GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) FOLİK ASİT KULLANIMI

Folik asit (folbiol, folic plus vb. ilaçlar) her hamile bayan için rutin olarak önerilen bir vitamindir. Folik asit B grubu vitaminlerden birisidir. Vitamin B9, vitamin Bc, folic acid, folacin, folasin folik asitin diğer isimleridir. Folik asit yeşil sebzelerde, mercimekte, ıspanakta, cevizde, fındıkta, fıstıkta, karaciğerde, yumurta sarısında, kuru fasülyede, baklagillerde ,ayçekirdeğinde bol bulunur. Ancak sadece bu besinlerin alınması hamilelik döneminde bebekteki anomali riskini azaltmak için yeterli olmaz, mutlaka ilaç şeklinde alınması gerekir.

Hamilelikte folik asitin önemi:
Her hamilelikte önerilmesinin nedeni bu vitamini kullanmayanlarda kullananlara göre bebekte bazı anomalilerin daha fazla görülmesidir. Bu anomaliler nöral tüp defekti denilen (halk arasında bebeğin sırtında açıklık şeklinde ifade edilir) spina bifida, anensefali gibi anomalilerdir.

Folik asit kullanmaya ne zaman başlamalı?
Folik asitten maksimum fayda sağlamak için gebe kalındığında değil gebelikten 3 ay önce başlanması gerekir. Ne zaman hamile kalınacağı kesin bilinemeyeceği için hamilelik planlayan herkesin o andan itibaren folik asit kullanmaya başlaması gerekir. 3 ayda hamilelik oluşmasa bile daha uzun süre kullanılmasında bir sakınca olmaz.

Folik asit ne zamana kadar kullanılmalı? Ne zaman bırakılmalı?
Folik asit kullanımı hamileliğin 3. ayı (12. haftası) bitene kadar sürmelidir. Arada bazı günlerde nadiren unutulmasI bir probleme sebep olmaz ancak unutmadan her gün doktorunuzun tavsiye ettiği dozda kullanmakta fayda vardır.

Folik asit ne kadar (günde kaç miligram ve kaç kere) kullanılmalı?
Her gün 0.4 mg (miligram) yani 400 mcg (mikrogram) folik asit alınması önerilir.
Daha önce nöral tüp defekti anomalisi olan bebek doğuran ve risk grubunda olan kişiler için (epilepsi ilacı kullananlar, insülin kullanan diabetikler) bu doz on katı yani günde 4 mg (4000 mcg) olmalıdır.
İlacın günde kaç kere alınacağı markasına, ticari formuna göre değişebilir, bunu doktorunuz size tarif edecektir. bazı folik asit ilaçları günde bir kere, bazıları günde 3 kere veya daha farklı alınabilir. Önemli olan ilacın günlük alınan toplam dozudur.


EK BİLGİLER:
- MTHFR (Medtilen tetra hidro folat redüktaz) enzimi aracılığıyla homosisteinden metionin sentezlenirken folik asit kullanılır.

İlgili Konular:
- Gebelikte Kullanılan İlaçlar ve Vitaminler
- Nöral Tüp Defektleri
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) AĞRI KESİCİ İLAÇ KULLANIMI

Hamilelik döneminde zorunlu olmadıkça hamilelik için gerekli vitamin ve benzeri ilaçlar dışında hiç bir ilaç kullanımı önerilmez ancak hamilelik sırasında baş ağrısı, migren, diş ağrısı, bel ağrısı, bel fıtığı, travma, ameliyat gibi nedenlerle bazen ağrıs kesici ilaçların kullanılması gerekebilir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki ağrı kesici ilaçlar "basit" ilaçlar değildir ve aynen diğer ilaçlar gibi anne ve bebek organları üzerinde çeşitli etkiler oluşturabilecek maddeler içerirler. Bu nedenle halk arasında bazen söylenen ve ağrı kesicileri basit, zararsız ilaçlar gibi gösteren sözler doğru değildir. Gebeliğin özellkle ilk 3 ayında ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçların (aspirin, parasetamol vb.) kullanımından kaçınmak gerekir, çok gerekli ise mutlaka doktor denetiminde uygun ilaçları kullanmak gerekir. Gebeliğin son aylarında (34. haftadan sonra) kulllanılan non-steroid antienflamatuar ağrı kesici ilaçlar bebeğin suyunda azalma, duktus arteriozus denilen damarda kapanma gibi yan etkiler yapabilir.

Gebelikte en zararsız ağrı kesiciler parasetamol veya asetominofen türevi ilaçlardır (parol, tamol, minoset, vermidon) ancak bunlarında doktor denetimi dışında kullanılmaması gerekir. Aspirin düşük dozlarda zaten gebelikte bazı durumlarda (tekrarlayan düşükler gibi) günde 80 mg kullanılan bir ilaçtır ancak yüksek dozlarda zararlı olabilir. Aspirin de asla doktor denetimi dışında kullanılmamalıdır. Ayrıca aspirin trombosit agregasyonunu bozarak kanamaya meyil yarattığı için doğuma yakın haftalarda kulanılması doğumda aşırı kanamaya neden olabilir.

Ağrı kesici etkisi olduğu söylenen bitkiler:
Hamilelerin ağrı kesici veya başka etkileri olduğu söylenen bitkisel çayları, yiyecekleri kullanması önerilmez. Çünkü bu tür bitkilerin içerdiği maddelerin gebelik üzerinde kötü etkileri olabilir.

Lokal anestezik  ilaçlar:
Hamileler için özellikle diş tedavisi gibi durumlarda sıklıkla kullanımı gerekmektedir. Lidokain, prilokain, edidokain gibi lokal anestetik maddelerin gebeler için güvenli olduğu bilinmektedir. Diş hastalıkları tedavisi için veya vücudun başka bölgelerinde lokal anestezi (uyuşturma) amacıyla uygulanabilirler.

