MENOPOZDA BİTKİSEL İLAÇLARLA TEDAVİ

MENOPOZ SIKINTILARINA BİTKİSEL ÇÖZÜM

Menopoz tedavisinde (ateş basması) bitkisel ilaçlar kullanılabilir mi? Menopozda görülen ateş basması (sıcak basması), terleme, yüzde ve vücudun diğer bölgelerinde yanma, kızarma gibi şikayetler hafif boyutta olduğunda bazı yaşam tarzı değişiklikleri, fiziksel aktivite, egzersiz, sıcak yerlerde bulunmama, baharatlı ve acılı yiyeceklerden kaçınma gibi öneriler çoğu zaman hastaların rahatlaması için yeterli olabilmektedir, bu nedenle şikayetleri hafif olan hastalarda hormon ilaçları veya bitkisel ilaçların kullanılması önerilmez.  Ancak bu tür şikayetler şiddetli olduğunda en etkili tedavi yöntemi hormon ilaçlarıdır. Hormon ilaçlarının kullanımı her zaman her hastada mümkün olmayabilir veya bazı risklerinden dolayı hasta kullanmak istemeyebilir. Çeşitli nedenlerle hormon ilaçlarının kullanılamadığı durumlarda bitkisel kaynaklı ilaçlar kullanılabilmektedir. Bitkisel ilaçların etki düzeyi çok değişken olabilir ancak bazı hastaların şikayetlerinde rahatlama sağlayabilmektedir. Bitkisel ilaçlar bazı bitkilerdeki çeşitli maddelerin saflaştırılmasından elde edilir ve ilaç şeklinde eczanelerde satılır. Bitkisel kaynaklı bu ilaçların insanlar üzerindeki olumsuz yan etkileri diğer hormon ilaçları kadar detaylı araştırılmamıştır, bu nedenle sadece kısa süreli (en fazla 6 ay) kullanılmaları önerilir. Asla doktor tavsiyesi olmadan kullanılmamaları gerekir. İleriki yıllardan bu tür bitkisel ilaçlarla ilgili daha fazla araştırmalar yapıldığında önnerilen kullanım süreleri daha uzun olabilir veya önemli yan etkiler tespit edilirse kullanım süreleri kısalabilir.

Bitkisel ilaçlar da diğer normal ilaçlar gibi çeşitli yan etkilere sebep olabilirler. Bitkilerin yanlış kısımlarının kullanılması veya toplama sırasında başka maddelerin içeriye karışması, miktarını doğru ayarlayamama gibi nedenlerle yan etkiler meydana gelebilir.

YILAN OTU (SİYAH YILAN KÖKÜ) (BLACK COHOCH)
Diğer isimleri: Actaea racemosa = Actea macrotys = Centiyane
Ülkemizde de bulunan bu ilaç menopoz tedavisinde en yaygın kullanılan bitkisel ilaçlardandır. Piyasada tek bir tane isimle satılmaktadır (Klimadynon tablet). İlacın prospektusunda actea racemosa bitkisinin (yılan otu) yumru köklerinin  kuru ekstresinden elde edildiği belirtilir. Bu veya benzer bitkilerin eczanede satılan ilaç formu dışında alınarak yenmesi, kaynatılarak veya başka şekilde suyunun içilmesi önerilmez çünkü şlaç formu dışında alındığında vücuda ne kadar madde alındığı bilinemez ayrıca bu şekilde tek bir madde değil faydalı ve zararlı çok sayıda madde vücuda alınmış olur ve bunun önemli yan etkileri olabilir. Eczanelerde satılan ilaç formunun ise doktor tavsiyesi olmadan asla kullanılmaması gerekir, karaciğere toksik etki ve başka yan etkileri olabilmektedir. Bu ilaç prospektusunda belirtildiği üzere menopozda görülen sıcak basması, terleme, uykusuzluk, vajinal kuruluk, sinirlilik, depresyon gibi şikayetlerin giderilmesinde yardımcı olur.
Araştırmaların çoğunda yılan otunun menopoz şikayetleri üzerine faydalı etkileri olduğu gösterilmiştir ancak faydasız olduğunu gösteren araştırmalar da mevcuttur.
Amerika Birleşik Devletlerinde yılan otu Gıda-İlaç Onay Komitesi (FDA) tarafından güvenirliliği belirsiz bitkiler arasında listelenmiştir. 1989'da Almanya'da ilaç kontrol komitesi  6 aya kadar kullanımını onaylamıştır, daha uzun kullanımında olası yan etkiler net bilinmediği için 6 ay dan fazla kullanılmasını onaylamamıştır.

FİTOÖSTROJENLER (SOYA İZOFLOVANLARI)
Fitoöstrojenler soya fasulyesi içerisinde bulunan östrojen hormonuna benzer etkiler gösteren maddelerdir. Japonyada insanlar soya fasulyesini yemeklerinde çok tükettikleri için kadınlarda menopoz şikayetleri, sıcak basması, terleme v.b batı toplumlarına göre çok az görülür. Soya izoflovanalrı yani fitoöstrojenler sıcak basması, terleme, depresyon, vajinal kuruluk şikayetleri için kullanılan bitkisel ilaçlardır. Soya fasulyesinden elde edilir. Doktor tavsiyesi olmadan kullanılmaması gerekir.

DONG QUAİ (ANGELİCA SİNENSİS)  
(Angelika - Melekotu Kökü Ekstresi) 
Çinde bulunan bir bitkidir. Östrojen benzeri etkileri olduğu için meopoz şikayetlerine faydalı olduğu bildirilmiştir. Yan etkileri hakkında yeterli bilgi olmadığı için şu an menopozda kullanımı önerilmemektedir.

E VİTAMİNİ
Bazı araştırmalar manopoz şikayetlerini azalttığını gösterse de bazıları faydasız olduğunu göstermiştir. Diğer ilaçlar gibi doktor tavsiyesi olmadan kullanılmaması gerekir.

Yukarıda belirtilenler dışında da menopoz tedavisi amacıyla üretilmiş ve satılan bitkisel ilaçlar, yiyecekler, içecekler, bitki kökleri, gıda takviyeleri, kürler, şifalı bitkiler, adıyla satılan ürünler olabilir. Bunların asla doktora danışılmadan kullanılmaması gerekir çünkü bilinçsiz kullanımda kanser benzeri çok önemli yan etkiler meydana gelebilir.

ERKEN MENOPOZDA BİTKİSEL TEDAVİ:
Erken menopoz öncelikle nedenin, belirtilerin, şikayetlerin değerlendirilmesi için mutlaka jinekoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Erken menopozda menopoz nedeniyle olabilecek komplikasyonlar da (kemik erimesi gibi) daha erken gelişecektir. Jinekoloji uzmanınız bu tür komplikasyonların önlenmesi için gerrekli tetkik ve tedavileri planlayacaktır. Yukarıda anlatılan ve menopozda ateş basması benzeri şikayetler için kullanılan bitkisel ilaçlarla ilgili bilgiler ve uyarılar erken menopoz durumu için de geçerlidir.


