cm'den büyük rezidü septum varsa tekrar ameliyat edilmesi önerilmektedir.

Uterusla ilgili diğer anomalilere (unikornus, bikornus didelfis) üriner sistem anomalileri eşlik edebilmektedir ancak uterin septum ile üriner anomaliler ilişkili değildir.


İlgili Konular:
- Rahimin Doğumsal Anomalileri
- Rahmin Doğuştan Olmaması (RKM Sendromu)
- İnmemiş Over (Ektopik Over)
Tamamını >>

ABDOMİNAL GEBELİK

GEBELİĞİN KARIN İÇERİSİNE YERLEŞMESİ

Gebelik normalde uterus içerisinde yerleşir ve doğuma kadar büyümesine burada devam eder. Uterus dışında tüplerde , overlerde, servikste gebelik oluşmasına dış gebelik (ektopik gebelik) denir. Abdominal gebelikte ise yerleşim bütün bu yerlerin dışında karın içerisinde peritoneal kavitede gerçekleşmektedir. Abdominal gebelik dış gebeliğin bir türü olarak tanımlanabilir. Dış gebeliklerin yaklaşık %1'i abdominal gebeliktir ve mortalite oranı yaklaık %0.5 civarındadır (kaynak). İnsidansı her 10bin-30 bin gebelikte bir civarında bildirilmektedir. Histerektomize hastalarda da abdominal gebelik gelişebilmektedir (kaynak).

Ektopik gebelik türleri içerisinde morbidite ve mortalitesi en yüksek türdür. En geç tanı alan ektopik gebelik abdomial gebeliklerdir.

Abdominal gebelik karın içerisinde karaciğer, dalak, barsak, omentum, pelvik yan duvarlar, broad ligament, diafram gibi çeşitli organlara implante olabilmektedir (kaynak 1, 2, 3). Bir vaka bildiriminde karaciğere implante olan gebeliğin cerrahi tedavi uygulanmadan metotreksat tedavisi ve potasyum klorid enjeksiyonu ile tedavi edildiği bildirilmiştir (kaynak).

Abdominal gebelik sperm ve ovumun direkt karın içerisinde fertilize olmasıyla oluşursa buna primer abdominal gebelik denir, fertilizasyonun tubada meydana gelmesinden sonra tubal abort sonrası gebeliğin karın içerisinde bir bölgeye implante olmasıyla oluşursa buna sekonder abdominal gebelik denir. Studdiford kriterleri'ne uyan abdominal gebelikler perimer abdominal gebelik olarak sınıflandırılır, bu kriterler:
- Tuba ve overlerin normal yapıda olması
- Uteroplasental fistül olmaması
- Tubal abort ihtimalini ekarte etmek için erken gestasyonel haftalarda kesenin sadece peritoneal yüzeye bağlı olması

Belirtiler:
Belirtiler abdominal gebeliğin yerleşim yerine göre değişiklik gösterebilir. Bazen gebeliğin çok ileri aylarına kadar hatta terme kadar farkedilmeyebilir. Ağrı, karın içi kanama, karın içi organ rüptürleri, hemorajik şok gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. Termde canlı doğumla sonuçlanan abdominal gebelikler mevcuttur (kaynak 1, 2). Abdomainal gebeliklerde bebeğe ait konjenital anomaliler normaldan daha sık görülmektedir. Bebekte IUGR, yüz ve ekstremite defektleri sık görülmektedir.
Çok nadiren abdominal gebelikte fetus ölür ve kalsifiye olarak "taşlaşır", yıllarca bu şekilde farkedilmeden anne karnında kalabilir (bkz: taş bebek, lithopedion).

Artan B-HCG hormonuna rağmen uterus içerisinde ve tubalarda gebelik izlenememesi başlıca şüpheyi yaratır ve ultraosonografi, MR, CT gibi yöntemler ile tanıya gidilir.

