DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ (KONTRASEPSİYON YÖNTEMLERİ)

DOĞUM KONTROL YÖNTEMLERİ

Doğum Kontrol Hapları
Rahim İçi Araçlar (Spiral) (RİA)
Progesteronlu RİA (Hormonlu spiral)
Cilt Altı İmplantları (Norplant, İmplanon )
Prezervatif (Kondom)
Vajinal Fitiller
Diyafram
Kadın Prezervatifi
Servikal Başlık
Geri çekme Yöntemi (Coitus interruptus)
Takvim Yöntemi
Vajinal Duş
Üç Aylık Korunma İğnesi (Depo-provera)
Aylık Korunma İğneleri
Kadında Tüplerin Bağlanması (Tüp Ligasyonu)
Erkekte Tüplerin Bağlanması (Vazektomi)

Yukarıdaki her bir yöntem hakkında daha detaylı bilgiye BURAYA tıklayarak ulaşabilirsiniz.


MENOPOZ

Menopoz “over (yumurtalık) aktivitesinin yitirilmesi sonucunda menstruasyonun yani adetlerin kalıcı olarak sonlanması”dır. Menopoz teşhisi bir kadının 12 ay boyunca adet görmemesi durumunda konulan bir tanıdır. Tabi bu adet görmeme durumuna neden olacak başka bir durum olmaması gerekir, emzirme vb. gibi..

Menopoz'un kelime anlamı:
Latince mens kelimesi ay anlamına gelir. Pause kelimesi durmak, ara vermek anlamına gelir. Menopoz kelimesi bu kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. mens-pause = menopause = menopoz (ingilizcede menopause olarak yazılır)

Menapozda belirtiler:
- Ateş basması
- Terleme
- Uyku problemleri
- Duygu durum bozuklukları
(Depresyon, sinirlilik, agresiflik, anksiyete...)
- Libidoda azalma
- Vajinal kuruluk, Disparoni (ağrılı ilişki)
- İdrar yapmada güçlük, poliüri
Kemik erimesi (osteoporoz)

Menopoz belirtilerinin ne kadar süreceği, kişiden kişiye değişir. Bazı kişilerde kısa sürerken, bazı kişilerde de 10 yıl kadar sürebilmektedir. Ortalaması 1 - 5 yıl arasında sürer.

Sıcak basması vb. şikayetler için bazı hastalarda kullanılan hormon replasman tedavisi ve osteoporoz tedavisi en sık tedavi uygulamalarıdır.

Menopoza Girdim. Hormon Tedavisi Almalı Mıyım ?
Menopoza giren her kadına hormon replasman tedavisi verilmemelidir. Geçmiş yıllarda farklı uygulamalar olmakla beraber son çalışmalardan sonra bu konudaki öneri "sadece orta ve şideetli derecede ateş basmalarından şikayetci kadınlara hormon tedavisi verilmelidir" şeklindedir. Menopozla ilgili herhangi bir şikayeti olmayan kadınlara hormon tedavisi verilmemelidir.
Bu konuda daha detaylı bilgi için menopozda hormon tedavisi konusuna bakınız.

Doğal (kendiliğinden, spontan) menopoz: Hiçbir ilaç veya ameliyata bağlı olmadan kadının kendi kendine menopoza girmesidir.

Cerrahi menopoz:
Ameliyat ile yumurtalıkların alınması nedeniyle menopozun başlamasıdır. Yumurtalıklar rahim ile birlikte veya tek başına alınırsa ameliyat sonrasında eynı doğal menopozda olduğu gibi menopoz belirtileri başlar. Tedavisi ve takibi ve belirtileri doğal menopoza benzerdir.
Yumurtalıkları (overleri) alınmadan sadece rahmi alınan bir kadın menopoza girmez. Rahmi alındığı için artık hiç adet göremez ama yumurtalıkları hormon üretimine devam ettiği için menopoz belirtileri oluşmaz bu nedenle menopoza girdiği söylenemez.

İndüklenmiş (iatrojenik) menopoz:
Kemoterapi veya radyoterapi gibi tedaviler nedeniyle yumurtalıkların hasar görmesi neticesinde menopozun başlamasıdır. Cerrahi menopoz da bu gruba girer.

Erken menopoz:
40 yaşından önce adetlerin tamamen kesilmesidir. Prematür menopoz diye de adlandırılan bu durum hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Perimenopoz:
Menopoz ile ilgili belirtilerin başlamasından  son adet kanamasının 1 yıl sonrasına kadar geçen döneme perimanopoz denir. Menopoz ile ilgili ateş  basması, sıkıntı, adet düzensizlikleri, uykusuzluk gibi belirtiler sıklıkla adetler tamamen kesilmeden 3-5 yıl önce başlar.


İlgili Konular:
- Erken Menopoz
- Adet Görememe (Amenore)
- Menopozda Hormon Replasman Tedavisi

SERVİKAL SERKLAJ (RAHİM AĞZINA DİKİŞ ATILMASI)

Servikal serklaj servikal yetmezlik (rahim ağzında yetmezlik) olan hastalarda rahim ağzına dikiş atılmasıdır. Rahim ağzına çepeçevre bir dikiş konulur ve rahim ağzının erkenden açılarak erken doğuma neden olması önlenir.
McDonald, Shirodkar, modifiye Shirodkar, transabdominal serklaj gibi serklaj metodları vardır. En sık uygulanan McDonald operasyonudur.




Genellikle servikal serklaj dikişi 12-14. gebelik haftalarında yapılır. Bazen daha ileri gebelik haftalarında da rahim ağzının erkenden açıldığı farkedilirse serklaj yapılması gerekebilir buna acil serklaj denir.

Servikal serklaj yaklaşık %90 oranında başarılı olur ve düşük veya erken doğum olmasını önler.

Ameliyat genel, spinal veya epidural anestezi ile yapılabilir. Rahim ağzının etrafına çepeçevre kalın bir bant ile dikiş atılır ve rahim ağzı tamamen kapalı kalacak şekilde açılması engellenir. İşlemden sonra kramp benzeri hafif ağrılar ve lekelenme, akıntı olabilir. Bu şikayetler birkaç gün içerisinde geçecektir. İşlemden sonra hasta hastanede genellikle en fazla bir gün kalır, hasta evinde de yatak istirahatine devam etmeli. En azından 1 hafta cinsel ilişkiden kaçınmalıdır.

Eğer doğum başlamışsa ve aktif evreye ilerlemişse, vajinal kanama varsa, su gelmesi başlamışsa, koryoamniyonit (rahim içerisinde enfeksiyon) varsa, fetusta yaşamla bağdaşmayan anomali saptanmışsa serklaj işlemi yapılmaması gerekir.

Serklaj dikişi ne zaman alınır?
Eğer normal doğum olacaksa dikiş genellikle 37. haftada alınır veya sancılar ve su gelmesi başladıktan hemen sonra da dikiş alınabilir.
Sezaryen ile doğum planlanmışsa dikişler ameliyatttan hemen önce veya ameliyattan sonra alınabilir.

Serklaj işleminin riskleri nelerdir?
- Su kesesinin yırtılması ve su gelmesi
- Sancıların başlaması
- Rahim ağzında enfeksiyon
- Genel anesteziye bağlı bulantı ve kusma ve diğer riskler
- Dikişler alınmadan önce doğum başlar ve ilerlerse rahim ağzında yaralanma olabilir.

Aşağıdaki durumlarda tekrar doktorunuza başvurmalısınız?
Serklaj işleminden sonra evinizde yatak istirahati yapmalısınız ve aşağıdaki durumlarla karşılaşırsanız hemen tekrar doktorunuza başvurmalısınız.
- Ağrı ve kramplar başlarsa
- Doğım sancısı gibi gelip geçen ağrılar olursa
- Su gelmesi başlarsa
- Vajinal kanama
- Ateş
- Bulantı - kusma
- Kötü kokulu vajinal akıntı


İlgili Konular:
- Düşük
- Rahim Ağzında (Servikal) Yetmezlik

ENDOMETRİAL ABLASYON

Endometrial ablasyon rahmin içerisini kaplayan endometrium tabakasının alınmasıdır.

Fazla miktarda adet kanaması olan ve ilaç tedavisi yeterli olmayan hastalarda daha büyük ameliyatlar yerine endometrial ablasyon yapılması denenebilir. Özellikle çocuk istemi devam eden hastalarda rahmin alınması mümkün olmayacağından endometrial ablasyon uygun bir seçenek olabilir. Endometrial ablasyon sonrası hastalar ya hiç adet görmezler ya da çok az adet görürler. Aşırı adet kanamaları tedavisinde endometrial ablasyon her zaman başarılı olamaz ve ablasyondan sonra tekrar aşırı adet kanamaları başlayabilir, bu durumda genellikle histerektomi (rahmin alınması) ameliyatı yapılır.

Endometrial ablasyondan sonra hastanede uzun süre yatış gerekmez genellikle bir gün içinde taburculuk yapılır. Hasta 1-2 gün içerisinde normal günlük aktivitelerine dönebilir.

Endometrial ablasyon sonrası rahim içerisinde yapışıklıklar oluşabilir (Asherman sendromu). Bu yapışıklıklardan dolayı infertilite (kısırlık) problemi meydana gelebilir.

BURCH AMELİYATI

Burch operasyonu idrar kaçırma (stres inkontinans) problemleri için yapılan ameliyatlardan birisidir. Burch ameliyatında amaç mesane (idrar torbası) ve üretrayı (mesaneden dışarıya idrarın içinden aktığı organ) normal yerlerine getirerek idrar kaçırma problemini ortadan kaldırmaktır. Ameliyat genellikle karın alt kısmından enine yapılan bir kesiyle (sezaryen kesisi gibi) yapılır fakat laparoskopik yapan merkezler de vardır.

Genel veya spinal anestezi ile yapılabilir. Ameliyattan sonra genellikle idrar sondası 1-2 gün takılı kalır ve daha sonra çıkarılır. Ameliyattan sonra hastanede kalma süresi ortalama 1-2 gündür.

KOLPORAFİ ANTERİOR - KOLPORAFİ POSTERİOR

KOLPORAFİ ANTERİOR - VAJEN ÖN DUVAR ONARIMI
KOLPORAFİ POSTERİOR - VAJEN ARKA DUVAR ONARIMI

Kolporafi anterior yani vajina ön duvar onarımı genellikle sistosel tedavisinde uygulanan bir ameliyattır. Sistosel mesanenin yani idrar torbasının vajina içerisine doğru sarkmasıdır.

Kolporafi posterior yani vajina arka duvar onarımı genellikle rektosel tedavisinde uygulanan bir ameliyattır. Rektosel rektumun (yani kalın barsağın makata yakın olan parçası) vajina içerisine doğrı sarkması, şişlik yaratması durumudur.

