KISIRLIK TANISINDA LAPAROSKOPİ (KAPALI AMELİYAT)

İNFERTİLİTEDE DİAGNOSTİK (TANISAL) LAPAROSKOPİ
Kısırlık (infertilite) tedavisi sırasında tüplerin (kanalların) açık veya kapalı olduğunu anlayabilmek için, tüplerin etrafında yapışıklık var mı değerlendirebilmek için, karın içerisinde endometriozis veya başka ek patolojiler varlığını araştırabilmek için bazı durumlarda laparoskopi yapılması gerekebilir. Bu ve benzeri nedenlerle karın içerisine bakılması için yapılan laparoskopiye diagnostik (tanısal, teşhis amaçlı) laparoskopi denir. Diagnostik laparoskopi tanı yani teşhis koyma amacıyla yapılan laparoskopi anlamına gelir. Karın içerisine göbekten içeri sokulan bir kamera ile bakılır. Laparoskopi (kapalı ameliyat) işlemi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopi ile tüplerin (kanalların) açık mı kapalı mı olduğuna bakmak için rahim içerisine alttan (rahim ağzından) basınçla boya verilerek tüpler yoluyla karın içerisine geçiyor mu diye gözlenir (boya testi). Boyanın tüplerden karın içerisine geçmesi o tüpün açık olduğunu gösterir, boya karın içerisine geçemiyorsa o taraftaki tüp (tuba, kanal) kapalıdır. Boyalı renkli madde olarak metilen mavisi dilüe edilerek kullanılır. Bu işleme kromopertubasyon (chromopertubation) denir. Tubal faktör değerlendirilirken genellikle öncelikle HSG (rahim filmi) uygulanır. HSG sonucunda bilateral tıkanıklık izlenmişse tanısal  laparoskopi uygulanır.

Genellikle laparoskopi işlemi ile aynı anda histeroskopi işlemi de uygulanarak rahim içerisinde bir patoloji var mı değerlendirilir, buna da diagnostik (tanısal, teşhis amaçlı) histeroskopi denir. İnce bir kamera rahim ağzından rahim içerisine uzatılarak rahim içerisi gözlenir. Rahim içerisinde myom, polip, yapışıklık ve benzeri patojiler var mı araştırılır.

HSG'de kapalı izlenen tüpler laparoskopide açık izlenebilir:
HSG'de (rahim filminde) kapalı izlenen tüplerin önemli bir kısmı laparoskopide açık izlenebilmektedir (kaynak 1, 2). Bunun HSG çekim tekniği, değerlendirme hassasiyeti, her iki yöntemde kullanılan sıvıların vizkosite farklı gibi nedenleri vardır. HSG'de tüplerin kapalı izlenmesinin güvenilirliği düşüktür ancak açık izlenmesi güvenilirdir. Bu nedenle genellikle HSG'de her iki tüpte tıkanıklık izlenmişse laparoskopi ile tubal açıklığın yeniden değerlendirilmesi önerilir. Ancak HSG'de tüplerden birisi veya ikisi açıksa laparosopi ile tekrar değerlendirmeye gerek olmadığı yönünde görüşler ağırlıktadır.

Laparoskopinin kısırlık (infertilite) tedavisinde tüplerin açıklığını belirlemek dışında karın içerisindeki diğer patolojileri tespit edebilme avantajı da vardır. Endometriozis, peritubal adezyonlar gibi infertiliteye debep olabilecek patolojiler gözlenebilir. HSG peritubal adezyonları belirlemekte kullanışsızdır.

Adezyolizis (Tüplerin etrafındaki yapışıklıkların açılması):
Karın içerisindeki ve tüplerin, yumurtalıkların etrafındaki yapışıklıkların ameliyatla (laparoskopi) ile açılmasına adezyolizis denir. İnfertilite hastalarında yapılan laparoskopik adezyolizis sonrası gebelik oranlarında artış olduğu saptanmıştır (kaynak). Benzer şekilde laparoksopide gözlenen minimal endometriozis odaklarının eksizyonu (veya koagulasyonu) sonucunda gebelik oranlarının arttığını bildiren araştırma da mevcuttur (kaynak).
Rahim içerisindeki yapışıklıkların açılması ayrı konu olarak açıklanmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.



İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- Kısırlık Tedavisi
- Laparoksopi (Kapalı Ameliyat)
Tüplerin Tıkalı (Kapalı) Olması
- Rahim Filminde Tüplerin Kapalı Çıkması
Tamamını >>

AMH (ANTİ-MÜLLERİAN HORMON)

AMH TESTİ VE DEĞERLENDİRİLMESİ
AMH (anti-müllerian hormon) kadın ve erkek vücudunda bulunan glikoprotein yapısında bir maddedir.
Transforming growth β (TGF-β) ailesinin bir üyesidir. Çeşitli fonksiyonları olmasına rağmen başlıca fonksiyonu cinsiyet farklılaşmasıdır. İsmi de zaten buradan gelmektedir.

"Anti-müllerian" kelimesinin anlamı: Müller karşıtı demektir. Müller kanalı (paramezonefrik kanal) dişi fetusta tüp, rahim ve vajinanın oluşmasını sağlayan kanaldır. Döllenme ve gebelik sonucunda erkek fetus meydana gelirse testislerden anti-müllerian hormon salgılanarak bu kanalın gelişmesini engeller. Yani erkeklerin anne karnında gelişimi sırasında rahim, yumurtalık ve tüp gibi kadınlık organlarının gelişmemesini bu hormon sağlar. AMH'nin ismi bu görevinden esinlenerek konulmuştur. Müllerian inhibiting substance (MIS) veya Müllerian inhibiting Factor (MIF) olarak da adlandırılır.
Müller kanalını ilk tarif eden bilim adamı: Johannes Peter Müller'dir.

AMH anne karnında erkek bebeğin gelişimi süresince testis dokusundaki sertoli hücrelerinden salgılanarak müller kanalının gelişmesini engeller. Eğer anne karnındaki bebek dişi ise testis dokusu olmadığı için AMH bu şekilde salgılanamaz ve müller kanalı (rahim, rahim ağzı, tüp, vajinanın üst kısmı) gelişir.

Kadınlarda Anti-müllerian hormonun salgılanması anne karnında 36. haftada iken overlerde granülosa hücrelerinde başlar ve doğumdan sonra da menopoza girene kadar devam eder. Kadınlardaki AMH düzeyi erkeklere göre hayat boyunca daha düşük seyreder. Kadınlarda salgılanan AMH'nin görevi folikül seçimini düzenlenmesidir. Kadınlarda yumurtlama dönemi boyunca küçük preantral foliküller büyüyerek antral foliküllere dönüşür ve yumurtlama meydana gelir, bu aşamalardaki hızı ve seçiciliği AMH sağlar.

Kadınlarda AMH yumurtalıklarda (overde) bulunan foliküllerden salgılanır. Foliküller yumurta hücresi taşıyan keseciklerdir. Küçük foliküller yani çapı 6 mm'ye kadar olan primer ve preantral, antral foliküllerin duvarındaki granülosa hücrelerinden AMH salgılanabilir. Büyük foliküllerde ve atreziye uğrayan foliküllerde AMH üretilmez. Kadınlarda doğumdan menopoza kadar AMH salgılanması devam eder.

AMH normal değeri kaç olmalı?
Aslında kadınlarda antimüllarian hormon normal kan değerinin ne kabul edilmesi gerektiği konusunda net bir görüş birliği olmasa da genel olarak 1-3 ng/dl arası (bazı araştırmacılara göre 2-4 ng/dl arası) normal kabul edilir. 1 ng/dl altındaki değerler over rezervinin azaldığını gösterir.

AMH testi ne zaman ve nasıl yapılır?
AMH kadın ovulatuar siklusu (adet ve yumurtlama döngüsü) süresince ve farklı sikluslar arasında değişiklik göstermez. Yani adetin kaçıncı günü tahlil yapılırsa yapılsın benzer değerler elde edilir, bu nedenle diğer yumurtalık rezerv tahlilleri gibi adetin 3. günü bakılması şart değildir. Adet kanaması olan veya olmayan her dönemde tahlil yapılabilir. Tahlilin aç veya tok karnına yapılması farketmez. AMH değeri ölçümü diğer kan tahlilleri ile aynı şekilde koldaki damarlardan alınan kan ile kısa süre içerisinde yapılabilmektedir.

Gebelik (hamilelik) döneminde AMH değeri:
Gebelikte ve lohusalık döneminde AMH düzeylerinde önemli bir değişiklik saptanmamıştur, gebe olmayan kadınlarınki ile benzerdir. Ancak günümüzde gebeliğin takibinde veya yönetiminde AMH değerlerinin kullanım alanı yoktur.

Kısırlık, Yumurtalık kapasitesi (over rezerzi) ve AMH:
AMH hormonu kadınlarda başlıca yumurtalık kapasitesi (over rezervi) değerlendirilmesi amacıyla kullanılır. Burada amaç kadının gebe kalabilme için hormonal düzeyinin, yumurta oluşturabilme yeteneğinin yeterli olmasının araştırılması veya gebe kalabilmesi için ilaç veya tüp bebek gibi tedavilerin başarı oranının öngörülmesidir. AMH'nin over rezervi belirlenmesinde FSH, E2 (östrojen), İnhibin-B gibi hormonlara göre çok daha güvenilir olduğu tespit edilmiştir. FSH ile etkileşmesi yok denilecek kadar azdır. AMH değeri yumurtalıklardaki küçük antral folküllerin sayısı ile orantılıdır bu nedenle overlerdeki primordial folikül havuzunu çok iyi yansıtır. Over rezervini belirleme açısından AMH'ye en yakın yöntem antral folikül sayımı gibi görünmektedir. Yaş ilerlemesi ile birlikte primordial folikül sayısı ve AMH değeri giderek azalır, menopozdan sonra tespit edilemeyecek seviyeye gelir. AMH'nin günümüzde diğer hormon testleri ölçümlerine göre dezavantajı nispeten daha pahalı olması ve her hastanede yapılamamasıdır. İlerleyen zamanlarda maliyeti düşecektir ve yaygınlaşacaktır.

AMH hormonun kullanılabileceği diğer durumlar:
- Yumurtalık kapasitesi (Over rezervi) değerlendirilmesinde
- Erken menopoz ve menopoz tanısında
- Bir kadının kaç yaşında menopoza gireceğinin önceden tespitinde
- Yumurtalıklarla ilgili bir ameliyat sonrası over hasarının tespiti amacıyla
- Kemoterapi veya radyoterapi sonrası over hasarının tespiti amacıyla
- Erken ve gecikmiş puberte tanısında
- Polikistik over tanısı (PKOS hastalarında AMH değeri 2-3 kat yüksektir.)
- Kısırlık tedavilerinde OHSS riskini öngörmek amacıyla
- Kısırlık tedavisi ve tüp bebek tedavilerinde başarı şansını belirleyebilmek amacıyla (AMH düzeyi yüksek olan hastalarda tüp bebek başarısı daha fazla bulunmuştur.)
- Granülosa hücreli over tümörlerini tanısında ve nükslerin belirlenmesinde
- Erkeklerde sertoli hücreleri ve sperm üretim fonksiyonu hakkında bilgi almak amacıyla
- AMH'nin müllerian kanal ve bundan gelişen rahim (uterus), rahim ağzı (serviks), tüp (tuba) ve yumurtalık (over) gibi dokuların gelişimini erkeklerde önleyici etkisi bu organlarla ilgili endometriozis, adenomyozis ve bazı kanserlerin tedavisinde ileride kullanılabileceğini düşündürmektedir. Bu konuda araştırmalar yapılmaktadır.