Migren ilaçları:
Migren tedavisinde klasik ağro kesiciler dışında kullanılan bazı özel ilaçlar vardır. Bunlar genel olarak gebelik sırasında kullanımı çok güvenli olmayan ilaçlardır ancak kar-zarar oranı düşünülerek nöroloji uzmanı tarafından uygun tedavi planlanacaktır. Bu nedenle migren hastalarının hamilelik düşündüklerinde nöroloji uzmanı doktorları ile görüşerek ilaçlarını ve tedavilerini yeniden hamileliğe uygun şekilde düzenlemeleri gerekir.


İlgili Konular:
- Gebelikte Antibiyotik Kullanımı
- Gebelikte İlaç Kullanımı ve Zararlı İlaçlar
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE) ANTİBİYOTİK KULLANIMI

Hamilelik döneminde çeşitli sebeplerle antibiyotik kullanımı gerekebilir. En sık görülen sebepler arasında idrar yolu enfeksiyonları, solunum yolu enfeksiyonları, diş tedavileri, sinüzit, abse, ishal gibi nedenler görülür. Gebelik antibiyotik kullanımına kesin olarak engel bir durum değildir. Gebelik sırasında antibiyotik kullanımı gerektirecek hastalıklar meydana geldiğinde anne ve bebek açısından zararsız veya en az zararlı antibiyotikler tercih edilerek tedavi uygulanır. Bu durumda antibiyotiği yazacak olan branş uzmanı ve hastanın takibini yapan kadın doğum uzmanı birlikte en uygun ilaca karar verirler. Bazı antibiyotiklerin hamilelik döneminde kullanımı bebek açısından çok sakıncalı iken bazılarının herhangi bir sakıncası yoktur. Bazı antibiyotikler ise belli oranda zararlı olma riskine sahiptir, ancak antibiyotiğin kullanılmaması ve hastalığın tedavi edilmemesi daha büyük riskler getirecekse bu gruptaki antibiyotikler kullanılır. Bunlar antibiyotiğin gebelik kategorisine göre değişebilir. Bu kategoriler hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Hamilelik döneminde antibiyotik veya başka gruptan herhangi bir ilacı bebek açısından zararlı olmadığı üzerinde yazsa bile asla doktorunuza danışmadan kullanmamanız gerekir. Her hasta aynı değildir, her hamilelik aynı değildir. Bir hamilelikte zararlı olmayan bir ilaç başka hamilelikte zararlı olabilir. Bu nedenle asla doktorunuza danışmadan hiçbir ilaç kullanmamalısınız.


İlgili Konular:
- Gebelikte İlaç Kullanımı ve Zararlı İlaçlar
- Gebelikte Ağrı Kesici İlaç Kullanımı
Tamamını >>

LİTOTOMİ POZİSYONU (JİNEKOLOJİK MUAYENE VE DOĞUM POZİSYONU)

Litotomi pozisyonu kadınların jinekolojik muayene sırasında muayene masasında bacaklarını yanlara koyarak aldıkları pozisyondur. Pozisyonda hasta sırt üstü hafif eğik şekilde yatar ve bacaklarını yanlardaki bölümlere koyar, yandaki resimde izlendiği gibi. Pozisyon sırasında bacaklar dizlerden kırık olacak şekilde serbest bırakılır, dizlerden itibaren düz olacak şekilde uzatılmaz.  Aynı masa ve aynı pozisyon normal doğum için de en sık kullanılan pozisyondur. Bu pozisyon ayrıca bazı jinekolojik ameliyatlarda ve makattan yapılan bazı ameliyatlarda (kadında ve erkekte) kullanılır. Sezaryen ameliyatında bu pozisyon kullanılmaz, hasta ameliyat masasında düz bir şekilde yatar.

Litotomi (lithotomy) kelimesi "taş kesmek" veya "taş kırmak" anlamına gelir.(Yunancada lithos: taş , tomos: kesmek) Peki neden jinekolojik muayene veya normal doğumda kullanılan bu pozisyona bu isim verilmiştir? Çünkü bu pozisyon ilk olarak yıllar önce üroloji uzmanlarının idrar torbasındaki taşları kırma ameliyatında kullandıkları pozisyondur, daha sonra doğum ve diğer işlemlerde de kullanılmaya başlanmıştır. Hala günümüzde bu pozisyon gerçek anlamı olan taş kırma ameliyatlarında üroloji uzmanları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır.


İlgili Konular:
- Jinekolojik Muayene
Gebelikte Çatı Muayenesi Nedir? Nasıl Yapılır?
Tamamını >>

KAÇ HAFTALIK HAMİLEYİM (GEBEYİM) ? HESAPLAMA

Kaç haftalık, kaç günlük hamileyim? Kaç aylık hamileyim? Kaç haftalık gebeyim? Kaç aylık gebeyim? Gebeliğim kaç haftalık oldu? Hamileliğim kaç aylık oldu? Bebeğin kaç aylık? Bebeğim kaç haftalık? Ne zaman doğum yaparım? Hangi tarihte doğum yaparım? Doğum zamanın hangi aya denk geliyor? Doğumuma ne kadar zaman var? Doğumuna kaç ay var? gibi sorularınız için aşağıdaki otomatik hesaplayıcıyı kullanabilirsiniz.

Hesapladığınız sonuca göre gebeliğiniz hakkında bilgi almak için hafta HAFTA HAFTA HAMİLELİK konusuna bakabilirsiniz.

Dikkat: Doğru hesaplama için bilgisayarınızın tarih ayarının doğru olduğundan emin olun.
En son adetinizin başladığı tarihi girin (bittiği tarihi değil) :
  Gün:
  Ay:
  Yıl:
-
hafta günlük hamilesiniz
TAHMİNİ DOĞUM TARİHİNİZ:
Bu doğum tarihi yaklaşık tarihtir. Doğumların çoğunluğu bu tarih ile 15 gün öncesi arasında olur
Burada hesapladığınız gebelik ve doğum haftası adetinize göre hesaplanmaktadır bu nedenle yanıltıcı olabilir. Kesin öğrenmek için doktorunuzun ultrason ölçümü ile karşılaştırması gerekir.