Sistoseli olan hastaların idrar kaçırma şikyeti de varsa genellikle kolporafi anterior bu şikayeti geçirmez, ek başka cerrahi işlemler de yapmak gerekir.

Bu ameliyatlar genel anestezi veya spinal anestezi ile yapılabilmektedir. Bu ameliyatlardan sonra hastanede kalış süresi genellikle 1-2 günü geçmez.


İlgili Konular:
- Pelvik Organ Sarkması
- Sistosel (İdrar torbası Sarkması)
- Rektosel (Makat Sarkması)

LAPAROTOMİ (LPT)

Laparatomi (abdominal explorasyon) karının gözlem ve ameliyat amacıyla açılmasına verilen isimdir.
Tanısal laparotomi: Karın içerisinin gözlenmesi amacıyla yapılan laparotomidir.
Terapötik laparotomi: Karın içerisinde ameliyat yapmak amacıyla karının açılmasıdır.


Laparotomi hangi durumlarda yapılabilir?
- Apendisit
- Karın içi abseler
- Endometriozis
- Kanserler
- Mide veya barsak delinmesi
- Dış (ektopik) gebelik
- Yumurtalık (over) kistleri
- Myomlar ve diğer rahim hastalıkları

Laparotomi sırasında karına yapılacak kesinin yeri ameliyatın amacına göre ve düşünülen teşhise göre değişir. En sık midline yani karnın ortasında dikine yapılan kesidir.

Laparotomi genellikle genel anestezi ile yapılır fakat nadiren spinal anestezi ile de yapılabilir.

İlgili Konular:
- Laparoskopi

YUMURTALIK VEYA TÜPLERİN ALINMASI

OOFOREKTOMİ VE SALPİNGOOOFOREKTOMİ
Ooforektomi (Oophorectomy, ovariectomy) bir yada her iki yumurtalığın (overlerin) alınması ameliyatıdır. Nadiren ovaryektomi terimi de eş anlamlı olarak kullanılır. Her iki yumurtalığın ameliyatla alınmasına bilateral ooforektomi denir. Çoğu zaman yumurtalıkla beraber tüp de alınır ve buna salpingoooforektomi denir. Hem sağ hem sol tüpler ve overler beraber alınırsa bilateral salpingoooforektomi denir. Bu ameliyat laparoskopi ile veya laparotomi (açık ameliyat) ile yapılabilir.

Hangi durumlarda bu ooforektomi yapılır?
Aşağıdaki durumlarda bazen ooforektomi ameliyatı yapılabilir, hepsi her zaman ooforektomi yapılması gereken durumlar değillerdir.
- Over (yumurtalık) kisti varlığında bazen sadece kist alınırken (kistektomi) bazen yumurtalık tamamen alınır yani ooforektomi yapılır
- Endometriozis
- Endometrioma
- Tubaovarian abse
- Over kanseri ameliyatlarında bilateral ooforektomi yapılır
- Dış gebelik (ektopik gebelik)

Bir yumurtalığın alınması ameliyattan sonra gebe kalmayı zorlaştırabilir. Adet düzensizliği başlayabilir. Ooforektomi ameliyatından sonra hasta menopoza girebilir.

Yumurtalık ve tüp alınması ameliyatları ile ilgili terimler:
Over: Yumurtalık demektir.    Tuba veya salpenks: Tüp demektir. Bilateral: İki taraflı. Unilateral: Tek taraflı
Ooforektomi: Yumurtalığın alınması
Unilateral ooforektomi: Tek taraftaki yumurtalığın alınması.
Bilateral ooforektomi: İki taraftaki yumurtalığın birden alınması
Unilateral salpenjektomi: Tek taraftaki tüpün alınması
Bilateral salpenjektomi: İki taraftaki tüpün birden alınması
Unilateral salpingoooforektomi (USO): Tek taraftaki yumurtalık ve tüpün birlikte alınması
Bilateral salpingoooforektomi: Her iki taraftaki yumurtalıkların ve tüplerin hepsinin alınması
Histerektomi: Rahmin alınması

İlgili Konular:
- Tek Yumurtalıkla Veya Tek Tüple Gebelik Olabilir mi?
- Ovaryan Remnant Sendromu


KONİZASYON

KONİZASYON (KONİ BİYOPSİ)
Rahim ağzının ortasından koni biçiminde parça çıkarılması işlemine servikal konizasyon (soğuk konizasyon) veya koni biyopsi adı verilir. Bu işlem yapılırken kullanılan yönteme göre farklı isimler alır. Bistüri ile yapılırsa soğuk konizasyon, lazer ile yapılırsa lazer konizasyon, elektrik ile çalışan halka şeklinde bir aletle yapılırsa LEEP (LLETZ, loop electrosurgical excision procedure) adı verilir.

Konizasyon ameliyathane şartlarında lokal veya genel anestezi ile yapılabilinir. Anestezi uygulanmadan yapılması imkansızdır.

Konizasyon işleminden sonra bir hafta kadar az miktarda vajinal kanama devam edebilir. Akıntı ve lekelenme daha uzun süre devam edebilir. Bu dönemde tampon kullanılmamalı, hijyenik pedler kullanılabilir. 1 ay cinsel ilişkide bulunmamalı ve vajinal duş yapılmamalıdır.

Konizasyon hangi durumlarda yapılır?
- Smear testinde rastlanılan bazı anormallikler
- CIN 2 ve CIN 3 gibi durumların tedavisinde
- Smear, kolposkopi ya da biyopsi sonucunda kanser şüphesi olan durumlarda

Konizasyon ile çıkarılan parça patolojik incelemeye gönderilir ve patoloji sonucuna göre tedaviye nasıl devam edileceğine karar verilir.

Komplikasyonlar:
- Kanama
- Enfeksiyon
- Servikal stenoz (Rahim ağzında darlık)
- Servikal yetmezlik
- Servikal distosi (zor doğum)

Konizasyon ameliyatı sonrası iyileşme ne kadar sürer?
Hasta hastaneden işlemin yapıldığı gün veya en geç bir gün sonra taburcu edilir genellikle. 1 İşlemden 1 gün sonra çalışma hayatına ve günlük yaşamına dönebilir. Konizasyon işleminden sonra hastanın kanama ve lekelenmeleri genellikle 1-2 hafta içersinde geçer. Rahim ağzında parça alınan kısmın tamamen iyileşmesi 1-2 ay sürer, bu süre sonunda muayene edilerek tamamen iyileştiği kontrol edilir.

Konizasyon sonrası tekrarlama olur mu?
Konizasyon işlemi sonrası bazen lezyon sınırlarında pozitiflik izlenmesi gibi hallerde tekrar konizasyon yapılması gerekebilir buna rekonizasyon denir.

Konizasyon sonrası hamilelik oluşması:
Konizasyon işlemi yapılan hastaların gebe kalması mümkündür. Ancak gebelik sırasında nadiren düşük, erken doğum gibi durumlar gelişebilir. Konizasyon ameliyatı geçiren hastalarda bu tür risklerde artma izlenebilir.
Hamilelik sırasında çok mecbur olmadıkça konizasyon işlemi uygulanmaz, ancak invaziv kanser şüphesi gibi durumlarda çok nadiren uygulanmaktadır.

Konizasyon sonrası cinsel ilişki:
Konizasyon işleminde rahim ağzından büyükce bir parça (yaklaşık 2-3 cm kadar) alındığı için cinsel birleşmeye hemen izin verilmez, genellikle en az 1 ay geçmesi gerekir. Doktor muayenesinde rahim ağzı tamamen iyileşmisse cinsel ilişkiye izin verilir. İyileşme döneminden sonra işleme bağlı cinsel aktivitede bir değişiklik olmaz, rahim ağzından parça alınması cinsel zevkin azalmasına veya başka değişikliklere neden olmaz.


İlgili Konular:
- LEEP
- Smear Testi (Rahim Ağzı Kanser Tarama Testi)
- Anormal Smear Sonuçları
- HPV Testi
- Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri 


TUBOOVARYAN ABSE (TOA)

Tuboovarian abse (Tubo-ovarian abse) (Tuboovaryan abse) (Tubaovarian abse) (Tubaovaryan abse) gibi değişik şekillerde yazılabilmektedir ve TOA şeklinde kısaltılmaktadır.

Tuboovaryan abse; tuba (tüpler), over (yumurtalık) ve etraftaki barsak gibi diğer dokular arasında oluşan absedir.

Çoğunlukla pelvik inflamatuar hastalık (PID) 'nin bir sonucu olarak oluşursa da bazen bir karın ameliyatını takiben veya apandisit, divertikülit gibi durumları takiben de oluşabilir. Çoğunlukla tek taraflıdır. Tüm PID olgularının yaklaşık %25'inde TOA gelişir.

Belirtiler:
Pelvik (alt karın) ağrı, ateş ve kanda beyaz küre (lökosit) yüksekliği başlıca bulgulardır. İleus (barsak hareketlerinde yavaşlama, durma), bulantı, kusma, septik şok belirtileri de oluşabilir.

Tanı:
PID tanısında olduğu muayene dışında kanda beyaz küre (lökosit) yüksekliği, ateş, sedimentasyon ve CRP değerlerinde artış önemli bulgulardır. Ultrasonda çoğunlukla TOA'ya ait kitle görülebilir. Abseye ait kitlenin başka kitle yapan durumlardan ayrılmasında zorluk çekildiğinde tanı için tomografi gerekebilir.

Tedavi:
Tedavide öncelikle çoklu antibiyotik tedavisi denenebilir. Sadece antibiyotik tedavisi ile %30-80 arasında değişen oranlarda başarı elde edilmiştir ve antibiyotik verilen hastaların yaklaşık %25'inde ameliyat gerekmiştir. İlk 72 saat içinde antibiyotiklere yanıt vermeyen abse olgularında cerrahi tedavi düşünülmelidir.

Ameliyat ile absenin boşaltılması laparoskopik ya da açık ameliyat (laparotomi) şeklinde yapılabilir. Bazen ameliyatta özellikle artık çocuk istemi olmayacak hastalarda abse boşaltımı dışında tüplerin ve yumurtalıkların hatta rahimin alınması gerekebilmektdir.

Ameliyat yapılmadan ultrason eşliğinde (veya CT eşliğinde) iğne ile absenin drenajı ve sonrasında antibiyotik tedavisi ile de yüksek oranda başarı elde edilmiştir.

Rüptüre abse varlığında yani absenin patlayarak karın içine dağılması durumunda kesinlikle ameliyat gerekmektedir.


İlgili Konular:
- Pelvik Enflamatuar Hastalık (PID)

PELVİK İNFLAMATUAR HASTALIK (PID)

(RAHİM VE YUMURTALIK İLTİHABI)
Pelvik İnflamatuar Hastalık (PIH)
(Pevlic Inflamatory Disease) (PID)

PID en kısa tanımla kadında üst genital sistemin yani uterus (rahim), tüpler, overler (yumurtalıklar) ve bunların etrafındaki karın zarının (periton) enfeksiyonudur.