Yapılan bir araştırmada FSH ile ovulasyon indüksiyonu yapılan hastalada siklus boyunca AMH değerlerinde azalma olduğu izlenmiştir. (Normalde spontan sikluslarda AMH değeri değişmemesine karşın) (kaynak)

AMH düşüklüğünü yükseltmek ve tedavisi mümkün müdür?
Hastalar tarafından sık sorulan sorulardan birisidir. Over rezervi yani yumurtalık kapasitesi değerlendirmesinde kullanılan diğer hormonlar gibi AMH de yumurtalıkların kadının yaşının ilerlemesi ve diğer faktörlere bağlı olarak değişen kapasitesi hakkında bilgi verir ve bu nedenle nasıl hastanın yalını gençleştirmek mümkün değilse bu tür hormon değerlerinin yükseltilmesi, düzeltilebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle hastaların AMH  veya FSH değerlerini düzeltmek amacıyla gereksiz bitkiler, otlar, çaylar, destek kürleri peşinde koşmaması, bunlarla vakit kaybetmemesi gerekir. Kısırlık tedavisinde vakit çok değerlidir, geçen aylar yıllar hastanın aleyhine işler. Bu nedenle gereksiz ve zararlı olabilecek önerilerle vakit kaybetmek yerine konunun uzmanı doktorlar tarafından öneriler tedavi seçenekleri vakit kaybetmeksizin uygulanmalıdır.

Menopoz yaşını tahmin etmede AMH değeri:
Bu konuda yapılan bazı araştırmalar bir kadının menopoza kaç yaşında gireceğini tahmin etme konusunda genç yaşlarda bakılan AMH değerinin kuvvetli fikir verebileceğini göstermiştir. (kaynak 1, kaynak 2)


İlgili Konular:
- Yumurtalık Kapasitesi (Over Rezervi) Değerlendirilmesi
- FSH Hormonu Yüksekliği
- Kısırlık (İnfertilite) Varlığında Yapılan Tahliller ve Testler
Tamamını >>

KISIRLIĞI ÖNLEMEK

KISIRLIK (İNFERTİLİTE) NASIL ÖNLENİR?

Kısırlık problemi yaşayan çiftlerde sorun kadın veya erkekte eşit oranda saptanabilmektedir, bazen her iki kişide de sorun saptanabilmektedir. Kısırlık problemi yaşayan çiftlerin yaklaşık %10-15'inde ise ne kadında ne erkekte hiçbir sebep satnamamamaktadır. Kısırlık ve nedenleri hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kısırlığın kadına ve erkeğe ait çok çeşitli nedenleri olabilmektedir, bu nedenlerden bazıları önlenebilir en azından riski azaltmak için bazı önlemler alınabilir niteliktedir ancak bazı nedenler (doğuştan olanlar gibi) önlenemez niteliktedir.

Bireylerde veya bir toplumda kısırlık (infertilite) problemine neden olabilecek riskleri önlemek veya en aza indirebilmek için bazı önlemler alınabilir, aşağıda bu önlemlerden bazıları sıralanmıştır.
- Sigara, alkol, uyuşturucu madde gibi zararlı alışkanlıklardan uzak durmak.
- Stresten uzak durmak
- Sağlıklı beslenme kurallarına özen göstermez, aşırı kilo almamak.
- Kadınların yılda bir düzenli jinekolojik kontrol muayenesi olması bazı hastalıkların erken teşhisi sayesinde kısırlığın önlenmesini sağlayabilir.
- Cinsel ilişki ile geçen bazı hastalıklar PID gibi hastalıklara neden olarak kadın ve erkekte infertilite problemine neden olabilir. Bu nedenle bu tür hastalıklar açısından risk oluşturabilecek ilişkilerden uzak durmak veya kondom kullanmak önemlidir.
- Güvenilir olmayan cinsel ilişkilerde kondom (prezervatif) kullanmanın yaygınlaştırılması ve toplumun bu konuda bilinçlendirilmesi için kampanyalar yapılmalıdır.
- Toplumda cinsel yolla geçen hastalıklar açısında risk altında bulunnan bireyler düzenli aralıklarla sağlık taramasından geçirilmelidir.
- Yaşın ilerlemesi ile özellikle kadınlarda üreme potansiyeli azaldığı için evlenme ve hamilelik ile planları yaparken yaş faktörünü de göz önünde bulundurmak gerekir. (bkz: kadının yaşı..., erkeğin yaşı...)
- Kimyasal maddelerle ilgili bir iş yerinde çalışıyorsanız bu maddelerin solunmasının veya temas etmenin kısırlık ile ilgisi var mı araştırmalısınız.
- Erkeklerde inmemiş testis veya varikosel gibi sperm kalitesini azaltacak hastalıkların erkenden tespit ve tedavi edilmesi.
- Okul, askeri birlikler gibi alanlarda topluma üreme sağlığı konusunda bilgi verilmesi.

Kısırlığı önleyen bitkiler nelerdir?
Hastalar arasında en sık merak edilen konulardan birisi de kısırlığı önlemek amacıyla kullanılabilecek bitkiler, çaylar, otlar, kürler var mıdır? Bu tür bitkiler ve benzeri maddeler bilinçsiz kullanım halinde zararlı etkiler oluşturabilirler bu nedenle özellikle kısırlık (infertilite) gibi hassas ve önemli bir konuda asla başvurulmamalıdır.  Çiftler çocuk sahibi olmayı isterken bu tür çabalarla gebelik şanslarını daha da azaltabilirler farkına varmadan.


İlgili Konular:
- Hamile Kalmayı Kolaylaştırmak İçin Yapılması Gerekenler
- Hamile Kalmayı Engelleyen, Zorlaştıran Faktörler
Tamamını >>

POLİP KISIRLIK YAPAR MI?

RAHİM İÇERİSİNDEKİ VE RAHİM AĞZINDAKİ POLİPLER KISIRLIK YAPAR MI?

Polipler vücutta birçok organda oluşabilen, boyutları genellikle birkaç milimetre ile birkaç santimetre arasında değişen (nadiren daha büyük olabilir) iyi huylu oluşumlardır. Rahim içerisinde oluşan poliplere endometrial polip adı verilir, rahim ağzında oluşan poliplere servikal polip adı verilir.

Rahim ağzındaki polipler kısırlığa (infertilite) neden olur mu?
Kısırlık konusunda polip denilince akla genellikle rahim içerisinde oluşan endometrial polipler gelir. Çünkü rahim ağzındaki oluşan servikal polipler genellikle çok küçük milimetrik boyutlardadır ve kısırlıkla ilgili değillerdir. Rahim ağzındaki bir polip ancak rahim ağzının içerisinden rahim içerisine doğru uzanan kanalda (servikal kanal) yer alırsa spermlerin rahim içerisine doğru geçişine engel olabilir ki bu pratikte pek rastlanan bir durum değildir.

Rahim içerisindeki endometrial polipler gebe (hamile) kalmayı engeller mi?
Endometrial polipler infertil hastaların yaklaşık %10'unda bulunur, bunların bir kısmı aşırı kanama gibi şikayetlere neden olmadığı için farkedilmeyebilir. Bir kısmı infertilite nedenini araştırmaya yönelik yapılan SİS (sulu ultrason), histeroskopi gibi tetkikler sırasında farkedilir.
Endometrial polipler ile infertilite (kısırlık) arasındaki ilişki çok net olarak ispatlanmamış olsa da genel görüşler şu şekildedir:
- Küçük endometrial polipler (2 cm'den küçük) gebelik oluşmasına engel olmaz, kısırlık sebebi değildir, düşüğe neden olmaz. (Çok net ispatlanmış bir bilgi değil.) Bu nedenle kısırlık tedavisi öncesi veya gebelikten önce cerrahi olarak çıkartılmaları şart değildir. Ancak farkedilmişse genellikle tüp bebek uygulamalarından önce histeroskopik olarak çıkartılırlar.
- Büyük endometrial polipler (4-5 cm) rahim iç tabakasında (endometriumda) inflamasyona neden olarak, gebelik materyalinin yerleşmesine engel olarak gebelik şansını azaltabilir veya gebelik oluştuktan sonra düşüğe neden olabilir. Bu nedenle bunların ameliyatla çıkartılmaları önerilir.
- Yapılan bazı araştırmalarda polipin çıkartılmasının tüp bebek başarısını arttırmadığı gösterilmiştir. (kaynak)
- İnfertil hastada polip tespit edilmişse aşılama (IUI) ve tüp bebek (IVF) uygulamalarından önce histeroskopik yöntemle alınması önerilir.


İlgili Konular:
- Rahim İçerisinde Polip (Endometrial Polip)
- Rahim Ağzında Polip (Servikal Polip)
- Myom Kısırlık Yapar Mı?
Tamamını >>

MİYOM KISIRLIK YAPAR MI?

MİYOMLAR GEBE (HAMİLE) KALMAYA ENGEL MİDİR?
Miyomlar (fibroid, leiomyoma, myoma uteri, rahimde oluşan myomlar) hakkında,  miyom tipleri, tedavileri seçenekleri gibi konularda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Bu yazıda miyomlar ile kadın üreme fonksiyonları yani kısırlık (infertilite) arasında bir ilişki var mı, miyomlar kısırlığa enden olur mu, ne şekilde etkiler konuları tartışılacaktır.

Miyom kadınlarda çok sık rastlanan bir patolojidir. 20-35 yaş arasındadaki kadınların %20'sinde görülür. Yaş ilerledikçe, myom sıklığında artma olmaktadır. 35 yaş üzerindeki kadınların yaklaşık %40'ında myom vardır. Myomlara en çok 35-45 yaş grubu kadınlarda rastlanır. Bu durumda doğlal olarak hamile kalamama yani kısırlık problemi yaşayan kadınlarda da sık rastlanan bir durumdur myomlar. Ancak kısırlık problemi yaşayan hastalardaki myomlar kısırlık ile ilgili bir etki yaratmakta mıdır yoksa kadınlarda zaten sık rastlandığı için bu hastalarda tesadüfen rastlanmakta mıdır konusu birçok araştırmada tartışılmıştır. Günümüzde bu konuda her konuda olmasa da bazı konularda bir görüş birliği oluşmuştur.

Toplumda bu kadar sık görülen miyomlar kısırlık (infertilite) problemi yaşayan hastaların yaklaşık %10'unda tespit edilmektedir. Ancak myom saptanan bu hastaların zaten çok büyük kısmında myom dışında kısırlığa neden olan net bir sebep saptanmaktadır. Genel olarak kısırlık hastalarının çok az bir kısmında bir myomun kısırlığın nedeni olabileceği düşünülür (kaynak).