Risk faktörleri:
- PID (Pelvik enflamatuar hastalık)
- Multiparite
- IVF ve ICSI gibi yardımı üreme teknikleri

Tedavi:
Cerrahi tedavi öncelikli uygulanan yöntem olmakla beraber nadiren metotrexate tedavisi de uygulanmaktadır ancak metotreksat tedavisi tubal ektopik gebeliklerdeki kadar başarılı olmamaktadır. Ameliyat sırasında özellikle plasentanın çıkarılması esnasında çok ciddi büyük kanamalar meydana gelebilir bu nedenle laparotomi tercih edilir ancak laparoskopi ile tedavi edilen vakalar da vardır. Bazı vakalarda kanama riski nedeniyle sadece fetus çıkarılarak plasenta yerinde bırakılmıştır ve metotreksat tedavisi verilmiştir.


İlgili Konular:
- Ektopik Gebelik (Dış Gebelik)
- Servikal Gebelik
Ovaryan Gebelik
- Heterotopik Gebelik
Tamamını >>

SPERM ALERJİSİ (SEMİNAL PLAZMA ALERJİSİ)

CİNSEL İLİŞKİ SONRASINDA ALERJİ OLMASI

Sperm sıvısı (semen, meni) içerisindeki maddelere karşı kadında meydana gelen alerjiye sperm alerjisi denir. Aslında sperm alerjisi terimi yanlıştır çünkü alerji spermlere karşı değil spermin içinde bulunduğu seminal plazmaya (semen sıvısı) karşı gelişir, bu nedenle seminal plazma alerjisi denir. Bunun dışında halk arasında balayı alerjisi, vajina alerjisi gibi isimlendirmeler de kullanılmaktadır. Seminal plazma alerjisi veya seminal sıvı alerjisi en doğru isimlendirmedir.
Lokal olarak vajina ve etrafında alerjik reaksiyonlar meydana gelebileceği gibi bütün vücutta yaygın reaksiyonlar da görülebilir. Alerjik reaksiyon cinsel ilişki sırasında veya sonrasında meydana gelebilir.
Sperm alerjilerinin yaklaşık yarısı ilk cinsel ilişkide meydana gelmektedir. Ancak daha önceki ilişkilerde hiçbir sorun yaşanmadığı halde sonradan başlayan seminal plazma alerjisi vakaları da bildirilmiştir (kaynak).

Belirtiler:
- Vulva ve vajinada kaşıntı, şişme, ağrı, yanma, kızarıklık
-Yüzde, dudaklarda, dilde şişme ve ödem, nefes darlığı, gözlerde kaşıntı gibi sistemik belirtiler meydana gelebilir. Sistemik şikayetleri olan hastaların çoğu atopik bünyeye sahiptir.
Belirtiler erkeğin kadının içerisine boşalmasından hemen sonra başlayabileceği gibi dakikalar hatta saatler sonra da meydana gelebilir. Alerji ile ilgili şikayetler çoğunlukla ilişkiden sonraki yarım saat içerisinde başlar ve bir gün içerisinde geçer. Bahsedilen belirtilerin ilişki ile meydana gelmesi fakat kondom kullanıldığında görülmemesi tanıda şüphe yaratan en önemli kriterdir. Tanı cilt testleri ile desteklenebilmektedir.
Vajina içerisine boşalma olmadan sadece spermlere (meni) cilt teması ile de alerjik reaksiyon oluşabilmektedir (kaynak).
Alerjinin ilişki sırasında kullanılan kayganlaştırıcı kremler, latex veya başka maddelere karşı gelişip gelişmediği sorgulanmalıdır. Kandidiyazis (mantar), vulvovajinit, kontakt dermatit ayırıcı tanıda düşünülmelidir.

Kısırlık:
Seminal plazmaya karşı alerji olması infertiliteye (kısırlığa) direkt olarak neden olmaz ancak bu çiftler kondomsuz cinsel ilişkiye giremedikleri için ilk aşamada gebelik elde edemezler (kaynak). Hamilelik  planlayan çiftlerin aşılama yöntemi ile gebelik elde etmeleri mümkündür. Aşılama yönteminde seminal plazmadan arındırılarak yıkanan spermler rahim içerisine verildiği için alerji oluşmamaktadır. Gebelik planlayan çiftler için diğer bir seçenek desensitizasyon tedavisi sonrası normal yolla ilişki ile gebelik elde etmektir.

