LİNEA NİGRA (KARINDA KOYU RENK ÇİZGİ)

Linea Nigra veya Linea Negra denilen çizgi bazı hamile bayanlarda oluşan göbek altından başlayarak aşağıya doğru uzanan dikey koyu çizgidir. Genellikle gebeliğin 4. - 5. aylarında sonra oluşur ve koyu tenli hamilelerde daha sık görülür. Gebelikte meydana gelen hormonal değişiklikler nedeniyle ciltte melanin pigmentinin artmasından dolayı oluşur. Gebelik bittikten sonra çoğunlukla bu çizgi kaybolur fakat bazı bayanlarda tamamen geçmeyebilir. Bu çizginin bebeğin kız veya erkek olmasıyla hiçbir ilgisi yoktur, halk arasındaki bu tür söylentiler asılsızdır.

Yüzde oluşan diğer lekeler ve koyulaşmalar (melazma, gebelik maskesi), çiller, meme uçlarında koyulaşma gibi diğer renk değişiklikleri de eşlik edebilir.

Gebelikte yetersiz folik asit vitamini alanlarda daha sık görüldüğüne dair bildirimler vardır ayrıca güneşe fazla maruz kalmamak da alınabilecek önlemlerdendir.

İlgili Konular:
- Hamilelikte Vücutta Meydana Gelen Değişiklikler
Tamamını >>

ZİYARETÇİ DEFTERİNE YAZABİLİRSİNİZ

Site hakkında görüş, öneri, istek ve fikirlerinizi yeni açılan ziyaretçi defterine yazabilirsiniz. Bu şekilde jinekolojivegebelik.com ziyaretçilerin görüşleri ve istekleri doğrultusunda gelişecektir. Ziyaretçi defterine burayı tıklayarak veya sağ sütundan ulaşabilrisiniz.
Tamamını >>

SİTEMİZ NORMAL YAYIN HAYATINA DÖNDÜ

Bir önceki yazıda açıklandığı gibi Blogger.com 'a getirilen erişim yasağından gerekmediği halde dolaylı olarak kısmen etkilenen sitemiz bu akşam itibariyle yasağın kalkmasından dolayı normal yayın hayatına dönmüştür. Sorunsuz bir şekilde sitedeki bütün resim ve yazılara erişilebilmektedir.

Wikipedia sitesinde blogger terimine "In October 2008 Turkey blocked access to Blogger" bilgisinin eklenmesi örneğinde olduğu gibi ülkemizdeki internet yasaklamalarını bütün dünyaya duyurmuş ve ansiklopedilere kaydettirmiş olduk. Umarız yakın zamanda internet ve erişim düzenlenmesi konularında ülkemizde uzman bir kurul oluşturulur ve blogger, youtube benzeri birçok siteden mahrum olmadığımız gibi zararlı içerik bulunduran sitelerden de daha efektif şekilde korunmuş oluruz.
Tamamını >>

GOOGLE'A VE İNTERNETE ERİŞİM -HENÜZ- TAMAMEN ENGELLENMEDİ !

jinekolojivegebelik.com da neden dizayn bozuk görünüyor ve resimler izlenemiyor ?

Başlıktada yazdığı gibi google'a erişim -henüz- mahkeme kararı ile engellenmedi fakat google'ın en büyük, en güzel ve en faydalı (üstelik ücretsiz) hizmetlerinden birisi "blogger"a (www.blogger.com) erişim mahkeme kararı ile engellendi. Belki onbinlerce siteden sadece birkaçının uygunsuz içerik yayınlamasından dolayı bu site gibi binlerce faydalı siteye de erişim engellenmiş oldu. Binlerce web sitesi sahibi insanın emeğine yazık oldu.

Bütün blogger sitelerine mahkeme kararı ile erişim engellendiği için blogger tabanlı olan web sitemdeki resimler de görüntülenemez hale gelmiştir. Bu aksaklığı kısa sürede düzeltmeye çalışacağım. Binlerce siteye erişim tamamen imkansız hale geldi, bu site gibi bazılarında ise sadece resimler izlenemiyor. Bu sitedeki bütün yazılara sorunsuz ulaşabilirsiniz.

Türkiyede'de binlerce blogger sitesi olduğu ve bunların milyonlarca ziyaretcisi olduğu ve blogger'ın google'ın en güzel (ve hemen hemen hiç zararlı içerik barındırmayan) hizmetlerinden birisi olduğunu düşünerek bu mahkeme kararının büyük ihtimalle bir yanlışlık sonucu verildiğini anlıyoruz ve kısa sürede düzeltileceğini umuyoruz ve bu yüzden yakında Google'a veya internete tamamen erişim engellenir mi diye bir endişeye kapılmıyoruz !

Blogger.com 'a ulaşmaya çalıştığımızda karşımıza çıkan yazı:

Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.

T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir.