Miyomlar ve kısırlık (infertilite) arasında saptanan ilişkiler:
Aşağıda belirtilen maddeler %100 kesin kanıt düzeyinde belirlenen durumlar olmasa da günümüze kadar yapılan araştırmaların "çoğunluğunda" saptanan ve genel olarak görüş birliğine varılan konulardır. İlerleyen yıllarda normal gebelikler, tedavi ile elde edilen gebelikler ve tüp bebek yöntemleri ile elde edilen gebelikler üzerinde yapılan araştırmalar daha net bilgiler elde edilmesini sağlayacaktır.
- Araştırmaların çoğunda rahimin dış tarafına doğru büyüyen (subseröz) myomların kısırlık konusunda problem yaratmadıkları, kadının üreme yeteneğini etkilemediği gösterilmiştir. Ancak rahimin iç kısmındaki boşluğa yani gebeliğin yerleştiği alana doğru (endometrial kavite) büyüyen myomların gebelik elde edilme ihtimalini önemli ölçüde azalttığı bildirilmiştir, bunlara submüköz myomlar denir. Myom nedir yazısında belirtildiği gibi bir de rahim duvarının içerisinde büyüyen içeriye veya dışarıya uzanım göstermeyen myomlar vardır, bu myomların ise genellikle küçüklerinin hamile kalma üzerine etki göstermediği ancak 5 cm'den büyük olanların etki gösterebileceği bildirilmiştir.

Miyomlar nasıl ve hangi mekanizmalarla gebe kalmayı engel olabilir?
Miyomların hamile kalmayı zorlaştırması çeşitli mekanizmalarla olabilir, bunlar genel olarak:
- Rahim ağzının (serviks) şeklini ve yerleşimini bozarak spermlerin buradan rahim içerisine geçmesini zorlaştırabilir. (Servikal faktör)
- Rahim içerisinde gebeliğin yerleştiği boşluğun (endometrial kavite) büyümesine ve şeklen bozulmasına neden olabilir, bu nedenle spermlerin burada ilerlemesi, gebeliğin rahim içerisine yerleşmesi zorlaşabilir.
- Tüplerin başlangıç kısmına yakın yerleşimli myomlar tüplerin tıkanmasına neden olabilirler.
- Tüpler yumurtalık arasındaki anatomiyi bozarak yumurtanın yakalanması ve tüpte ilerlemesini güçleştirebilir.
- Özellikle submüköz myomlar rahim iç tabakasının (endometrium) kanlanmasını ve şeklini bozarak gebeliğin buraya yerleşmesine engel olabilirler.
- Rahiç iç boşluğunda (endometrial kavite) bir inflamasyona neden olabilirler.

İnfertilite (kısırlık) hastalarında var olan miyomlar tedavi gerektirir mi?
Her zaman gerektirmez. Tedavi hastanın özelliklerine, hikayesine göre değişir ve kişiye özel değerlendirilir ancak genel olarak yaklaşım şu şekildedir. İnfertil hastalarda submüköz miyomlar (ve polipler) genellikle cerrahi olarak çıkartılırlar.(özellikle tekrarlayan düşük hikayesi varsa) Küçük subseröz myomlar yani rahmin dış yüzeyine doğru büyüyen myomlar genellikle çok büyük değillerse ameliyat edilmezler ve zaten infertilite ile ilgisiz kabul edilirler. Rahim duvarının iç kısmında büyüyen intramural myomlar ise ancak büyükse ameliyat edilir. İnfertilite (kısırlık) problemi olan ve myom tespit edilen hastalarda her zaman ameliyat planlanmaz çünkü ameliyatında karın içerisinde yapışıklıklar oluşturarak infertiliteye neden olma gibi bazı riskleri vardır. Bu nedenle kar-zarar değerlendirmesi yapılır, buna göre bir tedavi verilir veya bazen hiçbir tedavi verilmeden hasta izlenir.
Ameliyat açık ameliyat şeklinde veya kapalı (laparoskopik) ameliyat şeklinde, histeroskopik yöntemle veya uterin arter emnolizasyonu gibi çeşitli yöntemlerle yapıalbilmektedir, bu myomun yerleşim yerine, boyutuna ve diğer özelliklerine göre değişir. Myom alınması ameliyatları hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Myom tedavisi ile ilgili diğer bilgi ve yöntemlere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Polip Kısırlık Yapar Mı?
- Miyom Nedir?
- Miyom Tedavisi
- Kadında Kısırlık (İnfertilite) Nedenleri
- Gebelikte Miyom
Tamamını >>

ERKEK YAŞI İLE GEBELİK (HAMİLELİK), KISIRLIK ARASINDAKİ İLİŞKİ

İLERİ YAŞTA BABA OLMAK NE GİBİ RİSKLER GETİRİR?

Gebelik ve kısırlık (infertilite) konusu esas olarak anne yaşı ile çok yakından ilgilidir. Anne yaşı ilerledikçe özellikle 35 yaşında sonra hem gebe kalamama yani kısırlık konusunda bazı risk artışları görülür hem de gebe kaldıktan sonra hamilelik boyunca anne ve bebek ile ilgili bazı risklerde artış görülür. Bu konular hakkında ayrıntılı bilgilere aşağıdaki iki linkten ulaşabilirsiniz:
- Kadının yaşı ve kısırlık arasındaki ilişki
- İleri yaşlarda hamilelik

Erkeğin (baba adayının) yaşı büyüdükçe kısırlık riski artar mı?
Babanın yaşı anne kadar olmasa da bazı konularda ilerleyen yaşlarda bazı riskleri beraberinde getirir. Erkeğin yaşı ilerledikçe özellikle 40-45 yaşlarından sonra sperm hareketi, hacmi ve normal şekilli sperm sayısı (morfoloji) azalır. Ancak sperm konsantrasyonu yaş ilerledikçe değişmez. Sperm parametrelerindeki bozulmalardan dolayı erkeğin yaşının ileri olması kadınınki kadar etkilemese de gebelik oluşması konusunda başarıyı azaltır. Gebelik elde edilmesi daha uzun süre alır ve gebelik oranı düşer.

Gebelik ile ilgili riskler, bebekte meydana gelebilecek hastalıklar:
Kadınlarda yaklaşık 46-50 yaş arasında menopozun başlaması ile birlikte yumurta hücresi üretimi durur,  erkeklerde her yaşta sperm üretimi sürer ancak ileri yaşlarda sperm kalitesi azalır. İleri yaşlardaki erkeklerde sperm üretimi sırasında genetik hata yani mutasyon oluşma riski artar. Bu mutasyonlar hem düşük oluşma riskinde hafif bir artışa neden olur hem de bebekte bazı hastalıkların gelişimine yatkınlık yaratır. Özellikle otozomal dominant hastalıkların bebekte görülme riski artar çünkü bu hastalıklar gen çiftlerinden sadece birisinde hata olması neticesinde ortaya çıkabilir, erkeğin sperminde oluşabilecek genetik hata bu hastalıkların meydana gelmesine neden olabilir. Otozomal dominant hastalıklardan bazıları: Akondroplazi, nörofibromatozis, Marfan sendromu, osteogenezis imperfekta...
Erkeğin yaşının ileri olması ile bebekte otizm, şizofreni, bipolar bozukluk, konsantrasyon bozukluğu, muahakeme yeteneğinde düşüklük, kognitif fonksiyonlarda bozukluk gibi bazı hastalıklarda artış görüldüğünü bildiren araştırmalar vardır.

Düşük riski:
Yapılan araştırmalar erkeğin yaşının ileri olmasının kadının yaşından bağımsız olarak düşük açısından ciddi oranda risk artışına neden olduğunu göstermiştir (kaynak 1, 2). Anne yaşı ilerledikçe de gebeliğin düşükle sonuçlanma riski artar.

Down sendromu ile ileri baba yaşı arasındaki ilişki:
Bebekte down sendromu olma riski anne yaşı ilerledikçe artar, arada ciddi bir orantı vardır. Baba yaşının down sendromu riskini etkilemediğini gösteren bazı araştırmaların yanı sıra önemli bazı araştırmalar anne yaşı 35'den büyükse baba yaşının da ileri olmasının riski daha fazla arttırdığı yönünde görüş bildirmiştir (kaynak).

Faydalanılan diğer kaynaklar: 1, 2, 3


İlgili Konular:
- İleri Yaşlarda Hamilelik
Kadının Yaşı ve Kısırlık Arasındaki İlişki
Tamamını >>

KLOMİFEN SİTRAT (KLOMEN, SEROPHENE, GONAPHENE)

KLOMİFEN İLE OVULASYON (YUMURTLAMA) TEDAVİSİ

Klomifen sitrat (clomiphene citrate) trifeniletilen türevi bir etken maddedir. 1960'lı yıllardan bu yana kullanılan bir ilaçtır. Tüm dünyada infertilite (kısırlık) tedavisinde çoğunlukla ilk basamak tedavi olarak tercih edilen ve en yaygın kullanılan ilaçtır. Ülkemizde de klomen, serophene, gonaphene gibi ticari isimlerle piyasada bulunmaktadır. Bu ilaç ve etken madde hakkında bilgi vermeden önce şunu belirtmek gerekirki her ilaç gibi bunlarda "asla" doktor kontrolü altında olmadan kullanılmaması gereken ilaçlardır. Kontrolsüz ve bilgisizce kullanılmaları yumurtalıklarda fazla sayıda kist oluşumu, ohss (ovaryan hiperstimülasyon sendromu) gibi çok riskli durumlara neden olabilir. Doktor gözetiminde ve ultrasonografi takibi altında kullanıldıklarında bu tür yan etki oluşturma riski çok düşük olan ilaçlardır. KS iki farklı stereoizomerin rasemik karısımıdır: Enklomifen ve zuklomifen.
Klomifen özellikle polikistik over sendromu (PCOS, PKO) ve diğer ovulasyon bozukluğu olan kısırlık durumlarında, açıklanamayan infetilitede kullanılır.

Klomifen sitrat hangi mekanizmayla infertilite tedavisinde fayda sağlar:
İnfertilite yani kısırlık tedavisinde klomifen kullanılmasındaki ana amaç ovulasyonun (yumurtlamanın) sağlanmasıdır. Yumurtlamayı nasıl sağlar? Kadın fizyolojisinde yumurtlamayı sağlayan ana hormon beyindeki hipofiz bezinden salgılanan FSH hormonudur. Klomifen sitrat yumurtlama tedavisinde (ovulasyon indüksiyonunda) kullanıldığı dozlarda çoğu dokuda anti- östrojenik yani östrojen hormonu etkisini engelleyici etki gösterir. Klomifen hipotalamustaki östrojen reseptörlerine de bağlanarak burada östrojenin negatif feed-back etki göstermesini engeller. Östrojen hormonu hipotalamusta negatif feed-back etki gösteremeyince doğal olarak hipotalamus-hipofiz hattından salgılanan FSH hormonu artar. FSH hormonu overlerde yani yumurtalıklarda folikül (yumurta) gelişimini uyaran ana hormondur. Bu sayede yumurtlama (ovulasyon) sağlanmış olur. Yani klomifen sitrat ovulasyonu (yumurtlamayı) direkt kendi etkisi ile sağlamaz, dolaylı olarak FSH hormonunu arttırarak sağlar.