Tedavi:
Tedavide en pratik yöntem kondom (prezervatif) kullanılmasıdır. Bunun dışında ilişki öncesi anti-alerjik ilaçlar alınması, desensitizasyon (immünoterapi) tedavileri gibi uygulamalar da vardır. Geri çekme yöntemiyle ilişkide içeri boşalma olmayacağı için alerji maydana gelmez.
Desensitizasyon tedavisi amacıyla dilüe edilmiş semen dereceli olarak intravinal uygulanır veya erkeğin semeninden elde dilmiş seminal plazma proteinleri subkutan uygulanır.

Not: TDK'ya göre doğru yazılışı: alerji, alerjik (allerji, allerjik: yanlış)

İlgili Konular:
- Cinsel İlişki Sırasında Ağrı Olması (Disparoni)
- Vajinada Akıntı (Vajinit)
- Vajinada Mantar Enfeksiyonu
Tamamını >>

KAPALI RAHİM ALMA AMELİYATI (LAPAROSKOPİK HİSTEREKTOMİ)

Laparoskopik histerektomi diğer laparoskopik ameliyatlar gibi son 20 yılda giderek artan şekilde uygulanmaktadır. Histerektomi yani rahmin alınması ameliyatı çoğu zaman açık yöntemle uygulanan bir ameliyat olsa da bazı durumlarda kapalı yöntemle yani laparoskopik olarak gerçekleştirilmesi mümkündür. Laparoskopik (kapalı yöntemle) ameliyat nedir, nasıl yapılır, avantajları nelerdir gibi konularda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kapalı rahim alma ameliyatında over kisti ve diğer jinekolojik ameliyatlarda olduğu gibi genellikle göbekten ve kasık bölgelerinden yaklaşık 1 santimetrelik küçük delikler vasıtasıyla karın içerisine kamera ve diğer aletler yerleştirilir, ameliyat bu şekilde gerçekleştirilir. Diğer laparoskopik ameliyatlar gibi genel anestezi ile gerçekleştirilir, spinal veya epidural anestezi (belden aşağısının uyuşturulması) ile yapılması mümkün değildir.

Kapalı yöntemle rahmin alınması (laparoskopik histerektomi) ameliyatı en yaygın olarak myom, adenomyozis, tedaviye dirençli vajinal kanama, premalign lezyonlar, endometrial hiperplazi gibi nedenlerle uygulanır. Jinekolojik kanserlerde de lenf nodu diseksiyonu dahil olabilecek şekilde uygulanabilmektedir.

Laparoskopik histerektomi serviks (rahim ağzı) dahil alınacak şekilde uygulanabilir (laparoskopik total histerektomi) veya serviks alınmadan uygulanabilir (laparoskopik supraservikal histerektomi). Uterus (rahim) karından dışarıya vajinal yoldan veya morselatör ile karındaki deliklerden çıkarılabilir. Kapalı yöntemle rahim alma ameliyatında gerekli ise yumurtalıklar da alınabilmektedir (ooforektomi).

Uterusun karın içerisinde yeterli çalışma alanı bırakmayacak kadar büyük olduğu durumlarda ve ciddi karın içi yapışıklıklar varlığında laparoskopik yöntem genellikle tercih edilmez.



Kapalı (laparoskopik) rahim alma ameliyatı sonrası:
Kapalı yöntemde açık yapılan rahim alma (histerektomi) ameliyatında olduğu gibi karın bölgesine büyük bir kesi yapılmaz. Bu nedenle ameliyattan sonra yara yeri enfeksiyonu, yara açılması, ağrı gibi problemler çok daha az olur. Hastanın günlük hayatına başlaması ve işine dönmesi daha erken gerçekleşir. Hasta genellikle 1-2 gün hastanede kalır sonrasında taburcu edilir, çalışan hastaların işine dönmesi genellikle 2-3 hafta içerisinde gerçekleşebilir. Ameliyattan ortalama bir ay sonra doktor muayenesinde bir sakınca görülmezse cinsel ilişki başlayabilir. Ameliyattan sonraki ilk hafta çok az miktarda vajinal kanama veya lekelenme olabilir, fazla miktarda kanama ve ağrı durumunda doktora başvurulmalıdır. Ağrı ameliyattan sonraki ilk günlerde hafif derecede olur daha sonra tamamen geçer, ciddi boyutta rahatsız edici bir ağrı ameliyat gününden sonra görülmez genellikle. Ameliyatı yapan doktorun önerileri doğrultusunda banyo, duş vb. işlemlere genellikle ameliyattan 2-3 gün sonra başlanabilir. Eğer ameliyatta yumurtalıklar alınmışsa ameliyattan sonraki haftalarda ateş basması, sıcak basması, terleme gibi menopoz şikayetleri bazı hastalarda başlayabilir, bu durumları doktorunuza iletmelisiniz.
Kapalı rahim ameliyatında rahim ağzı (serviks) alınmışsa ameliyattan sonraki yıllarda smear (simir) testi yapılmasına artık gerek yoktur, ancak rahim ağzı alınmamışsa smear testi yapılmaya devam edilir.