Access to this web site has been suspended in accordance with decision no: 2008/2761 of T.R. Diyarbakır 1st Criminal Court of Peace.
Tamamını >>

ANTİFOSFOLİPİD ANTİKOR SENDROMU (APS)

Antifosfolipid antikor sendromu (APS) damar tıkanıklıkları ve tekrarlayıcı gebelik kayıpları, düşükler ile karakterize otoimmün bir hastalıktır. Hastalık başka majör otoimmün hastalık olmadan bulunuyorsa primer, majör otoimmün bir hastalıkla beraberse (Sistemik lupus eritematozus, SLE gibi) sekonder APS olarak sınıflandırılır. Klasik özellikleri livedo retikularis, splinter hemorajiler, yüzeysel tromboflebit ve bacak ülserleri gibi deri bulguları; beyin, böbrek gibi organlarda trombotik olaylar; geçici iskemik atak ya da iskemik infarktlar gibi arteriyel trombotik olaylar (atar damarlarda tıkanıklıklar), tekrarlayan düşükler, anne karnında bebek ölümü ve trombositopenidir.

Tanı:
Tanı için bazı uluslar arası kriterler bildirilmiştir. Genel olarak antifosfolipid antikor sendromu (APS) tanısı vasküler tromboz (damar tıkanıklığı) veya tekrarlayan düşükler ile lupus antikoagulan antikorları (LAA) veya antikardiyolipin antikorlarının varlığının tespit edilmesi ile konur. Bu iki antikor kadar çalışılmasa da Beta-2-Glikoprotein I antikoru da pozitif saptanabilir. Anormal labaratuar bulguları 6 hafta ara ile 2 kez gösterilmelidir.

Antifosfolipid antikorların araştırılmasını gerektiren durumlar:
- Tekrarlayan gebelik kayıpları, düşükler
- İkinci veya üçüncü trimesterde açıklanamayan fetal kayıp
- Erken gebelik döneminde başlayan preeklampsi
- Açıklanamayan venöz ya da arteriyel tromboz
- Açıklanamayan felç
- Açıklanamayan geçici iskemik atak ya da amorozis fugax (Retina damarlarında iskemik atak)
- SLE ya da diğer kollagen doku hastalıkları mevcudiyetinde
- Otoimmun trombositopeni
- Otoimmun hemolitik anemi
- Livedo retikülaris (Deride arteriolde staz sonucunda oluşan ülserasyon)
- Korea gravidarum (Gebelik koresi; gebelikte görülen aritmik, hızlı, sıçrayıcı veya akıcı, basit veya kompleks özellikte istemsiz hareketler )
- Yalancı pozitif VDRL
- Koagülasyon testinde açıklanamayan uzama
- Açıklanamayan rahim içi gelişme geriliği (IUGR)

Klinik özellikleri:
APS’nin en sık görülen klinik belirtisi, venöz tromboz ve özellikle bacaklardaki derin ven trombozu (DVT)’dur . Pulmoner emboli (akciğer damarlarına pıhtı atması) görülebilir. Beyin damarlarının tıkanmasına bağlı felç ve geçici iskemik atak oluşabilir. Koroner damarlarda (kalpte), böbrek damarlarında, gözde ve diğer organlarda damar tıkanmaları oluşabilir. Trombositopeni , hemolitik anemi, ve livedo retikularis gibi deri bulguları gelişebilir.

Gebelikteki etkileri nelerdir?
- Tekrarlayan düşükler
- Gebeliğe bağlı hipertansiyon ve preeklampsi
- Prematür doğum ve/veya intrauterin büyüme gerilikleri
- Anne karnında bebek ölümü
- Gebe olmayanlarda olduğu gibi çeşitli damarlarda tıkanmalar

Tedavi:
Hastayı tromboza (damar tıkanmalarına) eğilim yaratan hareketsizlik, doğum kontrol hapı, hormon tedavisi ve sigara içme gibi faktörlerden korumak gerekir. Kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve diabetes mellitus gibi risk faktörlerinin tedavi edilmesi de damar tıkanıklığı riskini azaltır. APS’li ve tromboembolizm hikayesi olan kadınlarda heparin tedavisi önerilmektedir.

APS tespit edilen hastalara genellikle gebelik planlandığı anda aspirin tedavisi başlanır ve gebelik oluştuktan sonra da heparin tedavisi ilave edilir. Bu şekilde kombine tedavi ile canlı doğum oranları %70-80 civarında tespit edilmiştir. Hiç tedavi almayanlarda canlı doğum oranı %20-40 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca bu hastalığa sahip gebelerin daha yakın takip edilmesi ve gelişme geriliği açısından aralıklarla ultrason yapılması gereklidir. Düşük moleküler ağırlıklı heparin (LMWH) ve aspirin tedavisinin bu hastalarda düşük riskini yaklaşık %50 oranında azaltttığı gösterilmiştir.