İlgili Konular:
- Menopozda Hormon Tedavisi
- Menopozda Hormon Tedavisinin Alternatifleri
Tamamını >>

BEBEĞİN AKCİĞER GELİŞİMİ İÇİN STEROİD İLAÇ UYGULANMASI

ERKEN DOĞUMDA ANTENATAL KORTİKOSTREROİD İLAÇ UYGULANMASI

Erken doğum eylemi veya erken doğum tehtidi 20-37 gebelik haftaları arasında erken doğum ihtimalinin düşünüldüğü durumları ifade etmek için kullanılır. Bu haftalar arasında bebek bazı organ ve fonksiyonlar açısında tam olarak gelişmemiş olduğundan olası bir doğum ihtimaline karşı bazı önlemlerin alınması gereklidir. Aksi taktirde bebek doğduğunda solunum sıkıntısı, yoğun bakım gereksinimi, enfeksiyon gibi çeşitli riskler ile karşı karşıya kalabilir. Bu yazıda erken doğum riski olan bebeklerde doğumdan sonra solunum sıkıntısını önlemek için yapılan antenatal kortikosteroid uygulamasından bahsedilecektir. (halk arasındaki yaygın bilinen ismi: bebeğin akciğerlerini geliştirmek için iğne yapılması)

Anne karnında bebeğin akciğer gelişimi:
Anne karnında bebeğin akciğer gelişimi özellikle 26. hafta civarında başlar. Bu haftada akciğerlerde alveoller gelişir ve sürfaktan üretimi başlar. Sürfaktan akciğerlerin işlev görmesinde ve solunumun yapılmasında en önemli maddedir, bu nedenle solunum sıkıntısı olan yenidoğan bebeklere ilaç olarak da verilmektedir. Bebeğin akciğer gelişimi 34. hafat civarında oldukça iyi seviyelere ulaşır, bu nedenle akciğer geliştirici ilaç tedavileri bu haftaya kadar uygulanır. Tabiki 34. haftada bütün bebeklerin akciğerlerinin tamamen geliştiğini ve 34. haftadan sonra doğan bebeklerde asla solunum sıkıntısı olmayacağı söylenemez. 34. haftadan sonra doğan bebeklerde de solunum ve diğer sistem problemleri daha nadir görülebilmektedir. 34. haftadan sonra da antenatal steroidler akciğer gelişimi vb. nedenlerle uygulanabilir mi şeklinde bazı araştırmalar yapılmaktadır, bu konuda henüz yaygın bir fikir birliği yoktur.

Kortikosteroid ilaçlar:
Bu ilaçlar başlıca betametazon ve deksametazon olmak üzere ikiye ayrılır. Günümüzde daha yaygın olarak kullanılan betamatazondur. Bu ilaçlar anne karnında bebeğin akciğer gelişimini hızlandırarak doğumdan sonra solunum sıkıntısı (respirtuar distres sendromu, RDS) yaşamasını engellemek başta olmak üzere, nekrotizas enterokolit, periventriküler lökomalazi, intraventriküler kanama gibi çeşitli patolojilerin görülme riskini azaltırlar. Betametazonun daha çok tercih edilmesinin nedeni, deksametazon'un bebeğin nörolojik ve davranışsal bazı fonksiyonları üzerine olumsuz etkilerinin bazı araştırmalarda gözlenmesidir.

Kortikosteroid ilaçlar nasıl uygulanır?
Betametazon'un günümüzde yaygın kabul gören kullanım şekli 24-34 gebelik haftaları arasında erken doğum (preterm eylem) riski olan gebelerde 24 saat ara ile iki kere 12 mg olmak üzere toplam 24 mg intramuskuler uygulanmasıdır. İkiz gebeliklerde de kullanımı aynı şekildedir.
(İntramuskuler: kalçaya kas içerisine uygulanan enjeksiyon (iğne) şeklinde)
Deksametazon 12 saat ara ile dört kere 6 mg, toplam 24 mg intramuskuler uygulanır.
Bu ilaçların uygulaması bebeğe yapılmaz, anneye yapılır. Anneye kalçadan kas içerisine enjeksiyonla verilen ilaç plasenta yoluyla bebeğe geçer ve bebek üzerinde etki gösterir.

Kortikosteroid ilaç uygulanmasının faydaları:
- Doumdan sonra bebek te respiratuar distres sendromu (RDS, solunum sıkıntısı) görülme riski azalır. Yenidoğanın oksijen ihtiyacı ve solunum desteği ihtiyacı azalır. Kortokosteroid ilaçlar bunu hem akciğer fonksiyonu açısından çok önemli bir madde olan sürfaktan'ı arttırarak sağlar hem de akciğer volümünü, kompliyansını  arttırarak sağlar.
- İntraventrikğler hemoraji (beyin içerisindeki ventriküler boşluklara kanama olması) azalır.
- Periventriküler lökomalazi azalır. (Beyin içerisinde dejenerasyonla karakterize bir patoloji)
- Nekrotizan enterokolit (barsaklarda kanlanmanın bozulması) riski azalır.
- Neonatal mortalite azalır. (Yenidoğan döneminde ölüm)


İlgili Konular:
- Erken Doğum (Preterm Eylem)
Tamamını >>

MİYOM TEDAVİSİ

Miyom (myoma uteri) konusunda tedavi yöntemleri başlıca üçe ayrılabilir. Bunlar 1. gözlem, 2. ameliyat ve 3. diğer (ilaç, embolizasyon vb.) tedavilerdir. Bu tedavilerden hangisinin uygulanacağı myomun boyutuna, moyonların sayısına, hastanın yaşına, çocuk sayısına ve diğer bazı özelliklerine göre belirlenir.

Miyomlarda gözlem:
Özellikle küçük olan (1 - 5 cm arası) ve herhangi bir şikayete neden olmayan myomlar hiçbir tedavi verilmeden gözlenebilir. Gözlem için ortalama 6 ay aralıklarla ultrasonografi yapılır ve myom büyüklüğündeki değişiklik karşılaştırılır eğer myom boyutlarında artma yoksa gözleme devam edilir, myom boyutlarında fazla artma varsa genellikle ameliyata karar verilir. 5 cm'den küçük myomlar için nadir haller dışında ameliyat kararı verilmez bunun yerine izlem yapılır, özellikle yaşı menopoza yakın olan hastalarda zaten menopoza girdikten sonra myom boyutlarında küçülme olacağı için bir süre izlenerek beklenmesinde fayda olabilir. Rahim iç duvarında (endometrium) olan summüköz myomlar ve aşırı kanama gibi şikayetlere neden olan myomlar küçük dahi olsalar ameliyat ile tedavi gerektirebilirler.

Ameliyat tedavisi:
Myomlarda en sık uygulanan tedavi şeklidir. Myomlarda iki türlü ameliyat planlanabilir. Birincisi sadece myomların (myom nüvelerinin) alındığı myomektomi ameliyatıdır. İkincisi myomların rahimle birlikte alındığı histerektomi ameliyatıdır. Bu ameliyatlardan hangisinin yapılacağı myomların sayısına, büyüklüğüne, hastanın diğer hastalıklarına ve durumuna, yaşına, çocuk sayısına göre seçilir. Bu ameliyatlar laparoskopik (kapalı) veya açık ameliyat şeklinde yapılabilmektedir. Myomlar çok büyükse ve sayıca fazlaysa, hastanın yaşı ortalama 40'dan fazlaysa ve yeterince çocuğu varsa histerektomi ile rahmin tümden alınması planlanabilir. Histerektomi ile rahmin alınmasının avantajı bir dha myomun tekrarlaması gibi bir durumun söz konusu olmamasıdır. Myomektomi ameliyatı yapılan hastalarda rahim durduğu için ileleride tekrar myom oluşma riski vardır ancak bu ameliyatın avantajı hastanın hala hamile kalabilmesi, çocuk sahibi olabilmesidir.