Ameliyattan sonra aşağıdaki durumlarda acilen doktora başvurulmalıdır:
- Ateş
- Fazla miktarda vajinal kanama (adet kanaması kadar veya daha fazla)
- Ağrı kesici alınmasına rağmen çok rahatsız edici karın veya kasık ağrısı
- Kötü kokulu vajinal akıntı
- Bulantı, kusma
- Göğüs ağrısı, nefes alıp vermede zorlanma
- Ciltteki yara yerlerinden beyaz veya kanlı akıntı olması
- Bacaklarda aşırı şişme, renk değişikliği, kızarma, morarma
- İdrar yaparken yanma, ağrı (ameliyattan sonraki ilk günlerde sonda takıldığı için sık görülür)

Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi:
Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi (LYVH, LAVH) ameliyatında ameliyatın ilk kısmı laparoskopik yöntemle karından yapılırken kalan ikinci kısım vajinal yoldan (alttan) tamamlanır. Laparoskopik histerektomide vajinal herhangi bir işlem yapılmaz bütün ameliyat karından tamamlanır. Laparoskopi yardımlı vajinal histerektomi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Rahim sarkması gibi bazı durumlarda rahim alma ameliyatının tamamı vajinal yoldan yapılabilmektedir, bu durumda karından açık veya kapalı hiçbir işlem yapılmaz, bu ameliyata vajinal histerektomi denir.


İlgili Konular:
- Histerektomi (Rahim Alma Ameliyatı)
- Laparoskopi Yardımlı Vajinal Histerektomi
- Vajinal Histerektomi
- Laparosopik Myomektomi
Tamamını >>

KAPALI MİYOM AMELİYATI (LAPAROSKOPİK MYOMEKTOMİ)

Miyom (myoma uteri) kadınlarda en yaygın görülen iyi huylu tümörlerden birisidir. Miyomlar her zaman tedavi veya ameliyat gerektirmezler ancak ameliyat gerektiren myomlar için uygulanan tekniklerden birisi de laparoskopik ameliyat yöntemidir. Her miyom için laparoskopik ameliyat mümkün değildir ancak mümkün olan hastalarda çeşitli avantajlar içerir. Laparoskopik miyom ameliyatının açık yöntemle yapılan miyom ameliyatına göre başlıca avantajları karında daha az yara izi olması, ameliyat sonrası iyileşme süresinin daha kısa olması, yara yeri enfeksiyonu riskinin çok düşük olması, ameliyat sonrası daha az ağrı olmasıdır. Açık yöntemle ve diğer yöntemlerle miyom ameliyatı yapılması hakkında bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Laparoskopi (kapalı ameliyat) miyomlar dışında da karın içerisindeki bir çok hastalığın tedavisi için jinekolojide ve diğer branşlarda yaygın olarak uygulanan bir yöntemdir, laparoskopi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopik (kapalı) miyomektomi subseröz ve intramural miyomlarda tercih edilir (bkz: miyom türleri). Ameliyat planlanan bir miyom hastasında laparoskopik yöntemin tercih edilmesi esnasında en önemli kriter cerrahın tecrübesidir. Bu yöntemde tecrübeli olan cerrahlar kendi tecrübeleri doğrultusunda laparoskopi için uygun vakaları seçseler de genellikle çok büyük olmayan (8-10 cm'den küçük), ve 4'ten az sayıda myomu bulunan hastalar tercih edilmektedir. Bazı araştırmalar 4 ve daha fazla miyom varlığında, intraligamanter miyomlarda, büyük miyomlarda laparoskopi uygulandığında komplikasyon oranında artış olduğunu bildirmiştir (kaynak). Ameliyattan önce miyomların yeri ve büyüklükleri ultrasonografi ile dikkatlice değerlendirilir hatta bazı durumlarda MR ile değerlendirilir. MR miyomların boyutu ve lokalizasyonu konusunda, adenomyozis varlığı konusunda daha net bilgi verebilmektedir.