İlgili Konular:
- Tekrarlayan Düşükler
- Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları) ve Gebelik
Hamilelikte Kan Pıhtılaşması
- Hamilelikte Damar Tıkanıklığı
Tamamını >>

MTHFR (METİLENTETRAHİDROFOLAT REDÜKTAZ) GEN MUTASYONU - HİPERHOMOSİSTEİNEMİ

Kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisi olan MTHFR gen mutasyonunda metilentetrahidrofolat enzim geninde mutasyon sonucu homosistein düzeyi artar (hiperhomosisteinemi) ve pıhtılaşmaya eğilim oluşur. En sık C677T mutasyonu görülür. Toplumlarda %2-15 oranında görülür. Hiperhomosisteinemi MTHFR gen mutasyonu dışında başka nedenlerle de oluışabilir. Hiperhomosisteinemi de hem arteriel hem venöz tromboza eğilim artar.

MTHFR mutasyonunun tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilişkisi çalışmalarda net olarak gösterilememiştir. Çalışmaların bazıları MTHFR mutasyonu ile tekrarlayan düşükler arasında ilişki olduğunu gösterirken çoğu çalışmada bir ilişki gösterilememiştir.

MTHFR mutasyonu olan hastalarda folik asit seviyesi azaldığı için gebelikte fetusta nöral tüp defekti gelişme riski artmıştır. Hem heterozigot hem homozigotlar için nöral tüp defekti riski artmıştır. Bu risk gebelik sırasında folik asit tedavisi verilerek azaltılır. Bu hastalara ayrıca vitamin B12, vitamin B6 takviyesi de verilir.

Hiperhomosisteinemi sonucu çeşitli damarlarda pıhtılaşmaya bağlı tıkanıklıklar sonucu kalp krizi, beyinde damarlarında tıkanıklık gibi durumlar oluşabilmektedir. Osteoporoz (kemik erimesi) daha erken yaşlarda gelişebilmektedir. Hiperhomosisteinemi ile demans arasındaki ilişkiden şüphe edilmektedir.

Tedavi kalıtsal trombofililer konusunda genel olarak anlatılmıştır, aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>

PROTROMBİN GEN MUTASYONU

Protrombin (Faktör II) G20210A gen mutasyonu kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisidir ve faktör V Leiden mutasyonundan son ikinci sıklıkta görülür. Protrombin genindeki mutasyondan dolayı kanda protrombin düzeyi artar ve bu da pıhtılaşmaya eğilim yaratır. Bu mutasyona sağlıklıbireylerde % 2, tromboemboli öyküsü olanlarda % 6 oranında rastlanır.

Protrombin G20210A gen mutasyonu olanlarda tromboz için relatif risk 2-6 kat artmıştır, gebelikte ise risk 10-15 kat artmaktadır.
Bu mutasyon açısından taşıyıcı olanlarda da protrombin düzeyi artar ve tromboz riski 2,8 kat artar.

Protrombin gen mutasyonu gebelikte tekrarlayan düşükler ve gelişme geriliği açısından riski arttırırken preeklamposi ile bir ilişkisi gösterilememiştir.

Tanı genetik çalışma ile konulur.

Tedavi:
Tekrarlayan gebelik kayıpları olan ve protrombin gen mutasyonu saptanan kadınlarda tedavi diğer kalıtsal trombofililerde olduğu gibidir. Tedavi kalıtsal trombofililer konusunda genel olarak anlatılmıştır. Aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>

AKTİVE PROTEİN C REZİSTANSI (APCR)

Aktive protein C rezistansı (direnci) faktör 5'in protein C'ye karşı direnç göstermesini tanımlamaktadır. Bu durumda pıhtılaşmada rol alan protein C faktör V'i inaktive edemez. APCR kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisidir. Protein C'nin faktör V (beş)'i inaktive edememesi durumunda pıhtılaşmada artış meydana gelir. Bu durum pıhtılaşma ile ilgili tromboemboli gibi çeşitli hastalıklara ve gebelikte tekrarlayan düşükler gibi bazı problemlere sebep olur. Aktive protein C rezistansının en sık nedeni Faktör V Leiden mutasyonudur fakat tek neden bu değildir. APCR’li hastaların % 90’ında faktör V Leiden (FVL) mutasyonu saptanmıştır. F V Leiden mutasyonu ve ona bağlı aktive protein C rezistansı (APCR) kalıtsal trombofililerin en sık nedenidir. FVL mutasyonu dışında APC yolundaki kofaktörlerin, substratların defektine bağlı veya antikorlara bağlı aktive protein C rezistansı oluşabilir.

Aktive protein C rezistansının hemen hemen %90'dan fazla oranda sebebi olması nedeniyle Faktör V Leiden mutasyonu ile eş anlamlı gibi kullanılır. Konunun detayları ve tedavisi için Faktör V Leiden mutasyonu konusuna buradan ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>

FAKTÖR V LEİDEN MUTASYONU

Faktör V (Faktör 5, Faktör beş) kan pıhtılaşma sisteminde yer alan faktörlerden birisidir. Pıhtılaşma sisteminde birden onikiye kadar rakamlarla ifade edilen çeşitli faktörler ve Protein C, Protein S gibi maddeler rol alır. Bu maddelerin bazılarında olan bir eksiklik veya artış durumunda kanda fazla pıhtılaşma veya tam tersine pıhtılaşamama ve kolay kanama gibi problemler oluşabilmektedir.