Uterusun iç tabakasında yani endometrium tabakasında olan enfeksiyon endometrit diye adlandırılır. Tüplerdeki enfeksiyon salpenjit diye adlandırılır. Periton yani karını kaplayan zardaki enfeksiyon da periton diye adlandırılır. PID bu enfeksiyonların bir tür kombinasyonudur.

PID nedenleri:
- Sıklıkla alt genital sistemden yani vajinadan yukarı çıkan mikrobik etkenler PID'ye neden olur. - Rahim içerisine yapılan küretaj, D/C, HSG (histerosalpingografi), IUI (aşılama) gibi müdahaleler de nadiren PID geçirilmesine sebep olabilir.
- Kan yoluyla yayılan bir enfeksiyon PID'ye neden olabilir.
- Barsaklara ait rektosigmoidit veya divertikülit gibi enfeksiyon hastalıkları da neden olabilir.

Doğurganlık çağındaki %10-15'i en az bir kere PID geçirir. En sık 15-25 yaş arasında görülür.
Olguların yarısına yakınından Neisseria gonorrhea ve Chlamydia trachomatis bakterileri sorumludur. Bunlar dışında Mycoplasma hominis, Ureaplasma urealyticum ve anaerobik bakteriler de etken olabilmekle beraber PID olgularının çoğunluğunda birden fazla mikrobik etken sorumludur.

Risk faktörleri:
- Cinsel yolla bulaşan hastalık varlığı
- Geçirilmiş PID öyküsü
- Erken yaşta cinsel aktiflik
- Birden fazla seksüel partner olması
- Alkol kullanımı, sigara kullanımı
- Düşük sosyo-ekonomik düzey
- Menstruasyon sırasında cinsel ilişki
- Yakın zamanda RIA uygulaması
- Kondom kullanılmaması
- Bakteriyel vaginozis
- Mükopürülan servisit

Belirtiler:
Karın ağrısı, kasık ağrısı, vajinal akıntı, ilişki sırasında ağrı (disparoni), ateş, bel ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtiler olabilir.

Tanı:
Tanı musayene bulguları, ateş, vajinal veya servikal kültür, ultrason gibi yöntemlere dayanır.
Muayenede alt karında hassasiyet, serviks (rahim ağzı) hareketlerinde ağrı, vajende ve servikste pürülan akıntı saptanabilir. Ateş ve kanda beyaz küre (lökosit) yükselmesi, sedimentasyon ve CRP değerlerinde artış saptanabilir. Serviks (rahim ağzı) ve vajendeki akıntıdan yapılan kültürlerde üreme olabilir. Bazen ultrasonda özellikle abse varlığında tanıya yardımcı olabilir.

Ayırıcı tanı:
Ayırıcı tanıda dış gebelik, over kist rüptürü, torsiyon, endometriozis, dismenore (adetlerin ağrılı olması), apandisit, kolesistit, idrar yolu enfeksiyonları, karın içi ve pelvik abseler, divertikülit, gastroenterit gibi hastalıklar düşünülmelidir.

Tedavi:
Tedavi genellikle PID'ye neden olan mikrobik ajan gösterilmeden ampirik olarak verilir. Tedavide ağızdan veya dmar içine veya kas içine yapılan antibiyotikler kullanılır. Tedavi süresince cinsel ilişkiden kaçınılmalıdır. Hastanın cinsel partneri de muayene ve tedavi edilmelidir. Tedavi için antibiyotikler genellikle 14 gün kadar kullanılır.
PID'e eşlik eden bir abse varsa ameliyat da gerekebilir.

PID sonrası oluşabilecek komplikasyonlar:
- Tubo-ovarian abse (TOA)
- Yaygın peritonit
- Sepsis
- Fitz-Hugh Curtis Sendromu
- PID geçiren hastalarda infertilite (kısırlık) riski artar.
- PID geçiren hastalarda dış gebelik (ektopik gebelik) riski artar.
- PID geçiren hastalarda kronik pelvik ağrı 4 kat daha sık görülür.
- Pelvik ve karın içi yapışıklıklar oluşabilir.

PID'den korunmak için:
- Güvenli ve tek eşli bir cinsel hayat benimsenmelidir
- Cinsel yolla bulaşan hastalıklara karşı dikkatli olmak gereklidir
- Prezervatif, diyafram gibi bariyer korunma yöntemleri cinsel yolla bulaşan hastalıklara ve PID'ye karşı koruma sağlar.
- Oral kontraseptif (doğum kontrol hapı) kullananlarda PID'ye daha az rastlanır

Fitz-Hugh-Curtis sendromu
PID gelişen hastaların % 1-10 da görülen karaciğer etrafında inflamasyon ve yapışıklarla karakterize durumdur. Karciğer bölgesinde ağrı ve hassasiyet gelişir. Karaciğerde parankim hasarı yoktur. Sıklıkla klamidya daha nadiren gonokok enfeksiyonu neticesinde gelişir.


İlgili Konular:
- Servisit
- Vajinal Akıntı (Vajinit)
- Tuboovaryan abse (TOA)

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) TRAVMA KAZA VE YARALANMALAR

HAMİLELİKTE TRAVMA KAZA VE YARALANMALAR

Gebeliklerin yaklaşık %10 kadarında çeşitli nedenlerle küçük ve büyük travma ve yaralanmalar oluşabilmektedir ve maalesef hem anne hem de bebek açısında kötü sonuçlar doğurabilmektedir. En sık neden motorlu taşıt kazalarıdır.

Gebelikte travma nedenleri:
- Otomobil kazaları
- Ateşli silah yaralanmaları
- Delici, kesici yaralanmalar
- Emniyet kemerine bağlı yaralanmalar
- Denge kaybına bağlı düşme v.b kazalar
- Saldırı ve dayak

Travmaya beğlı gelişebilecek durumlar:
- Düşük
- Erken doğum
- Fetus ölümü
- Plasentanın ayrılması (Dekolman plasenta)
- Uterusun (rahmin) delici travmalarla yaralanması ve delinmesi
- Nadiren fetus yaralanabilir
- Anneyle ilgili birçok organda yaralanma olabilir, dalak yaralanmasına bağlı v.b karın içi kanma olabilir

Gebelikte küçük ya da büyük herhangi bir travma, kaza, düşme, darbe, yanık v.b durumlarda hiçbir şikayet olmasa bile hemen acilen hastaneye başvurmanız gerekir. Hem anne hem bebek açısından gerekli tahliller ve değerlendirmeler gerekirse tedaviler yapılacaktır.

Travmaya bağlı fetus kanı anne kan dolaşımına geçebileceği için (fetomaternal hemoraji) kan uyuşmazlığı olan gebeliklerde (anne kan grubu Rh (-) ise) koruyucu iğne yapılır.
Gerek varsa tetanos toksoidi ve aşısı yapılır.

Gebelikte emniyet kemeri kullanımı:
Göbeğin yani karnın tam üstünden geçen emniyet kemeri ani frenlerde karın bölgesinde basınç ve travma riskine neden olabilir. Emniyet kemeri karının alt bölgesinden ve omuzlardan göğüsün ortasından geçecek şekilde takılmalıdır.

HİPEREKOJENİK BARSAK

Hiperekojen barsak (ekojenik barsak) ultrasonografi sırasında fetusun karın kısmında barsakların olduğu bölgede parlak beyaz renkte (ekojenik) bölgeler görülmesidir. İkinci trimesterde yapılan ultrasonografide yaklaşık yüz gebelikten birinde izlenir ve genellikle haftalar içinde kendiliğinden kaybolur. Üçünçü trimesterde gebeliğin son aylarında ekojenik barsak izlenmesi daha sık rastlanan ve olağan bir durumdur.

Hiperejenik barsak alanları izlenen fetusların büyük bölümünde (%50-80) bir problem oluşmaz, sağlıklı olurlar. Fakar nadir olarak aşağıdaki anomalilerle ilişkisi olduğu gösterilmiştir:
- Down sendromu ve diğer kromozomal anomaliler
- Kistik fibrozis
- CMV gibi enfeksiyonlar
- Barsak tıkanıklığı
- Amnion suyu içerisine kanama olması ve fetusun bunu yutmasından kaynaklanabilir
- Özellikle ileri aylarda barsaklardaki mekonyum da bu görüntüyü verebilir
- Koryoamniyonit (amnion sıvısı ve zarlarının enfeksiyonu) varlığında amniyon sıvısındaki gaz yapıcı bakterilerin yutulması da bu görüntüye sebep olabilir

Aralıklı ultrason takipleri ile ekojenik barsak varlığının devamı veya kaybolması izlenmelidir. Detaylı ultrasonografi ile buna eşlik edebilecek diğer anomalilerin varlığı değerlendirilmelidir. Ekojenik barsak saptandığında yapılabilecek diğer test ve değerlendirmeler konusunda henüz net bilgi ve kararlar yoktur. Yapılan ultrasonografi ve diğer tarama test sonuçlarına göre kromozomal anomali, kistik fibrozis, CMV - toxoplazma gibi enfeksiyonları araştırmak amacıyla amniosentez yapılması gerekebilir. Fetus gelişme geriliği ve oligohidramnios açısından yakın takiple izlenmelidir.

Eşlik eden başka bir anomali bulunmamışsa , yapılan diğer değerlendirmeler ve testler normalse yani izole ekojenik barsak izlenen fetuslarda normal fetuslara göre daha kötü gebelik sonuçları izlenmemiştir.

MEGALENSEFALİ (BEYNİN NORMALDEN BÜYÜK OLMASI)

Megalensefali beynin normalden büyük olması demektir. Hidrosefali veya kafa içerisinde bir kitle olmaksızın fetusun başının normalden büyük izlenmesidir. Normal veya yüksek zekalı kişilerde olabileceği gibi zeka geriliği yada sinirsel (nörolojik) hasarlarla birlikte de olabilir.

Megalensefali Beckwit-Wiedemann sendromu, akondroplazi, nörofibromatozis, tuberoz skleroz gibi sendromların bir bulgusu da olabilir.

Megalensefalinin genellikle ultrason ile tanısı konulabilir.

Nadiren beynin sadece bir yarısı büyük izlenebilir hatta buna vücudun bir yarısındaki büyüme de eşlik edebilir. Bu hastalarda zihinsel ve sinir sistemi ile ilgili problemler gelişebilmektedir.

MİKROSEFALİ (KAFANIN NORMALDEN KÜÇÜK OLMASI)

Mikrosefali fetusun başının normalden küçük olması anlamına gelir. (Normalin 2 veya 3 standart sapma altında olması) Mikrosefalide kafatası ile yüz arasında orantısızlık vardır, alın basıktır, beyin ufaktır. Ventrikülomegali eşlik edebilir.
Bazı genetik hastalıklar (trizomi 13, 18), enfeksiyonlara (CMV), radyasyon etkisi, annein alkol kullanması ve anneye ait bazı hastalıklar gibi çeşitli nedenlere bağlı olarak mikrosefali gelişebilir.