6 ay klomifen kullanan kadınların yaklaşık %80'inde yumurtlama sağlanır ve bu kadınların yaklaşık yarısında gebelik elde edilir. Bir ayda (bir siklusta) klomifen ve aşılama uygulanması ile gebelik elde edilme ihtimali yaklaşık %8 civarındadır.

Klomifen sitrat (klomen, serophene, gonaphene) kimlerde kullanılamaz:
- Gebelik varken kullanılmaz
- Tanı konulmamış vajinal kanaması olanlarda
- Aktif karaciğer hastalarında
- Memede malign ve premalign lezyon olması

Nasıl kullanılır?
Mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gereken bir ilaçtır. Kullanılmaya genellikle adetin üçüncü günü (2-5 günler arasında) başlanır. Günde bir kere kullanılır. Gümlük doz genellikle 50 mg olmakla birlikte, yumurtlama sağlanamışsa 100 hatta 150 mg günlük dozlar uygulanabilmektedir. Toplam 5 gün boyunca kullanılır. Daha sonra ultrason takipleri ile yumurtanın büyüklüğü takip edilir ve yumurtlama için uygun büyüklüğe erişince (18-20 mm olunca) çiftlerin kendi kendilerine ilişkiye girmeleri veya aşılama (IUI) ile gebelik sağlanmaya çalışılır. Yeterince büyüyen yumurta hücresinin (folikül) çatlaması için HCG enjeksiyonu (halk arasında çatlatma iğnesi) yapılır. Yumurtlama bu iğne yapıldıktan 36 saat sonra olacağı için aşılama 36 saat sonra yapılır.

Yan etkileri:
- Yüzde ve vücutta kızarma, yanma hissi
- Bulantı
- Göğüslerde ağrı ve hassasiyet
- Kasık ağrısı
- Görme bozukluğu
- Saçlarda dökülme
- OHSS (nadirdir)

Klomifen ile hamile kalanlarda ikiz (çoğul) gebelik oranı:
Klomifen kullananlarda ikiz-üçüz gebelik oranı normalden fazladır. Çoğunlukla ikiz gebelik oluşur. Normalde ikiz gebelik oranı %1'e yakın iken, klomifen kullananlarda oluşan hamileliklerin %5-8 kadarı ikiz hamileliklerdir. (KOH - yumurtlama iğnesi kullananlarda bu oran daha yüksek %15 kadardır.)

Hamile kalanlarda düşük veya bebekte anomali riski:
Klomifen kullanarak hamile kalanlarda düşük riski veya bebekte anomali (doğumsal sakatlık) riski normal yolla kendiliğinden hamile kalanlarla aynıdır, risk artışı izlenemez.

Klomifen ile hamile kalamayanlar için diğer tedaviler:
Klomifen genellikle ilk uygulanan tedavi yöntemidir. 3-6 ay klomifen (klomen, serophene, gonaphene) kullanımına rağmen hamile kalamayan çiftler için sıklıkla daha ileri tedavi modaliteleri, klomifene başka ilaçların eklenemsi, enjeksiyon şeklinde ilaçlar (KOH, halk arasında iğne tedavileri), tüp bebek gibi tedaviler uygulanır. Kısırlık tedavisinde her zaman bir standar yoktur, çiftlerin durumları, infertilitenin sebebi, yaş gibi birçok faktör tedavi seçeneklerini etkiler.


İlgili Konular:
Yumurtlama Problemi (Yumurtlama Bozukluğu)
İğne ile Yumurtlama Tedavisi (KOH)
Yumurta Çatlatma İğnesi Nedir?
Yumurta Takibi (Folikül Ölçümü)
İnfertilite (Kısırlık) Tedavisi
Aşılama
Tamamını >>

İĞNE İLE YUMURTLAMA TEDAVİSİ (KOH)

KOH İLE GEBELİK : İĞNE TEDAVİSİ İLE HAMİLE KALMAK

Kontrollü Ovaryan Hiperstimülasyon (KOH) halk arasındaki ismi ile "iğne tedavisi" kısırlık (infertilite) tedavisinde en sık uygulanan tedavilerden birisidir. İğne tedavileri (kas veya cilt içerisine enjeksiyon) genellikle aşılama ile beraber uygulanır ancak aşılama yapılmadan tek başına da uygulanabilir. Genellikle daha önceden yumurtlama hapları kullanmış (klomifen) ve hamile kalamamış hastalarda sonraki basamak olarak yumurtlama iğneleri (gonadotropinler) uygulanır.

Yumurtlama iğneleri nasıl kullanılır?
Bu iğneler genellikle kalçadan veya koldan cilt altına veya kas içerisine günde 1 sefer enjekte edilerek kullanılırlar. Kullanma şekli her ilaç için farklılık gösterebilir. Gonal-F, Puregon, Menegon Kutuları içerisinden genellikle bir toz ve bir su çıkar, bunlardan su tozun içeirsine katılarak oluşan karışımdan uygun ölçüde (örneğin günde 75, 150..) çekilerek kas veya cilt içerisine yapılır. İğnenin markasınagöre değişmekle birlikte bazılarının yanında otomatik enjeksiyon kalemi (pen), bazeılarının yanında normal ince bir enjektör verilir.
İğne tedavisi genellikle adetin 3. günü (2-5 günler arası) başlanır ve günde bir defa uygulanır. Genellikle ilk uygulamadan 5-7 gün sonra transvajinal ultrason kontrolleri yapılmaya başlar, bu sayede yumurtanın (folkülün) büyüklüğüne göre uygulanan ilacın dozu değiştirilir veya aynen devam edilir. 1-2 gün ara ile yapılan transvajinal ultrason ölçümleri ve kanda E2 (östradiol) hormon ölçümlerine göre yumurtayı çatlatma iğnesi (ovulasyon sağlayıcı iğne) uygulanır. Çatlatma iğnesi (Ovitrelle, Pregnyl) uygulanması için en uygun dönem yumurtanın 18-20 mm olduğu dönemdir. Eğer yapılacaksa aşılama bu iğne yapıldıktan 36 saat sonra uygulanır çünkü yumurtlama bu saatlerde olur. Aşılama yapılmayacaksa bu saatlerde normal cinsel ilişkiye başlanır, iki günde bir  ilişkiye bir hafta devam edilir.

KOH (kontrollü ovaryan hipersitümülasyon) uygulamasının olası etki mekanizmaları:
İĞne tedavileri ile kısırlık tedavisi aşağıdaki mekanizmalar sayesinde hamilelik şansızı arttırır.
- Yumurtlama döneminde salınan oosit (yumurta) sayısını arttrarak döllenme ihtimalini arttırır.
- Aşılama (IUI) sayesinde spermlerin rahim ağzı engelini direkt aşarak rahim içerisine ulaşması sağlanır.

KOH (gonadotropinler) ile iğne tedavisi hangi infertil hastalara uygulanır?
- Hipotalama hipofizer yetmezlik (WHO grup 1)
- Polikistik over sendormu
- Açıklanamayan infertilite
- Klomifen hapları ile tedavide başarı sağlanamamış hasta grubu
- Erken evre endometriyozis saptanan hastalar

İnsan menopoz gonadotropini (HMG) içeren ilaçlar (menotrpinler):
Bu ilaçlar menopozdaki kadınların idrarlarındaki hormonlardan elde edilir. Menogon isimli ilaç bunlara bir örnektir. Bu ilaçlar hem FSH hem LH  hormonu (herbiri 75 ünite) içerir. İçerisinde

Rekombinant FSH hormonu içeren ilaçlar (follitropinler):
Bu ilaçlardaki FSH hormonu rekombinant DNA teknolojisi ile üretilerek elde edilir. Gonal-F ve Puregon markaları bu ilaçlara örnektir. Bu ilaçlar LH hormonu içermezler.

Yukarıdaki lilaçlar haricinde GnRH analogları ve GnRH antagonistleri gibi infertilite tedavisinde kullanılan çeşitli iğne tedavileri vardır. Bu tedavilere zaman zaman klomifen (klomen, serophene) veya metformin (glukofen) gibi ilaçlar da eklenerek uygulanana çeşitli protokoller vardır. İnfertilite tedavisi yıllar geçtikte gelişen ve yeni protokoller belirlenen bir tedavi şeklidir.


İlgili Konular:
Yumurtlama Problemi (Yumurtlama Bozukluğu)
- Tüp Bebekte Yumurtalıkların Uyarılması ve Yumurta Gelişimi
Klomifen (Klomen, Serophene, Gonaphene) İle Kısırlık Tedavisi
Yumurta Çatlatma İğnesi Nedir?
Yumurta Takibi (Folikül Ölçümü)
- İnfertilite (Kısırlık) Tedavisi
- Aşılama
- OHSS (Ovaryan Hiperstimülasyon Sendromu
Tamamını >>

FSH HORMONU YÜKSEKLİĞİ

Kadında FSH hormonu  (Follicle stimulating hormone, Folikül uyarıcı hormon) beyinde hipofizden salgılanır ve adından da anlaşıldığı gibi yumurtalıklardaki folikülleri uyarır, büyümesini sağlar. Yumurtalıklardaki foliküller yumurtayı taşıyan ufak keseciklerdir. FSH hormonu etkisiyle foliküller büyür ve adetin orta döneminde LH (Luteinizan hormon) hormonun etkisiyle çatlama sonucunda yumurtlama (ovulasyon) gerçekleşir. FSH hormon ölçümü özellikle adet düzensizliği ve kısırlık (infertilite) problemi olan hastalarda önemlidir. Kanda FSH hormonu değeri adetin 3. günü (2-5 günler civarında) yapılır. Yaş ilerledikçe yumurtalık (over) rezervi azalır ve FSH hormonu yükselir. Özellikle 35 yaşından sonra FSH hormonunda yavaş yavaş yükselme izlenir ve 40 yaşından sonra bu yükselme daha da hızlanır. Yaş ilerlemesi dışında yumurtalıkların birinin veya bir kısmının ameliyatla alınması veya kist ameliyatında yumurtalığın hasar görmesi gibi durumlar da FSH'nın artmasına neden olur. Kullanılan ilaçlar veya korunma yöntemleri (doğum kontol hapları ve diğer..) FSH'nın yükselmesine neden olmazlar.

Kadında FSH hormonu değeri normalde kaç olmalıdır?
Adetin 3. gününde bakılan FSH hormonu değerinin 8-10'un altında olması normal kabul edilir. Adetin diğer zamanlarında bakılırsa daha yüksek çıkabilir ve sonuç yanıltıcı olabilir bu nedenle özellikle foliküler fazın başlangıcında yani adetin ilk günlerinde ölçüm yapılmalıdır.