Faktör V Leiden mutasyonu kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisidir. Faktör V Leiden mutasyonu denilen durumda Faktör V geninde bir nokta mutasyonu (G1691A) gerçekleşir. Bu durum ilk olarak Hollanda’nın Leiden kentinde çalışan bilim adamları (Bertina ve ark.) tarafından bulunmuştur. Dünyada sağlıklı bireylerde %3-12 oranında, ilk kez venöz tromboemboli geçirenlerde %18-20 sıklığında görülür ve tüm trombofililerin %50'sini meydana getirmektedir. Ülkemizde yaklaşık %9 oranında görülmektedir. Yaklaşık 500 gebeden birisinde Faktör V Leiden mutasyonu görülür. F V Leiden mutasyonu ve ona bağlı aktive protein C rezistansı (APCR) kalıtsal trombofililerin en sık nedenidir.

Protein C'nin görevi aktif haldeki faktör V ve Faktör VIII'i inaktive etmektir. Faktör V'de Leiden mutasyonu denilen değişiklik olduğunda protein C tarafından inaktive edilemez yani protein C'ye karşı bir direnç (rezistans) oluşur. Buna Aktive protein C (APC) rezistansı denir. İnaktive edilemediği için aktif Faktör V miktarı artar ve aktif haldeki faktör V normalden daha yavaş yıkıldığı için kişide pıhtılaşmaya bir eğilim meydana gelir.

Aktive protein C rezistansı denilen durumun en sık (%90) sebebi Faktör V Leiden mutasyonudur fakat tek nedeni bu değildir.

Faktör V geninde Leiden mutasyonu taşıyıcıları ömür boyu yüksek derecede derin ven trombozu (damar tıkanıklığı) riskine sahiptirler. Faktör V Leiden geni açısından heterozigot bireylerde venöz tromboz riski ortalama 7 kat artarken homozigotlarda risk artışı yaklaşık 80 kat olmaktadır. Ancak yine de venöz tromboz görülme sıklığı çok yüksek değildir. Faktör V Leiden polimorfizminin arterial tromboz riskini etkilediği kanıtlanmamıştır.

Doğum kontrol hapı kullanımı ve gebelik durumlarında bu kişilerde pıhtılaşmaya eğilim daha da artmaktadır.

Faktör V Leiden mutasyonu gebelikte düşük, tekrarlayan gebelik kayıpları, preklampsi, gelişme geriliği, ablasyo plasenta gibi durumlarla ilgili olabilir ancak faktör v leiden mutasyonu ve diğer kalıtsal trombofililerin tekrarlayan düşüklerle ilgisinin kanıtlanması için daha fazla araştırmalara gerek olduğu bildirilmektedir.

Tanı:
Hastaya yapılan kan tahlili ile aktive Protein C rezistansı saptanır. Ayrıca kan tahlilinde yapılacak DNA testi ile (PCR) ile heterozigot ya da homozigot olduğu da belirlenir.

Tedavi:
Tekrarlayan gebelik kayıpları olan ve F V Leiden mutasyonu saptanan kadınlarda tedavi diğer kalıtsal trombofililerde olduğu gibidir. Tedavi kalıtsal trombofililer konusunda genel olarak anlatılmıştır. Aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
- Aktive Protein C Rezistansı
Tamamını >>

TAŞ BEBEK (LITHOPEDION)

Latince de lithopedion denilen ve tıp literatüründe çok nadiren rastlanan bu durum dilimize taş bebek olarak (litho: taş, pedion: bebek) çevrilebilir. Dış gebelik (ektopik gebelik) sırasında fetusun ölmesi sonucu etrafında kalsifikasyon (kireçleşme) oluşmasıyla "taş bebek" haline gelmesi soncu oluşur. Dış gebelikte bulunan fetus çok çok nadiren bu kadar büyüyebilir, genellikle çok küçük boyutlardayken ölür ve vücut içerisinde kendiliğinden kaybolur. Taş bebek durumunda ise vücut içerisinde emilip kaybolamayacak kadar büyük olduğu için fetus kalsifikasyonla kaplanır ve anne bu fetusa ve enfeksiyona karşı kalkan oluşturmuş olur. 14 haftadan daha büyük fetuslarda bu duruma rastlanabilir.