Mikrosefali tanısı koymak çok açık ve net değildir, vücudun diğer organlarının oranı ve gelişme geriliği olup olmaması gibi çeşitli durumlar karışıklık yaratabilir.

Mikrosefali saptanan fetuslarda zeka geriliği gelişebilir. Fakat bu fetusların hepsinde zeka geriliği olmaz, zeka geriliğinin fetusların yüzde kaçında geliştiğine dair çok çeşitli veriler mevcuttur. Mikrosefalinin fazla olması ve eşlik eden başka anomaliler olması prognozu kötüleştirir.

FETAL EKO (EKOKARDİYOGRAFİ)

Fetal eko (fetal ekokardiyografi) gebelikte fetusun kalp anomalileri açısından değerlendirilmesini sağlayan ultrason yöntemidir.

Konjenital kalp anomalileri 1000 canlı doğumda 5-8 kadar görülür. Doğumdan hemen sonraki neonatal dönemde ölümlere sebep olan en sık konjenital anomali grubudur.

Fetal eko 16. haftadan sonra yapılır, en iyi görüntü 21-22 hafta civarında elde edilir.

Hangi durumlarda fetal eko yapılır?
- Annede veya babada konjenital kalp anomalisi olması
- Daha önce kalp anomalisi olan çocuk doğurmak
- Annede gebelikten önce diabet olması (insülin bağımlı, tip1)
- Annede fenilketonüri olması
- Annede SLE gibi kollajen doku hastalıkları
- Annede epilepsi (sara) hastalığı
- Annenin gebelikte ilaç kullanması, teratojenlere maruz kalması (alkol, antikonvulsan, retinoik asid, rubella, koksaki, parvovirus)
- İleri anne yaşı (35'den büyük)
- Gebelikte yapılan normal ultrasonda şüpheli görüntü izlenmesi
- Fetusta ultrasonda kalp dışı anomalilerin tespiti
- Fetusta amniyosentezle kromozomal anomali tespiti
- Hidrops fetalis
- Aritmi (fetus kalbinde ritm bozukluğu)


Gebelik sırasında fetusta kalp anomalisi taramasının faydaları:
- Bir anomali varsa bunun erken tespiti ile doğum sonrası bakım şartlarına hazırlıklı olunmasını sağlar
- Doğumdan önce tanı konan anomalilerin doğumdan sonraki tedavileri daha başarılı olmaktadır
- Fetusta kromozomal anomalilerin saptanmasını sağlayabilir
- Anne ve babanın erkenden bilgilendirilmesi ile gebeliğin sonlandırılması kararı verilebilir veya doğum sonrası bakım şartlarına hazırlıklı olmaları sağlanabilir


İlgili Konular:
- Gebelikte Ultrason

JİNEKOLOJİK ULTRASON

JİNEKOLOJİK ULTRASON (ULTRASONOGRAFİ)

Ultrason jinekoloji yani kadın hastalıkları alanın da vazgeçilmez bir görüntüleme yöntemidir. Çok çeşitli kullanım alanları vardır. Hem abdominal (karından) hem transvajinal (vajina yoluyla) yapılan ultrason sık kullanılır.
Jinekolojide ultrasonun kullanım alanları:

Rahim (uterus) ve rahim ağzı (serviks) ile ilgili:
- Rahmin boyutları ve yapısı, homojen olup olmadığı değerlendirilebilir.
- Myomlar varsa boyutları ve yerleşim yerleri belirlenebilir.
- Endometrium (rahmin en iç tebakası) değerlendirilebilir, kalınlığı ölçülebilir, polip benzeri yapılar varsa bunlar görüntülenebilir.
- Endometriumun ve uterus içerisinin daha net değerlendirilmesi için transvajinal ulrason eşliğinde rahim içerisine sıvı verilerek salin infüzyon sonografi (sis) yapılabilir.
- Konjenital (doğuştan) olan rahime ait anomaliler ve şekil bozuklukları değerlendirilebilir.
- Rahim içerisindeki spiral gözlenebilir, konumu değerlendirebilir.
- Rahim ağzına ait nabothi kistleri, iyi huylu ve kötü huylu kitleler görülebilir.

Yumurtalıklar (overler) ile ilgili:
- Yumurtalıkların boyutu ölçülebilir
- Yumurtalıklarda bulunan kistlerin boyutu, yapıları, içlerini dolduran sıvı ve katı bölümlerin özellikleri değerlendirilebilir.
- Doppler ultrason ile yumurtalıklardaki kistlerin kan akım özellikleri, iyi huylu-kötü ayrımına yardımcı olabilir. Torsiyone over tanısında faydalı olabilir.
- Yumurtalıklarda antral follikül denen küçük yumurtaların sayımı over fonksiyonu ve infertilite değerlendirilmesine katkı sağlayabilir.
- Yumurtlama tedavisi alan veya almayan hastalarda yumurtanın büyümesinin takibi ve yumurtalama zamanının yaklaştığı değerlendirilebilir.
- Yumurtalıklara ait iyi huylu ve kötü huylu kitleler izlenebilir.

Tüpler (fallop tüpleri) ile ilgili:
- Tüplerde yerleşmiş bir dış gebeliğin tanınmasında özellikle transvajinal ultrason çok değerlidir.
- Hidrosalpenks (tüplerin sıvı ile dolmuş olması) varlığı saptanabilir.
- Piyosalpenk (tüplerin iltihap ile dolu olmsı) varlığı saptanabilir.

Pelvis (alt karın) ile ilgili:
- Pelviste yani karnın rahim ve yumurtalıkların bulunduğu alt kısmında bulunan sıvı ve kitleler ultrasonda görülebilir.
- Pelviste bulunan organlardan (rahim, yumurtalık, barsaklar, tüpler..) kaynaklanan kitleler izlenebilir.
- Bazı kitlelerden veya kistlerden ultrason eşliğinde iğne ile sıv alınabilir.

KİSTİK HİGROMA

Kistik higroma (cystic hygroma) 'da lenf sistemindeki bir bozukluğa, tıkanıklığa bağlı olarak boyun bölgesinde cilt altında sıvı birikmesinden dolayı kistik yapılar ortaya çıkar.

Kistik higroma başta Turner Sendromu olmak üzere (45, X0) farklı kromozom bozukluklarıyla birliktelik gösterme olasılığı yüssektir. Olguların yaklaşık yarısında kromozomal anomali bulunur. Bu yüzden amniosentez veya fetal kan örneklemesi ile fetusun kromozomal incelemesi yapılmalıdır. Kistik higroma tespit edilen fetuslarda başka anomaliler bulunma olasılığı da yüksektir.

Tedavisi mümkün olan bir problem değildir ve sıklıkla anne karnında ölüm gerçekleşir. Büyük ve septalı kistik higromalarda, hidrops eşlik edenlerde fetusun akıbeti daha kötü olacaktır. Bazen kistik higromanın zamanla düzeldiği izlenir. Bebeğin doğumdan sonra tamamen normal yaşam sürdüğü de olabilmektedir.

Kistik higroma anoploidi eşlik etme riski en çok olan anomalidir. Yaklalık %70'inde kromozomal anomali vardır. Kistik higromada en sık rastlanan kromozomal anomali Turner sendromu (45, X0)'dır. İlk trimesterda saptanan kistik higromalarda Trizomi 21'e daha sık rastlanmaktadır.

İlgili Konular:
- Konjenital Anomaliler
- Ense Kalınlığı (NT) Ölçümü

YARIK DAMAK - DUDAK

Yarık damak - dudak bebeğin anne rahmindeki gelişimi sırasında yüz bölgesindeki yapıların birleşiminde gerçekleşen kusurlardan dolayı oluşur. 700-1000 gebelikten 1’ inde görülür. Dudak ve damak yarığı ayrı ayrı olabileceği gibi beraber de olabilir. Bu durumun kesin bir nedeni olmamakla birlikte genetik faktörler , çevresel faktörler , sigara-alkol, gebelik sırasında kullanılan bazı ilaçlar , enfeksiyonlar , folik asit ve B vitamin eksikliği gibi nedenler bu duruma yol açabilir.

Yarık dudak- damak ile doğan bebeklerin bir kısmında başka bir takım vücut anormallikleri de birlikte olabilir. Bu nedenle bu bebeklere doğumdan sonra ayrıntılı bir fizik muayene yapılmalıdır.

Yarık dudaklı bebekler ciddi bir sıkıntı ile karşılaşmadan meme emerek normal bir şekilde beslenebilir. Ancak yarık damaklı bebeklerin beslenmesinde sorun vardır. Bu bebekler meme emmekte zorluk çekerler ; emme sırasında bebeğin hava yolları tıkanabilir; sütün boğazına kaçması veya emdiği sütün burnundan akması gibi durumlarla karşılaşılabilir.
Yarık damaklı bebekleri beslemede en uygun yöntem annenin memesinden sağılan sütün yumuşak bir biberonla bebeğe verilmesidir. Bu çocuklarda çok sık üst solunum yolu enfeksiyonları , orta kulak iltihabı görülebilir . Bu durumlarda kulak burun boğaz uzmanlarınca tedavi alınması sağlanmalıdır.

Dudak yarığı 2,5-3 aylıkken , damak yarığı 6 ay – 1 yaş arasında iken ameliyat edilmelidir. Dudak-damak yarığı birlikteyse dudak yarığı 3. ayda , damak yarığı 1 yaşında ameliyat edilmelidir.

Damak yarığı olan çocuklarda konuşma bozukluğu olabileceği için bu çocuklar mutlaka konuşmaya başlamadan önce ameliyat edilmelidir. Ameliyat sonrası çocuklara konuşma terapisi gerekebilir bu durumlarda konuşma terapistlerinden yardım alınır.

KALP ANOMALİLERİ (KARDİYAK ANOMALİLER)

KONJENİTAL (DOĞUMSAL) KALP ANOMALİLERİ

Yenidoğanda en sık görülen doğumsal anomaliler kalbe aittir. Her 1000 yenideğan bebekten 5 ila 8'inde kalp anomalisi mevcuttur. Doğumsal kalp anomalilerinin pek çok çeşidi vardır. Bunların önemli bir kısmı herhangi bir acil tedavi gerektirmez .Örneğin iki karıncık arasındaki duvarda bulunan açıklıklardan (ventriküler septal defekt) ufak olanlar büyük oranda ilerleyen zamanlarda kapanır. Bir kısım anomaliyi de (aort darlıklarının bir kısmı gibi ) doğumdan önce saptayabilmek mümkün değildir.