FSH hormonu kaçın üzerine çıkarsa hamilelik zorlaşır?
FSH hormonu değeri 10'un üzerine çıktığında hamile kalma şansında düşüş meydana gelebilir. FSH 15'in üzerine çıktığında hamile kalma problemi ciddi seviyede olur. FSH'taki artış ne kadar fazla olursa gebelik elde edilmesi o kadar zorlaşır. Bu hem kendiliğinden (spontan) gebelikler için geçerlidir hem de ilaç tedavisi ile veya tüp bebekle elde edilen gebelikler için geçerlidir. FSH 25'den yüksek ise kendiliğinden veya tedavi ile, tüp bebek ile hamilelik elde edilmesi yok denecek kadar nadirdir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta FSH hormonu farklı aylarda dalgalanmalar gösterebilir. Örneğin bir ay adetin 3. gününde yapılan ölçümde FSH değeri kötü yani yüksek çıkabilir, 1-2 ay sonra adetin 3. günü yapılan ölçümde FSH değeri düşük çıkabilir. Bu durumda araştırmalar göstermiştir ki yüksek (kötü) olan değer geçerlidir. Yani bu hastalarda hamilelik şansı düşüktür ve 1-2 ay sonra yapılan tekrar ölçümlerinde FSH düşük bile olsa hamilelik şansının arttığını göstermez. Bu tür durumlarda klomifen sitrat testi gibi testlerle FSH değeri ve over rezervi daha net değerlendirilebilir.

FSH değerini düşürmek mümkün müdür?
Bazı hastalar hamilelik şansını arttırmak için FSH değerini düşürmek için neler yapılabilir gibi arayışlara girebilmektedirler. FSH yükselmesi yaşla birlikte yumurtalık rezervindeki azalmayı ifade eder ve yaşlanma gibi bu da geri dönemez. Yaş ilerledikçe kadında yumurta sayısı ve kalitesi azalır ve hiçbir ilaç veya tedavi (veya bitkisel yiyecekler, içecekler, çaylar) yumuta sayısını ve kalitesini tekrar düzeltemez. Bu durumda yapılması gereken FSH'yı düşürmeye çalışmak değil, daha da yükselmeden tedavi ile gebelik elde etmeye çalışmaktır. Bunun dışındaki uğraşlar hastanın vakit kaybetmesine ve FSH'nın geçen sürede daha fazla yükselmesine neden olacaktır.

Kadında çocuk sahibi olabilme kapasitesini yani over rezervini gösteren tek değer FSH değildir. Bunun dışında farklı tahlilller ve testler, yöntemler vardır. Bunlar hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak over rezervi değerlendirilmesi konusunda ulaşabilirsiniz.

FSH'nın 25 gibi çok yüksek olduğu durumlarda kendiliğinden veya tedavi ile hatta tüp bebek ile hamilelik elde edilemez. Bu durumda tek çare genç bir kadında yumurta bağışı (oosit donasyonu) yöntemi ile yumurta alınması ve FSH'ı yüksek olan kadının rahmine transfer edilmesidir. Ancak bu yöntem ülkemizde yasaktır. Bu çiftler için bir seçenek de evlat edinmedir.

EK BİLGİLER:
- FSH'nın yarılanma ömrü 2-3 saattir. LH'nın yarı ömrü 20 dakika kadardır.
- GnRh hiotalamustan arkuat çekirdeklerden salınan bir hormondur ve hipozisden FSH, LH salgılanmasını sağlar. GnRH'nın yarılanma ömrü 2-4 dakika kadardır.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- Yumurtalık Kapasitesi (Over Rezervi)
- AMH (Anti-Müllerian Hormon)
- Östrojen Hormonu
- Kısırlık (İnfertilite) Varlığında Yapılan Tahliller ve Testler 
Tamamını >>

STRES VE KISIRLIK (İNFERTİLİTE)

Stres insanın kendisini tehdit eden veya zora sokan herhangi bir durum karşısında vücudun gösterdiği tepkilerdir. Stres başlıca akut stres ve kronik stres olarak ikiye ayrılabilir. Akut stres vücudun ani durumlar karşısında gösterdiği tepkilerle çarpıntı, nabız hızlanması, tansiyon yükselmesi, katekolamin hormonlarda artış gibi belirtilere neden olur. Kronik stres ise sürekli uzun yıllar boyunca stres yaratan nedenlere maruz kalma sonucunda depresyon, anksiyete, sinirlilik, uykusuzluk, iştahsızlık gibi belirtilere neden olur. Stresin bu güne kadar kanser dahil bir çok hastalıkla ilişkisi dikkat çekmiştir. Aynı şekilde stres ve kısırlık arasındaki olası etki de araştırılmıştır. Çocuk sahibi olamama ve kısırlık tedavisi boyunca yaşanan manevi ve maddi sıkıntılar strese neden olabilmektedir, buna karşılık stres de kadın ve erkek üzerinde hamile kalmayı zorlaştırıcı bazı etkilerde bulunabilmektedir.

Stres kısırlığa neden olur mu? Stres hamile kalmayı engeller mi? konularında bazı araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırmalar özellikle kronik stresin kadında hormonal değişiklikler ve yumurtlama bozukluklarına neden olarak ksıırlığa neden olabileceğini göstermiştir. Aşırı stres ve bazı psikiyatrik sorunların varlığında kadınlarda aylarca adet görmemeye neden olabilecek kadar hormonal değişiklikler olabileceği bilinmektedir. Ani ve kısa süren bir stres veya üzüntü durumu (örneğin bir yakının vefat etmesi gibi) o an veya ileride kısırlığa (infertiliteye) neden olmaz ancak kronik uzun yıllar süren stres kadında yumurtlama düzeni üzerinde, tüpler üzerinde ve rahim içerisine embriyonun yerleşme aşamalarında etkili olabilir, bu nedenle kısırlığa neden olabilir. Ayrıca stresli kadın ve erkeklerin sigara ve alkol kullanma oranlarında artış olması nedeniyle dolaylı olarak da  zararlı etkisi vardır çünkü sigara, alkol gibi maddeler hamile kalmayı zorlaştırıcı faktörlerdir. Sigaranın erkeklerde sperm sayı ve kalitesini olumsuz etkilediğini gösteren araştırmalar vardır. Ayrıca yapılan birçok araştırmada stresin infertilite tedavisi ve tüp bebek başarı şansını düşürdüğü de gösterilmiştir. Psikolojik tedavi ile duygu durumunda düzelme sağlanarak tedavi verilen çiftlerde tedavi başarısı artmıştır. Kaynaklar: 1 , 2

Bu nedenlerle kısırlık durumunda ve tedavi aşamalarında mümkün mertebe stres faktörlerinden uzak durmak gerekir. Ciddi bir stres veya kronik duygu durum bozukluğu, depresyon, uyksuzluk varsa tedavi edilmelidir.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- Hamilelikte Psikolojik Sorunlar
Tamamını >>

KISIRLIK (İNFERTİLİTE) VE KÖK HÜCRE TEDAVİSİ

Kök hücreler vücutta birçok doku ve organı oluşturabilecek kapasitede farklılaşabilen hücrelerdir. Adından da anlaşılacağı gibi bunlar bütün dokuların kökü yani kaynağı olan hücrelerdir.  Bu hücrelerin aynı şekilde sperm hücrelerini de oluşturabileceği araştırmalarla gösterilmiştir. Kısırlık sorunu olan çiftlerden bir kısmında sorun erkekte sperm bulunmamasıdır (azoospermi). Bu durumda olan erkeklerin bir kısmından TESE (testiküler sperm ekstraksiyonu) yöntemi ile testis dokusundan sperm elde edilebilmektedir ancak bir kısmında bu mümkün olmamaktadır. TESE ile sperm elde edilemeyen erkeklerde tek çare ileride belki de uygulanacak olan kök hücre yöntemidir. Bu yöntem ile erkeğin kök hücresinden sperm elde edilmesi ve bu sperm ile yumurtanın döllenmesi  mümkün olabilecektir. Bu yöntem ile ilgili araştırmalar devam etmektedir.

Erişkinlerde kök hücrelerin elde edilebileceği en önemli kaynak kemik iliğidir. Ayrıca doğum sırasında bebeğin göbek kordonundan kök hücre elde edilmesi mümkündür ve buradan elde edilen kök hücreler ileride gelişebilecek bazı hastalıklara karşı kullanılabilecektir. Göbek kordonundan kök hücre elde edilmesi ayrı bir konu olarak anlatılmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
Tamamını >>

KISIRLIK (İNFERTİLİTE) TEDAVİSİ

Kısırlık (infertilite) tedavisinde öncelikle kısırlığın nedeni hakkında araştırma ve tahliller yapılması gerekir çünkü kısırlığın tedavisi nedene göre değişecektir. Kısırlık nedenelri hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Kısırlık problemi olan çiftlerin yaklaşık %15 kadarında ise kadında ve erkekte hiçbir sebep bulunamaz buna açıklanamayan infertilite denir, bu durumda verilebilecek tedavi yöntemlerina buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Tedavi çiftlerin yaşı, kısırlık süresi (kan yıldır korunmadıkları), çocuk sayısı, over rezervi gibi kriterlere göre planlanır. Over (yumurtalık) rezervi tedavinin planlanmasını ve çiftin çocuk sahibi olma şansını belirleyen önemli bir konudur, bu konuda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Yumurtlama tedavisi (ovulasyon indüksiyonu) - Yumurta takibi:
Kısırlığın hiç bir nedeni bulunamadığında (açıklanamayan infertilite) veya kadında yumurtlama düzensizliği saptandığında verilen tedavi yöntemidir. Kısırlık tedavisinde en çok uygulanan yöntemdir. Bu yöntemde amaç kadının her ay düzenli yumurtlamasını sağlayarak belirlenen zamanlarda ilişkide bulunulması neticesinde hamilelik şansını arttırmaktır. Yumurtlama tedavisinde ağızdan alınan haplar (klomen tablet, serophene tablet, gonaphone gibi..) kullanılabilir veya cilt altına yapılan iğneler (halk arasında yumurtlama, yumurta büyütücü iğneler denir) kullanılır. Yumurtlama tedavisi genellikle 3 veya 6 ay verilir, bu süre sonunda gebelik elde edilemezse hastanın durumuna göre farklı tedaviler planlanır. Yumurtlama tedavisi aşılama (intrauterin inseminasyon, IUI) ile birlikte yapılabileceği gibi tek başına da yapılabilir. Aşılama ile birlikte yapılması hamilelik şansını arttırır. Yumurtlama ve aşılama tedavisi verilebilmesi için kadının en az bir tüpünün açık olması gerekir, aksi taktirde gebelik oluşamaz. Her iki tüpü kapalı olan hastalara yumurtlama ve aşılama tedavisi verilemez, tüp bebek önerilir.