Taş bebek (lithopedion) oluştuktan sonra enne karnında yıllarca hiçbir belirti ve zarar vermeden kalabilir. Bazen yıllarca sonra tesadüfen çekilen röntgenler sırasında farkedilir. Bir vakada 76 yaşındaki bir kadında 46 yıl önce oluşmuş bir gebeliğe bağlı lithopedion tespit edilmiştir. Taş bebek tespit edildiğinde ameliyat ile annenin karnında çıkarılır.
Tamamını >>

JİNEKOLOJİVEGEBELİK.COM 1 YAŞINDA

Kadın hastalıkları ve doğum konusunda ilk Türkçe blog olan jinekolojivegebelik.com 5 Eylül 2009'da ilk 1 yılını doldurmuş oldu. Bu bir yıl içerisinde sürekli güncellenerek ve yeni konular eklenerek benzer içerikli Türkçe siteler arasında en geniş içerikli ve en güncel içerikli sitelerden birisi oldu. Sitenin açılışından bu güne kadar ziyaretçi sayısı sürekli katlanarak artmaktadır ve artık her ay onbinlerce kişi jinekolojivegebelik.com'u ziyaret etmektedir.
Bundan sonraki yıllarda da sitemiz kuruluş amacı doğrultusunda en güncel bilgilerle sürekli gelişerek yayın hayatına devam edecektir. Bu sitenin amacı kadın hastalıkları ve doğum ile ilgili bütün konularda toplumumuzun daha bilgili ve daha bilinçli olarak hem bireysel hem de toplumsal olarak tedavi ve koruyucu önlemler konusunda dünya genelinde daha iyi konumda olmasına katkı sağlamaktır.
Tamamını >>

İNTERNETTEN GEBELİK VE KADIN SAĞLIĞI İLE İLGİLİ GÜNCEL HABERLER

Sitemize yeni eklenen sağ sütundaki eklenti sayesinde artık intenetteki kadın hastalıkları ve doğum ile ilgili güncel haberleri sitemizden takip edebilirsiniz.

Gebelik, doğum, jinekoloji, kadın sağlığı, kısırlık, doğum kontrolü, menopoz gibi haber başlıklarını tıklayarak o konudaki haberlere ulaşabilirsiniz. Google haberler tarafından sağlanan bu eklenti gün içerisinde sürekli güncellenerek en yeni haberleri ilgili başlık altında sunmaktadır.
Tamamını >>

GEBELİKTE ROUND LİGAMENT AĞRISI

Gebelikte karın ve kasık ağrısının çok çeşitli nedenleri olabilir. Bunlardan ayrı bir bölümde bahsedilmiştir. Burada bahsedilen round ligament ağrısı özellikle 3. - 4. aylardan sonra zaman zaman alt karın bölgesinde ve kasıklarda aniden bıçak saptanır tarzda bir ağrıya sebep olur. Bu ağrı artık büyümekte olan rahmin etrafındaki bağların (bu bağlardan birisi round ligamenttir) gerilmesine bağlıdır. Buna round ligament ağrısı denir. Tipik olarak bu ağrılar aniden ayağa kalkarken, yatakta sağa-sola dönerken, ani hareketler yaparken, bazen öksürük sırasında şiddetlenir. Bu hareketler rahmin etrafındaki bağların hareket etmesine ve gerilmesine sebep oldukları için ağrıya sebep olurlar fakat ağrı kısa süreldir, aniden gelir ve geçer. Round ligament ağrısı genellikle sağ kasıkta görülmekle beraber her iki tarafta birden de görülebilir.

Gebelik ilerledikçe round ligament ağrısı şikayetleri azalacaktır. Bu ağrılar tipik olarak kısa süreli ağrılardır. Eğer 1 dakikadan daha uzun süren ve geçmeyen, başka şikayetlerin de eşlik ettiği ağrılar yaşıyorsanız hemen doktorunuza başvurmalısınız, bu durumda gebelikte karın ağrısına neden olan diğer durumlarla karşı karşıya olabilirsiniz ve bunlara yönelik tedavi gerekebilir. Başka bir sebep olmaksınız sadece round ligament gerilmesine bağlanan ağrılar için bir tedavi verilmez, sadece aşağıdaki öneriler uygulanır.

Round ligament ağrısını azaltmak için ne gibi önlemler alınabilir:
- Yeterince istirahat etmelisiniz.
- Yatakta veya ayakta vücudunuzun pozisyonunu değiştirirken yavaşca harket etmelisiniz.
- Gebelik sırasında yapılan germe egzirsizleri bu ağrıları daha az yaşamanıza sebep olacaktır.
- Ağrı olan bölgeye sıcak uygulamak veya sıcak su banyosu yapmak rahatlama sağlayacaktır.
- Yatakta dizlerininizi karnınıza doğru çekerek ağrıyı azaltabilirsiniz.
- Ağrını olduğu tarafın tersi tarafa doğru yatılması rahatlama sağlayabilir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Karın Ağrısı ve Kasık Ağrısı
- Gebelikte Bel ve Sırt Ağrısı
Tamamını >>

TÜP BAĞLAMA SONRADAN TEKRAR AÇILABİLİR Mİ? (TEKRAR GEBELİK İSTENİRSE)

TÜPLER AMELİYATLA TEKRAR AÇILABİLİR Mİ?