İlgili Konular:
- Ay Ay Hamilelik
- Hamilelikte Hafta Hafta Bebeğin Boyu ve Kilosu
- Gebelik Haftası Hesaplama
Doğum Tarihi Hesaplama - Otomatik Hesaplayıcı
Hamilelik Haftasını Belirleme Yöntemleri
Tamamını >>

KAN UYUŞMAZLIĞI İĞNESİ (ANTİ-D İMMUNGLOBULİN)

Anti D (Anti- Rh) immunglobulin yani halk arasındaki adıyla kan uyuşmazlığı iğnesi anne ve bebek arasındaki kan uyuşmazlığına bağlı etkileşimi önlemek için uygulanan immunglobin ilaçtır. Genellikle kas içerisine (kalçadan) uygulanan formları bulunduğu için kan uyuşmazlığı iğnesi denir. İntravenöz (damardan) uygulanan formları da mevcuttur. İlk olarak 1968 yılında üretilmiştir ve daha sonraki yıllarda yaygın olarak kullanılması ile  anne-bebek rh uygunsuzluğuna bağlı hastalık gelişen bebekler son derece azalmıştır.

Annenin kan grubu rh negatif (-) babanın kan grubu rh pozitif (+) olduğu durumlarda anne ve bebek arasında kan uyuşmazlığından dolayı etkileşim olma ihtimali vardır. Bu anne ve babadan meydana gelen bebeğin kan grubu rh (-) olursa kan uyuşmazlığından dolayı etkileşim olmaz, bebek kan grubu rh (+) olursa etkileşim meydana gelebilir. Hamilelik sırasında bebeğin kan grubu bilinmediği için rh (+) olma ihtimaline karşı 28. hafta civarında proflaktik (önleme) amaçlı anti-d iğnesi yapılır. İlaç uygulanmadan önce indrekt coombs testi (IDC) ile anne ve bebek arasında etkileşim var mı diye araştırılır. IDC testinde etkileşim izlenirse anti-d iğnesi uygulanmaz, etkileşim yoksa anti-d uygulanır. (Bazı merkezlerde ilk gebeliklerde 28. haftada anti-d uygulanmaz sadece doğumdan sonra gerekirse uygulanır.) Doğumdan sonra artık bebeğin kan grubunu öğrenme imkanı vardır, bebeğin kan grubuna bakılır eğer bebek kan grubu rh (+) ise anneye doğumdan sonra 72 saat içerisinde anti-d immunglobulin iğnesi yapılır. Bebek kan grubu rh (-) ise iğnenin yapılmasına gerek yoktur çünkü rh uygunsuzluğuna bağlı etkileşim sadece anne rh (-) bebek rh (+) ise gerçekleşebilir. Bebek rh (+) olduğunda anti-d immunglobulinin en iyi şekilde etki gösterebilmesi için doğumdan sonra 72 saat içerisinde yapılması gerekir ancak temin edilemeyen veya gecikme yaşanan durumlarda doğumdan sonra 2-4 haftaya kadar da yapılabileceği bildirilmektedir.

Kan uyuşmazlığı iğnesi ne zaman hangi haftalarda yapılır?
Anti-D immunglobulin gebeliğin 28. haftasında ve doğumdan sonra 72 saat içerisinde (bebek rh pozitif ise) olmak üzere iki kere anneye uygulanır. Bebeğe hiçbir zaman anti-d immunglobulin uygulanmaz. Bunun dışında amniosentez, kordosentez, anne karnına travma, plasenta previa veya dekolmana bağlı kanama gibi durumlarda anti-d immunglobulin uygulanır.  Anti-d immunglobulin yapılmadığı taktirde rh (+) bebekten anneye geçecek eritrositlere (kırmızı kan hücreleri) karşı anne antikorlar oluşturacaktır.

Anti-D immunglobulinin etki mekanizması nedir?
Anti-D immunglobulin bebekten anneye geçebilecek rh (+) kan hücrelerinin üzerine bağlanarak annenin hücrelerinin bunları görmesini ve bunlara karşı antikor oluşturmasını engeller.


İlgili Konular:
- Kan Uyuşmazlığı (Rh Uygunsuzluğu)
- Kan Uyuşmazlığı Testi (İndirekt Coombs Testi)
Tamamını >>

ADET KANI VE KÖK HÜCRE BANKASI

Kordon kanı bankacılığı ismiyle bilinen laboratuvarlar kök hücrelerin toplanıp biriktirildiği laboratuvarlardır. Kordon kanı kök hücrelerin en bol ve kolay elde edilebileceği yöntemlerden birisidir. Adet (menstruasyon, regl) kanının da benzer şekilde kök hücre içerebildiği bazı araştırmalarla gösterilmiştir. (Kaynak) Rahimin iç tabakası her adet döneminde kanama ile dökülür ve burada bulunan hücrelerin çoğalması ile yeniden oluşturulur. Kordon kanından kök hücre elde edilmesi sadece doğum sırasında bir kere mümkünken adet kanından kök hücre elde edilmesi ergenlikten menopoza girinceye kadar her ay mümkündür. Hayvan deneylerinde kordon kanında olduğu gibi adet kanından elde edilen hücrelerle tedavilerde başarılı sonuçlar elde edilmiştir. Hayvanlarda sinirsel (nörodejeneratif) bazı hastalıkların tedavilerinde adet kanından elde edilen kök hücreler kullanılmıştır.

Kordon kanı bankacılığı ve kök hücre tedavisi mümkün olan hastalıklar hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz
Tamamını >>

KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM UZMANI (JİNEKOLOG DOKTOR)

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanları gebelik, doğum, infertilite (kısırlık), menopoz, ultrasonografi ve kadın hastalıkları ile ilgili ameliyatlar konusunda ihtisas yapmış uzmanlaşmış doktorlardır. Sıklıkla halk arasında"kadın doğum uzmanı" veya "kadın doğumcu" şeklinde söylense de doğrusu 'kadın hastalıkları ve doğum uzmanı'dır. Jinekolog veya jinekolog doktor aynı anlama gelir. Eski yıllarda nisaiye uzmanı şeklinde adlandırılırdı..