İlaç tedavisi:
Myomların tedavisinde günümüzde çok nadir haller dışında ilaç tedavisi uygulanmamaktadır. Myom boyutlarında küçülme sağlayabilen ilaçlar arasında başlıca GNRH analogları gelir. Bu ve diğer bazı ilaçlar teorik olarak myom boyutunda küçülme sağlayabilse de bu etki geçici olabilmektedir bu nedenle pratikte pek uygulanan yöntemler değillerdir.

Uterin arter embolizasyonu:
Rahim (uterus) içerisine kan veren damarların tıkanmasıdır. Bu sayede myoma giden kan azalacağı için myom boyutları küçülür. Embolizasyon işlemi ameliyatsız sadece damartan katater ile uygulanır. Bu konuda detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Hangi durumlarda miyom ameliyat tedavisi gerektirir?
- Myom boyutları fazla büyükse (genellikle 8-10 cm'den büyükler)
- Aşırı kanamaya ve kansızlığa (anemi) neden oluyorsa
- Ağrı, sık idrara çıkma, kabızlık gibi bası semptomları yaratıyorsa
- Dejenere olmuş ve ağrılı ise
- Vajene doğmuş myomlar
- Menopoz sonrasında büyümeye devam eden myomlar
- Torsiyone olmuş subseröz myom
- İnfertilite (kısırlık) sebebi olarak düşünülen myomlar

Miyomlarda bitkisel tedavi yöntemi var mıdır?
Myom tedavisinde bitkisel tedavi yöntemi yoktur. Bitkisel çaylar, içecekler, yiyecekler hiçbir fayda sağlamaz, myomları küçültmez. (Zaten myom tedavisinde ilaçlar da pek fayda sağlamamaktadır.) Bitkisel ürünler ile ilgilenerek vakit kaybetmek yerine myomların doktor takibinde uygun tedavisi yapılmalıdır.


İlgili Konular:
- Miyom Nedir?
- Myomektomi (Miyom Alınması) Ameliyatı
Laparoskopik Myomektomi (Kapalı Myom Ameliyatı)
- Histerektomi (Rahim Alınması) Ameliyatı
- Miyomlarda Ebmolizasyon Tedavisi
Tamamını >>

POLİKİSTİK OVERDE İLAÇ VE TEDAVİ

Polikistik over sendromu (PKO, PKOS, PCOS) kesin tedavisi olan bir hastalık değildir. Ancak çeşitli ilaç ve tedavi yöntemleri ile şikayetler tedavi edilir, hastalığın kendisi tamamen ortadan kaldırılamaz. Örneğin tedavi yöntemleri ile hastanın tüylenmesi azaltılılabilir, adetleri düzenlenebilir, çocuk istemi varsa çocuk sahibi olabilir ancak polikistik over sendromu veya overlerdeki (yumurtalıktaki) küçük kistler ortadan kaldırılamaz.

Polikistikjk over sendromunda tedavide ilaçlardan önce vurgulanması gereken ilk nokta kesinlikle kilo verme ve yaşam tarzı değişikliğidir. Şişmanlık hastalığın sebebi değildir ancak bu hastalıktaki bütün şikayetleri arttıran ve tedaviyi zorlaştıran başlıca fktördür. Her polikistik over hastasında şişmanlık (obezite) olmak zorun da değildir ancak şişmanlık varsa mutlaka normal kiloa inecek kadar zayıflamalı, diyet, egzersiz, yaşam tarzı değişikleri uygulamalıdır. Bu sayede ilaç tedavisi almasa bile bir çok şikayet azalacaktır ve tedavi kolaylaşacaktır. Kilo vermek polikistik over hastalığında gelişen en önemli mekanizmalardan biri olan insülz direncisi (rezistansını) azaltır, bunun azalması androjen hormonlarını, tüylenmeyi azaltır. Yumurtlama düzeni artar ve çocuk sahibi olmak kolaylaşır.

Polikistik over sendromunda kullanılan ilaçlar:
Doğum kontrol hapları (Diane 35, Gynelle ve diğerleri): Bu ilaçlar polikistik over sendromunda en sık kullanılan ilaçlardır. Doğum kontrol haplarından özellikle siproteron asetat  içeren diane 35 (ve gynelle) en sık kullanılanlardır. Bunlar tüylenmeyi (kıllanma), akneleri azaltır ve adet düzenlenmesi sağlar. Çocuk istemi olmayan hastalarda sık kullanılırlar. Tüylenmeyi azaltıcı etkilerinin başlaması için en az 6 ay sürekli kullanılmaları gerekir. Bazen hastalar ilk kutudan itibaren etki göstermediğini ve bu nedenle kullanmayı bıraktıklarını ifade etmektedirler, bu yanlıştır. Bu haplar en az 6 ay kullanıldıklarında (daha uzun da olabilir) tüylenme oluşumunu azaltırlar. Ancak daha önce oluşmuş tüylere etki etmezler bu tüylerin kozmetik yöntemlerle (lazer vb.) alınması gerekir. Çocuk isteyen hastalarda kullanılmazlar.

Metformin (glukofen, gluformin, glucophage, glifor): Bu ilaçlar şeker hastalığında (diabet) kullanılan insülin duyarlaştırıcı ilaçlardır aslında. Polikistik over sendromunda da insülin direnci (rezistansı) arttığı için bu ilaçlarla insülin direncinin azalması ve bir çok belirtinin düzelmesi sağlanır. Metformin ilaçları aynı zamanda zayıflamaya çok yardımcı olur ve kilo verilmesi sayesinde de şikayetler düzelir, yumurtlama düzeni artar, hamilelik kolaylaşır, kıllanma azalır, androjenler (testosteron) azalır. Gebelik için yumurtlama tedavisi verilen hastalarda klomifen sitrat (klomen, serophene) tedavisi ile birlikte metforminin aynı anda kullanılmasının tedavi başarısını arttırdığını bildiren araştırmalar vardır.

Klomifen Sitrat (Klomen, Serophene): Çocuk istemi olan hastalarda ovulasyon indüksiyonu (yumurta büyütücü) olarak verilirler. Adetin 3. veya 5. günü başlanarak 5 gün süre ile kullanılırlar. Doktor kontorlü altında olmadan (buradaki diğer ilaçlar gibi) asla kullanılmamalıdır. Tek başına veya metformin ile birlikte gebelik tedavisinde ilk basamağı oluşturur. Klomifen ile 6 aylık tedavi sonrasında yaklaşık %80 hastada ovulasyon (yumurtlama) elde edilir ve yaklaşık %40-50 hastada gebelik elde edilir. 6 aydan sonra gebelik oranı çok düştüğü için daha uzun tedavi önerilmemektedir.

Antiandrojen ilaçlar (Flutamid, Finasterid, Spiranolakton): Bu ilaçlar androjen (testosteron) senetezini azaltarak tüylenmeyi azaltırlar. Çok sık kullanılmazlar. Doğum kontrol hapları ile birlikte kullanılabilirler. Flutamid hepatotoksik (karaciğere yan etkileri) olabilmektedir. Finasterid testosteronun dihidrotestosterona dönüşümünü sağlayan 5-alfa-redüktaz enzimini inhibe eder.