Kadınlarda sık kullanılan korunma yöntemlerinden birisi olan tüp bağlama (tüp ligasyonu, BTL) yeterli sayıda çocuğa sahip olmuş ve başka çocuk kesinlikle istemeyen kadınlara uygulanan bir yöntemdir. BTL ile ilgili detaylı bilgilere burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz. Başka çocuk kesinlikle istemeyen kadınlara uygulanmasına rağmen bazen çocuklardan birinin ölümü veya boşanma-tekrar evlenme gibi daha önce hiç hesapta olmayan olağan dışı durumlardan dolayı tüpleri bağlanan kişi tekrar çocuk isteminde bulunabilmektedir. Tüp bağlama işlemi uygulanan her bin kadından ikisinde bu tür tekrar çocuk istemi ile karşılaşılmaktadır.

Bu durumda çiftin tekrar çocuk sahibi olması için ya mikrocerrahi yöntemle geri dönüşüm ameliyatı uygulanması gerekir veya tüp bebek (IVF, ICSI) uygulanması gerekir. Geri dönüşüm ameliyatı (tubal reanastomoz, reversal) bağlanmış tüplerin tekrar uç uca birleştirilmesi işlemidir ve oldukça komplike, uzun süren, yüksek maliyeti olan, başarı garantisi olmayan bir ameliyattır.
Geri dönüşüm ameliyatının başarısı tüplerin hangi teknikle bağlandığına, anastomoz bölgesine, uç uca birleştirme sonrası kalan tüp uzunluğuna bağlıdır. Anastomoz sonrasında tüp uzunluğunun 4cm'den fazla olması durumunda ve anastomoz bölgesinde tüp çapları arasında belirgin fark bulunmadığında geri birleştirme ameliyatının başarısı daha yüksektir.

Geri dönüşüm ameliyatı veya tüp bebek uygulamaları sonrası gebelik elde etme başarısı %50-70 civarında bulunmaktadır.
Tubal reanastomoz ameliyatı (tüplerin tekrar açılması ameliyatı) sonrasında dış gebelik oluşma riski vardır. Ameliyat sonrasında oluşan gebeliklerin yüzde 10 kadarı dış gebeliktir.


İlgili Konular:
- Tüplerin Bağlanması
Tamamını >>

KADIN HASTALIKLARI UZMANINA NE SIKLIKLA BAŞVURURSUNUZ ?



Geçen hafta başlattığımız "Kadın Hastalıkları Uzmanına Ne Sıklıkla Başvurursunuz? anketimizde 201 ziyaretçimiz oy kullandı ve sonuçlar grafikte de görüldüğü gibi. Oy kullanan ziyaretçilerimizden 126 tanesi yani %63'ü bir rahatsızlığım olmadıkça asla kadın hastalıkları ve doğum uzmanına başvurmam seçeneğini işaretledi. Altı ayda bir ve yılda bir kontrole giderim diyen ziyaretçilerimizin toplamı sadece %30'da kalıyor.

Her kadının bir sağlık problemi olmasa dahi yılda bir jinekolojik muayene olması ve smear testi ve benzeri bazı tahlillerin yapılması gereklidir. Bu bazı hastalıkların ve kanserlerin erken teşhisi açısından da çok önemlidir. Bazı hastalıkların varlığında bu muayenelerin sıklığı daha da artar.
Tamamını >>

SMEAR TESTİ HANGİ KANSERİN TARAMASINDA KULLANILIR?


Geçen hafta yaptığımız "Smear testi hangi kanserin taramasında kullanılır?" anketimizde 114 ziyaretçimiz oy kullandı ve sonuçlar grafikte de görüldüğü gibi. 114 ziyaretçimizden 89'u (yüzde 78'i ) rahim ağzı kanseri seçeneğini yani doğru cevabı işaretledi.

Ülkemizde kadınların özellikle son yıllarda rahim ağzı kanseri ve smear testi ve HPV aşıları konusunda oldukça bilgilendiğini biliyoruz.
Smear testi hakkındaki yazıya burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Tamamını >>

OTOMATİK HESAPLAYICILAR

KAÇ HAFTALIK HAMİLESİNİZ ÖĞRENMEK İÇİN VE DOĞUM TARİHİNİ HESAPLAMAK İÇİN BURAYI TIKLAYIN 




TÜP BEBEK İLE HAMİLE KALANLAR HESAPLAMA İÇİN BURAYI TIKLAYIN




YUMURTLAMA TARİHİNİZİ HESAPLAMAK İÇİN BURAYI TIKLAYIN
Tamamını >>

ÜÇLÜ TEST (TRİPLE TEST)

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ÜÇLÜ TEST
Üçlü test (Triple test) anne kanında alfafetoprotein (AFP), b -hCG ve serbest Estriol (uE3) ölçülerek yapılan bir testtir. Genellikle 16-20 haftalar arasında yapılır ancak 15-22 haftalar arasında yapılabilir. Annenin kolundan her tahlil için alınan kan gibi az miktarda kan alınarak yapılan bu işlemin anne ya da bebeğe bir zararı ya da yan etkisi yoktur. Üçlü Teste inhibin-A ölçümünün de eklenmesi ile duyarlılığı daha da artmış olan dörtlü test yapılır.