Operatör doktor ifadesi ise cerrahi branşlardaki yani ameliyat yapılan branşlardaki doktorları tanımlamak için kullanılır. Kadın hastalıkları ve doğum branşı da ameliyatları olan bir branş olduğu için operatör veya operatör doktor (kısaca Op. Dr.) tanımı ismin başına eklenir. Bazen hastalarımızdan operatör müsünüz şeklinde sorular gelebilmektedir. Bütün kadın doğum uzmanları operatör doktordur. Ameliyat yapılan bütün branşlardaki doktorlar operatör doktordur (Bütün kulak burun boğaz uzmanları, bütün göz hastalıkları uzmanları gibi...) Ameliyat yapılmayan branşlardaki (dahiliye, dermatoloji, nöroloji, kardiyoloji gibi..) doktorlar için operatör doktor tanımı kullanılmaz, uzman doktor tanımı kullanılır.

Kadın hatsalıkları ve doğum uzmanı olmak için ülkeler arasında ufak tefek farklar olmakla beraber genel olarak lise eğitiminden sonra tıp fakültesi (6-7 yıl) daha sonrasında da uzmanlık eğitimi yani ihtisas (5 yıl) gerekir. Daha önce ülkemizde 4 yıl olan kadın hastalıkları ve doğum uzmanlık eğitimi geçtiğimiz yıllarda 5 yıla uzatımıştır. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlık eğitimi sırasında gebelik, normal doğum, sezaryen, infertilite (kısırlık), tüp bebek, doğum kontrol yöntemleri, jinekoloji (kadın hastalıkları), onkoloji (kadın hastalıkları ile ilgili kanserler), ultrasonografi, menopoz, küretaj, ameliyatlar, laparoskopi, histeroskopi ve başka farklı konularda geniş bir eğitim alınır. Ülkemizde kadın hastalıkları ve doğum eğitimi sırasında meme hastalıkları ve ameliyatları öğretilmez, ülkemizde meme hastalıkları ve ameliyatları ile genel cerrahi uzmanları ilgilenir. Bazı ülkelerde kadın hastalıkları ve doğum uzmanları da meme hastalıkları ile ilgilenir. Kadın hastalıkları ve doğum uzmanlık  eğitimi konusunda eğitim verilen konular belli bir seviyede verilir bunun dışında bazı konularda özel eğitim alan ve uzmanlaşmış doktorlar vardır. Örneğin kadın hastalıkları ve doğum ihtisası sırasında alınan eğitim    tüp bebek veya onkoloji (kanser ameliyatları) konusunda doktorun uzman olmasını sağlamaz. Bu konularda uzmanlık eğitiminden sonra ayrıca eğitim almak gerekmektedir. Her kadın hastalıkaları ve doğum uzmanı bütün konularla ilgilenmeyebilir, bazıları kısırlık ve tüp bebek konusunda ekstra eğitimler alarak bu konuda çalışırlar, bazıları sadece kanser ameliyatları konusunda çalışırlar, bazıları sadece estetik ameliyatlar, veya vajinismus ile ilgilenirler. Bu nedenle bazı hastalıklarda konu ile özel olarak ilgilenen doktorların müdahalesi gerekebilmektedir.

Genel olarak kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının ilgilendikleri hastalıklar:
- Gebeliğe hazırlık ve gebelik takibi
- Normal doğum ve sezaryen
- Rahim hastalıkları (myom vb.)
- Yumurtalık hastalıkları (Over kisti vb.)
- Rahim ağzı hastalıkları (Smear testi, yara yakma, dondurma vb.)
- Küretaj
- Adet düzensizlikleri
- Vajinit (akıntı vb.)
- Gebelik ve diğer hastalıklarla ilgili ultrasonografi
- Doğum kontrol yöntemleri (Spiral takılması vb.)
- Kısırlık tedavisi (Aşılama, tüp bebek vb.)
- Dış gebelik
- Organ sarkmaları, idrar kaçırma
- Genital organların estetik ameliyatları

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanları diğer doktorlar gibi devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde, özel hastanelerde veya muayenehanelerinde hizmet verirler.

"Obstetrik ve jinekoloji" kadın hastalıkları ve doğum anlamına gelir. Obstetrik doğumla ilgili alanı tanımlar, jinekoloji ise gebelik ve doğum dışında kalan kadın hastalıklarını tanımlar.

Ülkemizde ilk bayan kadın doğum uzmanı Dr. Pakize Tarzi, ilk doğumhanenin açılmasını sağlayan  Dr. Besim Ömer Akalın hakkında yazılara buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Jinekoloji (Kadın Hastalıkları)
- Jinekolojik Onkoloji - Jinekolojik Onkolog
- Kadın Hastalıkları Ve Doğum Tarihi
Tamamını >>

HAMİLELİKTE (GEBELİKTE ) FAYDALI VE ZARARLI BESİNLER, YİYECEKLER, İÇECEKLER

HAMİLELİKTE NELER YENMELİ? NELER YENMEMELİ?

Gebelikte ağızdan alınacak her tür yiyecek ve içecek sadece anne üzerinde değil bebek üzerinde de iyi veya kötü etkilerde bulunacağı için yiyip içilecek herşeye dikkat etmek gerekir.

Gebelikte neler yiyebiliriz? neler içebiliriz? neler yenilmemeli? neler içilmemeli? hangi bitki çayları içilir? gibi sorular sık karşılaşılan sorulardır.

Gebelikte yenmesi ve içilmesi önerilen faydalı besinler nelerdir?
- Sebze ve sebze yemekleri bol tüketilmelidir.
- Aşırı olmayacak şekilde meyve tüketilmelidir.
- Süt veya yoğurt hergün tüketilmelidir.
- Haftada 1-2 gün balık tüketilesi önerilir.
- Tavuk eti ve kırmızı et tüketilmesi faydalıdır.
- Kahve ve çay aşırı olmayacak şekilde tüketilebilir.
- Taze meyve suyu tüketimesi faydalıdır.
- Bol su içilmesi gebelik boyunca önerilir.
- Maden suyu içilebilir.
- Ihlamur, nane, kuşburnu, limon, adaçayı, papatya gibi bitki çayları da içilebilir.
- Kola, gazoz vb. az miktarda içilebilir.
- Maden suyu (soda) içilmesinde sakınca yoktur ancak şart değildir.
- Salata tüketilmesi faydalıdır.
- Dondurma tüketilebilir, süt içerdiği için tatlılar arasında en faydalılardan birisidir.
- Turşu yemek zararlı değildir. (Özellikle aşerme görülen hamileler isterler.)
- Ekmek aşırı olmayacak şekilde tüketilmelidir.