Progesteron (gestagen): Hirsutismus (aşırı tüylenme) şikayeti olmayan hastalarda sadece adet düzensizliği olanlarda adetleri düzenlemek için ayda 14 gün siklik olarak kullanılabilirler.

GnRH analogları: Gonadotropinlerin azalması ve overlerde androjen üretiminin azalmasını sağlayabilirler. pratikte pek kullanılmazlar.


Polikistik overde bitkisel tedavi mümkün mü?
Polikistik over tek bir şekilde, hep aynı belirtilerle görülen bir hastalık değildir. Bu hastalık farklı belirti ve bulgularla, geniş spektrumda etkiler gösterebilen bir sendromdur bu nedenle tek bir tip ilacı, tek bir tip tedavi yaklaşımı yoktur. Her hastaya ve bulgularına özel ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri ile tedavi gerekir. Mutlaka doktor denetiminde ve dikkatli tedavi takibii yapılması gereken bir hastalıktır. Tedavi ve takip edilmediği taktirde uzun dönem bazı komplikasyonlar (kalp-damar sistemi ile ilgili, endometrial hiperplazi vb.) çıkması da muhtemeldir. Bu nedenle hastaların bitkisel tedaviler, çaylar, yiyecekler, içecekler gibi yöntemlerle ilgilenmeleri fayda getirmeyeceği gibi vakit kaybı ve zarar da getirebilir.


İlgili Konular:
- Polikistik Overde Ameliyat
- Polikistik Over Sendromu
Tamamını >>

YUMURTALIK (OVER) KİSTİ TEDAVİSİ

Yumurtalık (over) kistlerinin bir çoğu ilaç tedavisi veya ameliyat yapılmadan kendiliğinden birkaç ay içerisinde kaybolur. Ancak bazı kistlerde ilaç tedavisi veya ameliyat tedavisi gerekebilir. Bu noktada kistin kendiliğinden kaybolmasını takip etmek için beklemek veya ilaç tedavisi vermek veya ameliyat kararı vermek bazı faktörlere göre belirlenir, bu faktörler kistin boyutu, kistin görüntüsü, kan tahlilinde belirlenen ca-125 ve diğer tümör markerları, hastanın hikayesi, hastanın yaşı gibi, hastanın şikayetleri gibi faktörlerdir.

Genel olarak yumurtalık kisti 7-8 cm'den küçükse, hasta genç veya orta yaşlardaysa (menopozdan önce), kistin görüntüsünde ve kan tahlilinde ca-125 benzeri belirteçlerde kanser şüphesi yaratacak bir bulgu yoksa bu kistler en azından bir kaç ay kendiliğinden kaybolma şansı verilerek takip edilirler. Bu durumlarda hastanın kullanmasında sakınca yoksa doğum kontrol hapları da tedavi de kullanılabilecek bir seçenektir ancak ilaçsız takip etmekle doğum kontrol hapı kullanmak arasında fark saptanmamıştır.

Çocuklarda ve menopozda bulunan hastalarda (50 yaşından sonra) saptanan yumurtalık kistleri hangi boyda olursa olsun, yukarıda sayılan diğer özelliklerine bakmadan genellikle ameliyat ile alınarak patolojik inceleme gerektirirler.

Yumurtalık kisti aşırı ağrıya sebep oluyorsa, patlama (yırtılma, rüptür), torsiyon (burkulma, dönme) gibi şüpheler varsa bu durumda kistin boyu ve özellikleri, hastanın yaşı ve diğer özellikleri ne olursa olsun genellikle ameliyat gerekir. Bazü rüptür durumlarında karın içerisine kanama az olur ve kendiliğinden durursa ameliyatsız takip yeterli olabilir.


Hangi kistler ameliyat gerektirir?
- 8-10 cm'den büyük kistler
- Menopoz döneminde ve çocuklarda (adet görmeye başlamadan önce) saptanan kistler
- Ultrasonografide dermoid kist, endometrioma veya kötü huylu (malign) kist görüntüsü varsa
- Ultrasonografide kist içerisinde papiller çıkıntılar varsa
- Hastada asit veya başka kanser şüphesi yaratabilecek bulgu varsa
- Solid adneksial kitleler
- Tümör markerlarında (CA-125 vb.) yükselme saptanan hastalar
- Kistin takip edilmesine rağmen küçülmemesi veya büyümesi
- Şiddetli ağrı, rüptür (yırtılma), torsiyon (burkulma), karın içerisine kanama olması
Yumurtalık kisti ameliyatı hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.



Patoloji Sonucu:
Her iki ameliyat yönteminde de ameliyatta çıkarılan kist (veya yumurtalık) patolojik incelemeye gönderilir ve kistin türü, iyi-kötü huylu olduğu, kesin teşhis ancak patoloji sonucunda belirlenir.

Bitkisel tedavi mümkün müdür?
Yumurtalık kistlerinin tedavisi ve takibinde asla bitkisel yöntemler, çaylar, içecekler, yiyecekler uygulanmamalıdır. Yumurtalık kistlerinin mutlaka bir kadın doğum uzmanı tarafından takip ve tedavilerinin planlanması gerekir. Bilimsel yöntemler dışında denenecek bitkiler vb. uygulamalar hastaya şifa getirmeyeceği gibi takip ve tedaviyi geciktirerek daha büyük sorunların doğmasına neden olabilecektir.


İlgili Konular:
- Yumurtalık Kisti Ameliyatı
- Yumurtalık Kistleri
- Gebelikte Yumurtalık Kistleri
- Yumurtalık Kisti Belirtileri
Tamamını >>

ADET AĞRISINDA İLAÇ VE DİĞER TIBBİ TEDAVİLER

Şiddetli adet ağrıları (dismenore) adet görülen ilk yıllardan itibaren sürekli her ay yaşanan bir sorun olabileceği gibi kimileri için de önceleri yokken ilerleyen yıllarda birden başlayan bir sorun olabilir. her iki durumda da hastanın kendi kendine ağrısını hafifletmek için alabileceği bazı önlemler ve tıbbi olarak uygulanan bazı tedavi yöntemleri mevcuttur. Adet sancısı ağrı kesicilerle geçiştirilmesi gereken bir durum değildir, ciddi ve sürekli olan adet sancıları mutlaka altta yatan bir patolojinin varlığı açısından değerlendirilmelidir ve varsa sebebe yönelik tedavisi uygulanmalıdır.

İlaç tedavisi:
Adet ağrıları için uygulanan ilaç tedavilerinin başında non-steroid antienflamatuar gruptan ağrı kesici ilaçlar gelir , özellikle naproksen sodyum ve ketopreofen içerenler tercih edilir. adet ağrılarına neden olan prostaglandinlerin üretimini azalttıkları için faydalı olurlar. Bu tür ağrı kesivi ilaçların adet sancıları başlamadan bir-iki gün önce alınması ve adet döneminde almaya devam edilmesi daha faydalı olacaktır. Hastalar genellikle adetin ve ağrının başlayacağı günü tahmin edebilir ve bir gün önceden ağrı kesici içmeye başlayabilirler. Bu ilaçları kullanırken mide ülseri olanların dikakt etmeleri gerekir, mide eüzerinde yan etkileri olabilir. Ağrı kesci ilaçlar hasyanın adet kanamasını azaltabilir ancak bunun bir zararı yoktur. Adet kanamasının ağrı kesicilerle azalmasının halk arasında sanılanın aksine hiçbir  sakıncası yoktur.