Hormon ölçüm sonuçları, anne yaşı, kilosu, sigara kullanıp kullanmadığı gibi değişkenler ve gebelik haftasıyla birlikte bir bilgisayar programına girilerek risk hesaplanır. Amaç kromozom anomalileri Trisomi 21 (Down sendromu), Trisomi 18 (Edwards sendromu) ve nöral tüp defekti (NTD) risklerini belirlemektir. Üçlü test ile ikili testten farklı olarak AFP ölçümü sayesinde nöral tüp defektlerinin riskide belirlenebilmektedir.

Bu test sonucunda trizomi 21 riski 1/270 den büyük çıkarsa (örneğin 1/200) amniosentez (anne karnından su alma işlemi) önerilir.

Testte AFP değeri yüksek çıkarsa aminion sıvısında AFP artışına sebep olabilecek durumlar düşünülür. Detaylı ultrason incelemesi ile bebeğin omurilik (sırtında) ya da beyninde bir açıklık ya da anormallik olup olmadığı incelenir. Bunun dışında ultrasonda bu AFP artışına sebep olabilecek diğer anomaliler örneğin bebeğin karnında gastroşizis ya da omfalosel gibi anomaliler olması, beynin olmaması (anensefali) gibi anomaliler araştırılır.

Trizomi 18 riskinin yüksek çıkması durumunda detaylı ultrason incelemesi ile trizomi 18'e ait tipik anomaliler bebekte izlenmeye çalışılır. Bunlardan en sık görülenleri el ayak anomalileri ve kalp anomalileridir. Trizomi 18 olan bebeklerin çok az kısmı (yaklaşık %10) ultrasonda anomalileri farkedilmeyebilir.

Genel olarak üçlü test ile Down Sendromu olan bebeklerin % 70’i yakalanabilmektedir. Yani üçlü test yaklaşık olarak her üç down sendromlu bebekten birisini tespit edemez, duyarlılığı çok yüksek değildir.

35 yaş üzerindeki gebelere "genellikle" üçlü test yapılmasına gerek duyulmadan direkt olarak amniosentez önerilir.

Anne yaşı arttıkça trizomi riski de artar. Bir kadının daha önce trizomili bir bebek öyküsü varsa sonraki gebeliklerde trizomi olma riski de artar.

Burada şu noktaya her zaman dikkat etmek gerekir: İkili, üçlü ve dörtlü test bebekte bir anomali ya da sakatlık olduğunu kesin olarak asla gösteremez sadece anomali riskinin normale göre arttığını ya da artmadığını işaret eder. Anomali olup olmadığını kesin olarak bize gösterecek yöntem ise amniosentez veya CVS veya kordosentezdir. (Amniosentez: anne karnından bebeğin kesesinden su alma işlemi) Trizomi 21 ya da 18 gibi anomaliler her zaman ultrasonda farkedilemez. Ayrıca bu testlerin normal çıkması da bebekte kesinlikle anomali olmadığı anlamına gelmez. Bu testlerin belli oranda hata payları vardır.


İlgili Konular:
- İkili Tarama testi Nedir?
- Dörtlü Tarama Testi nedir?
- Amniosentez
- Gebelikte Zeka Testi Nedir? Ne zaman Yapılır?
Tamamını >>

DÖRTLÜ TEST

Dörtlü Test (Quadruple test)
Üçlü Teste inhibin-A ölçümünün de eklenmesi ile duyarlılığı daha da artmış olan dörtlü test yapılır. Üçlü testte %60 larda olan güvenilirlik dörtlü testte %80 'lere varır.
Üçlü test gibi down sendromu, Trizomi 18, nöral tüp defekti'nin bebekte olma riskini belirleyen bir tarama testidir.
Dörtlü teste incelenen maddeler beta-hCG, Alfa-feto protein (AFP), Serbest Estriol (uE3), inhibin-A 'dır.
Testin amacı, yorumlanması ve mantığı üçlü test ile aynıdır. Detaylı bilgi için üçlü test konusuna bakınız. Üçlü test gibi 16-20 haftalar arasında yapılır.
Üçlü teste göre dörtlü testte down sendromu yakalama oranı daha yüksektir (%80), ve yanlış pozitiflik oranı yani normal bebeklere yapılan amniyosentez oranı daha azdır (%4-5).

Dörtlü test üçlü teste göre daha başarılı bir tarama testi olmakla beraber ikili kombine test kadar başarılı değildir. Bu nedenle sadece dörtlü test yapılmasındansa sadece ikili kombine test yapılması daha çok önerilir. Ancak 11-14 hafta arasında ikili kombine testi yaptıramamış, kaçırmış kişilerin daha sonra 16-20 hafta arasında üçlü test yaptırmak yerine dörtlü test yaptırmalar çok daha faydalı olacaktır.