Yumurtlama ve aşılama tedavisi nasıl yapılır?
Yumurtlama tedavisi kısaca şu şekilde yapılır: Adetin üçüncü günü başlanan (veya buna yakın günlerde) ağızdan hap veya iğne tedavileri (rekombinant FSH veya HMG gibi) ile yumurtanın büyümesi sağlanır. Ağızdan haplar 5 gün boyunca kullanılır. İğneler ise yumurta büyüklüğü yaklaşık 18 mm oluncaya kadar devam edilir. Bu arada belirli aralıklarla ultrason yapılarak yumurta büyüklüğü takip edilir. Yumurta büyüklüğü yaklaşık 18-20 mm çapında olduğunda HCH (human chorionic gonadotropin) (halk arasında çatlatma iğnesi) denilen iğne yumurtanın çatlaması için yapılabilir. Çatlatma iğnesi yapılmadan yumurtanın kendiliğinden çatlaması da beklenebilir.Bu esnada aşılama yapılacaksa çatlatma iğnesi yapıldıktan 36 saat  sonra aşılama yapılır. Aşılama yapılmayacaksa yumurta çatlatma iğnesi yapıldıktan 1 gün sonra çiftlere ilişkide bulunmaları söylenir. Hap tedavisinde de benzer şekilde yumurta 18-20 mm olduktan sonra çiftlerin 1 hafta boyunca iki günde bir ilişkide bulunmaları önerilir. İlişki sonrası kadının 15 dakika sırt üstü yatması önerilir. Aşılama hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Ameliyat tedavileri:
Laparoskopi veya histeroskopi ile yapılan ameliyat tedavileri bazen kısırlık tedavisinin bir parçaşı olarak gerekebilmektedir.Örneğin çikolata kisti (endometrioma) varsa veya rahim içerisinde septum (perde), myom, polip benzeri bir patoloji varsa bunların tedavisi için laparoskopi veya histeroskopi gerekebilir. Ayrıca polikistik over hastalarında nadiren uygulanan laparoskopik ovarian drilling tedavisi hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Tüp bebek tedavisi (IVF, ICSI):
Her iki tüpü tıkalı olan kadınlarda, sperm sayısı çok düşük olan erkeklerde ve yumurtlama tedavileri ile hamilelik elde edilemeyen çiftlerde tüp bebek tedavisi uygulanır. Tüp bebek konusu hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Kısırlık tedavisinde bitkisel tedavi?
Kısırlık sebebinin ayrıntılı değerlendirilmesi gereken ve yakın takip edilerek tedavisi planlanması gereken bir durumdur. Bu durumda çiftlerin bitkisel ilaçlar, yiyecekelr, içecekler, çaylar gibi maddelerle kendi kendilerine tedavi uygulamaları hem faydasız olacaktır hem de vakit kaybına neden olarak doktor tarafından verilecek tedavinin  gecikmesine, hamileliğin zorlaşmasına neden olacaktır.


İlgili Konular:
- Klomifen (Klomen, Serophene, Gonaphene) İle Kısırlık Tedavisi
- İğne ile Yumurtlama Tedavisi (KOH)
Yumurta Takibi (Folikül Ölçümü)
- Kısırlık (İnfertilite)
- Hamile Kalmayı Kolaylaştırmak İçin Yapılması Gerekenler
Kısırlık Tanısında Laparoskopi (Kapalı ameliyat)
Tamamını >>

HAMİLE (GEBE) KALMAYI ENGELLEYEN, ZORLAŞTIRAN FAKTÖRLER

Kadınlarda hamile kalmayı zorlaştıran yani kısırlık (infertilite) problemi ile ilişkili çeşitli hastalıklar ve faktörler vardır. Bu faktörlerin başında yaşın ilerlemesi gelir. Kadının  yaşı ilerledikçe (özellikle 35 yaşından sonra) hamile kalması zorlaşır. 40 yaşından sonra bu risk daha fazla artar.

Hamile kalmayı (gebeliği) zorlaştıran veya engelleyen nedenler:
- Düzensiz cinsel ilişki: Gebelik için ideal olan haftada 2 kere düzenli ilişkidir. Eğer çiftler arasında herhangi bir nedenle haftada 1 veya daha seyrek cinsel ilşki meydana geliyorsa hamilelik oluşması zorlaşır, gecikir.
- Yumurtlama döneminde ilişkiye girilmemesi.
- Sigara hamile kalmayı kötü yönde etkileyen bir faktördür.
- Obezite (aşırı kilo, şişmanlık) olumsuz yönde etki eder.
- Aşırı zayıf olmak da olumsuz etki gösterir.
- Emzirme döneminde hamile kalmak zorlaşır ancak emzirme bırakıldığında tamamen normale döner. 
- Stres

Hamile kalmayı zorlaştıran veya engelleyen hastalıklar:
- Hiperprolaktinemi (Süt hormonu, prolaktin yüksekliği)
- Troid hormon bozuklukları (Guatr hastalıkları) 
- Yumurtalık ve tüpler ile ilgili geçirilen ameliyatlar
- Rahim içerisinde bulunan septum (perde), büyük myom ve benzeri patolojiler
- PID (rahim ve yumurtalıkları içeren enfeksiyon) geçirilmesi
- Anovulasyon (Yumurtlama olmaması, yumurtlama düzensizliği)
- İleri derecede ciddi kronik hastalıklar (kalp, karaciğer vb.)

Hamile kalmayı zorlaştırmayan, etkilemeyen faktörler nelerdir?
Bazı faktörler sanılanın aksine hamile kalmayı engellemez, kısırlık (infertilite) problemine sebep olmaz, bunlar:
- Daha önce doğum kontrol hapı, doğum kontrol iğnesi kullanmış olmak
- Adet geciktirici veya adet söktürücü benzeri hormonal ilaçlar kullanmak
- Daha önce spiral kullanmış olmak
- Kürtaj yapılması
- Düşük yapmak, boş gebelik olması
- Erkeğin erken boşalması
- Antibiyotik ve ağrı kesici ilaçlar
- Rahim ağzında bulunan yaralar
- Rahim ağzı için yakma ve dondurma tedavileri
- Vajinal akıntı veya mantar
- Genital siğiller (kondilom)
- Ufak myomlar ve rahimin iç tarafında (submüköz) olmayan myomlar hamile kalmayı etkilemez
- Folikül kisti, korpus kuteum kisti, korpus hemorajikum gibi basit yumurtalık (over) kistleri kısırlığa neden olmaz. Ancak çikolata kistleri (endometrioma) tüplerde yapışıklık yaratarak kısırlık problemine neden olabilirler.
- Adetlerin aşırı ağrılı olması veya ilşki sırasında ağrı olması kısırlık (infertilite) ile ilgili değildir.
- Vajinal estetik ameliyatları (dudakların düzeltilmesi vb.) ileride hamilelik olıuşmasını etkilemez.


İlgili Konular:
- Akıntı Gelmesi Hamile Kalmayı Engeller Mi?
Hamile Kalmayı Kolaylaştırmak İçin Yapılması Gerekenler
- Kısırlığı Önlemek
- Kısırlık (İnfertilite)
- Gebeliğe Hazırlık
Tamamını >>

KADININ YAŞI VE KISIRLIK (İNFERTİLİTE) ARASINDAKİ İLİŞKİ

Kadın yaşı kadının over (yumutalık) rezervini yani doğurganlık kapasitesini belirleyen en önemli faktördür. Erkeklerde bunun tersine ileri yaş kısırlık ile çok ilgili değildir, 65-70 yaşlarında bile erkekler çocuk sahibi olabilmektedir. Kadında ise yaşın ilerlemesi ile çocuk sahibi olma şansı arasında belirgin bir ilşki vardır. Özellikle günümüzde kadınların sıklıkla çalışma, iş koşulları ve eğitim, akademik kariyer gibi nedenlerle evlilik ve bebek sahibi olma planlarını daha ileri yaşlara kaydırmaları bu konunun önemini arttırmıştır. Yaş ve hamilelik arasındaki ilşkiyi iyi bilen kadınlar bu planları için daha uygun zamanlama yapmaktadırlar. Kadınlarda 35 yaşından sonra over (yumurtalık) rezervi azalmaya başlar (30-35 yaş arasında çok hafif azalma izlenir), bu nedenle hamile kalma şansları azalmaya başlar. 40 yaşından sonra bu azalma daha da artarak hızlanır ve 50'li yaşlarda yani menopozda tamamen sıfırlanır, hatta 45 yaşından sonra çok nadirdir.

Normalde genç evli çiftlerde (kadın 35 yaşından gençse) 1 ayda gebelik oluşma ihtimali %20-25 civarındadır. Bu çiftlerde 6 ay sonunda %72 ihtimalle gebelik oluşur. 1 yıl düzenli ilişki sonunda %85 ihtimalle gebelik oluşacaktır. 1 yıl sonunda gebelik oluşmayan %15 çift ise kısırlık (infertilite) problemi ile karşı karşıyadır ve bunun sebebi araştırılarak tedavisi planlanır. Genç yaşlarda 1 ayda %20-25 olan gebelik oluşma şansı 40 yaşından sonra yaklaşık 1 ayda %5'lere düşer. Aynı durum tedavi ile gerçekleşen gebelikler ve tüp bebek uygulamaları için de geçerlidir. Yaş ilerledikçe tedavi ve tüp bebek ile gebelik elde edilme şansı azalır ve gebelik elde edilse dahi düşük ile sonlanma şansı artar. Örneğin 35 yaşından önce uygulanan tüp bebeklerde 1 uygulamada gebelik elde etme şansı %40 civarlarında iken bu oran yaşla birlikte azalır ve 40 yaşından sonra %10 civarlarına kadar düşer , 44 yaşında %3 kadar düşük olur. 40 yaşından sonra kendiliğinden veya tedavi ile elde edilem gebeliklerde düşük oranı da çok artmaktadır, bu gebeliklerin neredeyse yarıya yakınında (%30-50) düşük ile sonlanma riski vardır.

Burada yaş ile artan hamile kalamama oranı öncelikle overler (yumurtalıklar) ile ilgilidir. Rahim (uterus) ile çok ilgili bir problem değildir. Bunu en güzel açıklayan örnek ileri yaştaki kadının rahmine genç bir kadından alınan yumurtalar transfer edildiğinde genç bir kadındaki oranlara yakın gebelik elde edilmektedir, hamilelik oluşma oranı düşmemektedir. Yaş ilerledikçe yumurtalıklarda bulunan yumurta sayısı azalmaktadır ve yumurtaların kalitesi düşmektedir.

Yukarıda anlatılan nedenlerden dolayı evlenme ve hamilelik planları çok ileri yaşlara bırakılmamalıdır. İleri yaşlarda kısırlık tedavisi ve tüp bebek gerekme ihtimali artmaktadır hatta over rezervi çok kötü olan hastalarda bu tedaviler ve tüp bebek uygulaması da fayda etmemektedir. Bu durumda tek çare yumurta bağışı (oosit donasyonu) ile hastaya genç bir kadından alınan yumurtanın transfer edilmesidir ancak bu işlem ülkemizde yasal olmadığı için uygulanmamaktadır.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- Over (Yumurtalık) Rezervi
Erkeğin Yaşı İle Gebelik, Kısırlık Arasındaki İlişki
Tamamını >>

OVER (YUMURTALIK) REZERVİ DEĞERLENDİRİLMESİ


YUMURTALIK KAPASİTESİ
Over rezervi kadının yumurtalıklarında bulunan foliküllerin (yumurtaların) sayı ve kalitesini ifade eder. Başka bir ifadeyle kadının doğurganlık potansiyelidir yani hamile kalma kapasitesidir. Over (yumurtalık) rezervi yüksek olan kadının yumurtalıklarında foliküller fazla ve kalitelidir, gebe kalma şansı yüksektir. Over rezervinin azalmasında etkili birçok faktör olmakla beraber en önemli faktör yaştır. yaşın ilerlemesiyle özellikle 35 yaşından sonra over rezervinde azalma başlar, 40 yaşından sonra bu azalma daha da hızlanır. Yaş ilerledikçe kadının overlerinde folikül sayısı ve yumurta kalitesi azalır. Over rezervi azalan kadında kendiliğinden veya tedavi ile gebelik oluşma şansı azalır, ayrıca gebelik oluştuğunda düşük olma riski de artar.