Gebelik sırasında yapılan ultrasonografilerde kalbin değerlendirilmesi sırasında iki önemli faktör vardır. İkinci önemli görüntü de kalpten çıkan büyük damarların (aort ve pulmoner arter) doğru konumda olduğunun izlenmesidir. Bu iki görüntü normalse kalpteki önemli sorunların tamamına yakını ekarte edilmiş sayılabilir, yaklaşık %90 oranında sağlıklı bilgi verir. Kalpte dört odacık görüntülenmesi ve çıkış yollarının görüntülenmesi için en uygun zaman gebeliğin 18-22 haftaları arasıdır.

Fetal kalbin daha ileri incelenmesi gereken durumlarda fetal ekokardiografi kullanılır.
Annede doğumsal kalp hastalığının bulunması, diabetik anne, daha önceden doğumsal kalp anomalili bebek doğurma öyküsü, bebek kalp atışlarında aritmi saptanması gibi riskli durumlarda fetal ekokardiografi yapılması gereklidir.

Gebeliğin 11-14 haftaların arasında yapılan ense kalınlığı ölçümünün (NT) artmış izlenmesi de konjenital kalp hastalıkları konusunda şüphe yaratır. Konjenital kalp hastalığı olan fetusların en az %25'inde NT ölçümünün arttığı bildirilmiştir. Bu yüzden NT artmış olarak izlenen fetuslara fetal ekokardiyografi yapılması önerilmektedir.

Doğumsal kalp anomalisi için risk faktörleri:
Aşağıdaki risk faktörleri olan gebeliklerde fetusta doğumsal kalp anomalisi görülme riski artmaktadır.
- Anne veya babada doğumsal kalp anomalisi olması
- Daha önce kalp anomalisi olan çocuk doğurmuş olmak
- Kardiyak açıdan teratojen olan ilaçlara veya maddelere maruz kalmak (Lityum, folat antagonistleri, organik solventler, talidomit, izotretinoin, antikonvülzanlar..)
- Annede diabet olması (Gestasyonel diyabette risk artmaz)
- Annede fenilketonüri olması
- Gebelikte annein prostaglandin sentetaz inhibitörü ilaç kullanması (duktus arteriozusun erken kapanmasına sebep olur)
- Gebelikte kızamıkçık (rubella) geçirmiş olmak
- Ultrason ile fetusta kalp dışında bir organda anomali saptanması
- Kromozomal anomalili fetus
- Non-immun hidrops
- Fetal aritmi (fetus kalbinde ritm bozukluğu)
- Anormal fetal situs
- NT (fetal ense kalınlığı) fazla olması
- İkizden ikize transfüzyon sendromu (TTTS)
- Tek umblikal arter
- Polihidramnios
- SLE

Sıkça görülen kalp anomalileri:

Fallot Tetrolojisi: Birbirinden farklı 4 anomalinin birlikte bulunduğu durumdur. Doğum sonrasında bulguların ağırlığına göre ilaç veya cerrahi tedavi uygulanabilir. Gebeliğin sonlandırılması için neden değildir.

Büyük Damar Transpozisyonu: Ağır bir anomalidir. İki türü vardır. Tam şeklinde ana atar damar (aort) sağ karıncıktan, akciğerlere giden ana damar da sol karıncıktan çıkar. İkinci şeklinde kulakçıklar ve karıncıklar da transpozisyona katılır. Cerrahi düzeltme yüksek riskli bir operasyon olmasına karşın yaşam şansı vardır.

Hipoplastik Sol Kalp Sendromu: Sol karıncığın çok küçük olması ve bu karıncığa ait iki kapakçığın darlığı ya da hiç gelişmemesi durumudur. Genelde anne karnında kalp yetmezliği ile birliktedir. Çok ağır ve prognozu kötü bir hastalıktır. Gebeliğin sonlandırılması önerilebilir.

Küçük VSDlerin çok büyük bir bölümü zamanla kendiliğinden kapanır. Ya da ilerleyen dönemlerde uygulanacak cerrahi tedaviyle tamamen normal bir hayat mümkün olur.


EK BİLGİLER:
- Anne ve babadan bebeğe geçebilen yani ailesel olarak tekrarlama ihtimali en yüksek olan kalp anomalisi sırayla Marfan sendromu, aort darlığı ve VSD'dir.
- En sık konjenital kalp anomalisi biküspit aortadır. En sık romatizmal kalp anomalisi mitral darlıktır.



SPİNA BİFİDA - MENİNGOSEL - MENİNGOMYELOSEL

Anensefali ve spina bifida "NÖRAL TÜP DEFEKTİ" denen anomali grubunu oluştururlar. Nöral tüp defektleri 1000 doğumda 1-2 oranında görülürler. Bu anomalileri önlemek amacıyla her gebe gebelikten önce başlayarak gebeliğin 3. ayı bitene kadar günde 0.4 mg folik asit denen vitamini kullanmalıdır. Folik asit kullanımı ile nöral tüp defekti görülme sıklığı azalır.

Spina Bifida: Embriyolojik gelişim sırasında sırttaki omurilik sinir dokusunun korunmasını sağlayan omurga kemikleri ve ek dokuların gelişmesindeki sorun nedeniyle omurilik ve çevresindeki zarların dışarıya fıtıklaşması durumudur. Omurga kemikleri ve üzerinde bulunan cilt dokularında açıklık vardır, bu açıklıktan dışarıya omurilik fıtıklaşır. Halk arasında bebeğin belinde açıklık olnası şeklinde tabir edilir.

Doğumsal kusurun derecesine göre farklı şekillerde ortaya çıkabilir.
Kapalı spina bifida (Okkült form): Sadece omurgada açıklık vardır ve açıklığın üzeri cilt altındaki yumuşak dokular ve cilt ile örtülüdür, vücut dışına fıtıklaşma olmaz. Defektin üzerindeki cildin koruyucu etkisi nedeniyle enfeksiyon riski yoktur ve genelde bebeklerde herhangi bir probleme neden olmaz. Defektin olduğu bölgedeki cilt üzerinde pigmentasyon, çöküntü ve cilt altı lipom bulunabilir.

Açık spina bifida: Burada omuriliğin üzerindeki omurga, cilt altı dokular ve cilt tamamen açıktır ve bu açıkıktan dışarıya omurilik zarı ve omurilik fıtıklaşmıştır. Doğum açık sinir dokularının travmatize olmaması için sezaryen ile önerilir. Açıklık ince meningeal membran ile kaplı olabilir buna meningosel denir. Bu meningosel kesesinin içerisinde sinir dokusu da bulunursa meningomeyelosel denir.

Tedavi ve ameliyat:
Genellikle doğumdan sonra 1-2 gün içerisinde ameliyatla açıklık düzeltilmeye çalışılır. Meningoselde meningomyelosele göre düzeltme ameliyatları daha başarılırdır, ameliyatlara rağmen özellikle meningomyeloselde sekel kalabilir. Açıklığın yeri ve büyüklüğü bebeğin akıbetini etkiler. Ölüm oranı yüksektir ve yarıya yakını 7 yıldan az yaşar. Yaşayanların çoğunda ise felç ve idrar kaçırma, nöbet geçirme gibi problemler izlenir. Hidrosefali de mevcutsa zihinsel gelişim gerikalabilir. Hidrosefali varlığında şant ameliyatı gerekebilir.

Tanı:
Anensefalide olduğu gibi açık spina bifida'da da anne kanında MS-AFP düzeyi artar. Kapalı spina bifida da bu artış izlenmez. MS-AFP 16-20 haftalarda tek başına bakılabilir veya üçlü veya dörtlü test MS-AFP yi de içerdiği için bu testlerle birlikte değerlendirilmiş olur. MS-AFP düzeyindeki artış ve ultrason tanıda çok faydalı tetkiklerdir. MS-AFP düzeyi yüksek izlenmesine rağmen ultrasonografide spin bifida izlenememesi durumunda genellikle amniosentez ile alınan amnion sıvısında MS-AFP ve Asetilkolinesteraz (ve kromozom analizi çalışılabilir) düzeyleri bakılarak tanı konmaya çalışılır. Kapalı spina bifida genellikle ultrasonda görülemez, açık spina bifida ise genellikle 3.-4. aydan sonra ultrasonda görülebilir.


EK BİLGİLER:
- Nöral tüp defektli bir bebek sahibi olan  annede bunun sornaki gebeliklerde tekrarlama riski yaklaşık %3-4 kadardır. Folik asit kullanıldığında bu risk %1'e iner.
- Nöral tüp defektleri sıklık sırası: Spina bifida, anensefali, ensefalosel
- Embriyonal dönemde nöral tüpün kapanması fertilizasyondan sona 28. günde tamamlanır.
- Nöral tüp defekti riskinin yüksek olduğu kromozomal anomaliler: Trizomi 13, Trizomi 18
- Nöral tüp defekti ile ilişkili sendromlar: Meckel- Grrubel sendromu (ensefalosel), Joubert sendromu, Jarcho-Levin sendromu, Roberts sendromu, HARDE (Hidrosefali, ağrı, retinal displazi, ensefalosel)
- Valproik asit, karbamezapin, kumadin, efavirens, talidomid gibi ilaçlar gebelik sırasında kullanılırsa nöral tüp defektine neden olabilir.
- Gebelik sırasında hipertermi maruziyeti anensefaliye neden olabilmektedir.
- Pregestasyonel diabet olan gebeliklerde nöral tüp defekti riski artmaktadır.


İlgili Konular:
- Anensefali (Beynin Oluşmaması)
- Gebelikte Folik Asit Kullanımı
AFP Yüksekliği

ANENSEFALİ (BEYNİN OLUŞMAMASI) VE AKRANİ

Anensefali ve spina bifida "nöral tüp defektleri" denen anomali grubunu oluştururlar. Nöral tüp defektleri 1000 doğumda 1-2 oranında görülürler. Bu anomalileri önlemek amacıyla her gebe gebelikten önce başlayarak gebeliğin 3. ayı bitene kadar günde 0.4 mg folik asit denen vitamini kullanmalıdır. Folik asit kullanımı ile nöral tüp defekti görülme sıklığı azalır.

Anensefali kafa tası yani kraniyum'un üst bölümü ve beynin oluşmaması ile karakterize bir anomalidir. Yaklaşık 1000 doğumda 1 görülür. Kafa tası yani kraniumun oluşmamasına akrani veya eksensefali (exensefali) denir. Anensefali ultrasonla genellikle gebeliğin 3. - 4. aylarında kolaylıkla tanınır. Sebebi net olarak bilinmemektedir. Gebeliğin ikinci - üçüncü trimesterlerinde polihidramnios (amnion suyunda artış) %50 oranında gelişir.

Gebeliğin sonlandırılması gerekmektedir. Anensefalik fetusların %75'i ölü doğarlar ve canlı doğan bebeklerin yaşamaları imkansızdır, doğum sırasında canlı olanlar bir kaç saat içinde ölürler.

Anensefali durumunda anne kanında AFP (MS-AFP) düzeyi artar.