Burada şu noktaya her zaman dikkat etmek gerekir: İkili, üçlü ve dörtlü test bebekte bir anomali yada sakatlık olduğunu kesin olarak asla gösteremez sadece anomali riskinin normale göre arttığını yada artmadığını işaret eder. Anomali olup olmadığını kesin olarak bize gösterecek yöntem ise amniosentez veya CVS veya kordosentezdir. (Amniosentez: anne karnından bebeğin kesesinden su alma işlemi) Trizomi 21 yada 18 gibi anomaliler her zaman ultrasonda farkedilemez. Ayrıca bu testlerin normal çıkması da bebekte kesinlikle anomali olmadığı anlamına gelmez. Bu testlerin belli oranda hata payları vardır.


İlgili Konular:
- İkili Tarama Testi Nedir?
- Üçlü Tarama Testi Nedir?
- Amniosentez
- Gebelikte Zeka Testi Nedir? Ne zaman Yapılır?
Tamamını >>

İKİLİ TEST (11-14 TESTİ)

İkili tarama testi ya da 11-14 testi olarak da bilinen ilk trimester tarama testi Down sendromu ve Trizomi 18 adı verilen kromozomal anomaliye sahip bebekleri gebeliğin çok erken dönemlerinde saptamaya yönelik bir tarama testidir.

Tüm tarama testlerinde olduğu gibi bu test de tanı koydurmaz. Sadece hastalık açısından yüksek risk altındaki bebekleri işaret eder ve bu bebeklerde kesin tanıya götüren tanısal testlerin yapılmasını sağlar. Bir başka deyişle testin yüksek risk göstermesi bebekte anomali olduğunun kanıtı olmadığı gibi, riskin düşük çıkması da bebeğin tamamen sağlıklı olduğunu garanti etmez.

Test 11-14 haftalar arasında yapılır.

Anneden alınan kan örneğinde free β-hCG ve PAPP-A (gebeliğe özgü plazma proteini-A, pregnancy associated plasma protein-A) ölçülmesi ve fetusun ense kalınlığının ultrason ile ölçülmesi sonucu elde edilen değerler kullanılır.

Risk oranının 1/270’nin üzerinde olması Down sendromu açısından ileri tetkiki gerektirir.

İkili testin avantajları arasında gebeliğin daha erken bir döneminde yapılması ve anormal bir sonuç durumunda daha fazla tanısal test seçeneğinin (koryonik villus örneklemesi, erken veya geç amniosentez) olması, anomalili bebek durumunda ise gebelik sonlandırılmasının daha erken bir dönemde yapılabilmesidir.
Ayrıca testin duyarlılığı üçlü test ile karşılaştırıldığında daha yüksek olarak rapor edilmektedir. Testin en önemli dezavantajı ise nöral tüp defektlerini saptayamamasıdır.

İkili testte:
Sadece PAPP-A ve b-hCG kombinasyonu kullanılırsa Down Sendromu saptama oranı %65'lerdedir.
b-hCG,PAPP-A, fetal ense kalınlığı kombinasyonu kullanılırsa Down Sendromu saptama oranı % 85 civarına ulaşmaktadır.

Burun Kemiği ölçümü (nazal bone):
Nazal kemik yani burun kemiğinin ultrasonla değenlendirilmesini de ikili testle kombine ederek değerlendiren bazı merkezler vardır. Nazal kemiğin ultrasonda görülememesi trizomi olma riskini arttırır. Çünkü nazal kemik 11-14 hafta arasında normal fetusların %98'inde görülebilir, sadece %2'sinde görülemez. Trizomili 21 olan fetusların ise %70'inde nazal kemik görülemez. Trizomi 18 olan fetusların %50'sinde nazal kemik görülmez. Trizomi 13 olan fetusların %30'unda nazal kemik görülmez.

Duktus venozusta kan akımı bozulması:
Duktus venozusta (fetusta kalbe yakın bulunan bir damar) kan akımı bozulması da normal ve kromozomal bozukluk olan fetusları ayırtedebilmek için bazı çalışmalarda kullanılmıştır. Kromozomal olarak normal fetusların %5'inde, trizomili fetusların %80'inde duktus venozusta kan akıımı anormal bulunmuştur.

Burada şu noktaya her zaman dikkat etmek gerekir: İkili, üçlü ve dörtlü test bebekte bir anomali yada sakatlık olduğunu kesin olarak asla gösteremez sadece anomali riskinin normale göre arttığını yada artmadığını işaret eder. Anomali olup olmadığını kesin olarak bize gösterecek yöntem ise amniosentez veya CVS veya kordosentezdir. (Amniosentez: anne karnından bebeğin kesesinden su alma işlemi) Trizomi 21 yada 18 gibi anomaliler her zaman ultrasonda farkedilemez. Ayrıca bu testlerin normal çıkması da bebekte kesinlikle anomali olmadığı anlamına gelmez. Bu testlerin belli oranda hata payları vardır.


İlgili Konular:
- Üçlü Tarama Testi Nedir?
- Dörtlü Tarama Testi Nedir?
- Fetal Ense Kalınlığı (NT)
- Gebelikte Zeka Testi Nedir? Ne zaman Yapılır?
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"