Gebelikte neleri tüketirken dikkat etmek gerekir? Neler Zararlıdır?
- Çikolata, pasta, şekerleme, şerbetli tatlılar fazla tüketilmemelidir.
- Hamur işi, fastfood türü hamburger, pizza vb. fazla tüketilmemelidir.
- Kuruyemişler aşırı kalorili oldukları için fazla tüketilmemelidir.
- Tatlandırıcı ve light, diet türü yiyecekler tüketilmemelidir.
- Sigara asla (günde 1-2 tane bile) içilmemelidir.
- Alkol az miktarda dahi olsa alınmamalıdır.
- Çiğ köfte, çiğ et ve iyi pişmemiş sucuk vb. yenilmemelidir.
- İyi pişmemiş yumurta ve mayonezli yiyecekler yenilmemelidir.
- Pastörize edilmemiş süt asla içilmemelidir.
- Cips, bisküvi gibi aşırı kalorili yiyecekler çok nadir alınmalıdır.

hamilelikte neler yemeli, faydalı zararlı besinler
Resmi büyütmek için üzerine tıklayın




İlgili Konular:
- Gebelikte Beslenme
- Gebelikte Faydalı ve Zararlı Bitkiler Nelerdir?
Tamamını >>

GEÇ YUMURTLAMA , GEÇ DÖLLENME NEDİR?

GEÇ YUMURTLAMA , GEÇ DÖLLENME (GEÇ GEBELİK)
Normalde bir kadının ortalama adet dönemi süresi 28 gündür, yani adetinin başlangıcından diğer adetinin başlangıcına kadar 28 gün geçer. Bu sürenin 21-35 gün arasında olması normaldir, herkeste tam 28 gün olmaz. 
Geç yumurtlama veya geç döllenme denilen durum nedir açıklamadan önce geç olmayan yani normal zamanda yumurtlama ve normal zamanda döllenme nasıl olur onu açıklamak gerekir:

Adet döneminde normalde yumurtlama ne zaman olur? 
Yumurtlama normal bir adet döneminde yaklaşık olarak adet başlamadan 14 gün önce olur. Örnekler vermek gerekirse:
Adetler dönemi  28 gün süren bir kadında yumurtlama 14. gün olur. (Adet başladıktan 14 gün sonra)
Adetler dönemi 30 gün süren bir kadında yumurtlama 16. gün olur.  (Adet başladıktan 16 gün sonra)
Adetler dönemi 35 gün süren bir kadında yumurtlama 21. gün olur. (Adet başladıktan 21 gün sonra)

Geç yumurtlama:
Adetleri 28 gün süren bir kadında geç yumurtlama olursa adeti de geç olur çünkü adet kanaması yumurtlamaya bağlıdır, yumurtlama olduktan 14 gün sonra adet kanaması başlar. Adetleri sürekli düzenli olan bir kadının adeti geç başlarsa o ay geç yumurtlama olduğu tahmin edilir.

Geç yumurtlama veya geç döllenme olması gebelik haftası tahminini yanıltabilir?
Geç yumurtlama olan kadın o ay gebe kalırsa adet olmayacaktır ve geç yumurtlama olduğunu da farketmeyecektir. Ancak adetine göre hesaplanan gebelik haftası ultrasonda görülen gebelik haftasından büyük çıkacaktır. (Ortalama 1 hafta büyük çıkar.) Çünkü gebelik haftası adetin başladığı ilk güne göre hesaplanır. Ultrason ise gebeliğin boyuna göre hesaplar. Gebeliğin boyu ise esasında son adet ile ilgili değildir yumurtlama yani döllenme olan günle ilgilidir, çünkü gebelik bu günden sonra büyümeye başlar. Normalde son adetin başlangıcı ile yumurtlama arasında ortalama 2 hafta fark olacağı kabul edildiğinden bir problem olmaz ve gebelik haftası bu gözönüne alınarak hesaplanır. Ancak geç döllenme olduğunda adetin başlangıcı ile yumurtlama arasında yaklaşık 3 hafta süre geçeceğinden adete göre hesaplanan gebelik haftası 1 hafta büyük çıkar. Bu durumda ultrasonla hesaplanan gebelik haftası dikkate alınır ve gebelik-doğum takipleri buna göre ayarlanır.

Örnekle açıklamak gerekirse: Ayda bir adet olan bir kadın zamanında normal yumurtlama ve döllenme ile hamile kaldığında son adet tarihine göre gebelik haftası 7 hafta çıkmış olsun. Aynı kadın 1 haftalık geç döllenme sonucunda hamile kalsaydı son adet tarihine göre yine 7 haftalık gebe çıkardı ancak gerçekte gebelik 6 haftalık olurdu çünkü döllenme 1 hafta geç olmuştur ve hamilelik 1 hafta geç başlamıştır. Bu hastada son adet tarihini değil ultrasonla ölçülen gebelik haftasını doğru kabul etmek gerekir. Gebelik haftaları hesaplanırken bu durumun da göze alınması gerekir.

Diğer bir örnek: Sürekli 35 günde bir adeti başlayan bir kadın gebe kaldığında gebelik haftası son adet tarihine göre değil ultrasondaki ölçüme göre hesaplanmalıdır veya son adet tarihinden başlayarak sayılan haftadan 1 hafta çıkarılmalıdır.Çünkü bu hastanın yumurtlamaları hep 1 hafta geç olmaktadır. Adetin 14. günü değil 21. günü yumurtlama olmaktadır.

Geç döllenme problem yaratır mı?
Geç döllenme veya geç yumurtlama herhangi bir probleme işaret etmez. Gebeliğin başlaması veya devamı ile ilgili bir önemi yoktur. Düşük, kanama veya diğer problemlere sebep olmaz, bunlarla ilgili değildir.
Sadece gebelik haftasının kaç haftalık olduğunu yanıltabilir bu duruma dikkat etmek gerekir.