İlgili Konular:
AFP Yüksekliği

ULTRASON NEDİR? NASIL ÇALIŞIR?

Ultrason ses dalgalarından faydalanarak görüntüleme sağlayabilen bir yöntemdir. (sound: ses) Buradaki ses dalgaları yüksek frekanslı ve insan kulağının işitemeyeceği ses dalgalarıdır. Ultrasonun çalışma prensibi ses dalgalarının farklı doku ve organlardan farklı şekilde yansıması özelliğine dayanır. Tıbbın sadece kadın hastalıkları ve doğum dalında değil hemen hemen bütün branşlarında kullanılan çok faydalı bir görüntüleme yöntemidir.
Ultason cihazının ses dalgaları gönderen ve dokulardan geri dönen ses dalgalarını algılayan vücuda tutulan kısmına prob denir. Prob geri dönen ses dalgalarını algılar ve bunları bir tür bilgisayar yani işlemci içerisinde işleyerek görüntüye dönüştürür. Görüntü monitörde izlenir.

Transvajinal ultrason: Ultrasonun prob kısmı vajina içerisine kolaylıkla yerleştirilebilecek şekilde tasarlanmıştır. Genellikle erken gebelik dönemlerinde ve bazı jinekolojik patolojilerin değerlendirilmesinde sık kullanılır. Obez hastalarda karından ultrasona göre daha net görüntü sağlar.


Normal standart pelvik (karından) ultrason: Geniş bir prob kullanılarak büyük gebeliklerin değerlendirilmesi ve bazı jinekolojik patolojilerin değerlendirilmesi yapılır.


Doppler ultrason: Ayrı bir başlık halinde anlatılmıştır, burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.


3 boyutlu (3d) ultrason: Prob ve bilgisayar yazılımı 3 boyutlu (en-boy-yükseklik) görüntü oluşturacak şekilde tasarlanmıştır.

4 boyutlu (4d) ultrason: 3 boyutlu görüntünün hareketli olarak alınabildiği ultrasonlardır.


Ekokakardiyografi: Fetusun kalbinin anatomik yapısı ve fonksiyonları açısından değerlendirilmesi amacıyla yapılan ultrason incelemesidir.

İlgili Konular:
- Hamilelikte Ultrason

GEBELİKTE (HAMİLELİKTE) ULTRASON İLE YAPILAN ÖLÇÜMLER

Gebeliğin haftasına göre ultrasonda fetusla ilgili farklı ölçümler yapılır (Obstetrik ultrasonografi). Bu ölçümler fetusun kaç haftalık olduğunu, tahmini ağırlığının kaç gram olduğunu, gelişiminin normal sınırlar içinde olup olmadığını, gelişme geriliği veya bir anomali olup olmadığını, amniyon suyunun normal miktarda olup olmadığını (ASİ ölçümü), plasentanın durumunu vb. anlamamıza yarar. Bebeğin amnion sıvısının ölçümü hakkında detaylı bilgiye buraya tıklayrak ulaşabilirsiniz.

Gebelik oluştuktan ve rahim içerisine yerleştikten hemen sonra ultrasonla izlenemez. Ultrasonla izlenebilmesi için rahime yerleştikten sonra gebeliğin 1-2 hafta büyümesi gerekir. Gebelik büyüdükçe kandaki gebelik hormonu yani B-HCG giderek artar. Kanda B-HCG düzeyi yaklaşık 1500'e ulaştığında yani 4 buçuk - 5 haftalık gebelik olduğunda transvajinal ultrason ile gebelik kesesi görülebilir. B-HCG düzeyi 2000-3000 düzeylerine vardığında yani 6 haftalık gebelik olduğunda gebelik kesesi transabdominal (karından) ultrasonda da izlenebilir.

Gebelikte ultrasonla ölçülen değerler:

GS (Gebelik Kesesi, Gestasyonel Sac): En erken olarak transvajinal ultrasonda gebelik 4 bucuk -5 haftalık olduğunda görülebilir. Karından yapılan ultrasonda gebelik 6 haftalık olduğunda görülebilir. GS'ye göre gebeliğin kaç haftalık olduğunun belirlenmesi tavsiye edilmez bunun yerine CRL ölçümü daha kullanışlıdır. GC yani gebelik kesesi düzensizse yani yuvarlak izlenmiyorsa gebeliğin düşükle sonuçlanma riski artmıştır. Gebelik kesesi çok küçük ise içerisinde ebmriyo görülmez sadece kese şeklinde izlenir. Gebelik kesesi 1 cm boyuta ulaştığında içerisinde yolk kesesi izlenir, 1.5 cm boyuta ulaştığında içerisinde embriyo da izlenebilir.


YS (Yolk kesesi, Yolk sac): Plasenta gelişmeden önce anne ve bebek arasındaki madde değişimini sağlayan yolk kesesidir. Gebelik kesesi 1 cm boyuta ulaştığında içerisinde yolk kesesi görünür hale gelir. Gebelik kesesinin kenarında ufak bir kese şeklinde izlenir. Gebelik kesesi 1 cm'den fazla büyüklüğe varmasına rağmen yolk sak görünmüyorsa bu gebeliğin düşükle sonuçlanma riski artmıştır. Aynı şekilde yolk sac 6 mm'den fazla büyümüşse bu da yine gebeliğin düşükle sonlanacağını gösterir.



CRL (Baş-Popo Ölçümü, Crown-Rump Length ): Bebeğin poposundan kafasının en üstüne kadar olan uzunluk ölçülüri. Özellikle erken gebelik haftalarında (7-13 haftalar arasında) ölçülür ve bu haftalar arasında yapılan CRL ölçümü gebeliğin kaç haftalık olduğu konusunda çok iyi fikir verir. Gebeliğin ilerlediği aylarda bebeğin gelişiminin normal olup olmadığı bu eken haftalarda yapılan CRL öçlümüne göre karşılaştırılır, bu açıdan erken döneme yapılan bu ultrasonlar doğuma kadar dikkatle saklanmalıdır.


BPD (Biparietal Çap, Biparietal Diameter): Kafanın sağ ve sol tarafındaki parietal kemik denen kemikler arasındaki mesafe yani kafanın enlemesine büyüklüğü ölçülür. 13 haftadan sonraki ultrasonlarda kullanılır. 13 haftada yaklaşık 2.4 cm uzunlukta iken doğum zamanı 9.5 cm uzunluğa kadar ulaşır. Erken gebelik aylarında yapılan BPD ölçümleri de gebelik haftası hakkında ve ileriki güncellemeler hakkında önemli fikirler verebilir.



HC (Kafa Çevresi, Head Circumference): BPD gibi fetusun kafa büyüklüğü ve buna göre gebelik yaşı konusunda fikir verir. özellikle kafa şekli normal olmayan fetuslarda BPD yanıltıcı olabileceği için HC önemlidir.


FL (Femur uzunluğu, Femur length): Vücuttaki en uzun kemik olan uyluk kemiğinin boyunun ölçümüdür. 14. hafta civarında 1.5 cm uzunlukta iken doğuma yakın 7.5 cm civarına ulaşır. Aynen BPD gibi erken gebelik aylarında yapılan FL ölçümleri de hem gebelşk haftasını belirlemek açısdından hem de ileri de yapılacak güncellemeler açısından değerli bilgiler verebilir.

AC (Karın çevresi, Abdominal Circumference): Özellikle fetusun tahmini ağırlığını ölçme konusunda faydalıdır. Seri takiplerle fetusun büyümesi konusunda fikir verebilir fakat güncelleme yapmak için kullanılmaz.


Tahmini Fetus Ağırlığı (TFA) (EFW): Fetus ölçümlerinden BPD, FL ve AC 'yi kullanarak bilgisayar bir formülle tahmini fetus ağırlığı sonucunu verir. Bu sonuç tahminidir bundan 500 grama kadar hata payı olabilir, gerçek ağırlığın daha az veya fazla olması mümkündür. Deyaylı bilgi >>


NT (Fetal Ense Kalınlığı, Nuchal Translucency): Ultrasonografide fetusun boynunun arka kısmında koyu renkli olarak görünen kısmın kalınlığını ifade eder. 11 hafta 1 gün ile 13 hafta 6 gün arasındaki gebelere uygulanır. Bu konu ayrı bir başlık altında detalıca anlatılmıştır. Burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.


İlgili Konular:
- Gebelikte Ultrason
- Ayrıntılı (Detaylı) Ultrason
- Ultrasonla Bebeğin Tahmini Kilosunu Hesaplama
- Amniyon Sıvısı Ölçümü (Bebeğin Su Miktarının Ölçülmesi)

DOPPLER ULTRASON

Doppler incelemesinin çalışma prensibi "hareketli" cisimlerden yansıyan seslerin farklı olmasına dayanır. Burada hareketli olan kan damarları içerisindeki kandır. Kan içerisindeki hareket eden kırmızı hücrelere (alyuvarlara) çarpan ses dalgaları geri yansır. Çeşitli damarlara doppler incelemesi yapılmaktadır.

Gebelikte doppler incelemesinde en sık kullanılan damarlar:
Gebelikte ultrason inceleme yapılan duruma göre çeşitli arter (atar damar) ve ven (toplar damar) 'lara yapılabilmektedir. Bunlar:
- Umblikal arter (Göbek kordonundaki atar damar)
- MCA (Middle Cerebral Artery, Orta serebral (beyin) atar damar)
- Fetal aorta
- Umblikal ven (Göbek kordonundaki toplar damar)
- Duktus venozus
- İntrahepatik (karaciğerdeki) venler

Doppler inceleme gebelikte hangi durumlarda yapılabilir?
- Anomaliler
- IUGR (gelişme geriliği) şüphesi
- PIH/ preeklampsi/ eklampsi (Tansiyon yüksekliği olan durumlar)
- Fetusta anomali/ fetal hastalık şüphesi
- Çoğul gebeliklerdeki bebeklerin eşit gelişmemesi
- Fetusta kalp anomalileri/ kalp hastalığı
- Aritmiler (kalpte ritm bozukluğu)
- Annede kalp-damar hastalıkları
- Daha önceki gebeliklerde gelişme geriliği, intrauterin fetal ölüm olması
- Daha önceki gebeliklerde tansiyon yüksekliği, preeklampsi olması

Doppler ultrasonun zararı var mıdır?
Bu güne kadar doppler ultrasonun herhangi bir zararı veya bir bebeğe ters etkisi gösterilememiştir. Fakat teorik olarak ısı artışı yaratması gibi bazı nedenlerden dolayı yine de gereksiz yere ve fazla uzun süre yapılamaması önerilir.