Laparoskopik myom ameliyatında myomlar rahim duvarından çıkarıldıktan sonra karın dışarısına genellikle "morselatör" denilen alet ile parçalanarak alınır.

Ameliyattan sonra miyomlar tekrar oluşur mu?
Açık ameliyatta olduğu gibi laparoskopik myomektomiden yıllar sonra da miyomların tekrarlama riski vardır. Tekrar miyom oluşma riski ameliyat sırasında 35 yaşından genç olanlarda ve çok sayıda miyom varlığında daha fazladır, bir veya iki myom nedeniyle uygulanan ameliyatlardan sonra tekrar miyom oluşma riski düşüktür (kaynak). Daha sonraki yıllarda tekrar miyom oluşsa dahi bunların büyük kısmı tekrar ameliyat gerektirmemektedir. Yapılan araştırmalarda miyom ameliytatının laparoskopik (kapalı) veya açık yöntemle yapılmasının tekrarlama açısından fark yaratmadığı gözlenmiştir (kaynak).

Laparoskopik (kapalı) miyom ameliyatı sonrası:
- Hamilelik planlayanların ameliyattan sonra en az 6 ay korunmaları önerilir. Daha erken dönemde gebe kalınması riskli olabilir.
- Laparoskopik miyom ameliyatı olanlar ameliyattan sonra kendini iyi hissettiğinde, ağrı hissetmediğinde cinsel ilişkiye başlayabilir. Bu süre genellikle 15-30 gün arasında değişir.
- Laparoskopik miyomektomi ameliyatından genellikle bir veya iki gün sonra hasta taburcu edilir ve bir hafta sonra kontrole gelmesi önerilir. İlk kontrollerden sonra 6 ay veya yılda bir kontroller ile takibe devam edilir.
- Ameliyat sonrasında hastanın günlük hayatındaki her işi rahat yapabilmesi 1-2 hafta içerisinde gerçekleşir. Çalışan hastalar işlerine 2-4 hafta arasında dönebilmektedir genellikle. İyileşme süreci açık ameliyata göre daha kısa sürer ve daha ağrısız geçer.


İlgili Konular:
- Myomektomi (Miyom Alınması Ameliyatı)
- Miyom Nedir?
- Miyom Tedavisi
- Miyomlarda Embolizasyon Tedavisi
- Laparoskopik Histerektomi
Tamamını >>

HAMİLELİKTE VE DOĞUMDAN SONRA İDRAR KAÇIRMA (İDRAR TUTAMAMA)

GEBELİK DÖNEMİNDE VE DOĞUM SONRASI  İDRAR KAÇIRMA 
Hamilelik sırasında idrar kaçırma (idrarını tutamama, üriner inkontinans) problemi oldukça yaygın rastlanan bir durumdur. Hamilelikte sık idrara çıkma hemen her zaman görülen bir durumdur ve normal bir durum olarak kabul edilir; bu duruma bazen idrar kaçırma eşlik edebilir. Bazı hamilelerde ara sıra ve az miktarda idrar kaçırma olurken bazı hamilelerde daha ciddi boyutlarda olabilmektedir. İdrar kaçırma şikayetine gebeliğin ilk 3 ayında nadiren rastlanır, 4. aydan sonra artmaya başlar, gebeliğin son aylarında da yaygındır. Bütün hamilelerin yaklaşık yüzde 50'si idrar kaçırma durumu ile karşı karşıya kalmaktadır. Genellikle doğumdan sonra lohusalık döneminde idrar kaçırma problemi kendiliğinden ortadan kalkar ancak nadiren devam edebilir.