Over rezervinin değerlendirilmesi için bazi yöntemler ve tahliller vardır. Özellikle çocuk sahibi olmak için tedavi görecek çiftlerde over rezervinin değerlendirilmesi önemlidir. Over rezervi değerlendirilmesinde elde edilen sonuç infertilite (kısırlık) tedavisi için uygulanacak yöntem hakkında ve çiftin çocuk sahibi olma şansı hakkında önemli bilgiler verir.

Kimlerde over rezervi değerlendirilmesi önerilir:
- Açıklanamayan infertilite (kısırlık) olanlar
- 35 yaş üzerinde
- Yumurtalıklarla ilgili ameliyat geçirenlerde
- Ovulasyon indüksiyonu (yumurtlama) tedavilerine cevap vermeyenlerde

Over rezervinin azalmasına yol açan faktörler:
- Yaşın ilerlemesi
- Sigara
- Obezite
- Yumurtalıkların alındığı veya sadece kistlerin çıkarıldığı ameliyatlar
- Şiddetli endometriozis
- Kemoterapi ve radyoterapi
- Erken menopoz (prematür ovaryan yetmezlik, POF)
(Doğum kontrol hapı ve diğer korunma yöntemleri over rezervini etkilemez, kısırlığa neden olmaz.)

OVER REZERVİNİN DEĞERLENDİRİLMESİNDE KULLANILAN TESTLER VE YÖNTEMLER:

Adetin 3. günü bazal FSH ölçümü: 
Adetin 3. günü kan tahlilinde belirlenen FSH hormonu düzeyi over rezervi hakkında bilgi verir. FSH değerinin 8-10 IU/L üzerinde olması over rezervinin azaldığını gösterir. FSH ne kadar yüksekse over rezervi o kadar kötüdür. 20'nin üzerinde FSH değerlerinde gebelik ve bebek sahibi olma şansı çok düşüktür. FSH düzeyi yüksek olan hastaların tüp bebek uygulamalarında da daha az folikül gelişir ve daha az yumurta (oosit) toplanır. FSH yükselmesi hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
Bazı hastalarda FSH düzeyi bir adette yüksek başka bir adette normal tespit edilebilir. Bu durumlarda kötü olan yüksek değerin prognozu belirlediği yani bu hastalarda gebelik şansının düştüğü tespit edilmiştir.

Adetin 3. günü E2 (Estradiol, Östrojen) ölçümü:
FSH ölçümü kadar güvenilir bilgi vermese de östrojen düzeyinin yüksek olması da (45'den büyük) over rezervinin kötü olduğunun bir belirtecidir. Ancak tek başına E2 ölçümü bir kriter olarak alınmaz, FSH ve CC test daha güvenilir bilgi verir.

Klomifen sitrat testi (CC Test):
Bu testte adetin 3. ve 10. günleri kanda FSH hormon düzeyi bakılır. Bu arada adetin 4. ve 9. günleri arasında 5 gün süreyle hasta günde 100 mg klomifen sitrat (klomen, serophene.. vb.) kullanır. Bu testte 3. gün ve 10. gün bakılan FSH değerlerinin toplamı 26'dan fazlaysa (veya 10. gün FSH değeri 10'dan yüksekse veya 10. gün FSH bazal 3. gün FSH'dan yüksekse) over rezervinin kötü olduğu düşünülür.
CC test 30 yaşın üzerindeki hastalarda ve açıklanamayan infertilite hastalarında over rezervinin değerlendirilmesi için özellikle önerilir.

İnhibin B seviyesi:
İnhibin B overlerde granüloza hücrelerinde üretilir. FSH hormonunu baskılayıcı etkisi vardır. İleri yaş ve over rezervinde azalmayla beraber inhibin-B seviyesi azalır  ve FSH artar. Adetin 3. günü İnhibin B düzeyinin 45 pg/ml'den düşük olması kötü over rezervi göstergesidir.

AMH (Anti-müllerian hormon):
İnhibin B gibi overlerde granüloza hücrelerinde sentezlenir. Over rezervi azaldığında AHM seviyesinde düşüş izlenir. Over rezervinin güvenilir bir göstergesidir. Diğerlerinin aksine 3. gün bakılması şart değildir, adet siklusunun herhangi bir gününde bakılabilir, adet zamanına göre fazla değişkenlik göstermez. Detaylı bilgi >>

Adetin 10. günü progesteron düzeyi:
Progesteron over rezerv tayininden ziyade yumurtalamanın varlığının tespit edilmesi için adetin 21. günü bakılır sıklıkla, 3 ng/ml üzerinde olması yumurtlama (ovulasyon) olduğunu destekler. Ancak bazı araştırmalarda CC test ile birlikte 10. gün progesteron seviyesinin de değerlendirilmesinin CC test güvenilirliğini arttırdığı sonucu bildirilmiştir. 10. gün progesteron düzeyi 1.2 ng/ml üzerinde saptanan hastalarda CC test normal bile olsa gebelik şansının düşük olduğu tespit edilmiştir.

Ultrasonda antral folikül (yumurta) sayılması:
Transvajinal ultrasonografi ile overlerde bulunan antral foliküllerin (küçük yumurtaların) sayılması over rezervi hakkında oldukça güvenilir bilgiler verir. Her iki overde toplam 7-10 tane antral folikül olması over rezervinin iyi olduğunu gösterir. İki yumurtalıkta toplam antral folikül sayısı 7'den azsa over kapasitesinin kötü olduğu anlaşılır ve ilaçlarla ovulasyon (yumurtlama) başarısı düşüktür. Antral folikül sayısı 4'ün altında ise tedavi başarısı çok düşüktür. Antral folikül sayısının 10'dan fazla olması durumunda overler tedavi ilaçlarına aşırı cevap verebilirler ve OHSS gelişme riski olabilir. Polikistik over hastalarında da aynı şekilde antral folikül sayısı fazladır ve overlerde ilaçlara aşırı cevap riski vardır. Bu hastalarda düşük doz ilaçlarla dikkatli tedavi uygulanır.

Bu yöntemlerden başka overlerin dışarıdan uygulanan uyarıcı ilaçlara verdiği cevabın değerlendirilmesi şeklinde bazı testler de vardır. GnRH analoğu stimülasyon testi veya Ekzojen FSH over rezerv tesri (EFORT) gibi... Ayrıca ultrasonografide over hacmi ölçülmesinin (<3 cm3 ve over stromal doppler ölçümünün over rezervini belirlemesi ile ilgili çalışmalar da vardır ancak pratikte pek kullanılmamaktadır. Overlerdeki antral foliküllerin değerlendirilemesi için laparoskopik olarak over biyopsisi yapılması ve bunun histopatolojik incelemesi mümkündür ancak günümüzde pratikte hiç uygulanmayan bir yöntemdir.

Yumurtalık rezervi hamilelik olacağını kesin belirler mi?
Yumurtalık rezervi kadının yumurta sayısı ve kalitesini gösterir, kadının hamile kalıp kalamayacağı konusunda kesin bir fikir veremez ancak hamilelik şansının yumurtalık rezervi açısından yüksek veya düşük olacağını belirleyebilir. Örneğin yumurtalık rezervi çok iyi olan ve genç bir kadın tüpleri kapalı olduğu için hamile kalamayabilir. Yumurtalık rezervi kötü olan bir kadın da şansı düşük olsa da hamile kalabilir. Hamilliğin oluşması için sadece yumurtalık rezervinin iyi olması yeterli değildir, gerekli başka şartlar da vardır. Over rezervi değerlendirilmesinin amaçlarından birisi de rezervi sınırda kötü olan hastaların fazla vakit kaybetmeden, over rezervleri tamamen tükenmeden infertilite tedavileri ve gerekirse tüp bebek ile bir an önce çocuk sahibi olmalarını sağlamaktır.

Yumurtalık rezervinin çok kötü olduğu durumlarda neler yapılabilir?
Yumurtalık rezervinin tamamen tükendiği ve yumurta elde edilemeyen, yumurtlama gerçekleşmeyen durumlarda kendiliğinden veya ilaç tedavisi ile gebelik elde edilmesi mümkün değildir. Tüp bebek tedavisi de yumurta toplanamadığı için mümkün değildir. Bu durumda tek çare yumurta bağışı veya evlat edinme gibi yöntemlerdir. Yumurta bağışı ülkemizde yasaktır, bu konuda ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- FSH Hormonu Yükselmesi
- AMH (Anti-Müllerian Hormon)
Tamamını >>

KISIRLIK (İNFERTİLİTE) VARLIĞINDA YAPILAN TAHLİLLER, TESTLER

Bir çiftte kısırlık yani infertilite varlığı söz konusu olduğunda bunun sebebinin araştırılması için ve hangi tedavilerin gerekebileceğinin planlanması için bazı tahliller, testler yapılır. Erkekle ilgili bir problemin varlığının araştırılması için öncelikle spermiogram (sperm testi) ve üroloji uzmanı tarafından ürolojik muayene yapılır. Gerekirze daha ileri tetkikler üroloji uzmanlarınca planlanır. Kadında öncelikle pelvik muayene, ultrasonografi daha sonra yumurtalık fonksiyonlarını gösteren hormon tahlilleri, over rezerv testleri (yumurtalık kapasitesi), rahim filmi (hsg), salin infüzyon sonografi (sis) ve son olarak gerekirse histeroskopi, laparoskopi işlemleri yapılır. Bunlar aşağıda daha detaylı olarak anlatılmıştır.

Pelvik muayene ve ultrasonografi:
İnfertilite (kısırlık) değerlendirilmesinde ilk basamaktır. Hastada myom, kist veya benzeri bir pelvik patoloji varlığı araştırılır. Doğumsal rahin anomalileri veya rahim içerisinde septum (perde) varlığı ultrasonografide tespit edilebilir. Tüplerin açık veya kapalı olması ultrasonografide izlenemez bunun için rahim filmi (HSG) gereklidir, hsg (histerosalpingografi) hakkınd detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ultrasonografi ile ayrıca folikül (yumurta) büyümesi ve ovulasyon (yumurtlama) varlığı takip edilebilir.

Hormon tahlilleri:
Kısırlık durumunda mutlaka yapılması gereken tahlillerdir. Adetin üçüncü günü yumurtalık (over) fonksiyonlarını gösteren hormon tahlilleri (FSH hormonu, östrojen hormonu) yapılır. Bu tahliller kadının yumurtalık kapasitesi (over rezervi) ve gebe kalma şansı hakkında önemli bilgiler verir. Göğüslerden süt gelmesi (galaktore) gibi bir durum varsa prolaktin hormonuna (süt hormonu) ve troid hormonlarına da bakılır. Bu hormonlarla ilgili detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Adetin 21. günü yapılan progesteron hormonu ölçümü ovulasyon (yumurtlama) olması hakkında bilgi verir.