Ağrı kesici ilaçların yeterli durumlarda daha az uygulanan ilaç tedavisi de doğum kontrol hapları ile uygulanan tedavidir. Doğum kontrol hapları (oral kontraseptifler) yumurtlamayı (ovulasyonu) engellerler. Adet ağrılarının oluşmasında yumurtlama olması da bir faktördür. Bu sayede doğum kontrol hapları adet ağrılarını azaltabilir. Tabi bu tedavi seçeneği ancak çocuk istemi olmayan hastalarda uygulanabilir.

İlaç dışında uygulanan tedavi uygulamaları:
Özellikle orta yaşlarda sonradan gelişen adet ağrılarında laparoskopi veya diğer tanısal yöntemlerle sebep olan endometriozis, myom, , polip, yumurtalık kisti benzeri bir patoloji saptanmış ise buna yönelik ameliyat tedavisi uygulanabilir. Ağrıya neden olan hastanın spiral kullanması ise spiral çekilebilir.
Bunun dışıdna günümüzde pek uygulanmayan eski yıllarda denenmiş olan uterosakral sinir transeksiyonu (rahme giden sinirlerin ameliyatla kesilmesi) gibi yöntemler vardır. Çok şiddetli ve hiçbit tedaviye yanıt vermeyen ısrarlı ağrılarda rahim ve yumurtalıkların ameliyatla alınması son çare olsa da pratikte pek gerekmemektedir.

Ayrıca genç kızlarda görülen adet ağrılarının adetin ne olduğu konusunda bilgisi az olan ve bu bilgisizlilkten dolayı korku ve endişe yaşayan kızlarda daha çok görüldüğü saptanmıştır. Bu hastalar adet konusunda aileleri tarafından bilgilendirilmemişlerdir hatta yanlış olarak adet kanamasının pis, kirli olduğuna inanmışlardır. Bu hastaların adet mekanizmaları ve adet kanamasının ne olduğu konusunda bilgilendirilmeleri de rahatlamalarını ve ağrılarının azalmasını sağlayacaktır.


İlgili Konular:
- Adet Ağrısına Ne İyi Gelir? Nasıl Geçer?
- Ağrılı Adet Görme (Dismenore)
- Adet Ağrısının Nedenleri
Tamamını >>

ADET GECİKTİRİCİ İLAÇLAR

Adet (regl) geciktirici ilaçlar hastaların tatil, denize girmek, bazı spor aktivitlerine katılmak, hacca gitmek gibi nedenlerle bazen talep ettikleri işlaçlardır. Kesinlikle doktor kontrolünde olmadan kullanılmaması gereken hormonal ilaçlardır. Adet geciktirilmesi amacıyla verilen ilaçlar progesteron (gestagen) içeren hormonal ilaçlardır. Bunların dışında doğum kontrol hapları da bazı hastalarda adet geciktirilmesi amacıyla verilebilir. Hangi ilacın hangi hastaya verileceği mutlaka doktor kontrolünde kararlaştırılmalıdıri kendi balınıza bu ilaçlardan birisini adet geciktirmek amacıyla kullanmanız hem istediğinizin tersine zamansız yerde adet görmenize neden olabilir hem de adet düzensizliğine neden olabilir.

Adet geciktirici ilaçlardan progesteron ilaçları adetin başlayacağı tarihe 3-5 gün kala kullanılmaya başlanır ve ilaç kullanıldığı sürece adet gecikmesi gelişir. Bu gecikme 10-15 gün veya daha fazla olabilir ancak çok uzun (1 ay kadar) gecikme her zaman mümkün olmayabilir, adet başlayabilir. Genellikle ilacı bıraktıktan 3-5 gün sonra regl kanaması başlar.

Doğum kontrol hapı kullanan bayanlar kutudaki hapların tamamını bitirdikten sonra ara vermeden yeni kutudakileri içmeye başlarlarsa adet kanaması başlamaz ve haplar bırakılana kadar adet gecikmesi yaşanır. Ancak doktor muayenesi olmadan bu tür uygulamalar denenmemelidir, sakıncalı olabilir. Bu yöntem 21 tablet içeren doğum kontrol hapları için geçerlidir, 28 tablet içerenler ile olmaz. 28 tablet içeren doğum kontrol hapları ile ancak son 7 tablet (hormon içermeyen tabletler) alınmadan yeni kutuya geçilerek uygulanabilir.

İlgili Konular:
- Adet Geciktirici İlaçların Yan Etkileri, Zararları
- Adet Geciktirici Bitkiler
Tamamını >>

ADET SÖKTÜRÜCÜ İLAÇLAR

Adet söktürücü diye adlandırılan ilaçlar (haplar, tabletler, iğneler) kadın hastalıkları ile ilgili en sık kullanılan ilaçlardır ve çoğu kadın en az bir kere kullanmıştır. Bu ilaçların bu kadar yaygın kullanılmasına rağmen öncelikle şunu belirtmek gerekir ki asla doktor denetimi altında olmadan kullanılmaları gereken ilaçlardır. Bunlar hormon içeren ilaçlardır ve bu nedenle doktor denetimi altında olmadan yanlış kullanımlar adet düzensizliği başta olmak üzere bir takım problemlere yol açabilirler.

Adet (regl) söktürücü ilaçlar sadece progesteron (gestagen) hormonu içeren ilaçlardır. Bazı durumlarda östrojen ve progesteron hormonu içeren ilaçlar da adet söktürücü olarak kullanılırlar.

Adet söktürücü ilaçlar nasıl etki eder?
Adet söktürücü ilaçların etki mekanizması kadının normal adet düzenini taklit etmesine dayanır. Kadınların adet döngülerinin ilk yarısında östrojen hormonu, ikinci yarısında progesteron hormonu baskındır. İkinci yarıda artan bu progesteron hormonunun azalması (progesteron çekilmesi) sonucunda adet kanaması başlar. adet söktürücü ilaçlar da aynen bu durumu taklit eder, önce progesteron verilir daha sonra ilaç kesildiğinde progesteron azalır ve kanama olur. Adet kanaması genellikle ilaç kesildikten 3-5 gün sonra başlar. Bazen 1 hafta - 10 günü bulabilir adetin başlaması.

Adet söktürücü ilaçlar kullanılırken hamilelik şüphesinin kesinlikle olmaması gerekir çünkü bu ilaçların çoğu hamilelik sırasında kullanılmayan ilaçlardır. Bazı progesteron içeren ilaçlar hem adet söktürücü olarak hem de gebelik de bazı durumların tedavisinde kullanılırlar.

Sonuç olarak adet söktürücü ilaçlar diğer ilaçlar gibi asla doktor kontrolü altında olmadan kullanılmamalıdır, bunların kullanım zamanı ve dozu önemlidir. Her adet gecikmesi adet söktürücü kullanılmasını gerektirmez; yersiz kullanmak zararlı etkiler oluşturabilir.

Adet söktürücü ilaçlar nasıl kullanılır?
Adet söktürücü hapları başlama zamanı önemlidir çünkü adet döngüsünün uygun döneminde başlanmazsa adet söktürücü etki göstermeyebilir. Bu başlama zamanını doktorunuz ayarlayacaktır. Hap olanlar genellikle 3-5 gün, en fazla 1 hafta olacak kadar kullanılır ve hap kesildikten bir kaç gün sonra adet kanaması başlar genellikle; bu süre 1 haftayı da bulabilir. Haplar ortalama bir haftada adeti söktürür, ama bu süre her kadında değişebilir.
İğne şeklinde olanlar genellikle bir veya iki doz yapılır, bu dozların zamanlamasını doktorunuzun önerdiği şekilde uygulamak önemlidir.