Geç döllenme bebeğin cinsiyetini etkiler mi?
Hayır etkilemez. Geç döllenme sonucu oluşan bebeklerin kız veya erkek olması şansı değişmez.


İlgili Konular:
Yumurtlama Tarihi  Hesaplayıcısı
- Yumurtlama Olduğunu Nasıl Anlarım?
Tamamını >>

AMNİYOİNFÜZYON (GEBELİKTE AMNİON SIVISI EKLEMEK)

Bebeğin içerisinde bulunduğu sıvı amnion sıvıısıdır. Amnion sıvısına dışarıdan ekleme yapılmasına amniyoinfüzyon denir. Dışarıdan vajina yoluyla transservikal olarak veya karından transabdominal olarak ince bir kateter yardımıyla sıvı rahim içerisine verilir. Başlıca uygulandığı durum bebeğin suyunun azalması (oligohramnios) 'dır. Suyu az olan bebeklerde bile çok nadir ve belli şartlarda yapılan bir uygulamadır.

Amnioinfüzyon uygulanabilecek durumlar:
- Oligohidramnios
- Fetal distres durumunda deselerasyonları düzeltmek için (variable yani değişken deselerasyon varlığında)
- Mekonyum aspirasyonunu önlemek için
- Eksternal sefalik versiyona (ters bebeği çevirmek) yardımcı olmak için (Günümüzde uygulanmaz)

Amnioinfüzyona bağlı gelişebilecek komplikasyonlar:
- Uterin hipertonus
- Preterm eylem
- Fetus kalp atımının bozulması
- Koryoamnionit (zarların iltihabı)
- Uterin rüptür
- Dekolman plasenta

İlgili Konular:
- Bebeğin Suyunun Az Olması (Oligohidramnios)
- Bebeğin Suyunun Fazla Olması (Polihidramnios)
Tamamını >>

ANNE KARNINDA BEBEĞİN GÖRME DUYUSU

ANNE KARNINDAKİ BEBEK GÖREBİLİR Mİ?
Anne karnındaki bebeğin durumu hakkında en çok merak edilen konulardan birisi de görme, işitme gibi duyularıdır? Acaba o da duyuyor mu? Acaba görebilir mi? Acaba hisseder mi? gibi merak içeren cümleler hemen her anne adayının aklına gelir. Rahim içerisi tamamen karanlık değildir çok az da olsa ışık vardır. Dışarıdaki kuvvetli bir ışık karın duvarından ve rahimden geçerek içeriye çok az oranda geçebilir. Anne karnındaki bebeğin göz kapakları 26. haftada açılır, bu haftaya kadar sürekli kapalıdır. Görme duyusu anne karnındaki bebeğin en son gelişen duyusudur. Tabi bebeğin anne karnında görebileceği fazla birşey yoktur ve zaten ışık da azdır ama en azından aydınlığı az da olsa farkedebilmektedir. Hatta bu konuda yapılan deneylerle anne karnına kuvvetli ışık tutulduğunda fetusun bunu algıladığı belirlenmiştir. İkiz bebekler de birbirlerini bu haftalardan sonra görebilmektedirler.


İlgili Konular:
- Anne Karnındaki Bebeğe Müzik Dinletmek
Tamamını >>

LİNEA NİGRA (KARINDA KOYU RENK ÇİZGİ)

Linea Nigra veya Linea Negra denilen çizgi bazı hamile bayanlarda oluşan göbek altından başlayarak aşağıya doğru uzanan dikey koyu çizgidir. Genellikle gebeliğin 4. - 5. aylarında sonra oluşur ve koyu tenli hamilelerde daha sık görülür. Gebelikte meydana gelen hormonal değişiklikler nedeniyle ciltte melanin pigmentinin artmasından dolayı oluşur. Gebelik bittikten sonra çoğunlukla bu çizgi kaybolur fakat bazı bayanlarda tamamen geçmeyebilir. Bu çizginin bebeğin kız veya erkek olmasıyla hiçbir ilgisi yoktur, halk arasındaki bu tür söylentiler asılsızdır.

Yüzde oluşan diğer lekeler ve koyulaşmalar (melazma, gebelik maskesi), çiller, meme uçlarında koyulaşma gibi diğer renk değişiklikleri de eşlik edebilir.

Gebelikte yetersiz folik asit vitamini alanlarda daha sık görüldüğüne dair bildirimler vardır ayrıca güneşe fazla maruz kalmamak da alınabilecek önlemlerdendir.

İlgili Konular:
- Hamilelikte Vücutta Meydana Gelen Değişiklikler
Tamamını >>

ZİYARETÇİ DEFTERİNE YAZABİLİRSİNİZ

Site hakkında görüş, öneri, istek ve fikirlerinizi yeni açılan ziyaretçi defterine yazabilirsiniz. Bu şekilde jinekolojivegebelik.com ziyaretçilerin görüşleri ve istekleri doğrultusunda gelişecektir. Ziyaretçi defterine burayı tıklayarak veya sağ sütundan ulaşabilrisiniz.
Tamamını >>

SİTEMİZ NORMAL YAYIN HAYATINA DÖNDÜ

Bir önceki yazıda açıklandığı gibi Blogger.com 'a getirilen erişim yasağından gerekmediği halde dolaylı olarak kısmen etkilenen sitemiz bu akşam itibariyle yasağın kalkmasından dolayı normal yayın hayatına dönmüştür. Sorunsuz bir şekilde sitedeki bütün resim ve yazılara erişilebilmektedir.

Wikipedia sitesinde blogger terimine "In October 2008 Turkey blocked access to Blogger" bilgisinin eklenmesi örneğinde olduğu gibi ülkemizdeki internet yasaklamalarını bütün dünyaya duyurmuş ve ansiklopedilere kaydettirmiş olduk. Umarız yakın zamanda internet ve erişim düzenlenmesi konularında ülkemizde uzman bir kurul oluşturulur ve blogger, youtube benzeri birçok siteden mahrum olmadığımız gibi zararlı içerik bulunduran sitelerden de daha efektif şekilde korunmuş oluruz.
Tamamını >>

GOOGLE'A VE İNTERNETE ERİŞİM -HENÜZ- TAMAMEN ENGELLENMEDİ !

jinekolojivegebelik.com da neden dizayn bozuk görünüyor ve resimler izlenemiyor ?