İlgili Konular:
- Renkli Ultrason (Renkli Doppler Ultrason)
- Gebelikte Ultrason
- Ayrıntılı (Detaylı) Ultrason

ULTRASON

ULTRASONOGRAFİ (USG)
Ultrason Nedir? Nasıl çalışır?
Gebelikte Ultrason
Gebelikte Ultrason ile Yapılan Ölçümler


NABOTİ KİSTİ (RAHİM AĞZI KİSTİ)

NABOTH KİSTLERİ (Naboti kisti, Naboth folikülü, Nabothian kist)

Naboth kisti rahim ağzı (serviks) dokusunda bulunan gözle görünmeyecek kadar küçük salgı kanallarının tıkanması sonucu biriken salgıların oluşturduğu küçük kistlerdir. Boyutlar 2 mm ile 10 mm arasında değişir. Bu kistlerin içi mukus salgısı ile doludur. Rahim ağzında bir tane veya birden fazla sayıda naboth kisti bulunabilir. Çoğunlukla muayene sırasında gözle farkedilmelerine rağmen bezen muayenede görülemez sadece ultrason sırasında tesadüfen farkedilirler. Genellikle üreme çağındaki ve doğum yapmış kadınlarda görülürler. Rahim ağzı iltihabı yani servisit ile beraber nabothi kistleri görülebilir.
Herhangi bir şikayete neden olmazlar muayenede veya ultrasonda tesadüfen görülürler.
Naboth kistleri kadında görülen normal oluşumlardan birisidir. Yani patolojik bir durum veya hastalık değildir. O yüzden hiçbir tedavi yapılmaz. Çoğu hasta doğal olarak buradaki "kist" kelimesinden dolayı endişeye kapılmakta ve Naboth kistini yumurtalık kisti gibi önemli ve tedavi gerektiren bir durum sanmaktadır. Naboth kistlerinin tedavisi veya takibi gerekmez, daha büyük boyutlara ilerlemezler, başka bir hastalığa veya kansere dönüşmezler. Fakat naboth kisti olsun ya da olmasın her kadının yılda bir jinekolojik muayene ve smear testi kontrollerinden geçmesi gereklidir.


İlgili Konular:
- Rahim Ağzı Yarası

SERVİSİT (RAHİM AĞZI ENFEKSİYONU - İLTİHABI)

Servisit rahim ağzı dokusunun çeşitli etkenlere bağlı inflamasyonu veya enfeksiyonu, iltihabıdır. Kadınların neredeyse yarısında görülen sık rastlanan bir durumdur. Bu inflamasyon veya enfeksiyon çeşitli bakteriler özellikle seksüel geçişli mikrobik etkenlere bağlı veya vajendeki diafram gibi yabancı maddelerin travmasına bağlı oluşabilir.

Sebepleri ve risk faktörleri:
- Vajinal enfeksiyon veya seksüel geçişli enfeksiyonlar (gonore, klamidya, trikomonas..)
- HIV eya HPV ile enfekte olanlar servisit açısından daha risklidir
- Birden fazla cinsel partneri olan kişiler ve partnerlerinde cinsel ilişki ile geçebilecek hastalık olanlar riskli gruptadır
- Vajinaya uygulanan her tür yabancı madde, krem, tampon, diafram, vajinal duş
- Prezervatifteki latex maddesine veya spermsitlere allerjisi olanlarda da buna bağlı servisit gelişebilir

Belirtiler:
Servisit hiçbir şikayet yaratmayabilir fakat en sık akıntı şikayetine neden olur. Akıntı genellikle adet döneminden hemen sonra başlar. Bunun dışında kaşıntı, kasık ve bel ağrısı, ilişki sırasında ağrı, adet dönemi dışında lekelenme tarzında kanamalar, idrar yaparken yanma gibi şikayetler yaratabilir.
Servisitteki enfeksiyonun yukarıya rahim ve yumurtalıklara ve karın içerisine doğru ilerleme riski vardır. Buralara ilerlerse karın ve kasık ağrısı, ateş, bulantı, kusma gibi şikayetlere de neden olabilir.

Tanı:
Servisit muayenede görülerek şüphelenilebilecek bir durumdur. Serviks (rahim ağzı) kızarık, akıntı ve iltihaplı bir görüntüde olabilir. Muayeneye ek olarak kültür, smear hatta serviksin görüntüsüne göre kolposkopi ve biyopsi gibi ek tetkikler yapmak gerekebilir.

Tedavi:
Yukarıda anlatıldığı gibi servisite neden olabilecek vajina içerisine uygulanan herhangi bir madde varsa bunu kullanmayı bırakmak tedaviyi sağlayacaktır. Fakat genellikle servisitin sebebi mikrobiktir ve en çok saptanan klamidya, gonore, trikomonas gibi bakteriler saptanırsa bunlar antibiyotik tedavisi ile geçecektir. Herpes gibi bir virüse bağlı servisit varsa bu etkene yönelik antivirüs ilaçlar gerekebilir. Tedavi süresinde cinsel ilişkiye ara vermek gerekir.

Çoğunlukla antibiyotik tedavisi yeterli olur fakat bazen bu tedavilerle geçmeyen servisitlerde serviksteki anormal hücrelerin ortadan kaldırılması için yakma (koterizasyon), dondurma (kriyoterapi) , lazer gibi uygulamalar yapılabilir. Bu tür işlemlerden sonra 1 ay cinsel ilişkiye girilmemelidir, rahim ağzının iyleşmesi 2 ay sürebilir. Bu süre sonunda kontrol edilecektir.

Eğer enfeksiyonun sebebi cinsel ilişkiyle geçen bir hastalıksa bu durumda erkek partnerinizin de tedavi edilmesi gerekir. Bu durumda partneriniz de tamamen tedavi olana kadar ilişkide bulunmamalısınız.

Servisitten korunmak için:
- İlişkide bulunduğunuz partnerinizin hastalığı olmadığından emin olmalısınız
- Vajinal bir enfeksiyon veya akıntınız olduğunda hemen tedavi olun ki rahim ağzına da enfeksiyon ilerlemesin.
- Hiçbir şikayetiniz olmasa bile yılda bir mutlaka muayene olun ve smear testi yaptırın
- Partnerinizin de düzenli olarak seksüel geçişli hastalıklar açısından muayene olmasını sağlayın
- Vajen içerisine uygulanan kremlerden, kimyasal maddelerden, vajinal duş yapmaktan, deodorantlı tamponlardan, spreylerden kaçının.

Gebelik ve bebeğe etkisi:
- Servisit uzun süreli kronik bir hal almışsa rahim ağzından içeriye sperm geçişini bozabilir ve bu nedenle kısırlığa neden olabilir. (nadiren)
- Doğum sırasında rahim ağzından bebeğe enfeksiyon geçebilir ve bebekte göz enfeksiyonu, akciğer enfeksiyonu oluşabilir.


İlgili Konular:
- Vajinal Akıntı (Vajinit)
- Rahim Ağzında Yara (Servikal Erozyon)
- Pelvik İnflamatuar Hastalık (PID)

DOĞUMDA OMUZ TAKILMASI (OMUZ DİSTOSİSİ)

Omuz takılması (omuz distosisi) doğum sırasında başın doğmasını takiben omuzların pelvis içinden kurtulamaması, takılı kalması durumudur. Doğum konusunda en acil müdahale gerektiren durumlardan birisidir. Tüm doğumların yaklaşık % 0.2 - 2.1 'inde görülür. Bebeğin omuzları arasındaki mesafe ile anne pelvis boyutları arasındaki uyumsuzluk sonucu omuzun doğum yolu çıkımında sıkışmasıdır. Omuz takılması durumunda boyun bölgesinde travma ve sinir hasarı oluşabilir.

Risk faktörleri:
- İri bebek
- Annede diabet (şeker hastalığı) olması
- Annede obezite olması
- Günaşımı (Gün geçmesi)
- Birden fazla doğum yapmış olmak (multiparite)
- İleri anne yaşı
- Kısa boy
- Gebelikte aşırı kilo alımı (18 kilodan fazla)
- Daha önceden iri bebek doğurmuş olmak
- Daha önceki doğumlarda omuz takılması olması
- Uzamış doğum
- Hızlı doğum (presipite eylem)
- Epidural anestezi
- Vakum, forseps uygulanması

Omuz takılması riski bebeğin kilosu arttıkça artar fakat her zaman iri bebeklerde görülmez. Kilosu normal olan hatta normalin altında olan bebeklerde de omuz takılması görülebilmektedir. Omuz takılmalarının yaklaşık yarısı 4000 gram altındaki bebeklerin doğumu sırasında görülür. Hangi gebeliklerde doğum sırasında omuz takılması gerçekleşeceğinin net olarak önceden anlaşılabilmesini sağlayacak bir yöntem yoktur. Omuz takılması önceden tahmin edilemez ve önlenemez.

Doğumla ilgili en acil müdahale gerektiren durumlardan birisidir. Bebeğin omuzunun bir an önce kurtarılması gerekir ve bunun için çeşitli manevralar sırasıyla yapılır. (Suprapubik bası, Mc Robert's manevrası, Wood's vida manevrası, Rubin manevrası, Arka kolun doğurtulması, El-diz manevrası, Zavanelli manevrası, kasıtlı klavikula kırılması, kleidotomi, simfizyotomi şeklinde isimlendirilen manevralardır.)

Omuz takılması sonucu oluşabilecek komplikasyonlar:
- Bebekte brakial pleksus (sinir) hasarı
- Bebekte humerus, klavikula kırığı
- Bebekte kafa içi kanama
- Bebekte santral sinir sistemi hasarı
- Annenin doğum kanalında yırtık oluşması
- Atoni

Omuz takılması önceden kestirilemeyen ve önlenemeyen bir durum olsa da yukarıda anlatılan bazı risk faktörleri bilinmektedir. İri bebeklerde (4500-5000 gram üzeri) bu durumu önlemek için sezaryen ile doğum düşünülebilir.

İlgili Konular:
- Normal Doğum
- Distosi (Zor Doğum)
- Baş Pelvis Uygunsuzluğu

DOĞUM SONRASI ATEŞ VE ENFEKSİYON

POSTPARTUM ATEŞ - PUERPERAL ENFEKSİYON

Doğum sonrası (postpartum) 24 saat geçtikten sonra en az iki kez ölçümde vücut ısınının 38 dereceden yüksek ölçülmesine postpartum ateş denir. Meme dolgunluğu, süt ateşi, meme iltihabı (mastit), endometrit (rahim içi enfeksiyon), idrar yolu enfeksiyonu gibi nedenler olabilir. Antibiyotik tedavisine rağmen devam eden ateş plasenta retansiyonu (bebeğin eşinden parça kalması), pelvik abse, yara enfeksiyonu, septik pelvik tromboflebit (damar iltihabı) gibi durumları düşündürür. Normal doğumda veya sezaryende yapılan kesi yerlerinde oluşan enfeksiyon da ateş ve akıntıya neden olabilir. Bütün doğumların %1-8 'inden sonra enfeksiyon görülür. Tedavide antibiyotikler kullanılır.