Over rezerv testleri (yumurtalık kapasitesi değerlendirmesi):
Bu testler kadının yumurtalıklarının hormon üretme ve yumurtlama kapasitesini gösteren testlerdir. Bu testler tedavinin başarısı ve planlanması hakkında önemli bilgiler verir. Bu testler hakkında ayrıntılı bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Salin infüzyon sonografi (SİS):
Halk arasında "sulu ultrason" diye tabir edilir. Rahim içerisine vajinadan ince bir kanül ile sıvı verilerek ultrason yapılmasıdır. Bu verilen sıvı sayesinde rahim içerisi genişleyeceği için rahim iç duvarındaki myom, polip ve benzeri patolojiler daha rahat izlenir. HSG ve SİS rahim içindeki patolojiler hakkında bilgi veren tetkiklerdir. SİS (sulu ultrason) hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Histeroskopi:
Rahim içerisine kamera ile bakılan histeroskop denilen bir sistem kullanılır. Rahim içerisindeki patolojilerin gözlenmesi ve bunların tedavisi için kullanılır. Rahim içerisindeki polip ve myomlar histeroskopi yöntemi ile alınabilir. Histeroskopi her kısırlık hastasında yapılması şart bir işlem değildir, genellikle sis ve hsg'de (rahim filminde) bir patoloji izlendiğinde histeroskopi yapılır, sis ve rahim filmi normalse histeroskopi yapılmaz. Histeroskoi hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Laparoskopi:
İnfertilite (kısırlık) durumunda tüplerin açıklığının değerlendirilmesinde en güvenilir yöntemdir. Ayrıca saptanan kist veya benzer patolojilerin tedavisi için kullanılır. Her infertilite hastasında yapılması şart bir işlem değildir ancak kist benzeri bir patoloji saptanmışsa veya rahim filminde tüpler kapalı olarak izlenmişse yapılır. Rahim filminde tıkalı olarak izlenen tüplerin bir kısmının aslında açık olduğu laparoskopi ile izlenebilir. Laparoskopi işleminde tüp içerisine verilen mavi boya ile tüplerin açıklığı izlenir. Tüplerin etrafındaki yapışıklıklar açılabilir. laparoskopi hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
- FSH Hormonu Yükselmesi
- AMH (Anti-Müllerian Hormon) 
Tamamını >>

KISIRLIK BELİRTİLERİ NELERDİR?

Kısırlık belirtileri nelerdir? Kısırlık nasıl anlaşılır? gibi sorular yeni evlenmiş olan veya hamile kalamayan hastalarımızdan sık duyduğumuz bir sorudur. Kısırlık yani infertilite gebelik isteyen çiftlerde12 ay boyunca düzenli ilişkiye rağmen gebelik olmaması durumudur yani kısırlık (infertilite) belirti veren bir hastalık değildir, bazı hastalıklar veya bazı patolojiler nedeniyle oluşan bir problemdir. Bu nedenle yeni evlenmiş bir çiftte kısırlık olacağına dair bir belirti beklenemz zaten tanım gereği bu çift evliliğinin 12. ayını bitirmeden kısırlık durumundan söz edilemez. Burada bahsedilen 12 ay boyunca düzenli ilişki özellikle adet ortası dönemlerde (yumurtlama günlerine yakın) haftada 2-3 kere ilişkiye girilmesidir. Kadın ve erkeğin zaman zaman uzak şehirlerde bulunması, arada bir kaç ay ayrı kalmaları gibi durumlarda gebelik olmasa dahi kısırlık durumundan söz edilemez, kesintisiz 12 ay birlikte yaşamaları ve düzenli ilişkide bulunmaları gerekir.

Kısırlık (infertilite) belirti veya şikayet yaratan bir hastalık değildir bu nedenle kısırlık söz konusu olan çiftlerde çoğunlukla hiçbir şikayet, belirti olmaz ancak kadında ve erkekte infertiliteye neden olan hastalıklar ve patolojiler bazı belirtilere neden olabilirler.  Bunlara bazı örnekler vermek gerekirse:
- Kadında infertilite nedenlerinden en sık olanı yumurtlama düzensizliği (anovulasyon) kadında adet düzensizliği şeklinde belirti verebilir. Eğer polikistik over sendromu söz konusu ise obezite, aşırı tüylenme gibi belirtiler de eşlik edebilir.
- İnfertilite nedenlerinden birisi olan hiperprolaktinemi (süt hormonunun yüksek olması) göğüslerden süt benzeri sıvı gelmesi (galaktore) şeklinde belirtiye neden olabilir.
- Endometriozis kasık ağrıları, adet sancıları şeklinde belirti verebilir.


İlgili Konular:
- Kısırlık (İnfertilite)
Tamamını >>

KADINDA KISIRLIK (İNFERTİLİTE) NEDENLERİ

Kadında hamile kalamama sebepleri nelerdir? Hangi hastalıklar ve patolojiler kısırlığa sebep olabilir? Gebe kalma şansını azaltan faktörler nedir?
Kısırlığa neden olan durumlar erkekte ve kadında eşit olarak saptanmaktadır bu nedenle kısırlık durumunda kadın ve erkeğin birlikte değerlendirilerek sebebin araştırılması gerekir.

Kadında başlıca kısırlık (infertilite) sebepleri:
- Yumurtlama (ovulasyon) düzensizlikleri
- Tüplerin kapalı olması
- Endometriozis
- Hiperprolaktinemi (Süt hormonu yüksekliği)
- Troid hormon bozuklukları (guatr, hipotroidi, hipertroidi)
- Rahimde bulunan patolojiler (Endometrial ossifikasyon)
- Antisperm antikorlar
- Rahim ve yumurtalıklarla ilgili geçirilen ameliyatlar
- Genital organlarla ilgili geçirilmiş enfeksiyonlar
- İleri yaşa bağlı over rezerv azalması
- Rahim ağzına bağlı nedenler, servikal faktör. (Tek başına bir neden olarak görülmez genellikle)
- Çiftlerin %10-15 kadarında kısırlık (infertilite) olmasına rağmen herhangi bir sebep bulunamaz.

İnfertilite konusunda etkili diğer faktörler:
- Sigara
- Obezite (Şişmanlık)
- Servikal stenoz (rahim ağzının kapalı olması)
- Vajinismus
- Düzenli ve doğru cinsel ilişki olmaması
- Rahim içerisinde yapışıklıklar olması (Asherman sendromu)
- Luteal faz yetmezliği
- Erken menopoz, erken over yetmezliği
- Kemoterapi ve radyoterapi almış olmak

Yumurtlama düzensizlikleri (ovulasyon olmaması, anovulasyon):
Kadında kısırlık nedenleri arasında en sık görülenlerden birisidir. Yumurtlamanın her ay düzenli şekilde olması hamilelik şansını arttıran önemli bir faktördür. Yumurtlama olmayan bir adet ayında hamilelik oluşması imkansızdır. İnfertilite sebebi olarak yumurtlama düzensizliği tespit edilen hastalarda tedavi olarak sıklıkla yumurtlama sağlayıcı haplar veya hormon ilaçları (halk arasında iğne tedavisi) verilir. Adetleri düzenli olan kadınlarda genellikle yumurtlamanın düzenli olduğu bilinir. Adetleri düzensiz olan, seyrek olan veya polikistik ober sendromu tanısı konulmuş olan kadınlarda yumurtlama varlığını saptamak için ultrasonografi ve kan tahlili (progesteron) gibi araştırmalar yapılır. Yumurtlama problemleri hakkında detaylı bilgi >>

Tüplerin (kanalların) kapalı olması:
Her iki tüpün kapalı (tıkalı) olması durumunda yumurtanın tüpten geçeren sperm ile buluşması ve hamilelik meydana gelmesi imkansızdır. Tek bir taraftdaki tüp kapalı ise hamilelik meydana gelebilir. Tüpler önceden geçirilmiş bazı enfeksiyonlara bağlı (PID), endometriozise bağlı, karın ieçrisindeki ameliyatlara bağlı kapanabilirler. Tüplerin kapalı olduğunu araştırmak için rahim filmi (HSG) çekilir. Rahim filminde kapalı görülen tüplerin durumundan emin olmak için genellikle laparoskopi yapılır. rahim filminde kapalı görülen tüpler laparoskoi sırasında açık olarak tespit edilebilirler. Laparoskopi de tüp içerisine mavi boyalı bir sıvı verilerek açık olup olmadığı kontrol edilir. Her iki tüpün kapalı olduğu tespit edilirse tüp bebek uygulanması gerekir.

Endometriozis:
Endometriozis hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Endometriozis karın içerisinde ve tüplerde yapışıklıklar oluşturarak (ve hatta yapışıklık olmadan da bazı lokal faktörlerle) hamilelik oluşmasına engel olabilir.

Hiperprolaktinemi (Süt hormonu yükselmesi):
Yumurtlama düzensizliğine ve kısırlığa neden olabilen bir durumdur. Prolaktin (PRL) hormonu beyinde hipofizden salgılanır. Eğer hipofizde ameliyat gerektirecek kadar büyük bir adenom (tümör) yoksa prolaktin seviyesini düşürmek için ilaç tedavisi uygulanır. Troid hormonlarındaki anormallikler de prolaktin artışına neden olabilmektedir. Prolaktin yüksekliği hakkıda detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Rahimde bulunan patolojiler:
Rahim içerisinde doğuştan bulunan (perde - septum gibi) veya sonradan gelişen (miyom, polip) gibi patolojiler kısırlığa neden olabilirler. Bunlar her zaman kısırlığa neden olmazlar bu nedenle bir myom veya polip saptanması kısırlığın nedeni olduğunu göstermez her zaman. Miyomlar ancak rahim iç kavitesinde ve büyük olduklarında kısırlık nedeni olarak düşünülürler. Küçük poliplerde kısırlık nedeni olarak düşünülmezler. Bu tür patolojilerin tedavisi için genellikle histeroskopi yöntemi ile ameliyat gerekir.

Rahim veya yumurtalıklarla ilgili ameliyatlar:
Rahim ile ilgili myom alınması veya benzeri bir ameliyat nadiren rahim içerisinde yapışıklığa neden olabilir ve kısırlığa neden olabilir. Yumurtalıklardan birisinin ameliyatla alması hormon seviyelerinin kötüleşmesine ve bu nedenle hamile kalmanın zorlaşmasına neden olabilir. İki yumurtalığın alınması durumunda zaten hamilelik imkansızıdır.

Polikistik over sendromu:
Polikistik over sendromunda hamile kalma şansı ve tedavi gerektiren durumlar ile ilgili ayrıntılı bilgilere buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Hamile Kalamamanın Nedenleri
Tüplerin Tıkalı (Kapalı) Olması
- Rahim Ağzı Darlığı Hamileliğe Engel mi?
Miyom Kısırlık Yapar Mı?
- Kısırlık (İnfertilite)
- Erkekte Kısırlık Nedenleri
Yumurtlama Problemi (Yumurtlama Bozukluğu)
- Prolaktin (Süt Hormonu) Yüksekliği
Endometrial Ossifikasyon
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"