Hamilelerde idrar kaçırma nedenleri:
- Gebelik süresince büyüyen uterusun (rahim) mesaneye baskı yapması
- Mesane ve mesane boynundaki sfinkterin anatomik olarak yer değiştirmesi
- Gebelikte artan progesteron hormonunun mesane sfinkter kaslarında gevşemeye neden olması

 Gebelik sırasında görülen idrar kaçırma genellikle "stres inkontinans" şeklindedir yani öksürme, hapşırma, gülme, egzersiz, ani hareket gibi mesane üzerine basıncı arttıran durumlarda gerçekleşen idrar kaçırmadır.
Gebelik sırasında nadiren "urge inkontinans" denilen aniden sıkışma ve tuvalete yetişememe şeklinde gerçekleşen idrar kaçırma da meydana gelebilir. Bu durumda hasta acilen tuvalet ihtiyacı hisseder ve tuvalete yetişmeye çalışır ve tuvalete oturamadan bir miktar idrar kaçırır. Bu tip idrar kaçırma gebelikte nadiren görülür.

Tedavi ve önlem:
Hamilelik sırasında idrar kaçırmayı önlemek için en kolay ve faydalı yöntem Kegel egzersizi yapmaktır. Kegel egzersizi herkesin evinde kısa sürede kendi kendisine yapabileceği basit ve etkili bir yöntemdir. İdrar torbası etrafındaki ve pelvis tabanındaki kasları güçlendirerek istemsiz idrar kaçırmaları engeller. Kegel egzersizleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kegel egzersizine başlar başlamaz fayda beklenmemelidir, hergün düzenli olarak egzersiz yapan kişide genellikle 4-6 hafta sonunda fayda görülmeye başlanır. 6 hafta boyunca Kegel egzersizi yapılmasına rağmen fayda görülmemişse başka tedavi yöntemleri için doktora danışılmalıdır.
İdrar kaçırma zamanlarını not etmek ve çizelge oluşturmak işe yarayabilir. Buna göre gün içerisinde idrar kaçırma olan saatler belirlenir ve bu saattler yaklaştığında planlı olarak idrar yapılırsa idrar kaçırma engellenebilir.

DOĞUMDAN SONRA İDRAR KAÇIRMA
Doğumdan hemen sonraki aylarda idrar tutamama şikayetine yaklaşık %20-30 oranında rastlanmaktadır (postpartum üriner inkontinans). İdrar tutamama şikayeti normal doğumdan sonra daha sık görülmekle beraber sezaryen ameliyatından sonra da görülebilmektedir (kaynak). Bazı araştırmalarda elektif sezaryen doğum sonrası stres üriner inkontinansın normal doğuma göre daha az görüldüğü ancak ilerlemeyen doğum eylemi nedeniyle uygulanan sezaryenlerden sonra oranın normal doğuma benzer görüldüğü belirtilmiştir (kaynak). Bu tür çalışmalarda stres inkontinansın doğum eylemi sırasında pelvik taban doku ve kaslarında meydana gelen hasara bağlı geliştiği vurgulanmıştır.
Doğum sırasında spinal veya epidural anestezi uygulanan hastalar doğumdan sonraki ilk günlerde geçici idrar kaçırma problemi yaşayabilirler, bu tür anestezinin idrar kaçırma şeklinde kalıcı etkisi olmaz.
Kegel egzersizlerine gebelik sırasında ve doğum sonrasında devam etmek doğumdan sonra idrar kaçırmaları önlemek açısından faydalıdır. Doğumdan sonra en az 3 ay düzenli yapılması önerilir.
Doğumdan sorraki aylarda aşırı çay içmek, kahve tüketimi, kolalı içecekler ve alkol tüketimi mesane kontrolünü azaltır; bu tür içeceklerden kaçınmak idrar kontrolünü kolaylaştırır. Bu önlemlere rağmen geçmeyen idrar kaçırma (üriner inkontinans) mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Kegel Egzersizi
- Gebelikte Sık İdrara Çıkma
- Gebelikte İdrarda Kan Olması
- Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonu
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"