Adet söktürücü ilaç (Tarlusal vb.) kullandım ama adet olmadım
Bu durumda yeterince beklemek gerekir, adet olması bazen bir kaç gün bazen bir hafta civarında sürer. İkinci ihtimal hamilelik ihtimalidir. Gebe olduğunu fark etmediği halde adet süktürücü ilaç kullanan bir kadının adet kanaması başlamaz. Bu ilaçlar hamile kadınlarda kanama başlamasına neden olmaz hatta bazıları gebelikte oluşan kanamaların durdurulması amacıyla kullanılır. Bu nedenle ilaç içmesine rağmen adet görmeyen hastaların hamilelik mi var yoksa daha fazla beklemek mi gerekir diye doktoruna danışması gerekir.

Adet olunca ilacı bırakmak gerekir mi?
İlacın tamamı bitmemiş olsa bile adet başladığı zaman ilaca devam etmeye gerek yoktur, genellikle ilaç kanama başlayınca kesilir. Ancak doktorunuz farklı bir amaçla farklı tür bir tedavi veriyor olabilir bu nedenle ne zaman ilacı bırakmanız gerektiğini doktorunuza sormalısınız.

Adet söktürücü ilaçlar düşüğe neden olur mu?
Hamile olduğunu bilmeden adet söktürücü ilaç içenlerde bebeğin düşmesine neden olur mu şeklinde endişe sık görülür. Adet söktürücü ilaçlar hamile kadınlarda kanama veya düşük olmasına sebep olmazlar; esas problem bebekte anomali yani özür yapabilme riskidir. Bebekte özüre sebep olma riski kullanılan ilaca, ilacın dozuna ve gebelik haftasına göre değişir; bu nedenle özür riski var mı diye mutlaka doktorunuza danışmalısınız. Adet söktürücü ilaçların bazıları hamilelerde düşük tedavisinde kullanılır yani her adet söktürücü ilaç hamilelikte bebeğe zararlı değildir. Tarlusal, Progestan, Cyclo-Progynova, Duphaston gibi çok çeşitli adet söktürücü ilaçlar vardır ve hepsinin hamilelike etkisi farklıdır.


İlgili Konular:
- Adet Söktürücü İlaçların Yan Etkileri
- Adet Söktürücü Bitkiler
Tamamını >>

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) KULLANILAN İLAÇLAR VE VİTAMİNLER

Gebelik sırasında anne adayının hiçbir şikayeti olmasa bile rutin olarak kullanması gereken bazı ilaçlar ve vitaminler vardır. Ayrıca gebelik sırasında meydana gelen şikayetler ve bazı hastalıklar karşısında gerektiğinde kullanılan bazı ilaçlar vardır. Normal insanlarda kullanılan her ilaç gebelikte rahatlıkla kullanılamaz çünkü ilaçların da çoğu plasentadan bebeğe geçerek bebeğe zarar verebilirler, bazı ilaçlar ise bebeğe geçmez veya geçse bile zarar vermez hatta faydalı olabilir. Bu nedenle gebelikte vitaminler dahil en basit ilaç bile doktora danışmadan asla kullanılmamalıdır. Bu konu ayrı bir başlık altında anlatılmıştır buradan ulaşabilirsiniz.

Gebelikte kullanılan vitaminler:
Gebelikte mutlaka kullanılması gereken vitamin FOLİK ASİTtir. Hatta en doğru ve faydalı olanı folik asiti gebelik başladıktan sonra değil gebe kalmadan önce kullanmaya başlamaktır. Gebe kalmadan en az 3 ay önce folik asit kullanılması ve gebelik oluştuktan sonrada 3. ay bitene kadar devam edilmesi önerilir. Bu nedenle gebelik planlayan kişinin henüz gebe kalmadan folik asit almaya başlaması gerekir. Folik asit bebekte nöral tüp defekti denilen anomalinin önlenmesi içindir. Normalde günde 0.4 mg (400 mcg) folik asit yeterli iken daha önce nöral tüp defektli bebek doğuran ve risk grubunda olan kişiler için (epilepsi ilacı kullananlar, insülin kullanan diabetikler) bu doz 4 mg (4000 mcg) olmalıdır. Folik asit kullanılmasının arada 1-2 gün unutulması durumda bir sakınca olmaz yine de düzenli hergün alınması önerilir. Detaylı bilgi >>

Folik asit dışındaki vitaminler ve MULTİVİTAMİN preperatları gebelikte kullanılması şart olmayan ilaçlardır. Bu ilaçlar piyasada yaygın olarak bulunur ve gebelikte kullanılmaları açısından yaygın tatıtımları yapılır. Ancak bu multivitamin ilaçlarının annede ciddi beslenme bozukluğu olmadıkça kullanılmaları şart değildir ve faydaları gösterilmemiştir. Kullanılmalarında bir sakınca da yoktur. Yalnız bu vitaminlerin günde birden fazla alınması sakıncalı olabilir o yüzden doktorunuzun önerdiğinden fazla almamalısınız çünkü bazı vitaminlerin fazlası da bebeğe zarar verebilmektedir. Örneğin A vitamini. Bu nedenle gebeler için üretilen vitamin ilaçlarında A vitamini gibi vitaminler düşük dozlarda bulunur. Bu vitamin ilaçları zaman zaman mide rahatsızlığına neden olabilmektedirler.

Diğer ilaçlar:
DEMİR (KAN) İLAÇLARININ gebelik boyunca kansızlık olmasa dahi mutlaka doğuma kadar kullanılmaları kesin olarak önerilmektedir. Gebelik kansızlığa yatkınlık yaratan bir durumdur ve ayrıca doğum sırasında da kan kaybı yaşanmaktadır. Demir preperatları bu kansızlığı önler.

Bunlar dışında gebelikte sık kullanılan ilaçlardan bir grup da MAGNEZYUM ve KALSİYUM (detaylı bilgi için tıklayın) preperatlarıdır. Bu ilaçların gebelik sırasında kullanılması şart değildir ancak kullanılmasında bir sakınca da yoktur. Her gebede rutin olarak kullanılması önerilen ilaçlardan değillerdir. Genellikle hafif kasılmalar ve kramplar olduğunda tercih edilirler.

Gebelikte sık kullanılan ilaçlardan PROGESTERON hormonu içeren ilaçlar da her gebede rutin olarak kullanılması önerilen ilaçlar değillerdir. Ancak kanama, düşük tehlikesi gibi doktorun uygun gördüğü durumlarda kullanılır. Düşükleri önleme konusunda bile etkisi net kanıtlanmış ilaçlar değillerdir.

Gebelikte AĞRI KESİCİLER rahatlıkla kullanılabilen bir ilaç grubu değildir. Genellikle ve zorunlu kalmadıkça parasetamol türevleri dışında ağrı kesiciler gebelikte kullanılmaz. Fetus üzerinde çoğunluğunun potansiyel zararlı etkileri vardır. Bu nedenle gebelikte doktorunuza danışmadan hiçbir ağrı kesici ilaç kullanmayınız.