Başlıktada yazdığı gibi google'a erişim -henüz- mahkeme kararı ile engellenmedi fakat google'ın en büyük, en güzel ve en faydalı (üstelik ücretsiz) hizmetlerinden birisi "blogger"a (www.blogger.com) erişim mahkeme kararı ile engellendi. Belki onbinlerce siteden sadece birkaçının uygunsuz içerik yayınlamasından dolayı bu site gibi binlerce faydalı siteye de erişim engellenmiş oldu. Binlerce web sitesi sahibi insanın emeğine yazık oldu.

Bütün blogger sitelerine mahkeme kararı ile erişim engellendiği için blogger tabanlı olan web sitemdeki resimler de görüntülenemez hale gelmiştir. Bu aksaklığı kısa sürede düzeltmeye çalışacağım. Binlerce siteye erişim tamamen imkansız hale geldi, bu site gibi bazılarında ise sadece resimler izlenemiyor. Bu sitedeki bütün yazılara sorunsuz ulaşabilirsiniz.

Türkiyede'de binlerce blogger sitesi olduğu ve bunların milyonlarca ziyaretcisi olduğu ve blogger'ın google'ın en güzel (ve hemen hemen hiç zararlı içerik barındırmayan) hizmetlerinden birisi olduğunu düşünerek bu mahkeme kararının büyük ihtimalle bir yanlışlık sonucu verildiğini anlıyoruz ve kısa sürede düzeltileceğini umuyoruz ve bu yüzden yakında Google'a veya internete tamamen erişim engellenir mi diye bir endişeye kapılmıyoruz !

Blogger.com 'a ulaşmaya çalıştığımızda karşımıza çıkan yazı:

Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir.

T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereği bu siteye erişim engellenmiştir.

Access to this web site has been suspended in accordance with decision no: 2008/2761 of T.R. Diyarbakır 1st Criminal Court of Peace.
Tamamını >>

ANTİFOSFOLİPİD ANTİKOR SENDROMU (APS)

Antifosfolipid antikor sendromu (APS) damar tıkanıklıkları ve tekrarlayıcı gebelik kayıpları, düşükler ile karakterize otoimmün bir hastalıktır. Hastalık başka majör otoimmün hastalık olmadan bulunuyorsa primer, majör otoimmün bir hastalıkla beraberse (Sistemik lupus eritematozus, SLE gibi) sekonder APS olarak sınıflandırılır. Klasik özellikleri livedo retikularis, splinter hemorajiler, yüzeysel tromboflebit ve bacak ülserleri gibi deri bulguları; beyin, böbrek gibi organlarda trombotik olaylar; geçici iskemik atak ya da iskemik infarktlar gibi arteriyel trombotik olaylar (atar damarlarda tıkanıklıklar), tekrarlayan düşükler, anne karnında bebek ölümü ve trombositopenidir.

Tanı:
Tanı için bazı uluslar arası kriterler bildirilmiştir. Genel olarak antifosfolipid antikor sendromu (APS) tanısı vasküler tromboz (damar tıkanıklığı) veya tekrarlayan düşükler ile lupus antikoagulan antikorları (LAA) veya antikardiyolipin antikorlarının varlığının tespit edilmesi ile konur. Bu iki antikor kadar çalışılmasa da Beta-2-Glikoprotein I antikoru da pozitif saptanabilir. Anormal labaratuar bulguları 6 hafta ara ile 2 kez gösterilmelidir.

Antifosfolipid antikorların araştırılmasını gerektiren durumlar:
- Tekrarlayan gebelik kayıpları, düşükler
- İkinci veya üçüncü trimesterde açıklanamayan fetal kayıp
- Erken gebelik döneminde başlayan preeklampsi
- Açıklanamayan venöz ya da arteriyel tromboz
- Açıklanamayan felç
- Açıklanamayan geçici iskemik atak ya da amorozis fugax (Retina damarlarında iskemik atak)
- SLE ya da diğer kollagen doku hastalıkları mevcudiyetinde
- Otoimmun trombositopeni
- Otoimmun hemolitik anemi
- Livedo retikülaris (Deride arteriolde staz sonucunda oluşan ülserasyon)
- Korea gravidarum (Gebelik koresi; gebelikte görülen aritmik, hızlı, sıçrayıcı veya akıcı, basit veya kompleks özellikte istemsiz hareketler )
- Yalancı pozitif VDRL
- Koagülasyon testinde açıklanamayan uzama
- Açıklanamayan rahim içi gelişme geriliği (IUGR)

Klinik özellikleri:
APS’nin en sık görülen klinik belirtisi, venöz tromboz ve özellikle bacaklardaki derin ven trombozu (DVT)’dur . Pulmoner emboli (akciğer damarlarına pıhtı atması) görülebilir. Beyin damarlarının tıkanmasına bağlı felç ve geçici iskemik atak oluşabilir. Koroner damarlarda (kalpte), böbrek damarlarında, gözde ve diğer organlarda damar tıkanmaları oluşabilir. Trombositopeni , hemolitik anemi, ve livedo retikularis gibi deri bulguları gelişebilir.

Gebelikteki etkileri nelerdir?
- Tekrarlayan düşükler
- Gebeliğe bağlı hipertansiyon ve preeklampsi
- Prematür doğum ve/veya intrauterin büyüme gerilikleri
- Anne karnında bebek ölümü
- Gebe olmayanlarda olduğu gibi çeşitli damarlarda tıkanmalar

Tedavi:
Hastayı tromboza (damar tıkanmalarına) eğilim yaratan hareketsizlik, doğum kontrol hapı, hormon tedavisi ve sigara içme gibi faktörlerden korumak gerekir. Kolesterol yüksekliği, hipertansiyon ve diabetes mellitus gibi risk faktörlerinin tedavi edilmesi de damar tıkanıklığı riskini azaltır. APS’li ve tromboembolizm hikayesi olan kadınlarda heparin tedavisi önerilmektedir.