Belirtiler:
Belirtiler enfeksiyonun yerine göre değişmekle birlikte en yaygın ve uyarıcı olan enfeksiyon ateştir. Yüksek ateş doğum sonrası bir enfeksiyon uyarısı olarak kabul edilerek acilen doktora başvurmayı gerektirir.

Süt ateşi ve meme iltihabı (mastit) konusu sitede ayrı bir başlık altında anlatılmıştır, burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.

Doğum sonrası enfeksiyon için risk yaratan durumlar:
- Erkek membran rüptürü (suların erken gelmesi)
- Sezaryen ile doğum yapmak
- Diabet (şeker hastalığı)
- İyi beslenememe
- Obezite

POSTPARTUM ENDOMETRİT
Doğum sonrası enfeksiyon nedenlerinden en sık görüleni endometrittir. Postpartum ateşin en sık nedenidir. Bakteriyel bir enfeksiyondur. Endometrit rahmin iç tabakasının iltihabıdır. Karın alt bölgelerinde ağrı ve hassasiyet olabilir. Kötü kokulu akıntı eşlik edebilir. Enfeksiyon etkeni en sık grup B streptokoklar (erken dönemde) ve klamidya'dır (geç dönemde). Sezaryen ile gerçekleşen doğumlarda normal doğuma göre daha sık görülür. Postpartum endometrit genellikle doğumdan bir hafta sonra gelişir. Postparttum endometrit hakkında ayrıntılı bilgiye buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.

SEPTİK PELVİK TROMBOFLEBİT (SPT)
Doğum sonrası pelviste bulunan venlerde tromboflevit gelişmesidir. Doğum sonrası ateşimn nadir görülen nedenlerinden birisidir. Pulmoner emboliye yol açabilir. Septik pelvik tromboflebir en sık sağ ovaryan vende görülür (vena ovarica dextra). Enfeksiyon etkenleri streptokoklar, anaerob bakteriler, enterokoklar olabilir. Sezaryen dloğumlarda mormal doğuma göre daha sık görülür.


İlgili Konular:
- Gebelikte Yüksek Ateş
- Normal Doğum ve Sezaryen Sonrası Enfeksiyon
- Postpartum Endometrit

LOHUSADA MEME İLTİHABI (PUERPERAL MASTİT)

LOĞUSADA MEME İLTİHABI VE MEME ABSESİ
Mastit meme dokusunun iltihabıdır. Sadece lahusalarsa değil bütün kadınlarda çeşitli nedenlerden dolayı mastit oluşabilir. Lohusalarda meydana gelen meme iltihabına puerperal mastit denir. Tedavi edilmezse meme absesine dönüşebilir. Genellikle doğumdan sonraki ilk haftalarda görülür. Meme kanallarında biriken süt bakterilerin üremesi için uygun bir ortam sağlar ve bu da meme dokusunda iltihaba neden olur. Mastit genellikle doğumdan 2-4 hafta sonra meydana gelir. Genellikle tek memede oluşur.

Meme üzerinde bir bölümde kızarıklık, ısı artışı, hassasiyet görülür. Meme başından iltihap akması genellikle olmaz. Bunlara yüksek ateş, titreme, halsizlik, kırgınlık, koltuk altı lenf bezlerinde şişme eşlik edebilir. En sık neden olan bakteri stafilococcus aureustur. Antibiyotik tedavisi verilir ve mastit olan memenin emzirilerek veya pompa ile sürekli boşaltılması önerilir. Antibiyotik süt ile bebeğe geçeceğinden bebeğe zarar vermeyecek bir antibiyotik seçilir. Enfeksiyona neden olan bakteri zaten çoğunlukla bebeğin ağzından geldiği için emzirmek bebeğe zarar vermez, ayrıca bebeğin tedavisine gerek yoktur. Hastalıklı olan ve normal olan her iki meme de emzirilmelidir. Sıcak uygulama ve meme üzerine masaj da fayda sağlayabilir. Tedavi ile düzelmeyen durumlarda ve abseye dönüşme olduğunda iltihaplı bölge iğne ile aspire edilir veya ufak bir kesi ile boşaltılır ve gelen akıntıdan kültür yapılır.


SÜT ATEŞİ (MEME ANGORJMANI)
Memelerde aşırı süt birikmesi memede iltihap yani mastit olmasa da annede ateş yükselmesine sebep olabilir. Buna süt ateşi denir. Genellike sık emziremeyen annelerde meydana gelir.
Genellikle doğumdan 3-4 gün sonra meydana gelir. Memeler ağır, sert, sıcak ve ağrılı bir hal alır. Dokunmakla hafif ağrı olur. Memeler sık sık emzirilir ve boşaltılırsa ateş ve meme ağrısı genellikle geçer. Meme üzerine soğuk uygulama faydalı olabilir.

VENTRİKÜLOMEGALİ - HİDROSEFALİ (VENTRİKÜL GENİŞLEMESİ)

BEYİN İÇRİSİNDE VENTRİKÜLLERDE GENİŞLEME
Beyin omurilik sıvısı (BOS) diğer adıyla serebro spinal sıvı beyin içerisinde sürekli olarak oluşturulan ve beyinin korunmasında, ihtiyaçlarının ve atıklarının taşınmasında görev alan bir sıvıdır. BOS beyinde büyük oranda koroid plexus denilen bölgede üretilir. Beyin omurilik sıvısı beyin içinde yerleşmiş odacıklarda (ventrikül) ve yollarda, ayrıca omurilik ve beynin dış yüzünde dolaşır. Ventrikülomegali bu ventriküllerin genişlemesi anlamında kullanılan bir terimdir.

Beyindeki lateral ventriküllerin ölçümü (atriyum hizasında) normalde 10 mm altında olmalıdır, 10 mm veya üzerinde olmasına ventrikülomegali denir. 10-15 mm arasında olursa hafif ventrikülomegali denir. Bu genişleme bir yerdeki tıkanıklık veya gelişimsel bozukluktan kaynaklanır. Bu genişleme artmış basınçla birlikte ise buna hidrosefali (beyinin su dolu olması) denir. Doğumdan önceki testlerde bu basınç artışının olup olmadığı anlaşılamayacağı için bu iki terim genellikle aynı anlamda kullanılırlar. Hafif ventrikülomegali 1000 gebelikte 2-20 oranında görülürken, hidrosefali 1000 gebelikte 1-3 oranında görülür.

Ventrikülomegali veya hidrosefali gebelikte yapılan ultrasonla genellikle tanınabilir. MR (magnetik rezonans) tanıya yardımcı olabilir. Sebep genellikle aquduktus kanalındaki doğumsal darlığa bağlıdır. Bu darlık bazen de CMV ya da toksoplazma gibi enfeksiyonlara veya kafa içerisindeki bir kitleye veya kafa içi kanamaya bağlı olabilir.

Ventrikülomegalinin 15 mm'den büyük olduğu durumlarda genellikle başlangıçta ultrasonda izole izlense de yani başka anomaliler görülmese de daha sonra diğer bazı anomalilerin eşlik etiği görülür. (Nöral tüp defekti, Arnold-Chiari malformasyonu, corpus callosum agenezisi, araknoid kist, Dandy-Walker sendromu gibi...)

Gebeliğin takibi:
Ventrikülomegali veya hidrosefali tanısı konulduğunda amniyosentez ile fetusun kromozomal incelemesi, ekokardiyografi ve ultrasonla detaylı anomali taraması mutlaka yapılmalıdır. Ultrasonografide ventrikülomegaliye eşlik eden başka anomalilerin olup olmadığı araştırılmalıdır. Amniosentez hafif ventrikülomegalilerde bile yapılması önerilir ve eşlik eden kromozomal genetik anormallik var mı araştırılır. Amniosentezde eşlik eden nöral tüp defekti varmı (AFP, asetilkolinesteraz ile) araştırılabilir, ayrıca enfeksiyon etkenleri de araştırılabilir.

Hidrosefaliye sebep olabilecek bir enfeksiyonun gebelik sırasında geçirilip geçirilmediği sorgulanmalıdır. Toxoplazma, CMV, su çiçeği, kızamıkçık, HSV gibi...

Aralıklı ultrason kontrolleri ile ventrikülomegalide azalma veya artma olması takip edilmelidir. Hafif ventrikülomegaliler genellikle gebeliğin son aylarında düzelirler. Fetusun beyin yapısının daha detaylı incelenebilmesi için bazen MR kullanılabilir.

Ventrikülomegali tespit edilen gebeliklerde gebeliğin sonlandırılması veya devamı kararını aile vermelidir. Gebelik sonlandırılmazsa ve devam ederse aileye doğum sonrası bakım ve tedavi hakkında bilgi verilir. Kafa çapı normalden büyük değilse ve başka bir gerekçe yoksa doğum normal yolla gerçekleşebilir. Kafa çapı büyük ise sezaryen gereklidir.

Doğumdan sonra bebeklerin sağlık durumu nasıldır?
Gebelik sırasında tespit edilen ventrikülomegali hafif derecede ise ve eşlik eden başka hiçbir anomali izlenmemişse doğumdan sonra sağlık durumu genellikle (%60-80) tamamen normal olacaktır. Ventrikülomegalinin genişliği fazla ise doğum sonrası problemlerin gelişmesi riski de artacaktır. Ventrikülomegali gebelik sırasında giderek büyürse ve eşlik eden başka anomaliler tespit edilirse doğum sonrası sağlık problemi riski artar. Sinir sistemi ile ilgili çeşitli problemler (görme problemleri, yürüme problemleri gibi) gelişebilir, kafa çapı ve fontanel (bıngıldak) büyük olabilir.

---------------

Ventrikülomegali megalosefali veya makrosefali (kafanın büyük olması) denen durumdan ayırtedilmelidir. Makrosefali kafa çevresinin normalden 2 standtard deviasyon büyük olmasıdır. Megalosefali ise beyin dokusunda artış izlenmesidir. Makrosefali veya megalosefali durumuna ventrikülomegali eşlik edebilir veya etmeyebilir. Makrosefali (kafanın büyük olması) durumunda sezaryen ile doğum önerilir. Bebek doğumdan sonra kafanın büyüklüğü ve ventriküllerin genişliği açısından değerlendirilir ve genellikle eşlik eden başka anormallikler yoksa bebek nörolojik, gelişimsel, zeka problemleri olmadan hayatına devam eder.

Dandy-Walker malformasyonu: Hidrosefali, retroserebellar kist ve anormal serebellar vermis ile karakterize bir anomalidir. Bu malformasyona sıklıkla beyin veya kalple ilgili başka malformasyonlar da eşlik eder.



UYARI: Sitedeki bilgiler hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılmamalıdır.
Yazıların her hakkı saklıdır, izinsiz kullanılamaz. devamı >>

"Gebelik ve kadın hastalıkları konusunda ayda 1 milyondan fazla ziyaretçi sayısı ile en çok tıklanan, en geniş içerikli site"