Bunların dışında gebelikte bulantı, kusma şikayetleri sık görüldüğü için bunlara yönelik ilaçlar gerekirse doktor tarafından reçete edilir. Gebelikte sık görülen bir durum olan idrar yolu enfeksiyonu da bazen ilaç gerektirebilmektedir. Annenin guatr, hipertansiyon, diabet, astım, migren gibi hastalıkları varsa bunlara yönelik ilaçlar konunun uzmanı doktorlar tarafından önerilerek kullanılır. Bu ilaçlar gebeliğe zararı olmayan veya en az zararı olabilecek ilaçlardan seçilir.

Balık yağı (omega 3) tabletlerinin gebelikte kullanılması ayrı bir konuda anlatılmıştır, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.











KONU İLE İLGİLİ SORULAR

Gebelikte ağrı kesici kullanabilir miyim?
Gebelikte ağrı kesici dahil hiçbir ilacı doktorunuza danışmadan kullanmamalısınız.

Folik asiti kaç ay kullanmam gerekir?
Gebelikten en az 3 ay önce folik asit kullanmaya başlanılmalıdır ve gebeliğin 3. ayı bitene kadar kullanılmalıdır. 3. aydan sonra zorunlu değildir.

Hamileyken vitamin veya demir ilacı kullanmak bebeğin iri olmasına neden olur mu? Doğumu engeller mi?
Hayır. Vitamin bebekte nöral tüp defekti gibi sakatlıkları önlemek için kullanılır. Kan hapı da annedeki kansızlığı önler. Bebeğin fazla kilolu olmasına sebep olması ve doğumu engellemesi mümkün değildir.
Tamamını >>

KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ) TEDAVİSİ VE KULLANILAN İLAÇLAR

Osteoporoz (kemik erimesi) tedavisinde çeşitli ilaçlar kullanılmakla beraber sadece ilaç tedavisinden ibaret bir hastalık değildir. Yaşam biçimindeki değişiklikler, diyet değişiklikleri ve bazı koruyucu önlemleri de içeren çok yönlü bir tedavi gerekir. Osteoporozun önlenmesi ve tedavisi için:
- Fiziksel aktivite ve egzersize, spora başlamak gerekir
- Hastanın düşmelerinin engellenmesi için bazı önlemler alınmalıdır
- Vücut şekli ve pozisyonu doğru şekilde tutulmalıdır
- Yeterli ve uygun beslenmeyi sağlayacak diyet değişiklikleri yapılmalı
- Kalsiyum ve D vitamini yeterli alınmalı gerekli ise ilaçlarla takviye edilmeli
- Gerekli ise ilaç tedavisi eklenmeli
- Osteoporoza eşlik eden ağrı veya kırık varsa tedavi edilmeli

Bu tedaviler sırasında genellikle 1-2 yılda bir kemik mineral yoğunluğu (BMD) ve diğer bazı testler yapılarak osteoporozdaki değişiklikler, tedavinin ne kadar faydalı olduğu izlenir.

KALSİYUM
Kalsiyum (Ca) vücutta en bol bulunan elementtir ve %99'u kemiklerde bulunur. Osteoporozun hem önlenmesinde hem tedavisinde en önemli element kalsiyumdur. Erişkinlerde günlük kalsiyum ihtiyacı ortalama 1000 mg'dır. Gebelerde, emzirenlerde ve menopozdaki kadınlarda ihtiyaç daha da fazla günde yaklaşık 1500 mg'dır. Yeterli miktarda kalsiyumu sadece besinlerle almak mümkündür fakat besinlerle yeterince kalsiyum alınamadığı taktirde doktorunuz gerekirse kalsiyum ilaçları verebilir. Doktor önerisi olmadan her ilaç gibi kalsiyum ilaçları da kullanılmamalıdır. Kemik erimesinde kalsiyum alımı hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

D VİTAMİNİ
D vitamininin kemikler üzerinde çeşitli mekanizmalarla olumlu etkileri vardır. Bunlar:
- Kalsiyumun barsaklardan emilerek kana geçmesini sağlar. Kana kalsiyum geçişi artınca parathormon salınımı azalır ve bu sayede kemik yıkımı da azalmış olur.
- Kalsiyumun böbreklerden atılımını azaltır
- Kalsiyumun kemiklere yerleşmesini sağlar

Osteoporozun önlenmesi ve tedavisi için günde yaklaşık olarak 400-800 Ünite kadar D vitamini alması gerekmektedir. D vitamini hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

HORMON REPLASMAN TEDAVİSİ
Günümüzde son yapılan çalışmalardan sonra artık sadece osteoporozu önlşemek veya tedavi etmek amacıyla hormon tedavisi önerilmemektedir. Fakat menopozdan kaynaklanan sıcak basması vb. şikayetlerinden dolayı hormon tedavisi verilen kadınlarda osteoporoz açısından da olumlu etkiler izlenmektedir.

BİFOSFONATLAR (Etidronate, Alendronate, Risedronate, İbandronate.. )
Bu kategorideki ilaçlar osteoporoz tedavisinde sık kullanılırlar ve genel olarak bifosfonatlar olarak isimlendirilirler. Bu ilaçlar kemik yıkımını azaltıcı etki gösterirler. (Kemiklerde osteoklastik aktiviteyi azaltırlar.) Hem omurga kemikleri hem de omurga dışında bulunan kalça vb. kemikleri üzerinde olumlu etki yaratmaları önemli avantajlarıdır. Günde bir veya haftada bir hatta ayda bir ağızdan alınan tabet formları vardır.

SERM (Selektif Östrojen Reseptör Modülatörleri - Raloxifen)
Raloxifen'in özellikle omurga (vertebra) kemikleri üzerine olumlu etkileri gösterilmiştir fakat bazı kadınlarda sıcak basması şikayetine neden olabilmektedir. Kullanan hastalarda meme kanseri riskini azaltması önemli bir avantajıdır. Fakat damar tıkanıklığı açısından riskli hastalarda kullanılmamalıdır, damar tıkanıklığı riskini arttırdığı izlenmiştir.

STRONTİUM RANELATE
Hem kemik yapımını arttırıcı hem de yıkımı azaltıcı etkisi vardır. Ayrıca kemiğin mikromimari yapısında düzelmeler gösterir.

PARATİROİD HORMON (PARATHORMON)
Osteoporoz tedavisinde günümüzde sık kullanılmasa da aralıklı ve düşük doz verildiğinde faydalı olduğu gösterilmiştir. Hem omurga hem omurga dışı kemiklere etki gösterir. Özellikle ilei derecede osteoporozu olan hastalarda kullanılabilir.

KALSİTONİN
Kemik yıkımını azaltıcı etkisi vardır ve aynı zamanda kemiklerden kaynaklanan ağrıları azaltıcı etki de gösterir. Özellikle omurga kemikleri açısından olumlu etkileri vardır. Ağrı kesivi özelliğinden dolayı özellile akut omurga kırığı olan hastalarda kullanılmıştır.

FLORİDLER
Kemik yapımını arttırdıkları gösterilmiştir fakat günümüzde tek başlarına osteoporoz tedavisinde yeri olmayan bir ilaçtır.