APS tespit edilen hastalara genellikle gebelik planlandığı anda aspirin tedavisi başlanır ve gebelik oluştuktan sonra da heparin tedavisi ilave edilir. Bu şekilde kombine tedavi ile canlı doğum oranları %70-80 civarında tespit edilmiştir. Hiç tedavi almayanlarda canlı doğum oranı %20-40 olarak tespit edilmiştir. Ayrıca bu hastalığa sahip gebelerin daha yakın takip edilmesi ve gelişme geriliği açısından aralıklarla ultrason yapılması gereklidir. Düşük moleküler ağırlıklı heparin (LMWH) ve aspirin tedavisinin bu hastalarda düşük riskini yaklaşık %50 oranında azaltttığı gösterilmiştir.


İlgili Konular:
- Tekrarlayan Düşükler
- Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları) ve Gebelik
Hamilelikte Kan Pıhtılaşması
- Hamilelikte Damar Tıkanıklığı
Tamamını >>

MTHFR (METİLENTETRAHİDROFOLAT REDÜKTAZ) GEN MUTASYONU - HİPERHOMOSİSTEİNEMİ

Kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisi olan MTHFR gen mutasyonunda metilentetrahidrofolat enzim geninde mutasyon sonucu homosistein düzeyi artar (hiperhomosisteinemi) ve pıhtılaşmaya eğilim oluşur. En sık C677T mutasyonu görülür. Toplumlarda %2-15 oranında görülür. Hiperhomosisteinemi MTHFR gen mutasyonu dışında başka nedenlerle de oluışabilir. Hiperhomosisteinemi de hem arteriel hem venöz tromboza eğilim artar.

MTHFR mutasyonunun tekrarlayan gebelik kayıpları ile ilişkisi çalışmalarda net olarak gösterilememiştir. Çalışmaların bazıları MTHFR mutasyonu ile tekrarlayan düşükler arasında ilişki olduğunu gösterirken çoğu çalışmada bir ilişki gösterilememiştir.

MTHFR mutasyonu olan hastalarda folik asit seviyesi azaldığı için gebelikte fetusta nöral tüp defekti gelişme riski artmıştır. Hem heterozigot hem homozigotlar için nöral tüp defekti riski artmıştır. Bu risk gebelik sırasında folik asit tedavisi verilerek azaltılır. Bu hastalara ayrıca vitamin B12, vitamin B6 takviyesi de verilir.

Hiperhomosisteinemi sonucu çeşitli damarlarda pıhtılaşmaya bağlı tıkanıklıklar sonucu kalp krizi, beyinde damarlarında tıkanıklık gibi durumlar oluşabilmektedir. Osteoporoz (kemik erimesi) daha erken yaşlarda gelişebilmektedir. Hiperhomosisteinemi ile demans arasındaki ilişkiden şüphe edilmektedir.

Tedavi kalıtsal trombofililer konusunda genel olarak anlatılmıştır, aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>

PROTROMBİN GEN MUTASYONU

Protrombin (Faktör II) G20210A gen mutasyonu kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisidir ve faktör V Leiden mutasyonundan son ikinci sıklıkta görülür. Protrombin genindeki mutasyondan dolayı kanda protrombin düzeyi artar ve bu da pıhtılaşmaya eğilim yaratır. Bu mutasyona sağlıklıbireylerde % 2, tromboemboli öyküsü olanlarda % 6 oranında rastlanır.

Protrombin G20210A gen mutasyonu olanlarda tromboz için relatif risk 2-6 kat artmıştır, gebelikte ise risk 10-15 kat artmaktadır.
Bu mutasyon açısından taşıyıcı olanlarda da protrombin düzeyi artar ve tromboz riski 2,8 kat artar.

Protrombin gen mutasyonu gebelikte tekrarlayan düşükler ve gelişme geriliği açısından riski arttırırken preeklamposi ile bir ilişkisi gösterilememiştir.

Tanı genetik çalışma ile konulur.

Tedavi:
Tekrarlayan gebelik kayıpları olan ve protrombin gen mutasyonu saptanan kadınlarda tedavi diğer kalıtsal trombofililerde olduğu gibidir. Tedavi kalıtsal trombofililer konusunda genel olarak anlatılmıştır. Aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>

AKTİVE PROTEİN C REZİSTANSI (APCR)

Aktive protein C rezistansı (direnci) faktör 5'in protein C'ye karşı direnç göstermesini tanımlamaktadır. Bu durumda pıhtılaşmada rol alan protein C faktör V'i inaktive edemez. APCR kalıtsal trombofililerden (pıhtılaşma bozukluklarından) birisidir. Protein C'nin faktör V (beş)'i inaktive edememesi durumunda pıhtılaşmada artış meydana gelir. Bu durum pıhtılaşma ile ilgili tromboemboli gibi çeşitli hastalıklara ve gebelikte tekrarlayan düşükler gibi bazı problemlere sebep olur. Aktive protein C rezistansının en sık nedeni Faktör V Leiden mutasyonudur fakat tek neden bu değildir. APCR’li hastaların % 90’ında faktör V Leiden (FVL) mutasyonu saptanmıştır. F V Leiden mutasyonu ve ona bağlı aktive protein C rezistansı (APCR) kalıtsal trombofililerin en sık nedenidir. FVL mutasyonu dışında APC yolundaki kofaktörlerin, substratların defektine bağlı veya antikorlara bağlı aktive protein C rezistansı oluşabilir.

Aktive protein C rezistansının hemen hemen %90'dan fazla oranda sebebi olması nedeniyle Faktör V Leiden mutasyonu ile eş anlamlı gibi kullanılır. Konunun detayları ve tedavisi için Faktör V Leiden mutasyonu konusuna buradan ulaşabilirsiniz.


İlgili Konular:
Tekrarlayan Düşükler
Kalıtsal Trombofililer (Pıhtılaşma Bozuklukları)
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"