İlgili Konular:
Kemik Erimesi (Osteoporoz)
Kemik Erimesinde Egzersiz ve Spor
- Kemik Erimesinde Beslenme
- Kemik Erimesi ve D Vitamini
Kemik Erimesi ve Kalsiyum
Kemik Erimesi İçin Bitkisel Tedavi Var Mıdır?
Tamamını >>

GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI İLAÇLAR

HAMİLELİKTE İLAÇ KULLANIMI VE ZARARLI (TERAROJEN) İLAÇLAR

Gebelik dönemi bazı yakınmalar, önceden varolan hastalıklar ya da gebelikte yeni gelişen durumlar nedeniyle çeşitli ilaçların kullanıldığı bir dönemdir. Elbette tıbbi durumlar gerektirdiğinde gebelik döneminde de ilaçlar kullanılmalıdır. Anne adayı şiddetli yakınmaları olduğunda gebe olduğu için tıbbın tedavi olanaklarından yoksun bırakılmayacaktır. Ancak gebelikte ilaç kullanımında uyulması gereken kurallar vardır ve bu kurallara uyularak kullanıldığında, gebelikte alınan ilaçların gebelik ve bebek üzerinde istenmeyen etkiler oluşturması beklenmez.

En önemli kural gebelikte tıbbi durum ya da yakınmalar ilaç kullanımını gerektirmedikçe ilaç kullanmamak ve kullanılacak ilaçları mutlaka doktor önerisiyle kullanmaktır. Hemen her tıbbi durum için gebelikte kullanıma uygun bir ilaç vardır.

Son adet tarihinden itibaren 31. Gün ile 71. Gün arası organ teşekkülünün meydana geldiği dönemdir ve teratojen dönem olarak adlandırılır. Bu günler arasında bebekte meydana gelen olumsuz etkiler anomali ile sonuçlanabilir. Çok acil bir durum dışında bu devrede ilaç kullanılmamalıdır.

Fertilizasyon yani döllenmenin gerçekleşmesinden sonraki ilk 2 hafta "ya hep ya hiç" dönemi olarak adlandırılır. Yani ilaç ya embryoyu hiç etkilemez ya da bir düşüğe neden olur. Bu iki haftalık dönemden sonra ilaçlara maruziyet çeşitli anomalilere neden olabilir. Fertilizasyondan sonraki 2-8 haftalar arası embriyonik dönemdir ve malformasyonlar açısından en riskli dönemdir. Fertilizasyondan 8 hafta sonra yani son adet tarihinden 10 hafta sonra fetal dönem başlar, bu dönemde de ilaçlara maruziyet bazı anomalilere neden olabilir.

İlaçlar gebelikte kullanıldıklarında gösterdikleri fayda zarar oranına göre aşağıdaki şekilde gruplara ayrılırlar. Buna göre örneğin A kategorisindeki bir ilaç gebelikte hiçbir zarar olmadan rahatlıkla kullanılabilir. B kategorisindeki ilaçlar da genellikle rahatlıkla kullanılır ancak C kategorisindeki ilaçlar gebeliğin ve hastalığın durumuna göre beklenen fayda olası zarardan fazla ise ve ilaç mutlaka gerekli ise kullanılır. D ve X kategorilerindeki ilaçlar zaten hayati bir durum olmadıkça kullanılmazlar. Gebelikte hangi kategoride ne tür ilaç olursa olsun (vitamin bile olsa) asla doktora danışılmadan kullanılmamalıdır çünkü her gebeliğin ve her hastalığın durumu farklı olabilir. Bir gebeye faydalı olan ilaç diğerine zararlı olabilir.

Gebelikte ilaç kategorileri:
A kategorisi ilaçlar
İnsanlarda yapılan çalışmalarda kullanılan ilacın fetusa bir zarar vermediği saptanmıştır

B kategorisi ilaçlar
Hayvanlarda yapılan çalışmalarda fetusa risk yoktur ancak insanlarda çalışma yapılmamıştır, veya hayvanlarda olumsuz etki saptanırken insanlarda yapılan çalışmalarda risk bulunmamıştır

C kategorisi ilaçlar
Hayvan deneylerinde olumsuz etki saptanmıştır ancak insanlarda deney yapılmamıştır.

D kategorisi ilaçlar
İnsanlarda fetusa olumsuz etki riski vardır ancak annenin yaşamını tehdit eden bazı durumlarda kontrollü olarak kullanılabilir.

X kategorisi ilaçlar
Fetal risk son derece yüksektir. İlacın kullanımındaki risk yararından çok daha fazladır.

gebelikte ilaç kullanmak
Resmi büyütmek için üzerine tıkla

Gebelikte kullanılması zararlı ilaçlara bazı örnekler:
- Antokonvülzan ilaçlar (epilepsi ilaçları) nöral tüp defekti, fetal hidantoin sendromu, yarık damak dudak, kalp anomalileri ile ilişkili olabilmektedir.
- Antihipertansif ilaçlardan ACE inhibitörleri gebelikte kullanılmaz, teratojendirler. Bunların gebelikte kullanılması fetal böbreklerde iskemi, anüri, IUGR, ucuv kısalığı, kalvaryum gelişme defektlerine neden olabilir. (ACE inhibitör fetopatisi)
- NSAI ilaçlar (indometazin) özellşkle 72 saatten fazla süre kullanılırlarsa ve 32. haftadan sonra kullanılırlarsa duktus arteriozusun erken kapanması ve oligohidramniosa neden olabilmtedir.
- Bazı antiviral ilaların gebelikte kullanılması sakıncalıdır (ribavirin).
- Metotreksat, siklofosfamid gibi antimetabolit ilaçlar gebelikte teratojen etki yapabilirler.
- Gebelikte heparin tedavisi uygulanabişmektedir (plasentadan geçemez) ancak warfarin teratojen etki yapabilmektedir. Warfarin embriyopatisi anzal hipoplazi, vertabral anomaliler ile karakterize bir durumdur.
- Hamilelik sırasında lityum kullanılması kalpte Ebstein anomalisi, hipotiroidi, diabetes insipitusa neden olabilmektedir.
- Gebelik sırasında DES (dietilstilbestrol) kullanılması kız bebekte müllerian anomalilere, hipoplastik  uterusa veya T şeklinde uterusa, berrak hücreli kanserlere neden olabilmektedir.
- Kortikosteroidlerin ilk trimesterde kullanılması ile yarık damak dudak riskinde artış olduğunu gösteren araştırmalar vardır.
- İzutretinoin çok teratojen bir ilaçtır (anotia, mkrotia, timus aplazisi, yarık damak dudak, kalp anomalileri, santral sinir sistemi anomalileri)
- Gebelik sırasında telidomit kullanılması fokomeli ile ilişkilidir. (Fokomeli: Kol ve bacakların olmaması; el ve ayakların omuz ve kalçaya tutunması durumu)
- Gebelikte tiroid hastalıkları nedeniyle radyoaktif iyot kullanılması kontrendikedir.
- Toluen kullanılması fetal alkol sendromuna benzeyen toluen embriyopatisine neden olabilir.
 - Gebelikte sigara, alkol ve kokain kullanımı da ciddi teratojen etki potansiyeline sahiptir.


İlgili Konular:
- Hamileyken İlaç Kullanmak (Soru Cevap Yorumlar)
- Gebelikte Antibiyotik Kullanımı
Gebelikte Ağrı Kesici İlaç Kullanımı
- Hamilelikte Fitil Kullanmak Zararlı Mı?
- Gebelikte Kullanılan İlaçlar ve Vitaminler
- Hamile Olduğunu Bilmeden İlaç Kullanmak
- Gebelkte Sigaranın Zararları
- Gebelikte Alkolün Zararları
- Gebelikte Uyuşturu Madde Kullanımı
Tamamını >>



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"